4. Ceza Dairesi 2014/45926 E. , 2015/536 K.
İmar kirliliğine neden olma suçundan sanık .... hakkında yapılan yargılama sonunda mahkumiyetine dair,... Asliye Ceza Mahkemesince verilen 01/04/2010 tarih ve 2009/1059 esas, 2010/402 karar sayılı hükmün sanık tarafından temyizi üzerine,
Dairemizin 24/09/2014 gün ve 2012/30448 esas, 2014/27082 karar sayılı kararıyla;
“Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
Sanığa yükletilen imar kirliliğine neden olma eylemiyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemin sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,
Eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tipine uyduğu,
Sonuç olarak hapis cezasına hükmedilmesine karşın, yerinde olmayan gerekçeyle, sanık hakkında, TCK'nın 53. maddesinde belirtilen hak yoksunluklarının uygulanmamasına karar verilmiş ise de, karşı temyiz olmadığından bozma yapılamayacağı,
Anlaşıldığından, sanık ....'un ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKMÜN ONANMASINA” oy çokluğu ile karar verilmiştir.
I- İTİRAZ NEDENLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 15/11/2014 gün ve 2010/260609 sayılı yazısı ile;
“Uyuşmazlığın konusu, Mahkemece sanık hakkında verilen hapis cezası sonucunda, sanığa, TCK 53/1 maddesinde .yazılı hak yoksunluğunun uygulanmasına karar verilmemiş olması halinde bu durumun 1412 sayılı C.Y.Yasasının 326/son maddesi uyarınca kazanılmış hak oluşturup oluşturmadığına ilişkindir.
TCK'nın 53. maddesi hükmüne göre, sanığın kasten işlemiş olduğu bir suçtan dolayı hapis cezasıyla mahkumiyetinin kanuni sonucu olarak belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılabilmektedir. söz konusu güvenlik tedbirinin mahkumiyet kararının yasal sonucu olarak hükmedilmesinin zorunlu olduğu ve kazanılmış hakka konu olmayacağı, TCK'nın 53/1 maddesinde yazılı hak yoksunluğuna hükmedilmemesi, yalnız başına bozma nedeni yapılamayacağı kabul edilmektedir.
“Reformatio in pejus” olarak adlandırılan ve doktrinde “cezayı aleyhe değiştirmeme ilkesi” veya “aleyhte düzeltme yasağı” gibi kavramlarla ifade edilen ilkenin amacı; hükmün aleyhe de bozulabileceğini düşünen sanığın, bazı olaylarda Yargıtay’a başvurmaktan çekinmesinin önüne geçmek, yasa yoluna başvurma hakkını daha özgürce kullanabilmesini sağlamaktır.
Bu kural, 5252 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlüğünü koruyan 1412 sayılı Yasanın 326. maddesinin 4. fıkrasında “Hüküm yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcısı veya 291. maddede gösterilen kimseler tarafından temyiz edilmişse yeniden verilen hüküm, evvelki hükümle tayin edilmiş olan cezadan daha ağır olamaz.” şeklinde ifade edilmiş, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 19.09.2006 gün ve 199-188 sayılı kararında da aleyhe değiştirmeme yasağının “ceza” ile sınırlı tutulduğu, güvenlik tedbirleri yönünden aleyhe sonuç doğurup doğurmamasının herhangi bir önem taşımayacağı vurgulanmıştır.
Bu şekilde aleyhe değiştirmeme yasağının ceza ile sınırlı olduğunun saptanmasından sonra, 5271 sayılı Yasanın yaptırım sisteminin değerlendirilmesinde yarar bulunmaktadır.
1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Yasada “cürüm-kabahat”, “asli-fer’i” ceza ayrımı kaldırılarak, yaptırım olarak cezalar ve güvenlik tedbirlerine yer verilmiştir.
