Hukuk Genel Kurulu 2011/8-320 E., 2011/389 K.
Hukuk Genel Kurulu 2011/8-320 E., 2011/389 K.
MER'A TAHSİSİNE İLİŞKİN KARARIN İPTALİ VE TESCİLİ
4342 S. MERA KANUNU [ Madde 13 ]
4342 S. MERA KANUNU [ Madde 21 ]
"İçtihat Metni"
Taraflar arasındaki 'mer'a sınırlandırmasının iptali, tescil' davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (Van Asliye İkinci Hukuk Mahkemesi) nce davanın kabulüne dair verilen 16.06.2009 gün ve 2007/170 E.-2009/272 K. sayılı kararın incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Sekizinci Hukuk Dairesi'nin 03.06.2010 gün ve 2010/216S-2963 sayılı ilamı İle;
('...Davacı, miras ve kazanmayı sağlayan eklemeli zilyetlik hukuksal nedenine dayanarak 114 ada 130 mer'a parseline ilişkin sınırlandırmanın bir kısmının ifraz edilerek iptaliyle adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, mer'aların zilyetlikle kazanılamayacağını, dava açma süresinin geçtiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne, 114 ada 130 mer'a parselinin 30.10.2008 ve 16.03.2009 tarihli krokilerde A harfi ile gösterilen 21.441,34 m2'lik bölümünün ana parselden ifraz edilerek iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık konusu 114 ada 130 parsel, Van İli Mer'a Komisyonu'nun 24.02.2006 gün 359 sayılı kararı ile 'mer'a' olarak tahsis edilmiştir. Komisyonun tahsis kararı 15.05.2006 ila 15.06.2006 tarihleri arasında askıya çıkarılmış; itiraz edilmediğinden kesinleştirilerek mer'a siciline tescil edilmiştir. Mer'a Komisyon Kararının başlığında 'mer'a niteliğini taşıyan taşınmazlardan' tahsis edildiği, 16 nolu bendinde ise tahsis edilen arazinin kaynağının 4342 sayılı Mer'a Kanunu'nun 5/a maddesi olduğu belirtilmiştir. Anılan kanun maddesinin ilk cümlesi kadim mer'a olarak kullanılan yerleri düzenlemektedir. Az yukarıda da açıklandığı gibi mer'a tahsis kararı süresinde itiraz edilmeksizin 4342 sayılı Mer'a Kanunu'nun 13/son maddesi uyarınca kesinleşmiştir. Kesinleşen tahsis kararında, tahsis edilen arazinin kaynağı kadim mer'a olarak belirtildiğine göre, bu yerin öncesinin kadim mer'a olduğunun kabulü gerekir. Bilindiği üzere ve kural olarak kadim mer'alar, süresi neye ulaşırsa ulaşsın kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ve imar ihya yoluyla kazanılamazlar. Davanın bu gerekçeyle reddine karar verilmesi gerekirken yanlışa düşülerek yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır...')
gerekçesiyle bozularak, dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, mer'a komisyonunun, mer'a tahsisine İlişkin kararının iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulü ile 114 ada 130 mer'a parselinin 30.10.2008 ve 16.03.2009 tarihli krokilerde (A) harfi ile gösterilen 21.441,34 m2'lik bölümünün ana parselden ifraz edilerek İptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
Davalı Hazine vekilinin temyizi üzerine karar; Özel Daire'ce, yukarıya başlık bölümüne metni aynen alınan gerekçe ile özellikle mer'a tahsis kararının süresinde itiraz edilmeksizin 4342 sayılı Mer'a Kanunu'nun 13/son maddesi uyarınca kesinleştiğine ve kadim mer'a vasfında ki taşınmazın zilyetlikle kazanı-lmayacağına, işaretle bozulmuştur.
