Hukuk Genel Kurulu 2017/2447 E. , 2018/120 K.
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi
“5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu gereğince koruma tedbiri alınması” isteminden dolayı yapılan yargılama sonunda Aile Mahkemesi Sıfatıyla Orhangazi Asliye Hukuk Mahkemesi'nce “mahkemenin görevsizliğine” dair verilen 05.06.2015 gün ve 2015/495 E., 2015/730 K. sayılı karar ilgili yer Cumhuriyet Savcılığı'nın temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 09.03.2016 gün ve 2016/410 E. 2016/4657 K. sayılı kararı ile;
'…1- Orhangazi Cumhuriyet Başsavcılığınca suça sürüklenen ve hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 31/1. maddesi gereğince yaş küçüklüğü nedeni ile kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilen küçük hakkında Türk Ceza Kanununun 31/2. maddesi yollamasıyla 5395 sayılı yasaya göre çocuklara özgü güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına karar verilmesi isteminde bulunulmuş, mahkemece, bu tedbirler ile ilgili olarak Orhangazi Asliye Ceza Mahkemesi'nin görevli olduğundan bahisle görevsizlik kararı verilmiştir. 5237 sayılı yasanın 31/1. maddesinde 12 yaşını doldurmayan çocuklarla ilgili 'ceza sorumluluklarının olmadığı ve ceza kovuşturması yapılamayacağı, ancak çocuklara özgü güvenlik tedbirlerinin uygulanabileceği' belirtilmiştir. Bu durumda 12 yaşından küçük bir çocuğun ceza kovuşturmasının tarafı olamayacağı, suç kovuşturması yapılmayacağı, alınacak tedbirler açısından Çocuk Koruma Kanununun getirdiği ilkelere bakılması gerektiği, 5395 sayılı Kanunun geçici 1. maddesinin 4. fıkrasındaki düzenleme ve Çocuk Koruma Kanununa göre verilen Koruyucu ve Destekleyici Tedbir Kararlarının Uygulanması Hakkındaki Yönetmeliğin 8. maddesi hükmü de gözetildiğinde Çocuk Koruma Kanununun 5. maddesi uyarınca hükmolunacak tedbir kararlarının çocuk mahkemesi veya hakimince çocuk mahkemesi olmayan yerlerde ise aile mahkemesi veya yoksa asliye hukuk mahkemesince aile mahkemesi sıfatıyla karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmaktadır. Öyleyse mahkemece yargılamaya devamla işin esasının incelenmesi gerekirken, bu husus gözetilmeden yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.
2- Kabule göre; dava 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu gereğince, koruyucu ve destekleyici tedbir kararı alınmasına ilişkindir. Bu istek, korunma altına alınması istenen çocuğun hak ve menfaatleriyle de ilgilidir. Bu nedenle, davanın; hakkında korunma kararı alınması istenen çocuk ergin olmadığından, yasal temsilcilerine (veli veya vasisine) yöneltilmesi, onların da göstereceği deliller varsa toplanıp, birlikte değerlendirilerek ulaşılacak sonuç uyarınca karar oluşturulması gerekir...'
gerekçesiyle karar bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek temyiz dilekçesinin süresinde verildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Talep 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu'nun (ÇKK) 5. maddesi uyarınca suça sürüklenen çocuk hakkında güvenlik tedbirine hükmolunması istemine ilişkindir.
Orhangazi Cumhuriyet Başsavcılığınca müşteki Serdar Temeloğlu isimli kişiye ait kilitli olmayan ayakkabılıktan ayakkabı çalınması iddiasıyla yürütülen soruşturmada 12 yaşından küçük suça sürüklenen çocuk ... Aktar hakkında TCK'nın 31/1 maddesi kapsamında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği belirtilerek küçük hakkında 5395 sayılı Kanun'un 5, 11 ve devamı maddeleri uyarınca güvenlik tedbirine hükmolunması talep edilmiştir.
