18. Ceza Dairesi 2019/1248 E. , 2019/6922 K.
KARAR
Fuhuş suçundan sanıklar ..., ..., ...'in mahkumiyetlerine dair Sakarya 2 Ağır Ceza Mahkemesinin, 18/03/2014 tarih ve 2008/221 Esas ve 2014/103 Karar sayılı sayılı hükümlerin sanıklar müdafii tarafından temyizi üzerine,
Dairemizin 08/01/2019 tarih ve 2016/16497 esas 2019/341 karar sayılı kararıyla;
“Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir
Ancak;
1- Sanıklar ..., ..., ...'in üzerlerine atılı suçları kabul etmemesi, mağdurların da sanıkların fuhuş yaptırdıklarına dair beyanlarının olmaması, iletişimin tespiti kararlarının verildiği TCK'nın 227/2. maddesinin, suç tarihi dikkate alındığında CMK'nın 135. maddesindeki katalog suçlar arasında yer almadığından iletişimin tespiti ile elde edilen görüşme dökümlerinin de bu suç açısından yasal delil niteliği bulunmadığı, mahkemece bu delillere itibar edilemeyeceğinin anlaşılması karşısında, sanıkların mahkumiyetine yeterli, her türlü şüpheden uzak, yasal ve yeterli delil bulunmadığından, yasal ve yeterli olmayan gerekçeyle mahkumiyet kararları verilmesi,
2- Hükümden sonra Sakarya 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 25/05/2015 tarihli yazısıyla sanık ...'nın gerçek kimliğinin ... olduğunun belirtilmesi ve yazı ekine göre bu konu hakkında Sakarya Cumhuriyet Başsavcılığı' nın 2015/22257 sayılı dosyasıyla soruşturma yapıldığının anlaşılması karşısında, bu soruşturma dosyanın da getirtilip incelenmesi, suçu işleyen kişinin gerçek kimliğinin araştırılıp tespit edilerek sonucuna göre sanık ... hakkında karar verilmesi zorunluluğu,
3- Kabule göre de, TCK'nın 53/1-b maddesinde yer alan hak yoksunluğunun uygulanmasına ilişkin hüküm, Anayasa Mahkemesinin 08/10/2015 tarih ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı kararıyla iptal edilmiş olması,
Bozmayı gerektirmiş ve sanıklar ..., ..., ..., ... müdafilerinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnameye aykırı olarak sanık ... hakkında başkaca yönleri incelenmeksizin HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 08/01/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi. ”karar verilmiştir.
I- İTİRAZ NEDENLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 03/03/2019 tarih ve 2014/195154 sayılı yazısı ile;
İtiraza konu uyuşmazlık, sanıklar hakkında Fuhuş suçuyla ilgili olarak alınan Sakarya Sulh Ceza Mahkemesinin, 14/11/2017 tarih ve 2007/945 D.iş kararıyla alınan iletişim tespiti kararının suç tarihi itibariyle hukuka uygun olup olmadığı ve elde edilen delillerin yasak delil sayılıp sayılmayacağına ilişkindir.
Bilindiği üzere, ceza muhakemesinin amacı, usul kurallarının öngördüğü ilkeler doğrultusunda maddi gerçeğin her türlü şüpheden uzak bir biçimde kesin olarak belirlenmesidir. Maddi gerçeğin belirlenmesinde kullanılan yegane araçlar deliller olup, nitekim 5271 sayılı CMK'nun 'Delilleri takdir yetkisi' başlıklı 217. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan; 'Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir' şeklindeki düzenleme ile bu husus belirtilmiştir. Bu düzenleme ile ayrıca delillerin serbestliği ilkesine de vurgu yapılmaktadır. Buna göre, ceza muhakemesinde hangi hususun hangi delillerle ispat olunacağı konusunda bir sınırlama bulunmayıp, yargılama yapan hakim hukuka uygun şekilde elde edilmiş her türlü delili kullanmak suretiyle, sanığın aleyhine olduğu kadar lehine olan delilleri de araştırıp değerlendirerek şüpheden arınmış bir sonuca ulaşmalıdır. Yargılama konusu olayın açıklığa kavuşturulması ve maddi gerçeğin bulunabilmesi için ispat amacıyla kullanılan her araç delil olarak kabul edilir.