Yerel mahkeme; önceki gerekçesini tekrar yanında 'taşınmazın mer'a olarak tespiti işleminin tarihi ile dava tarihi nazara alındığında bozma ilamındaki, kadim mer'a vasfının kesinleştiğine ilişkin, tespitin yerinde olmadığı, davanın Mer'a Kanunu'nun 21/2. maddesindeki dava süresi içinde açıldığı, ka-dastronun kesinleşmiş olmasının bu dava süresini ortadan kaldırmayacağı, davanın niteliği de gözetildiğinde yapılan araştırma ve varılan sonucun doğru olduğu' gerekçesiyle direnmiştir.
Hükmü davalı Hazine vekili temyiz etmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; taşınmazın vasfı ve davanın hukuki niteliğinin ne olduğu; mer'a tahsis kararına konu olan taşınmazla ilgili sonradan yapılan kadastro tespitinin kesinleşmiş olmasının, bu yerle ilgili olarak 4342 sayılı Mer'a Kanunu'nun 21/2. maddesinde belirtilen sürede kadastrodan önceki nedenlere dayanılarak dava açılmasına engel teşkil edip etmediği; noktasında toplanmaktadır.
Hemen belirtmelidir ki, dava konusu taşınmazın, İl Mer'a Komisyonu'nun 24.02.2006 gün ve 359 sayılı tahsis kararı ile (M7) numarası altında mer'a olarak tahsis edildiği; bu kararın Valilik Makamının 14.04.2006 tarihli oluru ile onaylandığı ve 15.05.2006 ilâ 15.06.2006 tarihleri arasında askıya çıkarıldığı, askı süresi içinde itiraz edilmemekle mer'a siciline tescil edildiği, 2007 yılında yapılan kadastro çalışması sırasında mevzuat gereği kadastro komisyonunca herhangi bir tespit yapılmaksızın krokide kopukluk olmaması için 114 ada 130 parsel numarası aldığı, dosya kapsamı ile belirgindir.
Eldeki dava 21.03.2007 tarihinde açılmış olup; hukuki nitelikçe mer'a komisyonunun, mer'a tahsis kararının iptali ve tescile ilişkindir. Davacı istemini gerek bu komisyon kararından, gerekse de kadastro tespitinden önceki nedenlere dayandırmıştır.
Öncelikle konuya ilişkin yasal düzenlemelerin irdelen meşinde yarar vardır:
Davada mer'a komisyonunun tahsis kararı dava edildiğinden bu konuya ilişkin yasal düzenleme 4342 sayılı Mer'a Kanunu'nda yer almaktadır.
4342 sayılı Mer'a Kanunu'nun;
1. maddesinde bu Kanun'un amacı; daha önce çeşitli kanunlarla tahsis edilmiş veya kadimden beri kullanılmakta olan mer'a, yaylak, kışlak ve kamuya ait otlak ve çayırların tespiti, tahdidi ile köy veya Belediye tüzel kişilikleri adına tahsislerinin yapılmasını... sağlamak' şeklinde açıklanmıştır.
3. maddesinde de kanunda geçen ibarelerin tanımlarına yer verilmiştir.
Buna göre; Mer'a: 'Hayvanların otlatılması ve otundan yararlanılması için tahsis edilen veya kadimden beri bu amaçla kullanılan yeri'; Tahsis: 'Çayır, mer'a, yaylak ve kışlakların kullanımlarının verimlilik ve sosyal adalet ilkelerine uygun şekilde düzenlenerek, münferiden ya da müştereken yararlanılmak üzere bir veya birkaç köy ya da belediyeye bırakılmasını'; Tahdit: 'Çayır, mer'a, yaylak ve kışlak arazisi olduğuna karar verilen yerlerin sınırlarının usulüne uygun olarak ülke nirengi sistemine dayalı 1/5000 ölçekli haritalar üzerinde belirtilmesini ve bu sınırların arazi üzerinde kalıcı işaretlerle işaretlenmesini'; Tespit: 'Bir yerin mer'a, yaylak ve kışlak arazisi olup olmadığının resmi evrakla ve bilirkişi ifadeleri ile belgelendirilmesini'; Komisyon: 'Mer'a komisyonunu' ifade etmektedir.
