ANAYASA MAHKEMESİ KARARI ANAYASA MAHKEMESİ KARARI Esas Sayısı : 1998/4 Karar Sayısı : 1999/23 Karar Günü : 7.6.1999 R.G. Tarih-Sayı :21.07.2000-24116 İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi İTİRAZIN KONUSU : 1.3.1926 günlü, 765 sayılı 'Türk Ceza Kanunu'nun 522. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan 'Eğer fail... bu babın ikinci faslında yazılı cürümlerden birini işlemiş olursa, cezayı tenkise mahal yoktur' kuralının, Anayasa'nın 2., 10. ve 138. maddelerine aykırılığı savıyla iptali sitemidir. I- OLAY Geceleyin işlenen silâhlı gasp suçundan açılan kamu davasında sanıklar vekilinin Anayasa'ya aykırılık savını ciddi bulan Mahkeme, Türk Ceza Kanunu'nun 522. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan 'Eğer fail ... bu babın ikinci faslında yazılı cürümlerden birini işlemiş olursa, cezayı tenkise mahal yoktur' kuralının iptali için başvurmuştur. II- İTİRAZIN GEREKÇESİ Başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir : 'Dava konusu olayda iddiaya göre, bir milyon lira para ve bir çift kullanılmış ayakkabı gasp edilmiştir. Ayakkabının değeri kesin şekilde tespit edilememiş olmakla birlikte, kullanılmış oluşu ve sahibinin yaşı ile ekonomik ve sosyal konumu itibariyle 3-5 milyon liradan daha fazla bir parasal değer taşımadığını düşünmek yanlış olmayacaktır. Esasen bu konuda -var ise- şüphenin sanık lehine yorumlanarak değerin düşük düzeyde kabulü gerekir. Diğer yandan TCK.nun 522/1. maddesinin genel kabul gören uygulamasında 1997 yılı itibariyle suç konusu para, eşya veya zararın toplam değeri yaklaşık otuz milyon lira veya daha az ise, olay tarihindeki genel ekonomik şartlara göre, bu kıymetin 'pek hafif' olarak değerlendirilmesi gerekir. Öyle ise dava konusu olayda gasp edildiği iddia edilen para ve eşyanın toplam değeri, hangi açıdan bakılırsa bakılsın, 'pek hafif'tir. Fakat bu pek hafifliğe dayanılarak 522. maddenin birinci fıkrası uyarınca cezada indirim yapılamayacaktır. Çünkü aynı maddenin üçüncü fıkrasında yer alan ve itiraz konusu yapılıp iptali istenen hüküm, buna engeldir. Zira bu hüküm, dava konusu suçu da içine alan ikinci fasıldaki yağma, yol kesme, adam kaldırma suçlarında değer hafifliğinden ceza indirimine cevaz vermemektedir. Bu nedenle, mahkememizce başvuru koşulları vardır. Nitekim iptali istenen hüküm ile aynı cümlede yer alan ve aynı neviden cürümlerden mükerrir olmayı da indirim engeli sayan kuralın dahi Anayasa'ya aykırılığı düşünülmekte ise de, davada bu kuralın uygulama yeri bulunmadığı için, başvuru dışında bırakılmıştır. İtirazın Esası : TCK.nun 522/1. maddesindeki cezayı artırım ve indirim kuralı, mala karşı işlenen suçlarda, suç konusu olan şeyin veya verilen zararın değeri ile ilgilidir. Yoksa örneğin, hırsızlık veya ızrar ile gasp arasında değer yönünden fark gözetmemek gerekir. Nitekim değerin pek fahiş olmasına binaen cezanın arttırımında fark gözetilmemiş ve fakat değerin hafif veya pek hafif olmasına binaen cezanın indiriminde, kanunkoyucu, suçlar arasında fark gözeterek gaspta ceza indirimi yapılamayacağı istisnasını getirmiştir. Değer konusu, suçun cinsine yabancı bir kavramdır. Hırsızlık ile gasp suçları elbette farklıdır ve elbette mala karşı olmaklığın yanında insana karşı cebir, şiddet, tehdit içerdiği için gasp suçu daha ağır ve vahimdir. Böyle olduğu içindir ki kanunkoyucu temel cezayı belirlerken, hırsızlığa, nazaran gaspın cezasını daha ağır olarak tespit