19. Hukuk Dairesi 2013/2845 E. , 2013/8286 K.
İhtiyati Tedbir İsteyen: Endaş Endüstriyel Ekipman ve Otom. San. Ve Tic. AŞ. Vek. Av. ... ile Aleyhinde Tedbir İstenen: ... Maden ve Metal Ürün. San. Tic. AŞ. Vek. Av. ... (...) ... aralarındaki ihtiyati tedbir talebinin incelenmesi hakkında İstanbul 31. Asliye Ticaret Mahkemesinden verilen 13.12.2012 gün ve 260 derdest sayılı kararın ihtiyati tedbir isteyen vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşuldu.
- K A R A R -
İhtiyati tedbir isteyen vekili, taraflar arasındaki ticari satım sözleşmesinin güvencesi olarak verilen teminat mektubunun nakde çevrilmemesi için davadan önce ihtiyati tedbir talebinde bulunmuş, istem uygun görülerek mahkemece ihtiyati tedbir kararı verilmiştir.
İhtiyati tedbir isteyen (davacı) vekili dava dilekçesinde davadan önce verilen ihtiyati tedbirin devamını da talep etmiş, davanın esasına bakan mahkemece bu istem 12.11.2011 tarihli tensiple reddilmiştir.
Davacı vekili, tensipteki ihtiyati tedbir isteminin reddine dair karardan rücu edilmesi için 22.11.2012 tarihinde yeniden mahkemeye başvurmuş olup, bu istem de aynı gün (22.11.2012) mahkemece reddedilmiş, karar da aynı gün davacı vekiline tebliğ edilmiştir.
Davacı vekili 11.12.2012 tarihli dilekçesi ile tedbir talebini yinelemiş olup, bu istem de aynı gerekçelerle reddedilmiş, kararı ihtiyati tedbir isteyen (davacı) vekili temyiz etmiştir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 391’inci maddesinin 1’inci fıkrasına göre, “İhtiyati tedbir talebinin reddi hâlinde, kanun yoluna başvurulabilir. Bu başvuru öncelikle incelenir ve kesin olarak karara bağlanır.”Somut olayda ihtiyati tedbir isteyenin ihtiyati tedbir isteminin reddine dair karara karşı temyiz yoluna (kanun yoluna) başvurma olanağı mevcut iken bu yola başvurmayarak, kanun yoluna (temyiz yoluna) başvurma süresi geçtikten sonra yeniden tedbir talebinde bulunmak suretiyle verilen red kararına karşı kanun yoluna başvurması olanaklı değildir. Aksi hâlin kabulü, ihtiyati tedbir isteminin reddine dair kararın her zaman temyiz edilebileceği anlamına gelir ki bu da kanun yoluna başvurmanın belli bir süreye bağlı olmaması sonucunu doğurur.
Öte yandan “durum ve koşulların değişmesi sebebiyle tedbirin değiştirilmesi veya kaldırılması”na ilişkin 396’ncı maddenin 2’nci fıkrasında, kanun yollarını düzenleyen HMK’nun 394’üncü maddesinin 5’inci fıkrasına bilinçli olarak atıf yapılmamıştır. Kanun koyucunun, ihtiyati tedbire ilişkin tüm kararlara karşı kanun yolunu açma gibi bir iradesinin olmadığı HMK’nun 395’inci ve 396’ncı maddelerinin gerekçesinden de açıkça anlaşılmaktadır. Özellikle HMK’nun 396’ncı maddesine karşılık gelen Hükümet Tasarısının 400’üncü maddesinin gerekçesinde bu husus çok açık ve ayrıntılı şekilde ifade edilmiştir. Bu gerekçeye göre, “İhtiyatî tedbirin değiştirilmesi veya kaldırılmasını düzenleyen bu maddede de, yukarıda belirtilen iki maddedeki ortak yönler dikkate alınarak itiraza ilişkin benzer hükümlere ayrıca atıf yapılmıştır. Ancak, itiraz üzerine verilen kararlara karşı kanun yoluna başvurulması hakkındaki fıkraya atıf yapılmamıştır. Zira, hâl ve şartların değişmesi, hukukî bir değerlendirmeden daha çok, maddî şartlarla yakından ilgili, nispeten sübjektif ve doğrudan mahkemenin takdirine bağlı bir husustur. Ayrıca, aynı yargılama süreci içinde, bir çok kez hâl ve şartlarda değişiklik olması sebebiyle, tedbirde değişiklik yapılması veya kaldırılması, bu yönde talepte bulunulması ya da talebin reddi söz konusu olabilir.
