16. Ceza Dairesi 2019/9636 E. , 2020/4848 K.
Mahkemesi :Ceza Dairesi
İlk Derece Mahkemesi : Ağrı 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 15.02.2018 tarih ve 2017/72 - 2018/91 sayılı kararı
Suç : Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek, Cumhurbaşkanına suikast ve fiili saldırı
Hüküm : 1-Sanıklar ..., ... hakkında ayrı ayrı; TCK'nın 37/1 maddesi yollaması ile TCK'nın 309/1, 3713 sayılı Kanunun 5/1, TCK'nın 53, 58/9, 63. maddeleri uyarınca mahkumiyet kararına ilişkin istinaf başvurusunun düzeltilerek esastan reddi,
2-Tüm sanıklar hakkında ayrı ayrı; Cumhurbaşkanına suikast ve fiili saldırı suçundan verilen Beraat kararına
ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddi
Bölge Adliye Mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle;
I-a-)Sanıklar müdafilerinin duruşmalı inceleme taleplerinin İlk Derece ve Bölge Adliye Mahkemesinde, silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesi doğrultusunda, savunmaya yeterli imkanın sağlanması ve bu hakkın etkin şekilde kullandırılmış olması, temyiz denetiminde sınırsız şekilde yazılı savunma imkanının kullanılabilme olanağının bulunması karşısında savunma hakkının kısıtlanması söz konusu olmadığından, 01.02.2018 tarihli ve 7079 sayılı Kanunun 94. maddesi ile değişik CMK’nın 299/1. maddesi uyarınca takdiren REDDİNE,
b-)Katılan ... vekillerinin temyiz taleplerinin incelenmesinde;
Sanıklara müsnet suçların niteliği itibariyle suçtan doğrudan doğruya zarar görmeyen ve bu nedenle de davaya katılma hakkı bulunmayan T.C. Milli Savunma Bakanlığının davaya katılmasına ilişkin verilen karar hukuki değerden yoksun olup hükmü temyiz yetkisi vermeyeceğinden temyiz isteminin CMK 296/1. maddesi gereğince REDDİNE,
II-Sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... hakkında Cumhurbaşkanına Suikast ve fiili saldırı suçundan verilen beraat hükümlerine yönelik yapılan temyiz itirazlarının incelemesinde;
Yapılan yargılama, dosya içeriğine, İlk Derece Mahkemesince toplanıp karar yerinde gösterilen ve değerlendirilen delilleri mahkemenin kovuşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirin hukuka uygun yasal ve yeterli olarak açıklanan gerekçeye göre verilen hükümlerde bir isabetsizlik görülmediğinden katılan ... Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmediğinden CMK'nın 302/1 maddesi gereğince esastan reddi ile usul ve yasaya uygun olan hükümlerin ONANMASINA,
III-Sanıklar ..., ..., ... hakkında Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek suçundan kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik yapılan temyiz itirazlarının incelemesinde, ise;
Temyiz talebinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi;
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriği; oluş ve tüm dosya kapsamına göre yapılan incelemede;
Ayrıntıları Dairenin 22.03.2019 tarih, 2018/7103 Esas, 2019/1953 sayılı kararında açıklandığı üzere:
5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 309. maddesinde düzenlenen Anayasayı ihlal suçunun maddi unsuru/tipik eylem, cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye elverişli vasıtalarla teşebbüs etmektir.
Suçun bu amaçla kurulmuş bir örgüt faaliyeti kapsamında işlenmesi, korunan amaçlara matuf fiillerin elverişliliğinin değerlendirilmesi bakımından önem taşımakta ise de, bu husus suçun unsuru değildir.
Suç, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmak, bu düzen yerine başka bir düzen getirmek veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemek amacına matuf doğrudan genel kast ile işlenebilen bir suçtur.
Suç tanımında belirtilen amaçları gerçekleştirmeye yönelik bir fiil işlenmesi hususunda iştirak iradeleri bulunan sanıklar hakkında Türk Ceza Kanununun 309. maddesinde düzenlenen Anayasayı ihlal suçu yönünden iştirakin her şeklinin uygulanması mümkündür.
Suça iştirakten söz edebilmek için amaca yönelik bir fiil işleme hususunda iştirak iradelerini ortaya koyan kişilerin hepsinin bu amaçla kurulmuş bir örgütün üyesi olması da gerekmez.
