Ceza Genel Kurulu 2021/126 E. , 2021/617 K.
Sanık ... hakkında bilinçli taksirle bir kişinin ölümüne neden olma suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sırasında, sanığın eyleminin kasten öldürme suçunu oluşturabileceği gerekçesiyle Bolvadin Asliye Ceza Mahkemesince verilen 16.10.2014 tarihli ve 435-272 sayılı görevsizlik kararı üzerine dosyanın gönderildiği Bolvadin Ağır Ceza Mahkemesince 18.12.2014 tarih ve 152-192 sayı ile; sanığın eyleminin bilinçli taksirle bir kişinin ölümüne neden olma suçunu oluşturduğu kabul edilerek sanığın TCK’nın 85/1, 22/3, 62/1 ve 63. maddeleri uyarınca 4 yıl 5 ay 10 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve mahsuba karar verilmiştir. Hükmün sanık müdafisi ve katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 01.11.2017 tarih ve 2180-8197 sayı ile;
“...Sanığın kastının öldürmeye yönelik olup eyleminin kasten öldürme suçunu oluşturduğunun gözetilmemesi,” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan Bolvadin Ağır Ceza Mahkemesince 19.01.2018 tarih ve 158-17 sayı ile; sanığın kasten öldürme suçundan TCK’nın 81/1, 62/1, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 25 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba hükmedilmiş, resen temyize tabi olan hükmün sanık ve müdafisi tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 08.07.2020 tarih, 1974-1706 sayı ve oy çokluğuyla hükmün onanmasına karar verilmiş,
Daire Üyeleri O. Erdim ve C. Topaktaş; 'Sanığın eyleminin bilinçli taksirle bir kişinin ölümüne neden olma suçunu oluşturduğu,' düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise; 13.12.2020 tarih ve 18263 sayı ile;
“...Alkollü olarak araç kullanan sanığın eyleminin bilinçli taksirle öldürme suçunu oluşturduğu,” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 18.03.2021 tarih ve 2-4515 sayı ile; itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın eyleminin nitelendirilmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
09.08.2014 tarihli olay yeri inceleme raporunda; “Bolvadin - Emirdağ kara yolu üzerinde bulunan Kemerkaya köyü, Zübeyde Hanım Caddesi üzerinde evlerine doğru seyir hâlinde ve yolun sağ tarafında yürümekte olan ... ve ... isimli şahısların karşısından siyah renkli, Bisan marka motosiklet ile gelen ...’ın her iki arkadaşın ortasına motosiklet ile girdigi ve ...'a çarpması sonucunda kazanın meydana geldiği, yolun parke taşlı yol olduğu, yol üzerinde ... ve ...'a ait evlerin birleşme noktasına denk gelen yol üzerinde motosikletin olduğu, motosikletin plakasız, siyah renkli ve Bisan marka olduğu, sol ön çamurluk, sol far ve sol dikiz aynasının kırılmış, anahtarının hâlen üzerinde ve göstergelerinin sıfırı gösterdiği görülmüştür. Motosikletin 1,4 metre arkasında 35x40 cm ebadında iki adet kan birikintisinin olduğu ve bu kan birikintisinin de 5,8 metre arkasında muhtemelen çarpma noktası olan yerde motosiklete ait sol on çamurluğun kırılmış parçasının olduğu,” bilgilerine yer verildiği,
09.08.2014 tarihli olay yeri inceleme ve ölü muayene tutanağında; “Bolvadin - Emirdağ yolu arasında bulunan Kemerkaya köyünün iç kısmına doğru sokak arasına girildiğinde çift taraflı bölünmemiş yolun sağ tarafında kazanın gerçekleştiğinin anlaşıldığı, olay yerine gidildiğinde olay yerinde, olay sırasında maktulün yanında bulunan tanığın da hazır olduğu, olayın nasıl gerçekleştiği sorulduğunda; yolun sağ tarafında ve kenarında birlikte yürüdüklerini, karşıdan yaklaşık 100-120 km hızla bir şahsın kendilerine doğru geldiğini, kendisinin kenara çekildiğini arkadaşının da kenara çekilmek istediğini, ancak motosikletin sol ön taraftan arkadaşına çarptığını ve arkadaşını yaklaşık 5- 6 metre sürüklediğini, daha sonra motosiklet durunca, motosikletin altında olan arkadaşı maktulü kaldırdığını belirttiği, olay yerinde yapılan gözlemde yolun sol tarafının sokak lambaları ile ışıklandırıldığı ancak çarpma noktasının yaklaşık 14 metre mesafesindeki sokak lambasının çalışmadığı, ancak yapılan gözlemde çarpma noktasına 26-27 metre mesafedeki çalışan ışık sayesinde olay yerinin kısmen aydınlandığı, olay yerinde yapılan gözlemde herhangi bir fren izine rastlanmadığı, motosikletin sol ön korkuluğunun tamamen kırıldığı sağ ön korkuluğun ise bir kısmının kırıldığı, olay yerine varıldığında maktulün hastaneye kaldırıldığı, alınan bilgiye göre ambulans gittiğinde şahsın olay yerinde eks olduğunun bildirildiği, baş bölgesinin incelenmesinde, yüz bölgesinin tamamına yakında kurumuş kan lekelerinin olduğu, cesedin ağız ve burnundan kan geldiği, dudak altı çene kısmından yaklaşık 3 cm'lik kemiğe kadar uzanan derin kesi olduğu, sağ ve sol kulaklardan kan geldiği gözlemlendi, alın kısmında herhangi bir kırığın gözlemlenmediği, ağzın yapılan incelemesinde sağ üst ve alt kısımdaki dişlerin tamamına yakınının olmadığı, bu dişlerin kırıldığı, baş tepe bölgesinin iki bölümünde 3 cm'lik iki kırığın kemiğe kadar uzanmış şekilde olduğu, yine bu bölgede kırıktan kaynaklı çökmenin olduğu ve kanın hâlen akmaya devam ettiği, baş bölgesinde bu sayılanlardan başkaca delici, kesici, ateşli, ateşsiz alet yaralanması, darp, cebir ve boğuşma izi olmadığı, boyun bölgesinin incelenmesinde; boyun bölgesinin elle yapılan kontrolünde boyun kırığının tespit edildiği, bu hâliyle cesedin kesin ölüm sebebi tespit edilebileceğinden klasik otopsi yapılmasına gerek yoktur. Cesedin tespit edilen bulgular ışığında kesin ölüm sebebi trafik kazası sonucu oluşan küt kafa travmasına bağlı solunum ve dolaşım yetmezliği sonucudur.” şeklinde tespitlere yer verildiği,
03.12.2014 tarihli bilirkişi raporunda; “Kazanın Kemerkaya köyü, Zübeyde Hanım Caddesi üzerinde meydana geldiği, keşif günü havanın açık, zeminin kuru, yolun iki yönlü, eğimsiz, düz yol olduğu, yol platform genişliğinin 7,2 metre, görüşün açık, yol zemininin parke olduğu, yolun sağ kısmında su kanalının bulunduğu, su kanalına bitişik 30 cm genişliğinde kaldırım için ayrılmış alan, yolun sol kısmında 1,5 metre genişliğinde kaldırım için ayrılmış alan bulunduğu, kazaya en yakın noktada bulunan elektrik direğinde aydınlatma olmadığı fakat onun yaklaşık 40 metre ön ve ardındaki direklerde aydınlatma bulunduğu, yol şerit çizgilerinin bulunmadığı, banket olmadığı ve herhangi bir trafik işaretinin bulunmadığı, 09.08.2014 tarihinde saat 01.15 sıralarında Kemerkaya köyü, Zübeyde Hanım Caddesi üzerinde meydana gelen ölümlü, yaralanmalı ve maddi hasarlı trafik kazasında; sürücü ...’ın sevk ve idaresindeki tescilsiz ve plakasız Bisan marka, 2014 model, siyah renkli motosikleti ile köy merkezi istikametine seyir hâlinde iken karşı yönden gelen trafiğe ayrılan yol kısmına geçerek yaya olarak gidiş istikametlerine göre yolun sağ kısmında birlikte yürümekte olan ... ile ...'dan, ...'a motosikletinin ön sol kısmı ile çarpması sonucu ölümlü, yaralanmalı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana gelmiştir. Bu trafik kazasının meydana gelmesinde tescilsiz ve plakasız motosiklet sürücüsü ...’ın trafiğin akışına uymayarak 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nunda yer alan 46/2-a ‘Aksine Bir İşaret Bulunmadıkça Araçlarını Gidiş Yönüne Göre Yolun Sağından Sürmemek’ ve platform genişliği 7,20 metre olan iki yönlü yolda, karşı yönden gelen trafiğe ayrılan yol bölümüne girerek 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nunda yer alan 84/1-c ‘Karşı Yönden Gelen Trafiğin Kullandığı Şerit Veya Yol Bölümüne Girme’ kuralını ihlal ettiği, ayrıca ...’ın kazadan yaklaşık 1 saat sonra 02.12’de alınan doktor raporunda 0,45 promil alkollü olduğu görülmektedir. Adli Tıp Kurumunun değerlendirmesinde 1 saatlik zaman diliminde vücuttan atılan alkol miktarı 0,15 promil kabul edilmektedir. Buna göre ...’ın kaza saatinde 0,59 promil alkollü olduğu öngörüldüğünden 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nunda yer alan 48/5 ‘0.20 promil üzerinde alkollü olarak hususi otomobil dışında kalan diğer araçları kullanmak.’ kuralını ihlal ettiği, tanık ...'ın ifadesinde ...'la birlikte yolun kenarında kol kola yürüdüklerini belirtmesi ve trafik kazası tespit tutanağında yer alan çarpma noktası dikkate alındığında, gidiş istikametlerine göre yolun sağ kısmından yürüdükleri anlaşılmaktadır. Yolun sağ kısmında yer alan su kanalının bitişiğindeki 40 cm genişliğindeki kaldırım için ayrılan alan, yayaların kullanımına uygun olmamakla birlikte yolun sol kısmında bulunan 1,50 metre genişliğindeki alan yayaların kullanımı için uygundur. Bu nedenle yaya ...’ın 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nunda yer alan ‘Yayaların uyacakları kurallar: Madde 68 Yayaların uyacakları kurallar aşağıda belirtilmiştir. a) Yayalar, aşağıda sayılan haller dışında, taşıt yolu bitişiğinde ve yakınında yaya yolu, banket veya alan varsa burada yürümek zorundadır. 1. Yönetmelikte belirtilen tedbirler alınmak şartı ile diğer yayalar için ciddi rahatsızlık verecek boyutta eşyaları iten veya taşıyan kişiler ile, taşıt yolunun en sağ şeridinden fazla kısmını işgal etmemek, gece ve gündüz görüşün az olduğu hallerde de imkân oranında tek sıra halinde yürümek şartı ile bir yetkili veya görevli yönetiminde düzenli şekilde yürüyen yaya kafileleri taşıt yolu üzerinde yürüyebilirler. 2. Yayaların yürümesine ayrılmış kısımların kullanılmasının mümkün olmaması veya bulunmaması hallerinde yayalar, bisiklet trafiğine engel olmamak şartı ile bisiklet yolunda bisiklet yolu yoksa taşıt yolu üzerinde, imkan oranında taşıt yolu kenarına yakın olmak şartı ile yürüyebilirler. 3. Her iki tarafında, yaya yolu ve banket bulunmayan veya kullanılır durumda olmayan iki yönlü trafiğin kullanıldığı kara yollarında yaya kafileleri dışındaki yayalar, taşıt yolunun sol kenarını izlemek zorundadır. kuralını ihlal ettiği görüş ve kanaatine varılmıştır.
