T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/3237
KARAR NO: 2022/229
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/05/2018
NUMARASI: 2017/485 Esas 2018/579 Karar
DAVANIN KONUSU: Maddi ve Manevi Tazminat
KARAR TARİHİ: 08/02/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 02/03/2012 tarihinde, yaya geçidinden geçmekte olan müvekkiline, davalılardan ... Sigorta AŞ'nin ZMM Sigortacısı, ...'ın maliki, ...'ın sürücüsü olduğu ... plakalı aracın çarpması sonucunda müvekkilinin yaralandığını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 10.000,00 TL iş gücü/efor gücü kaybı için maddi tazminat ve 50.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren, SGK tarafından karşılanmayan tedavi ve bakım giderleri ile yan giderler için 5.700,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen (sigorta şirketi için manevi tazminat hariç olmak üzere) tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili 24/01/2018 tarihli ıslah dilekçesi ile iş gücü kaybı nedeniyle maddi tazminat talebini 25.352,39 TL'ye arttırmıştır. Davalılar ... ve ... vekili cevap dilekçesinde davanın reddini talep etmiştir. Davalı ... Sigorta AŞ vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının tedavi gideri tazminatından 6111 sayılı yasa ile değişik KTK 98. maddesi gereğince müvekkili değil, SGK'nın sorumlu olduğunu, müvekkil şirkete davadan önce müracaatta bulunulmadığından kaza tarihi itibariyle faiz istenemeyeceğini belirterek, davanın reddini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; davanın kısmen kabulü ile 10.000 TL maddi tazminatın davalı ... ve ... yönünden olay tarihi olan 02/03/2012 tarihinden, davalı sigorta şirketi yönünden dava tarihi olan 03/07/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemlerinin reddine, 1.500 TL manevi tazminatın davalı ... ve ... yönünden olay tarihi olan 02/03/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir. Karara karşı davacı vekili, 17.10.2017 tarihli 1 nolu oturumun yine 1 nolu kararında, itirazlar doğrultusunda dosyanın ek rapora gönderilmesine karar verildiğini, bu durum henüz delillerin toplandığını/ tahkikatın devam ettiğini açıkça göstermekte iken, 2 nolu kararda ise 1 nolu karar ile çelişen bir şekilde, tahkikatı gerektirir bir durumun bulunmadığından bahisle, davalı sigorta şirketine davetiye çıkarılmasına karar verildiğini, 1 nolu ara karardan ve tüm dosya kapsamından tahkikatın devam ettiğinin sabit olduğunu, Mahkemece, tarafına yargılamanın tamamı hakkında açıklama hakkı verilmeden tahkikatın bitirilmesine karar verildiğini, mahkemece 2 nolu celsede de tarafına davayı ıslah etmek üzere süre verildiğini, bu durumun usuli müktesep hak teşkil ettiğinİ, ıslah talebi dikkate alınmaksızın karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, gerekçeli kararda; ıslah işlemi geçerli olsaydı dahi, hükme esas alınacak raporun görevsiz mahkeme tarafından asgari ücrete göre yapılmış olan 17.326 TL'nin rapor olacağı, bunun da SGK tarafından ödendiğini belirttiği rakam düşülerek değerlendirilebileceğinin belirtildiğini, SGK'ya yazılan yazıya cevap verildiğinin hiçbir zabıtta geçmediğini, var ise de itirazı olup/olmadığının sorulmadığını, gerekçede davacının şoför olduğuna dair resmi bir kayıt olmadığı belirtilmiş ise de müvekkilinin görev için SGK kaydında belirtilen şirketin aracıyla İstanbul'da bulunduğu sırada kazada mağdur olduğunu, buna ilişkin tanıkların dinlendiğini, SGK'ya kayıtlı olduğu şirket ve şirketteki görevinin bu hususu desteklediğini, dosyadaki son raporun hükme esas almaya elverişli olduğunu, müvekkilin gelirinin altında olduğu halde ıslah dilekçesinin de son rapordaki TUİK gelirlerine göre yapıldığını ayrıca hükmedilen manevi tazminat miktarının düşük olduğunu belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur. HMK'nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dava, trafik kazasından kaynaklanan bedensel zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Somut olayda, 02/03/2012 tarihinde, davalılardan ... Sigorta AŞ'nin ZMM Sigortacısı, ...'ın maliki olduğu, ...'ın yönetimindeki ... plakalı aracın yaya davacıya çarpması ile gerçekleşen kazada davacı yaralanmıştır. Karara dayanak yapılan 17/12/2013 tarihli bilirkişi raporunda; kazanın meydana gelmesinde, davacı yayanın %75 oranında, davalı sürücü ...'