Yerel Mahkemece 12 yaşından küçük suça sürüklenen çocuk ... Aktar hakkında TCK'nın 31/1 ve 56. maddeleri ile, 5395 sayılı Kanun'un 5 ve 11 ve devamı maddeleri uyarınca talep edilen güvenlik tedbirlerinin uygulanması konusunda görevli mahkemenin asliye ceza mahkemesi olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir.
Karar, Orhangazi Cumhuriyet Başsavcılığının temyizi üzerine Özel Dairece yukarıda başlık kısmında açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel mahkemece bozma kararında mahkeme kararında yer verilen hususları karşılayacak mahiyette açıklamada bulunulmadığı belirtilerek ve önceki gerekçeler tekrar edilmek suretiyle dosya üzerinden direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı ... tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, çocuk mahkemelerinin olmadığı yerlerde, 5395 sayılı Kanun'un 5. maddesi uyarınca suça sürüklenen çocukla ilgili güvenlik tedbirlerini almaya ceza mahkemelerinin mi, aile mahkemelerinin mi görevli olacağı noktasında toplanmaktadır.
Hukuk Genel Kurulunda işin esasının incelenmesine geçilmeden önce yerel mahkeme kararının Özel Dairece bozulmasından sonra bozma sonrası ilgililerin bozmaya karşı beyanları alınmaksızın dosya üzerinden direnme kararı verilmesinin mümkün olup olmadığı ön sorun olarak tartışılmış, Cumhuriyet Savcısının talep yazısı üzerine verilen bu kararın tipik bir hukuk davası olmadığı, çocuğun hak ve menfaatleri ile kamu yararını ilgilendirdiği, usuli kazanılmış hakkın istisnalarından biri olan mahkemenin 'görevine' ilişkin bir konuda taraflardan birinin duruşmaya çağırılarak direnme kararı ya da uyma kararı verilsin demesinin mahkemeyi bağlamayacağı, bu nedenle somut uyuşmazlık bakımından dosya üzerinden direnme kararı verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı kabul edilerek, ön sorun oy çokluğu ile aşılmış ve işin esasının incelenmesine geçilmiştir.
Öncelikle bu konudaki yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar bulunmaktadır.
Çocuklar hakkında koruma tedbirleri konusunda 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nda hüküm bulunduğu gibi, başta 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu olmak üzere, 2822 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu, 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş ve Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun, Ailenin Korunmasına Dair Kanun gibi diğer özel kanunlarda da hükümler bulunmaktadır.
Korunma ihtiyacı olan veya suça sürüklenen çocukların korunması, haklarının ve esenliklerinin güvence altına alınması amacıyla 03.07.2005 tarihinde 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu yürürlüğe girmiştir.
5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu (ÇKK)’nın “Amaç” başlıklı 1. maddesi: “Bu Kanunun amacı, korunma ihtiyacı olan veya suça sürüklenen çocukların korunmasına, haklarının ve esenliklerinin güvence altına alınmasına ilişkin usûl ve esasları düzenlemektir.” şeklinde olup, maddenin gerekçesi: “Maddede, Kanunun amacı, özel korunma ihtiyacı olan çocukları, içinde bulundukları tehlikeden koruyan, onların temel haklarını temin eden, fiziki ve manevi varlıklarının korunmasını, sağlıklı gelişimini gerçekleştirmek üzere ekonomik, sosyal, kültürel ve hukukî şartları sağlayan, bu çocukları etkili ve işlevsel bir kişilikle topluma kazandıran korunmanın, esas ve usulleri ile suça sürüklenen çocukların yararını gözeten, onların kişisel özelliklerini dikkate alan, toplumsal sorumluluk bilinçlerinin gelişmesine yardımcı olan, cezaya son çare olarak başvuran, cezada suçla orantılılığı gözeten, adil yargılama ilkesini hayata geçiren, çocuk adalet sisteminin usullerine ilişkin hükümler olarak açıklanmıştır.” şeklindedir.
