4. Ceza Dairesi 2013/24357 E. , 2014/35411 K.
Tebliğname No : 4 - 2013/181071
MAHKEMESİ : Lüleburgaz(Kapatılan) 2. Sulh Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 12/02/2013
NUMARASI : 2011/12 (E) ve 2013/139 (K)
SUÇ : Çevrenin kasten kirletilmesi
Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre, temyiz isteğinin sanıklar H.. B.. ve M.. A.. hakkında verilen beraat kararlarına hasredildiği belirlenerek dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
I- Genel İlkeler:
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 56/1. maddesine göre herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında getirilen düzenleme ile de çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek gerek Devlete gerekse vatandaşlara ödev olarak yüklenmiştir. Anayasada yer alan bu ilkeler 2872 sayılı Çevre Kanunu'nun 3/a maddesinde de benzer biçimde düzenlenmiştir. Buna göre; gerçek ya da tüzel kişi olarak herkes, çevrenin korunması ve kirliliğin önlenmesi ile görevli olup, alınacak tedbirlere ve belirlenen esaslara uymakla yükümlüdür. Bu bağlamda, “kamu sağlığını ve çevreyi koruma” prensibi Türk Ceza Kanunu’nun birinci maddesinde Kanun’un amaçlarından birisi olarak öngörülmüş, ayrıca “sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı” başta bu Kanunun 181 ilâ 184. maddeleri olmak üzere, 2872 sayılı Çevre Kanunu’nda ve diğer bir kısım mevzuatta koruma altına alınmış, çevreyi kirletme eylemi farklı suç ve kabahat türleri ile yaptırıma bağlanmıştır.
Türk Ceza Kanununun 181. maddesinin birinci fıkrasında suç olarak düzenlenen atık veya artıklarla çevrenin kasten kirletilmesi fiili, kanunlarda belirtilen teknik usullere aykırı olarak, çevreye zarar verecek şekilde atık veya artıkların alıcı ortamlar olan toprak, su ve havaya kasten verilmesidir. Buna göre suç, atık veya artıkların teknik usullere aykırı olarak bir defa alıcı ortama verilmesiyle oluşacaktır.
Fıkrada sözü edilen “ilgili kanunlarla belirlenen teknik usullere aykırılık” hali; 2872 sayılı Çevre Kanunu, 2690 sayılı Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Kanunu, 5977 sayılı Biyogüvenlik Kanunu, 3213 sayılı Maden Kanunu gibi kanunların, kapsadıkları alanlarla ilgili olarak “çevreyi kirletmeme” ilkesi gereğince çerçeve olarak benimsedikleri düzenlemelere dayanılarak oluşturulan yönetmeliklerde açıklanan ve somut olayın özelliklerine göre değerlendirilecek olan, arıtma, depolama, imha etme, taşıma, koruma, alıcı ortama verme, uzaklaştırma gibi hususlar bakımından öngörülen yükümlülüklere aykırı davranmayı ifade etmektedir.
“Çevreyi kirletmeme” prensibi ise genel olarak 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun “Kirletme Yasağı” kenar başlıklı 8. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre;
“Her türlü atık ve artığı çevreye zarar verecek şekilde, ilgili yönetmeliklerde belirlenen standartlara ve yöntemlere aykırı olarak doğrudan ve dolaylı biçimde alıcı ortama vermek, depolamak, taşımak, uzaklaştırmak ve benzeri faaliyetlerde bulunmak yasaktır.
Kirlenme ihtimalinin bulunduğu durumlarda ilgililer kirlenmeyi önlemekle, kirlenmenin meydana geldiği hallerde ise kirleten, kirlenmeyi durdurmak, kirlenmenin etkilerini gidermek veya azaltmak için gerekli tedbirleri almakla yükümlüdür.”
Yine aynı Kanunun “Tanımlar” kenar başlıklı 2. maddesine göre atık, herhangi bir faaliyet sonucunda oluşan, çevreye atılan veya bırakılan her türlü madde, alıcı ortam ise hava, su, toprak ortamları ve bu ortamlarla ilişkili ekosistemlerdir. Mevzuatımızda tanımı bulunmayan “artık” ise; öğretideki düşüncelerden de yararlanılarak, bir maddenin tüketimi, kullanımı ya da harcanmasından sonra artan, geriye kalan kısım olarak tanımlanabilir.
