Hukuk Genel Kurulu 2017/1487 E. , 2021/1187 K.
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Balıkesir 3. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; davalının... İlköğretim Okulunun müdürü olduğunu, aynı okulda temizlik görevlisi olarak çalışan dava dışı Sadiye Ateş tarafından iş akdinin haklı olmayan nedenlerle feshedildiği iddiasıyla müvekkili olan Okul Aile Birliği Başkanlığı aleyhine Balıkesir l. İş Mahkemesinde dava açıldığını, yapılan yargılama sonucunda dava dışı temizlik görevlisi lehine kıdem ve ihbar tazminatı ile fazla çalışma ücretine hükmedildiğini, kararın temyiz edilmeksizin kesinleştiğini, bunun üzerine icra takibi başlatıldığını ve takibe konu alacağın tamamının müvekkili Okul Aile Birliği Başkanlığı tarafından ödendiğini, zarara uğrayan müvekkilinin rücu amacıyla davalı aleyhine Balıkesir 4. İcra Müdürlüğünün 2013/379 sayılı dosyası ile takip yaptığını, davalının ise takibe haksız ve kötüniyetli olarak itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptali ile davalı borçlu aleyhine İcra ve İflas Kanunu uyarınca %20'den aşağı olmamak kaydı ile icra inkâr tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; iş mahkemesinde görülen dava müvekkiline ihbar edilmediğinden müvekkilinin sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, takibin kötüniyetli olarak yapıldığını, dava dışı temizlik görevlisinin iş sözleşmesinin feshine yönelik işlemde herhangi bir usulsüzlük bulunmadığını, bu konuya ilişkin olarak davalı hakkında soruşturma izni de verilmediğini, İş Mahkemesinde davacı yanında çalışan işçi lehine kıdem ve ihbar tazminatı ile fazla çalışma ücretine hükmedildiğini, bu tazminatların kanunen her işveren tarafından mutlaka ödenmesi gerektiğini, işten çıkan işçi yerine başka bir işçi alınmadığını, bu nedenlerle davacının herhangi bir zararının gerçekleşmediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararı:
6. Balıkesir 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 26.11.2013 tarihli ve 2013/152 E., 2013/392 K. sayılı kararı ile; davalının dava dışı işçinin çalıştırıldığı dönemde okul müdürü olduğu, okul müdürlerinin Okul Aile Birliklerinin organları arasında sayılmadığı gibi Okul Aile Birliği adına iş akdini feshetme yetkilerinin de bulunmadığı, ayrıca okul müdürlerinin işveren vekili de sayılamayacağı, Okul Aile Birliklerinin asıl işveren alt işveren gibi bir ilişki içinde bir başkasına rücu etme imkanının bulunmadığı, bu nedenlerle hükmedilen işçilik alacaklarının rücu ilişkisi çerçevesinde davalıdan talep edilmesinin mümkün olmadığı, davalının kamu görevlisi olmasından dolayı idare mahkemesinde idare aleyhine dava açılabileceği, iş mahkemesinde açılan davada davalının hasım olarak gösterilmediği ve davanın kendisine ihbar edilmediği, davanın ihbar edilmemesi şeklen rücu davası açmaya engel değilse de rücu hakkının kapsamında etkili olabileceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 18.12.2014 tarihli ve 2014/2895 E., 2014/17397 K. sayılı kararı ile;
“...Dava, rücuen tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece istemin reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı... İlköğretim Okulu Okul Aile Birliği Başkanlığı, davalının okul müdürü olduğunu, davacı okul aile birliği tarafından okulda çalıştırılan dava dışı temizlik işçisinin iş akdinin davalı tarafından haksız olarak feshedildiğini, davalının haksız eylemi nedeniyle İş Mahkemesi tarafından hükmedilen tazminatın ödendiğini, ödenen tazminatın rucuen tahsilini istemiştir.
