Ceza Genel Kurulu 2010/8-241 E. , 2010/253 K.
İtirazname : 2008/661
Yargıtay Dairesi : 8. Ceza Dairesi
Mahkemesi : TİRE Asliye Ceza
Günü : 09.07.2007
Sayısı : 43-181
Sanık H... Ç...'nın 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçundan, 6136 sayılı Yasanın 13/3 ve 5237 sayılı TCY'nın 62/1 ve 50/1. maddeleri uyarınca 6.000 YTL ve 375 YTL adli para cezaları ile cezalandırılmasına, sanığa 5237 sayılı TCY’nın 52/4. maddesi gereğince hapis cezasından çevrilen 6.000 YTL adli para cezasını ödemesi için hükmün kesinleşme tarihinden itibaren takdiren 1 yıl, hapis cezasına bağlı verilen 375 YTL adli para cezasını ödemesi için ise, hükmün kesinleşme tarihinden itibaren takdiren 4 ay süre verilmesine, aynı madde uyarınca hapis cezasından çevrilen 6.000 YTL adli para cezasının takdiren 24 eşit aylık taksitlerle, hapis cezasına bağlı verilen 375 YTL adli para cezasının ise, takdiren 4 eşit aylık taksitlerle tahsiline, 1 adet tabanca ve boş şarjörün zoralımına ilişkin, Tire Asliye Ceza Mahkemesince verilen 09.07.2007 gün ve 43-181 sayılı hüküm, sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 06.10.2010 gün ve 7700-11283 sayı ile;
“5237 sayılı TCK'nun 52/4. madde ve fıkrasının ‘adli para cezasının ödenmesi için hükmün kesinleşme tarihinden itibaren bir yıldan fazla olmamak üzere mehil verilebileceği gibi, bu cezanın belirli taksitler halinde ödenmesine de karar verilebileceği’ hükmü karşısında, bunlardan ancak birinin uygulanabileceği gözetilmeden, infazda tereddüte yol açacak şekilde hem adli para cezasının ödenmesi için mehil verilmesine, hem de bu cezanın taksitler halinde ödenmesine karar verilmesi” isabetsizliğinden bozulmuştur.
Yargıtay C.Başsavcılığınca 22.11.2010 gün ve 661 sayı ile;
“5237 sayılı Yasanın 52. maddesinin 4. fıkrası uyarınca adli para cezasının ödenmesi için hükmün kesinleşme tarihinden itibaren bir yıldan fazla olmamak üzere mehil verilmesinin yanında, bu cezanın taksitler halinde ödenmesine de karar verilmesinin olanaklı bulunup bulunmadığına ve sanık lehine yapılan temyiz başvurusu üzerine sanık aleyhine bozma yapılamasının mümkün olmadığına ilişkindir.
5237 sayılı Yasanın 52. maddesinin 4. fıkrasında, ‘Hakim, ekonomik ve şahsi hallerini göz önünde bulundurarak, kişiye adli para cezasını ödemesi için hükmün kesinleşme tarihinden itibaren bir yıldan fazla olmamak üzere mehil verebileceği gibi, bu cezanın belirli taksitler halinde ödenmesine de karar verebilir. Taksit süresi iki yılı geçemez ve taksit miktarı dörtten az olamaz. Kararda, taksitlerden birinin zamanında ödenmemesi halinde geri kalan kısmın tamamının tahsil edileceği ve ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrileceği belirtilir’ hükmü öngörülmüştür.
Maddenin yazılış biçimine göre, hakimin adli para cezasının ödenmesi için mehil verme veya taksitler halinde ödenmesi seçeneklerinden birine hükmetmesi gerekmektedir. Hakim, mehil verme ile taksitlendirme yöntemini birlikte uygulayamaz. Bu yöntemlerden yalnızca birine karar verebilir. Adli para cezasının ödenmesi için mehil verme ve taksit¬lendirme seçenek yöntem durumundadır. Hakim, adli para cezasının ödenmesi için kişiye ya mehil verecek veya adli para cezasının taksitler halinde ödenmesine hükmedecektir. İki seçeneği bir arada uygulaması mümkün değildir. Bu itibarla, kararda, hem adli para cezasının ödenmesi için mehil verilmesine hem de bu cezanın taksitler halinde ödenmesine karar verilmesi yasaya aykırı olur.
Bilindiği üzere, 5275 sayılı Yasanın 4. maddesine göre, mahkûmiyet hükümleri kesinleşmedikçe infaz olunamaz. Yasanın 5. maddesi uyarınca mahkeme, kesinleşen ve yerine getirilmesini onayladığı cezaya ilişkin hükmü Cumhuriyet Başsavcılığına gönderir. Bu hükme göre cezanın infazı Cumhuriyet savcısı tarafından izlenir ve denetlenir. Anılan Yasanın 106. maddesinde ise adli para cezasının infazı hususuna ayrıntılı bir biçimde yer verilmiştir. Söz konusu maddede, adli para cezasının ödenmesi için mehil verme ile ilgili bir düzenleme bulunmamaktadır. Ancak maddenin 2. fıkrasında, adli para cezasını içeren ilamın Cumhuriyet Başsavcılığına verileceği, Cumhuriyet savcısının otuz gün içinde adli para cezasının ödenmesi için hükümlüye 20 nci maddenin üçüncü fıkrası uyarınca bir ödeme emri tebliğ edileceği, 3. fıkrasında ise hükümlünün tebliğ olunan ödeme emri üzerine belli süre içinde adli para cezasını ödemezse, Cumhuriyet savcısının kararı ile ödenmeyen kısma karşılık gelen gün miktarınca hapsedileceği hükme bağlanmıştır.
