6. Ceza Dairesi 2022/1679 E. , 2022/2888 K.
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SUÇLAR : Yağma, suçluyu kayırma
HÜKÜMLER : İstinaf başvurusunun esastan reddine, mahkumiyet
Bölge adliye mahkemesince verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
I-Sanık ... hakkında suçluyu kayırma suçundan kurulan hükme yönelik temyiz talebinin incelenmesi neticesinde;
Hükmolunan cezanın miktarı ve türü gözetildiğinde, 5271 sayılı CMK'nın 286/2-b maddesi uyarınca, ilk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezalarını arttırmayan bölge adliye mahkemesi kararlarının temyizi mümkün olmadığından, katılan vekilinin temyiz isteminin 5271 sayılı CMK'nın 298. maddesi uyarınca REDDİNE,
II-Sanık ... hakkında nitelikli yağma suçundan kurulan hükme yönelik temyiz talebinin incelenmesi neticesinde;
Hükmedilen cezanın tür ve miktarı itibarıyla koşulları bulunmadığından sanık müdafiinin duruşmalı inceleme isteminin 5271 sayılı CMK’nın 299. maddesi uyarınca REDDİ’ne karar verilerek dosya üzerinden yapılan incelemede;
5271 sayılı CMK'nın 288. maddesinin ''Temyiz, ancak hükmün hukuka aykırı olması nedenine dayanır. Bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması hukuka aykırılıktır.'', aynı Kanunun 294. maddesinin ''Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır. Temyiz sebebi ancak hükmün hukuki yönüne ilişkin olabilir.'' ve aynı Kanunun 301. maddesinin ''Yargıtay, yalnız temyiz başvurusunda belirtilen hususlar ile temyiz istemi usule ilişkin noksanlardan kaynaklanmışsa, temyiz başvurusunda bunu belirten olaylar hakkında incelemeler yapar.'' şeklinde düzenlendiği de gözetilerek sanık Y. müdafinin temyiz isteminin somut delil bulunmadığına, sanığın zorlamasının paranın teslimine yönelik olmadığına, suçun unsurlarının oluşmadığına ve şüpheden sanık yararlanır ilkesinin gözetilmesi gerektiğine, katılan ve vekilinin temyiz isteminin de sanığın nitelikli yağma suçundan ve daha fazla ceza verilmesi gerektiğine yönelik olduğu belirlenerek anılan sebeplere yönelik yapılan incelemede;
Oluş ve dosya içeriğine göre, sanığın katılana güven telkin ederek ihaleye gireceklerinden bahisle bankadan 550.000 TL kredi çektirdiği, akabinde katılanın sanığın kullandığı araca binerek diğer sanık M.’nin ofisinin önüne geldikleri, bu esnada bankadan çektiği parayı bir çanta içerisinde arka koltuğa bırakan katılanın çantaya yönelmesi üzerine sanığın önce katılanın eline vurduğu, akabinde başına ofisin anahtarlarıyla vurduğu ve araçtan inmesini istediği, darbenin etkisi ve yaşı dolayısıyla dengesi bozulan katılanın arka kapıya yöneldiği sırada aracı hızla sürerek katılanın omzundan basit tıbbi müdahale ile giderilecek şekilde yaralayarak parayla kaçan sanık Y. hakkında nitelikli yağma suçundan kurulan hükümlerde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmıştır.
Ayrıca dosyada CMK'nın 289. maddesinde sayılan hukuka kesin aykırılık hâllerinin herhangi birinin varlığı da tespit edilememiştir.