Türk Ceza Kanununun “çevreyi kasten kirletme” suçunu düzenleyen 181/1, “taksirle kirletme” suçunu düzenleyen 182/1 ve 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 8. maddelerinde suçun unsuru olarak kabul edilen “çevreye zarar verecek şekilde” kavramı ise, “gerçekleşen somut bir zararı” değil, “zarar vermeye elverişliliği, zarar ihtimalini” anlatmaktadır. Madde gerekçesinde de açıklandığı üzere atık veya artığın; kasten su, hava ve toprak şeklinde gruplandırılan alıcı ortama ya da bu ortamlarla ilişkili ekosistemlerden birine verilmesi ile suç oluşacaktır. Çevrenin kasten kirletilmesi, kanunda tehlike suçu olarak düzenlenmiştir. Zararın gerçekleşmesi, bu suçta unsur olmadığı gibi cezalandırma şartı da değildir.
Öte yandan atık veya artıkların toprakta, suda veya havada kalıcı özellik göstermesi hali TCK'nın 181. maddesinin 3. fıkrasında, bunların insan veya hayvanlar açısından tedavisi zor hastalıkların ortaya çıkmasına, üreme yeteneğinin körelmesine, hayvanların veya bitkilerin doğal özelliklerini değiştirmeye neden olabilecek etkilerinin olması ise aynı maddenin 4. fıkrasında cezanın artırılmasını gerektiren nitelikli haller olarak düzenlenmiştir.
II – Yargılamaya Konu Olayda Uygulanacak Mevzuat ve Düzenleyici İşlemler:
2872 sayılı Kanun’un 20. maddesinin (ı) ve (n) bentlerinde, denizler, içme ve kullanma suları (yapay ya da tabii göller, barajlar, akarsular, yer altı suları vs) ile içme ve kullanma suyu sağlama amacı dışındaki sular şeklinde üç grup su kaynağı belirlenmiş, tanker, gemi ve diğer deniz araçlarının kirletme faaliyetleri ayrıca düzenlenerek, sular her türlü kirlenmeye karşı koruma altına alınmıştır.
Öte yandan Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 8, 9, 11, 12, 15 ve 20. maddelerine dayanılarak “Ülkenin yeraltı ve yerüstü su kaynakları potansiyelinin korunması ve en iyi bir biçimde kullanımının sağlanması için, su kirlenmesinin önlenmesini sürdürülebilir kalkınma hedefleriyle uyumlu bir şekilde gerçekleştirmek üzere gerekli olan hukuki ve teknik esasları belirleme” amacıyla kabul edilmiştir.
Bu Yönetmeliğin 16 ilâ 21. maddelerinde içme ve kullanma suyu temin edilen yüzeysel sularla ilgili kirletme yasaklarına, 23. maddesinde denizlerle ilgili kirletme yasaklarına yer verilmiş, 25 ilâ 36. maddelerinde ise atıksuların boşaltım ilkeleri açıklanmıştır.
Yine Yönetmeliğin 6. maddesinde alıcı su ortamını kirleten en önemli kaynaklar ve etkenler dokuz bent halinde örnekleme yoluyla sayılmış, sınırlayıcı bir belirleme yapılmamıştır. Buna göre, fekal atıklar, organik atıklar, kimyasal atıklar, aşırı üretim artışına neden olan besin maddelerinin alıcı ortamın dengesini bozacak şekilde aşırı boşaltımı, atık ısı, radyoaktif atıklar, deniz dibinden taranan malzeme, çamur, çöp ve hafriyat artıklarının ve benzeri atıkların boşaltımı, gemilerden kaynaklanan petrol türevli katı ve sıvı atıklar (sintine suyu, kirli balast, slaç, slop, yağ ve benzeri atıklar), Tehlikeli Maddelerin Su ve Çevresinde Neden Olduğu Kirliliğin Kontrolü Yönetmeliğinin eklerinde belirtilen maddeler, örnekleme yoluyla sayılmış kirletici unsurlardır.
Yönetmeliğin “Tanımlar” kenar başlıklı 3. maddesinde alıcı ortam; “Atıksuların deşarj edildiği veya dolaylı olarak karıştığı göl, akarsu, kıyı ve deniz suları ile yeraltı suları gibi yakın veya uzak çevre” şeklinde tüm su kaynaklarını kapsayacak şekilde tanımlanmıştır. Aynı maddede atık; “Her
türlü üretim ve tüketim faaliyetleri sonunda, fiziksel, kimyasal ve bakteriyolojik özellikleriyle karıştıkları alıcı ortamların doğal bileşim ve özelliklerinin değişmesine yol açarak dolaylı veya doğrudan zararlara yol açabilen ve ortamın kullanım potansiyelini etkileyen katı, sıvı veya gaz halindeki maddelerle atık enerji”, atıksu ise “Evsel, endüstriyel, tarımsal ve diğer kullanımlar sonucunda kirlenmiş veya özellikleri kısmen veya tamamen değişmiş sular ile maden ocakları ve cevher hazırlama tesislerinden kaynaklanan sular ve yapılaşmış kaplamalı ve kaplamasız şehir bölgelerinden cadde, otopark ve benzeri alanlardan yağışların yüzey veya yüzeyaltı akışa dönüşmesi sonucunda gelen sular” şeklinde tarif edilmiştir.
