4. Ceza Dairesi 2019/1288 E. , 2019/8454 K.
Hakaret ve tehdit suçlarından sanık ...'un mahkumiyetine 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve 5 yıl denetim süresine tabi tutulmasına dair Orhaneli Sulh Ceza Mahkemesinin 17/06/2014 tarihli ve 2014/67 esas, 2014/119 sayılı kararının itiraz edilmeden kesinleşmesini müteakip, sanığın denetim süresi içerisinde basit yaralama suçundan hüküm verildiğinin ihbar edilmesi üzerine hakkındaki hükmün açıklanması ile 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 106/1-1. cümle, 125/1, 62 (2 kez) ve 52/2. maddeleri gereğince 5 ay hapis ve 1.500,00 Türk lirası adli para cezaları ile cezalandırılmasına ilişkin Orhaneli Asliye Ceza Mahkemesinin 13/10/2015 tarihli ve 2015/163 esas, 2015/183 sayılı kararının, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü'nün 20/02/2019 gün ve 94660652-105-16-1392-2019-Kyb sayılı istemleri ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 27/02/2019 gün ve 2019/20679 sayılı bozma düşüncesini içeren ihbarnamesiyle Daireye gönderilmiş olduğu görülmekle, dosya incelendi:
Kanun yararına bozma isteyen ihbarnamede;
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231/11. maddesinde yer alan 'Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar....' şeklindeki hüküm karşısında, ihbara konu Orhaneli Asliye Ceza Mahkemesinin 17/06/2015 tarihli ve 2015/89 esas, 2015/101 kararı incelendiğinde sanık ... hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 86/2. maddesi uyarınca kasten yaralamadan kamu davası açıldığı, müştekinin şikayetten vazgeçmesi nedeniyle sanık hakkında düşme kararı verildiği görülmekle, ihbara konu kararda sanık hakkında mahkumiyet hükmü bulunmadığı halde hükmün açıklanma koşullarının oluşmadığı gözetilmeden, hükmün açıklanmasına karar verilmesinde isabet görülmediğinden, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunduğu anlaşılmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
I-Olay:
Hakaret ve tehdit suçlarından sanık ...'un mahkumiyetine 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve 5 yıl denetim süresine tabi tutulmasına dair Orhaneli Sulh Ceza Mahkemesinin 17/06/2014 tarihli ve 2014/67 esas, 2014/119 sayılı kararının itiraz edilmeden kesinleşmesini müteakip, sanığın denetim süresi içerisinde basit yaralama suçundan hüküm verildiğinin ihbar edilmesi üzerine hakkındaki hükmün açıklanması ile 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 106/1-1. cümle, 125/1, 62 (2 kez) ve 52/2. maddeleri gereğince 5 ay hapis ve 1.500,00 Türk lirası adli para cezaları ile cezalandırılmasına ilişkin Orhaneli Asliye Ceza Mahkemesinin 13/10/2015 tarihli ve 2015/163 esas, 2015/183 sayılı kararının, ihbara konu Orhaneli Asliye Ceza Mahkemesinin 17/06/2015 tarihli ve 2015/89 esas, 2015/101 kararı incelendiğinde sanık ... hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 86/2. maddesi uyarınca kasten yaralamadan kamu davası açıldığı, müştekinin şikayetten vazgeçmesi nedeniyle sanık hakkında düşme kararı verildiği görülmekle, ihbara konu kararda sanık hakkında mahkumiyet hükmü bulunmadığı halde hükmün açıklanma koşullarının oluşmadığı gözetilmeden, hükmün açıklanmasına karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle kanun yararına bozmaya konu edildiği anlaşılmıştır.
II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
Hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilen sanık ...'un, denetim süresi içerisinde kasıtlı suç işleyip işlemediğinin ve buna bağlı olarak önceki hükmün açıklanarak sanığın TCK'nın 106/1-1. cümle, 125/1, 62 (2 kez) ve 52/2. maddeleri gereğince 5 ay hapis ve 1.500,00 Türk lirası adli para cezaları ile cezalandırılmasına ilişkin Orhaneli Asliye Ceza Mahkemesinin 13/10/2015 tarihli ve 2015/163 esas, 2015/183 sayılı kararında isabet bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
III- Hukuksal Değerlendirme:
5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtay’ca bozulması istemini, yasal nedenlerini açıklayarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak, Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtay’ca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.
