Ceza Genel Kurulu 2009/1-179 E. , 2009/217 K.
İtirazname :2009/54716
Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
Mahkemesi : BEYOĞLU 1. Ağır Ceza
Günü : 02.12.2008
Sayısı : 207-348
Hükümlüler A.K.. ve S. G..’un, 17.04.2004 tarihinde, yağma suçunu gizlemek, delillerini ortadan kaldırmak ve işlenmesini kolaylaştırmak amacıyla M.K..’ı öldürmek ve yağma suçlarından lehe olan 5237 sayılı TCY’nın 82/1-h, 62, 149/1-a,c,h ve 62/1. maddeleri uyarınca müebbet hapis ve 8 yıl 4 ay hapis cezalarıyla ceza¬landırılmalarına ilişkin, Beyoğlu 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 15.11.2005 gün ve 207-348 sayılı kesinleşmiş hükmü cezaların içtimaı istemi üzerine duruşmalı olarak inceleyen Beyoğlu 1. Ağır Ceza Mahkemesi 02.12.2008 gün ve 207-348 sayı ile; 765 sayılı TCY’nın 73. maddesi uyarınca, yağma suçundan verilen 8 yıl 4 ay hapis cezasının süresi dikkate alınarak hükümlülerin sekizer ay geceli gündüzlü bir hücrede tecrit edilmek suretiyle müebbet hapis cezası ile cezalandırılmalarına karar vermiştir.
Hükümlüler müdafiileri tarafından temyiz edilen hüküm, dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 29.06.2009 gün ve 4289-3939 sayı ile;
“Mahkemece infaz aşamasında verilen hüküm, 5275 sayılı Yasanın 99. maddesi uyarınca içtima kararı olup aynı Yasanın 101/3. maddesi uyarınca itiraz yasa yoluna tabi olduğu anlaşılmakla, itiraza ilişkin karar verilmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine” karar verilmiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığınca 22.07.2009 gün ve 54716 sayı ile;
“765 sayılı Yasada ağırlaştırılmış müebbet (ağır) hapis veya müebbet (ağır) hapis cezasını gerektiren suçların yanında başkaca suçların işlenmesi halinde, cezanın mahkemece takdir edilecek bir süresinin hücrede tecrit edilmek suretiyle infazı gerektiğinden, kesinleşme koşulu aranmaksızın, duruşmalı inceleme gerektiren bu ahvalde içtima kararının 765 sayılı TCY’nın içtimaa ilişkin hükümlerinin uygulandığı yöntem doğrultusunda hükümle birlikte verilmesi cihetine gidilecek ve bu içtima işlemi de esas hükümle birlikte temyiz incelemesine konu olacaktır.
Hükümlerin kesinleşmesinden sonra içtima kararı verilmesi zorunluluğunun ortaya çıkması halinde ise hücrede geçirilmesi gereken ceza süresinin takdiri gereken durumda ise, duruşmalı inceleme yapılmak suretiyle, temyiz yasa yolu açık olmak üzere karar verilecek ve verilen bu karar temyize tabi olacaktır.
Somut olayda, incelemeye esas oluşturan suçların 01.06.2005 tarihinden önce 02.10.2004 tarihinde işlendiği, dolayısıyla her iki suçtan verilen ağırlaştırılmış müebbet ile süreli hapis cezalarının toplanmasının 5275 sayılı Yasaya göre değil, 765 sayılı TCY'nın 68-73. maddelerine göre yapılması gerektiği ve bu haliyle hücre süresi tayini gibi takdir yetki¬sinin kullanılmasını gerektiren nedenlerin varlığı gözetilerek duruşmalı inceleme sonunda verilen kararın temyize tabi olacağı açıktır” gerekçeleri ile itiraz yasa yoluna başvurularak, Yargıtay 1. Ceza Dairesi'nin 29.06.2009 gün ve 4289-3939 sayılı kararının kaldırılarak temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın Yargıtay 1. Ceza Dairesine gönderilmesi talep olunmuştur.
Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, hükmedilen müebbet hapis ve süreli hapis cezalarının kesinleşmesinden sonra, duruşmalı inceleme sonunda verilen içtima kararı ile süreli hapis cezası yerine takdir edilen hücre hapsi süresine dair kararın, tabi olduğu yasa yolunun belirlenmesine ilişkindir.
1 Haziran 2005 tarihinden önce işlenen ve lehe olması nedeniyle 5237 sayılı TCY hükümleri uygulanan durumda, hükümdeki cezaların içtimaı yöntemi ve bu kararların tabi olacakları yasa yolunun belirlenebilmesi için, 1 Haziran 2005 tarihinden önce yürürlükte bulunan hükümler ile 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren hükümlerin ayrı ayrı değerlendirilmesinde zorunluluk bulunmaktadır.