Maddi gerçeğin araştırılması aşamasında kişisel ya da toplumsal değerlerin korunması zorunludur. Bu değerlerin korunması amacıyla kanun koyucu delillerin serbestliği ilkesine 'delil yasakları' olarak adlandırılan bir takım sınırlamalar getirmiştir. Delil yasakları, 'delil elde etme' ve 'delil değerlendirme' yasağı olarak iki gruba ayrılmaktadır. Delillerin elde edilme şekline ilişkin yasaklara 'delil elde etme yasakları', hukuka uygun elde edilmiş bile olsa o delilin yargılamada ortaya konulup değerlendirilebilmesine ilişkin yasaklara ise 'delil değerlendirme yasakları' denilmektedir.
İfade alma ve sorgunun 5271 sayılı CMK'nun 148. maddesinde sayılan şekillerde yapılması, tanıklıktan çekinme hakkı olan kişiye bu hakkının hatırlatılmaması delil elde etme yasaklarına; duruşmada tanıklıktan çekinen tanığın önceki ifadesinin okunamaması, telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi sırasında elde edilen delillerin aynı kanunun 135. maddesinin altıncı fıkrasında sayılanlar dışında bir suçun soruşturma ve kovuşturulmasında kullanılmaması ise delil değerlendirilmesi yasaklarına örnek olarak gösterilebilir.
5271 sayılı CMK'nun 217. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan; 'Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir' şeklindeki düzenleme ile ayrıca ceza muhakemesinde kullanılacak delillerin hukuka uygun şekilde elde edilmesi gerektiği belirtilmiştir. Buna göre tüm deliller kanunda gösterilen yönteme uygun olarak elde edilmelidir.
Ancak, delil elde etmeye ilişkin her hukuka aykırılığın o delilin yargılamada kullanılmasına engel oluşturup oluşturmayacağı hususu üzerinde de ayrıca durulmalıdır. Eğer ihlal edilen kural bir hak ihlaline neden olmuyor ve adil yargılanma ilkesi zedelenmiyorsa, o delilin yargılamada değerlendirilemeyeceğinden bahsedilemeyecektir. Örneğin; usulüne göre alınmış arama kararına istinaden, herhangi bir hak ihlaline neden olunmadan yapılan arama sonunda ele geçen delillerin, sadece arama sırasında bulunması gereken kişilerin orada bulundurulmaması suretiyle şekle aykırı hareket edildiğinden bahisle mahkûmiyet hükmüne esas alınamayacağı kabul edilemeyecektir. Nitekim Ceza Genel Kurulunun 26.06.2007 gün ve 147-159 ile 13.03.2012 gün ve 278-96 sayılı kararlarında da bu sonuca ulaşılmıştır. Aksi durumun kabulünün, ceza yargılamasında hakkaniyete aykırı sonuçların doğmasına, adalet ve eşitlik ilkelerinin zedelenmesine yol açabilecek son derece ağır sonuçları da birlikte getireceği şüphesizdir.
5271 sayılı CMK'nun 217. maddesinin ikinci fıkrasına ilişkin gerekçede; 'Maddenin son fıkrası, usul hukuku yönünden olağanüstü önem taşıyan ve adil yargılama ile bağlantılı bir ilkeyi belirtmektedir. İlke, delilin doğruluğunu, haklılığını hakkaniyete uygunluğunu sağlamak amacını gütmektedir. Böylece ister soruşturma ister kovuşturma evrelerinde olsun, hukuka aykırı olarak, örneğin, işkence, narko analiz, hataya sürükleyici eylemler, sorgulamalar, baskılar, kişinin fizik ve moral bütünlüğüne saldırılar yolu ile elde edilmiş deliller hükme esas alınamayacaktır' denilerek, delilin hükme esas alınmasına engel oluşturan hukuka aykırılıkların 'sanığın temel haklarını' ihlal eden aykırılıklar olduğu belirtilmiştir.
Telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi, mevzuatımızda sadece 30/07/1999 tarih ve 4422 sayılı Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanununda belirli örgütlü suçlar için düzenlenmiş iken, özellikle çıkar amaçlı ve örgütlü suçlulukla daha etkin bir şekilde mücadele edilebilmesi noktasında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uygun genel bir düzenlemeye ihtiyaç duyulması sonucunda 5271 sayılı CMK'nun 135 ve devamı maddeleri kaleme alınmıştır.
Telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi tedbiri 5271 sayılı CMK'nun 135 ila 138. maddelerinde düzenlenmiş olup, 135. maddede iletişimin tespiti, dinlenmesi, kayda alınması ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi olmak üzere dört çeşit tedbire yer verilmiş, tedbirlerin yerine getirilme şartları ve usulü düzenlenmiş, verilecek kararların içeriği ve uygulama süresine ilişkin olarak ayrıntılı düzenleme yapılmıştır. Kanunun 136. maddesinde, 135. maddede sayılan tedbirlerin uygulanmasına ilişkin olarak şüpheli veya sanığın müdafii için öngörülen istisnalar belirtilmiş, 137. maddede telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması kararlarının ne suretle icra edileceği, kayda alınan iletişim içeriklerinin yazıya dökülmesi, işlemlere son verilmesi ve iletişim içeriğine ilişkin kayıtların yok edilmesi ile ilgililere bilgi verilmesi hususları düzenlenmiş, 138. maddede ise tesadüfen elde edilen deliller konusu hükme bağlanmıştır.
5271 sayılı CMK'nun 135. maddesinin altıncı fıkrası; 'Bu madde kapsamında dinleme, kayda alma ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesine ilişkin hükümler ancak aşağıda sayılan suçlarla ilgili olarak uygulanabilir:
a) Türk Ceza Kanununda yer alan;
1. Göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti (madde 79, 80),
2. Kasten öldürme (madde 81, 82, 83),
3. İşkence (madde 94, 95),
4. Cinsel saldırı (birinci fıkra hariç, madde 102),
5. Çocukların cinsel istismarı (madde 103),
6. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188),
7. Parada sahtecilik (madde 197),
8. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç, madde 220),
9. Fuhuş (madde 227, fıkra 3) (İlgili fıkra 5560 sayılı Kanunun 45. maddesi ile yürürlükten kaldırılıp, aynı kanunun 3. maddesi ile değiştirilen 5237 sayılı
TCK'nun 80. maddesinin birinci fıkrasına eklenmiştir.)
10. İhaleye fesat karıştırma (madde 235), 5271 sayılı CMK'nun 135. maddesinin altıncı fıkrası; 'Bu madde kapsamında dinleme, kayda alma ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesine ilişkin hükümler ancak aşağıda sayılan suçlarla ilgili olarak uygulanabilir:
11. Rüşvet (madde 252),
12. Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama (madde 282),
13. Silahlı örgüt (madde 314) veya bu örgütlere silah sağlama (madde 315),
14. Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk (madde 328, 329, 330, 331, 333, 334, 335, 336, 337) suçları.
b) Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı (madde 12) suçları.
c) Bankalar Kanununun 22 nci maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkralarında tanımlanan zimmet suçu,
d) Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren suçlar.
e) Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74. maddelerinde tanımlanan suçlar' şeklinde düzenlenmiş olup, fıkrada iletişimin dinlenmesi, kayda alınması ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesine ilişkin hükümlerin hangi suçlarda uygulanabileceği belirtilmiştir. Buna göre, dinleme, kayda alma ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi tedbirlerine sadece maddede sınırlı olarak sayılan suçlar yönüyle başvurulabilir iken, iletişimin tespiti tedbiri yönüyle ise bir suç sınırlaması bulunmayıp, şartların varlığı halinde tüm suçlar yönüyle bu tedbire başvurulması mümkündür.
