Danıştay 10. Daire Başkanlığı 2017/3884 E. , 2021/6023 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2017/3884
Karar No : 2021/6023
KARARIN DÜZELTİLMESİNİ
İSTEYEN (DAVALI) : … Müdürlüğü / …
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVACILAR) : Kendi Adına Asaleten … ve
… adlarına velayeten …
VEKİLLERİ : Av. …
İSTEMİN_KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının maddi ve manevi tazminat isteminin kısmen reddine ilişkin kısmının bozulmasına, manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne ilişkin kısmının onanmasına dair Danıştay Onuncu Dairesinin 20/06/2017 tarih ve E:2016/12447, K:2017/3268 sayılı kararının; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen 3622 sayılı Kanun ile değişik 54. maddesi uyarınca düzeltilmesi istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacılar murisi …'ın Aydın ili, Kuşadası İlçe Emniyet Müdürlüğü emrinde polis memuru olarak görevli iken 16/02/2014 tarihinde gelen bir ihbar üzerinde gittiği adreste uğradığı silahlı saldırı sonucu 18/02/2014 tarihinde yaşamını yitirmesi nedeniyle oluştuğu öne sürülen zarara karşılık davacıların her biri için destekten yoksun kalma zararı karşılığı 1.000,00 TL olmak üzere toplam 3.000,00 TL (miktar artırımı sonrası 184.589,43 TL) maddi, davacıların her biri için 50.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 150.000,00 TL manevi, sonuç olarak 334.589,43 TL (Mahkemece sehven 331.589,43 TL olarak yazılmıştır.) tazminatın idareye başvuru tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmektedir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; idarenin kural olarak yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olduğu, idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararların, idare hukuku kuralları çerçevesinde, kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmesi gerektiği belirtilerek, davacıların uğramış olduğu maddi zararın tespiti amacıyla yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen bilirkişi raporu hükme esas alınarak ve yine davacılar murisi polis memuru Fuat Kaplan'ın, olay anının başında henüz polis aracından indiği sırada görev silahını şüpheli şahsa kaptırması üzerine olay yerinde polis aracı sürücüsü olarak bulunan silahlı ekip arkadaşını uyararak onun yardımını beklemeden silahsız şekilde silahlı olduğunu bildiği şüpheli şahsı kovaladığı ve bu sırada vurularak yaşamını yitirdiği gözetilerek yüzde elli oranında kusurlu olduğunun kabulü suretiyle davacılardan … için 70.124,18 TL, … ve … için ayrı ayrı 11.082,76 TL olmak üzere toplam 92.294,71 TL maddi tazminatın 3.000,00 TL'lik kısmı için davacıların idareye başvurduğu 19/11/2014 tarihinden itibaren, miktar artırımı ile artırılan 89.294,00 TL'lik kısmı için miktar artırımının yapıldığı 11/03/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı idare tarafından davacılara ödenmesine, olay nedeniyle duyulan manevi zarara karşılık davacılardan … için 20.000,00 TL, … ve … için ayrı ayrı 10.000,00 TL olmak üzere toplam 40.000,00 TL manevi tazminatın, davacıların idareye başvurduğu 19/11/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davacılara ödenmesine, davanın söz konusu tutarları aşan maddi ve manevi tazminat taleplerine ilişkin kısmının reddine karar verilmiştir.
Daire kararının özeti: Taraflarca Mahkeme kararının aleyhlerine ilişkin olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması istemiyle yapılan başvuru sonucunda, Danıştay Onuncu Dairesince, İdare Mahkemesi kararının, davacıların uğramış olduğu maddi zararın tazminine karar verilirken, davacılar murisine %50 oranında kusur izafe edilmesinde ve davacılar lehine hükmedilecek tazminat miktarlarında bu oran nazara alınarak indirime gidilmesinde hukuki isabet bulunmadığı gerekçesiyle kararın maddi ve manevi tazminat isteminin kısmen reddine ilişkin kısmının bozulmasına, manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne ilişkin kısmının ise onanmasına karar verilmiştir.