'Tahsis Kararının Tebliği, İlanı, İtirazı ve Kütüğe Kayıt' başlıklı 13. maddesinde yer alan:
'Teknik ekiplerce yapılan çalışmaların sonuçlan komisyonca ilgili köy ve belediyelerin ilan yerlerinde 30 gün süre ile askıda kalır. Teknik ekiplerin tespit ve tahdit sonuçlarına karşı askı ilanı süresi içinde komisyona itiraz edilebilir.
Komisyon yapılan itirazları 60 gün içinde karara bağlar. Komisyonun itirazları inceleyerek aldığı kararlar ile tahsis kararlan, o yerin köy muhtarlığı ile belediye başkanlığına, defterdarlık veya mal müdürlüğüne, ilgili orman müdürlüğüne ve Tarım Reformu Teşkilatına tebliğ edilir. Ayrıca köy ve belediyelerde ve bunların bağlı olduğu ilçelerde alışılmış araçlarla ilan edilir ve bu konuda tutanaklar ve haritalar eklenerek 30 gün süre ile askıya çıkartılır.
Komisyon kararlarına karşı 30 günlük askı İlan süresi ve tebligatı gerektiren hallerde tebliğden itibaren 30 günlük süre içinde asliye hukuk mahkemesine, kadastro yapılan yerlerde ise kadastro mahkemesine dava açılabilir. Dava konusu mer'a, yaylak ve kışlakların kadastro çalışma alanı dışında kalması halinde kadastro mahkemelerinin yetkisi bu alanlarla ilgili davaları da kapsar.
30 günlük ilan süresi içinde haklarında dava açılmayan kararlar kesinle-şir ve tapu sicil müdürlüğüne gönderilerek özel sicile kaydedilir.' hükmü ile de; tahsis kararının tebliğ, ilan, itiraz ve kütüğe kaydı düzenleme altına alınmış; bu kararlardan, 30 günlük ilan süresi içinde hakkında dava açılmayanların kesinleşerek tapu sicil müdürlüğündeki özel sicile kaydedileceği düzenlenmiştir,
'Mer'a, Yaylak ve Kışlak İddiasının İspatı' başlıklı 21. maddesinin 2. fıkrasındaki;
'Tahsis kararlarında belirtilen haklara tahsislerin kesinleştiği tarihten itibaren 5 yıl geçtikten sonra tespitlerden önceki hukuki sebeplere dayanılarak itiraz edilemez ve bunlara karşı dava açılamaz.'
Şeklindeki düzenleme ile de tahsis kararlarında belirtilen haklara, tespitlerden önceki hukuki sebeplere dayanılarak itiraz edilmesi ve dava açılması için 5 (beş) yıllık hak düşürücü süre getirilmiş; bu sürenin tahsislerin kesinleştiği tarihten itibaren başlayacağı açıkça ifade edilmiştir.
Hemen burada, yukarıda metinleri aynen aktarılan bu iki hükmün anlamı ve birbiri ile bağlantısı üzerinde durulmalıdır:
4342 sayılı Kanun'un 13. maddesi, başlığında da belirtildiği üzere, tahsis kararının tebliği, ilanı, itirazı ve kütüğe kayıt usulünü, dolayısıyla da sicilin oluşmasına kadarki prosedürü; 21. maddesi ise metninde de açıkça ifade edildiği üzere 13. maddedeki prosedür tamamlandıktan, tahsisler kesinleştikten sonraki itiraz ve dava hakkını, düzenlemektedir.
Anılan 21. maddede; tahsis kararlarında belirtilen hakların, tespitlerden önceki sebeplere dayanılarak itiraz ve dava konusu edilebilmesini, tahsisin kesinleştiği tarihten itibaren beş yılla sınırlandırmaktadır. Bu sürenin hak düşürücü süre olduğunda kuşku bulunmamaktadır.
