20. Hukuk Dairesi 2016/10777 E. , 2018/7176 K.
MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
DAVALILAR : Hazine-...-...
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... Yönetimi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
... 218 ada 2 parsel sayılı 5426,71 m² yüzölçümündeki taşınmaz, orman vasfıyla Hazine adına hükmen tescil edilmiştir.
Davacı ... Yönetimi Sakarya ili, Hendek ilçesi, Kocatöngel köyünde 41 nolu Orman Kadastro Komisyonu tarafından orman kadastro ve 2/B çalışmalarının yapıldığını, sonuçlarının 25/04/2013 tarihinde askıya çıkarıldığını, yapılan çalışmalar sırasında Kocatöngel köyü 218 ada 2 nolu parselin 2/B arazisi olarak tesbit edildiğini, işletme müdürlüklerince yapılan incelemede dava konusu taşınmazın 6831 sayılı Orman Kanununun 2/B maddesinde belirtilen şartları taşımadığını, 31/12/1981 tarihi öncesinde bilim ve fen bakımından orman niteliğini yitiren yerlerden olmadığını ileri sürerek, 41 numaralı Orman Kadastro Komisyonunca çekişmeli parselle ilgili olarak yapılan 2/B tesbitinin iptali ve taşınmazın orman niteliğinde Hazine adına tapuya tescilini istemiştir.
Mahkemece; dava konusu taşınmazın 2005 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sırasında davalı ... adına tesbit edildiği, Orman Yönetimi tarafından açılan tesbite itiraz davasının ... Kadastro Mahkemesinin 2005/852 E. - 2006/574 K. sayılı dosyasında görülerek taşınmazın orman niteliğinde Hazine adına tesciline karar verildiği, kararın kesinleşerek 2007 yılında tapuda infaz edildiği ve halen davalı Hazine adına orman niteliği ile tapuda kayıtlı olduğu, 41 nolu Orman Kadastro Komisyonunca 2012 yılında yapılan orman kadastrosu ve 2/B çalışmalarında dava konusu taşınmazın orman sınırları dışına çıkarıldığı, kesin hükümle orman olduğu tespit edilen bir taşınmazın daha sonra yapılan orman kadastrosu sırasında orman sınırı dışında bırakılmasının hukuken geçerliliğinin bulunmadığı gerekçesi ile davalı ...’a yönelik davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine, diğer davalılara yönelik davanın kabulü ile; 41 nolu Orman Kadastro Komisyonu tarafından dava konusu Hendek ilçesi, ... sayılı taşınmaz hakkında 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesine göre yapılan orman sınırları dışına çıkarma işleminin iptaline, taşınmaz halen orman niteliğinde Hazine adına tapuda kayıtlı olduğundan yeniden sicil oluşturulmasına yer olmadığına karar verilmiş, hüküm davalı ... tarafından taşınmazın kendisine ait zeytinlik olduğu ileri sürülerek temyiz edilmiş,... Hukuk Dairesinin 27/02/2014 gün ve 2013/10652 - 2014/2494 E.K. sayılı ilâmıyla onanmış, davalı ... tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 16.10.2014 tarih, 2014/3951- 8513 E.K. sayılı kararı ile onama kararı kaldırılarak mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Hükme uyulan bozma kararında özetle:''Yörede 2005 yılında yapılan kadastro sırasında dava konusu taşınmaz, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle davalı gerçek kişi adına tesbit edilmiş, bu tesbite karşı Orman Yönetiminin açtığı davada ... Kadastro Mahkemesinin 2005/852 - 2006/574 E.K. sayılı kararı ile kadastro tesbitinin iptali ile taşınmazın orman niteliğiyle tesciline karar verilmiş, karar kesinleştirilerek tapuda infazı sağlanmıştır. Belirtilen dosyada alınan orman bilirkişi raporunda, taşınmazın 1959 tarihli memleket haritası ve 1947 tarihli hava fotoğraflarında orman sayılan yerlerden olduğu, eylemli zeytin ağaçları ile kaplı olduğu bildirilmiş, mahkemece de orman bilirkişi raporu doğrultusunda eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğraflarında orman sayılan yerlerden olduğu gerekçesiyle taşınmazın orman olarak tesciline karar verilmiştir. Tesbit tarihinde taşınmaz, eylemli zeytinliktir. Daha sonra 2013 yılında yapılan 2/B uygulaması sırasında taşınmazın orman sınırları dışına çıkartılmasına karşı davacı ... Yönetimi tarafından açılan bu dava sırasında alınan orman bilirkişi raporunda, taşınmazın 31.12.1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak yitirdiği rapor edilmiştir. Mahkemece, çekişmeli taşınmazın hükmen orman olması nedeniyle 2/B madde uygulamasına konu edilemeyeceği gerekçesiyle Hazine ve Orman Su İşleri Bakanlığı hakkındaki dava kabul edilmiş ise de, mahkemenin kabulü bu konudaki mevzuata ve dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Şöyle ki; 20.11.2012 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastrosu ve 2/B Uygulama Yönetmeliğinin 30. maddesi hükmüne göre;
“(1) 2/B uygulamalarında belde, mahalle veya köy sınırları esas alınmak suretiyle çalışma yapılır.