KARAR_DÜZELTME
TALEP_EDENİN_İDDİALARI : Davalı idare tarafından, davaya konu olayın üçüncü kişinin suç sayılan fiili sonucu meydana geldiği, dolayısıyla idarelerinin hizmet kusurunun bulunmadığı, öte yandan, İdare Mahkemesince davacılar murisinin kusuru dikkate alınarak karar verilmesinde hukuka aykırılık olmadığı, diğer taraftan, kusursuz sorumluluk ilkesine göre manevi tazminata hükmedilmesinin mümkün olmadığı, davaya konu olayda manevi tazminatın yasal koşullarının oluşmadığı, ayrıca hükmedilen manevi tazminat tutarının da fahiş olduğu, yine harçtan muaf olan idareleri aleyhine yargılama harcı hükmedilmesinin de hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek Danıştay Onuncu Dairesince verilen kararın düzeltilmesi istenilmektedir.
KARŞI_TARAFIN_SAVUNMASI : Davacılar tarafından savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Karar düzeltme isteminin kabulü ile İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
Kararın düzeltilmesi dilekçesinde ileri sürülen nedenler, 2577 sayılı Kanun'un Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen 3622 sayılı Kanun ile değişik 54. maddesi hükmüne uygun bulunduğundan, karar düzeltme isteminin kabulü ile Danıştay Onuncu Dairesinin 20/06/2017 tarih ve E:2016/12447, K:2017/3268 sayılı kararı kaldırılarak tarafların temyiz istemleri yeniden incelendi:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Davacılar murisi, Aydın ili, Kuşadası İlçe Emniyet Müdürlüğü Asayiş Büro Amirliği emrinde polis memuru olarak görev yapmakta iken, 16/02/2014 tarihinde, saat 13:00 sıralarında polis merkezine Kuşadası ilçe merkezinde bulunan İnönü Bulvarı üzerindeki … isimli iş yeri önünde şüpheli bir şahsın bulunduğunun ihbar edilmesi üzerine … isimli başka bir polis memuru ile ihbara konu adrese gitmiştir. Anılan adrese vardıklarında, davacılar murisinin araçtan inmek üzere araç kapısını açıp dışarıya yöneldiği sırada ihbara konu şahıs, davacılar murisine doğru hızlı ve ani bir hamle yaparak davacılar murisinin üzerinde bulunan tabancayı kabzasından çıkarıp polis aracının arkasına doğru koşmaya başlamıştır. Bunun üzerine şüpheli şahsı kovalamaya başlayan davacılar murisi, bu kişiyi etkisiz hale getirmek için üzerine atlamış, yaşanan boğuşma sırasında şüpheli şahıs tarafından elindeki tabancayla davacılar murisine peş peşe ateş edilmesi sonucu davacılar murisi yaralanmıştır. Sonrasında diğer polis memuru … tarafından şüpheli şahıs etkisiz hale getirilmiştir. Bu olayın ardından hastaneye kaldırılan davacılar murisi tedavi gördüğü hastanede 18/02/2014 tarihinde vefat etmiş ve aynı tarihli hastane raporunda, ölümün ateşli silah mermi çekirdeği yaralanmasına bağlı kafatası kırığı, beyin kanaması, beyin dokusu harabiyeti ve iç organ hasarı sonucu meydana geldiği belirtilmiştir.
Öte yandan, bu olay sonucu İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü Nakdi Tazminat Komisyonu'nun … tarih ve … sayılı kararıyla müteveffa …'ın kanuni mirasçılarına 73.148,00 TL ödenmesine karar verilmiştir. Ayrıca Vazife Malüllüğü Tespit Kurulu'nun … tarih ve … sayılı kararıyla 5434 ve 2330 sayılı Kanunlar uyarınca 1. derece vazife malülü olduğu kabul edilen müteveffa ...'ın eşi ile iki oğlu (davacılar) ve annesine 15/03/2014 tarihinden itibaren vazife malullüğü aylığı bağlanmıştır.