ın %25 oranında kusurlu, karara dayanak yapılan ATK raporuna göre davacının % 13 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı, iyileşme süresinin olay tarihinden itibaren 4 ay olduğu tespit edilmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Tahkikatın sona ermesi” başlıklı 184. maddesine göre, hakim tarafların iddia ve savunmalarıyla toplanan delilleri inceledikten sonra, duruşmada hazır bulunan taraflara tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için söz verir. Mahkeme tarafların tahkikatın tümü hakkındaki açıklamalarından sonra, tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığını görürse, tahkikatın bittiğini taraflara tefhim eder.HMK’nın 177/1.maddesinde tahkikatın sona ermesine kadar ıslaha başvurulabileceği düzenlenmiştir. Hem yazılı hem de basit yargılama usulünde ön inceleme aşamasının sona ermesi üzerine başlayan tahkikat aşaması, HMK'nın 184 ve 185. maddelerinde açıklandığı gibi tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığında mahkemenin tahkikatın bittiğini taraflara tefhimi ile tahkikat aşamasının bitiminin gerçekleşeceği kabul olunmaktadır. Eldeki davada mahkemece 28/04/2017 tarihli tensip (1) nolu ara karar ile tahkikat aşamasının tamamlanmış olduğu anlaşılmakla gelecek celse yapılacak olan duruşmanın sözlü yargılama duruşması olarak yapılmasına karar verildiği, (4) nolu ara karar ile dosyanın bilirkişiye tevdiine karar verildiği, 17/10/2017 tarihli celse (1) nolu ara kararı ile davacı ve davalı sigorta vekilinin itirazları kapsamında aktüerya bilirkişisinden ek rapor alınmasına, (2) nolu ara karar ile HMK m. 184 gereğince tahkikatı gerektirir bir durum bulunmadığı anlaşılmakla HMK m. 186 gereğince sözlü yargılama aşamasına geçilmesine karar verildiği, 23/01/2018 tarihli celse (1) nolu ara karar ile davacı vekiline ıslah dilekçesini sunması için 1 haftalık kesin süre verilmesine, (2) nolu ara karar ile bu aşamada araştırılacak bir husus kalmadığından HMK m. 184 gereğince tahkikatı gerektirir bir durum bulunmadığı anlaşılmakla, HMK m. 186 gereğince sözlü yargılama aşamasına geçilmesine karar verildiği ve davacı ve davalı tarafa önümüzdeki duruşma gelmedikleri takdirde yokluklarında yargılamaya devam edileceği ve karar verileceği hususunun ihtar edildiği, 02/03/2018 tarihli celsede bir kısım davalılar vekiline ıslah dilekçesine karşı beyanda bulunmak üzere süre verildiği, davacının ıslah dilekçesinin davalı sigorta şirketine tebliğine, bir önceki celse verilen HMK 186. madde gereğince sözlü yargılamaya geçilmesine dair ara kararın bu celse kaldırılmasına, ıslah dilekçesinin tebliğine ilişkin yapılacak işlem bulunmadığından HMK 186. madde ihtarını içerir davetiyenin ıslah dilekçesi ile davalı ... Sigortaya tebliğine karar verildiği, mahkemece, hükmün tefhim edildiği 22/05/2018 tarihli celsede ise HMK'nın 184. maddesi gereğince tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri bakımından duruşmada hazır bulunan davacı tarafa söz verildiği ve tahkikatın tamamlandığı bildirilerek davacı taraftan son sözü sorulup karar verildiği görülmüştür. Buna göre 17/10/2017 tarihli celsede tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri bakımından taraflara söz verilmediği gibi bilirkişiden ek rapor alınmasına karar verildiği dolayısıyla tahkikatın yasada belirlenen usule göre tamamlanmadığı, devam ettiği anlaşılmıştır.23/01/2018 tarihli celsede davacı vekilinin ıslah dilekçesi sunmak üzere süre talep ettiği, ıslah dilekçesini sunması için davacı vekiline bir haftalık kesin süre verildiği, davacı vekilince verilen bir haftalık süre içerisinde ve tahkikat tamamlanmadan ıslah yapılmış olmasına rağmen, Mahkemece ıslahın tahkikat bittikten sonra yapılması nedeniyle geçersiz olduğu gerekçesiyle ıslah talebinin dikkate alınmaması hatalıdır. Davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf itirazı yerinde görülmüştür. Somut olayda, davacı vekili tarafından davacının uzun yol/uluslararası yollarda şoför olarak çalıştığı ve asgari ücretin üzerinde gelir elde ettiği ileri sürülmüş ise de davacının asgari ücretin üstünde gelir elde ettiğine dair davacı tarafça delil sunulmadığı, bahsedilen işten elde ettiği gelirin somut delillerle ispatlanmadığı, SGK'dan gelen kayıtlara göre de davacının asgari ücret aldığı anlaşılmakla, ilk derece mahkemesince asgari ücrete göre yapılan hesaplamaya ilişkin 07/03/2016 tarihli bilirkişi raporunun hükme esas alınmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.Ancak SGK'nın 11/07/2017 tarihli yazı cevabından, yapılan tedavi giderlerinin rücuya tabi olmadığı kanaatine varılmakla Mahkemece SGK tarafından ödenen 3.563,82 TL'nin mükerrerlik teşkil ettiğinden bahisle 07/03/2016 tarihli bilirkişi raporu ile hesaplanan 17.326,19 TL maddi zarardan mahsup edilmesi doğru görülmemiştir. TBK'nın 56/1.maddesinde 'Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir.” düzenlemesi yer almaktadır. Hâkimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı olan manevi tazminatın miktarı adalete uygun olmalıdır. Manevi tazminat, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, malvarlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir.O