Çok açık biçimde görülmektedir ki, 30 günlük ilan süresi içinde hakkında dava açılmayan tahsis kararının Kanun'un 13. maddesi prosedürü içinde kesinleşip, tapu sicil müdürlüğündeki özel sicile kaydedilmesi; bu karara karşı hukuki yolların tükendiği anlamına gelmemektedir. Bilakis, Kanun'un 21. maddesinde tanınan hukuki yola başvurabilmesi için başlangıç teşkil etmektedir.
Aksine bir kabul şeklinin 21. madde hükmünün getiriliş amacına aykırı olacağı ve bu maddenin varlığını anlamsız kılacağı da unutulmamalıdır.
Nitekim benzer bir düzenlemeye 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nda da yer verilmiş; Kanun'un 'Kadastro Tutanaklarının Kesinleşmesi ve Hak Düşürücü Süre' başlıklı 12. maddesinin ilk fıkrasında 30 günlük ilan süresi geçtikten sonra, dava açılmayan kadastro tutanaklarına ait sınırlandırma ve tespitlerin kesinleşeceği; ikinci fıkrasında sicile kaydedileceği ve bunun şekli, belirtildikten sonra; üçüncü fıkrasında yer alan 'Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz...' hükmü ile kesinleşen sınırlandırma ve tespitlere karşı, kesinleşme tarihinden başlamak üzere 10 (on) yıllık hak düşürücü süre içinde itiraz ve dava yoluna başvurulabileceği düzenlenmiştir.
Yapılan tüm açıklamalar ve içeriği yansıtılan hükümler ortaya koymaktadır ki, mer'a komisyonunun tahsise ilişkin kararlarının, bunlara karşı 30 (otuz) gün içinde dava açılmaması nedeniyle kesinleşmesi; bu yerin mer'a vasfının kesinleştiği, başka bir yasal yolun kalmadığı anlamına gelmemekte; 21. maddede yer alan 5 (beş) yıllık hak düşürücü sürede tespitlerden önceki hukuki nedenlere dayanılarak açılacak davada tahsis kararlarında belirtilen haklara yönelik iddiaların ileri sürülmesi ve mer'a belirlemesine karşı çıkma olanağı bulunmaktadır.
Şu durumda eldeki dava da, anılan bu beş yıllık hak düşürücü süre içinde, tespitlerden önceki hukuki nedenlere dayanılarak, mer'a vasfına itirazı da kapsayacak şekilde, mer'a komisyonunun, mer'a tahsis kararının iptali ve tescil istemiyle açıldığına göre, artık burada mer'a vasfının kesinleştiğinden söz edi-lemez. Bu davada komisyonun tespit ve tahsisinin aksine, taşınmazın mer'a olmadığının ileri sürülmesi ve ispatlanması; yapılan yargılama sonunda da mer'a vasfı konusunda ortaya konulan delillere ve ispat durumuna göre taşınmazın mer'a vasfı hakkında bir hüküm kurulması olanaklıdır.
Hal böyle olunca; Özel Daire kararında, bu ispat ve araştırmaya olanak sağlamayacak biçimde baştan taşınmazın kadim mer'a vasfının kabulü ile uyuşmazlığın zilyetlikle kazanma hükümlerine göre ele alınması şeklinde, beliren görüşe katılma olanağı bulunmamaktadır.
O halde, mahkemenin davanın hukuki nitelikçe mer'a komisyonunun, mer'a tahsis kararının iptali ve tescil olduğunu, 4342 sayılı Mer'a Kanunu'nun 21/2. maddesinde öngörülen (5) beş yıllık hak düşürücü sürede açıldığını kabulle, yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde uyuşmazlığın mer'a vasfına itirazı kapsadığını da gözeterek, işin esasını incelemiş olması usul ve yasaya uygun olup, direnme kararı bu yönleriyle yerindedir.
Ne var ki, Özel Daire'ce işin esasına yönelik diğer temyiz itirazları incelenmemiştir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle, direnme yerinde olduğundan, işin esasına yönelik diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın (SEKİZİNCİ HUKUK DAİRESİ'NE) gönderilmesine, 08.06.2011 günü oybirliği ile karar verildi.