etmiştir. Diğer yandan, sanığın gasbı ika ederken kullandığı cebir ve şiddet, darp ve yaralama veya öldürme derecesinde ise, sanığa bu suçlardan da ayrıca ceza verilecektir. O halde, suç cinsine yabancı bir kavram olan 'değer' esas alınarak indirim yapılması gerektiğinde suçlar ve binnetice o suçları işleyen suçlular arasında bir ayrım yapmak, adalet, hakkaniyet ve eşitliğe aykırı olacaktır. Kanunkoyucu, devlet idaresi aleyhinde işlenen suçlar başlığı altında topladığı zimmet, irtikap, rüşvet suçlarında da değer hafifliğini indirim sebebi olarak kabul etmiştir. İtiraz konusu kuralın, Anayasa'ya aykırı olmadığı, yasama organının takdirine taalluk eden bir keyfiyet bulunduğu yolundaki görüşün isabetli olmayacağı düşünülmektedir. Kanunkoyucu takdirini kullanarak yağma, yol kesme, adam kaldırma suçları ile ilgili olarak TCK.nun 495, 496, 498, 499. maddelerinde 1953 tarih ve 6123 sayılı 1971 tarih ve 1490 sayılı kanunlarda değişiklikler yapıp temel cezaları arttırmıştır. Cezanın ağırlık ve hafifliğinin veya cezayı ağırlaştırmanın, cezanın amacına yaptığı etkilerine ve infaz hukukuna ilişkin tartışmalar bir yana; kanunla cezalar belirlenirken, suçların ağırlık ve vahametlerini gözönünde bulundurmak ve başka suçların cezalarıyla kıyaslamayı gözardı etmemek, adalet duygusunun gereğidir. Aksi durumlarda, hâkimlerin, Anayasa'ya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre karar vereceklerini ifade eden Anayasa'nın 138/1. maddesinde yer alan ve yazılı olmayan genel hukuk bilinç ve düşüncesi ile adalet duygusu anlamında kullanılmış bulunan 'hukuk'a uygun karar vermek zorlaşmaktadır. Sonuç : Yukarıda özetlenen sebeplerle, TCK.nun 522. maddesinin üçüncü fıkrasındaki 'Eğer fail ... bu babın ikinci faslında yazılı cürümlerden birini işlemiş olursa cezayı tenkise mahal yoktur' hükmünün; Anayasa'nın, a) 'Türkiye Cumhuriyeti... adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, ... demokratik ... sosyal bir hukuk devletidir' hükmünü içeren 2. maddesine, b) Kanun önünde eşitliğe dair 10. maddesine, c) 'Hakimler ... Anayasa'ya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler' hükmünü içeren 138/1. maddesine Aykırı olduğu düşünüldüğünden, itiraz konusu hükmün iptali için keyfiyetin Anayasa Mahkemesi'ne sunulmasına, ilgili evrak örneklerinin işbu karara ekli olarak gönderilmesine oybirliği ile karar verildi.' III- YASA METİNLERİ A. İtiraz Konusu Yasa Kuralı Türk Ceza Kanunu'nun itiraz konusu kuralı da içeren 522. maddesi şöyledir : 'Madde 522- Onuncu babda beyan olunan cürümlerin işlenmesinde cürmün mevzuu olan şeyin veya ika edilen zararın kıymeti pek fahiş ise mahkeme cürme mahsus olan cezayı yarısına kadar artırır ve eğer hafif ise yarısına ve eğer pek hafif ise üçte birine kadar eksiltir. Kıymet tayini için cürmün mevzuu olan şeyin yahut vakı zararın cürüm işlendiği zamandaki kıymeti nazarı dikkate alınır. Yoksa failin istihsal eylediği menfaat hesap edilmez. Eğer fail aynı nev'iden olan cürümlerden dolayı mükerrir bulunur veya bu babın ikinci faslında yazılı cürümlerden birini işlemiş olursa cezayı tenkise mahal yoktur.' B. İlgili Yasa Kuralları Türk Ceza Kanunu'nun ilgili görülen kuralları şunlardır: 1- 'Madde 495- Her kim, menkul bir malın zilyedini veya cürüm mahallinde bulunan bir başkasını cebir ve şiddet kullanarak veya şahsen veya malen büyük bir tehlikeye düşüreceği beyanı ile tehdit ederek o malı teslime yahut o malın kendi tarafından zaptına karşı sükût etmeye mecbur kılarsa on seneden yirmi seneye kadar ağır hapis cezasına mahkûm olur. Bir malın yağması esnasında veya akabinde fiili icra veya itmam etmek veya malı kaçırmak yahut kendisini veya şerikini cezadan kurtarmak için mal sahibine veya vaka mahalline gelen başkasına karşı cebir ve şiddet veya tehdit icra eden kimse hakkında da aynı ceza hükmolunur.' 