15 Temmuz 2016 günü, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Anayasal düzeninin değiştirilmesi amacıyla, Türk Silahlı Kuvvetlerine sızmış FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensubu olan ve/veya bu örgütsel faaliyeti destekleyen 8.000'in üzerinde askeri personel tarafından savaş uçakları dahil 35 uçağın, 3 geminin, 37 helikopterin, 74'ü tank olmak üzere 246 zırhlı aracın ve 4.000'e yakın hafif silahın kullanılarak; Cumhurbaşkanına suikasta teşebbüs edilmiş, TBMM ve Cumhurbaşkanlığı Külliyesi başta olmak üzere birçok stratejik merkez bombalanmış, Başbakanın konvoyuna silahlı saldırı gerçekleştirilmiş, kalkışmaya karşı koyan güvenlik görevlileri ile sokaklara çıkan sivillere devletin silahlı kuvvetlerine ait bu uçak, helikopter, tank ve silahlarla saldırılarak 4'ü asker, 63'ü polis ve 183'ü sivil olmak üzere toplam 250'den fazla kişi şehit edilmiş, 23'ü asker, 154'ü polis ve 2.558'i sivil olmak üzere toplam 2.735 kişi de yaralanmıştır.
Somut darbe teşebbüsü, TCK'nın 309. maddesinde sayılan amaçlara matuf zarar tehlikesi doğuran vahim eylemler vasfını aşarak, Anayasal düzeni doğrudan ortadan kaldırma neticesine yönelmiş, örgütün ülke genelindeki organik bütünlüğünden ve etkinliğinden istifade edilerek planlanıp uygulanmış, neticesi ve başarısı eş zamanlı, senkronize hareketlere bağlı hukuki anlamda tek bir fiil olarak ortaya çıkmıştır. Bu nedenle örgütsel koordinasyon veya iştirak iradesi gereğince ve iş bölümü doğrultusunda bulundukları mahal ve konumlarına uygun, amaca hizmet eden ve katkı sunan icrai harekette bulunanların, icra aşamasına geçerek amaç suç yönünden somutlaştığında ve elverişliliğinde tartışma bulunmayan bu fiil üzerinde müşterek hâkimiyet kurdukları gözetilerek TCK'nın 37. maddesi kapsamında 'doğrudan fail' olduklarının kabulünde zorunluluk vardır.
Mensup olduğu örgütle kurduğu bağ nedeniyle örgütsel faaliyet kapsamında işlenen Anayasayı ihlal suçuna ilişkin planlama, hazırlık ve icra organizasyonundan haberdar olmak suretiyle darbeye teşebbüs suçunu sevk ve idare edenler tarafından verilen emirleri/görevleri kabullenerek ülke çapındaki icra hareketleriyle illi bir değer taşıyan icra hareketlerini gerçekleştirenlerin ya da görev paylaşımı bağlamında henüz sırası gelmemiş icra hareketleri için gerekli hazırlıkları yapanların bu suç yönünden müşterek fail olarak sorumlu tutulmaları gerekmektedir.
TCK'nın 309. maddesinde düzenlenen suç bir somut tehlike suçu olduğundan suçun oluşması için ayrıca bir neticenin gerçekleşmesi aranmamaktadır. Bu itibarla sanığın amaca matuf eylemi ve/veya işlediği elverişli araç suç ile suçun konusu üzerinde meydana gelen somut tehlike arasında illiyet bağının bulunması gerekli ve yeterlidir. Suça teşebbüsün kabulü için aranan elverişli vasıtalarla cebri eylemlere başlanıp başlanmadığı araştırılırken ve vasıtanın elverişliliği takdir edilirken tek tek yapılan eylemlerle amaçlanan hedefler arasında doğrudan doğruya bağ kurmak yoluna gidilemez. Ancak her halükarda ülke genelinde gerçekleştirilmek istenen amaca matuf cebri/icrai fiilin, sanığın bulunduğu mahalde/sorumluluk sahasında da doğrudan doğruya ya da araç suçlar yönünden icrasına başlanması aranmalıdır.
Doğrudan kanuni tanımda öngörülen cebir ve şiddet içeren icrai hareket niteliğinde olmayan, somut zarar tehlikesinin gerçekleşmesini sağlayacak biçimde -faillerle birlikte- fiil üzerinde müşterek hâkimiyet kurmalarını temin edecek fonksiyonel bir mahiyet taşımayan, suç organizasyonu içinde bir iş bölümünün gereği olarak görevlendirilmeleri nedeniyle ika edildiği kanıtlanamayan ancak suçun icrasına başlanmasından sonra katılma iradesini açıkça ortaya koyan, zaman, nitelik ve yakın zarar tehlikesine yaptığı katkı itibariyle bütün olarak darbenin icrasını kolaylaştırmaya yönelen hareketleri gerçekleştiren sanıkların eylemlerinin, 5237 sayılı TCK’nın 309/1 ve 39/2-c maddeleri kapsamında Anayasayı ihlale teşebbüs suçuna yardım etmek suçunu oluşturacağı gözetilmeli, hukuki durumları buna göre tespit edilmelidir.
