Ceza Genel Kurulu 2013/801 E. , 2016/464 K.
Yargıtay Dairesi : 7. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Başvuran.... Sigorta A.Ş. hakkında 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununa aykırı davranmaktan aynı kanunun 98 ve 108. maddeleri uyarınca 87.028 Lira idari para cezası uygulanmasına ilişkin, Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcılığının 06.05.2009 gün ve 178 sayılı idari yaptırım kararına karşı başvuran vekilinin talebi üzerine, Beyoğlu 2. Sulh Ceza Mahkemesince 05.10.2009 gün ve 1047 sayı ile idari yaptırım kararının kaldırılmasına karar verilmiş, Cumhuriyet savcısının bu karara ilişkin itirazı ise Beyoğlu 1. Ağır Ceza Mahkemesince 11.01.2010 gün ve 748 sayı ile reddedilmiştir.
Bu karara karşı Adalet Bakanlığınca 20.10.2010 gün ve 64706 sayı ile kanun yararına bozma kanun yoluna başvurulması ve bunun Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 01.11.2010 gün ve 270470 sayılı ihbarnamesi ile gönderilmesi üzerine Yargıtay 7. Ceza Dairesince 07.02.2012 gün ve 12986-3409 sayı ile;
'2918 sayılı Kanunun 8. maddesinde yer alan, karayollarında meydana gelen trafik kazaları ile ilgili ilk ve acil yardım hizmetlerinin Sağlık Bakanlığınca yerine getirileceği ve yapılan harcamaların tamamının Sağlık Bakanlığı Döner Sermaye İşletmesine sekiz iş günü içinde yükümlü sigorta şirketlerince ödeneceği yolundaki düzenleme ile idari yaptırımın gösterildiği aynı kanunun 98. maddesi hükmü birlikte değerlendirildiğinde; Sağlık Bakanlığınca yapılan harcamaların sigorta şirketlerince sekiz iş günü içinde ödenmediği takdirde idari yaptırım uygulanması gerektiği gözetilerek, itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiş ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozmaya atfen ihbar olunmuş bulunmakla Türk Milleti adına gereği görüşülüp düşünüldü;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriği yerinde görüldüğünden, Beyoğlu 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 11.01.2010 gün ve 2009/748 Değişik iş Esas-Karar sayılı kararının CMK. 309/3. maddesi uyarınca aleyhe sonuç doğurmamak üzere bozulmasına' karar verilmiştir.
Özel Daire kararından sonra kapatılan Beyoğlu 1. Ağır Ceza Mahkemesi yerine dosyayı yeniden ele alan İstanbul 18. Ağır Ceza Mahkemesince 06.09.2012 gün ve 830 sayı ile;
“Kapatılan Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcılığının 06.05.2009 tarihli, 2009/178 kabahat sayılı kararı ile itiraz eden.... Sigorta A.Ş. hakkında idari para cezası verildiği, muteriz tarafından anılan karara itiraz edilmesi üzerine İstanbul 9. Sulh Ceza Mahkemesinin (Kapatılan Beyoğlu 2. Sulh Ceza Mahkemesi) 05.10.2009 tarihli, 2009/1047 müteferrik sayılı kararı ile itirazın kabulüne ve idari para cezasının iptaline karar verildiği, kapatılan Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcılığınca anılan karara itiraz edilmesi üzerine İstanbul 18. Ağır Ceza Mahkemesinin (Kapatılan Beyoğlu 1. Ağır Ceza Mahkemesi) 11.01.2010 tarihli, 2010/748 değişik iş sayılı kararı ile itirazın reddine karar verildiği, kararın kesin nitelikte olması nedeniyle kapatılan Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcılığının 27.08.2010 tarihli, 2010/57 sayılı müracaatı üzerine kanun yararına bozma yasa yoluna başvurulduğu, Yargıtay 7. Ceza Dairesince 07.02.2012 tarih ve 2010/12986 esas, 2012/3409 sayılı kararı ile 5271 sayılı CMK'nun 309. maddesi gereğince kararın kanun yararına bozulmasına karar verilerek, dava dosyasının mahkememize gönderildiği anlaşılmakla, mahkememizce yapılan inceleme ve değerlendirme neticesinde; kapatılan Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının kabulü ile İstanbul 9. Sulh Ceza Mahkemesinin (Kapatılan Beyoğlu 2. Sulh Ceza Mahkemesi) 05.10.2009 tarihli, 2009/1047 müteferrik sayılı kararının ortadan kaldırılmasına' şeklinde karar verilmiştir.