5237 sayılı TCK’nın “Birinci Kitap”, “Üçüncü Kısım”, “Birinci Bölüm”, 45 ilâ 60. maddelerinde; suç karşılığı olarak uygulanabilecek yaptırımlar, ceza ve güvenlik tedbirleri olarak belirlenmiş, bir kısım kabahatlerin ceza kanunundan çıkarılması, bir kısım kabahatlerin de suç olarak düzenlenmesi nedeniyle, ağır ve hafif hapis ile ağır ve hafif para cezası ayrımı kaldırılarak, ceza olarak sadece hapis ve adli para cezası öngörülmüş, hapis cezası da süresi ve infaz koşulları dikkate alınmak suretiyle, ağırlaştırılmış müebbet, müebbet ve süreli hapis cezası şeklinde üçlü bir ayrıma tabi tutulmuş, ayrıca süreli hapis cezası da kısa ve uzun süreli olmak üzere ikili bir ayrıma tabi tutularak kısa süreli hapis cezası yerine uygulanabilecek seçenek yaptırımlara yer verilmiştir.
5237 sayılı TCK’nın 2. maddesinde güvenlik tedbirleri yönünden de yasallık ilkesinin geçerli olduğu vurgulandıktan sonra, “Birinci Kitap”, “Üçüncü Kısım”, “İkinci Bölüm” de, “Güvenlik Tedbirleri” düzenlenmiş, 53. maddede “Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma”, 54. maddede “Eşya müsaderesi”, 55. maddede “Kazanç müsaderesi”, 56.maddede “Çocuklara özgü güvenlik tedbirleri,” 57. maddede “Akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirleri,” 59. maddede “Sınır dışı edilme” ve 60. maddede “Tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbirleri” ile ilgili düzenlemelere yer verilmiştir. Kuşkusuz güvenlik tedbirleri anılan maddelerde sayılanlarla da sınırlı olmayıp, özel yasalarda da, yasallık ilkesine uyulmak koşuluyla farklı güvenlik tedbirlerine yer verilmesi olanaklıdır.
5237 sayılı TCK’nın 53. maddesindeki hak yoksunlukları kural olarak hapis cezasının infazı ile sınırlandırılmış, infaz tamamlanmakla, herhangi bir yargı kararına gerek olmaksızın, bu hak yoksunluklarının kendiliğinden ortadan kalkacağı öngörülmüş ancak, aynı maddenin 5. fıkrasındaki düzenleme uyarınca, 1. fıkrada sayılan hak ve yetkilerin kötüye kullanılması suretiyle işlenen suçlarda, infazın sona ermesinden sonra da, kararda ayrıca hükmedilmesi koşuluyla, hak yoksunluğunun bir süre daha devam etmesi sağlanmıştır. Yine maddenin 3. fıkrası uyarınca mahkûm olduğu hapis cezası ertelenen veya koşullu salıverilen hükümlü hakkında 1. fıkranın (c) bendinde yer alan kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkilerinin kullanılmasına ilişkin yasaklama hükmü uygulanamayacak, ayrıca cezası ertelenen hükümlü hakkında, 1. fıkranın e bendindeki hak yoksunluğunun uygulanmamasına da karar verilebilecek, ancak kısa süreli hapis cezası ertelenenler ile suçu işlediği sırada 18 yaşını doldurmamış kişiler hakkında, 1. fıkradaki hak yoksunluğuna hiçbir şekilde karar verilemeyecektir.
Görüldüğü gibi “Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma” başlığı altında yeni sistemde güvenlik tedbiri olarak düzenlenmiş bulunan ve mahkûmiyetin yasal sonucu olan bu hak mahrumiyetleri, mahkûmiyetin doğal sonucu olduğundan, kararda gösterilmemiş olsa bile sanık açısından kazanılmış hakka konu olamazlar, bir başka anlatımla aleyhe bozma yasağı kapsamında değerlendirilmemektedirler.
5237 sayılı Yasada hapis cezasına mahkûmiyetin sonucu olarak güvenlik tedbirinin de söz konusu olması karşısında, bu yasaya göre hükmolunan cezanın hükümlü bakımından daha ağır sonuçlar doğurduğu anlaşılmaktadır. Mahkûmiyet hükmünde 5237 sayılı Yasanın 53. maddesinin 1. fıkrası uyarınca hak yoksunluna karar verilmemiş ise de, anılan maddedeki hak yoksunluğu hapis cezasına mahkûmiyetin doğal sonucu olup, uygulanması için kararda belirtilmesi değildir. Dolayısıyla 5237 sayılı Yasaya göre hükmedilen bu cezanın infazı söz konusu olduğunda, 53. madde uygulanacak ve 1. fıkrasının a, b, c, d ve e bentlerinde belirtilen hak yoksunlukları devreye girecektir.