5237 sayılı TCK'nın 227. maddesinde düzenlenen Fuhuş suçu;
(1) Çocuğu fuhşa teşvik eden, bunun yolunu kolaylaştıran, bu maksatla tedarik eden veya barındıran ya da çocuğun fuhşuna aracılık eden kişi, dört yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Bu suçun işlenişine yönelik hazırlık hareketleri de tamamlanmış suç gibi cezalandırılır.
(2) Bir kimseyi fuhşa teşvik eden, bunun yolunu kolaylaştıran ya da fuhuş için aracılık eden veya yer temin eden kişi, iki yıldan dört yıla kadar hapis ve üçbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Fuhşa sürüklenen kişinin kazancından yararlanılarak kısmen veya tamamen geçimin sağlanması, fuhşa teşvik sayılır.
(3) (Mülga: 6/12/2006 – 5560/45. md.; Yeniden düzenleme: 24/11/2016-6763/18. md.) Fuhşu kolaylaştırmak veya fuhşa aracılık etmek amacıyla hazırlanmış görüntü, yazı ve sözleri içeren ürünleri veren, dağıtan veya yayan kişi bir yıldan üç yıla kadar hapis ve iki yüz günden iki bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.
(4) Cebir veya tehdit kullanarak, hile ile ya da çaresizliğinden yararlanarak bir kimseyi fuhşa sevk eden veya fuhuş yapmasını sağlayan kişi hakkında yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarısından iki katına kadar artırılır.
(5) Yukarıdaki fıkralarda tanımlanan suçların eş, üstsoy, kayın üstsoy, kardeş, evlat edinen, vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, koruma ve gözetim yükümlülüğü bulunan diğer kişiler tarafından ya da kamu görevi veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(6) Bu suçların, suç işlemek amacıyla teşkil edilmiş örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(7) Bu suçlardan dolayı, tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.
(8) Fuhşa sürüklenen kişi, tedaviye veya psikolojik terapiye tâbi tutulabilir. Şeklinde düzenlenmiştir.
Fuhuş suçu katalog suçlarda yer almaz iken daha sonra 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda 31/05/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5353 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 17. maddesince yapılan düzenlemeyle, 135. maddesinde altıncı fıkrasının (a) bendine (8) numaralı alt bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki (9) numaralı alt bent eklendiği, buna göre,
Fuhuş (madde 227, fıkra 3) maddesiyle fuhuş suçları katalog suçlar kapsamına alındığı,
Daha sonra 5237 sayılı TCK'nın 227. maddesinin 3 Fıkrası 'fuhuş amacıyla ülkeye insan sokan veya insanların ülke dışına çıkmasını sağlayan kişi hakkında yukarıdaki fıkralara göre cezaya hükmonulur.' şeklinde yer alan düzenleme 19/12/2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanunun 45. maddesince yürürlükten kaldırıldığı ve bu hüküm TCK 80. maddesinde yer alan İnsan Ticareti suçunun birinci fıkrasına eklendiği,
Daha sonra 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda 06/03/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6526 sayılı 'Terörle Mücadele Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 12 maddesince 135. maddesinin altıncı fıkrasının (a) bendine (8) numaralı alt bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki (9) numaralı alt bentinde yer alan 'fıkra 3' ibaresi madde metninden çıkarıldığı,
Bu düzenlemeyle, Katalog suçlar listesinde yer alan fuhuş suçunun 5560 sayılı yasayla iptal edilen (fıkra 3) ibaresine ait kısım 5271 sayılı CMK'nın 135. maddesinden çıkarıldığı,
Daha sonra 02/12/2016 tarih ve 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 18. maddesiyle 5237 sayılı TCK'nın 227. maddesinin mülga üçüncü maddesi yeniden düzenlenmiştir
Buna göre, (3) Fuhşu kolaylaştırmak veya fuhşa aracılık etmek amacıyla hazırlanmış görüntü, yazı ve sözleri içeren ürünleri veren, dağıtan veya yayan kişi bir yıldan üç yıla kadar hapis ve iki yüz günden iki bin güne kadar adli para cezasıyla cezalandırılır. Hükmü getirilmiştir. Bu düzenlemeyle fuhuşa yönelik hazırlanan görüntü ve yazı ve sözlere ilişkin ürünlerin satan dağıtan ve yayan kişilerin eylemleri müeyyide altına alınmıştır.