Bu karara ilişkin olarak da Adalet Bakanlığınca 14.03.2013 gün ve 17534 sayı ile kanun yararına bozma kanun yoluna başvurulması ve bunun Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 01.04.2013 gün ve 101614 sayılı ihbarnamesi ile gönderilmesi üzerine Yargıtay 7. Ceza Dairesince 09.07.2013 gün ve 6220-16538 sayı ile;
'Dosya kapsamına göre, Beyoğlu 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 11.01.2010 tarihli ve 2009/748 değişik iş sayılı kararının, Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 07.02.2012 tarihli ve 2010/12986 Esas, 2012/3409 Karar sayılı ilamı ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309/3. maddesi gereğince aleyhe sonuç doğurmamak üzere bozulduğu gözetilmeksizin, yazılı şekilde ortadan kaldırılmasına karar verilmesinde isabet görülmemiş ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozmaya atfen ihbar olunmuş bulunmakla, Türk Milleti adına gereği görüşülüp düşünüldü;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriği yerinde görüldüğünden, İstanbul 18. Ağır Ceza Mahkemesinin 06.09.2012 gün ve 2012/830 değişik iş sayılı kararının, CMK.nun 309/4-c maddesi uyarınca bozulmasına' oyçokluğuyla karar verilmiş;
Daire Üyesi O. Koçak;
'Dairenin önceki kararında aleyhe tesir etmemek üzere hükmün bozulmasına karar verilmiş bulunmasına göre dava Yargıtayda bitirilmiş olup, dosya ağır ceza mahkemesince yeniden ele alınamayacağından karar hukuken yok hükmünde olup, kanun yararına bozma talebinin reddi gerektiği' düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 18.09.2013 gün ve 101614 sayı ile;
'...Axa Oyak Sigorta A.Ş. hakkında 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 98. maddesine aykırılıktan 87.028 Lira idari para cezası uygulanmasına ilişkin, Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcılığının 06.05.2009 gün ve 2009/178 kabahat sayılı idari yaptırım kararına yapılan başvurunun kabulü ile idari para cezasının iptaline dair, Beyoğlu 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 05.10.2009 gün ve 2009/1047 müteferrik sayılı kararına vaki itirazın reddine ilişkin, Beyoğlu l. Ağır Ceza Mahkemesinin 11.01.2010 gün ve 2009/748 değişik iş sayılı kararı ile idari yaptırım kararının iptaline ilişkin karar kesinleşmiştir. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun en son tarihli içtihatları ile davayı esastan çözen ve mahkûmiyet hükmü olmadığından 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 309. maddesinin 4. fıkrasının (c) bendi kapsamında kabul edilen bu karara karşı Adalet Bakanlığının, 20.10.2010 gün ve 2010/12261/64706 sayılı ihbarnamesi ile kanun yararına bozma isteminde bulunulması üzerine, Yüksek 7. Ceza Dairesinin 07.02.2012 gün ve 2010/12986 esas, 2012/3409 sayılı kararı ile, kanun yararına bozma istemini yerinde görülüp, isteme konu olan karar da 5271 sayılı Kanun'un 309/4-c.maddesi kapsamında kabul edilerek, yerel mahkeme kararının, CMK. 309/3. maddesi uyarınca 'aleyhe sonuç doğurmamak üzere' bozulmasına karar verilmiştir. Bu aşamadan sonra yeniden yargılama yasağı bulunması nedeniyle dosyanın yeniden ele alınıp, yeni bir karar verilmesinin imkân dahilinde olmadığı gözetilmeden, İstanbul 18. Ağır Ceza Mahkemesince, kanun yararına bozma istemine konu olan 06.09.2012 gün ve 2012/830 değişik iş sayılı karar tesis edilmiş ise de, yerel mahkemenin yetkisi olmadığı halde verdiği bu karar, hukuken geçerli bir karar olmayıp, yok hükmündedir.
Bu nedenle, Özel Dairenin, hukuken geçerliliği bulunmayan karara yönelik olan kanun yararına bozma isteminin reddine karar vermesi yerine, yazılı şekilde kanun yararına bozma istemini kabul ederek, yerel mahkeme kararının, 5271 sayılı Kanun'un 309. maddesinin 4. fıkrasının (c) bendi gereğince bozulmasına karar vermesinin hukuka aykırı olduğu' görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurarak, Özel Daire kararının kaldırılması ve kanun yararına bozma isteğinin reddine karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
CMK'nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 7. Ceza Dairesince 30.10.2013 gün, 14884-21301 sayı ve oyçokluğuyla, itirazın yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; itiraz mercii kararının Özel Dairece 5271 sayılı CMK'nın 309. maddesi uyarınca aleyhe sonuç doğurmamak üzere bozulmasından sonra, merciince verilen kararın hukuki sonuç doğurup doğurmayacağı, bu bağlamda belirtilen karara karşı kanun yararına bozma isteğinde bulunulmasının mümkün olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
Uyuşmazlığın isabetli bir çözüme kavuşturulabilmesi için öncelikle 'kanun yararına bozma' kanun yolu, kanun yararına bozma sonrası yapılacak işlemler ve bu işlemleri gerçekleştirecek merciler ile bozma kararının etkileri konularının açıklanmasında yarar bulunmaktadır.
Öğretide “olağanüstü temyiz” denilen, 1412 sayılı CMUK’nda ise “yazılı emir” olarak adlandırılan bu olağanüstü kanun yolu, 5271 sayılı CMK’nun 309 ve 310. maddelerinde “kanun yararına bozma” olarak yeniden düzenlenmiştir.