Her ne kadar hükümlü, şartla salıverildiği tarihten itibaren, velayet, vesayet ve kayyımlık yetkilerini kullanabilecek ise de, diğer hak yoksunlukları cezanın infazı tamamlanıncaya kadar sürecek, başka deyişle, hak ederek salıverilme tarihine kadar hükümlünün bir kısım haklarını kullanamaması söz konusu olacaktır. Bu yasaklanan hak yoksunluklarının mahkumiyetin doğal sonucu olduğu, buna ilişkin karar verilmesi için iddianamede yer alması, hakimin bu konuda açıkça bir karar vermemesi, ek savunma alınmaması sonuca etkili görülmeyecektir, kasıtlı suçtan mahkum olan bir kimsenin mahkumiyet kararının kesinleşmesinden sonra yasaklar kendiliğinden başlar hükümde bu durumun gösterilmemesi kazanılmış bir hak oluşturmaz.
Bu açıklamalar çerçevesinde, sanık ... hakkında ...Asliye Ceza Mahkemesinin 01/04/2010 tarih ve 2009/1059 Esas ve 2010/302 Karar sayılı ilamında sanığa, imar kirliliğine neden olma suçundan verilen hapis cezasına ilişkin kararda, sanık hakkında TCK'nın 184/1, 43/1 ve 62. maddelerinden 1 Yıl 6 Ay 22 Gün Hapis cezası verildiği ve bu mahkumiyetin yasal sonucu olarak TCK'nın 53/1 maddesinde yazılı hak yoksunluğuna hükmedilmesi gerekirken mahkemece, hükmolunan hürriyeti bağlayıcı cezanın kısa süreli olduğu ve paraya çevrildiğinden TCK'nın 53/1 maddesinde belirtilen kısıtlılık hükümlerinin uygulanmasına yer olmadığına ilişkin karar verilmesi ve sonrasında yapılan temyiz incelemesiyle Yüksek Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 24/09/2014 gün ve 2012/30448 Esas, 2014/27082 Karar sayılı kararıyla sanık hakkında, TCK'nın 53. maddesinde belirtilen hak yoksunluklarının uygulanmamasına karar verilmiş ise de, karşı temyiz olmadığından bozma yapılamayacağı şeklinde eleştiri yapılarak hükmün onanmasına karar verilmesi hukuka aykırı nitelikte olduğu, sanık hakkında 5237 sayılı Yasanın 53. maddesinin 1. fıkrası uyarınca hak yoksunlunun uygulanmasına yer olmadığına ilişkin karar verilmiş ise de, anılan maddedeki hak yoksunluğu hapis cezasına mahkûmiyetin doğal sonucu olup, sanık açısından kazanılmış hakka konu olamayacağı gözönüne alınarak sanığın temyizi üzerine yapılan incelemede, Yüksek Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 24/09/2014 gün ve 2012/30448 Esas, 2014/27082 Karar sayılı kararının bozulmasına ve kararda yer alan eleştirinin kaldırılarak sanık hakkında TCK'nın 53/1 maddesinde yazılı hak yoksunluğuna hükmedilmesi suretiyle anılan kararın düzeltilerek onanması istemiyle söz konusu karara itiraz edilmiştir.
SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda açıklanan nedenler ve tüm dosya kapsamına göre,
1-İtirazımızın KABULÜNE,
2-Yüksek Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 24/09/2014 gün ve 2012/30448 Esas, 2014/27082 Karar sayılı eleştirilerek yapılan onama kararının KALDILMASINA,
3-...Asliye Ceza Mahkemesinin 01/04/2010 tarih ve 2009/1059 Esas ve 2010/302 Karar sayılı ilamında yer alan sanık hakkında, hükmolunan hürriyeti bağlayıcı cezanın kısa süreli olduğu ve paraya çevrildiğinden TCK 53/1 maddesinde belirtilen kısıtlılık hükümlerinin uygulanmasına yer olmadığına ilişkin karar verilmesi hukuka aykırı nitelikte olduğu nedenle, hükmün 1412 sayılı ...Yasasının 321 maddesince bozulmasına ancak bu durumun yeniden yargılamayı gerektirmediğinden., sanık hakkında TCK 53/1 maddesinde yazılı hak yoksunluğunun uygulanmasına karar verilmek suretiyle hükmün ...Yasasının 322. maddesince DÜZELTİLEREK ONANMASINA karar verilmesi,
4-İtirazımız yerinde görülmediği takdirde dosyanın incelenmek üzere, Yüksek Yargıtay Ceza Genel Kurulana gönderilmesine karar verilmesi, itirazen arz ve talep olunur.” isteminde bulunulması üzerine dosya Dairemize gönderilmekle, incelenerek gereği düşünüldü:
II- İTİRAZIN KAPSAMI
İtiraz, imar kirliliğine neden olma suçundan, sanık .... hakkında verilen mahkumiyet kararının “Sonuç olarak hapis cezasına hükmedilmesine karşın, yerinde olmayan gerekçeyle, sanık hakkında, TCK'nın 53. maddesinde belirtilen hak yoksunluklarının uygulanmamasına karar verilmiş ise de, karşı temyiz olmadığından bozma yapılamayacağı” eleştirisiyle onanmasına dair, Dairemizin 24/09/2014 tarihli kararına ilişkindir.