2- 'Madde 497- Yukarıdaki maddelerde beyan olunan cürümler, geceleyin veya silah ile tehdit ederek işlenirse onbeş seneden yirmi seneye kadar ağır hapis cezası verilir. Bu fiiller, yok kesmek suretiyle veya içlerinden velev birisi görünür şekilde silâhlı bulunan ikiden ziyade kimseler yahut kıyafetini tebdil etmiş olan şahıslar tarafından işlenirse ağır hapis cezası 20 seneden aşağı olamaz.' C. Dayanılan Anayasa Kuralları İtiraz gerekçesinde dayanılan Anayasa kuralları şunlardır : 1- 'MADDE 2.- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.' 2- 'MADDE 10.- Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.' 3- 'MADDE 138.- Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz. Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz. Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.' IV- İLK İNCELEME Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi gereğince, Ahmet Necdet SEZER, Samia AKBULUT, Yalçın ACARGÜN, Mustafa BUMİN, Sacit ADALI, Ali HÜNER, Lütfi F. TUNCEL, Mustafa YAKUPOĞLU, Nurettin TURAN, Fulya KANTARCIOĞLU ve Aysel PEKİNER'in katılmalarıyla 24.2.1998 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında: öncelikle sınırlama sorunu üzerinde durulmuştur. Türk Ceza Kanunu'nun 522. maddesinin üçüncü fıkrasındaki 'Eğer fail ... bu babın ikinci faslında yazılı cürümlerden birini işlemiş olursa cezayı tenkise mahal yoktur' kuralı onuncu babın ikinci faslında yeralan yağma, yol kesme ve adam kaldırma suçlarını ilgilendiren ortak kurallardır. Bakılmakta olan dava geceleyin birisi silâhlı ikiden çok kişi tarafından işlenen gasp suçuna ilişkin olduğundan esas incelemenin 495. maddesinin birinci fıkrası ile 497. maddenin ikinci fıkrasındaki 'içlerinden velev birisi görünür şekilde silâhlı bulunan ikiden ziyade kimseler' sözcükleriyle sınırlı olarak yapılmasına, Yalçın ACARGÜN, Mustafa BUMİN, Sacit ADALI, Lütfi F. TUNCEL ile Fulya KANTARCIOĞLU'nun karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA karar verilmiştir. V- ESASIN İNCELENMESİ Başvuru kararı ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor, iptali istenen ve ilgili görülen yasa kuralları, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile öteki yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü: A- İtiraz Konusu Kuralın Anlam ve Kapsamı Türk Ceza Kanunu'nun onuncu babında 'Mal Aleyhine Cürümler'e ilişkin kurallar düzenlenmiştir. Bu babın birinci faslında 'Hırsızlık', ikinci faslında, 'Yağma ve Yol Kesmek ve Adam Kaldırmak' suçları ve bunlara verilecek cezalar gösterilmiştir. 