Kanunun amacını belirleyen bu maddede, suça sürüklenen çocuklar yanında korunmaya ihtiyacı olan çocukların da korunmasına, haklarının ve esenliklerinin güvence altına alınmasına ilişkin usûl ve esasların düzenlendiği belirtilmiştir.
Aynı Kanunun “Kapsam” başlıklı 2. maddesi ise: “Bu Kanun, korunma ihtiyacı olan çocuklar hakkında alınacak tedbirler ile suça sürüklenen çocuklar hakkında uygulanacak güvenlik tedbirlerinin usûl ve esaslarına, çocuk mahkemelerinin kuruluş, görev ve yetkilerine ilişkin hükümleri kapsar.” şeklinde olup;
Yine aynı Kanun’un “Tanımlar” başlıklı 3. maddesinin a/1-2, b ve c fıkraları:
“ 1. Korunma ihtiyacı olan çocuk: Bedensel, zihinsel, ahlaki, sosyal ve duygusal gelişimi ile kişisel güvenliği tehlikede olan, ihmal veya istismar edilen ya da suç mağduru çocuğu,
2. Suça sürüklenen çocuk: Kanunlarda suç olarak tanımlanan bir fiili işlediği iddiası ile hakkında soruşturma veya kovuşturma yapılan ya da işlediği fiilden dolayı hakkında güvenlik tedbirine karar verilen çocuğu,
b) Mahkeme: Çocuk mahkemeleri ile çocuk ağır ceza mahkemelerini,
c) Çocuk hâkimi: Hakkında kovuşturma başlatılmış olanlar hariç, suça sürüklenen çocuklarla korunma ihtiyacı olan çocuklar hakkında uygulanacak tedbir kararlarını veren çocuk mahkemesi hâkimini, … ifade eder.” hükmünü içermektedir.
Görülmektedir ki, anılan Kanunun 1. maddesinde “korunmaya ihtiyacı olan çocuk” ve “suça sürüklenen çocuk” ayrımı yapıldıktan sonra 3. maddeye göre mahkeme terimi ile “çocuk mahkemeleri” ve “çocuk ağır ceza mahkemeleri” ifade edilmiştir. Aynı maddede 'çocuk hâkimi' ifadesi, hakkında kovuşturma başlamış olanlar hariç, suça sürüklenen çocuklarla, koruma ihtiyacı olan çocuklar hakkında uygulanacak tedbir kararlarını veren çocuk mahkemesi hâkimini kapsamaktadır.
Çocuklar hakkında alınacak koruyucu ve destekleyici tedbirler ÇKK'nın 5. maddesinde ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Buna göre koruyucu ve destekleyici tedbirler danışmanlık, eğitim, bakım, sağlık ve barınma konularında alınacak tedbirler olarak sayılmıştır. Kanunun 7. maddesinde ise bu tedbirleri isteme yetkisi çocuğun anası, babası, vasisi, bakım ve gözetiminden sorumlu kimse, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu ve Cumhuriyet Savcısına verilmiştir.
Bu aşamada uyuşmazlığın çözümü bakımından söz konusu tedbirleri alma konusunda hangi mahkemenin ya da mahkemelerin görevli olduğu hususunda Kanunun getirdiği düzenlemelerin incelenmesi gerekmektedir.
Kanunun “Mahkemelerin görevi” başlıklı 26. maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü fıkraları
“(1) Çocuk mahkemesi, asliye ceza mahkemesi ile sulh ceza mahkemesinin görev alanına giren suçlar bakımından, suça sürüklenen çocuklar hakkında açılacak davalara bakar.
(2) Çocuk ağır ceza mahkemesi, çocuklar tarafından işlenen ve ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren suçlarla ilgili davalara bakar.
(3) Mahkemeler ve çocuk hâkimi, bu Kanunda ve diğer kanunlarda yer alan tedbirleri almakla görevlidir.” şeklindedir.