Kanun yararına bozma yasa yoluna, istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş hüküm ve kararlara karşı gidilebilmesi nedeniyle kesin hükmün otoritesinin bütünüyle zedelenmemesi amacıyla bu yola başvurabilmek için hukuka aykırılık halinin ciddi boyutlara ulaşması gerekmektedir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 14.11.1977 gün ve 3-2 sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere, bu yasa yolunun olağan üstü bir yasa yolu olması nedeniyle, her türlü hukuka aykırılık iddiası, yasa yararına bozma konusu yapılamayacak, bu kapsamda hâkimlerin takdir hakkı alanına giren ve suç işleyenler için bir hak teşkil etmeyen hususlar ile mahkemenin takdirine bağlı istekler ve uygulamadaki takdir yanılgıları veya takdirin yerinde olup olmadığının denetlenmesine ilişkin başvurular, temyiz yasa yolundan farklı olarak yasa yararına bozma konusu yapılamayacağından, bu yolla denetlenemeyecektir.(Ceza Genel Kurulunun 23/03/2010 tarih ve 2/29-56 sayılı kararı da bu doğrultudadır.)
Böylece ülke sathında uygulama birliğine ulaşılacak, hâkim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıklar ile uygulamadaki esaslı yanlışlar ve esasa etkili usul yanılgılarının, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.
Kesinleşen bu karar veya hükümlerdeki aykırılıklar başka suretle giderilmesi mümkün olmadığı takdirde, ikincil ve olağanüstü nitelikte olan kanun yararına bozma yasa yoluna konu edilebilecektir.
Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının 5271 sayılı CMK'nın 223. maddesi uyarınca düşürülmesi sonucu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, hukukumuzda ilk kez çocuklar hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu'nun 23. maddesi ile kabul edilmiş, 19/12/2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun'un 23. maddesiyle 5271 sayılı Kanun'un 231. maddesine eklenen 5 ile 14. fıkrayla büyükler için de uygulamaya konulmuş, aynı kanunun 40. maddesi ile 5395 sayılı Kanun'un 23. maddesi değiştirilmek suretiyle, denetim süresindeki farklılıklar hariç tutulmak kaydıyla çocuk suçlular ile yetişkin suçlular, hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından aynı şartlara tâbi kılınmıştır.
Başlangıçta yalnızca yetişkin sanıklar yönünden ve şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak hükmolunan, bir yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezaları için kabul edilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması 5728 sayılı Kanun'un 562. maddesi ile 5271 sayılı Kanun'un 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklikle, Anayasa'nın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlar istisna olmak üzere, iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezalarına ilişkin tüm suçları kapsayacak şekilde düzenlenmiş, maddenin altıncı fıkrasına, 25/07/2010 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6008 sayılı Kanun'un 7. maddesiyle 'sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez.' cümlesi eklenmiş, yine maddenin sekizinci fıkrasına birinci cümlesinden sonra gelmek üzere, 28/06/2014 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 6545 sayılı Kanun'un 72. maddesiyle 'Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez' cümlesi eklenmiştir.
5560, 5728, 5739, 6008 ve 6545 sayılı Kanunlarla 5271 sayılı CMK'nın 231. maddesinde yapılan değişiklikler göz önüne alındığında, hükmün açıklanmasının geri bırakılabilmesi için;
1) Suça ilişkin olarak;
a- Yargılama sonucu hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezası olması,
b- Suçun Anayasa'nın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlardan olmaması,
2) Sanığa ilişkin olarak;
a- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
b-Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,
c-Mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önüne alınarak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması,
d-Sanığın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğine dair bir beyanının olmaması,
e-Sanık hakkında daha önce hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar verilmemiş olması,
Şartlarının gerçekleşmesi gerekmektedir.
Tüm bu şartların varlığı halinde, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecek ve onsekiz yaşından büyük olan sanıklar beş yıl, suça sürüklenen çocuklar ise üç yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine tâbi tutulacaktır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağına ilişkin bir değerlendirme yapılması için, yargılamanın herhangi bir sujesinin talepte bulunması şart değildir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması şartlarının varlığı hâlinde, 6008 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten önce resen, bu değişiklikten sonra ise sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğine dair bir beyanının olmaması hâlinde mahkemece diğer kişiselleştirme hükümleri olan seçenek yaptırımlara çevirme ve ertelemeden önce değerlendirilmesi gerekmektedir.
