20. Ceza Dairesi 2017/1811 E. , 2017/3713 K.
İtiraz Eden : Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı
İtirazla İlgili Mahkeme Kararı : 13. Asliye Ceza Mahkemesi 13/12/2016 –
Suç : Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma
İtiraz yazısı ile dava dosyası incelendi.
A) KONUYLA İLGİLİ BİLGİLER:
Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan sanık ... hakkında Bursa 13. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 13/12/2016 tarihli ve 2016/742 esas ve 2016/950 karar sayılı beraat hükmünün temyiz edilmeksizin kesinleşmesi üzerine, söz konusu hükme yönelik Adalet Bakanlığı, kanun yararına bozma isteminde bulunmuş, Dairemizce 20/04/2017 tarihli, 2017/751 esas ve 2017/2537 karar sayılı karar ile kanun yararına bozma istemi yerinde görülerek, talebe konu hükmün '5271 sayılı CMK'nın 309/3. fıkrası uyarınca bozulmasına, aynı Kanun'un 309/4-a bendi uyarınca gerekli işlemlerin yapılması için, dosyanın adı geçen mahkemeye iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderilmesine ' karar verilmiştir.
B) İTİRAZ NEDENLERİ:
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 30/05/2017 tarihli itiraz yazısında; 'İtirazın konusunu oluşturan uyuşmazlık; kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçundan açılan kamu davasında, sanık hakkında, 5271 sayılı CMK'nın 223/8-2. cümlesi uyarınca durma kararı verilmesi gerekirken, CMK'nın 223/2-a maddesi uyarınca 'eylemin kanunda suç olarak tanımlanmamış olduğu' gerekçe gösterilerek, yazılı şekilde beraat kararı verilmesinin yasaya aykırı olduğunun kabul edilerek, verilen beraat kararının kanun yararına bozulmasına karar verilmesi halinde, Özel Dairece, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca mı, yoksa (c) bendi uyarınca mı işlem yapılacağının, yani sanığın beraatine ilişkin mahkeme kararlarının kanun yararına bozulması durumunda, bozmanın aleyhe sonuç doğurup doğurmayacağının belirlenmesine ilişkindir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309 ve 310. maddelerinde düzenlenen kanun yararına bozma kurumu; hakim veya mahkemelerce verilip istinaf ya da temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkların giderilmesini sağlayan olağanüstü bir yasa yoludur.
5271 sayılı Kanun’un 309. maddesinin 4. fıkrasında, kanun yararına bozma sonrası yapılacak işlemler, bu işlemleri gerçekleştirecek merciler ve bozma kararının etkileri, bozulan hüküm veya kararın türü ve bozma nedenlerine göre ayrım yapılarak ayrıntılı olarak gösterilmiştir.
Düzenlemede; kanun yararına bozmanın sonuçları ve bozma sonrasındaki uygulama saptanırken, öncelikle ‘karar’ ve ‘hüküm’ ayrımı gözetilmiş ayrıca mahkumiyet hükmü ile davanın esasını çözen veya çözmeyen diğer hükümler bakımından farklı uygulama ve sonuçlar öngörülmüştür.
Bozma nedenleri;
5271 sayılı Yasanın 223 üncü maddesinde tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise, 309.maddenin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca; kararı veren hakim veya mahkemece gerekli inceleme ve araştırma sonucunda yeniden karar verilecektir. Bu halde yargılamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi, davanın esasını çözen bir karar bulunmadığı için, verilecek hüküm veya kararda, lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir.
Mahkumiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin olması halinde ise, anılan fıkranın (b) bendi uyarınca kararı veren hakim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilecek, ancak bu halde verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamayacaktır.
Davanın esasını çözen mahkumiyet dışındaki diğer hükümlerin bozulmasında ise (c) bendi uyarınca aleyhte sonuç doğurucu herhangi bir işlem yapılamayacağı gibi, ‘tekriri muhakeme’ yasağı nedeniyle kanun yararına bozma kapsamında yeniden yargılama da gerekmeyecektir.