765 sayılı TCY'nın 68-77. maddeleri arasında cezaların içtimaı kurallarına yer verilmiş ve özetle şu ilkeler kabul edilmiştir.
Birinci ilke; cezaların mümkün oldukça toplanmasıdır. Buna göre, aynı nev’iden olan ceza¬lar birbirleri ile toplanacak, cezalar ayrı nev’iden ise her biri ayrı ayrı infaz edilecektir. (765 sayılı TCY’nın 71/1, 72, 74 ve 75. md.)
Cezaların çevrilmesi ilkesi de denilen ikinci ilke; bazı cezalarda toplama sisteminin imkân¬sız olması veya fazla ağır sonuçlar doğurması halinde, nev’ilerinin değiştirilmesinden iba¬rettir. (765 sayılı TCY’nın 70, 71/2 ve 73. md)
Üçüncü ilke; içtima kurallarının uygulanması suretiyle elde edilecek cezaların yasada belir¬lenen genel bir yukarı sınırı aşmamasıdır.
Cezaların içtimaına ilişkin hükümlere 765 sayılı TCY'nda yer verilmiş olun¬ma¬sına karşın, cezaların birleştirilmesinin “bir yaptırım hukuku-infaz hukuku” kurumu olduğu, birleştirmeye rağmen, cezaları birleştirilen her suçun cezasının “hukuken ortadan kalkmadığı” içtima sonunda verilen “toplam ceza” içindeki “unsur-cezalar”ın erimedikleri, kaybolmadıkları, ceza¬ların içtimaı dışındaki haller bakımından “varlıklarını korudukları”, “TCY’nın 68 ilâ 77. madde¬lerinde yazılı içtima hüküm¬lerinin yasal tipe uygun ihlalin karşılığı olan ceza normları olmayıp, cezaların toplanması, çevrilmesi ve sınırlandırılmasına ilişkin infazı ilgilen¬diren kurallar olduğu ve kazanılmış hak oluşturmayacağı” öğreti ve yargısal kararlarda kabul edilmiştir.
5237 sayılı TCY’nda ise cezaların içtimaına yer verilmeyip 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Yasanın 99. maddesinde, “Bir kişi hakkında hükmolunan herbir ceza diğerinden bağımsızdır, varlıklarını ayrı ayrı korurlar” kuralı benimsendikten sonra, bir kişi hakkında başka başka kesinleşmiş hükümlerin bulunması halinde, koşullu salıverilme hükümlerinin uygulanabilmesi yönünden mahkemeden bir toplama kararı istene¬ceği, 101. mad¬desinde ise 99. madde gereğince cezaların toplanması gerektiğinde, bu hususta hüküm vermek yetkisinin en fazla cezaya hükmetmiş bulunan mahkemeye ait olacağı, yürürlükten kaldırılan 1412 sayılı CYUY'nın 402, 403 ve 405. maddelerindeki düzenlemelere benzer şekilde belirtilmiştir.
Görüldüğü gibi gerek yargısal kararlarda gerekse öğretide tartışmasız kabul edilen ilkeler şunlardır.
1- Cezaların içtimaı bir infaz kurumu ve işlemidir,
2- İçtimaya dâhil olan suçlar hukuken bağımsızlıklarını korurlar ve her suç yönünden ayrı ayrı sonuç doğururlar,
3- İnfaza ilişkin uygulamalar kazanılmış hak oluşturmadığından, içtima uygulaması sırasında lehe oluşan hatalar da kazanılmış hakka konu olmazlar,
1412 sayılı CYUY, 765 sayılı TCY ve 647 sayılı CİY döneminde kabul edilen bu ilkeler, 5271 sayılı CYY, 5237 sayılı TCY ve 5275 sayılı CGTİHY döneminde de geçer¬liliğini koru¬maktadır. Yeni yasal dönemde yasakoyucu cezaların içtimaına ilişkin kural¬lara 5237 sayılı Yasa içinde yer vermemek suretiyle, infaz hukukunu daha net ve daha doğru bir yasal temele kavuş¬turmuştur.
Bu ilkeler ve yasal düzenlemeler kapsamında, lehe yasa belirlenmesinde 765 sayılı Yasa kapsamındaki içtimalı cezaların değil, her suç yönünden ayrı ayrı değerlendirme yapıla¬rak, her biri için tayin edilen cezanın dikkate alınması yasal zorunluluktur. Böyle bir kabul 5252 sayılı Yasanın 9/3 ve 23.02.1938 gün ve 23/9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının da doğal sonucudur.
Cezaların içtimaına ilişkin bu genel açıklamalar ışığında, uyuşmazlık konusunun değerlendi¬rilebilmesi açısından 5275 sayılı Yasanın 99. maddesinin incelenmesinde zorunluluk bulunmaktadır.
