16. Ceza Dairesi 2016/7463 E. , 2017/848 K.
1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 05.08.2016 tarih, 2016/327446 sayılı ... hakkında Kanun Yararına Bozma talebi Dairemizin 21.10.2016 tarih, 2016/6199 -5107 sayılı hükmü ile karara bağlanmıştır.
2-Önceki karar doğrultusunda Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 20.12.2016 tarih, 399810 sayı ile yeniden Kanun Yararına Bozma isteminde bulunulmuştur. Talep içeriğine göre;
Gizliliğin ihlali suçundan sanık ...’ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 285/1-3 ve 62. maddeleri uyarınca 1 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve 5 yıl denetim süresi belirlenmesine dair Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 15.04.2010 tarihli ve 2009/758 esas, 2010/335 sayılı kararına yönelik itirazın reddine ilişkin Bakırköy 9. Ağır Ceza Mahkemesinin 07.05.2010 tarihli ve 2010/143 değişik iş sayılı kararını müteakip, sanık müdafiince anılan kararın kesinleşme tarihinden itibaren 5 yıllık denetim süresinin suç işlenmeksizin geçirildiğinden bahisle bahse konu kararın kaldırılarak müvekkili hakkında açılan kamu davasının düşürülmesi talebinin reddine dair Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 11.04.2016 tarihli ve 2009/758 esas, 2010/335 sayılı ek kararı ile bu karara karşı yapılan itirazın keza reddine ilişkin Bakırköy 9. Ağır Ceza Mahkemesinin 12.05.2016 tarihli ve 2016/341 değişik iş sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
Dosya kapsamına göre, 05.07.2012 tarihli ve 28344 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanunun geçici birinci maddesindeki;
'(1) 31.12.2011 tarihine kadar, basın ve yayın yoluyla ya da sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleriyle işlenmiş olup; temel şekli itibarıyla adlî para cezasını ya da üst sınırı beş yıldan fazla olmayan hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı;
a)Soruşturma evresinde, 04.12.2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 171'inci maddesindeki şartlar aranmaksızın kamu davasının açılmasının ertelenmesine,
b)Kovuşturma evresinde, kovuşturmanın ertelenmesine,
c)Kesinleşmiş olan mahkûmiyet hükmünün infazının ertelenmesine, karar verilir.
(5)Birinci fıkra kapsamına giren suçlardan dolayı hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmiş olması hâlinde dahi, bu madde hükümleri uygulanır...' şeklindeki düzenleme gereğince, sanığın üzerine atılı basın yoluyla gizliliğin ihlali suçunun üst sınırı dikkate alındığında suç tarihinin 22.06.2009 olması karşısında, sanık hakkında verilen Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 15.04.2010 tarihli ve 2009/758 esas, 2010/335 sayılı hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararından sonra yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanun uyarınca taleple veya taleple bağlı olmaksızın bir değerlendirme yapılarak hüküm kurulması gerekirken bu konuda herhangi bir değerlendirme yapılmayarak yazılı şekilde talebin reddine dair ek karar verilmesinde ve bu karara yönelik itirazın da bu yönden kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 19.12.2016 gün ve 94660652-105-34-10478-2016-Kyb sayılı yazılı istemlerine müsteniden ihbar ve mevcut evrak tebliğ olunmuştur.
I-OLAY:
Sanık ...’ın 22.06.2009 tarihinde basın yoluyla soruşturmanın gizliliğini ihlal ettiği gerekçesiyle Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca aynı yer 2. Asliye Ceza Mahkemesine açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucu 15.04.2010 tarih ve 2009/758 esas, 2010/335 karar sayılı hükümle sanığın TCK’nın 285/1-3, 62. maddeleri gereğince 1 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, CMK’nın 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, aynı maddenin 8. fıkrası gereğince yükümlülük yüklenmeksizin 5 yıl süre ile denetim altına alınmasına karar verilmiştir. Bu hüküm 07.05.2010 tarihinde kesinleşmiştir.
