1. Ceza Dairesi 2022/2358 E. , 2022/3394 K.
B O Z M A Ü Z E R İ N E
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SAYISI : 2018/139 E., 2018/401 K.
SUÇ : Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama
HÜKÜM : Hükmün açıklanması suretiyle mahkûmiyet
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Onama
Sanık hakkında bozma üzerine kurulan hükmün; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereği temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. ... 1. Ağır Ceza Mahkemesinin, 27.11.2012 tarihli ve 2011/291 Esas, 2012/419 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında kasten öldürmeye teşebbüs suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 81 inci maddesinin birinci fıkrası, 35 inci maddesinin ikinci fıkrası, 29 uncu maddesinin birinci fıkrası, 62 nci maddesinin birinci fıkrası ve 53 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluklarına karar verilmiştir.
2. ... 1. Ağır Ceza Mahkemesinin, 27.11.2012 tarihli ve 2011/291 Esas, 2012/419 Karar sayılı kararının sanık ve müdafii tarafından temyizi üzerine Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 17.12.2014 tarihli ve 2013/4829 Esas, 2014/6313 Karar sayılı kararı ile özetle;
a) Mağdurda meydana gelen yaralanmanın tek darbe ile mi yoksa birden fazla darbe ile mi meydana geldiği hususunda Adli Tıp Kurumu ilgili İhtisas Dairesinden görüş alınarak sonucuna göre sanığın hukukî durumunun değerlendirilmesi gerekirken eksik inceleme ile kasten öldürmeye teşebbüs suçundan hüküm kurulması,
b) Sanığın eylemini, mağdur tarafından kendisine yöneltilen ve haksız tahrik teşkil eden söz ve hareketlerin neden olduğu hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında işlediği gözetilerek 5237 sayılı Kanun’un 29 uncu maddesinin birinci fıkrası gereği makul bir oranda haksız tahrik indirimi uygulanması gerekirken (3/4) oranında uygulanması nedeniyle eksik ceza tayinine hükmedilmesi,
Nedenleriyle bozulmasına karar verilmiştir.
3. ... 1. Ağır Ceza Mahkemesinin, 22.10.2015 tarihli, 2015/54 Esas ve 2015/370 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçundan, 5237 sayılı Kanun’un 86 ıncı maddesinin birinci fıkrası, üçüncü fıkrasının (e) bendi, 87 nci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi, 29 uncu maddesinin birinci fıkrası, 62 nci maddesinin birinci fıkrası ve 53 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca 1 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluklarına karar verilerek 5271 sayılı Kanun’un 231 inci maddesinin beşinci fıkrası uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, bu kararın 02.11.2015 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
4. ... 1. Ağır Ceza Mahkemesinin, 05.07.2018 tarihli ve 2018/139 Esas, 2018/401 Karar sayılı kararı kararı ile sanığın, tabi tutulduğu denetim süresi içinde yeni bir kasıtlı suç işlediğinin ihbarı üzerine 5271 sayılı Kanun’un 231 inci maddesinin onbirinci fıkrası uyarınca hükmün açıklanması ile sanık hakkında neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçundan, 5237 sayılı Kanun’un 86 ıncı maddesinin birinci fıkrası, üçüncü fıkrasının (e) bendi, 87 nci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi, 29 uncu maddesinin birinci fıkrası, 62 nci maddesinin birinci fıkrası ve 53 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca 1 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluklarına karar verilmiştir.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Sanık müdafiinin temyiz sebebi, eksik inceleme ile mahkûmiyet hükmü kurulduğuna, vesaire ilişkindir.
III. OLAY VE OLGULAR
1. Mağdur ile sanığın suç tarihinden geriye doğru beş yıldır birlikte yaşadıkları ve müşterek iki çocuklarının bulunduğu, mağdurun, sanığın taleplerine rağmen resmî nikah kıymaktan kaçınması ve evin ve çocuklarının iaşesini karşılamaması nedeniyle taraflar arasında zamana yayılan anlaşmazlık bulunduğu, mağdurun sanığa zaman zaman kötü davranışlar sergilediği, onu dövdüğü ve hakaret ettiği, evin ve çocukların ihtiyaçları için para isteyen sanığa; “Git kendini sat.” dediği belirlenmiştir. Olay günü sanığın, konuşmak amacıyla mağdurun çalıştığı çiftliğe gittiği, burada aralarında yine tartışma çıktığı, tartışma sırasında mağdurun sanığa, “Kendini sat, eğer istersen çiftlikte çalışanlara seni satayım.” şeklinde sözler sarf etmesi üzerine sanığın, mağdurdan kaynaklanan haksız tahrikin etkisiyle olay yerinde bulunan ve hayvan askısı olarak kullanılan her iki ucunda yarım ay şeklinde sivri metal parçası bulunan demir boru ile mağdurun kafasına vurduğu ve mağdurun aldığı darbenin etkisiyle yere düşmesi üzerine sanığın olay yerinden ayrıldığı anlaşılmıştır. Mağdurun, sağ oksipitalde lineer kırığa ve beyin ödemine neden olan yaralanma sebebiyle hayati tehlike geçirdiği, meydana gelen kemik kırığının hayat fonksiyonlarına etkisinin orta (2) derecede olduğu tespit edilmiştir.