Yapılan yargılamaya, dosya içeriğine göre, sanık hakkında nitelikli yağma suçundan kurulan hükümde ileri sürülen temyiz sebebi yönünden bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla, 5271 sayılı CMK'nın 302/1. maddesi uyarınca, sanık müdafii ile katılan vekilinin yerinde görülmeyen TEMYİZ İSTEMİNİN ESASTAN REDDİ ile tebliğnameye uygun olarak HÜKMÜN ONANMASINA,
III-Sanık ... hakkında yağma suçundan kurulan hükme yönelik temyiz talebinin incelenmesi neticesinde;
5271 sayılı CMK'nın 288. maddesinin ''temyiz, ancak hükmün hukuka aykırı olması nedenine dayanır. Bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması hukuka aykırılıktır'', aynı Kanun’un 294. maddesinin ''temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır. Temyiz sebebi ancak hükmün hukuki yönüne ilişkin olabilir'' ve aynı Kanun’un 301. maddesinin ''Yargıtay, yalnız temyiz başvurusunda belirtilen hususlar ile temyiz istemi usule ilişkin noksanlardan kaynaklanmışsa, temyiz başvurusunda bunu belirten olaylar hakkında incelemeler yapar'' şeklinde düzenlendiği de gözetilerek yapılan incelemede;
Suç tarihi olan 12/03/2020 günü banka havalesi ile paranın transferinin mümkün olmasına rağmen, sanık (M)'nin, katılana parayı nakit olarak çekerek getirmesini söylediği, kendisine ait ... plakalı bir aracı çalışanı olan sanık (Y)'ye verip, onu yönlendirmesiyle, (Y)'nin, katılan mağdur (HCC) Uncalı Akbank Şubesine götürdüğü, katılanın kredi olarak almış olduğu 550.000.- TL parayı nakit olarak çekerek çanta içerisine koyduğu, katılanın daha sonra sanık (Y)'nin kullandığı araca binerek sanığın yanına oturduğu, sanık (M)'in kullandığı ofisin önüne geldiklerinde katılanın araç içerisinde iken arka koltukta bulunan para çantasını almak için uzandığında, (Y)'nin katılanın eline vurarak çantayı almasını engellediği ve katılana “arabadan in” diyerek elinde bulunan ofisin anahtarlarıyla birlikte katılanın kafasına vurduğu, katılanın darbenin etkisiyle sersemlemiş halde araçtan inip, para çantasını almak için, arka kapıyı açarak çantaya uzandığı sırada sanık (Y)'nin birden gaza basıp aracı hızla hareket ettirdiği, katılanın omuz ve sol üst kol bölgesine çarpıp yaralayarak, hızla uzaklaşıp, paraları çalıp kaçtığı olayda katılan vekilinin sanık M. yönünden nitelikli yağma hükümlerinin uygulanması gerektiğine dair temyiz itirazında bulunduğu görülmüştür.
Öncelikle belirtmek gerekirse, “Azmettirme, belli bir suçu işleme hususunda henüz bir fikri olmayan ve dolayısıyla karar vermemiş olan bir kişinin bir başkası tarafından suç işlemeye karar verdirilmesidir. (Prof. Dr. İ. Özgenç, TCK Genel Hükümler - 17. Baskı, s. 616 )” 5237 sayılı TCK’nın 38. maddesinde yer alan “azmettirme” başlıklı hükme göre, başkasını suç işlemeye azmettiren kişi, işlenen suçun cezası ile cezalandırılır. Ancak, azmettiren aynı zamanda azmettirilen müşterek faille birlikte suçu işlemişse, “Failliğin şerikliğe nazaran önceliği prensibi” uyarınca, TCK’nın 37/1. maddesi yollamasıyla işlediği fiilin cezasıyla cezalandırılır.
Öte yandan iştirak iradesinin varlığından söz edebilmek için suçun işlenmesinden önce veya suç işlenmesi esnasında birlikte suç işleme kararına varılması gerekir. “Müşterek suç işleme kararı, kast içinde mütalaa edilmelidir. (Prof. Dr. İ. Özgenç, TCK Genel Hükümler - 17. Baskı, s. 599 )”
“Azmettirilenin sınırı aşaması halinde; önemsiz sapmalar, işlenen suçtan dolayı kişinin azmettiren sıfatıyla sorumlu tutulmasına engel teşkil etmez.
Azmettirilen azmettirildiği suçun sınırını keyfiyet itibarıyla aşmış olabilir. İşlenen suç, azmettirilen suça nazaran daha hafif cezayı gerektiren bir suç olabilir. Bu durumda azmettirenin gerçekleşen suçtan dolayı sorumlu tutulabilmesi için, azmettirilen suçla işlenen suçun aynı nitelikte olması gerekir.
İşlenen suç, azmettirilen suça nazaran daha ağır bir cezayı gerektiren bir suç olabilir. Meselâ hırsızlık suçunu işlemek için azmettirilen kişi yağma veya cinsel saldırı suçunu işlemiş olabilir. Böyle bir durumda işlenen bu suçlardan dolayı hırsızlık suçuna azmettireni sorumlu tutmamak gerekir.