(2) Bir belde, mahalle veya köyde başlatılan çalışmalar o belde, mahalle veya köyün sınırları içinde kalan bütün Devlet Ormanlarını kapsayacak şekilde ve eksiksiz olarak yapılır.
(3) Bu yönetmelik hükümlerine göre işlemleri tamamlanmış ve kesinleşmiş belde, mahalle veya köylerdeki Devlet Ormanlarında bu amaçla tekrar çalışma yapılamaz.
(4) Ancak;
a) Kadastro uygulamaları yapılmış, ilân edilmiş ve kesinleşmiş, belde, mahalle veya köyde kesinleşmiş orman sınırlarına göre orman sayılmayan alanlar içinde kalan taşınmaz iken, herhangi bir nedenle mülkiyet anlaşmazlığının yargıya intikal etmesi ve niza konusu taşınmaz hakkında mahkeme kararı ile ilk defa ve hukuken orman sayılan yer kararının verilmesi ve bu kararın kesinleşmesi ile orman niteliğini kazanmış, ancak 6831 sayılı Kanunun 2. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi araştırması ve uygulaması yapılmamış yerlerde,
b) 6831 sayılı Kanunun 1744 sayılı Kanunla değişik 2. maddesi ve 2896 sayılı Kanunla değişik 2. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi gereğince orman sınırları dışına çıkartılıp orman sınırları dışına çıkarma işleminin iptali için dava açılmış, 6831 sayılı Kanunun 3302 sayılı Kanunla değişik 2. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uygulaması sırasında yargılama devam ettiği ve yapılan uygulama iptal edilmiş olmadığından değerlendirilmemiş, uygulama sonrasında yargılaması tamamlanıp kesinleşmiş yargı kararı ile orman sınırları dışına çıkarma işlemi iptal edilmiş yerlerde,
c) Tapuda orman vasfıyla tescilli olup da 6831 sayılı Kanunun 3302 sayılı Kanunla değişik 2. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uygulaması sırasında orman sınırları içinde değerlendirilmemiş olması nedeni ile 2/B araştırmasına konu edilmeyen yerlerde,
ç) Çalışma alanı sınırlarındaki kenarlaşma hataları ile fenni hatalardan kaynaklanan nedenlerle 2/B araştırmasına konu edilmeyen yerlerde,
d) Tapulama veya kadastro çalışmaları sırasında davalı olması nedeniyle malik tesbiti yapılmayan ya da gerçek veya tüzel kişiler adına tesbit edilen ancak bu tesbite karşı açılan davalar veya tapu iptal davası nedeniyle mahkemeye intikal ettirilen ve davası devam ederken 2/B uygulaması sonucu Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan ancak mahkemece 6831 sayılı Kanunun 2. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi koşullarının oluşup oluşmadığı araştırılmaksızın orman niteliği ile Hazine adına tesciline karar verilen yerlerde,
Bölge Müdürlüğünce durum tesbiti yapılır. Sonuç ayrıntılı bir rapor ile Genel Müdürlüğe intikal ettirilerek Komisyon görevlendirilmesi talep edilir. Görevlendirilen Komisyon bu Yönetmeliğin ilgili hükümleri doğrultusunda 2/B uygulamalarını yapar.”
