Hukuk Genel Kurulu 2019/50 E. , 2022/272 K.
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
1. Taraflar arasında birleştirilerek görülen “tazminat” davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda, ... Asliye Hukuk Mahkemesince verilen asıl ve birleşen 2010/62 E. ile 2010/64 E. sayılı davaların reddine, birleşen 2010/65 E. sayılı davanın ise kısmen kabulüne ilişkin karar davacı vekili ve davalılardan ... vekilinin temyizi üzerine Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili asıl ve birleşen davalarda; ... Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından ... Devlet Hastanesinde yapılan inceleme sonucunda 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’na tabi bazı mal ve hizmet alımlarında usulsüz işlemlerin tespit edildiğini, bu hususta tazmin ve ceza raporları düzenlendiğini, ... Cumhuriyet Savcılığının 2009/185 numaralı soruşturmasının hâlen devam ettiğini, ... Devlet Hastanesi tarafından yapılan Hemodiyaliz Su Arıtma Sistemi alımı ihalesine fesat karıştırıldığı iddiasıyla açılan ... Ağır Ceza Mahkemesinin 2009/147 E. sayılı kamu davasının da devam ettiğini ileri sürerek 2010/57 E. sayılı asıl dosyada 30.130TL, birleşen 2010/62 E. sayılı dosyada 23.724TL, 2010/64 E. sayılı dosyada 27.916TL, 2010/65 E. sayılı dosyada ise 9.770TL Kurum zararının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar Cevabı:
5. Davalılar ... Medikal İhr. İth. Tic. ve San. Ltd. Şti., ..., ..., ... vekilleri vasıtasıyla, davalılar ... ve ... ise bizzat verdikleri cevap dilekçeleriyle davaların reddini savunmuş, davalı ... davaya cevap vermemiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
6. ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 04.02.2015 tarihli, 2010/57 E., 2015/8 K. sayılı kararıyla; dava dilekçesinde bahsi geçen ... Ağır Ceza Mahkemesinin 2009/147 E. sayılı dosyasında yürütülen kovuşturmada eldeki dosya davalılarının sanık olarak yer almadıkları, bu nedenle dosyanın sonucunun beklenmesine gerek olmadığı kanaatine varıldığı, ... Cumhuriyet Savcılığının 2009/185 sayılı soruşturmasının da hâlen sonuçlanmadığı, soruşturmada tanzim edilen bilirkişi raporunun dosya içerisine alındığı, aradan geçen süreye rağmen sonuçlanmayan soruşturmanın akıbetinin beklenmesinin usul kanununun ruhuna aykırı olduğu, benzer iddialarla ... Sulh Hukuk Mahkemesinin 2010/117 E. sayılı dosyasında da yargılama yapıldığı, alınan bilirkişi raporlarına göre müfettiş raporunda yer alan piyasa fiyatlarının ne şekilde belirlendiğinin açıklanmamış olduğu, ihaleye katılmayan, ihale koşullarını ve risklerini değerlendirmeyen firmalardan alınan fiyatlara göre kamu zararı tespitinin yapılamayacağı, ihale yapıldıktan bir iki yıl sonra bulunan fiyatlara dayanılarak kamu zararının mevcut olduğu sonucuna varılamayacağı gerekçesiyle 2010/57-62-64 E. sayılı davaların reddine, birleşen 2010/65 E. sayılı dosyada santrifüj cihazı için 770,60TL mükerrer ödeme yapıldığının anlaşıldığı gerekçesiyle bu dosya yönünden davanın kısmen kabulüne, karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve davalılardan ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 31.03.2016 tarihli ve 2016/7795 E., 2016/9259 K. sayılı kararı ile; “…1-Davacı, devlet hastanesine ihale ile sarf malzemesi alımlarında yapılan usulsüzlüğe binaen kamu zararını talep etmiş, mahkemece birleşen davalardan birinin kısmen kabulüne karar verilirken, diğerlerinin reddine karar verilmiştir. Oysa dosya kapsamı incelendiğinde, davaya konu ihale ile ilgili davalı şirket çalışanlarının da aralarında şüpheli sıfatıyla bulunduğu soruşturmanın devam etmekte olduğu anlaşılmaktadır. Söz konusu soruşturma sonucunun eldeki davayı etkileyecek nitelikte olduğu, usulsüzlüğün