4’üncü fıkranın (d) bendi gereğince bozma nedeninin hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektirmesi halinde, cezanın kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektirmesi halinde ise bu hafif cezaya Yargıtay Ceza Dairesince doğrudan hükmedilecektir. Bu halde yargılamanın tekrarlanması yasağı bulunduğundan, Yargıtay Ceza Dairesince hükmün bozulması ile yetinilmeyip, gereken kararın doğrudan ilgili daire tarafından verilmesi gerekmektedir.
Görüldüğü üzere, bir karar veya hükmün kanun yararına bozulmasının ilgili aleyhine sonuç doğurup doğurmayacağı, bozma sonrasında kararı veren hakim veya mahkemece yeni bir inceleme, araştırma ve yargılama yapılıp yapılmayacağı, hangi hallerde Yargıtay’ın doğrudan hükmetme yetkisinin bulunduğu maddede sıralı ve ayırıcı biçimde düzenlenmiştir. Kanuni düzenleme ile kanun yararına bozmanın sonuçları ve bozma sonrasındaki uygulama belirlenirken “karar” ve “hüküm” ayrımı gözetilmiş, ayrıca mahkumiyet hükmü ile davanın esasını çözen veya çözmeyen diğer hükümler bakımından farklı uygulama ve sonuçlar öngörülmüştür.
Yargılamanın değişik aşamalarında gerek hakimlik makamı gerekse mahkemeler tarafından farklı nitelikte kararlar verilmektedir. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223. maddesinde bu kararlardan hangilerinin hüküm olduğu açıklanmıştır. Buna göre; ‘mahkumiyet, beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşmesi kararları’ birer hükümdür. Yine ‘adli yargı dışındaki bir yargı merciine yönelik görevsizlik kararları’ da yasa yolu bakımından hüküm sayılır.
Bunlardan mahkumiyet, beraat, ceza verilmesine yer olmadığı ve güvenlik tedbirlerine hükmedilmesine dair hükümlerin uyuşmazlığı sona erdiren, davanın esasını çözen nitelikteki hükümler oldukları konusunda öğretide genel bir mutabakat bulunmaktadır.
03.06.1936 gün ve 129-11 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da; zamanaşımı, genel af ve davadan vazgeçme gibi düşme nedenlerinden birine dayanılarak verilen mahkeme kararlarının da davanın esasını çözümleyen ve suçlular hakkında kazanılmış hak sağlayan kararlardan olduğu vurgulanmıştır.
Adli yargı dışındaki bir yargı merciine yönelik görevsizlik kararları, yasa yolu bakımından hüküm sayılmakla birlikte, davanın esasını çözen nitelikteki kararlardan değildir. Ayrıca, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223.maddesinde sayılan hüküm çeşitleri arasında yer almayan durma kararlarının da davanın esasını çözen kararlardan olmadığı açıktır.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 309. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendi gereğince bozma, aynı Kanun’un 223. maddesinde tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise kararı veren hakim veya mahkemece gerekli inceleme ve araştırma sonucunda yeniden karar verilecektir. Kararı veren mahkeme veya hakimce bozma doğrultusunda yeniden bir karar verilmesi yasa gereği zorunludur. Ayrıca bu tür kararların kanun yararına bozulmasının ilgililer aleyhine sonuç doğurmayacağına dair bir kurala ilgili maddede yer verilmemiştir. Uygulamada Yargıtay tarafından (a) bendi kapsamına giren kararların kanun yararına bozulmasına ve anılan bent uyarınca bozma kararı doğrultusunda kararı veren hakim veya mahkemece gereken kararın verilmesini sağlamak üzere ‘müteakip işlemlerin mahallinde mahkemesince yerine getirilmesine’ karar verilmektedir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesinin 4. fıkrasının (c) bendi gereğince kanun yararına bozma istemi, davanın esasını çözüp de mahkumiyet dışında kalan hükümlere ilişkin ise, aleyhe sonuç doğurmaz ve yeniden yargılama da yapılamaz.