Azmettirilen suçun sınırı kemiyet itibarıyla da aşılmış olabilir. Meselâ kasten yaralamanın temel şekline azmettirilen kişi, mağdurun duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine sebebiyet vermek gibi, bu suçun neticesi sebebiyle ağırlaşmış halini gerçekleştirmiş olabilir. Azmettiren, bilgisi dışında sınır aşıldığı için, ancak azmettirdiği fiilden dolayı sorumlu olacaktır. Azmettirme sınırının aşılmış olmasından dolayı sadece fiili işleyen sorumlu tutulabilecektir. Ancak, vermiş bulunduğumuz örnekte kasten yaralama suçunun temel şeklini işleme konusunda azmettirilen kişinin bu suçun nitelikli halini işleyebileceği pekala muhtemel addedilebilir. Bu durumda suçun nitelikli halinin işlenmesi hususunda azmettirenin (olası, muhtemel) kastının var olduğunu söylemek gerekir.(Prof. Dr. İ. Özgenç, TCK Genel Hükümler - 17. Baskı, s. 620-621 ).”
TCK’nın 6. maddesinin 1. fıkrasının f) bendinin 4 no.’lu alt bendi uyarınca, “Saldırı ve savunma amacıyla yapılmış olmasa bile fiilen saldırı ve savunmada kullanmaya elverişli diğer şeyler” silah sayılır.
TCK’nın “Yağma” suçunun temel şeklini düzenleyen 148. maddesi uyarınca, yağma suçunun faili, 6 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
TCK’nın “Nitelikli yağma” suçunu düzenleyen 149. maddesi uyarınca, nitelikli yağma suçunun faili, 10 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
TCK’nın olası kastı düzenleyen 21. maddesinin 2. fıkrası uyarınca, olası kastla hareket eden faile, ağırlaşmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda müebbet hapis cezası, müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda 20 yıldan 25 yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Diğer suçlarda ise, 61. maddeye göre belirlenen temel cezada üçte birden yarısına kadar indirim yapılır.
Bu açıklamalardan sonra değerlendirmek gerekirse;
Somut olayda, sanık (M)’nin olay yerinde bulunmadığı ve fiile hakim olmadığı, çalışanı olan diğer sanık (Y)’yi azmettirerek katılana ait paranın cebren alınması hususunda anlaştıkları, kararın icrası kapsamında sanık (Y)’nin katılanı silahtan sayılan ofis anahtarları ile başına vurarak onu Akdeniz Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı tarafından 23.09.2020 tarihinde hazırlanan rapora göre sağ temporoparietooksipital bölgede 2 cm boyunda ciltten çökük, cilt ile aynı renkte nedbe oluşturacak şekilde ve basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek biçimde yaralayarak parayı da alıp olay yerinden kaçtığı, ilk derece mahkemesince azmettiren sanık (M)’nin de TCK’nın 37. maddesi delaletiyle aynı Kanun’un 149/1-a ve 62. maddeleri uyarınca neticeten 12 yıl 1 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, bu kararın istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi’nce sanık (M)’nin iştirak iradesinin suçun temel şekline yönelik olduğu, nitelikli yağma suçuna yönelik bir azmettirmesinin söz konusu olmadığı düşüncesinden hareketle TCK’nın 37. maddesi delaletiyle aynı Kanun’un 148/1 ve 62. maddeleri uyarınca neticeten 6 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, bu kararı da sanık (M) ve müdafii tarafından suçun unsurlarının oluşmadığına, sanığın eyleme iştirak etmediğine, TCK'nın 32. maddesi gereğince suçu işlediği sırada akıl hastalığı veya zayıflığı nedeniyle eylemin hukuksal anlam ve sonuçlarını algılama veya davranışlarını yönlendirme yeteneğini tamamen kaldıracak veya önemli ölçüde azaltacak şekilde akıl hastalığının ve cezai ehliyetinin bulunup bulunmadığı hususunun araştırılmaması nedeniyle TCK’nın 32. maddesi yönünden hukuka aykırılık, katılan ve vekili tarafından da sanığın nitelikli yağma suçundan ve daha fazla ceza verilmesi gerektiğinden bahisle ayrı ayrı ve süresinde temyiz ettikleri anlaşılmıştır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise, sanık (M)’nin dosyaya sunduğu ... Asker Hastanesi Baştabipliği’nden alınan sağlık raporuna göre, “antisosyal kişilik bozukluğu” tanısı nedeniyle sanığın barışta askerliğe elverişli olmadığı yönünde karar verildiğinin anlaşılması karşısında; sanığın 5237 sayılı TCK'nın 32. maddesi gereğince suçu işlediği sırada akıl hastalığı veya zayıflığı nedeniyle eylemin hukuksal anlam ve sonuçlarını algılama veya davranışlarını yönlendirme yeteneğini tamamen kaldıracak veya önemli ölçüde azaltacak şekilde akıl hastalığının ve cezai ehliyetinin bulunup bulunmadığı hususlarında Adli Tıp Kurumu İlgili İhtisas Dairesi'nden rapor alındıktan sonra sonucuna göre hukuksal durumunun değerlendirilmesi gerektiğinden bahisle kararın bozulması gerektiği görüşündedir.