Sonrasında davacılar tarafından 19/11/2014 tarihinde yapılan başvuru ile davacılar murisinin görevi esnasında ve kamu hizmeti ifa ederken saldırıya uğraması sonucu şehit olması olayında, davalı ... Genel Müdürlüğü'nün kusursuz sorumluluğunun bulunduğu belirtilerek, anılan idareden, … için 300.000,00 TL maddi ve 50.000,00 TL manevi, … ve … için ayrı ayrı 150.000,00 TL maddi ve 50.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 750.000,00 TL tazminatın ödenmesi talep edilmiştir.
Bu başvuru üzerine, İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü'nün … tarih ve … sayılı işlemiyle, başvuruya konu olayda 659 sayılı Kanun ve genel hükümler kapsamında polis uygulamalarından kaynaklı hukuka aykırılık tespit edilmediği belirtilerek maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.
Bunun ardından, davacıların her biri için destekten yoksun kalma zararı karşılığı 1.000,00 TL olmak üzere toplam 3.000,00 TL maddi, 50.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 150.000,00 TL manevi tazminatın idareye başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle 12/02/2015 tarihinde bakılan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
İdare, kural olarak yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
Kusursuz sorumluluk, kamu hizmetinin görülmesi sırasında kişilerin uğradıkları özel ve olağan dışı zararların idarece tazmini esasına dayanmakta olup; kusur sorumluluğuna oranla ikincil derecede bir sorumluluk türüdür. Başka bir anlatımla idare, yürüttüğü hizmetin doğrudan sonucu olan, idari faaliyet ile nedensellik bağı kurulabilen, özel ve olağan dışı zararları kusursuz sorumluluk ilkesi gereği tazminle yükümlüdür. Bu bağlamda, kamu görevlilerinin görevini yaparken, görevi nedeniyle uğramış olduğu zararların da kusursuz sorumluluk ilkesi uyarınca tazmini gerekmektedir.
Öte yandan, 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu'nun 'Yaş Hadleri' başlıklı 40. maddesinde, her derecedeki emniyet müdürleri ve emniyet ve polis müfettişlerinin emeklilik yaş hadlerinin 60 yaş olduğu, emniyet müfettiş yardımcıları ve emniyet amirlerinin emeklilik yaş hadlerinin 58 yaş olduğu, başkomiser, komiser ve komiser yardımcılarının emeklilik yaş hadlerinin 56 yaş olduğu, kıdemli başpolis memuru, başpolis memuru ve polis memurlarının emeklilik yaş hadlerinin 55 yaş olduğu kurala bağlanmış; 53. maddesinde, en az 10 yıl fiili hizmet süresini tamamlamış iştirakçilere 'adi malullük aylığı'; 55. maddesinde, görevin neden ve etkisiyle yaralanan iştirakçilere 53. maddeye göre hesaplanacak adi malüllük aylıklarına, malullük derecelerine göre %15 ila %60 oranında zam yapılmak suretiyle 'vazife malullüğü aylığı' bağlanacağı kuralına yer verilmiştir.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 'Tanımlar' başlıklı 3. maddesi, 1. fıkrası, 10. bendi, (b) alt bendinde, genel sağlık sigortalısının yüksek öğrenim gören çocuklarının, 25 yaşını doldurduğu tarihe kadar genel sağlık sigortalısının bakmakla yükümlü olduğu kişiler kapsamında olduğu düzenlenmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Olayda, şüpheli olduğu ihbar edilen şahsı kontrol etmek amacıyla ihbara konu adrese gittiğinde, söz konusu şahıs tarafından silahla ateş edilmesi sonucunda davacılar yakınının vefat etmesinde idarenin hizmet kusuru saptanamamakla birlikte; ölüm nedeniyle oluşan zarar ile idari eylem arasında nedensellik bağı bulunduğu açık olduğundan, görevinin neden ve etkisiyle yaşamını yitirdiği dosya kapsamıyla sabit olan murisin mirasçılarının bu olay nedeniyle uğradıkları zararların kusursuz sorumluluk ilkesi uyarınca tazmini gerektiği kuşkusuzdur.