III- KARAR
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın itiraz gerekçeleri yerinde görülmekle, 6352 sayılı Kanunun 99. maddesiyle eklenen 5271 sayılı CMK'nın 308. maddesinin 3. fıkrası uyarınca İTİRAZIN KABULÜNE,
5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin 1. fıkrasında, aynı maddedeki hak yoksunluklarının kasten işlenen suçlardan dolayı hapis cezasına mahkumiyetin kanuni sonucu olarak uygulanacağının belirtilmesi ile Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 11.05.2010 tarih ve 4/87-112 sayılı kararında, “aleyhe değiştirme yasağının münhasıran cezalar ile ilgili olup, cezaların da 5237 sayılı TCK’nın 45. maddesinde hapis ve adli para cezaları olarak sayıldığı, cezalar arasında sayılmayan güvenlik tedbirlerinin ve diğer müesseselerin bu kapsamda değerlendirilemeyeceğinin” kabul edilmesi nedeniyle, hapis cezasına mahkumiyetin kanuni sonucu olmasından ötürü zorunlu olarak hükmedilmesi gereken ve TCK'da güvenlik tedbiri olarak düzenlenen TCK'nın 53. maddesindeki hak yoksunluklarına ilişkin hataların “aleyhe değiştirme yasağı”na konu oluşturmayacağı gözönünde bulundurularak,
Dairemizce verilen 24/09/2014 tarih ve 2012/30448 esas, 2014/27082 karar sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
.... Asliye Ceza Mahkemesince verilen 01/04/2010 tarih ve 2009/1059 esas, 2010/402 karar sayılı hükmün yeniden incelenmesi sonucu;
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
Sanığa yükletilen imar kirliliğine neden olma eylemiyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemin sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı;
Eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tipine uyduğu,
Anlaşılmış ve ileri sürülen başkaca temyiz nedenleri yerinde görülmediği gibi hükmü etkileyecek oranda hukuka aykırılığa da rastlanmamıştır.
Ancak,
Hapis cezasına mahkumiyetin kanuni sonucu olarak TCK'nın 53. maddesindeki hak yoksunluklarının uygulanmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yerinde olmayan gerekçeyle sanık hakkında TCK'nın 53. maddesinde belirtilen hak yoksunluklarının uygulanmamasına karar verilmesi,
Kanuna aykırı ve sanık ....'un temyiz iddiaları bu nedenle yerinde ise de, bu aykırılık, yeniden duruşma yapılmasına gerek olmaksızın düzeltilebilir nitelikte bir yanılgı olduğundan, temyiz edilen kararın açıklanan noktasının itiraz yazısına uygun olarak, hükümdeki “TCK'nın 53. maddesinin uygulanmamasına” ilişkin fıkranın hükümden çıkarılarak yerine “sanık hakkında TCK'nın 53/1-(c) maddesinde yer alan hak yoksunluğunun kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri yönünden koşullu salıverilme tarihine kadar, diğer kişilere karşı belirtilen yetkiler yönünden ve 53/1. maddesinin a,b,d,e bentlerindeki hak yoksunlukları bakımından mahkum olunan hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar uygulanması” ibaresinin eklenmesi biçiminde DÜZELTİLMESİNE ve başkaca yönleri Kanuna uygun bulunan hükmün, bu bağlamda ONANMASINA, 08.01.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.