Dairemizin değerlendirmesine gelince,
Dairemize göre, TCK’nın 37/1. maddesi uyarınca fail olan sanık (Y)’nin işlediği yağma fiilin de, katılan mağdur (HCC)’ye yönelik cebiri, silahtan sayılan ofis anahtarlarını başına vurup onu sersemletmek suretiyle ika ettiğinden, adı geçen sanığın TCK’nın 37/1 ve 6/1-f (4) maddeleri delaletiyle aynı Kanun’un 149/1-a maddesinden cezalandırılmasında ve katılan mağdura karşı işlenen ve yağmanın cebir unsurunu oluşturan yaralama fiilinde elde kullanılan ofis anahtarı ile onun başına vurulduğu ve başında sağ temporoparietooksipital bölgede 2 cm boyunda ciltten çökük, cilt ile aynı renkte nedbe oluştuğu belirlendiğinden fiilin silahla yağma olarak nitelendirilmesinde herhangi bir hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Ayrıca azmettiren sanık (M)’nin yağma suçunun temel şekli bakımından doğrudan kastla hareket etmekle birlikte, nitelikli yağma suçu bakımından olası kastının bulunduğu sonucuna varılmıştır. Zira somut olayda sanık (Y)’yi yağma suçuna azmettiren sanık (M)’nin silahla yağma suçuna yönelik olarak doğrudan kastı yok ise de; sanık (M), fail olan diğer sanık (Y)’nin katılan mağdur (HCC)’ye yönelik cebir kullanırken silah veya silahtan sayılan bir şeyi (eşyayı) kullanabileceğini öngörmüş ve neticeyi de göze almıştır.
Bu itibarla azmettiren sanık (M), fail olan diğer sanık (Y)’nin işlemiş olduğu TCK’nın 149/1-a maddesi kapsamında nitelikli yağma suçu bakımından olası kastla hareket ettiği için, TCK’nın 61. maddesine belirtilen kriterler göz önüne alınmak suretiyle belirlenen temel cezadan aynı Kanun’un 21/2. maddesi uyarınca, 1/3’ten yarısına kadar indirim yapılması gerekir. Ancak; suçun temel şekli bakımından doğrudan kastının bulunması sebebiyle, aynı Kanun’un 148. maddesinde öngörülen temel cezanın alt sınırının makul bir miktar üstünde ceza verilmesini gerektirecek oranda bir indirim yapılması, bu suretle suç ve cezada hakkaniyet ilkesinin hayata geçirilmesi de sağlanmalıdır.
Açıklanan nedenlerle;
1) Sanık (M)’nin bu nitelikli hali öngörebileceği ve olası kastının bulunduğu anlaşılmasına rağmen sanık hakkında TCK’nın 38/1. maddesi yerine 37. maddesi tatbiki ve aynı Kanun’un 149/1-a ve 21/2. maddeleri uyarınca nitelikli yağma suçundan cezalandırılması yerine, yazılı şekilde yağma suçunun temel şeklinden mahkumiyetine karar verilmesi,
2) Sanık ve müdafii tarafından ibraz edilen 15/01/2013 tarihli ... Asker Hastanesi Baştabipliği’nden alınan sağlık raporuna göre, “antisosyal kişilik bozukluğu” tanısı nedeniyle sanığın barışta askerliğe elverişli olmadığı yönünde karar verildiğinin anlaşılması karşısında; sanığın 5237 sayılı TCK'nın 32. maddesi gereğince suçu işlediği sırada akıl hastalığı veya zayıflığı nedeniyle eylemin hukuksal anlam ve sonuçlarını algılama veya davranışlarını yönlendirme yeteneğini tamamen kaldıracak veya önemli ölçüde azaltacak şekilde akıl hastalığının ve cezai ehliyetinin bulunup bulunmadığı hususlarında Adli Tıp Kurumu İlgili İhtisas Dairesi'nden rapor alındıktan sonra sonucuna göre hukuksal durumunun değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık ... ve müdafii ile katılan vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle tebliğnameye kısmen uygun olarak BOZULMASINA, 5271 sayılı CMK’nın 304/2-a maddesi gereğince dosyanın gereğinin ifası için ... Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmesine, 07/03/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.