Ceza Genel Kurulu 2019/40 E. , 2021/611 K.
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 7. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 378-643
Temyiz Edenler : Sanık ... müdafisi
Kaçak ve bandrolsüz eşyayı ticari amaçla bulundurma suçundan sanık ...'ın 5607 sayılı Kanun'un 3/5 ile TCK'nın 52/2 ve 62. maddeleri uyarınca 5 ay hapis ve 400 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına, CMK'nın 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve müsadereye ilişkin kararın Gümrük İdaresi adına Hazine vekilinin itirazı üzerine Bandırma Ağır Ceza Mahkemesince 12.01.2012 tarih ve 2012/15 değişik iş sayılı karar ile CMK'nın 231/11. maddesi uyarınca itirazın kabulü ile açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hükmün kaldırılması üzerine Yerel Mahkemece yapılan yeniden yargılama neticesinde sanığın 4733 sayılı Kanun'un 8/4 ve TCK'nın 62, 52, 53 ve 54. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis ve 2.400 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına, taksitlendirmeye, hak yoksunluğuna ve müsadereye ilişkin 03.12.2012 tarih ve 43-700 sayı ile verilen hükmün sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 29.03.2016 tarih ve 21198-4525 sayı ile;
''Sanık hakkında 5607 sayılı Yasa'ya muhalefet iddiası ile açılan kamu davasının yapılan yargılaması neticesinde, 15.12.2011 tarihli karar ile hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, bu karara karşı Gümrük İdaresi vekilinin yapmış olduğu itiraz üzerine bu kez Bandırma Ağır Ceza mahkemesinin 12.01.2012 tarihli kararı ile itirazın kabul edilerek kararın kaldırıldığı, mahkemece 03.12.2012 tarihli hükmün kurulduğu anlaşılmakla,
Suç tarihi ve ele geçen eşyanın niteliği nazara alındığında, sanığın eyleminin 4733 sayılı yasaya muhalefet suçunu oluşturup bu suçtan doğrudan zarar görenin ise Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu olduğu, Gümrük İdaresinin davaya katılma hakkının olmadığı ve mahkemece katılmasına karar verilmesinin de yasa yollarını kullanma hakkını vermeyeceği, bu anlamda hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin 15.12.2011 tarihli hükme yönelik, Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu'nun itiraz hakkının bulunduğu, itiraz hakkı olmayan Gümrük İdaresinin itirazı üzerine merciince itirazın kabulü ve kararın kaldırılmasına karar verilmesinin mümkün olmadığı gözetilmeden, itiraz üzerine verilen karara dayanılarak sanık hakkında mahkumiyet kararı verilerek yazılı şekilde hüküm tesisi,' isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 25.05.2016 tarih ve 378-643 sayı ile;
''... Mahkememizin 15/12/2011 tarihli 2011/157 esas 2011/274 karar sayılı ilamı ile sanık hakkında mahkememizce eksik ceza tayin olunduğu, yargılama aşamasında Bandırma Gümrük Müdürlüğünün dosyada taraf sıfatının bulunmamasına rağmen suçtan zarar gören olarak Bandırma Gümrük Müdürlüğü'nün taraf olarak dosyaya kayıt edildiği ve suçtan asıl zarar gören Tütün ve Alkol Piyasası Denetleme Kurumunun (TAPDK) sehven dosyaya taraf kayıt edilmediği ve bu şekilde hüküm kurularak hem eksik ceza tayini ve hem de TAPDK aleyhine hak kaybına sebebiyet verildiği, bunun Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 22/05/2013 tarihli 2012/10-534 esas 2013/15 karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere TAPDK'ın mahkememizde yapılan ilk yargılama aşamasında davaya müdahil olarak katılan sıfatıyla kabul edilmemesinin hakkaniyete ve adil yargılama ilkesine aykırı olduğu ve sanık hakkında eksik ceza tayini yapılarak verilen HAGB kararının da kesin hüküm teşkil etmediği ve sanık lehine kazanılmış hak oluşturmadığı, (TAPDK mahkememizde ilk yargılamada müdahil sıfatıyla katılan olarak kabul edilmiş olsa idi ve mahkememizce eksik ceza tayini yapılarak verilen karar tebliğ edilmiş olsa idi suçtan asıl zarar gören TAPDK tarafından karara itiraz edilebilir idi) ve yanlış hüküm kurularak itiraz hakkının elinden alındığı ve suçtan asıl zarar görmeyen Bandırma Gümrük Müdürlüğü'nün müdahil kabul edilerek itiraz hakkının Bandırma Gümrük Müdürlüğünce kullanıldığı;