Özellikle maddenin 4. bendi (a) fıkrasında açıkça mahkeme kararı ile orman sayılan alanlarda da 2/B madde uygulamasının yapılabileceği kabul edilmiştir. Ancak bunun için, taşınmazın dava tarihindeki eylemli durumuna göre orman sayılmış olmaması gerekir. Somut olayda, Hendek Kadastro Mahkemesinin 2005/852 - 2006/574 sayılı kararı ile taşınmazın 1959 tarihli memleket haritası ve 1947 tarihli hava fotoğraflarında yeşil alanda gözükmesi nedeniyle orman sayıldığı, tesbit tarihinde ve taşınmazın 2 eylemli zeytin bahçesi olduğu, bilirkişi raporlarına göre de 31.12.1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak yitirdiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle, mahkemenin davayı kabul gerekçesi yerinde değildir.
Diğer taraftan, davalı ... hakkındaki dava husumetten reddedilmiştir. 6831 sayılı Kanunun 11. maddesinin üçüncü fıkrasında, Orman Yönetimi tarafından orman kadastrosu ve 2/B madde uygulamalarına karşı açılacak davalarda hasım, hak sahibi gerçek ve tüzel kişiler olarak gösterilmiştir. Eldeki davada davalı ...’ın taraf sıfatının bulunup bulunmadığı, kanundaki “hak sahipliği” kavramının şerh edilmesiyle açıklığa kavuşturulabilir.
6831 sayılı Kanunun 11. maddesinin ikinci fıkrasında, “hak sahibi gerçek ve tüzel kişiler tarafından açılacak sınırlamaya itiraz davalarında hasım Orman Genel Müdürlüğü; 2. maddeye göre orman sınırları dışına çıkarma işlemlerine karşı açılacak itiraz davalarında ise hasım Hazine ve Orman Genel Müdürlüğüdür.” denilmektedir. Bu maddedeki “hak sahipliği” kavramı yerleşmiş Yargıtay uygulaması ile, tapulu taşınmazlarda tapu sahipliği, tapusuz yerlerde ise 3402 sayılı Kanunun 17. maddesinde öngörülen 20 yıllık kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği bulunan gerçek ve tüzel kişiler olarak kabul edilmiştir. Başka bir ifade ile, bir taşınmaz üzerinde lehine kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği koşulları gerçekleşmiş olan kişiler tarafından sınırlamaya itiraz davalarının açılabileceğidir. Bu durumda, evrensel hukukun genel ilkelerinden olan silahların eşitliği ilkesinden hareketle, aktif dava ehliyeti için taşınmaza zilyet olmak kabul edildiğine göre, pasif dava ehliyeti için zilyetliğin öncelikli olarak kabulü gerekir. Bu durumda pasif husumet yönünden bir taşınmaza zilyet olmak yeterli kabul edilmelidir.
Kaldı ki, 20.11.2012 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastrosu ve 2/B Uygulama Yönetmeliğinin, “2/B uygulama tutanaklarında yer alacak hususlar” başlıklı 31. maddesinin (d) bendinde, “orman sınırları dışına çıkarılacak yerlerin ormana bitişik sınırlarında kalan kısımlarının halen ve fiilen kimlerin işgali altında bulunduğunun tutanaklarda gösterileceği düzenlenmiştir. 2013 yılında yapılan 2/B uygulaması sırasında, 2/B çalışma tutanağında halen ...’ın işgalinde olduğu belirtmesi yapılarak orman sınırları dışına çıkartılmıştır. Bu durumda, taşınmazın orman olarak tapuda kayıtlı olduğu dönemdeki zilyetlik kabul edilmese dahi, 2/B madde ile orman sınırları dışına çıkartıldıktan ve çalışma tutanağında da zilyet belirlemesi yapıldıktan sonra, yönetmelik hükümleri ile 6831 sayılı Kanunun 11. Maddesinin 2. ve 3. bentlerinde ifade edilen hak sahipliği statüsünün şartlarının oluştuğunun kabulü gerekir.