5271 sayılı CMK’nun 309. maddesi uyarınca hâkim veya mahkemece verilip, istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya muhakeme hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması talebini, kanuni nedenlerini de açıklayarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması talebini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak Yargıtay ilgili ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtayca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm kanun yararına bozulacak, yerinde görülmezse talep reddedilecektir.
Böylece ülke genelinde uygulama birliği sağlanacak, hakim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıklar, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmiş olacaktır.
Bozma sonrası yapılacak işlemler ve bu işlemleri gerçekleştirecek merciler ile bozma kararının etkileri ise, bozulan hüküm veya kararın türü ve bozma nedenlerine göre ayrıma tabi tutularak maddenin 4. fıkrasında ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.
Buna göre bozma nedenleri;
5271 sayılı CMK'nun 223. maddesinde tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise, 309. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca; kararı veren hâkim veya mahkemece gerekli inceleme ve araştırma sonucunda, yeniden karar verilecektir. Bu halde, yargılamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi, davanın esasını çözen bir karar da bulunmadığı için verilecek hüküm veya kararda, lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir.
Mahkûmiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin olması halinde ise, anılan fıkranın (b) bendi uyarınca, kararı veren hâkim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilecek, ancak bu halde verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamayacaktır.
Davanın esasını çözen mahkûmiyet dışındaki diğer hükümlerin bozulmasında ise, (c) bendi uyarınca aleyhte sonuç doğurucu herhangi bir işlem yapılamayacağı gibi, yeniden yargılama yapılması yasağı nedeniyle kanun yararına bozma kapsamında yeniden yargılama da gerekmeyecektir.
Aynı kanun maddesinin 4. fıkrasının (d) bendi uyarınca, bozma nedeninin hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektirmesi halinde cezanın kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektirmesi halinde ise bu hafif cezaya Yargıtay ilgili ceza dairesince doğrudan hükmedilecektir. Bu halde de yargılamanın tekrarlanması yasağı bulunduğundan, Yargıtay ceza dairesince hükmün bozulması ile yetinilmeyip gereken kararın doğrudan ilgili daire tarafından verilmesi gerekmektedir.
Görüldüğü üzere, bir karar veya hükmün kanun yararına bozulmasının, ilgili aleyhine sonuç doğurup doğurmayacağı, bozma sonrasında kararı veren hâkim veya mahkemede yeniden inceleme, araştırma ve yargılama yapılıp yapılamayacağı, hangi hallerde Yargıtay’ın doğrudan hükmetme yetkisinin bulunduğu, 5271 sayılı CMK’nun 309. maddesinde sıralı ve ayırıcı biçimde düzenlenmiştir.
Kabahatler Kanununun getirdiği kendine özgü sistem nedeniyle idari para cezasına ilişkin idari yaptırım kararına başvuru ya da itiraz üzerine adlî mercilerce verilen kararlara karşı kanun yararına bozma isteminde bulunulup bulunulamayacağı tartışmalara ve yargısal kararlara konu olmuş, Ceza Genel Kurulunun 07.12.2010 gün ve 235-247; 19.10.2010 gün ve 166-197 ile 19.10.2010 gün ve 167-195 sayılı kararlarıyla, bu kararlara karşı da kanun yararına bozma yoluna gidilebileceği kabul edilmiştir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcılığının başvuran hakkında idari para cezası uygulanmasına ilişkin idari yaptırım kararına karşı başvuran vekilinin talebi üzerine, Beyoğlu 2. Sulh Ceza Mahkemesince idari yaptırım kararının kaldırılmasına karar verilmiş, Cumhuriyet savcısının bu karara ilişkin itirazı Beyoğlu 1. Ağır Ceza Mahkemesince reddedilmiş, itiraz mercii kararına yönelik olarak Adalet Bakanlığınca kanun yararına bozma kanun yoluna başvurulması üzerine ise Özel Dairece itiraz mercii kararının 5271 sayılı CMK'nun 309/3. maddesi uyarınca aleyhe sonuç doğurmamak üzere kanun yararına bozulmasına karar verilmiştir.
Özel Dairenin itiraz mercii kararını CMK'nun 309/4-c maddesi uyarınca kanun yararına bozması nedeniyle, verilen bozma kararı aleyhte sonuç doğurmayacağından ve yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, bozma kararından sonra itiraz merciince yeni bir karar verilmesi hukuken mümkün olmayıp, bu itibarla Özel Dairenin kanun yararına bozma kararından sonra İstanbul 18. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 06.09.2012 tarihli karar hukuki değerden yoksundur.
Hukuken geçerli olmayan kararlara karşı ise kanun yararına bozma yasa yoluna başvurulması olanaklı olmadığından, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına ve Adalet Bakanlığının 14.03.2013 günlü kanun yararına bozma isteğinin reddine karar verilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 09.07.2013 gün ve 6220-16538 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3- Adalet Bakanlığının 14.03.2013 günlü kanun yararına bozma isteğinin REDDİNE,
4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 06.12.2016 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.