Bandırma Gümrük Müdürlüğü'nün itirazı üzerine dosyanın itirazen Bandırma Ağır Ceza Mahkemesi'nce incelendiği ve Mahkememizin 15/12/2011 tarihli 2011/157 esas 2011/274 kararımızın kaldırılmasına karar verildiği ve dosyanın yeni esasa (2012/43 esas) kaydının yapıldığı; mahkememizce yeniden yapılan yargılama sırasında suçtan asıl zarar gören TAPDK'ın asıl suçtan zarar gördüğü fark edilerek TAPDK'a davanın ihbar olunduğu ve TAPDK'ın kamu davasına katılma talebi üzerine katılmasına karar verildiği ve sanık hakkındaki eksik ceza tayini hususu da yeniden değerlendirilerek mahkememizin 03/12/2012 tarihli 2012/43 esas 2012/700 karar sayılı ilamı ile sanığın TCK 44 maddesi kapsamında 4733 sayılı Yasanın 8/4, TCK 62/1, 52/2-4 maddeleri tatbik olunarak neticeten sanığın 1 yıl 8 ay hapis ve 2.400 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği;
Sanık hakkında mahkememizce verilmiş olan 03/12/2012 tarihli 2012/43 esas 2012/700 karar sayılı ilamının Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 22/01/2013 tarihli 2012/534 esas 2013/15 karar sayılı içtihadına uygun, adil yargılama ilkesine uygun olarak hakkaniyet ilkesi doğrultusunda hüküm kurulduğunun mahkememizce tespit edildiği, aksi kararın adil yargılama ilkesine ve hakkaniyet ilkesine aykırılık oluşturacağı, bu anlamda mahkememiz 03/12/2012 tarihli 2012/43 esas 2012/700 karar sayılı ilamımız ile verilen hükmün yerinde olduğu,' şeklindeki gerekçeyle bozmaya direnerek önceki hüküm gibi sanığın mahkûmiyetine karar vermiştir.
Direnme kararına konu bu hükmün de sanık ... müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 19.06.2018 tarihli ve 6969 sayılı 'bozma' istekli tebliğnamesiyle dosya 6763 sayılı Kanun'un 36. maddesi ile değişik CMK'nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 7. Ceza Dairesince 13.12.2018 tarih ve 7294-14855 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
İnceleme dışı sanık ... hakkında kaçak ve bandrolsüz eşyayı ticari amaçla bulundurma suçundan CMK'nın 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olup, direnmenin kapsamına göre inceleme sanık ... hakkında kurulan mahkûmiyet hükmüyle sınırlı olarak yapılacaktır
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; Sanık ... hakkında kaçak eşyayı ticari amaçla bulundurma suçundan verilen 15.12.2011 tarihli hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin karara karşı, suç tarihi itibarıyla suçtan zarar görmeyen ve katılma hakkı da bulunmayan Gümrük İdaresi adına Hazine vekilinin itirazı üzerine verilen hükmün açıklanmasına dair kararın hukuki değerden yoksun olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Gönen Cumhuriyet Başsavcılığınca sanık ... ve inceleme dışı sanık ... hakkkında 28.03.2011 tarih ve 2011/104 sayılı iddianame ile 08.03.2011 tarihinde yakalattıkları 596 paket bandrolsüz ve gümrük kaçağı sigara nedeniyle 5607 sayılı Kanun’un 3/5 ile TCK’nın 53/1-2, 54/1 ve 58. maddeleri gereğince cezalandırılmaları istemiyle kamu davası açıldığı,
Yapılan yargılama neticesinde Yerel Mahkemece 15.12.2011 tarih ve 157-274 sayı ile; sanığın 5607 sayılı Kanun’un 3/5 ile TCK’nın 52/2, 54/4 ve 62. maddeleri uyarınca 5 ay hapis ve 80 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına ve CMK'nın 231/5. maddesi gereğince verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, anılan kararın sanık ... müdafisi ile inceleme dışı sanık ... ve Gümrük İdaresi adına Hazine vekilinin yüzüne karşı verildiği,
Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair verilen hükme karşı Hazine vekilinin 16.12.2011 tarihli dilekçeyle itiraz ettiği ve Yerel Mahkemece 06.01.2012 tarih ve 157-274 sayı ile itiraz yerinde bulunmadığından dosyanın CMK’nın 268/3. maddesi uyarınca itiraz hususunun değerlendirilmesi için Bandırma Ağır Ceza Mahkemesine gönderildiği,
İtiraz mercisince 12.01.2012 tarih ve 2012/15 değişik iş sayılı kararla itirazın kabulüne ve sanık ... ve inceleme dışı sanık ... hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarının CMK’nın 231/6-c maddesindeki zarar bildirim şartının gerçekleşmediğinden bahisle kaldırıldığı,
İtirazın kabul edilmesi ile dosyanın Yerel Mahkemeye geri gönderilerek yeniden esasa alındığı, suç tarihi ve ele geçen eşyanın niteliği itibarıyla suçtan zarar gören TAPDK’nın duruşmalardan 06.02.2012 tarihli tebligat ile haberdar edildiği ve 14.05.2012 tarihli oturumda dava ve duruşmalara katılan olarak kabulüne karar verildiği,
Yerel Mahkemece 03.12.2012 tarih ve 43-700 sayı ile; inceleme dışı sanık ... hakkında verilen mahkûmiyet hükmünün açıklanmasının geri bırakılmasına, sanık ...'ın ise 4733 sayılı Kanun’un 8/4, TCK’nın 52/2 ve 62. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis ve 2400 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına karar verildiği, bu hükmün sanık ... müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece suç tarihi ve ele geçen eşyanın niteliği itibarıyla sanığın eyleminin 4733 sayılı Kanun’un 8/4. maddesi kapsamında kaldığı, suçtan zarar görenin TAPDK olduğu, Gümrük İdaresinin davaya katılma hakkının olmadığı ve mahkemece katılmasına karar verilmesinin anılan Kuruma kanun yollarını kullanma hakkını vermeyeceği, bu nedenle sanık hakkında 15.12.2011 tarihinde verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına yönelik itiraz hakkı bulunmayan Gümrük İdaresinin başvurusu üzerine itiraz mercisince itirazın kabulü ile kararın kaldırılmasına karar verilmesinin mümkün olmadığı ve itiraz üzerine verilen karara dayanılarak sanık hakkında mahkûmiyet kararı verilemeyeceği isabetsizliğinden hükmün bozulmasına karar verildiği,
Yerel Mahkemece 25.05.2016 tarih ve 378-643 sayı ile Özel Daire bozma kararına direnilmek suretiyle bir önceki hüküm gibi sanığın mahkûmiyetine karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Anayasa'nın “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası;
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir...”,
“Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlıklı 40. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları ise;
“Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkanının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir.
Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır...” şeklinde düzenlenmiş olup Anayasamızın 36. maddesinde; herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu, 40. maddesinde, Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkesin, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkının bulunduğu belirtilmiştir.
CMK'nın “Kararların gerekçeli olması” başlıklı 34. maddesinin ikinci fıkrası; “Kararlarda, başvurulabilecek kanun yolu, süresi, mercii ve şekilleri belirtilir.”, “Eski hâle getirme” başlıklı 40. maddesi ise;
“(1) Kusuru olmaksızın bir süreyi geçirmiş olan kişi, eski hale getirme isteminde bulunabilir.
(2) Kanun yoluna başvuru hakkı kendisine bildirilmemesi halinde de, kişi kusursuz sayılır.” biçiminde düzenlenmiş olup CMK'nın 34. maddesinde, hüküm ve kararlardaki kanun yolu bildiriminin; başvurulabilecek kanun yolu, mercisi, şekli ve süresini de kapsaması zorunluluğu vurgulanmıştır. Aynı Kanun'un 40. maddesinin birinci fıkrasında, kusuru olmaksızın bir süreyi geçirmiş olan kişinin, eski hale getirme isteminde bulunabileceği, ikinci fıkrasında ise kanun yoluna başvuru hakkının kendisine bildirilmemesi hâlinde, kişinin kusursuz sayılacağı belirtilmiştir.