Her talepten sonra verilecek karar hakkında kanun yoluna başvurulması, ihtiyatî tedbirler için kanun yoluna başvurulmasında istenen amacı da sağlamayacaktır. Kanun yolunun açılmış olmasının amacı, ihtiyatî tedbirlerle ilgili temel hukukî ve prensip hatalarının önüne geçmektir. Bu sebeple, ihtiyatî tedbirin reddi ve ihtiyatî tedbire itiraz üzerine verilen kararlar için kanun yolu imkânı getirilmiştir. Hâl ve şartlarda değişiklik bakımından o anda kanun yoluna başvurulamaması, daha sonra işin esasıyla ilgili kanun yoluna başvurulması durumunda, bu hususun incelenmeyeceği anlamına da gelmez. Kanun yolu incelemesinde bu husus da değerlendirilerek bir karar verebilme imkânı kapalı değildir. Madde gerekçesi çok açık olup, özellikle “ihtiyatî tedbirin reddi ve ihtiyatî tedbire itiraz üzerine verilen kararlar için kanun yolu imkânı getirilmiştir.” ifadesi karşısında, ihtiyati tedbire ilişkin tüm kararlara karşı kanun yoluna başvurulabileceği kabul edilemez.
Yukarıda açıklanan nedenlerle ihtiyati tedbir isteyen (davacı) vekilinin temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle ihtiyati tedbir isteyen (davacı) vekilinin temyiz isteminin REDDİNE, peşin harcın istek halinde iadesine 07.05.2013 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
-KARŞI OY YAZISI-
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 'ihtiyati tedbir' kenar başlıklı 391. maddesinin (3) numaralı fıkrasında ' İhtiyati tedbir talebinin reddi hâlinde, kanun yoluna başvurulabilir. Bu başvuru öncelikle incelenir ve kesin olarak karara bağlanır.' hükmüne yer verilmiş; fıkranın gerekçesinde, 'Bu fıkra hukukumuz bakımından yenidir. Ihtiyati tedbir kararlarına karşı kanun yoluna başvurulmaması, bu kurumun kötüye kullanılmasına, farklı mahkemelerce aynı konularda farklı kararların verilmesine ve bu kararların denetim dışı kalması gibi bir çok sakıncaya yol açmıştır...' denilmektedir.
HMK’nın 'İhtiyati tedbir kararına karşı itiraz' başlıklı 394. maddesinin (5) numaralı fıkrasında da 'İtiraz hakkında verilen karara karşı, kanun yoluna başvurulabilir. Bu başvuru öncelikle incelenir ve kesin olarak karara bağlanır. Kanun yoluna başvurulmuş olması, tedbirin uygulanmasını durdurmaz.' denilmektedir.
HMK'nın 'Kanun Yolları' başlıklı Sekizinci Kısmının Birinci Bölümü 'İstinaf'tır ve 341. maddesinin (1) numaralı fıkrasında 'İlk derece mahkemelerinden verilen nihai kararlar ile ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü hâlinde, itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilir.' denilmektedir. Fıkranın konuyla ilgili gerekçesi ise '1086 sayılı Kanuna 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla eklenen 426/A maddesi gerekçesi ile birlikte aynen benimsenmiştir. İhtiyatî tedbir ... hakkındaki kararlara karşı da hükümde belirtilen hâllerde istinaf yolu açılmıştır. Özellikle uygulamada geçici hukukî korumaların gittikçe önem kazanması, ilk derece mahkemelerince bu konularda verilen farklı kararların önüne geçilmesi, gerek maddî, gerekse hukukî yanlışlıkların düzeltilebilmesi amacıyla böyle bir hükme yer verilmiştir. Bu yapılırken tüm geçici hukukî koruma kararları değil, ihtiyatî tedbir ... bakımından istinaf denetimi kabul edilmiş, bunların dışında kalan ... gibi geçici hukukî korumalar için bu imkân tanınmamıştır. Bununla birlikte özel kanunlarında ihtiyatî tedbir ... anlamında bir geçici hukukî koruma düzenlenmişse, bunlara ilişkin kararlar hakkında da ihtiyatî tedbir(e) ... ilişkin kanun yolu hükümleri uygulanmalıdır.' şeklindedir.