A) Temyize konu Mahkeme kararının, maddi tazminata ilişkin kısmının incelenmesi:
Dosyanın incelenmesinden; şüpheli şahıs ihbarı üzerine olay yerine ekip aracıyla intikal eden davacılar murisinin, belindeki silahı araçtan iner inmez şüpheli şahsa kaptırdığı, bunun üzerine elinde silah olan şahsı kovaladığı, bu esnada açılan ateş sonucu vurularak yaşamını yitirdiği görülmektedir.
Olayda, davacılar yakınının belindeki silahın, araçtan iner inmez arkadan yaklaşan şahıs tarafından alındığı ve davacının, silahını kaptırması nedeniyle olayın sıcaklığıyla şüpheli şahsı kovalamaya başladığı, buna göre meydana gelen olayın önceden kestirilemeyen ani bir tepki sonucu oluştuğu görülmekte olup, ifa edilen görevin neden ve etkisiyle meydana gelen zarar nedeniyle davacılar murisine kusur izafe edilmesine olanak bulunmamaktadır.
Bu durumda İdare Mahkemesince, davacıların uğramış olduğu maddi zararın tazminine karar verilirken, davacılar murisine %50 oranında kusur izafe edilmesinde ve davacılar lehine hükmedilecek tazminat miktarlarında bu oran nazara alınarak indirime gidilmesinde hukuki isabet bulunmamaktadır.
Diğer taraftan, İdare Mahkemesi kararına dayanak alınan bilirkişi raporunda;
1-TRH-2010 yaşam tablosu uyarınca müteveffanın ölüm tarihi itibariyle 38.77 yaşında olduğu, muhtemel bakiye ömrünün 36.09 yıl olduğu ve muhtemelen 74.86 yaşına kadar yaşayacağı göz önünde bulundurularak, polis memuru olan müteveffanın vefat etmemiş olsaydı yaş haddi sebebiyle 55 yaşını dolduracağı ve 12/05/2030 tarihinde emekli olabileceği kabulüyle, bu tarihe kadar görevden aldığı maaşa göre, emeklilik tarihinden itibaren de aktif çalışmasını 60 yaşına kadar devam ettireceği kabul edilerek bu döneme ilişkin aktif devredeki kayıpları yasal asgari ücretler üzerinden hesaplanmış ise de; 5434 sayılı Kanun'un 40. maddesi uyarınca, polis memurlarının 55 yaşında emekli olacakları hükme bağlandığından; davacıların aktif dönemde elde edeceği gelir hesabında bu hususun ve ayrıca davacılar murisinin öğrenim durumu itibarıyla görevde yükselme olanağının olup olmadığı, yükselme olanağı var ise yükselebileceği rütbeye ilişkin 5434 sayılı Kanun'un 40. maddesinde düzenlenen emeklilik yaşının da dikkate alınması gerekirken bu yönde bir değerlendirme yapılmadığı,
2- Murisin çocukları olan davacılar … ve …'ın yüksek öğrenim göreceği kabul edilerek 5510 sayılı Kanun'un 3. maddesi uyarınca 25 yaşına gelecekleri süreye kadar destekten yoksun kalma tazminatının belirlenmesi gerekirken, anılan davacıların 20 yaşına gelecekleri tarihe kadar olan dönem için tazminat hesaplaması yapıldığı,
3- Vazife malullüğü kapsamında yapılan ödemelerin emsal görev aylıkları toplamından düşülmeksizin, yalnızca vazife malullüğü aylığı peşin sermaye değeri ile adi malullük aylıkları peşin sermaye değerleri arasındaki farkın emsal görev aylıkları toplamından düşüldüğü,
4- 60-74.86 yaşları arası olarak belirtilen pasif dönemde murisin alacağı emekli aylıklarından, vazife malullüğü kapsamında davacılara yapılacak ödemelerin peşin sermaye değeri düşülerek hesaplama yapılması gerekirken, bu dönem için asgari ücret üzerinden hesaplama yapıldığı,
5- Murisin anne ve babasının destek paylarının dikkate alınmadığı,
6- Davacılar lehine 2330 sayılı Kanun ve bu Kanun'a dayanılarak çıkarılan Yönetmelik gereğince 28/02/2014 tarihli Komisyon kararı ile ödenmesine karar verilen nakdi tazminatın, bakılan dava kapsamında hesaplanan maddi tazminattan davacıların paylarına isabet eden miktardaki kısımlarının düşüldüğü görülmekle birlikte; söz konusu nakdi tazminatın, bilirkişi raporu tarihindeki yasal faize göre güncel değeri bulunduktan sonra hesaplanan maddi zarar tutarından indirilmesi gerektiği halde bu hususun dikkate alınmadığı görülmüştür.