boyutunun belirlenmesi için soruşturmanın sonucunun beklenmesi gerektiği anlaşılmaktadır. Mahkemece soruşturma sonucu beklenmeden karar verilmiştir. Değinilen bu yön gözetilerek söz konusu soruşturmanın neticelenmesinin “bekletici sorun” yapılması gerekmekte olup sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2- Bozma nedenine göre davalılardan ...'in tüm ve davacının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. Mahkemenin 18.04.2018 tarihli ve 2017/94 E., 2018/52 K. sayılı kararıyla; eldeki davada alınan bilirkişi raporuyla kurum zararının ne olduğunun açıkça tespit edildiği, bozma kararında bahsi geçen dosyaların bir kısmının soruşturma aşamasında olduğu ve bekletici mesele yapılmalarının dosyayı sürüncemede bırakarak makul sürede yargılama yapılmasını engelleyeceği, dosyayla bağlantılı bir kısım başka dosyaların onanarak kesinleştiği de gözetildiğinde bu durumun hukukî güvenlik ilkesini de zedeleyebileceği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; ihalelerde ve mal alımlarında usulsüzlük iddiasıyla kamu zararının tahsili istenilen somut olayda, bir kısım davalıların şüpheli sıfatıyla yer aldığı ceza soruşturmasının bekletici mesele yapılmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
12. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmelerde; işin esasının incelenmesine geçilmeden önce, bozma kararından sonra mahkemenin ceza soruşturmasının akıbetini sormasının eylemli uyma niteliğinde olup olmadığı, buna göre direnme olarak verilen kararın yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
13. Direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir. İstikrar kazanmış Yargıtay içtihatlarına göre; mahkemece direnme kararı verilse dâhi bozma kararında tartışılması gereken hususları tartışmak, bozma sonrası yapılan araştırma, inceleme veya toplanan yeni delillere dayanmak, önceki kararda yer almayan ve Özel Daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçe ile hüküm kurmak suretiyle verilen karar direnme kararı olmayıp, bozmaya eylemli uyma sonucunda verilen yeni hüküm olarak kabul edilir.
14. Bu çerçevede somut olay incelendiğinde; bozma kararının ceza soruşturmasının mahkemece incelenip değerlendirilmesine yönelik bir eksik inceleme gerekçesi değil, bizatihi ceza soruşturmasının bekletici mesele yapılması yönünde kesin bir kabul içerdiği gözetildiğinde mahkemenin bekletici mesele yapılmaması gerektiği yönündeki ilk kararında ısrar öncesinde ceza soruşturmasının akıbetini sormasının bozma gereğini yerine getirme olarak nitelendirilemeceği, bu nedenle eylemli uyma/yeni hüküm bulunmadığı sonucuna oy çokluğuyla varılarak işin esasının incelenmesine geçilmiştir.
IV. GEREKÇE
15. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle “bekletici sorun” ve “ceza mahkemesi kararlarının hukuk mahkemesi için bağlayıcı olup olmadığı” hususunun açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
16. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) “Bekletici sorun” başlıklı 165. maddesinde;
“(1) Bir davada hüküm verilebilmesi, başka bir davaya, idari makamın tespitine yahut dava konusuyla ilgili bir hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığına kısmen veya tamamen bağlı ise mahkemece o davanın sonuçlanmasına veya idari makamın kararına kadar yargılama bekletilebilir.
(2) Bir davanın incelenmesi ve sonuçlandırılması başka bir davanın veya idari makamın çözümüne bağlı ise mahkeme, ilgili tarafa görevli mahkemeye veya idari makama başvurması için uygun bir süre verir. Bu süre içinde görevli mahkemeye veya idari makama başvurulmadığı takdirde, ilgili taraf bu husustaki iddiasından vazgeçmiş sayılarak esas dava hakkında karar verilir” düzenlemesine yer verilmiştir.