Davalı ise, işçinin iş akdinin feshi nedeniyle davacı okul aile birliğinin zararının bulunmadığını, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; davalının kamu görevlisi olduğu, idare aleyhine dava açılabileceği, İş Mahkemesinde görülen davanın ihbar edilmediği, rücu davasının şartlarının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dava dışı, davacı okul aile birliği çalışanı tarafından Balıkesir 1. İş Mahkemesinin 2012/324 Esas, 2012/1035 Karar sayılı dava dosyasında açılan tazminat davası, davacının iş akdinin haklı bir nedene dayalı olmaksızın ve ihbar öneline uyulmaksızın feshedildiği gerekçesiyle tazminat isteminin kabulüne karar verildiği, kararın kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Dosya kapsamından davalının okul müdürü olarak dava dışı işçinin iş akdini haksız olarak feshettiği, işten ayrılmasına neden olduğu, davalının eylemi nedeniyle davacı okul aile birliğinin mahkeme kararı ile tazminat ödediği anlaşılmaktadır. Davacının istemi davalının haksız fiiline dayanmakta olup yasal dayanağı olay tarihinde yürürlükte olan 818 sayılı BK. 41 ve devamı maddeleridir. İşin esası incelenerek karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru bulunmadığından kararın bozulması gerekmiştir…’’ gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. Balıkesir 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 10.11.2015 tarihli ve 2015/555 E., 2015/579 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçeler genişletilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalının, dava dışı işçinin iş akdini haksız olarak feshetmiş olması nedeniyle davacı okul aile birliği tarafından dava dışı işçiye ödenen tazminatın rücuen tahsili için başlatılan icra takibine itirazının iptaline ilişkin eldeki davanın davalının haksız fiiline dayanıp dayanmadığı, buradan varılacak sonuca göre mahkemece işin esasının incelenmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
12. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce; davacı Okul Aile Birliğinin taraf ve dava ehliyetinin bulunup bulunmadığı hususu ön sorun olarak ele alınıp incelenmiştir.
IV. GEREKÇE
13. Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle taraf ehliyeti, dava ehliyeti ile taraf sıfatı kavramlarının açıklanması ve hukukî mahiyetlerine değinilmesi faydalı olacaktır.
14. Taraf ehliyeti, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 50. maddesinde açıkça düzenlenmiş olup, bir davada taraf olabilme yeteneğini ifade eder. Maddi hukuktaki medeni haklardan istifade (hak) ehliyetinin medeni usul hukukunda büründüğü şekil olan taraf ehliyetini haiz olup olunmadığı hususu 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’na (TMK) göre belirlenir. Buna göre medeni haklardan istifade ehliyeti bulunan her gerçek (TMK, m. 8) ve tüzel (TMK, m. 46) kişi davada taraf olabilme ehliyetine de sahiptir.
15. Her gerçek kişi sağ doğmakla, yaşadığı sürece taraf ehliyetine sahip olur. Tüzel kişiliğin ve buna bağlı olarak taraf ehliyetinin ne zaman kazanılacağı ise maddi hukuk normlarıyla belirlenir. Gerçek veya tüzel kişiliği olmayan kuruluş yahut toplulukların taraf ehliyeti de bulunmamaktadır.
16. Dava ehliyeti ise; HMK’nın 51. maddesinde açıkça düzenlenmiş olup kişinin kendisi veya yetkili kılacağı bir temsilci aracılığı ile bir davayı takip etme ve usul işlemlerini yapma ehliyetini ifade eder. Dava ehliyeti, medeni (maddi) hukuktaki TMK'nın 9. maddesinde düzenlenen medeni hakları kullanma (fiil) ehliyetinin usul hukukunda büründüğü şekil olarak anlaşılmalıdır. Buna göre; medeni hakları kullanma ehliyeti bulunan her gerçek ya da tüzel kişi dava ehliyetine sahip kabul edilmelidir.
17. Taraf sıfatı, bir başka deyişle husumet ehliyeti ise dava konusu hak ile kişiler arasındaki ilişkiyi ifade eder. Sıfat, bir maddi hukuk ilişkisinde tarafların o hak ile ilişkisinin olup olmadığının belirlenmesi anlamına gelir. Davacı sıfatı, dava konusu hakkın sahibini, davalı sıfatı ise dava konusu hakkın yükümlüsünü belirler. Uygulamada davacı sıfatı aktif husumeti davalı sıfatı ise pasif husumeti karşılayacak şekilde değerlendirilmektedir. Dava konusu şey üzerinde kim ya da kimler hak sahibi ise, davayı bu kişi veya kişilerin açması ve kime karşı hukukî koruma isteniyor ise o kişi veya kişilere davanın yöneltilmesi gerekir. Bir kimsenin davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı tıpkı hakkın mevcut olup olmadığının tayininde olduğu gibi maddi hukuka göre belirlenir.
18. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-d maddesinde açıkça düzenlendiği üzere dava ve taraf ehliyeti dava şartlarındandır. Bu düzenlemede husumet ya da başka bir deyişle taraf sıfatı dava şartları arasında sayılmamıştır. Dava şartlarının özelliği tıpkı taraf sıfatı gibi davanın esastan görülüp karara bağlanabilmesi için, varlığı ya da yokluğu hâkim tarafından davanın her aşamasında kendiliğinden gözetilen ve taraflarca noksanlığı davanın her aşamasında ileri sürülen nitelikte olmasıdır.
19. Sıfat dava şartı olmayıp, itirazdır. Zira bir kimsenin hak sahibi veya borçlu olup olmadığı ancak davanın esasına girildikten sonra tespit edilebilir ve bu durumda dava ret veya kabul ile sonuçlanır. Başka bir anlatımla dava şartları işin esasının incelenmesine engel teşkil eder mahiyetteyken, bir davada taraflardan birinin, davacı ya da davalı sıfatının (aktif ya da pasif husumet ehliyetinin) olmadığı belirlenirse, artık taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümüne girilmeden, davanın sıfat yokluğundan reddi gerekir. Taraf sıfatının bu anlamda önemli özelliği ise kanun ile kabul edilen bir ilk itiraz olmadığı gibi, davalı tarafından ileri sürülmesi gerekli bir def’î de teşkil etmediğinden davanın her aşamasında ileri sürülmesi mümkün veya mahkemece vakıf olunduğu takdirde re’sen nazara alınması gerekli hukukî bir durumdur (Kuru, Baki: Hukuk Muhakemeleri Usulü, C.I., İstanbul 2001, s. 1157 vd.).
20. Hukuk davalarında olduğu gibi icra takibinin taraflarının da taraf ehliyetine sahip olmaları gerekir. Eldeki dava ilamsız icra yoluyla gönderilen ödeme emrine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67 vd. maddelerinde düzenlenen itirazın iptali davalarının müddeabihi, takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacaktır. Bir eda davası mahiyeti taşıyan bu davalar “itirazın hükümden düşürülmesi” ana başlığı altında düzenlenmekle takip hukuku içinde ve takip talebiyle sıkı sıkıya bağlantılı ele alınması gereken, sonucuyla takibin devamına etkili bir dava türüdür.
21. Diğer yandan 14.06.1973 tarihli ve 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanununun 16. maddesine dayanılarak hazırlanan Milli Eğitim Bakanlığı Okul Aile Birliği Yönetmeliğinin “Kuruluş” başlıklı 5. maddesinde;
“(1) Okul ile aile arasında bütünleşmeyi gerçekleştirmek, veli ile okul arasında iletişimi ve iş birliğini sağlamak, eğitimi ve öğretimi geliştirici faaliyetleri desteklemek, okulun ve maddi imkânlardan yoksun öğrencilerin eğitim ve öğretimle ilgili zorunlu ihtiyaçları karşılamak üzere okullar bünyesinde tüzel kişiliği haiz olmayan birlikler kurulur.
(2) Birlik kurulduğu okulun adını alır.” düzenlemesine yer verilmiştir.
22. Okul Aile Birliği Yönetmeliği uyarınca Okul Aile Birlikleri okullar bünyesinde kurulan ve tüzel kişiliği olmayan birliklerdir.
23. Yukarıda belirtildiği üzere tüzel kişiliği olmayan kuruluşların taraf ve dava ehliyeti bulunmamaktadır. Somut olayda dava açan okul aile birliğinin tüzel kişiliğinin bulunmadığı açıktır. O hâlde mahkemece HMK’nın 114. maddesi gereğince taraf ehliyetine ilişkin dava şartının mevcut olmaması nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
24. Diğer taraftan dava tarihi 19.03.2013 olmasına rağmen direnmeye esas gerekçeli karar başlığında 19.03.2015 şeklinde hatalı gösterilmiş ise de bu husus mahallinde düzeltilebilir maddi hata niteliğinde olduğundan ayrıca bozma nedeni yapılmamıştır.
25. Hâl böyle olunca direnme kararının açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
Bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440/III-1. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 07.10.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.