Sanığın deneme süresi içinde 28.05.2010 tarihinde kasten işlenen “gizliliğin ihlali” suçundan aynı yer Başsavcılığınca Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkemesine 2010/768 esasında kayıtlı dava açılmıştır. Sanığın 12.06.2011 tarihinde milletvekili seçilmesi nedeni ile 19.01.2012 tarih ve 2012/23 sayılı kararla CMK’nın 223/8 maddesi gereğince kovuşturmanın durmasına karar verilmiştir.
Sanık müdafii 29.03.2016 tarihli dilekçesiyle Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 15.04.2010 tarih ve 2009/758 esas, 2010/335 sayı ile verilen hükmün açıklanmasının ertelenmesi kararından itibaren 5 yıllık süre geçmiş olduğundan sanık hakkındaki kamu davasının düşürülmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkemesi 11.04.2016 tarih ve 2009/758, 2010/335 sayılı ek kararla sanık deneme süresi içinde kasıtlı suç işlediği gerekçesiyle kamu davasının düşürülmesi talebini reddetmiştir. Bu karara karşı yapılan itiraz Bakırköy 9. Ağır Ceza Mahkemesinin 12.05.2016 tarih, 2016/341 değişik iş sayılı kararıyla reddedilerek kesinleşmiştir.
Sanık hakkında 04.04.2016 tarihli adli sicil kaydı incelendiğinde 02.05.2011 tarihinden sonra işlenen suça ilişkin kayıt bulunmamaktadır.
II-KANUN YARARINA BOZMA İSTEMİNE İLİŞKİN UYUŞMAZLIĞIN KAPSAMI:
1-CMK’nın 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildikten sonra denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlenmesi halinde, ikinci suçtan hükmün kesinleşmesinin 5 yıllık deneme süresi içinde gerçekleşmesinin zorunlu olup olmadığı,
2-Deneme süresi içinde işlenen ikinci suç nedeni ile yapılan yargılamada, durma nedenlerinin gerçekleşmesi halinde, dava zamanaşımı süresinin işlemeye devam edip etmediği bu süreçte düşme kararı verilip verilemeyeceği,
3-Sanığın işlemiş olduğu suçun türü ve ceza miktarı ile tarihi bakımından CMK 231 ve 6352 sayılı Kanunun geçici 1. maddesi kapsamında kalması halinde öncelikle hangi hükmün uygulanacağına ilişkindir.
III-HUKUKSAL DEĞERLENDİRME:
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, hapis cezasının olumsuz etkilerinden kaçınmak ve ilk defa suç işleyen failleri infaz sistemi içine dahil etmeden topluma kazandırma fikrinin ürünü olarak gelişen alternatif yaptırımlardan biri olarak dava açıldıktan sonra faile geri dönüş imkanının sunulması amacıyla CMK’da yer verilen bir müessesedir.
5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için;
1-Suça ilişkin olarak;
a)Yapılan yargılama sonucu hükmolunan cezanın 2 yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezası olması,
b)Suçun Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılap kanunlarında yer alan suçlardan olmaması,
2-Sanığa ilişkin olarak;
a)Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkum edilmemiş olmaması,
b)Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararı aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,
c)Mahkemece sanığın kişilik özellikleriyle duruşmadaki tutum ve davranışları göz önüne alınarak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması,
d)Sanığın, hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmesi,
Koşullarının gerçekleşmesi gereklidir.
Bu halde, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecek, 18 yaşından büyük olan sanıklar için 5 yıl, suça sürüklenen çocuklar için ise 3 yıl süre ile denetimli serbestlik tedbiri uygulanacaktır.