Suların korunması ile ilgili esasları düzenleyen Yönetmeliğin 4/j maddesinde belirtilen genel ilke, atıksuların arıtılmadan doğrudan alıcı ortama verilmemesidir. Keza Yönetmeliğin 16/a-b bentlerinde arıtılsa dahi atıksular ile her türlü atık ve artığın içme ve kullanma sularına deşarjına izin verilemeyeceği açıkça belirtilmiştir. 21. maddesinde de, içme ve kullanma suyu temini dışındaki amaçlarla yapılmış göllere, göletlere ve set çekmek suretiyle biriktirilmiş sulara arıtılmamış evsel ve endüstriyel nitelikli atıksuların verilemeyeceği hükme bağlanmıştır. Yine “Alıcı Ortama Doğrudan Boşaltım Esasları” kenar başlıklı 26. maddenin (d) bendinde ise “her türlü katı atık ve artıklarla, arıtma çamurları ve fosseptik çamurlarının alıcı su ortamlarına boşaltılması” yasaklanmıştır.
Burada önemle vurgulanması gereken husus şudur; Yönetmeliğin 21/1. maddesinde sözü edilen içme ve kullanma amacı dışındaki sulara deşarj izni, arıtılmış olma koşuluna bağlanmıştır. Atıksuyun arıtılmış su olduğunu kabul etmek için de, bunların Yönetmeliğin 31. maddesi ile ekinde 16 grup halinde belirlenerek tablolar halinde gösterilen sektör kapsamındaki tesis tipi için kabul edilen limit deşarj değerlerine uygun olması gerekir. Aksi durumda atıksuyun tam olarak arıtıldığından, içme ve kullanma amacı dışındaki sulara deşarj edilme koşulunu sağladığından bahsedilemez.
Özetle; içme ve kullanma sularına arıtılmış olsa dahi her türlü atık ve artığın deşarjı yasaklanmış, içme ve kullanma dışındaki sulara deşarj, arıtılmış olma koşuluna bağlanmış, atıksuyun arıtılmış olma ölçütü de, atıksuyun oluşum kaynağı dikkate alınarak Yönetmeliğin ekindeki sektörlere göre limit değerlerle ifade edilmiştir.
Görüleceği üzere; açıklanan mevzuatla, çevrenin kirletilmesinin önlenmesi amaçlanmış, kişilere, temiz, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı sağlanması hedeflenmiştir.
III - Yargılamaya Konu Olay:
D.. Kumaşçılık San. ve Tic. A.Ş.'ne ait kumaş boyama ve terbiye işlerinin yapıldığı fabrikada suç tarihinde yapılan denetlemede, işletmenin arıtma tesisi çıkışından herhangi bir atıksu çıkışı olmadığı ve işletme faaliyeti sonucu atıksuların doğrudan alıcı ortama verildiğinin tespit edildiği, böylece fabrika müdürü olan sanık M.. A.. ve fabrika işletme ve makine bakım onarım şefi olan sanık M.. A..'in kanunla belirlenen teknik usullere aykırı şekilde atıksuyu alıcı ortama vererek çevreyi kasten kirlettikleri iddia edilmiştir.
Kırklareli Çevre ve Orman İl Müdürlüğü görevlilerince düzenlenen 02-03.09.2010 tarihli çevre denetim tutanağında işletmenin faaliyette olduğu ancak atıksu arıtma tesisi çıkışından herhangi bir atıksu çıkışı olmadığı, söz konusu işletme ile Ç... Boyahanesinin atıksularının birleştiği rogardan çıkış olduğu ve buradan numune alındığı belirtilmiştir.
Kolluk görevlileri tarafından düzenlenen 08.12.2010 tarihli olay yeri tespit tutanağında, arıtma tesisi çıkış bölümünde numune alma bölümünün bulunduğu, buradan çıkan tahliye borusunun toprak altından yaklaşık 900 metre ilerideki rogara bağlandığı, Çağlayan Boya isimli işletmenin tahliye borusununda aynı rogarla birleştiği, Kırklareli Çevre ve Orman Müdürlüğü görevlilerinin tutanağından numunenin buradan alındığının anlaşıldığı, rogarın kapağından bakıldığında üç giriş ve bir çıkışın olduğu, bu girişlerden birisinin D.. Kumaşçılık, diğerinin Ç.. Boya isimli firmanın, sonuncunun ise yağmur suyu girişi olduğu, çıkışın hepsinin birleşerek gerçekleştiği belirtilmiştir.
Atıksu numunesi üzerindeki analiz sonucunda Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği Tablo 10.2'de yer alan parametrelerden koı (kimyasal oksijen) ph, amonyum azotu, akm (askıda katı madde), sülfür ve sülfit değerlerinin limitleri aştığı belirlenmiştir.