HMK'nın 391/3. ve 394/5. maddelerinde ihtiyati tedbire dair belirtilen (ilk derece) mahkeme kararlarına karşı kanun yoluna başvurulabileceği öngörülmüş; bu kanun yolunun ne anlama geldiği ise HMK'nın 341/1. maddesinde 'İlk derece mahkemelerinden verilen ... ihtiyati tedbir ... taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü hâlinde, itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilir.' hükmü ile istinaf olarak açıkça belirtilmiştir.
HMK'nın geçici 3. maddesinde,'
(1) Bölge adliye mahkemelerinin, 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmî Gazete’de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
(2) Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
(3) Bu Kanunda bölge adliye mahkemelerine görev verilen hallerde bu mahkemelerin göreve başlama tarihine kadar 1086 sayılı Kanunun bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanır.'hükmüne yer verilmiştir.
Geçici 3. maddeyle, 5235 sayılı Kanun'un geçici 2. maddesi gereğince Resmî Gazete'de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar istinafa ilişkin hükümler ve dolayısıyla 341. madde de henüz yürürlüğe girmemiştir.
Burada çözümü gereken sorun, HMK'nın 391. ve 394. maddelerindeki ihtiyati tedbire dair verilen ara kararı ve buna itiraz sonucu verilen karara karşı getirilen kanun yolu, temyiz şeklinde anlaşılabilir mi?
HMK'nın geçici 3. maddesinin (1) numaralı fıkrasında istinaf mahkemelerinin göreve başlama tarihine kadar '1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı' vurgulandıktan sonra, (2) numaralı fıkrada 'Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.' denilerek HUMK'nın uygulanmasına devam edilecek hükümlerine açıklık getirilmiştir.
HUMK'nın uygulanmaya devam edilecek hükümleri, 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454. maddelerdir. Buna göre, HUMK'nın 5236 sayılı Kanunla istinafa başvurma imkânı getiren 426/A ve devamı maddeleri, '1086 sayılı Kanunun 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki' ibaresi ile açıkça kapsam dışı bırakılmıştır. Burada uygulanacağı söylenen HUMK'nın anılan 427 ilâ 454. maddeleri, temyiz incelemesinin usulü ve temyize tâbi kararların kapsamını belirlemektedir ve bu kapsam içerisinde, ihtiyati tedbire ilişkin kararlar yoktur. Başka bir ifadeyle, yollama yapılan HUMK'nında ihtiyati tedbir kararlarına yönelik temyiz yolu öngörülmemiştir.
Geçici 3. maddenin (3) numaralı fıkrasında ise HMK'nında bölge adliye mahkemelerine görev verilen hallerde bu mahkemelerin göreve başlama tarihine kadar 1086 sayılı Kanunun, HMK'na aykırı olmayan hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir.
İstinaf ve temyiz, farklı kanun yollarıdır. İstinaf, 'yerindelik' + 'hukukilik' denetimi; temyiz ise sadece 'hukukilik' denetimidir. Bir an için istinaf mahkemelerinin göreve başladıklarını düşünelim: Örneğin ihtiyati tedbir talebinin reddine dair ara kararına yapılan kanun yolu incelemesinde istinaf mahkemesi, başvuruyu yerinde görürse, sadece kanun yolu başvurusunun kabulüne karar vermeyecek, işin esası olan ihtiyati tedbir kararının kabulüne de karar verecektir. Oysa temyiz yolunda, başvuru yerinde ise yalnızca kararın bozulmasına karar verilebilecektir. Bu itibarla, istinaf ile temyiz incelemesinin mahiyetleri de birbirine uymamaktadır.