Netice ve kanaat: Tescilsiz ve plakasız motosiklet sürücüsü ...'ın aracını gidiş yönüne göre yolun sağından sürmeyerek 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nunda yer alan 46/2-a ‘Aksine Bir İşaret Bulunmadıkça Araçlarını Gidiş Yönüne Göre Yolun Sağından Sürmemek’, karşı yönden gelen trafiğe ayrılan yol kısmına girdiğinden 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 84. maddesinde yer alan asli sürücü kusurlarından ‘Karşı Yönden Gelen Trafiğin Kullandığı Şerit Veya Yol Bölümüne Girme’ kurallarını ihlal ettiğinden ve 0,20 promil üzerinde alkollü iken motosiklet kullanarak 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nunda yer alan 48/5 ‘0,20 promil üzerinde alkollü olarak hususi otomobil dışında kalan diğer araçları kullanmak.’ maddesini ihlal ettiğinden asli kusurlu olduğu,
Yaya ...'ın ise yolun sol kısmında bulunan yaya kaldırımını kullanmadığından 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 68. Yayalar, taşıt yolu bitişiğinde ve yakınında yaya yolu, banket veya alan varsa burada yürümek zorundadır. maddesini ihlal ettiğinden tali kusurlu olduğu; yapılan olay yeri inceleme, ölçümler ve hazırlık dosyasının içeriğinin incelenmesinden anlaşıldığı,” ibarelerine yer verildiği,
Sanığın adli sicil kaydında, hakaret, tehdit, kasten yaralama, hırsızlık, yağma, nitelikli cinsel saldırı, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarına ilişkin kayıtlar bulunduğu,
Bolvadin (Kapatılan) Sulh Ceza Mahkemesinin 2014/167 esas sayılı dosyasından; sanık ...’ın köy kahvehanesinde okey oynarken oyuna müdahale ettiğini iddia ettiği ...’ı kahvedeki oyundan iki hafta sonra evine çağırıp sopayla vurarak kasten yaraladığı ve yaralandıktan sonra hastaneye giden Ergün’ü birden fazla kez telefonla arayarak hakaret ettiği gerekçesiyle hakkında dava açıldığı, maktul ...’ın 26.03.2014 tarihinde Kollukta bu olay ile ilgili olarak ‘bilgisine başvurulan’ sıfatıyla ifade verdiği, yapılan yargılama sonucunda sanığın her iki suçtan mahkûmiyetine karar verildiği, ...'ın beyanlarının da hükme dayanak yapıldığı,
Anlaşılmaktadır.
Katılan ... Cumhuriyet Başsavcılığında; “Maktul ... benim oğlum olur, olaydan yaklaşık üç gün önce oğlum benim yanıma gelerek şüpheli Bayram'ın kendisini rahatsız ettiğini, kendisine birkaç tane tokat attığını söyledi, ben de kendisine ‘Oğlum seni neden rahatsız ediyor’ diye sormama rağmen kendisi bana bir şey söylemedi, sadece oğlum olay günü gündüzleyin bana ‘Korkuyorum’ dedi, ben kendisine niye korkuyorsun diye sordum ancak bir şey söylemedi, olay tarihlerinde eşim hastanede yatıyordu, hem eşimin üzülmemesi hem de şüphelinin çevreden duyduğum kadarı ile tekin bir insan olmaması nedeniyle eşime bu durumu anlatmadım, ayrıca oğlumu Bayram isimli şahıs mahkemede devam eden bir ceza dosyası dolayısıyla şahit yazdırmış, bu durumu eşim öğrenince oğluma şahitlik yapması konusunda izin vermedi, bu olay haricinde oğlum ile şüpheli Bayram arasında benim bildiğim bir olay gerçekleşmemiştir. Olay nedeniyle Bayram isimli şahıstan şikâyetçiyim, ayrıca Bayram isimli şahıs komşumuz Orhan Uğur isimli şahsın evine de baskına geldikleri için kendisi de iyi bir insan olmadığı için şüpheliye bulaşmamak amacıyla bu durumu kolluk birimlerine bildirmedik, oğlum bilerek öldürülmüştür.”,
Ağır Ceza Mahkemesinde; “Ben olay günü evdeydim, o gün çocuğumun doğum günüydü, kutlama yaptık, bana 'Anne ben dolaşmaya gidiyorum.' dedi, olaydan 3-4 gün evvel ‘Anne ... beni sıkıştırıyor, bir iki sefer tokat attı.’ dedi, ben de kavga olur diye eşime söylemedim, çocuğuma da tembih ettim, uzak dur dedim, Oğlum düğüne gitmiş, dönüşte de bu olay olmuş, tokat atma sebebini oğlum bana söylemedi, benim oğlumu kasten öldürmüştür, bundan dolayı şikâyetçiyim, davaya katılmak istiyorum.”
Katılan ... Asliye Ceza Mahkemesinde; “Halilibrahim benim oğlum olur, benim olaya ilişkin görgüye dayalı bir bilgim yoktur, ancak sanığın savunmalarını kabul etmiyorum, çünkü kazanın gerçekleştiği yeri ben çok iyi biliyorum, sanığın beyan ettiği gibi virajı dönmesiyle oğluma çarpmış olması mümkün değildir, zira virajı döndüğü yer ile oğluma çarptığı nokta arasında en az 200 metre vardır, yol geniştir, oğluma gelip taksirle çarpmış olması mümkün değildir, oğlumu kasten öldürmüştür, sanık karıştığı bir olay nedeni ile oğlumdan kendi lehine beyanda bulunmasını istedi, oğlum da aleyhe beyanda bulunduğu için kin gütmektedir, bu nedenle olay günü oğluma gelip çarpmıştır, sanıktan şikâyetçiyim, davaya katılma talebim vardır, kesinlikte sanığın beyan ettiği şekilde oğlumla sanığın arkadaş olmaları gibi bir durum söz konusu değildir. Sanık oğluma tokat atmadığını söylemektedir, ancak gördüğünüz gibi ölen oğlumun pantolonunun üzerinde ayak izleri vardır, hiçbir kimse ölünün üzerindeki pantolonu ayak izi yapacak değildir, bu izler sanığın oğlumun üzerine çıkıp oğluma tokat attığını göstermektedir.”,
Ağır Ceza Mahkemesinde; “Ben olay tarihinde Afyonkarahisar Devlet Hastanesinde yatıyordum, sonradan duydum, benim oğlumu sürekli tehdit ediyormuş, ben de o gün hastanede olmam sebebiyle o gece oğlumu kasten öldürdü. Oğlum bana hiç söylemedi, yalnız eşime bir kez söylemiş, ben çevreden duydum, şikâyetçiyim, davaya katılma talebim vardır.”,
Tanık ... Kollukta; “09.08.2014 tarihinde saat 00.40 sıralarında Kemerkaya köyünde ... ve ben köy içerisinde yürüdüğümüz esnada karşıdan bir motosiklet hızlı bir şekilde geliyordu. Motosikleti kullanan ...’dı. Daha sonra motosikletin üzerimize hızlı bir şekilde geldiğini görünce, ben ‘Lan, lan!’ diye bağırarak yolun kenarına kendimi attım. Bu esnada ...'ın kullandığı motosiklet yanımda bulunan ...'a hızlı bir şekilde çarptı, çarpmanın etkisi ile ... ve motosiklet yaklaşık 7-8 metre beraber sürüklendi ve üzerinden motosiklet geçti, daha sonra motor durduğunda ... motosikletin üzerinde yatıyordu Ben önce Halilibrahim'in yanına gittim. ... ‘Motoru üzerimden al’ diye bağırınca ...’ı motorun altından çıkarttım. Ben ve ... birlikte Halilibrahim'in yanına gittik, Halilibrahim yan yatıyordu. ..., Halilibrahim’i sırtüstü çevirdi, bir- iki kez kendine gelmesi için Halilibrahim'e tokat vurdu. Halilibrahim titriyordu ve boğazından hırıltı sesi geliyordu, yüzü kanlar içerisinde idi. Daha sonra ben 112 Acil Servis’i telefonumla aradım. Çevreden gören köy halkı yanımıza geldiler, beni sakinleştirdiler, sonra beni olay yerinden korktuğum için uzaklaştırdılar, sonra ambulans olay yerine geldi. Ben tekrar Jandarmanın olay yerine gelmesi ile Jandarmanın yanına gittim, bu esnada ... olay yerinde yoktu, nereye gittiğini bilmiyorum, ...’ın benle ve ... arasında benim bildiğim kadarıyla herhangi bir husumet yoktu. ... bilerek üzerimize sürmüş olabilir ama neden yaptığını bilmiyorum. Ayrıca kazadan önce ... benle buluşmadan önce içki içmiş ama yanımda herhangi bir sarhoşluk belirtisi yoktu.”,