Sanık hakkındaki hükmün açıklanmasının ertelenmesine ilişkin karar mahkumiyet hükmünün hukuki sonuçlarını doğurmayacak, mahkumiyet hükmü askıda olacaktır. Denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve mahkemece belirlenen yükümlülüklere uygun davranılması halinde kamu davasının 5271 sayılı CMK’nın 223. maddesi uyarınca düşürülmesine karar verilecektir. Aksi taktirde deneme süresi içinde kasten suç işlenmesi veya denetimli serbestlik tedbirlerine uyulmaması halinde mahkeme hükmü açıklayacaktır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve Ceza Dairelerinin yerleşik uygulamasına göre; ikinci suçun denetim süresi içinde işlenmesi yeterli olup, bu süre içinde kesinleşmesi şart değildir. CMK 231/10 fıkrasına göre deneme süresi içinde zamanaşımı duracaktır. Yükümlülüklere aykırı davranılması ya da kasıtlı suç işlenilmesi halinde hükmün açıklanmasının ertelenmesine karar verilen ilk suç için zamanaşımı tekrar işlemeye başlayacaktır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; sanığın işlediği iddia edilen suç basın yoluyla gizliliğin ihlali olup, suç tarihi 27.06.2009, hükmün açıklanmasının ertelenmesine ilişkin karar tarihi 15.04.2010, bu kararın kesinleşme tarihinin 07.05.2010 olduğu görülmektedir. Deneme süresi içinde işlendiği iddia edilen ikinci suç, ilk suçta olduğu gibi basın yoluyla gizliliğin ihlali olup, suç tarihinin 28.05.2010 olduğu, sanığın milletvekili seçilmesi nedeniyle durma kararı verildiği bu kararın 27.01.2012 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Görüldüğü üzere ikinci suçun deneme müddeti içinde kasıtlı olarak işlenmiş suçlardan olması nedeniyle birinci suç dolayısıyla kurulan mahkumiyet hükmünün, ikinci suçun 5 yıllık deneme müddeti içinde kesinleşmediği gerekçesiyle, ilk suç yönünden düşme kararı verilmemesine ilişkin yerel mahkemenin kararında bir isabetsizlik yoktur.
İkinci suç nedeniyle yapılan yargılama sonucunda sanığın milletvekili seçilmesi nedeniyle T.C. Anayasasının 83/2 ve CMK’nın 223/8. maddeleri gereğince verilen kovuşturmanın durmasına ilişkin karar bu suç yönünden dava zamanaşımı süresinin işlemesini durduracaktır. Dolayısıyla yargılamaya devam edilerek bir mahkumiyet hükmü kurulması olanaksızdır. İkinci suç hakkında yapılan yargılamada kovuşturmanın durması nedeniyle hüküm kesinleşemeyeceğinden sanığın mağduriyeti sözkonusu olabilecektir. Bu konuda yasada düzenleme yoktur. Ancak ikinci suç nedeniyle verilen durma kararı birinci suç açısından dava zamanaşımını durdurmayacaktır. Hükmün açıklanmasının ertelenmesine konu suçun zamanaşımına uğraması halinde her zaman düşme kararı verilmesi mümkündür.
Hükümden sonra yürürlüğe giren ancak talep tarihinde yürürlükte bulunan 6352 sayılı Kanunun geçici 1. maddesinin sanık hakkında uygulanmasının gerekip gerekmediğine gelince;
05.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanunun geçici 1. maddesi ile 31.12.2011 tarihine kadar basın ve yayın yoluyla ya da sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleriyle işlenmiş olup, temel şekli itibariyle adli para cezasını ya da üst sınırı 5 yıldan fazla olmayan hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı açılan davaların veya kesinleşmiş cezaların ertelenmesi imkanı getirilmiştir. Zira geçici 1. maddesinin b bendinde; bu suçlardan dolayı “kovuşturma evresinde kovuşturmanın ertelenmesine” karar verileceği hükme bağlanmıştır.
6352 sayılı Kanunun geçici 1. maddesinin 2. fıkrasında “Haklarında kamu davasının açılmasının veya kovuşturmanın ertelenmesi kararı verilen kişinin, erteleme kararının verildiği tarihten itibaren 3 yıl içinde 1. fıkra kapsamına giren yeni bir suç işlememesi halinde, kovuşturmaya yer olmadığına veya düşme kararı verilir.”
Aynı maddenin 5. fıkrasında ise “1. fıkra kapsamına giren suçlardan dolayı hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmiş olması halinde dahi bu madde hükümleri uygulanır.” düzenlemesi ile hükmün açıklanmasının ertelenmesine karar verilen dosyalarda da bu yasanın uygulanacağına açıkça yer verilmiştir.
