3. Hukuk Dairesi 2013/8464 E. , 2013/11756 K.
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK (TÜKETİCİ) MAHKEMESİ
Dava dilekçesinde; davalı abonenin elektrik faturasına yansıtılan kayıp kaçak ve diğer adlar altında alınan bedellerle ilgili olarak Tüketici Sorunları Hakem Heyeti tarafından verilen kararın iptali ile masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın esastan reddi cihetine gidilmiş, hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine ek kararla esas karar kesin olarak verildiği gerekçesiyle temyiz talebinin reddine karar verilmiş, temyiz talebinin reddine ilişkin ek karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı elektrik abonesi olan davalının kullanmış olduğu elektrik için düzenlenen faturaya yansıtılan kayıp kaçak ve diğer bir kısım bedellerin alınmaması gerektiğinden bahisle yaptığı başvuru üzerine ... Tüketici Sorunları Hakem Heyeti tarafından söz konusu bedellerin iadesine ve tüketicinin elektrik enerjiisi kullandığı süre içerisinde sayılan bedellerin tüketiciye yansıtılmaması gerektiğine karar verildiğini, oysa alınan bedellerin mevzuata uygun olduğunu, verilen hizmet karşılığında tahakkuk ettirildiğini bildirerek ... Tüketici Sorunları Hakem Heyetinin 13/06/2012 tarihli kararının iptalini istemiştir.
Davalı cevap dilekçesinde, alınan bedellerin açıkça hakkaniyete aykırı olup, temel tüketici haklarını ihlal mahiyetinde bulunduğu gerekçesiyle davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, 13/06/2012 tarihli ... Tüketici Sorunları Hakem Heyeti kararını yerinde görülerek faturalarda yer alan kayıp kaçak ve diğer bir kısım bedellerin elektrik kullanan tüketiciye yansıtılmasının açıkça hakkaniyete aykırı olup, temel tüketici haklarını ihlal niteliğinde görüldüğünden tüketicinin kullanımı dışındaki ücretlerin tüketiciye ödettirilmesinin kabul edilemeyeceğinden davanın reddine karar verilmiş, hükmün davacı tarafından süresinde temyizi üzerine mahkemece kararın Tüketici Kanunu 22/5. maddesi gereğince kesin olarak karar verildiğinden bahisle 25/02/2013 tarihli ek kararla temyiz talebinin reddine karar verilmiş, davacı tarafından ek karar temyiz edilmiştir.
Temyiz talebinin reddine dair ek karar davacı vekiline 28/02/2013 günü tebliğ edilmiştir. Davacı bu kararı yasal temyiz süresi olan (HUMK 432/5) 7 günlük süre geçtikten sonra, yani 08/03/2013 tarihinde temyiz etmiştir.
Dava, davalının başvurusu üzerine Tüketici Sorunları Hakem Heyetince davacının abonelerden almakta olduğu kayıp kaçak ve bir kısım bedellerin alınmaması ve alınanların da iadesi gerektiğine karar verilmesi üzerine, bu kararın iptali talebiyle açılmış olup, davalının yaptığı başvuruyla yarattığı çekişmenin giderilmesine yöneliktir. Her ne kadar, mahkemece kararın Tüketici Kanunu 22/5 gereğince kesin olarak karar verildiği belirtilmiş ise de, yaratılan çekişme ve verilen hüküm bir yıla mahsus olmadığından ve ileriki yıllara da yönelik olduğu, dolayısıyla art etkisinin bulunduğu, yine kayıp kaçak vs. bedellerinin alınması uygulaması nedeniyle eldeki dosyada tek bir abone uyuşmazlığı yargıya taşımış olmasına karşın, ortada tüm aboneleri ilgilendiren toplu bir uyuşmazlığın bulunduğu her türlü duraksamadan uzaktır. Dolayısıyla kesinlik sınırının dışında kaldığı da açık ve belirgindir.
Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 13/05/2009 tarih ve 2009/13-122 E, 2009/189 K., 13/10/2010 tarih 2010/13-406 E. -2010/503 K. sayılı kararlarında da aynı hususlara değinilmiştir.
Kesin olmayan bir kararın mahkemece kesin olarak verildiği belirtilerek ve gerçekte kesin olmayan bir karara ilişkin olarak mahkemece kararın kesin olduğunun yazılması ve bu kararın temyizine ilişkin dilekçenin kararın kesin olduğundan bahisle red edilmesi yok hükmünde olup, hukuki sonuç doğurmaz.
HUMK.'nun 432/4-5. 'Temyiz kanuni süre geçtikten sonra yapılır veya temyizi kabil olmayan bir karara ilişkin olursa, kararı veren mahkeme temyiz isteminin reddine karar verir. Bu red kararı tebliğden itibaren 7 gün içinde temyiz edilebilir.'