Bu aşamada kararların açıklanması ve tebliği ile temyiz talebi ve süresi üzerinde durulmasında fayda bulunmaktadır.
CMK’nın “Kararların Açıklanması ve Tebliği” başlıklı 35. maddesinin 2. fıkrasında;
“Koruma tedbirlerine ilişkin olanlar hariç, aleyhine kanun yoluna başvurulabilecek hâkim veya mahkeme kararları, hazır bulunamayan ilgilisine tebliğ olunur.” hükmüne yer verilmek suretiyle temyiz incelemesinin yapılabilmesi için, temyiz kanun yoluna başvuru hakkı bulunanların kararı tefhim veya tebliğ yoluyla öğrenmelerinin sağlanması gerektiği kanuni bir mecburiyet olarak düzenlenmiştir.
Uyuşmazlığın isabetli bir çözüme kavuşturulması bakımından “İtiraz” kanun yoluna değinilmesinde yarar bulunmaktadır.
Olağan kanun yollarından olan itiraz, CMK’nın 267 ila 271. maddeleri, arasında düzenlenmiş olup 'İtiraz olunabilecek kararlar' başlıklı 267. maddesinde;
'Hâkim kararları ile kanunun gösterdiği hâllerde, mahkeme kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir.' şeklindeki düzenlemeye göre, kural olarak sadece hâkim kararlarına karşı gidilebilecek olan itiraz yoluna, kanunlarda açıkça gösterilmiş olunması kaydıyla mahkeme kararlarına karşı da başvurulması mümkündür. CMK’da; görevsizlik (madde 5/2), yetkisizlik (madde 18/3), red isteminin reddi (madde 28), eski hale getirme isteminin geri çevrilmesi (madde 42/2), tanıklara ilişkin disiplin hapsi (madde 60/4), gözlem altına alma (madde 74/4), beden muayenesi (madde 75/6), tutuklama (madde 101/5), tutukluluk halinin devamı (madde 104/2) adli kontrol (madde 111/2), iddianamenin iadesi (madde 174/5), durma (madde 223/8) ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması (madde 231/12) kararları itiraz yoluna başvurulabileceği açıkça sayılan mahkeme kararlarındandır. Bunun dışında 2004 sayılı İİK’nın 353. ve Kabahatler Kanunu’nun 29/2. maddeleri gibi özel ceza kanunlarında da mahkeme kararlarına itirazın mümkün kılındığı hâller mevcuttur.
CMK'nın 'İtiraz usulü ve inceleme mercileri' başlıklı 268. maddesinde;
'(1) Hâkim veya mahkeme kararına karşı itiraz, kanunun ayrıca hüküm koymadığı hâllerde 35 inci maddeye göre ilgililerin kararı öğrendiği günden itibaren yedi gün içinde kararı veren mercie verilecek bir dilekçe veya tutanağa geçirilmek koşulu ile zabıt kâtibine beyanda bulunmak suretiyle yapılır. Tutanakla tespit edilen beyanı ve imzayı mahkeme başkanı veya hâkim onaylar. 263 üncü madde hükmü saklıdır.
(2) Kararına itiraz edilen hâkim veya mahkeme, itirazı yerinde görürse kararını düzeltir; yerinde görmezse en çok üç gün içinde, itirazı incelemeye yetkili olan mercie gönderir.
(3) İtirazı incelemeye yetkili merciler aşağıda gösterilmiştir:
a) Sulh ceza hâkiminin kararlarına yapılan itirazların incelenmesi, yargı çevresinde bulundukları asliye ceza mahkemesi hâkimine aittir.
b) Sulh ceza işleri, asliye ceza hâkimi tarafından görülüyorsa itirazı inceleme yetkisi ağır ceza işlerini gören mahkeme başkanına aittir.