ÇKK’nın geçici 1. maddesinin üçüncü fıkrasında ise “Çocuk mahkemeleri ile çocuk ağır ceza mahkemeleri bulunmayan yerlerde, bu mahkemeler kurulup göreve başlayıncaya kadar çocuklar tarafından işlenen suçlara ait soruşturma ve kovuşturmalar Cumhuriyet başsavcılığı ve görevli mahkemelerce bu Kanun hükümlerine göre yapılır.”, dördüncü fıkrasında da “Çocuk mahkemesi bulunmayan yerlerde, bu mahkeme kurulup göreve başlayıncaya kadar korunma ihtiyacı olan çocuklar hakkında tedbir kararları görevli aile veya asliye hukuk mahkemelerince alınır.” şeklinde bir düzenleme yer almaktadır.
Öte yandan, Çocuk Koruma Kanuna Göre Verilen Koruyucu ve Destekleyici Tedbir Kararlarının Uygulanması Hakkındaki Yönetmeliğin 8. maddesinin ikinci fıkrası “Çocuk mahkemesi bulunmayan yerlerde, bu mahkeme kurulup göreve başlayıncaya kadar hakkında kovuşturma başlatılmış olanlar hariç, korunma ihtiyacı olan çocuklar hakkında tedbir kararları, aile mahkemeleri kurulan yerler bakımından bu mahkemeler, kurulu bulunmayan yerler bakımından asliye hukuk mahkemelerince alınır.” hükmünü içermektedir.
Yukarıdaki madde hükümleri değerlendirildiğinde; 5395 sayılı Kanun uyarınca gerek suça sürüklenen çocuk, gerekse de korunmaya ihtiyacı olan çocuk hakkında gerekli güvenlik tedbirlerinin alınması hususunda görevli mahkemenin “çocuk mahkemeleri” olduğu açıktır. Ancak yukarıda da belirtildiği üzere eldeki dosyada uyuşmazlık konusu; çocuk mahkemelerinin bulunmadığı yerlerde görevli mahkemenin yerel mahkeme direnme kararında belirtildiği üzere ceza mahkemeleri mi yoksa aile mahkemeleri mi olduğu noktasındadır.
Ancak ÇKK'nın geçici 1. maddesi ve adı geçen Yönetmeliğin 8. maddesi dikkate alındığında, çocuklar tarafından işlenen suçlar hakkında soruşturma ve kovuşturmanın Cumhuriyet Başsavcılığı ve görevli mahkemelerce bu Kanun hükümlerine göre yapılacağı, hakkında kovuşturma başlatılmamış olma şartıyla korunmaya muhtaç çocuklar hakkındaki tedbir kararlarının ise aile mahkemelerinin görevi içinde olduğu anlaşılmaktadır.
Kanun ve Yönetmelik hükümlerinin birlikte değerlendirilmesi sonucunda hakkında kovuşturma başlatılmamış olan çocukların da “korunmaya muhtaç çocuk” kapsamında değerlendirilmesi gerektiği kabul edilmelidir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; işlediği iddia edilen suçla ilgili olarak 12 yaşından küçük olması sebebiyle TCK’nın 31. maddesinin birinci fıkrası gereğince “kovuşturmaya yer olmadığına” dair karar verilen çocuk Rojbin hakkında 5395 sayılı Kanun'un 5. ve 11., 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 31. maddeleri gereğince güvenlik tedbirlerine hükmolunması talep edilmiş olup anılan talep hakkında görevli mahkeme çocuk mahkemeleri, çocuk mahkemelerinin bulunmadığı yerlerde aile mahkemeleri, aile mahkemeleri kurulu bulunmayan yerler bakımından asliye hukuk mahkemeleridir.
Hâl böyle olunca, yerel mahkemenin 5395 sayılı Kanun'da öngörülen tedbirleri alma görevinin ceza mahkemelerine ait olduğu gerekçesi ile önceki kararda direnmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Açıklanan nedenlerle Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi doğru olmamıştır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Orhangazi Cumhuriyet Başsavcılığının temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 07.02.2018 gününde oy birliği ile karar verildi.