Sanığın üzerine atılı gizliliğin ihlali suçunun türü, öngörülen cezanın üst sınırı ve suç tarihi itibariyle bu yasa kapsamında kaldığı anlaşılmaktadır. 6352 sayılı Kanunun geçici 1. maddesiyle getirilen düzenleme, şartlı af niteliğinde olup CMK’nın 231. maddesinde yer alan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumuna nazaran, herhangi bir hak yoksunluğu doğurmaması ve denetim süresi bakımından daha lehe hükümler içermektedir. TCK’nın 7/2-3 maddesi gereğince sonradan yürürlüğe giren ceza ve infaz hükümleri sanığın talebine bağlı olmaksızın re’sen uygulanır.
Yerel mahkemenin, sanığın işlediği iddia edilen suçlar yönünden 6352 sayılı Kanunun geçici 1. maddesi gereğince taleple veya talep olmaksızın değerlendirme yaparak bir hüküm kurması gerekirken bu konuda herhangi bir değerlendirme yapmadığı anlaşılmaktadır.
6352 sayılı Kanunun geçici 1. maddesinin sanık hakkında uygulanması halinde 3 yıllık denetim süresinin, yasanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren mi, yoksa geçici 1. maddenin 3. fıkrası gereğince erteleme tarihinden mi başlayacağı hususunun ayrıca değerlendirilmesi gerekmektedir.
Somut olayda sanık hakkında hükmün açıklanmasının ertelenmesine konu olan “gizliliğin ihlali” suçu 05.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanunun geçici 1. maddesi kapsamında kalmaktadır. Yürürlük tarihi itibariyle yerel mahkeme re’sen ya da talebe bağlı olarak bu dava dosyasını ele alarak 6352 sayılı Kanunun geçici 1. maddesi gereğince davanın ertelenmesine karar vermesi gerekirdi. Bu hükme riayet edilmemesi sonucunda sanık yönünden bir hak kaybına yol açtığı görülmektedir. Kanun yürürlüğe girdikten sonra dosyası ele alınıp karar verilen sanıklarla somut olayda olduğu gibi dosyası değerlendirilmeyip hakkında hüküm kurulmayan kişiler hakkında farklı uygulamalara sebebiyet vermek suretiyle kanun önünde eşitlik ilkesi ihlal edilmiş olacaktır. Kanunun konuluş amacı, hakkaniyet ve eşitlik ilkesi hükümlünün kendi kusuruyla sebebiyet vermediği olağan koşullarda süresi içinde erteleme kararı verilmemiş dosyalarda, deneme süresinin başlangıcının, erteleme kararı verildiği tarihte değil, yasanın yürürlüğe girdiği 05.07.2012 tarihinde başlatılmasını gerektirmektedir.
Bu doğrultuda uygulama yapılarak yasanın yürürlüğe girdiği 05.07.2012 tarihinden itibaren 3 yıl içinde sanığın herhangi bir suç işleyip işlemediği, mahkemesince tespit edildikten sonra, suç işlemeksizin deneme müddetinin iyi halli olarak geçirildiğinin tespiti halinde 6352 sayılı Kanunun geçici 1. maddesi gereğince davanın düşürülmesine karar vermek gerekecektir.
IV- SONUÇ VE KARAR:
Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1-Basın yoluyla işlenilen gizliliğin ihlaline ilişkin suçun 05.07.2012 tarih 6352 sayılı Kanunun geçici 1. maddesi kapsamında kaldığından, dosyayı ele alan mahkemenin bu durumu re’sen gözeterek adı geçen yasayı uygulaması gerektiğinden, Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 11.04.2016 tarih ve 2009/758 – 2010/335 sayılı ek kararı ile bu karara itiraz üzerine verilen Bakırköy 9. Ağır Ceza Mahkemesinin 12.05.2016 tarih ve 2016/341 D. İş sayılı itirazın reddine dair kararlarının, bu yönden isabetsiz olması nedeniyle CMK’nın 309/4 maddesi gereğince kanun yarına BOZULMASINA,
2-CMK’nın 309/4 maddesi doğrultusunda sanığın deneme süresi içinde bir suç işleyip işlemediğinin araştırılması gerektiğinden Dairemizce uyuşmazlığın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına;
Gereğinin takdir ve ifası için dosyanın yerel mahkemeye gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 08.02.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.