Esas karar kesin olduğundan bahisle temyiz talebinin reddine ilişkin 25/02/2013 tarihli temyiz talebinin reddi kararı davacı vekiline 28/02/2013 tarihinde tebliğ edilmiş, davacı vekili bu ek kararı 7 günlük yasal temyiz süresi geçtikten sonra 08/03/2013 tarihinde temyiz etmiştir.
Kararların temyizi kabil bulunması ve temyizin yasal sürede olması Anayasa ve Yasa uyarınca Yargıtay'ın üstlendiği temyiz incelemesi, bütünün birer parçası ve bu incelemenin yapılabilmesinin ön koşullarıdır. Öte yandan temyiz dilekçesinin gerçek muhatabı ve bunu inceleyecek tek yetkili de Yargıtay'dır. Ne var ki, HUMK.'nun da 2494 sayılı Yasa ile konuya ilişkin yeni bir düzenleme getirilmiş ve davaların çabuklukla sonuçlandırılması ilkesinden hareket ederek, yerel mahkemeye iki halde temyiz isteğini reddetme olanağı (yetkisi) tanınmıştır. HUMK.'nun 432 maddesiyle getirilen bu düzenlemeye (değişikliğe) göre, yerel mahkeme temyiz olunan kararın temyiz edilemez kararlardan bulunduğunu veya temyiz edilebilir karar olmakla birlikte temyiz süresinin geçirildiğini saptadığı takdirde, dosyayı Yargıtay'a göndermeyecek ve Yargıtay'ın denetimi altında temyiz isteminin reddine karar verecektir. Ancak, yerel mahkeme sınırlı iki hal için kendisine tanınan bu imkanı kulllanırken açık maddi yanılgıya düşerek temyiz edilebilir (temyizi kabil) bir karara yönelik ve süresinde yapılmış bir temyiz isteğini red ederse; red kararı, 7 günlük süre içerisinde temyiz edilmese dahi esas hükmün süresinde yapılmış olan temyiz incelemesini engelleyemeyecek. Diğer bir anlatımla, bu karar (temyiz isteminin reddi kararı) hukuki sonuç
.../...
-3-
doğurmayacaktır. Çünkü, bitirici (nihai) kararını vermek suretiyle dosyadan elini çeken hakimin yasada öngörülen iki halin dışına çıkıp süresinde verilmiş dilekçeden ötürü Yargıtay'a gönderilmesi gereken dosyayla ilgili olarak verdiği karar gerçekte verilmemiş sayılır. Verilmemiş sayılan bir kararın kesinleşmesi de elbette söz konusu olamaz. Aksine bir düşünce esas hükmün temyiz süresinin geçirilmiş bulunmasına karşın temyizin süresinde yapıldığına dair verilen ve 7 günlük sürede temyiz edilmeyen bir karara da kesinleştiğinden bahisle hukukilik kazandırma şeklindeki bir yorumu beraberinde getirebilir.(Hukuk Genel Kurulunun 1990/1-450 E. -1990/608 K. sayılı kararı)
Temyiz talebini reddetme yetkisi HUMK.'nun 432. maddesinde yazılı olduğu üzere, temyizin yasal süresinin geçmesinden sonra yapılması veya temyizi kabil olmayan (kesin) bir karara ilişkin olması, hallerine münhasır olup bu iki halin istisnası dışında Yargıtay'a aittir. Dilekçenin temyiz hakkına sahip olmadığından incelenmesi hali mahkemenin yetkisinde kabul edilen söz konusu istisna kapsamında mütalaa edilemez. Kaldı ki, yerel mahkeme yasal süresinden sonra yapılan temyiz istekleriyle temyizi olanaksız bir karara karşı temyiz yoluna başvurulması durumlarında ancak, temyiz süresinin geçip geçmediğini veya temyiz olunan kararın esasen temyizi olanaksız kesin bir karar olup olmadığını incelemek ve bu yolda karar vermek yetkisine sahip oldukları, dolayısıyla temyiz isteminin süresinde olduğu hakkında yada ek bir temyiz süresi verilmesi yolunda karar vermelerine yasal olanak bulunmasa da mahkeme 25/02/2013 tarihinde ek kararında temyiz süresinin 15 gün olarak belirlediğide aşikardır.
HUMK.'nun 432/4. maddesinde 'Temyiz, temyizi kabil olmayan bir karara ilişkin olursa karar veren mahkeme temyiz isteminin reddine karar verir.' Yasanın vazettiği anlamda bir kesinlik gerçek bir kesinliktir. Yoksa ki, kesin olmayan bir karara mahkemenin kesin ibaresini koyması o kararın kesin olduğu anlamına gelmez. Dolayısıyla da 432/4. maddesinde belirtilen bir kesinlikten bahsedilemez. Kesin olmayan bir karara hakimin kesin olduğunu kararına yazması bu kararın gerçekte kesin olduğu anlamına gelmez. Dolayısıyla da temyizi mümkündür.