Cumhuriyet Başsavcılığında; “Halilibrahim ile şüpheli Bayram arasında olay tarihinden yaklaşık bir yıl önce bir kavga olayı olmuş, şüpheli maktule birkaç tokat atmış, bunun üzerine Halilibrahim benim yanıma geldi, bana ‘Ben bu Bayram'a ne yapayım' dedi, ben de kendisine 'Boş ver bir şey yapma' dedim, aradan bir hafta geçmişti ki Bayram bu kez benim yanıma geldi, bana birkaç tane tokat attı, bu olaylardan ötürü herhangi bir şikâyette bulunmadık. Ayrıca Bayram ile ... kavga etmişler, bu olaya da Halilibrahim tanık olmuş, Bayram da Halilibrahim'den 'Benim lehime tanıklık yapacaksın' diye sözler söylemiş, Halilibrahim de bunu kabul etmemiş, yaklaşık üç dört ay önce bu olay gerçekleşmiştir, maktul bu durumu annesi, babası ve benimle paylaştı ve bana ‘Mahkemeye şahitliğe gitmezsem ne olur?’ dedi, ben de kendisine ‘Bir şey olmaz’ dedim, zaten babası da tanıklığa yollamamış. Bayram bunun üzerine Halilibrahim'i her gördüğü yerde tehdit içeren sözler söylemiş, ancak ben bu olayların hiçbirine şahit olmadım, sadece Halilibrahim bana anlattı, bundan sonra herhangi bir olay gerçekleşmemişti. Olay günü akşamı ise Halilibrahim bir arkadaşının düğününe gitmiş, ben ise düğüne gitmedim, bir parkta oturuyordum, kendisini aradım, ‘Hadi gelmiyor musun?’ dedim, o da ‘Bir iki dakikaya kadar geliyorum’ dedi, saat 22.00 sıralarında yanıma geldi, biraz oturduktan sonra 00.00 sıralarında İbrahim ile birlikte biraz çevrede dolaşmak için kalktık, çevrede yürürken daha önceden tanıdığımız şüpheli Bayram'ı motosikleti ile arkamızdan gelip aynı yönümüze doğru geçtiğini gördük, biz bu sırada yolun kenarında kol kola girmiş yürüyorduk, bu sırada aradan 3-5 dakika geçmişti ki virajı dönen bir motosikletin yürüdüğümüz yoldan geldiğini gördük, motosikletli direkt üzerimize doğru yaklaşık 80-90 km hızla üzerimize doğru geliyordu, birden üzerimize doğru geldiğini fark edince ben arkadaşım Halilibrahim'in kolunu bırakarak yolun kenarına doğru kendimi attım ve birden çarpma sesi geldi, ayağa kalktığımda Halilibrahim'in yerde yattığını, Bayram'ın da motosiklet ile biraz daha ileriye sürünmüş olduğunu gördüm, ben yerden kalktım, Halilibrahim'in yanına vardım, Halilibrahim'den hırıltı sesi geliyordu, Bayram ile birlikte Halilibrahim'in yanına geldik, yüzüstü yatıyordu, sırtüstü çevirdik, boğazından hırıltı sesi geliyordu, Bayram da bu sırada Halilibrahim'e birkaç tokat attı ve ‘Sen hâlâ ölmedin mi o...çocuğu’ dedi, daha sonra ben çevreden yardım istedim, ... isimli şahsı gördüm, evi de yakın olduğu için evden su getirdi ve Halilibrahim'in yüzünü yıkadık, bu sırada Bayram da tir tir titriyordu, daha sonra çevreye toplanan vatandaşlar beni olay yerinden uzaklaştırdılar, şok hâlinde olduğum için sakinleşmemi istediler, daha sonra olay yerine geldiğimde Bayram'ı görmedim, benim olayla ilgili bilgim ve görgüm bundan ibarettir.”,
Asliye Ceza Mahkemesinde; “Olay günü arkadaşım Halilibrahim ile yürüyorduk, sanık motosikleti ile yanımızdan geçti gitti, aradan üç beş dakika geçti geçmedi karşımızdan virajı dönerek hızla üzerimize doğru gelmeye başladı, biz yolun kenarına doğru iyice çekildik, ancak sanık arkadaşım Halilibrahim’in üzerine doğru motoru sürdü, motor arkadaşıma çarptı birlikte biraz sürüklendiler, daha sonra arkadaşımın yerde kanlar içinde yattığını gördüm, boğazından hırıltı geliyordu, biraz ilerisinde de sanık ... motosikletin altında kalmış bir vaziyette yatıyordu, 'Motoru üzerimden kaldırın.' dedi. Gittim, motoru kaldırdım, birlikte Halilibrahim’in yanına vardık, sanık ...’in yüzüne birkaç tane tokat atıp ‘Sen hâlâ ölmedin mi, o.... çocuğu’ dedi, ben hemen ambulansı aradım, ambulansın gecikeceğini anlayınca çevreden araç aradım, bu sırada ... isimli arkadaşımla karşılaştım, ona olayı anlattım, daha sonra ben kötü olmayayım diye beni olay yerinden uzaklaştırdılar, ambulans gelmiş, Halilibrahim’i hastaneye kaldırmışlar, ayrıca olay yerinde ...’ı da daha sonra göremedim. Halilibrahim ile ... arasında ...’ın karıştığı bir kavga olayında Halilibrahim’in ... lehine tanıklıkta bulunmaması nedeni ile husumet vardır, olaydan bir sene önce Halilibrahim yanıma gelerek ‘Beni ... dövdü, ben de onu döveceğim’ dedi, ben de aile kavgasına dönmesin, boş ver dedim, olay kapandı, beni de aynı zamanlarda beni de dövmüştü, ben bu olayla ilgili şikâyette bulunmadım, benim tüm görgüm bilgim bundan ibarettir.” Jandarmada vermiş olduğu ifadesinin okunarak çelişki nedeniyle sorulması üzerine; “Ben o zaman vermiş olduğum ifademde sanığın çevrede belalı biri olarak biliniyor olması nedeni ile korktuğumdan ve biraz da bu olayın şoku ile öyle ifade vermiştim, şu an ve savcılıkta vermiş olduğum ifadelerim doğrudur, onlara itibar edilsin.”,
Ağır Ceza Mahkemesinde; “... benim arkadaşım olur, düğün yerinde buluştuk, düğün bittikten sonra yürümeye başladık, düğün salonundan aşağıya doğru yürüyorduk, bir ara yanımızdan ...'ın motoru ile aşağıya doğru geçtiğini gördüm, sonra 3 veya 5 dakika sonra geri döndü, daha sonra virajdan döndü, motoru toparladı, yönünü doğrulttu daha sonra bizi gördü ve bizim üzerimize doğru geldi, ben 'Bu nasıl geliyor?' dedim, kendimi kaldırıma doğru attım, kafamı çevirdiğimde de ‘Çat!’ diye bir ses geldi, ben kilitlendim kaldım, şoka girdim, arkamı döndüğümde Halilibrahim yerde yatıyordu, ... da motor ile birlikte sürüklendi kaldırıma vurdu, arkadaşım tam yanımda idi, bayağı bir uzaklaşmış geriye doğru yere düşmüştü. Motorun geçtiği sırada başka bir araç yoktu, kimse yoktu, daha sonra Halilibrahim'in yanına gittim, hırıltılı nefes alıyordu, uyandırmaya çalıştım, ağzından, yüzünden kafasından kan akıyordu, bu arada da ‘Benim üzerimden motoru alın’ diye ses geliyordu, bunun üzerine şokla Bayram'ın yanına gittim, motoru kaldırdım, Halilibrahim'in yanına beraber gittik, Halilibrahim yan yatıyordu, Bayram bir iki tane tokat attı, ‘Sen ölmedin mi o... çocuğu’ dedi, ben o sırada aklıma ambulans geldi, ambulansı aradım, sesimden ve konuşmamdan dolayı beni anlayamadılar, ben Kemerkaya köyü diyorum, onlar Dereköy anlıyorlardı, bunun üzerine kahveye gittim, kahveye giderken arkadaşım ... ile karşılaştım, olay yerinden fazla uzaklaşmamıştım, ...'a ‘Halilibrahim ölüyor, koş yetiş’ dedim, kahveye doğru koştum, yolda gördüğüm herkese haber verdim, daha sonra olay yerine vardığımda ... orada yoktu, olay yerinde benden sonra ilk gelen ...'dır. Ben karakolda ambulansı aradığım saati telefondan baktığımda 00.40 yazıyordu, olay da bundan 3-5 dakika önce olmuş olabilir. Beni kahveden karakola götürdüklerinde ‘Komutanım ben şoktayım hiçbir şey hatırlamıyorum’ dedim, ancak yine de ifademi aldılar, ben de Halilibrahim'in öldüğünü bilmiyordum, bir an önce yanına hastaneye gitmek istiyordum, ... belalı birisidir, ben de bir garip annem ile birlikte yaşıyorum, ben aslında orada korktum, orada söyleyemedim, orada bir iki tokat vurup ‘Sen ölmedin mi o..çocuğu’ deyince ben yine şoka girdim, ben bunları korktuğum için söyleyemedim, aralarında husumet olduğu o an aklıma gelmedi, yaklaşık 1 sene önce ..., Halilibrahim'i dövmüştü, neden dövdüğünü bilmiyorum, Halilibrahim gelip bana anlatmıştı, ben de uğraşmayalım kapatalım dedim, olay olmadan 3-5 ay önce sanık ... başka birisi dövmüş, Halilibrahim de o sırada oradaymış, Halilibrahim'i şahit yazdırmış, Halilibrahim şahitlik yapmak istemedi, ancak şahitlik yapıp yapmadığını bilmiyorum, daha sonra Bayram'ın tekrar üzerine gelip gelmediğini bilmiyorum, ilk ifademde korktuğum için bunları söyleyememiştim. Halilibrahim bana bir sene önceki tokat atma olayını anlatmıştı, tehdit edildiğini anlatmadı, ben o ifademde de bahsetmiştim, sanık önce yolu doğrulttu motoru toparladı daha sonra bizim üzerimize sürdü, bu şekilde söylemiştim, niye yazılmadı bilmiyorum. Asliye Ceza Mahkemesinde de aynı şekilde söylemiştim, önce yolu doğrulttu, sonra üzerimize sürdü.”,