CMK'nın hükmün açıklanması ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması kenar başlıklı 231. maddesinin onuncu ve on birinci fıkraları; ' (10) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.)Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak, davanın düşmesi kararı verilir. (11) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilir.' biçimindedir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 20/11/2018 tarihli ve 2017/3-421 esas, 2018/543 sayılı, 18/10/2018 tarihli ve 2015/2-361 esas, 2018/448 sayılı, 22/04/2014 tarihli ve 2013/3-752 esas, 2014/200 sayılı kararlarında da belirtildiği üzere; açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanabilmesi için iki hâlden birinin gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Buna göre, sanığın denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlemesi veya mahkemece kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getirmemesi/getirememesi hâlinde hüküm açıklanacaktır. Denetim süresi içinde kasıtlı bir suçtan mahkûm olunması durumunda hükmün açıklanabilmesi için bu ikinci suçun denetim süresi içerisinde işlenmesi ve kasıtlı bir suç olması yeterlidir. Deneme süresi içerisinde işlenen ikinci suçun bu süre içerisinde kesinleşmesi gibi bir zorunluluğa madde metninde yer verilmemiştir. Ancak mahkeme sanığın denetim süresi içerisinde işlediği kasıtlı suçtan verilen mahkûmiyet kararının kesinleşmesinden sonra hükmü açıklayabilecektir. İkinci suçun doğrudan ya da olası kastla işlenmesinin bir önemi yoktur. İkinci suçun şikâyete bağlı veya resen soruşturulan bir suç olması da sonuca etkili değildir. Yine ikinci suçtan mahkûmiyetin adli para cezası ya da hapis cezası olması yanında TCK'nın 50. maddesindeki seçenek yaptırımlara çevrilmiş olmasının da önemi olmadığı gibi kesin nitelikte olmasının da bir önemi yoktur. Kanun koyucu ikinci suçun kasıtlı bir suç olmasını yeterli görmüş, ikinci suçtan verilecek mahkûmiyet hükmünün niteliği konusunda bir sınırlama getirmemiştir. İkinci suçun taksirle işlenmesi durumunda ise, bilinçli taksir de olsa hüküm açıklanamayacaktır. CMK'nın 231/11. maddesine göre; mahkemenin, sanığın denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere bilerek aykırı davranması hâlinde hükmü aynen açıklamakla yükümlü olduğu, kendisine yüklenen yükümlülükleri elinde olmayan sebeplerle yerine getiremeyen sanığın ise durumunu değerlendirerek, cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşulların varlığı hâlinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar verebileceği anlaşılmaktadır. Bununla birlikte, açıklanması geri bırakılan hükmün CMK’nın 231. maddesinin 11. fıkrası uyarınca açıklanması sırasında TCK’nın 50/3. fıkrasında yer alan seçenek yaptırımlara çevirme zorunluluğu mahkemece göz önüne alınacaktır. Diğer yandan, ilk hükümdeki hukuka aykırılıkların ileride sanık tarafından kazanılmış hak konusu olma ihtimali de göz önüne alındığında, mahkeme tarafından uygulanması unutulan veya fark edilmeyen herhangi bir hususun ancak aleyhe başvuru olması hâlinde temyiz veya istinaf yoluyla giderilebileceği, özellikle sanık aleyhine olacak şekilde hükmün düzeltilemeyeceği veya değiştirilemeyeceği kabul edilmelidir.
İncelenen dosyada;
Sanık ... hakkında TCK'nın 106/1-1. cümle ve 125/1. maddeleri uyarınca cezalandırılması talebiyle kamu davasının açıldığı, yargılama neticesinde Orhaneli Sulh Ceza Mahkemesinin 17/06/2014 tarihli ve 2014/67 esas, 2014/119 sayılı kararıyla sanığın, TCK'nın 106/1-1. cümle, 62, 125/1, 62 ve 52/2. maddeleri gereğince sırasıyla 5 ay hapis ve 1.500,00 Türk lirası adli para cezaları ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve 5 yıl denetim süresine tabi tutulmasına karar verildiği, anılan kararın 04/07/2014 tarihinde kesinleştiği, Orhaneli Asliye Ceza Mahkemesi'nin 03/06/2015 tarihli ve 2015/89 esas, 2015/101 sayılı kararıyla sanığın 30/10/2014 tarihinde işlediği iddia edilen kasten yaralama eylemi nedeniyle şikayet yokluğundan düşme kararı verildiğinin ihbar edilmesi üzerine yapılan yargılama neticesinde, Orhaneli Asliye Ceza Mahkemesinin 13/10/2015 tarihli ve 2015/163 esas, 2015/183 sayılı kararıyla sanığın, TCK'nın 106/1-1. cümle, 62, 125/1, 62 ve 52/2. maddeleri gereğince sırasıyla 5 ay hapis ve 1.500,00 Türk lirası adli para cezaları ile cezalandırılmasına karar verildiği, mağdurun 16/10/2015 havale tarihli dilekçesiyle sanık hakkındaki şikayetinden vazgeçtiği, hükümlerin sanık tarafından temyiz edildiği, Dairemizin 09/07/2018 tarihli ve 2017/14046 esas, 2018/13598 sayılı ilamıyla hakaret eyleminden verilen kararda öngörülen cezanın nitelik ve niceliğine göre, verildiği tarih itibariyle hükmün temyiz edilemez olması nedeniyle temyiz isteğinin reddine, tehdit eyleminden kurulan hükmün ise, 'mahkemece sanık hakkında 17/06/2014 tarihinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar verildiği, kararın kesinleşmesinden sonra Orhaneli Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2015/89 Esas ve 2015/101 Karar sayılı dosyasından ihbar geldiği, ancak ihbar olunan mahkeme kararı incelendiğinde sanık ... hakkında TCK 86/2. maddesi uyarınca kasten yaralamadan kamu davası açıldığı, müştekinin şikayetten vazgeçmesi nedeniyle sanık hakkında düşme kararı verildiği görülmekle, ihbara konu kararda sanık hakkında mahkumiyet hükmü bulunmadığı halde hükmün açıklanma koşullarının oluşmadığı gözetilmeden CMK 231/11 maddesine aykırı şekilde hüküm kurulması ve kabule göre de; 02/12/2016 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK'nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaşma hükümleri yeniden düzenlenmiş ve sanığa isnat edilen TCK'nın 106/1. maddesi kapsamındaki tehdit suçunun uzlaştırma kapsamında bulunduğu anlaşılmış olmakla, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 2 ve 7. maddeleri de gözetilerek, uzlaştırma işlemi uygulanarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesinde zorunluluk bulunması' gerekçeleriyle bozulmasına karar verildiği, bozma ilamı üzerine Orhaneli Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2018/150 esas sayılı dosyası üzerinden tehdit suçu yönünden yargılamaya başlandığı anlaşılmıştır.