Arz edilen hususlar muvacehesinde kesin olmayan bir karara ilişkin olarak mahkemece kararın kesin olduğunun yazılması ve bu kararın temyizine ilişkin dilekçenin kesin olduğundan bahisle reddedilmesi yok hükmünde olup sonuç doğurmayacağından bu nedenle temyiz dilekçesinin kararın kesin olduğundan bahisle reddine dair mahkemece verilen 25/01/2013 tarihli ek kararın kaldırılması ve yasal süresi içinde verilen temyiz isteminin incelemesine geçilmiştir.
Somut olayda iptali talep edilen ... Kaymakamlığı Tüketici Sorunları Hakem Heyeti Başkanlığı'nın 13/06/2012 tarih 2012/109 no.lu kararına bakıldığında; davalı tüketicinin kullandığı elektrik için düzenlenen faturalara yansıtılan kayıp-kaçak, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim sistemi hizmeti ve dağıtım bedellerinin hukuka aykırı olduğundan bahisle itiraz tarihine kadar alınan bu bedellerin iadesini talep ettiği, kararda ise anayasaya ve hukuka aykırı olarak faturada gösterilen bu bedellerin yasal faizi ile tüketiciye ödenmesine, tüketicinin elektrik enerjisi kullandığı süre içerisinde anılan bedellerin tüketiciye yansıtılmamasına karar verildiği görülmektedir.
4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu'nun 1/1.maddesine göre; '' Bu Kanunun amacı; elektriğin yeterli, kaliteli, sürekli, düşük maliyetli ve çevreyle uyumlu bir şekilde tüketicilerin kullanımına sunulması için, rekabet ortamında özel hukuk hükümlerine göre faaliyet gösterebilecek, mali açıdan güçlü, istikrarlı ve şeffaf bir elektrik enerjisi piyasasının oluşturulması ve bu piyasada bağımsız bir düzenleme ve denetimin sağlanmasıdır.'' Yine aynı kanunun 4/1.maddesine göre ; ''Kamu tüzel kişiliğini haiz, idari ve mali özerkliğe sahip ve bu Kanun ile kendisine verilen görevleri yerine getirmek üzere Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu kurulmuştur.''
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu ise ''... bu Kanunda yer alan fiyatlandırma esaslarını tespit etmekten, piyasa ihtiyaçlarını dikkate alarak serbest olmayan tüketicilere yapılan elektrik satışında uygulanacak fiyatlandırma esaslarını tespit etmekten ve bu fiyatlarda enflasyon nedeniyle ihtiyaç duyulacak ayarlamalara ilişkin formülleri uygulamaktan ve bunların denetlenmesinden ve piyasada bu Kanuna uygun şekilde davranılmasını sağlamaktan sorumludur.'' (4/2-son) Yine Kurulun görevleri arasında; tüketicilere güvenilir, kaliteli, kesintisiz ve düşük maliyetli elektrik enerjisi hizmeti verilmesini teminen gerekli düzenlemeleri yapmak da yer almaktadır. (5/6-c)
Davaya konu olan kayıp kaçak bedeli 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu'nun geçici 9.maddesinde “ulusal tarife” adı altında ... tarafından belirlenerek uygulanmaktadır. 01/04/2011 tarihinden geçerli olmak üzere uygulanmakta olan bu tarife de ...'nun 28/12/2010 tarih ve 2999 sayılı kararı ile belirlenmştir. Tarifelerin uygulanmasında davalının da dahil olduğu lisans sahibi şirketler bakımından yasal zorunluluk bulunmaktadır. Lisans sahibi şirketler tarifeyi değiştiremeyeceği gibi tarifede yer almayan bir bedeli de tahsil edemeyecek veya düzenlenen tarifeler kapsamında düzenlenmiş bir bedeli de tahsil etmeme gibi bir davranışta bulunamayacaktır. Tarifeleri uygulayıp uygulamama ve kayıp-kaçak bedelini tahsil etmeme gibi bir inisiyatifi bulunmamaktadır. Tarifelere uyma yükümlülüğünün bir gereği olarak kayıp-kaçak bedeli perakende satış tarifesinin bir unsuru olarak faturalarda yer almakta, bu bedelin belirlenmesi için alınan kurul kararı ...'nun bir düzenleyici işlemi olarak tüm tüzel ve gerçek kişileri bağlamaktadır ve Dağıtım şirketleri kurul kararlarına aykırılık teşkil edecek herhangi bir işlemde bulunamayacaklardır.