Somut olayda, sanık hakkında mahkumiyet kararı verilmiş, gerek doğrudan verilen adli para cezası ve gerekse özgürlüğü bağlayıcı cezadan çevrili adli para cezasının ödenmesi için hükmün kesinleşmesi tarihinden itibaren 1 yıl ve 4 ay olmak üzere ayrı ayrı mehil verilmiş ve ayrıca her iki adli para cezasının ayrı ayrı taksitler halinde ödenmesine karar verilmiştir. Adli para cezasının ödenmesi için tanınan mehlin kararın kesinleşme tarihinden itibaren başlayacağı, adli para cezasının taksitler halinde ödenmeye başlanmasının ise verilen mehil süresinin bitiminden sonra olacağı tabiidir. Dolayısıyla karar, bu açıdan infazda tereddüde yol açacak nitelikte bulunmamaktadır.
1412 sayılı Yasanın halen yürürlükte bulunan 326. maddesinin 4. fıkrasında, hükmün yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcısı veya 291 inci maddede gösterilen kimseler tarafından temyiz edilmişse yeniden verilen hükmün evvelki hükümle tayin edilmiş olan cezadan daha ağır olamayacağı hükme bağlanmıştır.
Aleyhe bozma veya aleyhe değiştirme yasağı adı ile bilinen ilke uyarınca, sanığın lehine temyiz üzerine hüküm cezanın türü ve miktarı açısından sanık aleyhine bozulamaz ve bozma üzerine yeniden verilen hüküm evvelki hükümle belirlenen cezadan daha ağır olamaz.
5237 sayılı Yasanın 52. maddesinin 4. fıkra hükmü maddi ceza hukukuna ilişkin bir kuraldır. Fıkra uyarınca adli para cezasının ödenmesi için mehil verme veya taksitler halinde ödenmesi yöntemlerinden birine hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde her iki seçeneğe birlikte hükmedilmesi yasaya aykırıdır. Ancak, mahkûmiyet hükmü yalnızca sanık tarafından temyiz edilmiştir.
Bu itibarla, Yerel Mahkeme hükmünün sanık aleyhine temyiz başvurusu olmadığından aleyhe bozma yapılamayacağı eleştirisinde bulunmak suretiyle onanmasına karar verilmesi yerine yazılı nedenle bozulmasına karar verilmesinin yasaya aykırı olduğu kanaatine varılmıştır” görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurularak, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün eleştirilmek suretiyle onanmasına karar verilmesi talep olunmuştur.
Dosya, Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay C. Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında hem kısa süreli özgürlüğü bağlayıcı cezadan çevrilen, hem de özgürlüğü bağlayıcı ceza ile birlikte hükmolunan adli para cezalarının 5237 sayılı TCY'nın 52/4. maddesi uyarınca ödenmesi için mehil verilmesi ile birlikte ayrıca taksitler halinde ödenmesine de karar verilmesinin olanaklı olup olmadığı, olanaklı olmadığının belirlenmesi halinde ise, bu hususun kazanılmış hakka konu yapılıp yapılamayacağı noktalarında toplanmaktadır.
5237 sayılı TCY'nın “Adli para cezası” başlıklı 52. maddesinin 4. fıkrası,
“(4) Hâkim, ekonomik ve şahsî hâllerini göz önünde bulundurarak, kişiye adlî para cezasını ödemesi için hükmün kesinleşme tarihinden itibaren bir yıldan fazla olmamak üzere mehil verebileceği gibi, bu cezanın belirli taksitler hâlinde ödenmesine de karar verebilir. Taksit süresi iki yılı geçemez ve taksit miktarı dörtten az olamaz. Kararda, taksitlerden birinin zamanında ödenmemesi hâlinde geri kalan kısmın tamamının tahsil edileceği ve ödenmeyen adlî para cezasının hapse çevrileceği belirtilir” hükmünü taşımaktadır.
5237 sayılı TCY’nın 52. maddesinin 4. fıkrasında, 647 sayılı Yasadaki düzenlemeden farklı olarak adli para cezalarının ödenmesi hususunda seçimlik iki yöntem benimsenmiş olup,
Bunlardan ilki; sanığa adli para cezasını ödemesi için hükmün kesinleşme tarihinden itibaren bir yıldan fazla olmamak üzere mehil verilmesi,
İkincisi ise; adli para cezasının taksitlendirilmesidir.