17. Bu düzenleme gereğince bir davada hüküm verilmesi, başka bir davada incelenmekte ve kesin olarak karara bağlanacak olan bir hukukî ilişkinin mevcut olup olmadığına kısmen veya tamamen bağlı ise, o davanın sonucu beklenmek üzere yargılama ertelenebilir. Hâkim, o davanın sonucunu kendi bakmakta olduğu dava için bekletici sorun yapabilir.
18. Bilindiği üzere ceza mahkemesi kararlarının hukuk mahkemesinde görülmekte olan davaya etkisi, dava ve olay tarihinde yürürlükte bulunan mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 53. maddesinde düzenlenmiş olup hukuk hâkimi, ceza mahkemesinin kesinleşmiş kararları karşısında ilke olarak bağımsız kılınmıştır.
19. Bu ilke, ceza kurallarının kamu yararı yönünden bir yasağın yaptırımını; aynı uyuşmazlığı kapsamına alan hukuk kurallarının ise kişi ilişkilerinin Medeni Hukuk alanında düzenlenmesi ve özellikle tazmin koşullarını öngörmesi esasına dayanmaktadır.
20. Mülga Borçlar Kanunu’nun “Ceza Hukuku İle Medeni Hukuk Arasında Münasebet” başlıklı 53.maddesi;
“Hakim, kusur olup olmadığına yahut haksız fiilin faili temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun mesuliyete dair ahkamiyle bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraet kararıyla da mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesi kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayin hususunda dahi hukuk hâkimini takyit etmez” hükmünü içermektedir.
21. Aynı düzenleme, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 74. maddesinde de;
“Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir.
Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz” şeklinde yer almaktadır.
22. Bu açık hüküm karşısında, ceza mahkemesince verilen beraat kararının, kusur ve derecesinin, zarar tutarının, temyiz gücü ve yükletilme yeterliğinin ve illiyet gibi esasların hukuk hâkimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır.
23. Hukuk hâkiminin yukarıda açıklanan bu bağımsızlığı sınırsız değildir. Gerek öğretide ve gerekse Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hâkiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusu ile hukuk hâkiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır.
24. Yargıtayın yerleşik uygulamasına ve öğretideki genel kabule göre, maddi olgunun tespitine ilişkin ceza mahkemesi kararı hukuk hâkimini bağlar. Ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusunda kesinleşmiş kabul bulunması hâlinde, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanağı bulunmamaktadır.
25. Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 16.09.2021 tarihli, 2017/(15)6-498 E., 2021/1023 K. ve 31.01.2019 tarihli, 2017/11-55 E., 2019/43 K. sayılı kararlarında da aynı hususlara işaret edilmiştir.
26. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; birleştirilerek görülen tazminat davalarının konusu ... Devlet Hastanesindeki mal alım ihalelerinde usulsüzlük yapılarak kamu zararına sebep olunduğu iddiasıdır. İddianın temelindeki haksız fiil isnadı, aynı zamanda suç teşkil eden bir eylem olup bu konuda ... Cumhuriyet Başsavcılığının 2009/185 sayılı dosyası üzerinden davalılardan ... Medikal İhr. İth. Tic. ve San. Ltd. Şti., ..., ..., ..., ... ve ... dâhil sekiz şirket ve otuz üç gerçek kişi hakkında soruşturmanın devam ettiği anlaşılmaktadır. Tazminat davasına konu fiillerle bağlantılı olan söz konusu soruşturma sonunda sübuta erecek maddi olguların BK’nın 53. maddesi (TBK’nın 74. maddesi) uyarınca hukuk mahkemesini bağlayıcı mahiyette olacağı ve soruşturma sonucunun beklenmesinde hukukî yarar bulunduğu gözetilerek mahkemece HMK’nın 165. maddesine göre ceza davası bekletici sorun yapılarak hasıl olacak sonuca göre karar verilmelidir.
27. Diğer taraftan, direnmeye ilişkin gerekçeli karar başlığında dava tarihinin 14.10.2010 olması gerekirken 23.08.2017 olarak gösterilmesi mahallinde her zaman giderilebilir nitelikte maddi hata teşkil ettiğinden bozma nedeni yapılmamıştır.
28. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi doğru olmamıştır.
29. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı, 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
Aynı Kanun’un 440/III-1. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 08.03.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.