c) Asliye ceza mahkemesi hâkimi tarafından verilen kararlara yapılacak itirazların incelenmesi, yargı çevresinde bulundukları ağır ceza mahkemesine ve bu mahkeme ile başkanı tarafından verilen kararlar hakkındaki itirazların incelenmesi, o yerde ağır ceza mahkemesinin birden çok dairesinin bulunması hâlinde, numara olarak kendisini izleyen daireye; son numaralı daire için birinci daireye; o yerde ağır ceza mahkemesinin tek dairesi varsa, en yakın ağır ceza mahkemesine aittir.
d) Naip hâkim kararlarına yapılacak itirazların incelenmesi, mensup oldukları ağır ceza mahkemesi başkanına, istinabe olunan mahkeme kararlarına karşı yukarıdaki bentlerde belirtilen esaslara göre bulundukları yerdeki mahkeme başkanı veya mahkemeye aittir.
e) Bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin kararları ile Yargıtay ceza dairelerinin esas mahkeme olarak baktıkları davalarda verdikleri kararlara yapılan itirazlarda; üyenin kararını görevli olduğu dairenin başkanı, daire başkanı ile ceza dairesinin kararını numara itibarıyla izleyen ceza dairesi; son numaralı daire söz konusu ise birinci ceza dairesi inceler.' şeklindeki düzenleme ile itirazın süresi, şekli ve inceleme mercileri gösterilmiştir.
1412 sayılı CMUK’da yer alan adi itiraz ve acele itiraz ayrımına son veren 5271 sayılı CMK’da tüm itirazlar için ilgilinin kararı öğrenmesinden itibaren yedi günlük itiraz süresi öngörülmüştür.
Kanun yollarına başvurunun kimler tarafından ve ne şekilde yapılacağını düzenleyen CMK'nın 260. maddesine göre; Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık ... katılan sıfatını almış olanlar ile katılma isteği karara bağlanmamış, reddedilmiş veya katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanlar tarafından, bir dilekçe veya tutanağa geçirilmek koşulu ile zabıt kâtibine beyanda bulunmak ya da 263. maddesi uyarınca tutuklular için tutuklu bulunduğu ceza infaz kurumu ve tutukevi müdürüne beyanda bulunmak suretiyle yapılacak itiraz isteminin, kararına itiraz edilen hâkim ya da mahkemeye sunulması gerekir. İtiraz istemini alan hâkim ya da mahkemenin itirazı haklı görürse kararını düzeltmesi ya da itirazı haklı görmezse hemen ve nihayet üç gün içinde CMK’nın 268/3 maddesinde ayrıntısıyla düzenlenmiş olan incelemeye yetkili mercie göndermesi gerekmektedir.
Gelinen aşamada hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin gerekçeli kararın suçtan zarar görene tebliğ edilmesi gerekip gerekmediğine değinilmesinde fayda bulunmaktadır.
CMK’nın 260. maddesinin birinci fıkrasında hâkim ve mahkeme kararlarına karşı katılan sıfatını almış olanlar için kanun yollarının açık olduğunun açıkça belirtilmiş olması ve aynı Kanun’un 231. maddesinin on ikinci fıkrası uyarınca itiraz kanun yoluna tabi olan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının “hâkim ve mahkeme kararları” kapsamında kaldığında kuşku bulunmaması karşısında; sanık hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı katılanın ya da yargılama aşamasında haberdar edilmeyen suçtan zarar görene CMK’nın 260. maddesinden kaynaklanan itiraz hakkını kullanabilmesi için gerekçeli kararın tebliğ edilmesi gerekmektedir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Gönen Cumhuriyet Başsavcılığınca sanık ... ve inceleme dışı sanık ... hakkında, 28.03.2011 tarihli ve 2011/104 sayılı iddianame ile 08.03.2011 tarihinde yakalattıkları 596 paket bandrolsüz ve gümrük kaçağı sigara nedeniyle 5607 sayılı Kanun’un 3/5 ile TCK’nın 53/1-2, 54/1 ve 58. maddeleri gereğince cezalandırılmaları istemiyle açılan kamu davasında yapılan yargılama neticesinde, Yerel Mahkemece 15.12.2011 tarih ve 157-274 sayı ile 5607 sayılı Kanun’un 3/5 ile TCK’nın 52/2, 54/4 ve 62. maddeleri uyarınca sanığın 5 ay hapis ve 80 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına ve CMK'nın 231/5 maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, Hazine vekilinin 16.12.2011 tarihli dilekçeyle anılan karara itiraz ettiği ve Yerel Mahkemece itiraz yerinde