1-8. fasıllarda öğeleri ve cezaları gösterilen suçlarla ilgili ortak kuralların yer aldığı dokuzuncu fasıldaki 522. maddenin birinci fıkrasında, onuncu babta belirtilen cürümlerin işlenmesinde, cürmün konusu olan şeyin veya verilen zararın kıymetinin 'pek fahiş' olması halinde cezanın artırılması, 'hafif' veya 'pek hafif' olması durumunda da indirilmesi öngörülmüştür. İtiraz konusu son fıkrada ise, failin, aynı türden olan cürümlerden dolayı mükerrir olması veya bu babın ikinci faslında yazılı cürümlerden birini işlemesi durumunda cezanın indirilmeyeceği belirtilmiştir. Görülmekte olan davada, 495. maddede öğeleri ve cezası belirlenen gasp suçunun, içlerinden birisi görünür şekilde silahlı bulunan ikiden fazla kimseler tarafından işlenmesi nedeniyle cezası, 497. maddenin ikinci fıkrasına göre verilecek; ancak 497. madde onuncu babın ikinci faslında bulunduğundan, gasbedilen şeyin kıymeti, 'hafif' veya 'pek hafif' olsa da, itiraz konusu 522. maddenin son fıkrası uyarınca, verilen cezada bir indirim yapılamayacaktır. B- Anayasa'ya Aykırılık Sorunu Mahkeme, itiraz konusu kuralın Anayasa'nın 2., 10. ve 138. maddelerine aykırılığı savıyla iptali için başvurmuştur. 1. Anayasa'nın 2. ve 10. Maddeleri Yönünden İnceleme Başvuran Mahkeme, TCK'nun 522. maddesinin birinci fıkrasında, onuncu babta yazılı suçların işlenmesinde, suç konusu şeyin veya verilen zararın değerinin cezayı artırım veya indirim nedeni olarak kabul edildiğini, gasp suçu ile hırsızlık suçunun benzer nitelikte olmasına karşın, hırsızlık suçundan ceza verilirken, suçun konusu olan şeyin değeri gözönüne alınarak cezada indirim yapıldığı halde, gasp suçunun işlenmesinde, gasbedilen şeyin değerine bakılmaksızın ceza verildiğini ve 522. maddenin üçüncü fıkrası uyarınca cezadan bir indirim yapılmadığını, bu sebeple itiraz konusu kuralın, Anayasa'nın 2. ve 10. maddelerine aykırı olduğunu ileri sürerek iptalini istemiştir. Hukukun temel ilkeleri arasında yer alan eşitlik ilkesine, Anayasa'nın 10. maddesinde yer verilmiştir. Buna göre, herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Hiç bir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar. 'Yasa önünde eşitlik ilkesi' hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusudur. Bu ilke ile eylemli değil, hukuksal eşitlik öngörülmüştür. Eşitlik ilkesinin amacı, aynı durumda bulunan kişilerin yasalar karşısında aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak, ayırım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir. Bu ilkeyle, aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak yasa karşısında eşitliğin çiğnenmesi yasaklanmıştır. Yasa önünde eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı tutulacağı anlamına gelmez. Durumlarındaki özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları ve uygulamaları gerektirebilir. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa Anayasa'da öngörülen eşitlik ilkesi zedelenmez. TCK'nun onuncu babının ikinci faslında öğeleri ve cezaları düzenlenen yağma, yol kesmek suçları, yalnız eşyaya karşı değil, aynı zamanda kişinin özgürlüğüne, beden bütünlüğüne, ruh sağlığına yönelik olarak malın, cebir, şiddet ve tehdit kullanmak suretiyle alınmasıdır. Bu nedenle, gasp suçu, toplumsal yarar ve cezanın önleyiciliği ve caydırıcılığı yönünden sırf mala karşı işlenen öteki suçlardan farklı tutularak daha ağır ceza yaptırımına bağlanmıştır. Yasakoyucu, kuşkusuz Anayasa'nın ve ceza hukukunun temel ilkelerine bağlı kalmak koşuluyla cezalandırma da güdülen amacı da gözeterek hangi eylemlerin suç sayılacağını ve bunlara verilecek cezanın nevi ve miktarı ile artırım ve indirim nedenlerini saptayabilir. Mala karşı olduğu kadar kişi özgürlüğüne, beden ve ruh sağlığı ve bütünlüğüne de yönelik olması nedeniyle onuncu babın ikinci faslında yazılı suçlar için verilecek cezalarda 522. maddenin üçüncü fıkrasındaki itiraz konusu kural uyarınca Devletin ceza politikasının sonucu, suça verilen önem, cezalandırmada güdülen amaç gözetilerek eşyanın değerinin hafif olmasına bağlı olarak indirim yapılmaması, hukuk devleti ilkesine aykırı değildir. Hırsızlık ve gasp suçları, öğeleri ve korunmak istenen yarar farklı olduğundan itiraz konusu kural, Anayasa'nın 2. ve 10. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir. Lütfi F. TUNCEL, Fulya KANTARCIOĞLU, Mahir Can ILICAK ve Rüştü SÖNMEZ bu görüşlere katılmamışlardır. 2. Anayasa'nın 138. Maddesi Yönünden İnceleme Mahkeme, kanunla cezaların belirlenmesinde, suçların ağırlık ve vahametinin gözönünde bulundurulması gerektiğini, bunun adalet duygusunun gereği olduğunu, aksi durumda hâkimlerin, Anayasa'ya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre karar vermelerinin zorlaşacağını, bu sebeple itiraz konusu kuralın, Anayasa'nın 138. maddesinin birinci fıkrasına aykırı olduğunu ileri sürerek iptalini istemiştir. Anayasa'nın 138. maddesinin birinci fıkrasında, 'Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler' denilmektedir. Buna göre hâkim, Anayasa, yasa, tüzük, yönetmelik gibi pozitif hukuk kurallarıyla bağlıdır. Hâkim, delilleri değerlendirir, aşağı ve yukarı sınırlar arasında cezayı tayin ederken yasaların yorumunda kuralların olaylara uygulanmasında takdir hakkını kullanır. Takdir hakkı, her türlü kuraldan bağımsız olarak, hâkimin kendi adalet, hak ve nasafet anlayışı ile karar vermesi anlamını taşımaz. Bu nedenle, itiraz konusu kural, Anayasa'nın 138. maddesine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir. Lütfi F. TUNCEL, Fulya KANTARCIOĞLU, Mahir Can ILICAK ve Rüştü SÖNMEZ bu görüşlere katılmamışlardır. V- SONUÇ 1.3.1926 günlü, 765 sayılı 'Türk Ceza Kanunu'nun 522. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan 'Eğer fail... bu babın ikinci faslında yazılı cürümlerden birini işlemiş olursa, cezayı tenkise mahal yoktur' kuralının, Yasa'nın 495. maddesinin birinci fıkrası ve 497. maddesinin ikinci fıkrasındaki '...içlerinden velev birisi görünür şekilde silahlı bulunan ikiden ziyade kimseler...' yönünden Anayasa'ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, Lütfi F. TUNCEL, Fulya KANTARCIOĞLU, Mahir Can ILICAK ile Rüştü SÖNMEZ'in karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA, 7.6.1999 gününde karar verildi. Başkan Ahmet Necdet SEZER Başkanvekili Güven DİNÇER Üye Haşim KILIÇ Üye Yalçın ACARGÜN Üye Mustafa BUMİN Üye Sacit ADALI Üye Ali HÜNER Üye Lütfi F. TUNCEL Üye Fulya KANTARCIOĞLU Üye Mahir Can ILICAK Üye Rüştü SÖNMEZ KARŞIOY YAZISI Esas Sayısı : 1998/4 Karar Sayısı : 1999/23 İtiraz yoluna başvuran Mahkeme, 765 sayılı Türk Ceza Yasası'nın 522. maddesinin üçüncü fıkrasındaki, 'Eğer fail ... bu babın ikinci faslında yazılı cürümlerden birini işlemiş olursa cezayı tenkise mahal yoktur' kuralının iptali için başvurmuştur. Ceza Yasası'nın 522. maddesinin yer aldığı 'Mal Aleyhinde Cürümler' başlıklı onuncu babın ikinci faslı, yağma ve yol kesmek ve adam kaldırmak suçlarına ilişkindir. Yasakoyucu, itiraz konusu kuralla bu suçlarda indirim yapılmasına izin vermemektedir. Yağma (gasp) suçunda, bir kimsenin malını almak amacıyla cebir ve şiddet uygulanması söz konusu olduğundan zilyetlik ve kişisel özgürlüğü birlikte zarar görmektedir. Burada, kişi özgürlüğüne saldırı, mamelek zararına işlenen suçun gerçekleştirilmesi amacına yönelik olduğundan, suç ağırlıklı olarak mala karşıdır. Ceza Yasası'nda da, bu özelliği nedeniyle gasp suçuna mala