Tanık ... Ağır Ceza Mahkemesinde; “O gün ben evde yatıyordum, evim olay yerine uzaktır, ertesi gün sabah duydum, Bayram ile 3 yıllık samimi arkadaşlığım vardır. Yalnız bu olaydan 15 gün önce biz Bayram ile köyde geziyorduk, Halilibrahim ile İbrahim karşımızdan geliyordu, bana Halilibrahim'i kastederek ‘Bu çocuk çok havalı , bir gün bunun defterini dürerim, sen de duyarsın’ dedi, ben bunu şaka olarak algıladım, önemsemedim, Bayram ile aramızda şaka sözleri çok söyleriz, Halilibrahim ile Bayram devamlı birbirlerine zıt gidiyorlardı, benim sayemde bir muhabbetleri olmuştu, bir yıl bir muhabbet kurmuşlardı, 1 yıl sürekli beraber gezmiştik, ben askere gitmeden önceydi, 2010 yılıydı, 2012 yılında askerden döndükten sonra 'Sen de bunun yanında gezersen işin rast gitmez, ben ayrıldım' dedi, benim yanımda ikisi arasında herhangi bir kavga, tartışma olmadı. Ben sadece Bayram'ın üstünlük kurma, Halilibrahim'in de dik konuşmasından dolayı arkadaş olarak geçinememesini biliyorum, bir ara ... bana ‘Halilibrahim ifadesinden vazgeçsin, yoksa sonu kötü olur’ dedi, bu olay ...'ın ... ile kavga olayıdır, ben de H. İbrahim'e söyledim, 'İfadenden vazgeç' dedim, o da 'Zaten ben ifade vermedim' dedi. Sanığa bunu söyledim, o da 'Tamam' dedi.”;
18.12.2017 havale tarihli dilekçesinde ise; 'Mahkemede verdiğim ifade doğru değildir. Verdiğim ifadeden dolayı pişmanım. Mahkeme ve duruşmalara katılmak istemiyorum.';
Tanık ... Kollukta; “Ben ... ve ...’ı köylüm olduğundan dolayı tanırım. 09.08.2014 tarihinde saat 00.30 sıralarında ben evden bakkala gitmek için çıktım. Kazanın olduğu yere geldiğimde gürültüyü duydum ve kaza yerine geldim. Kazanın nasıl olduğunu görmedim. Ben daha sonra hemen kazanın olduğu yere gittim. Yerde ... yatıyordu. ... ise olay yerinde ambulansı arayın diye bağırıyordu. Ben hemen Halilibrahim’in bilincini kontrol ettim, Halilibrahim inliyordu. Ben de dili boğazına kaçmasın diye çenesini açmaya çalıştım fakat çenesi kilitlenmişti. Sonra ben eve giderek evden kova ile su getirip Halilibrahim’in yüzünü yıkadım. Sonra olay yerine köylüler geldi ve Halilibrahim’in öldüğünü anladık. Ben olaydan korktuğum için eve gittim ve bir daha o gece evden çıkmadım. ... ve ...’ın daha önceden aralarında husumet olup olmadığını bilmiyorum. Benim köylülerden duyduğum ...’ın kasıtlı olarak çarptığıdır.”,
Asliye Ceza Mahkemesinde; “Kaza olmuştu, ben bakkaldaydım, bakkaldan çıktım, ... 'Ambulans' diye bağırıyordu, eve gittim, su getirdim, dili falan kilitlenmişti, ben dilini çıkartmaya çalıştım, daha sonra ben ambulansı aradım, ben olay yerinden ayrıldım, ambulans gelmiş, ancak ben görmedim, ... ile ... arasında husumet olup olmadığını net olarak bilmiyorum, ancak aralarında bir tartışma olduğunu duymuşluğum vardır, bana ..., ...’ın Halilibrahim’e kasıtlı çarptığını söyledi, başka da kimseden böyle bir şey duymadım. Ben o kalabalıkta birçok insan sesini duydum, ...’ın ‘Ambulansı arayın’ diye bağırıp bağırmadığını bilmiyorum, Jandarmada neden öyle ifade verdiğimi bilmiyorum.”,
Ağır Ceza Mahkemesinde; “O gün ben kahvede çalışıyordum, olay yeri kahveye yakındır, bakkala deterjan almaya gitmiştim, ‘Çat!’ diye bir ses geldi, ben koşa koşa sesin geldiği yere gittim, ... 'Ambulans' diye bağırıyordu, ben hemen koşa koşa eve gittim, su aldım, geri geldim, ... orada mıydı hatırlamıyorum, yerde yatanlar haricinde kimseyi hatırlamıyorum, Halilibrahim'in yüzüne su döktüm, dilini boğazından çıkaracaktım, çenesi kilitlenmişti, olay yerinde kıyıya çekildim, babamı aradım, o sırada ... oralarda dolanıyordu, Bayram o sıralar bir şeyler konuşuyordu ancak ne dediğini duymadım, ...'ın Halilibrahim'e vurması küfretmesine şahit olmadım, ben Halilibrahim ile ilgilendiğim için ne dediğini de anlayamadım. Köyde kahvemiz var, orada kahvede müşterilerin böyle bir husumet konuştuklarını duydum, olaydan önce de olaydan sonra da böyle konuşmalara şahit oldum, ancak ne olduğunu bilmiyorum.”,
Şeklinde beyanda bulunmuşlardır.
Sanık ... Kollukta; “09.08.2014 tarihinde saat 23.00’e kadar Kemerkaya köyünden Neşet Dağkaya isimli köylümüzün düğünündeydim, düğünde daha önceden köydeki tekel bayisinden aldığım bir tane birayı düğün yerinin yakınlarında içtim, onun haricinde hiç içki içmedim. Daha sonra saat 24.00 sıralarında düğün yerinden ayrılarak motosikletimle köyün İncedere mevkisinde bulunan ağılımızdaki hayvanlarıma bakmak için giderken yolda motosikletin benzininin bitmek üzere olduğunu fark ettim. Geriye köyün yanında bulunan petrolden motosiklete benzin almak için gittiğimde benzin pompasının arızalı olmasından dolayı benzin alamadım. Benzin alamadığım için motosikletin hayvan ağılına kadar beni götürmeyeceğini düşündüğüm için ağıla gitmekten vazgeçtim ve köyde bulunan evimize gitmek için petrolden ayrıldım. Petrolden motosikletim ile arka yoldan köyün ana caddesine döndüm ve bir ara yoldan ana caddeye çıktıktan birkaç saniye içinde tam olarak ne olduğunu anlamadan yolun ortasından bana doğru gelmekte olan ... ve ...’ı gördüm. Köşeyi dönmem ile onlarla karşılaşmam arasında birkaç saniye geçti ve yolun ortasından bana doğru gelmekte olan ...’a motosiklet ile çarptım. Motosiklet ile çarpınca motosiklet yan yattı, ben motosikletin altında kaldım. Tam olarak kazanın nasıl olduğunu anlamadım ancak ... benim başıma geldi ve beni ayağa kaldırdı. Ben ayağa kalkınca yolun ortasında ...’ın yolun ortasında yatmakta olduğunu gördüm ve İbrahim ile birlikte onun başına gittiğimizde hâlen yaşıyordu. İbrahim 112’yi aradı, ben de 156 Jandarmayı aradım kazayı bildirmek amacı ile. Olay yerine çevreden köylülerimiz gelmeye ve kaza yeri kalabalıklaşınca orada bulunanlar bir tatsızlık çıkar diyerek beni eve gönderdiler. Daha sonra evde beklerken Jandarmalar geldi ve motosiklet ile çarptığım ...’ın vefat etmiş olduğunu öğrendim. Bu kazada kesinlikle benim kastım yoktur. Motosiklet ile ...’a çarpmam esnasında benim motosikletimin hızı 45-50’yi geçmezdi çünkü çarpmadan bir iki saniye önce virajı dönmüştüm. Viraja girerken de olabildiğince yavaş gidiyordum. Eğer hızım çok olsaydı zaten virajı dönemezdim ve takla atardım. Olan olaylardan dolayı çok üzgünüm, vefat eden ... ve yanındaki ... da benim samimi olduğum yakın arkadaşımdı. Ben düğün yerinde bir tane bira içerken onlar da benim yan tarafımda içki içiyorlardı. Petrolden dönerken de yolun tam ortasından geliyorlardı.”,
Cumhuriyet Başsavcılığında; “Olay günü kendi sevk ve idaremdeki motosikletle çarpma noktasından yaklaşık 8-10 metre mesafedeki keskin virajı aldıktan sonra daha önceden tanıdığım Halilibrahim ve ...'ın karşıdan yolun ortasından bana doğru geldiğini fark ettim, Halilibrahim yolu ortalamıştı, tanık ise yolun kenarında olan kısımda yürüyordu, ancak çarpmadan önce maktul ve tanık kaçamadılar, benim de süratim yaklaşık saatte 45-50 km idi, maktul veya tanıkla daha önceden herhangi bir husumetim söz konusu değildir, düğün olduğu için bir tane bira içtim, bu nedenle biraz alkollü idim. Ben virajı döndükten sonra nasıl olduğunu anlayamadığım bir şekilde birkaç saniye içerisinde maktule çarptım. Üzerime atılı suçlamaları yukarıda bahsettiğim şekilde kabul ediyorum.”,
Tutuklanması talebiyle sevk edildiği Sulh Ceza Hâkimliğinde; “Ben olayla ilgili olarak Cumhuriyet savcılığında ifademi vermiştim, bu ifademi aynen tekrar ederim, olay günü akşam düğün vardı, düğünde biraz takıldım, orada bir adet bira içtim, oradan hayvanlarıma bakmak için yola çıktım, petrole uğradım, petrolden çıktıktan sonra saat yaklaşık gece 01.00 sıralarında Kemerkaya köyünün içindeyken virajı dönünce birden maktul ... ile ...'ı fark ettim, fark etmem ile beraber birkaç saniye içerisinde ben ...'a motosikletimle çarptım, çarpmanın etkisiyle ben de yaralandım, yol parke taşı döşeli yoldu, çarptığım yer yolun orta kısmına yakın benim seyir istikametime göre solumdaydı, ben motosikleti alalı 20 gün olduydu, maksimum hızı 80'dir, ben çarptığımda hızım 45-50'yi geçmezdi, ... zaten benim köylümdür, aramızda herhangi bir husumet yoktur, başka bir diyeceğim yoktur.”,