Mahkumiyet hükmünde, bozma sonrası yapılacak uygulamalar bozma nedenine göre farklı düzenlendiği halde, mahkumiyet dışındaki davanın esasını çözen kararların bozulmasının sonuçları açısından bozma nedenine göre bir ayrım yapılmamıştır. Mahkumiyet hükmü dışında kalan davanın esasını çözen hükümlerin hangi nedenle olursa olsun kanun yararına bozulması, aleyhe tesir etmeyecek ve yeniden yargılama yapılmasını da gerektirmeyecektir. Bu hükümlerin, kanun yararına bozulmasının aleyhe sonuç doğurmayacağı ve yeniden yargılama yapılmayacağı yasanın açık hükmü gereğidir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçundan açılan kamu davasında, Bursa 13. Asliye Ceza Mahkemesi'nce verilen 13/12/2016 tarihli, 2016/742 esas ve 2016/950 karar sayılı karar ile, '25/12/2015 tarihli kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının, itiraz mercii ve süresinin gösterilmemesi nedeniyle 10/05/2016 tarihinde kaldırıldığı, ayrı tarihte yeniden kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verildiği ve bu karar 25/05/2016 tarihinde sanığa tebliğ edildiği halde, Denetimli Serbestlik Müdürlüğü tarafından kararın tebliğ tarihinden önce, dolayısı ile karar kesinleşmeden düzenlenerek tebliğ edilen çağrı ve uyarı yazılarının hukukî sonuç doğurmayacağı' gerekçe gösterilerek, sanık hakkında CMK'nın 223/2-a maddesi uyarınca beraat kararı verildiği, söz konusu beraat kararının kanun yoluna başvurulmadan kesinleştiği anlaşıldığından, mahkemece verilen beraat kararının davanın esasını çözmesi ve mahkumiyet hükmü olmaması nedeniyle CMK’nun 309. maddesinin dördüncü fıkrasının (c) bendi kapsamında kaldığının kabul edilmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
Bu itibarla, yerel mahkemece verilen beraat kararının Özel Dairece CMK’nun 309/4-c maddesi uyarınca aleyhe tesir etmemek ve yeniden yargılama yapılmamak üzere kanun yararına bozulmasına karar verilmesi gerekirken, CMK’nun 309/4-a. maddesi uyarınca bozulmasına ve müteakip işlemlerin mahallinde mahkemesince yapılmasına karar verilmesinin hukuka aykırı olduğu kanaatine varılmıştır. ' denilerek, Dairemizin 20/04/2017 gün ve 2017/751 esas, 2017/2537 sayılı kararının kaldırılması, Adalet Bakanlığının haklı nedene dayanan kanun yararına bozma isteminin kabulü ile, Bursa 13. Asliye Ceza Mahkemesinin 13/12/2016 tarih ve 2016/742 Esas, 2016/950 Karar kararının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309.maddesinin 4. fıkrasının (c) bendi uyarınca “aleyhe tesir etmemek ve yeniden yargılama yapılmamak üzere bozulmasına; itirazın yerinde görülmemesi halinde ise, dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na gönderilmesine,” karar verilmesi istenmiştir.
C) CUMHURİYET BAŞSAVCISININ İTİRAZIYLA İLGİLİ YASA HÜKÜMLERİ:
1- 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 308. maddesi:
(1)Yargıtay ceza dairelerinden birinin kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, re'sen veya istem üzerine, ilâmın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Ceza Genel Kurulu'na itiraz edebilir. Sanığın lehine itirazda süre aranmaz.
(2) (05.07.2012 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan 6352 sayılı Kanun'la eklenen fıkra) İtiraz üzerine dosya, kararına itiraz edilen daireye gönderilir.
(3) (05.07.2012 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan 6352 sayılı Kanun'la eklenen fıkra) Daire, mümkün olan en kısa sürede itirazı inceler ve yerinde görürse kararını düzeltir; görmezse dosyayı Yargıtay Ceza Genel Kurulu'na gönderir.