Doğubayazıt 1. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığında o gece yaşanan olaylar değerlendirildiğinde; 15.07.2016 günü saat 22:30 sıralarında Doğubayazıt 1. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığında Tugay Komutanı olarak görev yapan başka dosya sanığı ...'ın talimatı ile tabur komutanları ile toplantı yapıldığı, bu toplantıda ...'ın Türk Silahlı Kuvvetlerinin yönetime el koyduğunu kendisinin sıkıyönetim komutanı olduğunu beyan ederek bildiriyi okuduğu, toplantıya katılanların hiçbirinin duruma itiraz etmediği, akabinde harekat planı ve organizasyon yaptıkları, Emniyet Mangaları kurulması emri verildiği ve tüm personelin göreve çağrıldığı, bu toplantıdan sonra ...'ın dönemin Ağrı valisini arayarak sıkı yönetim komutanı olduğunu ve Tugay Komutanlığına gelmesini söylediği, Ağrı valisinden olumsuz cevap aldıktan sonra Doğubayazıt 1. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığında kurmay başkan olan başka dosya sanığı ...'e MİT başkanı, emniyet müdürü ve kaymakamı arayarak tugaya çağırma görevini verdiği, bu talimat doğrultusunda Sanık ...'in Doğubayazıt İlçe Emniyet Müdür vekilini, kaymakamı, MİT başkanını telefonla arayarak sıkı yönetim ilan edildiğini, Türk Silahlı Kuvvetlerin yönetime el koyduğunu, kendilerinin Tugay Komutanlığına gelmelerini istediği, her üç kurum yetkililerinin de böyle bir şeyin söz konusu olamayacağını ve gelmeyeceklerini söyleyerek aksi yönde tavır sergiledikleri, bu olaylarla ilgili Ağrı 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 09.02.2018 tarih ve 2017/50 -2018/81 karar sayılı dosyasında açılan davada bu eyleme fiilen iştirak edenler hakkında verilen bir kısım mahkumiyet kararlarının Dairemizin 06.02.2020 tarih ve 2019/4900 Esas - 2020/1093 Karar sayılı ilamı ile onandığı,
Aynı Komutanlık bünyesinde gerçekleşen iş bu dosyaya konu somut olay değerlendirildiğinde; Doğubayazıt 1. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığına bağlı Telçeker 3. Hudut Tabur komutanı olan sanık ... tarafından tabur acil kaydıyla rütbeli personelin teçhizatlı olarak hazır olacak şekilde görev çağrısı yaptığı, saat 22:30 sıralarında sanık ... öncülüğünde sanık ... ve rütbeli personelin bir kısmı ile yaklaşık 15- 20 dakika süren toplantıda sanık ... darbe teşebbüsünün başladığını ima edecek şekilde ' arkadaşlar ben ne olduğunu biliyorum, ama size söylemeyeceğim, biraz sonra zaten hepimiz öğreneceğiz' dediği, toplantı bitiminde tanık beyanına göre; sanık ...'nın sanık ...'e hitaben ' komutanım beni artık Gürbulak'a kaymakam yaparsınız' dediği, hakkında Ağrı 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 09.02.2018 tarih ve 2017/50 - 2018/81 karar sayılı dosyasında anayasayı ihlal suçundan mahkumiyetine karar verilen ve Dairemizin 06.02.2020 tarih ve 2019/4900 Esas - 2020/1093 Karar sayılı ilamı ile cezası onanan Doğubayazıt 1. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı kurmay başkanı ...'in sanık ...'i telefonla arayarak sıkıyönetim direktifinin tebliği ve Gürbulak sınır kapısının kapatılması ve Iğdır iline takviye amaçlı araç gönderilmesi talimatını verdiği, sanık ...'in bu emri tugay komutanından almak istediğini söylemesi üzerine ... tarafından tugay komutanı ...'a telefonun verildiği, tugay komutanı ...'ın emri tekrar ettiği ve sıkıyönetim direktifini ve kendisinin Ağrı ili sıkıyönetim komutanı olduğunu bildirdiği, bunun üzerine sanık ...'in aldığı talimat doğrultusunda emir vererek Gürbulak sınır kapısının kapatılması ve Iğdır iline takvive amacıyla Zırhlı Personel Taşıyıcı araçlar gönderdiği, bu kapsamda sanıklar ... ve ... verilen emre uyarak Gürbulak sınır kapısının Gürbulak karakolunundaki personelin de desteği ile kapatılması amacıyla saat 01:05 te Kobra tabir edilen araç ile Doğubayazıt 1. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığına bağlı Telçeker 3. Hudut Tabur komutanlığından çıkış yaptıkları, tabur komutanı ...’in Gürbulak karakolu komutanını saat 01:08 de telefonla arayıp Gürbulak sınır kapısının kapatılması için destek istediği ancak karakol komutanını ikna edememesi üzerine sanık ...’yı arayarak geri dönmelerini emrettiği bu doğrultuda sanıklar ... ve ...’nın Gürbulak karakoluna varmadan saat 01:15 te tabura geri dönmek zorunda kaldıkları, akabinde sanık ...'in Gürbulak jandarma karakol komutanının da darbe teşebbüsüne katılımını sağlamak amacıyla karakol komutanını aramak ve saat 01:10 da tabur komutanlığından çıkarak yanına gitmek suretiyle ikna etmeye çalıştığı ancak karakol komutanını darbe teşebbüsü zeminine çekemediği ve bu yöndeki çabasının sonuçsuz kaldığı ve geri dönüp saat 01:42 de nizamiyeden giriş yaparak tabur komutanlığına geldiği,
IV-Sanıkların Hukuki Durumlarının Değerlendirilmesi:
Sanıklara müsnet suçların unsurları ve özel görünüm şekilleri, savunmalarında ileri sürülen hukuki kurumlar ile ilgili olarak yapılan açıklamalar, 15 Temmuz 2016 günü ülke genelinde yaşanan olaylar, Bölge Adliye ve İlk Derece Mahkemelerince sübutu kabul edilen somut olay çerçevesinde sanıkların hukuki durumlarının değerlendirilmesine gelince:
a- Sanık ... hakkında kurulan hüküm bakımından;
Yargılama sonunda toplanan deliller karar yerinde incelenip sanığın üyesi bulunduğu silahlı terör örgütünün, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs amacına yönelik olarak vahamet arz eden eylemleri gerçekleştirdiği, sanığın sübutu kabul olunan eylemlerinin amaç suçun işlenmesi doğrultusundaki örgütsel bağlılık ve ülke genelindeki organik bütünlüğe göre amacı gerçekleştirme tehlikesi yaratabilecek nitelikte olduğu belirlenip kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin edilmiş, sanığın suçunun sübutu kabul edilmiş, savunmaları inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, verilen hükümde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan; sanık müdafiinin temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmediğinden CMK'nın 302/1. maddesi gereğince temyiz davasının esastan reddiyle hükmün ONANMASINA,
b-Sanıklar ... ve ... hakkında kurulan hükümler bakımından;
Konumları rütbeleri ve mesleki tecrübeleri itibariyle gelen emir mesaj muhtevasının açıkça suç teşkil etmesi nedeniyle yerine getirilmesinin cezai sorumluluk doğuracağını bilebilecek durumda olan sanıkların taburdan çıkış yaptıkları saat itibariyle darbeden haberdar olamadıklarına yönelik savunmalarına itibar edilemeyeceği cihetle, kararın somut olayın değerlendirilmesi kısmında bahsedilen eylemlerinin kanuni tanımda öngörülen cebir ve şiddet içeren icrai hareket niteliğinde olmaması, neticenin/somut zarar tehlikesinin gerçekleşmesini sağlayacak biçimde faillerle birlikte fiil üzerinde müşterek hakimiyet kurmasını temin edecek fonksiyonel bir mahiyet taşımaması nedeniyle müsnet suç yönünden TCK'nın 37. maddesi kapsamında fail olarak sorumlu tutulamayacakları ancak, suçun icrasına başlanmasından sonra katılma iradesini açıkça ortaya koyan hareketlerin, zaman, nitelik ve yakın zarar tehlikesine yaptığı katkı itibariyle bütün olarak darbenin icrasını kolaylaştırmaya yönelik olup, 5237 sayılı TCK’nın 309/1 ve 39/2-c maddeleri kapsamında Anayasayı ihlale teşebbüs suçuna yardım etmek suçunu oluşturduğu ve sanıkların konumu, üstlendiği vazife nazara alınarak ceza tayin edilmesi gerektiği gözetilmeden atılı eylemin doğrudan fail olarak gerçekleştirdiğinin kabulü ile delillerin değerlendirmesinde düşülen yanılgı sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kanuna aykırı, sanıklar müdafilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan bu sebeplerden dolayı hükümlerin BOZULMASINA, verilen ceza miktarı ile tutuklulukta geçirilen süre ve mevcut delil durumu dikkate alınarak
sanıklar ve müdafilerinin tahliye taleplerinin reddine, 28.02.2019 tarihinde yürürlüğe giren 20.02.2019 tarih ve 7165 sayılı Kanunun 8. maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanunun 304. maddesi uyarınca dosyanın Ağrı 2. Ağır Ceza Mahkemesine, kararın bir örneğinin Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 08.10.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.