Asliye Ceza Mahkemesinde; “Olay tarihinde eve gidiyordum, petrolden benzin alacaktım, istasyonda benzin yokmuş, geri döndüm gidiyordum, karşıma çıktı, ben ne olduğunu anlayamadım, kaza oldu, motosiklet üzerime düştü, ... gelip motosikleti üzerimden aldı, daha sonra İbrahim ile birlikte Halilibrahim’in yanına gittik, Halilibrahim nefes alıp veriyordu, ...’ın telefonuyla ambulans çağırdık, ambulans gelmeden bir arkadaşım gelip olay çıkmaması için beni alıp evime götürdü, olay günü alkollü idim, aramızda ...’la aramızda herhangi bir husumet yoktur, daha önce yaşadığım bir kavga olayı ile ilgili Halilibrahim mahkemeye gelip tanıklık yapmıştı, aramızda husumet yoktu, devamlı konuşuyorduk, kesinlikle olay günü soruşturma aşamasında ...’ın ifade ettiği gibi önce yanlarından geçip daha sonra karşılarından gelip çarpmışlığım yoktur, ilk kez karşılarından geldiğimde maktul ile tanığı gördüm.”,
Ağır Ceza Mahkemesinde; “Daha önceki ifademi aynen tekrar ederim, maktul ile aramızda herhangi bir husumet yoktur, ben motosikleti olaydan 1 ay önce almıştım, daha önce motosiklet kullanmamıştım, olay günü de düğüne gittim, 1 bira ve 1 bardak da viski içtim. Daha sonra motora bindim, yayladaki evimize gidiyordum, petrol istasyonuna gittim, orada benzin yokmuş, geri döndüm, Kemerkaya'daki evime gitmeye karar verdim. Orada keskin bir viraj vardı, döndükten sonra ...'ın beni motosikletin altından çıkardığını hatırlıyorum. Başka bir şey hatırlamıyorum, kesinlikle çarpma anını hatırlamıyorum. Kesinlikle indikten sonra tokat atmadım. Ben olaydan sonra ...'ı aradım. ‘Ben kaza yaptım, hemen gel’ dedim, o hemen geldi, 100-150 metre ileride idi. Erdoğan Erbilgin de kahvede imiş, hemen geldi. ...'dan sonra bu ikisi olay yerine geldi. Kesinlikle kasten çarpmadım. Suçlamayı bu şekilde kabul etmiyorum.”,
Şeklinde savunmada bulunmuştur.
Uyuşmazlık konusunda isabetli bir hukuki çözüme ulaşılabilmesi bakımından, 'doğrudan kasıt', 'olası kasıt', 'taksir' ve 'bilinçli taksir'e değinilerek, birbirlerinden ayırdedici ölçütlerin ortaya konulması gerekmektedir.
5237 sayılı TCK'nın 'Kast' başlıklı 21. maddesi;
'(1) Suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır. Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir.
(2) Kişinin, suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi halinde olası kast vardır. Bu halde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda müebbet hapis cezasına, müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi yıldan yirmibeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur; diğer suçlarda ise temel ceza üçte birden yarısına kadar indirilir' şeklinde düzenlenerek, maddenin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde doğrudan kast, ikinci fıkrasının birinci cümlesinde de olası kast tanımlanmıştır.
Olası kastın tanımlandığı TCK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasının gerekçesinde; “...Olası kast durumunda suçun kanuni tanımında yer alan unsurlardan birinin somut olayda gerçekleşebileceği öngörülmesine rağmen, kişi fiili işlemektedir. Diğer bir deyişle, fail unsurların meydana gelmesini kabullenmektedir. Mevzuatımıza giren yeni bir kavram olan olası kastla ilgili uygulamadan bazı örnekler vermek yararlı olacaktır.
Yolda seyreden bir otobüs sürücüsü, trafik lambasının kendisine kırmızı yanmasına rağmen, kavşakta durmadan geçmek ister; ancak kendilerine yeşil ışık yanan kavşaktan geçmekte olan yayalara çarpar ve bunlardan bir veya birkaçının ölümüne veya yaralanmasına neden olur. Trafik lambası kendisine kırmızı yanan sürücü, yaya geçidinden her an birilerinin geçtiğini görmüş; fakat, buna rağmen kavşakta durmamış ve yoluna devam etmiştir. Bu durumda otobüs sürücüsü, meydana gelen ölüm veya yaralama neticelerinin gerçekleşebileceğini öngörerek, bunları kabullenmiştir.
Düğün evinde törene katılanların tabancaları ile odanın tavanına doğru ardı ardına ateş ettikleri sırada, bir kişinin aldığı alkolün de etkisi ile elinin seyrini kaybetmesi sonucu, yere paralel olarak yaptığı atışlardan bir tanesinden çıkan kurşun, törene katılanlardan birinin alnına isabet ederek ölümüne neden olur. Bu örnek olayda kişi yaptığı atışlardan çıkan kurşunların orada bulunan herhangi birine isabet edebileceğini öngörmüş; fakat, buna rağmen silâhıyla atışa devam etmiştir. Burada da fail silâhıyla ateş ederken ortaya çıkacak yaralama veya ölüm neticelerini kabullenmiştir.
Verilen bu örneklerde kişinin olası kastla hareket ettiğinin kabulü gerekir.” şeklinde açıklamalara yer verilmiş ve olası kasta ilişkin örnek olaylar gösterilmiştir.
Buna göre, doğrudan kasıt; öngörülen ve suç teşkil eden fiili gerçekleştirmeye yönelik irade olup kanunda suç olarak tanımlanmış eylemin bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi ile oluşur. Fail hareketinin kanuni tipi gerçekleştireceğini bilmesi ve istemesi hâlinde doğrudan kasıtla hareket etmiş olacak, buna karşın işlemiş olduğu fiilin muhtemel bazı neticeleri meydana getirebileceğini öngörmesine ve bu neticelerin gerçekleşmesini mümkün ve muhtemel olarak tasavvur etmesine rağmen muhtemel neticeyi kabullenerek fiili işlemesi hâlinde olası kast söz konusu olacaktır.
Olası kasıt ile doğrudan kasıt arasındaki farkı ortaya koyan en belirgin unsur, doğrudan kasıttaki bilme unsurudur. Fail hareketinin kanuni tipi gerçekleştireceğini biliyorsa doğrudan kasıtla hareket ettiğinin kabulü gerekmektedir. Yine failin hareketiyle hedeflediği doğrudan neticelerle birlikte, hareketin zorunlu veya kaçınılmaz olarak ortaya çıkan sonuçları da, açıkça istenmese dahi doğrudan kastın kapsamı içinde değerlendirilmelidir. Belli bir sonucun gerçekleşmesine yönelik hareketin, günlük hayat tecrübelerine göre diğer bir kısım neticeleri de doğurması muhakkak ise, failin bu sonuçlar açısından da doğrudan kasıtla hareket ettiği kabul edilmelidir.
Olası kastı doğrudan kasıttan ayıran diğer ölçüt; suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşmesinin muhakkak olmayıp muhtemel olmasıdır. Fail, böyle bir durumda muhakkak değil ama, büyük bir ihtimalle gerçekleşecek olan neticenin meydana gelmesini kabullenmekte ve 'olursa olsun' düşüncesi ile göze almakta; neticenin gerçekleşmemesi için herhangi bir çaba göstermemektedir. Olası kastta fiilin kanunda tanımlanan bir sonucun gerçekleşmesine neden olacağı muhtemel görülmesine karşın, bu neticenin meydana gelmesi fail tarafından kabul edilmektedir.
5237 sayılı TCK'nın hazırlanmasında esas alınan suç teorisinde 'kanunda tanımlanmış haksızlık' olarak ifade edilen suç; kural olarak ancak kastla, kanunda açıkça gösterilen hâllerde ise taksirle de işlenebilir. İstisnai bir kusurluluk şekli olan taksirde, failin cezalandırılabilmesi için mutlaka kanunda açık bir düzenleme bulunması gerekmektedir. 5237 sayılı TCK'nın 22/2. maddesinde taksir; 'dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir' şeklinde tanımlanmıştır.
Taksirli suçlarda, gerek icrai, gerekse ihmali hareketin iradi olması ve meydana gelen neticenin öngörülebilir olması gerekmektedir. İradi bir davranış bulunmadığı takdirde taksirden bahsedilemeyeceği gibi, öngörülemeyecek bir sonucun gerçekleşmesi hâlinde de failin taksirli suçtan sorumluluğuna gidilemeyecektir.
Sonucun gerçekleşmesinde mağdurun taksirli davranışının da etkisinin olması hâlinde, diğer taksirli davranış nedensellik bağını kesmediği sürece bu durum, failin sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı gibi, taksirin niteliğini de değiştirmeyecektir. Türk Ceza Kanunu'nda kusurun derecelendirilmesi suretiyle herhangi bir ceza indirimi söz konusu olmadığından, bu hâl ancak temel cezanın tayininde dikkate alınabilecektir.
