Ceza Genel Kurulu 2015/6 E. , 2018/207 K.
Kararı veren
Yargıtay Dairesi : 9. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Günü : 18.04.2011
Sayısı : 65-257
İftira suçundan sanık ...'in TCK'nun 267/1, 269/2, 50/1-a ve 52/2. maddeleri uyarınca 1.800 Lira adli para cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin Yalova 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 18.04.2011 gün ve 65-257 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 13.02.2014 gün ve 10707-1610 sayı ile;
'İftira suçunun oluşabilmesi için yetkili makamlara ihbar ve şikâyette bulunarak işlemediğini bildiği hâlde, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat edilmesinin gerektiği, somut olayda Kiptaş Konutlarını inşa eden şirketin saha sorumlusu tanık ...'ın iş yerine gelen sanığın, kendisini evden kovan katılan hakkında 'Kiptaş Konutlarındaki kabloları çaldığı' yönündeki gerçeğe aykırı iddiasının sanık tarafından soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını sağlamak için yetkili makamlara yapılmış bir ihbar veya şikâyet olarak değerlendirilemeyeceği, bu nedenle iftira suçunun unsurları itibarıyla oluşmadığı gözetilmeden sanığın beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi' isabetsizliğinden bozulmasına oyçokluğuyla karar verilmiş,
Daire Üyesi G. Albayrak;
'...'ya ait topraklama kablolarının çalınması ile ilgili olarak, sanık ...'in birlikte yaşadığı ....'un kızı .... ile yaptığı kavga sonrası duyduğu kızgınlıktan şantiye şefi ...'a giderek Kiptaş Konutları 8. B Blok 6 numarada oturan yaşlı kadının kızının söz konusu kabloları çaldığını belirtmesi üzerine, şantiye sorumlusu olayı derhal emniyete bildirmiş ve emniyetçe yapılan araştırma sonucu hırsızlık olayını Çilem'in yaptığı saptanamamış, bunun üzerine ... hırsızlığı ....'in yapmadığını, aralarında geçen kavga nedeniyle duyduğu kızgınlıkla mağdureye iftira attığını söylemekle, sanık ihbarı her ne kadar yetkili makamlara yapmamış ise de, yetkili makamlara bildireceği muhakkak olan hırsızlık olayının olduğu şantiyenin sorumlusuna yapılan ihbar üzerine iftira suçunun oluştuğu ve bu itibarla yerel mahkeme kararının onanması gerektiği' düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 11.05.2014 gün ve 325981 sayı ile;
'İftira suçu failin, bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnadıyla ihbar ve şikâyette bulunulması suretiyle işlenmektedir. Failin mağdur hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari yaptırım uygulamasını sağlamak amacıyla suçsuz olduğu hâlde sırf suç yükleme özel kastıyla hareket ederek sanık hakkında suç isnadında bulunmasıdır.
İftira suçunda korunan hukuki yarar, suç isnadı ile yargı makamlarının yanıltılarak, kişiler hakkında haksız yere soruşturma ve kovuşturma açılmasınının engellenmesidir.
İftira suçunda kanunda yazılı tipik eylemin gerçekleşmesi durumunda fiilin hukuka aykırılık öğesi de gerçekleşmektedir. İftira suçunda hukuka uygunluk nedenlerinin gerçekleşmemesi gerekmektedir.
İftira suçunda TCK 26. maddesinde yazılı hukuka uygunluk nedenlerinin varlığı hâlinde (örneğin, 'şikâyet, gazetecilik, haber ve eleştiri hakkı, savunma dokunulmazlığı' gibi) hakkın kullanılması hâlinde suçun hukuka aykırılık öğesinin gerçekleşmediği kabul edilmelidir.
İftira suçunda şüphe ve olasılığa dayanarak yapılan ihbar ve şikâyetin, maddi olaylara dayandığı kabul edilerek anayasal şikâyet hakkı olarak kabulüne olanak bulunmaktadır.
Bunun dışında, işlenen ya da gerçekleşen olaya ilaveler yapılarak suç isnad edilmesi durumunda iftira suçunun işlenmiş sayılacağı kabul edilerek; sanığın eyleminin şikâyet hakkının kötüye kullanılması suretiyle iftira suçunu oluşturacağı göz önüne alınmalıdır.