Bu düzenlemeler çerçevesinde, 5271 sayılı CMK'nın 135. maddenin altıncı fıkrasında sayılan suç veya suçlardan birinin işlendiği şüphesini uyandırabilecek bir delilin elde edilmesi durumunda, bu delilin kullanılabileceğinin kabul edilmiş olması, tedbirin uygulanması sonucu elde edilen delillerin 135. maddenin altıncı fıkrasında sayılan suçlarla sınırlı olmak kaydıyla aynı soruşturma veya kovuşturmayla ilgili olan suçlar yönüyle evleviyetle kullanılabileceğinin kabulünü gerektirmektedir.
Aksi halde, özellikle örgütlü suçlulukla etkin bir şekilde mücadele amacıyla iletişimin denetlenmesi koruma tedbirini düzenleyen kanun koyucunun amacına aykırı hareket edilmiş olmakla birlikte, örgütlü suçlulukla mücadelenin zorlaştırılması gibi bir sonuca neden olunması da söz konusu olacaktır.
Kaldı ki 135. maddenin altıncı fıkrasında sayılan suçlardan birisi yönüyle uygulanan iletişimin denetlenmesi koruma tedbiri sonucu elde edilen delillerin, fıkrada sayılan ve aynı soruşturma veya kovuşturmanın konusunu oluşturan bir diğer suç yönüyle kullanılmasını yasaklayan bir düzenlemeye telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi tedbirinin düzenlendiği maddelerde de yer verilmemiştir.
Bu açıklamalar çerçevesinde;
Sakarya Emniyet Müdürlüğü internet sitesine, sanıklar ..., ..., ... isimli sanıkların yurt dışından fuhuş amaçlı getirtilip il genelinde fuhuş yaptırdıklarının ihbar edilmesi üzerine, mahkemeden usulüne uygun dinleme kararı ve teknik takip kararı alındığı ve sonrasında, sanıklar ..., ..., ...'ın yanlarında bulunan ve zaman içerisinde değişen kadınları yarım saatlik, bir saatlik, üç saatlik ve gecelik süreler ile fuhuş yaptırdıkları ve fuhuş yapacak kadınlar ile müşterileri buluşturdukları, fuhuştan elde ettikleri paraların bir bölümünün aldıklarının tespit edilmesi üzerine, usulüne uygun arama kararı doğrultusunda Yeni cami Mahallesi, ... Sokak, No: ... adresinde arama kararı yapılması üzerine mağdurla ..., ..., ...'nın evde buldukları, ayrıca Sakarya ili Bağlar mahallesi, ... Sokak, No: ... da da ...'yı fuhuş yaptırmak amacıyla kullandıkları, sanık Takmina'nın da diğer sanıklarla birlikte hareket ettiği,
Türkiye'de bulunan yabancı uyruklu kadınları kendi rızalarıyla herhangi bir baskı ve korkutma olmaksızın erkeklere pazarladıkları, ve çok sayıda müşterilerin bulunduğu, sanık ..., ... ve ...'in de fuhuş yapacak kadınları taşıma, yer tarif etme ve fuhuş yapacak müşteri ile buluşturma, pansiyon ve otellere yönlendirme şeklinde eyleme katıldıkları,
Sanıkların eyleminin TCK'nın 227/2. maddesinde öngörülen fuhuş yaptırmak, fuhuşa teşvik etmek, aracılık yapmak suçunu oluşturduğu anlaşılmakla sanıkların mağdur sayısında 4 kez cezalandırılmasına karar verildiği,
Yargıtay 18. Ceza Dairesinin 08/01/2019 gün ve 2016/16497 Esas, 2019/341 Karar sayılı bir nolu bozma kararında, sanıkların cezalandırılmasına karar verilen fuhuş suçunun dinleme kararının verildiği tarihe göre CMK'nın 135/7. maddesinde iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması için belirlenen katalog suçlar arasında yer almaması karşısında dinleme kayıtlarının hukuka aykırı yöntemlerle elde edilmiş yasak delil niteliğinde olacağı, bu yöntemlerle elde edilen delillerin de karara dayanak yapılmasının mümkün olamayacağı belirtilmektedir.