Türk Ceza Kanunu'nda taksir; 'basit' ve 'bilinçli' taksir olarak ikili bir ayrıma tabi tutulmuş, 22. maddesinin üçüncü fıkrasında bilinçli taksir; 'kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi' şeklinde tanımlanmış, bu hâlde taksirli suça ilişkin cezanın üçte birden yarıya kadar arttırılacağı öngörülmüştür.
Basit taksir ile bilinçli taksir arasındaki ayırdedici ölçüt; taksirde failin öngörülebilir nitelikteki neticeyi öngörmemesi, bilinçli taksir hâlinde ise bu neticeyi öngörmüş olmasıdır.
Bilinçli taksirde gerçekleşen sonuç, fail tarafından öngörüldüğü hâlde istenmemiştir. Gerçekten neticeyi öngördüğü hâlde, sırf şansına veya başka etkenlere, hatta kendi beceri veya bilgisine güvenerek hareket eden kimsenin tehlikelilik hâli, bunu öngörememiş olan kimsenin tehlikelilik hâli ile bir tutulamayacaktır. Neticeyi öngören kimse, ne olursa olsun bu sonucu meydana getirecek harekette bulunmamakla yükümlüdür.
Türk Ceza Kanunu'nun 21. maddesinin ikinci fıkrasında; 'kişinin, suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi' şeklinde tanımlanıp başkaca ayırıcı unsura yer verilmeyen olası kast ile aynı Kanun'un 22. maddesinin üçüncü fıkrasında; 'kişinin, öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi halinde bilinçli taksir vardır' biçiminde tanımlanan bilinçli taksirin karıştırılacağı hususu öğretide dile getirilmiş, kanun koyucu da madde metninde yer vermediği 'kabullenme' ölçüsünü aynı maddenin gerekçesinde; 'olası kast halinde suçun kanuni tanımında yer alan unsurlardan birinin somut olayda gerçekleşeceği öngörülmesine rağmen, kişi fiili işlemektedir, diğer bir deyişle, fail unsurların meydana gelmesini kabullenmektedir' şeklinde açıklamak suretiyle, olası kastı bilinçli taksirden ayıracak kıstası ortaya koymuştur.
Olası kasıtla bilinçli taksiri ayırdetme konusunda doktrinde “Her ikisi arasındaki ayrımı belirlemek bakımından Frank formülü uygulanmalıdır. Buna göre eğer ‘öyle veya böyle fail her hâlde hareketi gerçekleştirirdi’ diyebiliyorsak olası kast; ‘neticenin gerçekleşeceğini bilseydi hareketi gerçekleştirmeyecekti’ diyebiliyorsak bilinçli taksirden söz edilir...Her ikisi arasında bir ayrım yapılabilmesi için her somut olay bakımından failin ayrıca neticeyi göze almış, kabullenmiş sayılıp sayılamayacağı yönünde bir değerlendirme yapılması zorunlu görünmektedir” şeklinde görüşler mevcuttur (Bahri Öztürk-Mustafa Ruhan Erdem, Uygulamalı Ceza Hukuku ve Güvenlik Tedbirleri Hukuku, Seçkin Akademik ve Mesleki Yayınlar, 17. Baskı, Ankara 2017, s. 303-304.).
Öngörülen muhtemel neticenin meydana gelmesine kayıtsız kalınması durumunda olası kasıt, öngörülen muhtemel neticenin meydana gelmesinin istenmemesine rağmen neticenin meydana gelmesinin engellenemediği ahvalde bilinçli taksir söz konusu olacaktır. Diğer bir deyişle, failin neticeyi istememekle beraber neticenin meydana gelmesinin muhtemel olduğunu bilmesine rağmen duruma kayıtsız kalarak hareketini sürdürmek suretiyle muhtemel neticeyi kabullenmesi durumunda olası kasıt, failin neticeyi öngörmesine rağmen becerisine, şansına, tecrübesine ya da başka bir etkene güvenip neticenin meydana gelmeyeceğine inanarak gerektiğinde muhtemel neticenin gerçekleşmemesi için gerekli önlemleri de almak suretiyle hareketini sürdürmesi hâlinde ise bilinçli taksir söz konusu olacaktır.
Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
30 yaşındaki sanık ...’ın Afyon ilinin Bolvadin ilçesine bağlı Kemerkaya köyünde ikamet ettiği, çobanlık yaptığı, bekâr olduğu, adli sicil kaydında hakaret, tehdit, kasten yaralama, hırsızlık, yağma, nitelikli cinsel saldırı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarına ilişkin çok sayıda kayıt bulunduğu, 23 yaşındaki maktul ...’ın da aynı köyde ikamet ettiği, sanık ve maktulün 09 Ağustos 2014 tarihinde köyde yapılan düğün eğlencesine katıldıkları ve ayrı yerlerde oturarak alkol aldıkları, saatin ilerlemesi ile maktulün düğün yerinden ayrıldıktan sonra yakın arkadaşı tanık ... ile buluşup saat 00.40 sıralarında köy içerisinde İbrahim ile kol kola dolaşmaya başladığı, sanık ...’ın da düğün yerinden ayrıldıktan sonra motosikletine binerek kendi beyanına göre hayvanlarına bakmak için köyün dışına gitmeyi kararlaştırdığı, depoda yeterli benzin olmadığı için önce benzin istasyonu yönüne giden sanığın yolda kol kola yürüyen maktul ile arkadaşı tanık İbrahim’i geçtikten yaklaşık beş dakika sonra, yaklaşık 120 metre uzaktaki virajı dönüp geri geldiği, yolun sağ tarafını terk ederek, bu kez karşı yönden gelmekte olan maktul ve tanığın yürüdükleri 7,2 metre genişliğinde ve aydınlatılmış yolun sol tarafına girdiği, sanığın sevk ve idaresindeki motosikletin maktule çarpması ile baş ve boyun bölgesinden yaralanan maktulün olay yerinde hayatını kaybettiği, olay saatinden yaklaşık 1 saat sonra yapılan ölçümde sanığın 0,45 promil alkollü olduğunun belirtildiği, sanığın aşamalarda, benzin alamayınca evine dönmek üzere ana caddeye çıktığında kendisine doğru gelmekte olan maktul ve tanığı gördüğünü, yol ortasından gelmekte olan maktulü görmesiyle çarpması arasında az bir süre olduğunu, maktul ile aralarında husumetin bulunmadığını beyan ettiği, olayın tek görgü tanığı ...'ın ise Cumhuriyet savcılığında ve kovuşturma aşamasındaki istikrarlı beyanlarında, sanık ile maktul arasında, sanığın ... ile yargıya yansıyan tartışmasına ilişkin maktulün sanık lehine tanıklık yapmaması nedeniyle husumet bulunduğunu, olaydan önce de başka nedenlerle sanığın maktule tokat attığını, sanığın motosikleti doğrudan üzerilerine sürdüğünü, sanığın üzerilerine geldiğini fark edince kendisini yolun kenarına attığını, ayağa kalktığında maktulün yerde yattığını gördüğünü, sanık ile birlikte maktulün yanına giderek maktulü sırtüstü çevirdiklerini, sanığın bu sırada maktule birkaç kez tokat attığını ve ''Sen hâlâ ölmedin mi or.spu çocuğu'' dediğini beyan ettiği, kolluk kuvvelerince yapılan araştırma sonucu düzenlenen 14.08.2014 tarihli tutanak ile sanık ile ölen arasında husumetin bulunduğunun bildirildiği, olay yeri inceleme raporunda fren izine rastlanılmadığının belirtildiği anlaşılan olayda;
Sanıkla maktul arasında, tanık anlatımları ve Kolluk tarafından tutulan tutanakla da sabit olduğu şekilde husumet bulunması, olayın tek görgü tanığı ...’ın Cumhuriyet savcılığında ve kovuşturma aşamasında istikrarlı olarak belirttiği üzere, sanığın sevk ve idaresindeki motosikleti, iyi aydınlatılmış yolda, yolun solundan yürüyen maktulü görmesine rağmen, maktulün üzerine doğru hızla sürmesi, motosikletin maktulü 7 metre kadar sürüklemesi, “Sanığın öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi,” hâli olarak tanımlanan bilinçli taksirin şartlarının oluştuğuna ilişkin, maktulü gördükten sonra sanığın hızını azaltma, frene basma, şerit değiştirme gibi neticeyi istemediğine ilişkin herhangi bir davranış sergilemediği gibi, çarpmanın tesiri ile baş ve boyun kemikleri kırılarak olay yerinde kan içinde yatan maktulü tokatlayarak “Sen hâlâ ölmedin mi or..spu çocuğu” şeklinde sözler sarf etmesi bir bütün hâlinde değerlendirildiğinde; sanığın kasten öldürme suçunun kanuni tanımındaki unsurları bilerek ve isteyerek gerçekleştirdiği, sanığın katılanlar ve bir kısım tanıklarca tarif edilen olumsuz kişiliğinden de çekinen tanık ...'ın olayın tesiri altında iken gece saat 03.00 sıralarında alınan ilk ifadesinde bazı hususları belirtmemiş olmasının aşamalardaki diğer beyanlarındaki istikrar gözetildiğinde bir çelişki oluşturmadığı gibi tanığın beyanlarına itibar edilmemesini gerektirmediği, bu şekilde sanık ...'ın maktul ...’ı kasten öldürdüğü kabul edilmelidir.
Bu itibarla, haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyesi ...; 'Somut olayda hukuki sorunun çözümlenebilmesi için öncelikle doğrudan kast, olası kast, bilinçli taksir müesseseleri ile netice sebebiyle ağırlaşmış suça değinmek gerekmektedir.
I- Doğrudan Kast-Olası Kast
'5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 'Kast' başlıklı 21. maddesi;
'1) Suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır. Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir.