Mahkemece mahallinde yapılan keşif sonrası çevre ve kimya mühendisi bilirkişiler tarafından düzenlenen 21.05.2012 havale tarihli bilirkişi raporunda, “D... Kumaşçılık San. ve Tic. A. Ş.'nin atıksu özellikleri bakımından Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği, Tablo 10.2: Sektör: T... Sanayii (Dokunmuş Kumaş Terbiyesi ve Benzerlerinde yer alan parametrelerden koi, ph, amonyum azotu, akm ve sülfür parametreleri bakımından, her ne kadar alıcı ortama ek kirlilik yükü getirdiği anlaşılmakta ise de; anılan parametrelerin EK-1 ve EK-2 listelerde yer almamasından dolayı kalıcı bir etkinin söz konusu olmayacağı; Ancak sülfit parametresinin “EK-2 DAHA AZ TEHLİKELİ MADDELER” grubunda yer aldığından ötürü kalıcı bir etkinin söz konusu olabileceği, dolayısıyla; D.. Kumaşçılık San. ve Tic. A.Ş.'nin atıksularının, 'sülfit' parametresi sebebi ile toprakta, suda veya havada kalıcı özellik gösterebileceği ve bu nedenlerle; insan veya hayvanlar açısından tedavisi zor hastalıkların ortaya çıkmasına, üreme yeteneğinin körelmesine, hayvanların veya bitkilerin doğal özelliklerini değiştirmeye neden olabilecek niteliklere sahip bir kirlilik oluşturabileceği” belirtilmiştir.
Dosya kendilerine tevdi edilen çevre yüksek mühendisi, kimya yüksek mühendisi ve kimya mühendisinden oluşan üçlü bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen 11.12.2012 tarihli bilirkişi raporunda, “D.. Kumaşçılık San. ve Tic. A.Ş.'ne ait davaya konu fabrikasının atık sularını arıtmadan arıtma tesisi by-pass işlemi yapılarak direk iki firmanın atık sularını Uğurlu dereye taşıyan kanala deşarj edildiği, ancak söz konusu kanala bağlanan D.. Kumaşçılık San. ve Tic. A.Ş.'ne ait logar çıkışından numunenin alındığı 02-03.09.2010 tarih ve 001508 seri no'lu Kırklareli İÇOM tutanağı tespitinin olduğu bu durumun: İlgili kanunlarla belirlenen teknik usullere aykırı olarak ve çevreye zarar verecek şekilde, atık sularını toprağa ve suya kasten verdiği bu durumun flora, hayvan varlığı ve kamu sağlığı açısından tehlike oluşturduğu değerlendirilmesi yapılmış, sanık üzerine atılı suçun unsurları üzerine atılı eylem dolayısıyla meydana gelebilecek zararın; insan veya hayvanlar açısından tedavisi zor hastalıkların ortaya çıkmasına, hayvanların veya bitkilerin doğal özelliklerini değiştirmeye neden olabilecek nitelikte etkiler oluşturmayacağı” bildirilmiştir.
Her ne kadar mahkeme tarafından numunenin alındığı çıkışın D... Kumaşçılık San. ve Tic. A.Ş.'ne ait olduğuna dair şüphe yenilemediğinden bahisle sanıklar hakkında delil yetersizliğinden beraat kararı verilmiş ise de, yukarıda değinilen 02.03.2010 tarihli çevre denetim tutanağı ve 11.12.2012 tarihli bilirkişi raporunda belirtildiği üzere, suç tarihinde işletmenin faal olduğu ve faaliyet sonucu oluşan atıksuların arıtma tesisi by-pass edilerek arıtılmadan Ç.. B.. isimli firmanın arazisindeki U.. D..'ye boşalan ortak logara deşarj edilmesi karşısında, sanıklara isnat olunan çevrenin kasten kirletilmesi eyleminin sübuta erdiği ve dosyanın TÜBİTAK MAM’a gönderilerek, atığın TCK’nın 181/4. fıkrasında bahsedilen “insan veya hayvanlar açısından tedavisi zor hastalıkların ortaya çıkmasına, üreme yeteneğinin körelmesine, hayvanların veya bitkilerin doğal özelliklerini değiştirmeye neden olabilecek” nitelikte olup olmadığının sorulması sonucuna göre 5235 sayılı Kanun’un 12. maddesi gereğince görev hususun değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme ve yerinde olmayan gerekçeyle verilen beraat kararı usul ve kanununa aykırıdır.
IV – Sonuç ve Karar:
Açıklanan gerekçelerle katılan Kırklareli Çevre Orman ve Orman Müdürlüğü vekilinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnamedeki onama düşüncesinin reddiyle HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 08/12/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.