2- 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'un geçici 5. maddesi (05.07.2012 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan 6352 sayılı Kanun'la eklenen):
(1) Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 308 inci maddesinde yapılan değişiklikler, bu Kanunun yayımı tarihinde Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda bulunan ve henüz karara bağlanmamış dosyalar hakkında da uygulanır.
D) İTİRAZIN VE KONUNUN İRDELENMESİ:
'Kanun yaranına bozma' olağanüstü kanun yoluna, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309 ve 310.maddelerinde belirtildiği üzere, hakim veya mahkemelerce verilip istinaf ya da temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümler yönünden başvurulabilir.
5271 sayılı Kanun’un 309. maddesinin 4. fıkrasında, kanun yararına bozma sonrası yapılacak işlemler, bu işlemleri gerçekleştirecek merciler ve bozma kararının etkileri, bozulan hüküm veya kararın türü ve bozma nedenlerine göre sınıflandırılmış olup,
Kanun yaranına bozma istemine konu karar;
5271 sayılı Yasanın 223 üncü maddesinde tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise, 309.maddenin 4.fıkrasının (a) bendi uyarınca; kararı veren hakim veya mahkemece gerekli inceleme ve araştırma sonucunda yeniden karar verilecektir. Davanın esasını çözen bir karar bulunmadığından, yargılamanın tekrarlanması yasağından, verilecek hüküm veya kararın aleyhe veya lehe sonuç doğurmasından bahsedilemeyecektir.
Davanın esasını çözen mahkumiyet dışındaki diğer hükümlerin kanun yararına bozulması durumunda ise CMK'nın 309. maddesinin 4. fıkrasının (c) bendi uyarınca aleyhte sonuç doğurucu herhangi bir işlem yapılamayacağı gibi, kanun yararına bozma kapsamında yeniden yargılama da yapılamayacaktır.
Somut olayda, kanun yararına bozma istemine konu karar, Bursa 13. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 13/12/2016 tarih, 2016/742 esas ve 2016/950 karar sayılı temyiz edilmeksizin kesinleşen beraat hükmü olup, beraat kararları 5271 sayılı CMK'nın 223. maddesi uyarınca, davanın esasını çözen mahkûmiyet dışındaki hükümler arasında yer aldığından, kanun yararına bozulmaları halinde CMK'nın 309/4-c bendinde yer alan emredici düzenleme gereği, mahkemesince aleyhte sonuç doğurucu yargısal işlem yapılamayacağı gibi, yeniden yargılama da söz konusu olamayacaktır. Dairemizce, kanun yararına bozma istemine konu edilen beraat hükmünün, CMK'nın 309/4-c bendi uyarınca 'aleyhte sonuç doğurmayacak ve yeniden yargılama gerektirmeyecek üzere bozulması' yerine, CMK'nın 309/4-a bendi uyarınca 'mahkemesince gerekli işlem yapılmak üzere bozulmasına' karar verildiği anlaşılmış, bu nedenle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın itirazının kabulüne karar vermek gerekmiştir.
E) KARAR:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın itirazının kabulüne,
2-Dairemizin, 20/04/2017 tarih, 2017/751 esas ve 2017/2537 karar sayılı kanun yararına bozma kararının, 'Karar: Açıklanan nedenlerle;' başlığından sonra gelen ibarelerin KALDIRILMASINA, yerine 'Kanun yararına bozma talebine dayanan ihbarnamede ileri sürülen düşünce yerinde görüldüğünden; Bursa 13. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 13/12/2016 tarihli ve 2016/742 esas, 2016/950 karar sayılı kararının, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesinin 4. fıkrasının (c) bendi uyarınca aleyhte sonuç doğurmamak ve yeniden yargılama gerektirmemek üzere, aynı maddenin 3. fıkrası gereğince BOZULMASINA;
dosyanın adı geçen Mahkemeye iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesine,' ibarelerinin yazılması suretiyle DÜZELTİLMESİNE, 08/06/2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.