Mahkeme faile hükümlü olduğu adli para cezasını ödemesi için, hükmün kesinleşmesinden itibaren bir yıldan fazla olmamak üzere süre verebilir. Ancak sürenin sonundan başlamak üzere ayrıca taksitlendirme yapılamaz. Çünkü, yasa koyucu anılan maddede seçimlik iki yöntem düzenlemiş olup, her iki hal de hakimin takdirine bağlı olmakla birlikte, hakimin bu seçeneklerden yalnızca birine hükmetmesi gerekmektedir. Başka bir anlatımla TCY’nın 52/4. maddesi uyarınca hem süre verme hem de taksitlendirme bir arada uygulanamaz.
Somut olayda yerel mahkeme tarafından adli para cezasının ödenmesi için mehil verme veya taksitler halinde ödenmesi yöntemlerinden birine hükmedilmesi gerekirken, her iki seçeneğe birlikte hükmedilmesi yasaya aykırıdır.
Ancak, hüküm yalnızca sanık tarafından temyiz edilmiş olduğundan belirtilen yasaya aykırılığın aleyhe bozma yasağına konu olup olmayacağı hususunun değerlendirilmesi gerekmektedir.
“Reformatio in pejus” olarak adlandırılan ve doktrinde “cezayı aleyhe değiştirmeme ilkesi” veya “aleyhte düzeltme yasağı” gibi kavramlarla ifade edilen ilkenin amacı; hükmün aleyhe de bozulabileceğini düşünen sanığın, bazı olaylarda Yargıtay’a başvurmaktan çekinmesinin önüne geçmek, yasa yoluna başvurma hakkını daha özgürce kullanabilmesini sağlamaktır.
Bu kural, 5252 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlüğünü koruyan 1412 sayılı Yasanın 326. maddesinin 4. fıkrasında “Hüküm yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcısı veya 291. maddede gösterilen kimseler tarafından temyiz edilmişse yeniden verilen hüküm, evvelki hükümle tayin edilmiş olan cezadan daha ağır olamaz” şeklinde ifade edilmiştir.
5237 sayılı TCY'nın 52. maddesi, genel hükümler bölümünde yer almakta olup, maddi ceza hukukuna ilişkin böyle bir düzenlemeye, özellikle para cezasının ödenmesi için mehil verilmesine ilişkin bir düzenlemeye, 5275 sayılı CGTİHK yer verilmediğinden ve 11.12.1967 gün ve 2-6 sayılı İ.B.K. ile Ceza Genel Kurulunun 09.12.2003 gün ve 258-281 sayılı kararında belirtildiği üzere hükme dahil olması gereken konularda mahkumiyet hükmünün yorumunda veya çektirilecek cezanın hesabında duraksama bulunduğu ileri sürülerek mahkemesinden karar istenilemeyececeğinden anılan Yasanın 98 vd. maddeleri uyarınca infaz aşamasında bu konuda bir karar alınması da olanaklı değildir. Dolayısıyla 52. madde düzenlemesinin aleyhe yönelen bir temyiz başvurusu bulunmaması halinde, aleyhe bozma yasağına konu olacağı hususu tartışmasızdır.
Nitekim benzer bir uyuşmazlık Ceza Genel Kurulu gündemine gelmiş ve Genel Kurulun 17.04.2007 gün ve 71-98 sayılı kararı ile 5237 sayılı TCY’nın 58. maddesinde düzenlenmiş bulunan tekerrürün, güvenlik tedbirlerine ilişkin bölümde yer almasına rağmen, maddi ceza hukukuna ilişkin bir düzenleme olduğu, hükümlülüğün yasal sonucu olmaması nedeniyle, 5275 sayılı Yasanın 98 vd. maddeleri uyarınca infaz aşamasında bu konuda karar alınmasının olanaklı bulunmadığı gerekçesiyle tekerrür koşulları oluştuğu halde, mahkumiyet hükmünde tekerrür uygulamasına yer verilmemiş olmasının aleyhe bozma yasağına konu oluşturacağı kabul edilmiştir.
Somut olayda, yerel mahkeme tarafından adli para cezasının ödenmesi için mehil verilmesi ile birlikte taksitlendirmeye de karar verilmesi yasaya aykırı ise de, hüküm yalnızca sanık tarafından temyiz edilmiş olduğundan, aleyhe bozma yasağı uyarınca bu hukuka aykırılığın bozma konusu yapılması olanaklı bulunmayıp, yalnızca eleştiri nedeni sayıla¬cağından, Özel Daire bozma kararı isabetsizdir.
Bu itibarla haklı nedene dayanan Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına ve diğer yönleri usul ve yasaya uygun olan yerel mahkeme hükmünün belirtilen hukuka aykırılık nedeniyle eleştirilerek onanmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 06.10.2010 gün ve 7700-11283 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
3- Eleştiri dışında isabetli bulunan Tire Asliye Ceza Mahkemesinin 09.07.2007 gün ve 43-181 sayılı hükmünün ONANMASINA,
4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına TEVDİİNE, 07.12.2010 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.