Nitekim yukarıda belirtilen HMK’nın 341. maddesinin gerekçesinde de '…Özellikle uygulamada geçici hukukî korumaların gittikçe önem kazanması, ilk derece mahkemelerince bu konularda verilen farklı kararların önüne geçilmesi, gerek maddî, gerekse hukukî yanlışlıkların düzeltilebilmesi amacıyla böyle bir hükme yer verilmiştir…' denilmiştir.
Bu nedenle, HMK'nın geçici 3. maddesinin (3) numaralı fıkrasında, ihtiyati tedbire ilişkin kanun yolunu, temyiz olarak anlamak, istinaf ve temyizin mahiyetiyle bağdaşmamaktadır. Diğer yandan, HUMK'nın temyize ilişkin hükümleri, HMK'nındaki ihtiyati tedbire dair öngörülen kanun yolunda istinaf mahkemelerine getirilen göreve uymadığı gibi, HMK'na da aykırılık taşımaktadır.
HMK'nın 'Temyiz edilemeyen kararlar' kenar başlıklı 362. maddesindeki, '(1) Bölge adliye mahkemelerinin aşağıdaki kararları hakkında temyiz yoluna başvurulamaz: ... f) Geçici hukuki korumalar hakkında verilen kararlar...' şeklindeki hükümde, ihtiyati tedbire ilişkin istinaf mahkemesine yapılacak kanun yolu başvurusunda verilecek kararlara karşı temyiz yoluna başvurulamayacaktır.
HMK'nın 362. maddesinin konuyla ilgili gerekçesinde, 'Maddede dava konusu olayın iki dereceli yargılamadan geçmiş bulunduğu göz önüne alınarak, bölge adliye mahkemesinin bazı kararlarına karşı temyiz yoluna gidilemeyeceği öngörülmüş ve böylece Yargıtayın iş yükünün hafifletilmesi amaçlanmıştır. Bu bağlamda ... ve geçici hukuki korumalar hakkında verilen kararlar bakımından da, iki dereceli yargılamanın yeterli güvence teşkil ettiği mülahazasıyla, bu işlerde verilen kararlara karşı temyiz yolu kapatılmıştır.' denilmiştir.
Belirtelim ki, HMK ile ihtiyati tedbir konusunda öngörülen kanun yolu, 'iki dereceli yargılama'dır. Başka bir ifadeyle 'İlk derece mahkemesi + istinaf mahkemesi'nden oluşan iki dereceli yargılamadır. Bunun sonucu olarak, ihtiyati tedbirle ilgili getirilen kanun yolunun, temyiz olarak anlaşılması, işin mahiyetine, esasına ve amacına uymamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, temyiz başvurusunun, söz konusu karara temyiz başvuru imkânı bulunmadığından reddine karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle Sayın Çoğunluğun görüşüne farklı gerekçeyle katılamıyorum.
-KARŞI OY YAZISI-
6100 sayılı HMK 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Dairemizin çoğunluğu ihtiyati tedbire ilişkin HMK’nun 391 ve 394.maddelerinde düzenlenen haller dışında verilen kararların, temyiz edilemeyeceği gerekçesiyle temyiz talebini reddetmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 391/son maddesinde ihtiyati tedbir talebinin reddi halinde kanun yoluna başvurulabileceği hükme bağlanmış, 394/son maddesinde ihtiyati tedbire itiraz hakkında verilen karara karşı, kanun yoluna başvurulabileceği belirtilmiştir.
İhtiyati tedbirin durum ve koşulların değişmesi sebebiyle değiştirilmesi ve kaldırılması HMK’nın 396.maddesinde düzenlenmiştir. Hükme göre durum ve koşulların değiştiği sabit olursa, talep üzerine ihtiyati tedbirin değiştirilmesine veya kaldırılmasına teminat aranmaksızın karar verilebilir. İtiraza ilişkin 394.maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkrası kıyas yoluyla uygulanır. Bu maddeden ihtiyati tedbire itiraz üzerine verilen karara karşı kanun yoluna başvurulabileceğine ilişkin HMK’nın 394/son maddesinin atıf yapılmamış, hükmün gerekçesinde de her talepten sonra verilecek karar aleyhine kanun yoluna başvurulmasının ihtiyati tedbirler için kanun yoluna başvurulmasında istenen amacın sağlanamayacağı açıklanmıştır.