Ceza Genel Kurulunun, 12/06/2007 gün ve 154-145 sayılı kararında da belirtildiği üzere, suçun nitelik değiştirmesi ve aynı suçun diğer fıkrasına ait bir suçu oluşturmasının mümkün olduğu durumlarda, elde edilen delillerin hukuka uygun yöntemlerle elde edilen delil olarak kabulü ile hükme esas alınması gerekmektedir.
Sanıkların fuhuş suçunun üçüncü fıkrasında yazılı suç 5560 sayılı yasanın 45 maddesiyle yürürlükten kaldırıldığı, ve söz konusu düzenlemenin, TCK 80 maddesinde yazılı insan ticareti suçuna ilave edildiği, eylemin suç olmaya devam ettiği, ayrıca sanıklar hakkında açılan kamu davasında sanıkların fuhuş suçunun hangi maddesinin işlenip işlenmediğinin, yerel mahkemesince yapılacak yargılamanın sonucunda belli olacağı tartışmasızdır.
Bu itibarla; sanıklar hakkında, TCK 227. maddesince fuhuş suçundan açılan kamu davasında suça konu elde edilen iletişimin tespitine ilişkin delillerin yerel mahkemece hükme dayanak yapılması gerektiği ve sanıklar hakkında suçun sübutun gerçekleştiği kabul edilmelidir. Bu nedenle, Yargıtay 18. Ceza Dairesinin 08/01/2019 gün ve 2016/16497 Esas, 2019/341 Karar sayılı bir nolu bozma kararına itiraz edilmiştir.
SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda açıklanan nedenle ve tüm dosya kapsamına göre.
1- İtirazımızın KABULÜNE,
2- Yargıtay 18. Ceza Dairesinin 08/01/2019 gün ve 2016/16497 Esas, 2019/341 Karar sayılı bir nolu bozma kararının KALDIRILMASINA,
3-Sakarya 2 Ağır Ceza Mahkemesinin, 18/03/2014 tarih ve 2008/221 Esas ve 2014/103 Karar sayılı ilamıyla, sanıklar ..., ..., ...'in hakkında verilen mahkumiyet kararlarının onanmasına ve diğer sanık ... hakkında eksik incelemeye ilişkin hükmün BOZULMASINA,
4- İtirazımız yerinde görülmediği takdirde dosyanın incelenmek üzere, Yüksek Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmesi' belirtilmiştir.
II- İTİRAZIN KAPSAMI
İtiraz, sanıklar ..., ..., ...'in fuhuş suçunun sübut bulduğuna ilişkindir.
III- KARAR
Dosyanın incelenmesinde;
Sanıklar ..., ..., ...'in üzerlerine atılı suçları kabul etmemesi, mağdurların da sanıkların fuhuş yaptırdıklarına dair beyanlarının olmaması, iletişimin tespiti kararlarının verildiği TCK'nın 227/2. maddesinin, suç tarihi dikkate alındığında CMK'nın 135. maddesindeki katalog suçlar arasında yer almadığından iletişimin tespiti ile elde edilen görüşme dökümlerinin de bu suç açısından yasal delil niteliği bulunmadığı, mahkemece bu delillere itibar edilemeyeceğinin anlaşılması karşısında, sanıkların mahkumiyetine yeterli, her türlü şüpheden uzak, yasal ve yeterli delil bulunmadığından, yasal ve yeterli olmayan gerekçeyle mahkumiyet kararları verilmesinin kanuna aykırı olduğu,
Açıklanan nedenlerle,
Dairemizin 08/01/2019 tarih ve 2016/16497 esas 2019/341 karar sayılı kararı usul ve yasaya uygun bulunmakla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın itirazları yerinde görülmediğinden REDDİNE, 6352 sayılı Kanun ile değişik 5271 sayılı Kanunun 308. maddesinin 3. fıkrası gereğince itirazı incelemek üzere dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kurulu'na GÖNDERİLMESİNE, 09/04/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.