Bu itibarla, Mahkeme kararına dayanak alınan bilirkişi raporunun hesaplama yöntemi bakımından hükme esas alınacak nitelikte olmadığı anlaşıldığından, davacıların hayatını kaybeden yakınları nedeniyle uğradıklarını iddia ettikleri maddi zararları aşağıda belirtilen şekilde bilirkişi tarafından yeniden hesaplanmalıdır.
Aktif dönemde işlemiş dönem zararı, desteğin ölüm tarihinden bilirkişi raporunun düzenlendiği tarihe kadar olan dönemi ifade eder. Bu dönemde, desteğin emsali polis memurunun aylar itibariyle aldığı görev aylıkları ile SGK tarafından davacılara bağlanan ve aylar itibariyle ödenen vazife malullüğü aylıkları dikkate alınarak, desteğin görev aylığı üzerinden her bir davacıya ayıracağı destek tutarı ile SGK tarafından her bir davacıya bağlanan vazife malulüğü aylık tutarı arasındaki fark, davacıların destek zararını oluşturmaktadır. Bu dönemdeki zarar kalemlerinin -fiilen gerçekleşmiş olması nedeniyle- peşin sermaye değerinin hesaplanmayacağı da dikkate alınmalıdır.
Aktif dönemde işleyecek dönem zararı, bilirkişi raporunun düzenlendiği tarihten desteğin yasal emeklilik yaşını dolduracağı tarihe kadar olan dönemi ifade eder. Bu dönemde de, desteğin emsali polis memurunun aylar itibariyle alabileceği görev aylıkları ile SGK tarafından davacılara bağlanan ve aylar itibariyle ödenecek vazife malulüğü aylıkları dikkate alınarak, desteğin görev aylığı üzerinden her bir davacıya ayıracağı destek tutarı ile SGK tarafından her bir davacıya bağlanan vazife malulüğü aylık tutarı arasındaki fark, davacıların destekten yoksun kalma zararını oluşturmaktadır. Bu dönemdeki zarar kalemlerinin -fiilen gerçekleşmemiş olması nedeniyle- peşin sermaye değerinin (her yıl %10 artırılmak ve %10 iskontoya tabi tutulmak suretiyle 1/kn formülü uygulanarak) dikkate alınması gerekmektedir.
Pasif dönemdeki zararı, desteğin yasal emeklilik yaşını tamamladığı tarih ile muhtemel ömrünün sonuna kadar olan dönemi ifade eder. Bu dönemde, yasal emekli olma koşullarına sahip olacağı farz edilen desteğin yasal emeklilik yaşını tamamlayacağı tarih itibarıyla alacağı emekli aylıkları ile SGK tarafından davacılara bağlanan ve aylar itibariyle ödenecek vazife malullüğü aylıkları dikkate alınarak, desteğin emekli aylığı üzerinden her bir davacıya ayıracağı destek tutarı ile SGK tarafından her bir davacıya bağlanan vazife malulüğü aylık tutarı arasındaki fark, davacıların destek zararını oluşturmaktadır. Bu dönemdeki zarar kalemlerinin -fiilen gerçekleşmemiş olması nedeniyle- peşin sermaye değerlerinin (her yıl %10 artırılmak ve %10 iskontaya tabi tutulmak suretiyle 1/kn formülü uygulanarak) dikkate alınması gerekmektedir.
Öte yandan, yapılacak hesaplamada, davacılara, davalı idarece ödenen nakdi tazminat tutarının yarar olarak kabul edilip yeniden düzenlenecek rapor tarihindeki yasal faize göre güncel değerinin bulunarak hesaplanan maddi zarar tutarından indirilmesi gerekmektedir.