İhtiyati tedbir talebi üzerine verilen kararlar ile ihtiyati tedbire itiraz üzerine verilen kararlar maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmezler. İhtiyati tedbir talebi, haklı sebebin varlığı ispat edilemediği için reddedilen kişi bu arada ortaya çıkan bir tehlike üzerine yeniden tedbir isteminde bulunabileceği gibi, esas hakkının varlığını yaklaşık olarak ispat edecek yeni deliller sunarak tekrar ihtiyati tedbir talep edebilir. İlk ihtiyati tedbir talebi reddedilen kişi bu karar aleyhine kanun yoluna başvurulabileceği gibi sonradan yaptığı taleple ilgili verilen karar aleyhine de kanun yoluna başvurulabilir.
İhtiyati tedbir kararına karşı itirazda bulunan kişi aynı zamanda ihtiyati tedbirin durum ve koşulların değiştiğini ileri sürerek kaldırılmasını birlikte talep edebilir.
Talebi inceleyen mahkemece ihtiyati tedbire itirazın reddedildiğini, ancak ihtiyati tedbirin değiştirilmesine veya kaldırılmasına karar verildiğini varsayalım. Bu durumda ihtiyati lehine ihtiyati tedbir kararı verilen kişinin bu karar aleyhine kanun yoluna başvurmasının mümkün olup olmadığı sorunu ortaya çıkacaktır. Aleyhine ihtiyati tedbir kararı verilen kişinin hem HMK’nın 394.maddesi uyarınca yaptığı itirazı hem de HMK’nın 396.maddesi uyarınca yaptığı talebi reddedilmiş olsun. Bu kişinin kanun yoluna başvurması halinde talebinin itirazla ilgili kısmı incelenip, diğer talep yönünden inceleme yapılamaz gibi bir sonuç çıkmaktadır ki bu sonuç ihtiyati tedbir kurumun amacına aykırıdır.
Diğer taraftan bir mahkemenin verdiği ihtiyati tedbir kararının durum ve koşulların değiştiğini ileri sürülerek başka bir mahkemeden kaldırılması talep edilmiş ve kaldırılmış olsun. Bu durumda ihtiyati tedbirin kaldırılmasına ilişkin karar aleyhine yapılan kanun yoluna başvuru talebi reddedilecek midir?
HMK’nın 396.maddesi uyarınca yapılan takiple ilgili karar aleyhine kanun yoluna başvurulamayacağı konusunda kesin bir kural konulması mümkün değildir. Aksi halde ihtiyati tedbire ilgili kötü uygulamaların devam etmesine ve hak kayıplarına neden oluruz. Bu nedenle her somut olayın özelliğine göre kanun yolu incelemesi yapılıp yapılamayacağına bu incelemeyi yapacak merci karar vermelidir.
Dava konusu olmayan bir şey üzerine para alacağı için konulan ihtiyati tedbire itiraz reddedilmiş ve bu karar aleyhine kanun yoluna başvurulmamış olsun. Daha sonra aleyhine ihtiyati tedbir kararı verilen kişi, durum ve koşulların değiştiğini ileri sürerek tedbirin kaldırılmasını talep etmiş ve bu talep reddedilmiş olsun. Bu karar aleyhine kanun yoluna başvurulduğunda bu karar yönünden inceleme yapılamayacağının kabulü keyfi ihtiyati tedbir uygulamalarına neden olur. Yargıtayın kanun hükümlerinin tüm ülkede aynı şekilde uygulanmasını sağlamak görevi de bulunduğundan ihtiyati tedbirle ilgili hatalı kararların önüne geçebilmek için her somut olayın özelliğine göre değerlendirme yapılmalıdır.
Somut olayda ihtiyati tedbir isteminin reddi kararını temyiz etme hakkı bulunan kişinin ihtiyati haczin kaldırılmasına ilişkin karara yönelik temyiz itirazının incelenmesi gerektiğinden çoğunluğun temyiz isteminin reddine ilişkin görüş ve düşüncesine katılamıyorum.