2) Kişinin, suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi halinde olası kasıt vardır' şeklinde düzenlenerek, birinci fıkranın ikinci cümlesinde doğrudan kast tanımlanmış, ikinci fıkrasında; öğreti ve uygulamada 'dolaylı kast, belirli olmayan kast, olursa olsun kastı' olarak da adlandırılan 'olası kast' tanımına yer verilmiştir.
Doğrudan kast: Fail, düşündüğü, öngördüğü ve dolayısıyla bildiği sonucu aynı zamanda isteyerek gerçekleştirmişse, gerçekleşen bu sonuç bakımından 'doğrudan kast' söz konusudur.(İçel, K.: Ceza Hukukunda Temel Kusurluluk Şekli 'Kast' (İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Güz, sh. 61-70.).
Fail, işlediği suçun maddi unsurlarının bütününü düşünmüş, öngörmüş ve dolayısıyla, bütün bunlar hakkında bilgiye sahip olmuş ise, doğrudan kast mevcuttur. Bir suçun işlenmesi kararlaştırılmış, bu suçun maddi unsurları ve özellikle işlenen fiilin günlük hayat tecrübelerimize göre muhakkak surette sebebiyet vereceği neticeleri öngörülmüş ise; fail doğrudan kastla hareket etmiştir.(Dönmezer/Erman II, no: 930; .../..., Uygulamalı Ceza Hukuku ve Emniyet Tedbirleri Hukuku, 6. bası, sh.191.).
Fail, kanuni tanımda yer alan maddi unsurların mevcut olduğunu bilerek tipikliği gerçekleştirmek için hareket ediyorsa veya hareketinin bunları gerçekleştireceğini bilerek veya kesin olarak öngörerek davranışını yapıyorsa doğrudan kastla hareket ediyordur.
Olası kast: Olası kast halinde, bir suçun kanuni tanımındaki maddi unsurların gerçekleşebileceği fail tarafından öngörülmektedir. Doğrudan kasttan farklı olarak, olası kast halinde; somut olayda suçun kanuni tanımında yazılı maddi unsurların gerçekleşmesi, fail tarafından muhakkak değil, muhtemel olarak addedilmektedir.
Fail, gerçekleştirdiği fiilin muhtemel bazı neticeleri meydana getirebileceğini düşünmüş, bu neticelerin gerçekleşmesini mümkün ve muhtemel olarak tasavvur etmiş ise; bu neticeler açısından olası kastla hareket etmiştir. Fail fiili işlerken bu neticelerin muhtemelen gerçekleşebileceğini öngörmüş ve bunları kabul etmiştir. Neticenin gerçekleşmesi kabullenilmiştir. Olası kast halinde, kanuni tarife uygun neticenin meydana gelmesi, olayın seyrine bırakılmaktadır. Kişi, neticenin meydana gelmesini muhtemel addetmekle birlikte, bunun gerçekleşmemesi için özel bir çaba göstermemektedir. Kanuni tarife uygun neticenin meydana geleceği muhtemel addedilmesine rağmen, fail fiili işlemekten geri kalmamıştır.
Olası kastta, gerçekleşmesi mümkün ve muhtemel görülen netice; kabullenilmiş, olayın seyrine bırakılmış, bunun gerçekleşmemesi için özel bir çaba gösterilmemiştir.
Doğrudan kastta fail kanuni tanımında yer alan unsurların gerçekleşeceğini bilerek, kesin olarak öngörerek, isteyerek fiili gerçekleştirirken, olası kastta muhtemel bilmeyle hareketi yapmaktadır. Failin tehlikeliliği, hukuki değeri ihlal konusundaki kararı doğrudan kastta olası kasta göre daha fazladır.
Olası kastta fail, kanuni tanıma uygun unsurların gerçekleşebileceğini muhtemel görmekle birlikte söz konusu unsurların gerçekleşmemesi için özel bir çaba göstermemekte, gerçekleşmesine katlanmakta, kayıtsız kalmakta, gerçekleşmesini kabullenmektedir. Kanunumuzda kasta ilişkin belirlemede isteme kavramına yer verilmesi, bilinçli taksir ile olası kast arasında bilme noktasında farkın bulunmaması nedenleriyle, doktrinde de kabul edildiği gibi, farkın isteme açısından yapılması gerektiği değerlendirilmektedir.
Alman Ceza Hukuku uygulamasında, failin eyleminin iyi şekilde sonuçlanacağına ilişkin hiçbir veri olmamasına rağmen eylemi gerçekleştirmesi veya öngördüğü tehlikenin gerçekleşip gerçekleşmemesini tesadüfe bırakması halinde kabullenme vardır. Fail planını fevkalade tehlikeye rağmen uyguluyor ve güven duymasını gerektiren bir husus yoksa, tehlikenin gerçekleşip gerçekleşmemesini tesadüfe bırakmışsa olası kastı bulunmaktadır. Ölümün gerçekleşme ihtimalinin olasılık değeri arttıkça, failin neticeyi istemediği iddiası zayıflamaktadır.
Ancak bu belirleme tek başına yeterli olmayıp, olaydaki tüm objektif ve subjektif olgular ile failin lehine ve aleyhine durumlar ile birlikte değerlendirilerek karar vermelidir. Yargıtay da kararlarında objektif ve subjektif unsurları değerlendirdiği gibi, tehlikeli hareketlerde ölüm neticesinin çok yakın ihtimal dahilinde olduğu hallerde olası kastı kabul ettiği söylenebilir. Suçun kanuni tanımındaki unsurlarının bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi olan ve failin iç dünyasını ilgilendiren kast, dış dünyaya yansıyan davranışlara bakılarak, daha açık bir ifadeyle, failin olay öncesi, olay sırası ve olay sonrası davranışları ölçü alınarak belirlenmelidir.
İlkeleri, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun istikrar bulunan ve süregelen kararlarında açıklandığı üzere, bir eylemin kasten öldürmeye teşebbüs suçunu mu yoksa kasten yaralama suçunu mu oluşturup oluşturmayacağının belirlenmesinde; fail ile mağdur arasında husumet bulunup bulunmadığı, varsa husumetin nedeni ve derecesi, failin suçta kullandığı saldırı aletinin niteliği, darbe sayısı ve şiddeti, mağdurun vücudunda meydana getirilen yaraların yerleri, nitelik ve nicelikleri, hedef seçme imkânı olup olmadığı, failin fiiline kendiliğinden mi, yoksa engel bir nedenden dolayı mı son verdiği, gibi ölçütler esas alınmalıdır.
Kastın belirlenmesi açısından her bir olayda kullanılması gereken ölçütler farklılık gösterebileceğinden, tüm bu olguların olaysal olarak ele alınması gerekmektedir.
Ölümle neticelenen bir olayda, failin hareketi sonucunda doğrudan ölüm gerçekleşse dahi, bu husus, doğrudan kast veya olası kast sorumluluğunu tek başına gündeme getirmeyecektir. Doğrudan kast; bir sonucun fail tarafından istendiğinin tereddütsüz tespitine bağlı iken, olası kastta failde tereddütsüz sonucu isteme iradesinin varlığı tespit edilememekle birlikte, istenerek harekete bağlı olan neticenin gerçekleşmesine bir kayıtsızlık veya 'olursa olsun' olarak nitelendirilebilecek bir kabullenme hali vardır.
Teorik olarak kolaylıkla farklılığı açıklanabilen doğrudan kast ve olası kast ayrımının somut olaylarda tespiti tereddüde yer bırakmaksızın yapılamıyorsa, artık bu noktadan sonra, şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince sanığın lehine bir değerlendirme ile olası kastın varlığının kabulü yasaya daha uygun düşecektir.
II-Bilinçli taksir
Türk Ceza Kanunu'nda taksir; 'basit' ve 'bilinçli' taksir olarak ikili bir ayrıma tabi tutulmuş, 22. maddesinin üçüncü fıkrasında bilinçli taksir; 'kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi' şeklinde tanımlanmış, bu hâlde taksirli suça ilişkin cezanın üçte birden yarıya kadar arttırılacağı öngörülmüştür.
Basit taksir ile bilinçli taksir arasındaki ayırt edici ölçüt; taksirde failin öngörülebilir nitelikteki neticeyi öngörmemesi, bilinçli taksir hâlinde ise bu neticeyi öngörmüş olmasıdır.
Bilinçli taksirde netice fail tarafından öngörüldüğü hâlde istenmemiştir. Neticeyi öngören kimse, bu sonucu meydana getirecek harekette bulunmamakla yükümlüdür.
Öngörülen muhtemel neticenin meydana gelmesine kayıtsız kalınması durumunda olası kasıt, öngörülen muhtemel neticenin meydana gelmesinin istenmemesine rağmen neticenin meydana gelmesinin engellenemediği ahvalde bilinçli taksir söz konusu olacaktır. Diğer bir deyişle, failin neticeyi istememekle beraber neticenin meydana gelmesinin muhtemel olduğunu bilmesine rağmen duruma kayıtsız kalarak hareketini sürdürmek suretiyle muhtemel neticeyi kabullenmesi durumunda olası kasıt, failin neticeyi öngörmesine rağmen becerisine, şansına, tecrübesine ya da başka bir etkene güvenip neticenin meydana gelmeyeceğine inanarak gerektiğinde muhtemel neticenin gerçekleşmemesi için gerekli önlemleri de almak suretiyle hareketini sürdürmesi hâlinde ise bilinçli taksir söz konusu olacaktır.