4628 sayılı kanunun 6352 sayılı yasanın 64.m. ile değiştirilen 12.maddesinde kurulun yaptırım kararlarına karşı yetkili idare mahkemesinde dava açılabileceği, kurul kararlarına karşı açılan her türlü davanın öncelikli işlerden sayılacağı hükme bağlanmıştır.Bu hüküm çerçevesinde kurul kararlarının iptali için yargı yoluna başvurmak her zaman mümkündür.
O halde tarifeye ilişkin kurul kararı iptal edilmediği sürece geçerliliğini koruyacağı gözönünde bulundurularak davanın yukarıda belirtilen gerekçelere göre kabulü cihetine gidilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yukarıdaki gerekçelerle davanın reddi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 08.07.2013 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Dava dilekçesinde; davalı abonenin elektrik faturasına yansıtılan kayıp-kaçak ve diğer adlar altında alınan bedellerle ilgili olarak Tüketici Sorunları Hakem Heyeti tarafından verilen kararın iptali ile masraflarla birlikte davalı taraftan tahsiline karar verilmesi istenilmiştir.
Mahkemece, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 22/5.maddesi gereğince kesin olarak verildiği karara dercedilmek suretiyle dava esastan reddedilmiştir. Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, “ek kararla asıl kararın kesin olarak verildiği” gerekçesiyle temyiz talebinin reddine karar verilmiştir.
Temyiz talebinin reddine dair ek karar davacı vekiline 28.02.2013 günü tebliğ edilmiş, davacı bu kararı yasal temyiz süresi olan (HUMK 432/5) 7 günlük süre geçtikten sonra, 08.03.2013 tarihinde temyiz etmiştir.
Kanun yoluna (ve bu arada temyiz yoluna) başvurma belli bir süreye tabidir. Temyiz süresinin ne kadar olduğu kanun hükmü ile açıkça belirtilmiştir. (HUMK 163.md-HMK 94.md) Bu nedenle, temyiz süresi kesin ve hak düşürücü niteliktedir.
Temyiz talebini reddetmek yetkisi Yargıtay’a aittir. Ancak; temyiz, kanuni süre geçtikten sonra yapılır veya temyizi kabil olmayan bir karara ilişkin olursa, kararı vermiş olan mahkeme temyiz isteminin reddine kendisi karar verir.
'Bunun gibi, mahkemenin süresinde verilmiş olan bir temyiz dilekçesinin (süre aşımından dolayı) reddine karar vermiş (m.432/4) ve temyiz edenin bu red kararını 7 gün içinde temyiz etmemiş olması halinde, Yargıtay'ın esas hakkındaki temyiz talebini (ilk temyiz dilekçesini) inceleme konusu yapamayacağı ve temyiz dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekmektedir. Yargıtay 4. Hukuk Daireside bu görüştedir.' Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı, Cilt 5, Prof. Dr. Baki Kuru, sayfa 4619, Konu Temyiz.
Temyiz talebi reddolunan taraf yerel mahkemenin temyiz talebinin reddine ilişkin kararını kendisine tebliğinden itibaren 7 günlük yasal süreyi geçirdikten sonra bu red kararını temyiz ederse bu (ikinci) temyiz dilekçesi süre açısından dolayı reddine karar verilir. Bu halde esas hakkındaki temyiz talebi de incelenmez.(HGK. 18.04.990 tarih 2/115-1144). Ancak, hakimin kesin olmayan bir karar hakkında kesin olduğundan bahisle temyiz talebinin reddine ilişkin kararı (hükmün kesin olarak verildiğinin karara derc edilmesi) temyiz incelemesine engel olmaz. Yerel mahkemenin temyiz isteminin reddine ilişkin kararın kaldırılmasına karar verildikten sonra vaki temyiz incelemesine geçilir.
Somut olayda ise; mahkemece esasa ilişkin kararın kesin olarak verildiği yazılmış, davacı bu kararı süresinde temyiz etmiş, mahkemece; 'usul ve yasaya uygun olarak esas hakkında verilen ilk karar kesin olduğundan' bahisle temyiz talebi ek kararla reddedilmiştir. Ek karar 7 günlük yasal süreden sonra temyiz edilmiştir. Esasa ilişkin kararın Yargıtay'ca incelenebilmesi için bu kararın HUMK'nun 432.maddesi gereğince 7 günlük süre içinde temyiz edilmesi gerekir. Davacı vekili temyiz talebini süresinde yerine getirmediğinden temyiz talebinin süreden reddi gerekir.
Yukarıda açıklanan ve izah olunan nedenler ve gerekçelere göre; temyiz talebinin reddine ilişkin olarak mahkemece verilen 25.02.2013 tarihli ek karar süresinde temyiz edilmediğinden temyiz talebinin süreden reddi görüşünde olduğumuzdan sayın çoğunluğun esas kararın bozulması yönündeki görüşüne katılmıyoruz. 08.07.2013