Dosya kapsamı, kanun yararına bozma istemi ve tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde;
1)Tehdit suçundan kurulan hüküm yönünden;
Sanığın tehdit suçundan TCK'nın 106/1-1. cümle ve 62. maddeleri gereğince 5 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına dair Orhaneli Asliye Ceza Mahkemesinin 13/10/2015 tarihli ve 2015/163 esas, 2015/183 sayılı kararının, Dairemizin 09/07/2018 tarihli ve 2017/14046 esas, 2018/13598 sayılı ilamıyla bozulmasına karar verildiği, bozma kararı üzerine anılan suçun Orhaneli Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2018/150 esas sırasına kaydedildiği, yargılamanın bu dosya üzerinden devam ettiği, bu suretle de kanun yararına bozmanın ön koşulu olan istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşme şartının gerçekleşmediği anlaşıldığından, tehdit suçundan sanığın cezalandırılmasına dair Orhaneli Asliye Ceza Mahkemesinin 13/10/2015 tarihli ve 2015/163 esas, 2015/183 sayılı kararına yönelik kanun yararına bozma talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
2)Hakaret suçundan kurulan hüküm yönünden;
CMK'nın 231/11. maddesinde denetim süresi içerisinde kasıtlı suç işleyen sanık hakkında, geri bırakılan hükmün açıklanacağının belirtilmesi, sanığın denetim süresi içerisinde 30/10/2014 tarihinde işlediği iddia olunan kasten yaralama eylemi nedeniyle Orhaneli Asliye Ceza Mahkemesi'nin 03/06/2015 tarihli ve 2015/89 esas, 2015/101 sayılı kararıyla şikayet yokluğundan kamu davasının düşmesine karar verilmesi, hakkında düşme kararı verilen sanığın denetim süresi içerisinde suç işlediğinin kabul edilemeyeceğinin anlaşılması karşısında; sanığın bu süre içerisinde işlediği başkaca kasıtlı suçlardan mahkum olup olmadığı araştırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, sanığın TCK'nın 125/1, 62 ve 52/2. maddeleri gereğince 1.500,00 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına dair Orhaneli Asliye Ceza Mahkemesinin 13/10/2015 tarihli ve 2015/163 esas, 2015/183 sayılı kararında isabet bulunmamaktadır.
IV-Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1)Kanun yararına bozmanın ön koşulu olan istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşme şartının gerçekleşmediği anlaşıldığından, tehdit suçundan sanığın cezalandırılmasına dair Orhaneli Asliye Ceza Mahkemesinin 13/10/2015 tarihli ve 2015/163 esas, 2015/183 sayılı kararına yönelik, kanun yararına bozma istemine ilişkin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen ihbarname içeriği yerinde görülmediğinden bozma isteminin, CMK'nın 309. maddesi gereğince REDDİNE,
2)Hakaret suçundan sanığın cezalandırılmasına dair hükme yönelik kanun yararına bozma istemine ilişkin, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen ihbarname içeriğinde yer alan bozma nedeni yerinde görüldüğünden, hakaret suçundan sanığın cezalandırılmasına dair Orhaneli Asliye Ceza Mahkemesinin 13/10/2015 tarihli ve 2015/163 esas, 2015/183 sayılı kesinleşen kararının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre sonraki işlemlerin, CMK'nın 309/4-b maddesi gereğince mahallinde mahkemesince yerine getirilmesine, 09/05/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.