Somut olayda, çekişmeli taşınmaz, 2005 yılında yapılan kadastro sırasında kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği süresi 20 yılı geçtiği kabul edilerek davalı gerçek kişi adına tesbit edilmiştir. Bu tesbite karşı Orman Yönetimince açılan dava üzerine taşınmazın eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğraflarında orman olması nedeniyle tesbit iptal edilmiştir. Daha sonra 2013 yılında yapılan 2/B uygulaması sırasında, taşınmazın 31.12.1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak yitirdiği belirlenerek ve 2/B çalışma tutanağında halen ...’ın işgalinde olduğu belirtmesi yapılarak orman sınırları dışına çıkartılmıştır.
Taşınmazın eylemli olarak zeytin ağaçları ile kaplı olduğu ve davalının bu yerdeki zilyetliğinin zeytin ağaçlarının yaşından daha fazla olması gibi olgular karşısında davalının taşınmazda hak sahibi olduğu açıktır. Buradaki zilyetlik, hak sahipliği açısından mahkemece dikkate alınarak değerlendirme yapılması gereken bir hakdır. Zira, davalının bu taşınmaza zilyet olduğu dönemde, yöre halkının taşınmaza herhangi bir müdahaleleri olmadığı gibi, bu yerin davalıya ait olduğunun da kabul edildiği ve bu durumun tanındığı görülmektedir. Benzer durumların oldukça yaygın olduğu hususu da ülkemizin bir gerçeğidir. Bütün bu olgular
karşısında, davalı gerçek kişinin bu taşınmaz üzerinde hak sahibi olmadığını iddia etmek, açık ve somut gerçekliğe aykırı düşer. Her ne kadar 2/B madde uygulaması ile orman sınırları dışına çıkartılan yerler Hazine adına çıkarılmakta ise de, özellikle 6292 sayılı Kanunun yürürlüğünden sonra, 2/B madde alanlarının kullanıcılarına satılması ve/veya bedelsiz iadesi (tapulu alanlar için) sözkonusu olduğundan, bu yerin 2/B madde ile orman sınırları dışına çıkartılmasında davalı olan zilyedin hukukî yararının bulunduğu da tartışmasızdır. Bu nedenlerle, davalı gerçek kişi aleyhine açılan davanın husumetten reddi de doğru görülmemiştir.
Bu itibarla, yukarıda açıklandığı gibi mahkemece verilen karar usul ve kanuna aykırı olup, kararın yukarıda belirtilen nedenler ile bozulması gerekirken, yanılma sonucu onandığı anlaşıldığından, davalı ...’ın karar düzeltme itirazının kabulü ile Dairemizin önceki onama kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle bozulması'' gereğine değinilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra yapılan yargılama neticesinde davalı ... Bakanlığına yönelik davanın husumet yokluğu nedeni ile reddine; diğer davalılara yönelik sübut bulmayan davanın reddine; dava konusu Hendek ilçesi Kocatöngel köyü 218 ada 2 parsel sayılı taşınmaz zaten Hazine adına tapuya kayıtlı olup, parselin 41 nolu Orman Kadastro Komisyonunca orman sınırları dışına çıkartılan kısmı ile ilgili kullanıcı tespiti de 3402 sayılı Kadastro Kanununun ek 4 maddesi gereğince daha sonra kullanım kadastrosu sırasında yapılacağından bu aşamada dava konusu taşınmaz ile ilgili sicil oluşturulmasına yer olmadığına, karar verilmiş hüküm davacı ... Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, 2/B madde uygulamasına itiraz ve tescile ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede ilk kez 1978 yılında orman kadastrosu ve 2. madde uygulamaları yapılmışsa da itirazlar incelenerek karara bağlanmamış, orman kadastro haritası düzenlenerek ilâna çıkartılmamıştır. Daha sonra 2005 yılında 3402 sayılı Kanun hükümlerine göre orman kadastrosu yapılmış ve kesinleşmiştir. 2013 yılında yapılan 2/B uygulaması 25/04/2013 tarihinde ilân edilmiş, temyize konu dava 22/05/2013 tarihinde süresi içinde açılmıştır.
Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, 7139 sayılı Kanununun 33. maddesi uyarınca Orman Yönetiminden harç alınmasına yer olmadığına
07/11/2018 gününde oy birliği ile karar verildi.