5275 sayılı Yasanın 99. madde¬sinde “…bir kişi hakkında başka başka kesinleşmiş hükümler bulunur ise, 107 nci maddenin uygulanabilmesi yönünden mahkemeden bir toplama kararı istenir” hükmüne yer verilmiş, anılan maddenin atıfta bulunduğu 107. maddesinde ise koşullu salıverilme ile ilgili hususlar düzenlenmiştir. 107. madde incelendiğinde maddedeki topla¬ma işleminin koşullu salıverilme süresinin hesaplanması amacına matuf ve matematiksel basit bir toplama işleminden ibaret bulunduğu, norm ile hâkime herhangi bir şekilde takdir ve değer¬lendirme yetkisinin tanınmadığı, değişmez ve dönüşmez süreleri ihtiva ettiği, gerek hüküm¬de gerekse hükmün sonuçlarında herhangi bir değişiklik yaratmadığı, bu haliyle hükmün tesisi aşamasında içtima kararı verilmemesinin 5237 sayılı Yasanın yaptırım sistemine uygun olduğu ve kesinleşme koşulunun aranmasının herhangi bir hak kaybına da yol açmayacağı ortaya çıkmaktadır. Açıktır ki, anılan normun uygulamasında cezaları içtima eden hâkimin hiçbir şekilde takdir ve değerlendirme yetkisi bulunmamakta veya cezanın bir başka cezaya dönüşmesi söz konusu olmamakta, bir başka ifadeyle hâkim veya mahkemenin takdirine dayalı değişim olanağı bulunmamaktadır.
Takdir ve değerlendirme gerektiren veya cezanın bir başka cezaya dönüşmesi icap eden ya da cezaların bir kısmının infaz rejiminin diğerinden farklı olduğu ahvalde 1 Haziran 2005 tarihinden önce işlenen suçlar yönünden hücre cezasının da varlı¬ğını koruduğu gerçeği karşısında cezaların içtimaı yöntemine gelince, 765 sayılı TCY’nın 70. maddesi uyarınca birden çok ağırlaştırılmış müebbet (ağır) hapse mahkû¬miyet halinde, bir yıldan altı yıla kadar, ağırlaştırılmış müebbet hapis ile müebbet (ağır) hapis cezasına mahkûmiyet halinde dokuz aydan beş yıla kadar, birden çok müebbet (ağır) hapse mahkûmiyet halinde altı aydan üç yıla kadar tayin ve takdir edilecek bir sürenin hücrede tecrit edilmek suretiyle, ağırlaştırılmış müebbet (ağır) ve müebbet (ağır) hapis cezalarının infa¬zı¬nın gerekmesi, yine anılan Yasanın 73. maddesi uyarınca, şahsi hürriyeti bağlayıcı muvakkat ceza¬ların ağırlaştırılmış müebbet (ağır) hapis veya müebbet (ağır) hapis cezalarıyla içtimaı halinde, maddedeki asgari ve azami sınır¬lar içerisinde takdir edilecek bir sürenin hücrede tecrit edilmek suretiyle bu cezaların infazının gerekmesi karşısında, 04.03.2003 gün ve 24-20 sayılı Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararında da vurgulandığı üzere, 765 sayılı Yasanın 70 ve 73. maddelerine göre yapılacak içtima işlemi sonunda hükümlünün hücrede geçirmesi gereken sürenin saptan¬ması, takdir hakkının kullanılmasını ve bir değerlendirme yapılmasını gerektirdi¬ğinden, bu durumda mutlak surette incelemenin duruşmalı olarak yapılması ve kararın da tem¬yiz yasa yoluna tabii olması zorunluluk arz edecektir. Bu açık¬lamalar ışığında varılan sonuçları şu şekilde belirlemek mümkündür.
a) 1 Haziran 2005 tarihinden sonra işlenen suçlarda, içtima 5275 sayılı Yasa hüküm¬lerine göre yapılacağından verilen hükümlerin kesinleşmesi zorunludur.
b) 1 Haziran 2005 tarihinden önce işlenen suçlarda, her suç yönünden ayrı ayrı yapılan değerlendirme sonucu, her suçla ilgili lehe yasa belirlendikten ve buna göre her suçun nihai cezası saptandıktan sonra, cezaların içtimaına 765 sayılı TCY’nın 68 ila 77. maddelerindeki ilkelere göre karar verilecektir. Bu uygulamada lehteki Yasanın 5237 sayılı TCY olmasının sonuca etkisi bulunmayacaktır.
Bu durumda;
1- Süreli cezaların içtimaı halinde yapılacak işlem matematiksel bir toplamadan ibaret bulun¬duğundan, içtimaa hükümle birlikte karar verilmemiş olması halinde, bu hususta 5275 sayılı Yasanın 98-101. maddeleri uyarınca itiraz yolu açık olmak üzere her zaman karar verilmesi mümkün bulun¬duğu gibi kazanılmış hakka da konu olamayacaktır.