Ayrıca, davacılara 5434 sayılı Kanun'un Ek 79. maddesine göre ek ödeme (tütün ikramiyesi) yapılıp yapılmadığı araştırılarak bu kapsamda ek ödeme yapılmışsa söz konusu ödemenin de yarar olarak kabul edilip yeniden düzenlenecek rapor tarihindeki yasal faize göre güncel değeri bulunarak hesaplanan maddi zarar tutarından indirilmesi gerekmektedir.
Buna göre İdare Mahkemesince, yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda, yeniden yaptırılacak bilirkişi incelemesi sonrası düzenlenecek rapora göre maddi tazminat isteminin tamamı hakkında yeniden bir karar verilmesi gerektiğinden, temyize konu kararın maddi tazminata ilişkin kısmında hukuki isabet bulunmamaktadır.
B) Temyize konu Mahkeme kararının, manevi tazminata ilişkin kısmının incelenmesi:
Manevi tazminat, kişinin mal varlığında meydana gelen eksilmeyi gidermeye yönelik bir tazmin aracı değil, manevi değerlerinde bir eksilme meydana gelen ve yaşama sevinci ve zevki azalan kişinin manen tatminini sağlamaya yönelik bir tazmin aracıdır. Manevi zararın başka türlü giderim yollarının bulunmayışı veya yetersiz kalışı manevi tazminatın parasal olarak belirlenmesini zorunlu kılmaktadır. Manevi tazminat, olay nedeniyle duyulan elem ve ıstırabı kısmen de olsa hafifletmeyi amaçlamaktadır. Tam yargı davalarının ve manevi tazminatın belirtilen niteliği gereği takdir edilecek manevi tazminat miktarının, olayın, zararın ve varsa idarenin kusurunun ağırlığını ortaya koyacak, hukuka aykırılığı özendirmeyecek, bir başka ifade ile benzeri olayların bir daha yaşanmaması için caydırıcı ve aynı zamanda cezalandırıcı olacak şekilde belirlenmesi, bununla birlikte olayın meydana geliş şekli, idari faaliyetin niteliği ve idarenin sorumluluk sebebi gözetilerek hakkaniyetli bir tutarı aşmaması gerekmektedir.
Uyuşmazlıkta, olayın oluş şekli ve zararın niteliği dikkate alındığında, Mahkemece davacılar için takdir edilen manevi tazminat miktarının, duyulan elem ve ıstırabı kısmen de olsa giderecek düzeyde olmadığı görülmektedir. Dolayısıyla mahkemece takdir edilen manevi tazminat miktarı yetersiz bulunduğundan, manevi tazminatın amaç ve niteliği dikkate alınarak Mahkemece yeniden belirlenmesi gerekmektedir.
C) Temyize konu Mahkeme kararının, maddi tazminata işletilecek yasal faizin başlangıç tarihine ilişkin kısmının incelenmesi;
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 16. maddesi, 4. fıkrasına, 30/04/2013 tarihinde yürürlüğe giren 6459 sayılı Kanun'un 4. maddesiyle eklenen, tam yargı davalarında, dava dilekçesindeki miktarın artırımına olanak tanıyan düzenleme uyarınca, davanın kabul edilmesi halinde artırılan tazminat miktarı yönünden faize, idarenin temerrüde düştüğü tarih olan miktar artırımına ilişkin dilekçenin idareye tebliğ edildiği tarihten itibaren hükmedilmelidir.
İdare Mahkemesince, maddi tazminata işletilecek yasal faizin, miktar artırımından önceki tutara 'idareye başvuru tarihinden', miktar artırım dilekçesi ile talep edilen miktara ise, 'miktar artırımı dilekçesinin davalı idareye tebliğ edildiği tarihten' itibaren yürütülmesi gerekirken, kabul edilen maddi tazminat miktarının miktar artırımı ile artırılan kısmının, 'miktar artırım dilekçesinin Mahkeme kaydına girdiği tarihten' itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verildiği görüldüğünden, bu kısım yönünden de hukuka uyarlık görülmemiştir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Tarafların temyiz istemlerinin kabulüne,
2. Davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine ilişkin … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine, 06/12/2021 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.