halde, tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı'nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. (HGK 23/06/2004, 13/291-370) Somut olayda, tarafların dosya kapsamından anlaşılan sosyal ve ekonomik durumlarına, kazanın oluş şekline, kusur oranına, ATK tarafından düzenlenen rapor içeriğine göre yaralanma nedeniyle %13 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı ve iyileşme süresinin 4 ay olduğu tespit edilen davacının yaralanmasının ağırlığına ve olayın meydana geldiği tarihe göre davacı lehine hükmolunan manevi tazminat miktarının bir miktar az olduğu, davacı için 7.000 TL manevi tazminatın dosya kapsamına ve hakkaniyete uygun olacağı sonucuna varıldığından davacı vekilinin manevi tazminat miktarına ilişkin istinaf itirazı yerinde görülmüştür. Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, HMK'nin 353/1-b/2. maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: A- Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile Yukarıda esas ve karar numarası belirtilen ilk derece mahkemesi kararının, HMK'nin 353/1-b/2. maddesi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere kaldırılmasına, Buna göre: 1-Maddi tazminat davasının kısmen kabulü ile, 17.326,19 TL maddi tazminatın davalı ... ve ... yönünden kaza tarihi olan 02/03/2012 tarihinden, davalı sigorta şirketi yönünden dava tarihi olan 03/07/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, 2-Manevi tazminat davasının kısmen kabulüne, 7.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 02/03/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar ... ve ...'dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, 3-Harçlar Kanunu uyarınca maddi tazminat davasında hükmolunan miktara göre alınması gereken 1.183,55 TL karar ve ilam harcından, peşin yatırılan karar ve ilam harcından maddi tazminat davasına isabet eden 46,63 TL ile 53,00 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 99,63 TL'nin mahsubu ile bakiye 1.083,92 TL karar ve ilam harcının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-Harçlar Kanunu uyarınca manevi tazminat davasında hükmolunan miktara göre alınması gereken 478,17 TL karar ve ilam harcından, peşin yatırılan karar ve ilam harcından manevi tazminat davasına isabet eden 148,51 TL'nin mahsubu ile bakiye 329,66 TL karar ve ilam harcının davalılar ... ile ...'dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye gelir kaydına, 5-Davacı tarafından maddi tazminat davası nedeniyle yatırılan 21,15 TL başvurma harcı, 46,63 TL peşin harç, 34,80 TL tedbir harcı ve 53,00 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 155,58 TL'nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, 6-Davacı tarafından manevi tazminat davası nedeniyle peşin yatırılan 148,51 TL karar ve ilam harcının davalılar ... ve ...'dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, 7-Davacı tarafından sarfedilen 900,00 TL bilirkişi ücreti, 509,20 TL posta ücreti olmak üzere toplam 1.409,20 TL yargılama giderinden kabul ve red oranına göre hesaplanan 422,94 TL yargılama giderinin (davalı ... Sigorta AŞ 301,24 TL'sinden sorumlu olmak kaydıyla) davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, 8-Davalılar tarafından sarf edilen yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 9-Davacı tarafça dava dosyasına yatırılan gider avansından artan kısmın HMK. 333.maddesi gereğince karar kesinleştikten sonra davacıya iadesine, 10-Davacı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine uyarınca; a)Kabul edilen maddi tazminat miktarı üzerinden 5.100,00 TL vekâlet ücretinin tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, b)Kabul edilen manevi tazminat miktarı üzerinden 5.100,00 TL vekâlet ücretinin davalılar ... ve ...'dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, 11-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine uyarınca; a)Reddedilen maddi tazminat miktarı üzerinden hesaplanan 5.100,00 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, b)Reddedilen manevi tazminat miktarı üzerinden hesaplanan 5.100,00 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalılar ... ve ...'a verilmesine,
B-İSTİNAF İNCELEMESİ BAKIMINDAN; 1-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar ve ilam harcının, istem halinde ilk derece mahkemesi tarafından yatıran tarafa iadesine, 2-İstinaf kanun yolu aşamasında davacı tarafından sarfedilen 98,10 TL istinaf kanun yolu başvuru harcı ile 88,50 TL posta gideri olmak üzere toplam 186,60 TL yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, 3-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 4-İstinaf için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu, HMK'nin 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 08/02/2022