Maddi olayda, sanık ...'ya ait topraklama kablolarının suç tarihinde Kiptaş Konutlarından çalındığına ilişkin ihbarın sanık ... tarafından, inşaatın şantiye sorumlusu ...'a bildirilmesi ve sonrasında hırsızlık olayının ... tarafından emniyete telefonla ihbar edilmesi ve sanık ... ile şantiye sorumlusu Harun'un emniyette birlikte ifade vermesi ve sanık ...'in 23.11.2009 tarihli ifadesinde, söz konusu kabloların .... tarafından çalındığını beyan etmesi üzerine, Çilem'in evinde yapılan aramada herhangi bir suç unsuruna rastlanılmadığı ve daha sonra 14.12.2009 tarihinde, sanık ...'in ifadesinde, daha önce Çilem'in annesi olan .... ile birlikte yaşadıklarını, Çilem'in, kendisini evden kovduğunu bu nedenle iftira attığını beyan ettiği ve .... hakkında hırsızlık suçundan kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğinin anlaşılması karşısında; sanık ...'nın eyleminin TCK 267/1. maddesinde yazılı iftira suçunu oluşturduğu, bunun dışında sanık ...'nın, suç ihbarı üzerine katılan ... Seyrek'in evinde 14.12.2009 tarihinde arama koruma tedbirinin uygulandığı ve herhangi bir suç unsuruna rastlanılmadığının tespit edildiği ve sanığın eyleminin TCK 267/3. maddesi kapsamında bulunduğu, ancak temyiz edenin sıfatı göz önüne alındığında karşı temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır şeklinde eleştiri yapılarak hükmün onanması gerektiği' görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK'nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesince 20.11.2014 gün ve 4712-11738 sayı ile, itiraz nedeninin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı iftira suçunun unsurlarının oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
23.11.2009 tarihli görgü ve tespit tutanağında; Kiptaş konutları içerisinde kablo hırsızlığının gerçekleştiğinin karakol haber merkezince anons edilmesi üzerine bahse konu adrese gidildiğinde Kiptaş konutlarının elektrik işlerini yapan tanık ...'nın, sekizinci blokta faaliyette olmayan asansörün kabininde muhafaza ettiği kabloların 21.11.2009 tarihinde çalındığını, ancak bu durumu 23.11.2009 tarihinde telefonla arayarak kolluğa bildirdiğini beyan etmesi üzerine incelenen asansörün kapısında herhangi bir zorlama izi olmadığı, iç kısmında da herhangi bir eşya bulunmadığı hususlarına yer verildiği,
Kiptaş konutlarını inşa eden firmanın şantiye sorumlusu tanık ...'ın, 21.11.2009 tarihinde şantiyedeki odasına gelen sanık ...'in, 8. Blok, 6 numaralı dairede oturan ve dost hayatı yaşadığı kadının kızının, aynı bloktaki asansör kabininde bulunan kabloları çaldığını söyleyip bu kızın evini gösterdiğini, kendisinin de bu durumu tanık ...'ya telefonda anlattığını beyan etmesi üzerine yürütülen soruşturma kapsamında, söz konusu kabloları çaldığı ileri sürülen katılan ... (Seyrek) Şaffak'ın, annesi .... ile birlikte yaşadıkları evde yapılan aramada herhangi bir suç unsuruna rastlanılmaması ve sanık ...'in de katılan ... (Seyrek) Şaffak'ın kabloları çaldığına yönelik beyanının gerçeği yansıtmadığını ifade etmesi nedenleriyle katılan ... (Seyrek) Şaffak hakkında hırsızlık suçundan kovuşturma yer olmadığına dair karar verildiği, sanık ... hakkında da iftira suçundan kamu davası açıldığı,
Anlaşılmaktadır.