2- 765 sayılı Yasada ağırlaştırılmış müebbet (ağır) hapis veya müebbet (ağır) hapis cezasını gerektiren suçların yanında başkaca suçların işlenmesi halinde, cezanın mahkemece takdir edilecek bir süresinin hücrede tecrit edilmek suretiyle infazı gerektiğinden, kesinleşme koşulu aranmaksızın, duruşmalı inceleme gerektiren bu ahvalde içtima kararının 765 sayılı TCY’nın içtimaa ilişkin hükümlerinin uygulandığı yöntem doğrultusunda hükümle birlikte verilmesi cihetine gidilecek ve bu içtima işlemi de esas hükümle birlikte temyiz incelemesine konu olacaktır.
c) Hükümlerin kesinleşmesinden sonra içtima kararı verilmesi zorunluluğunun ortaya çıkması halinde, (1) nolu bentte belirtilen ahvalde 5275 sayılı Yasanın 98 ila 101. madde hüküm¬leri uyarınca evrak üzerinde yapılacak inceleme sonunda itirazı kabil olmak üzere, (2) nolu bentte belirtilen ve hücrede geçirilmesi gereken ceza süresinin takdiri gereken durumda ise, duruşmalı inceleme yapılmak suretiyle, temyiz yasa yolu açık olmak üzere karar verile¬cektir.
Görüldüğü gibi 01 Haziran 2005 tarihinden önce işlenen suçlarda, hükümlerin kesinleş¬mesinden sonra içtima kararı verilmesi zorunluluğunun ortaya çıkması ve cezalardan birinin müebbet veya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası olması halinde, hücrede geçirilmesi gereken ceza süresinin takdiri gerektiğinden, duruşmalı inceleme yapılmak suretiyle verilmesi gereken bu kararların da temyiz yasa yoluna tabi olacağı yerleşmiş ve tartışmasız uygulamaların zorunlu sonucudur. (CGK’nun 17.04.2007 gün ve 32-97; 19.06.2007 gün ve 122-153; 17.07.2007 gün ve 157-168; 17.07.2007 gün ve 168-173; 06.11.2007 gün ve 190-228; 20.11.2007 gün ve 188-242; 08.07.2008 gün ve 128-186; 15.07.2008 gün ve 50-199; 10.02.2009 gün ve 211-21; 10.03.2009 gün ve 269-51; 17.03.2009 gün ve 45-61 sayılı kararları)
Somut olayda, öldürme ve yağma suçlarından verilen müebbet hapis ile 8 yıl 4 ay hapis cezasının kesinleşmesi üzerine, duruşma açılmak suretiyle cezanın hücrede infazı gereken süresi belirlenmiş olduğundan verilen karar temyiz yasa yoluna tabidir.
Bu itibarla Yargıtay C.Başsavcılığının itirazının kabulü ile Özel Daire incelenmeksizin iade kararının kaldırılmasına, dosyanın temyiz incelemesi yapılmak üzere Yargıtay 1. Ceza Dairesine gönderilmesine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan dört Kurul Üyesi; 5275 sayılı Yasanın 99. madde¬sinde “…bir kişi hakkında başka başka kesinleşmiş hükümler bulunur ise, 107 nci maddenin uygula¬nabilmesi yönünden mahkemeden bir toplama kararı” isteneceği ve aynı Yasanın 101. maddesinde ise bu kararın itiraz yasa yoluna tabi olacağı belirtilmiştir. Bu açık hüküm uyarınca, içtima ile ilgili kararlar temyiz değil, itiraz yasa yoluna tabi olacaktır. Her ne kadar müebbet ve süreli hapis cezalarının 765 sayılı Yasanın 68-77. maddeleri uyarınca içtimasına karar verilmesi halinde, süreli hapis cezası yerine, hükmedilen müebbet veya ağırlaştırılmış müebbet hapis ceza¬sının takdir edilen belirli bir süresi hücrede geçirilecek ise de, hükmedilen hücre süresi bir ceza olmayıp, cezanın infaz şekli ile ilgili bir husustur. Mahkemece yeni bir ceza verilmediği gibi, herhangi bir cezada takdir edilmemekte ve sadece önceden kesinleşen hükmün nasıl infaz edileceğine ilişkin bir işlem yapılmaktadır, gerekçeleriyle itirazın reddi yönünde oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 29.06.2009 gün ve 4289-3939 sayılı incelenmeksizin iade kararının KALDIRILMASINA,
3- Dosyanın temyiz incelemesi yapılması için Yargıtay 1. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 06.10.2009 günü yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.