III-Netice sebebiyle ağırlaşmış suç
Netice sebebiyle ağırlaşmış suç hükümlerine, Türk Ceza Kanunun genel hükümleri kısmında 23. maddesinde yer verilmiş olup “bir fiilin, kastedilenden daha ağır veya başka bir neticenin oluşumuna sebebiyet vermesi halinde, kişinin bundan dolayı sorumlu tutulabilmesi için bu netice bakımından en azından taksirli hareket etmesi gerekir” şeklinde düzenlenmiştir. Madde gerekçesinde kişi 'suç teşkil eden bir fiili işlerken, kastettiği neticeden daha ağır veya başka bir netice gerçekleşmiş olabilir. Bu gibi durumlarda netice sebebiyle ağırlaşmış suç söz konusudur. Örneğin, basit yaralamada bulunmak istenirken, kişi görme, işitme yeteneğini yitirmiş olabilir. Yaralama fiili gerçekleştirilirken, genellikle bunun sonucunda ağır bir neticenin meydana gelebileceği düşünülür. Örneğin gözün, kulağın üzerine sert bir cisimle vuran kişi bu yumruk neticesinde mağdurun görme veya işitme yeteneğini yitirebileceği olasılığını göz önünde bulundurur. Ağır neticenin ortaya çıkacağını bu şekilde öngörüldüğü durumlarda, meydana gelen ağır netice açısından fail olası kastla hareket etmektedir. Buna karşılık yaralama fiili sonucunda kişinin öngörmediği ağır bir netice meydana gelmiş olabilir. Örneğin canının biraz yanması için mağdurun karın boşluğuna hafif bir biçimde vurulması halinde mağdur inhibisyon sonucu ölebilir. Bu gibi durumlarda ise fail, yaralama fiilini işlerken mağdurun ölebileceğini tahmin etmemiş olabilir.' açıklaması ile netice sebebiyle ağırlaşmış suçun hukuki niteliği belirlenmiştir.
Netice sebebiyle ağırlaşmış suç hükümleri bakımından istenmeyen ağır netice bazı hallerde öngörülmüş ve kabullenilmiş olabilir, öğretide; 'örneğin, yaralamak düşüncesiyle hasmının başına odunla vuran kişi, bu eylem neticesinde mağdurun ölebileceğini öngörmüş, ancak bu neticeyi umursamamış kabullenmişse, artık netice sebebiyle ağırlaşmış yaralamadan (madde 87/4) değil kasten öldürmeye ilişkin TCK’nın 81. maddesine göre cezalandırılır ancak olası kast indirimi yapılması gerekir.' (...,...,...,...Kasten Öldürme Suçları 2013 baskı s.58).
Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirilecek olursa:
Olay tarihinde ikamet ettiği köyde bir düğüne katılan sanık ...’ın, düğün sırasında bir miktar alkol aldığı (olay anından bir saat sonra yapılan tespitte sanığın 0,45 promil alkollü olduğunun anlaşıldığı), saat 00:30 sıralarında evine gitmek üzere düğün yerinden ayrıldığı, sürücü belgesi olmadığı halde kendisine ait motosiklete binerek yola çıktığı, yine, yaklaşık 1 yıl önce sanığın karıştığı bir olayda sanık aleyhine tanıklık yapması nedeniyle aralarında gerginlik-husumet bulunan maktul ...’ın da aynı düğüne katıldığı ve o da yanında arkadaşı ... ile birlikte evlerine gitmek üzere yürüyerek düğün yerinden ayrıldığı, düğün sırasında sanık ile maktul arasında herhangi bir olay yaşanmadığı, sanığın sevk ve idaresindeki motosiklet ile köy içi yolda seyir ettiği sırada yolda yürümekte olan maktul Halil İbrahim ve İbrahim’i gördüğü, herhangi bir olay vuku bulmadan yanlarından geçip gittiği, kısa bir süre sonra sanığın bu kez motosikleti ile maktul ve arkadaşının karşı istikametinden geldiği, 30-40 metrede bir sokak aydınlatması olması nedeniyle sanığın karşıdan gelenleri seçebilecek durumda bulunduğu, yolun düz, virajsız, eğimsiz ve kaldırımlar hariç 7 metre genişlikte olduğu, maktul ile arkadaşının kaldırıma yakın bir yerde yol içinde yürüdükleri, bu sırada motosikleti ile hızlı bir şekilde gelen sanığın motosikleti yürümekte olan şahısların üzerine sürdüğü, son anda kaldırıma atlayan tanık İbrahim’in çarpmadan kurtulduğu, maktulün ise kaçamayarak motosikletin altında kaldığı, çarpmanın etkisi ile maktulün sürüklendiği, keza sanığında motosikletten düşerek sürüklenip motosikletin altında kaldığı, tanığın sanığı motosikletin altından çıkardığı, maktulün hastaneye kaldırıldığı sırada yolda öldüğü, yapılan otopsi işlemi sonucu maktulün künt kafa travmasına bağlı solunum ve dolaşım yetmezliği sonucu ex olduğunun belirlendiği olayda:
1- Eylemin bilinçli taksirle ölüme sebebiyet verme suçu kapsamında bulunup bulunmadığı yönünden yapılan değerlendirmede;
Sanık ile maktul arasında öldürmeyi gerektirecek derecede olmasa da bir husumetin bulunması, sanığın maktulün yanından geçtikten kısa bir süre sonra dönerek arkadaşı ile birlikte yürümekte olan maktule doğru seyir halinde bulunması, düz, virajsız, parke döşenmiş, 30 metrede bir karşılıklı aydınlatması olan, 7 metre 20 cm. genişliğindeki, trafik olmayan bir yolda motosikleti doğrudan maktul ve arkadaşına doğru yöneltmesi, motosikleti ile insanların üzerlerine doğru gittiği halde korna basmak dahil en küçük uyarıda bulunmaması, fren tedbirine başvurmaması, saat geç olsa ve yaklaşık 1 promile yakın bir alkollülük hali bulunsa dahi sanığın motosiklet üzerinde uyuma ihtimalinin bulunmaması gibi hususlar bir arada değerlendirildiğinde; sanığın eylemini dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranmak suretiyle değil, öngördüğü neticeyi bilerek ve isteyerek gerçekleştirmek yönünde hareket etmek suretiyle kasten gerçekleştirdiği, olayda bilinçli taksirin koşullarının mevcut olmadığı düşünülmüştür.
2- Eylemin TCK’nın 87/4. maddesinde düzenlenen netice sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçunu mu yoksa TCK’nın 81. maddesinde düzenlenen adam öldürme suçunu mu oluşturduğu, eylemin adam öldürme suçunu oluşturduğunun kabulü halinde ise sanığın doğrudan kastla mı yoksa olası kastla mı hareket ettiği hususları yönünden yapılan değerlendirmede;
Somut olayın gelişimi, sanık savunması, tanık anlatımları, ölü muayene ve otopsi tutanağı, doktor raporları ve tüm dosya kapsamından; sanığın olay gecesi yaklaşık 1 promile yakın alkollü olarak (olaydan bir saat sonra yapılan ölçümde 0,45 promil alkollü olduğu tespit edilmiş) düğün evinden motosikletine binerek ayrıldıktan sonra köy içerisinde seyir halinde iken yolda yürümekte olan ve aralarında önceye dayalı gerginlik-husumet bulunan maktul ve arkadaşının yanından geçtiği, bir kaç dakika sonra geri döndüğü, düz, virajsız, parke döşenmiş, 30 metrede bir karşılıklı aydınlatması olan, 7 metre 20 cm. genişliğindeki, trafik olmayan yolda yürümekte olan maktul ve arkadaşına doğru hızla yaklaştığı, her hangi bir uyarıda bulunmadan motosikleti maktul ve arkadaşına doğru sürdüğü, tanık İbrahim son anda kendisini kaldırıma atarak çarpmadan kurtulduğu ancak maktulün kaçamayarak motosikletin altında kalarak sürüklendiği, çarpmanın etkisi ile yaralanan maktulün hastaneye sevk edildiği sırada öldüğü, sanığın bu şekilde gerçekleşen olayda kasten hareket ettiği noktasında bir kuşku bulunmamaktadır.
Ancak, burada sanık yaralama kastıyla mı yoksa öldürme kastıyla mı hareket etmiştir. Bunun tespitine ilişkin ise şu hususlar da nazara alınmalıdır. İlk olarak sanık ile maktul arasında yaşanan ve husumete konu olay son derece sıradan, maktulün basit bir kavga nedeniyle sanık aleyhine tanıklık yapmasıdır. Burada öldürmeye gerektirir bir nedenin bulunmadığı çok açıktır. İkinci olarak suçta kullanılan vasıta bir motosiklettir. Dosya içerisindeki fotoğraflardan motosikletin çok büyük bir motosiklet olmadığı, yüksek hızlara uluşabilecek nitelikte bulunmadığı, kaldı ki köy içesindeki parke yolun yüksek hızlara ulaşmaya elverişli bulunmadığı, sanığın kendisinin de çarpma sonucu yaralanma ihtimali nedeniyle de yüksek hızla bu eylemi gerçekleştirmesinin hayatın olağan akışına uygun düşmediği, hususları dikkate alındığında, ilk bakışta, sanığın eylemini bir anlık kızgınlıkla yaralama kastıyla gerçekleştirdiği düşünülmüş ise de; bazen dosya kapsamındaki bir nedenin de kastı ortaya koyabileceği düşünüldüğünde ve bu kapsamda çarpma sonucu mağdurda oluşan yaralanmalardaki vahamet dikkate alındığında, bahse konu motosikletin ölüm gibi ağır bir neticeyi gerçekleştirme olasılığının kesin olmasa da muhtemel, ihtimal dahilinde bulunduğunun sanık tarafından öngörülebilir olması, yaralama kastıyla hareket eden sanığın fiili sonucunda yaralamadan öte ölüm gibi daha ağır sonuçların meydana gelebileceğini değerlendirmesi gerektiği, öngördüğü bu neticeye karşı sanığın kayıtsız kaldığı, eylemin olası kastla adam öldürme suçunu oluşturduğu düşüncesinde olduğumdan, sayın çoğunluğun eylemin doğrudan kastla gerçekleştirildiği yönündeki düşüncesine katılınmamıştır.Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Ceza Genel Kurulu Üyesi; 'Sanığın eyleminin bilinçli taksirle bir kişinin ölümüne neden olma suçunu oluşturması nedeniyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabul edilmesi gerektiği,',
Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Ceza Genel Kurulu Üyesi ise; 'Sanığın eyleminin olası kasıtla öldürme suçunu oluşturduğundan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçe ile kabul edilmesi gerektiği,',
Düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 07.12.2021 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.
.