karşı işlenen suçlar arasında yer verilmiştir. Ancak bu düzenleme biçiminin, gasp suçunun 'karma suç' niteliğini değiştirmeyeceği açıktır. Ceza Yasası'nın 522. maddesinin ilk fıkrasında, hırsızlık, ızrar veya gasp suçları yönünden bir ayırım yapılmaksızın, 'Onuncu babta beyan olunan cürümlerin işlenmesinde cürmün mevzuu olan şeyin veya ika edilen zararın kıymeti pek fahiş ise mahkeme cürme mahsus olan cezayı yarısına kadar artırır ve eğer hafif ise yarısına ve eğer pek hafif ise üçte birine kadar eksiltir' denilmektedir. Maddenin son fıkrasında yer alan, 'Eğer fail ... bu babın ikinci faslında yazılı cürümlerden birini işlemiş olursa cezayı tenkise mahal yoktur' biçimindeki kural ise onuncu babın ikinci faslında yazılı cürümler yönünden indirimi yasaklayarak birinci fıkradaki genel kurala ayrık bir durumu düzenlemiştir. Böylece, madde kapsamındaki suç konusu şeyin veya zararın değeri 'pek fahiş' ise, cezada artırım yapılması zorunluluğuna karşın, bu değerin hafif veya pek hafif olması halinde, onuncu babın ikinci fasılındaki suçlar yönünden cezada indirim yapılması söz konusu olmamaktadır. Yasa'nın 522. maddesinin ilk fıkrasındaki cezanın artırılmasına veya indirilmesine ilişkin kural, suçun niteliğiyle değil, suç konusu olan şeyin veya verilen zararın değeriyle ilgili olduğundan hırsızlık, ızrar veya gasp suçları yönünden fark gözetilmemesi gerekir. Gasp suçu, mala karşı olmasının yanı sıra, kişiye karşı cebir, şiddet ve tehdit içerdiği için doğal olarak hırsızlık suçundan daha ağır bir suçtur. Yasakoyucu da temel cezayı saptarken bunu gözeterek daha ağır bir yaptırım öngörmüştür. Ayrıca sanığın gaspta bulunurken uyguladığı cebir ve şiddet, darp, yaralama veya öldürmeye vardığında, sanığa bu suçlar için de ceza verilmektedir. Suçun niteliği gözetilerek temel cezanın yüksek tutulması adil ve haklı görülebilirse de, suç konusunun değerini esas alan bir ilkenin bunu yalnız artırma nedeni kabul edip indirim nedeni kabul etmemesi aynı çerçevede değerlendirilemeyeceğinden hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmaz. Hukuk devleti, eşitlik temelinde adil bir hukuk düzeni kurup bunu sürdürmekle yükümlü olan devlettir. Bu nedenle, ceza hukuku alanında da eşitlik ve ceza adaletini sağlamak hukuk devletinin önde gelen görevlerindendir. Ceza Yasası'nın 522. maddesinin suç konusu eşyanın veya zararın değerinin çok yüksek olması durumunda cezanın yarı oranında artırılmasını öngören genel kuralının, aralarında gasp suçunun da bulunduğu onuncu babtaki tüm suçlara uygulanması zorunluluğuna karşın, değerin hafif veya pek hafif olmasının gasp suçları yönünden indirim nedeni kabul edilmemesi, değer gözetildiğinde suçlarının konusu hafif, pek hafif olarak nitelendirilen ve bu nedenle de aynı konumda olmayan suçlulara aynı kuralın uygulanması sonucunu doğuracaktır. Böyle bir uygulamayı haklı gösterecek makul, kabul edilebilir bir neden de bulunmadığından, itiraz konusu kural, farklı konumda bulunanlara farklı kuralların uygulanmasını zorunlu kılan eşitlik ilkesi ile de bağdaşmamaktadır. Eşitliği bozan ve adil olarak da nitelendirilmesi olanağı bulunmayan bu durumun eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine aykırı olduğu sonucuna varılmıştır. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kuralın iptali gerektiği düşüncesiyle çoğunluk görüşüne katılmıyoruz. Üye Lütfi F. TUNCEL Üye Fulya KANTARCIOĞLU Üye Mahir Can ILICAK Üye Rüştü SÖNMEZ