bulunmadığından dosyanın CMK’nın 268/3. maddesi uyarınca itiraz hususunun değerlendirilmesi için Bandırma Ağır Ceza Mahkemesine gönderildiği, itiraz mercisince 12.01.2012 tarih ve 2012/15 değişik iş sayılı kararla sanık hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının CMK’nın 231/6-c maddesindeki zarar bildirim şartının gerçekleşmediğinden bahisle kaldırılmasına karar verildiği, dosyanın Yerel Mahkemece yeniden esasa alınmasının ardından suç tarihi ve ele geçen eşyanın niteliği itibarıyla suçtan zarar gören Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumunun 06.02.2012 tarihli tebligat ile duruşmalardan haberdar edildiği ve 14.05.2012 tarihli oturumda anılan Kurumun dava ve duruşmalara katılan olarak kabulüne karar verildiği, yapılan yargılama sonucunda Yerel Mahkemece 03.12.2012 tarih ve 43-700 sayı ile sanığın 4733 sayılı Kanun’un 8/4 ile TCK’nın 52/2 ve 62. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis ve 2.400 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına karar verildiği, bu hükmün sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece suç tarihi ve ele geçen eşyanın niteliği itibarıyla sanığın eyleminin 4733 sayılı Kanun’un 8/4. maddesi kapsamında kaldığı, suçtan zarar görenin Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu olduğu, Gümrük İdaresinin davaya katılma hakkının bulunmadığı, mahkemece katılmasına karar verilmesinin anılan Kuruma kanun yollarını kullanma hakkını vermeyeceği, bu nedenle sanık hakkında 15.12.2011 tarihinde verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına yönelik itiraz hakkı bulunmayan Gümrük İdaresinin başvurusu üzerine itiraz mercisince itirazın kabulü ile kararın kaldırılmasına karar verilmesinin mümkün olmadığı ve itiraz üzerine verilen karara dayanılarak sanık hakkında mahkûmiyet kararı verilemeyeceği isabetsizliğinen hükmün bozulmasına karar verildiği, Yerel Mahkemenin ise 25.05.2016 tarihli ve 378-643 sayılı kararı ile Özel Daire bozma kararına direnerek bir önceki hüküm gibi sanığın mahkûmiyetine karar verdiği anlaşılan dosyada;
Suç tarihi ve ele geçen eşyanın niteliği itibarıyla suçtan zarar gören ve davaya katılma hakkı bulunan Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumunun duruşmalardan haberdar edilmediği gibi 15.12.2011 tarihli hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının da kendisine tebliğ edilmediği, suçtan zarar görmeyen ve kamu davasına katılma hakkı bulunmayan Gümrük İdaresi adına Hazine vekilinin söz konusu hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz hakkının bulunmadığı, bozma kararında da ifade edildiği gibi 15.12.2011 tarihli hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının suçtan zarar gören Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumuna tebliğ edilerek sonucuna göre hareket edilmesinin gerektiği, ancak Yerel Mahkemece bozma kararına yanlış anlam verilerek Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumunun dava ve duruşmalardan haberdar edildiği ve yeni bir hüküm kurulduğu anlaşıldığından Bandırma Ağır Ceza Mahkemesince verilen 12.01.2012 tarih ve 2012/15 değişik iş sayılı itirazın kabulü kararının hukuki değerden yoksun olduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının 24.12.2017 tarih ve 30280 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile kaldırılan Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu yerine müdahil kurum olarak kabul edilen Tarım ve Orman Bakanlığına tebliğ edilip sonucuna göre işlem yapılmak üzere Yerel Mahkmeye gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Gönen (...) Asliye Ceza Mahkemesinin 25.05.2016 tarih ve 378-643 sayılı direnme kararına konu mahkûmiyet hükmünün, 15.12.2011 tarih ve 157-274 sayılı hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararın Tarım ve Orman Bakanlığına (TAPDK) tebliğ edilip sonucuna göre işlem yapılması hususunun gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 07.12.2021 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.