Katılan ... (Seyrek) Şaffak; annesi ....'un birlikte yaşadığı sanık ... ile sık sık tartıştığını, hatta bir akşam alkollü olan sanık ...'in kendisine hakaret etmesi üzerine sanığı evden kovmasından sonra sanığın, telefonuna 'bunun hesabını sana soracağım, annen sana kalsın, seninle görüşeceğiz” şeklinde mesaj gönderdiğini ve sonrasında asansör kabinindeki kabloları çaldığı yönünde iftira attığını,
Tanık ...; Kiptaş konutlarını inşa eden firmanın saha sorumlusu olduğunu, olay akşamı şantiyedeki odasında iş arkadaşı ile otururken sanığın yanlarına gelerek sahadan kaybolan eşya olup olmadığını, soyulmuş kablonun fiyatını ve sekizinci blokta bulunan asansör içerisindeki kablolardan haberinin olup olmadığını sorduğunu, bahse konu yere önceden tanık ... ile koydukları kabloları yerinde göremeyince sanığa konuyla ilgili ne bildiğini sorduğunda sanığın, aynı konutlardan 8/B Blok'taki altıncı dairede kalan yaşlı kadının dostu olduğunu, kadının aynı konutta kalan kızı ile birlikte kendisine söz konusu kabloları çalmayı teklif ettiklerini, ancak kabul etmediğini, başka bir arkadaşına gelen telefon mesajında kabloların alındığından bahsedildiğini anlatıp katılanın evini göstermesi üzerine kendisinin de durumu tanık ...'ya bildirdiğini,
Tanık ...; Kiptaş konutlarının elektrik işlerini yaptığını, söz konusu kabloları kullandıktan sonra 03.11.2009 günü asansör oda kabinine koyduğunu, 21.11.2009 günü kendisini arayan tanık ...'ın, yanına gelen sanığın, bu kabloların katılan tarafından çocuk arabasına yüklenip götürülmek suretiyle çalındığını söylemesi üzerine olaydan haberdar olduğunu,
İfade etmişlerdir.
Sanık ...; olay günü katılan ... (Seyrek) Şaffak ile tartışmalarının ve alkollü olmasının etkisiyle tanık ...'a gerçeğe aykırı olarak katılanın söz konusu kabloları çaldığını söylediğini, kabloları kimin çaldığını bilmediğini savunmuştur.
5237 sayılı TCK'nun“Adliyeye Karşı Suçlar” bölümünde yer alan 'İftira' başlıklı 267. maddesinin 1. fıkrası;
“(1) Yetkili makamlara ihbar veya şikâyette bulunarak ya da basın ve yayın yoluyla, işlemediğini bildiği hâlde, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idarî bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır' şeklinde düzenlenmiştir.
İftira suçu, failin, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için, bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat etmesidir. İftira suçunun konusunu hukuka aykırı fiil oluşturur. Bu fiilin suç oluşturması şart değildir. Disiplin yaptırımını veya başka bir idari yaptırımı gerekli kılan fiiller de iftira suçunun konusunu oluşturabilir. Hukuka aykırı bir eylemin gerçekleştirildiğine yönelik isnat yetkili makamlara ihbar veya şikâyette bulunmak suretiyle yapılabileceği gibi basın ve yayın aracılığıyla da yapılabilir.
Özgü suç olarak düzenlenmediği için herkes tarafından işlenebilen iftira suçunda, hukuka aykırı fiil isnadının belli bir kişiye yönelik olması gerekir. Ancak isnada muhatap kişinin yapılacak bir araştırma sonucunda kimliğinin belirlenebilir olması yeterli olup isminin açıkça belirtilmesi zorunlu değildir.
İftira suçu failinin, isnat ettiği fiil gerçekte hiç işlenmemiş olabileceği gibi, işlenmiş olmakla birlikte kendisine isnatta bulunulan kişi tarafından işlenmemiş olabilir. Yine, kendisine isnatta bulunulan kişi tarafından hukuka aykırı bir fiil işlenmiş bulunmakla birlikte; iftira suçunun faili, bu fiilin karşılığında isnatta bulunulan kişiye verilecek yaptırımı ağırlaştıracak bazı eklemelerde bulunmuş olabilir. Bu durumlarda da iftira suçunun oluştuğunu kabul etmek gerekir.
Öte yandan, iftira suçunun oluşabilmesi için, iftira suçu failinin, hukuka aykırı fiil isnat ettiği kişinin bu fiili işlemediğini bilmesi gerekmektedir. Bu açıdan, iftira suçu ancak doğrudan kastla işlenebilir. Ancak bu suçun oluşabilmesi için, doğrudan kast tek başına yeterli olmayıp; ayrıca failin hukuka aykırı fiil isnat ettiği kimse hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir müeyyideye maruz kalmasını sağlamak amacıyla hareket etmesi gerekir. Bu nedenle, iftira suçu açısından failde kastın ötesinde belirtilen amacın varlığı, bir başka deyişle özel kastın bulunması gerekmektedir.
Bu aşamada uyuşmazlık konusunun sağlıklı bir hukuki çözüme kavuşturulabilmesi bakımından “yetkili makamlar” kavramı üzerinde durulması gerekmektedir.
İftira suçunda, ihbar veya şikâyetin 5271 sayılı CMK'nun 158. maddesinde gösterilen Cumhuriyet Başsavcılığına, kolluğa, valiliğe, kaymakamlığa, mahkemeye, yurtdışında ise elçiliğe veya konsolosluğa yapılması gerekmektedir. Bu bağlamda, iftira suçunda, hukuka aykırı fiil isnadını içeren ihbarın veya şikâyetin yetkili makamlara yapılması koşulu aranmaktadır. Dolayısıyla kanunilik ilkesi gereğince, ihbar veya şikâyetin yapılması olanaklı görülen makamlar dışındaki kimselere yapılacak bildirimler, iftira suçuna vücut vermeyecektir. Bu bakımdan, isnat edilen hukuka aykırı fiil bir kişiye bildirilmiş, o kişi de suçu ilgili yerlere ihbar etmişse, kişinin, yetkili makam olarak sayılması mümkün olmadığından bu suç oluşmayacaktır. Nitekim, ihbar veya şikâyetin yetkili makamlara doğrudan yapılması da arandığından, bu makamların dolaylı şekilde hukuka aykırı fiil isnadını öğrenmeleri hâlinde söz konusu suçun oluşmadığı kabul edilmelidir (Osman Yaşar-Hasan Tahsin Gökcan-Mustafa Artuç, Yorumlu Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, Adalet Yayınevi, Ankara, 2010, s.7830, M. Oktay Yiğitbaş, İftira Cürmü Üzerine Bir Deneme, AD., Y.: 58, S.: 11, Ankara, 1967, s.832, Köksal Bayraktar, İftira, İstanbul Hukuk Fakültesi Mecmuası, C.: XL, S. 1-4, s. 196).
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanık ...'in, Kiptaş konutlarında birlikte yaşadıkları ....'un kızı olan katılan ... (Seyrek) Şaffak ile aralarında geçen tartışma nedeniyle evden kovulması üzerine Kiptaş konutlarının şantiye şefi tanık ...'a, gerçeğe aykırı olarak katılanın söz konusu yerde bulunan kabloları çaldığını söylediği, tanık ... tarafından bu durumun aktarıldığı tanık ...'nın da olayı kolluğa bildirmesi üzerine katılan hakkında hırsızlık suçundan soruşturma başlatıldığı olayda; sanığın, katılana yönelik hukuka aykırı fiil isnadını tanık ...'a bildirmesi karşısında, CMK'nun 158. maddesinde belirtilen yetkili makamlara yapılmış bir ihbarın veya şikâyetin bulunmaması, söz konusu isnadın tanık ... tarafından kolluğa bildirilmesi nazara alındığında da, ihbar ve şikâyetin yetkili makamlarca dolaylı olarak öğrenilmiş olması hususları birlikte değerlendirildiğinde; iftira suçunun unsurlarının oluşmadığının kabulü gerekmektedir.
Yine, sanığın katılan hakkında sarf ettiği sözlerin, TCK'nun 125. maddesinde düzenlenen gıyapta hakaret suçunu oluşturduğu ileri sürülebilir ise de; sanığın, katılan hakkındaki iddiasını en az üç kişiyle ihtilât etmesi söz konusu olmadığından, anılan suçun da oluşmadığının kabulü gerekmektedir.
Bu itibarla, Özel Dairenin bozma kararında isabetsizlik bulunmadığından, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 08.05.2018 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.