2. Sanık üzerine atılı suçlamayı ikrar etmiştir.
3. Mağdurun, kovuşturma aşamasında 06.09.2012 tarihli duruşmada tespit olunan beyanının, sanık savunmasını doğrular nitelikte olduğu görülmüştür.
4. Mağdur ile sanığın suç tarihinden sonra 25.06.2014 tarihinde resmî olarak evlendiklerine dair resmî nüfus kayıt örneği dava dosyasında mevcuttur.
5. Sanığın eylemi neticesinde mağdurda meydana gelen yaralanmaya ilişkin olarak:
a) ... Yunusemre Devlet Hastanesince tanzim olunan, 29.09.2011 tarihli;
“Oksipital bölgede, herniğe kadar uzanan scalpte parçalı kesi, sol temporal, sağ temporal bölgede sefal hematom, BBT.sinde sağ oksipital lineer fraktür, sağ frontalde yaklaşık 3 cm kesi, sağ oksipital lineer kırık, serebral ödem, hayati tehlikesi mevcut ...”,
b) Adlî Tıp Kurumu ... Adlî Tıp Şube Müdürlüğü tarafından tanzim olunan, 17.11.2011 tarihli;
“Sağ oksipitalde lineer kırığa ve beyin ödemine neden olan yaralanmasının,
Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma neden olduğu,
Vücuttaki kemik kırıklarının hayat fonksiyonlarına etkisi Hafif (1), Orta (2-3) ve Ağır (4-5-6) olarak sınıflandırıldığında, hayat fonksiyonlarını orta (2) derecede etkileyecek nitelikte olduğu,
Basit tıbbî müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olmadığı ...”,
c) Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 17.12.2014 tarihli ve 2013/4829 Esas, 2014/6313 Karar sayılı bozma ilâmına istinaden, Adlî Tıp Kurumu Başkanlığı 2. İhtisas Kurulu tarafından tanzim olunan, 10.08.2015 tarihli;
“Olayda kullanıldığı iddia edilen metalik cismin Kurulumuzca yapılan değerlendirmesine göre, kişide tanımlanan yaralanmaların söz konusu metalik cismin kişinin baş bölgesine bir kez vurulması ile oluşabileceği gibi, birden fazla kez vurulmasıyla da oluşabileceği, mevcut verilerle bunlar arasında tıbben ayrım yapılamadığı ...”
Görüşlerini içerir adlî muayene raporları dava dosyasında mevcuttur.
6. Sanıkta herhangi bir darp ve cebir izine rastlanılmadığına ilişkin, ... Yunusemre Devlet Hastanesince tanzim olunan, 29.09.2011 tarihli adlî muayene raporu dava dosyasında bulunmaktadır.
7. Olay yeri krokisi ve görgü tespit tutanağı dava dosyasında bulunmaktadır.
8. Sanık hakkında 5271 sayılı Kanun’un 231 inci maddesinin beşinci fıkrası uyarınca verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının, 02.11.2015 tarihinde itiraz edilmeksizin usûlüne uygun olarak kesinleştiği belirlenmiştir.
9. Sanığın, 5271 sayılı Kanun’un 231 inci maddesinin sekizinci fıkrası uyarınca tabi tutulduğu 5 yıllık denetim süresi içinde yeni bir kasıtlı suç işlediğine dair ... 6. Asliye Ceza Mahkemesinin, 06.02.2018 tarihli ve 2016/531 Esas, 2018/78 Karar sayılı kararı dava dosyasındadır.
10. Sanığa ait güncel adlî sicil kaydı dava dosyasına eklenmiştir.
11. Mahkemece, 11.06.2015 tarihli duruşmada, Yargıtay bozma ilâmına uyulmasına karar verildiği belirlenmiştir.
IV. GEREKÇE
1. Mahkemece 11.06.2015 tarihli duruşmada, Yargıtay bozma ilâmına uyulmasına karar verildiği ve mezkûr ilâmda, Hukukî Süreç başlığı altında 2 numaralı paragrafın (b) bendinde yer verildiği üzere, haksız tahrik indirim oranının mağdur tarafından sergilenen ve haksız tahrik teşkil eden eylemin haksızlık içeriğine uygun olmadığı, somut olay karşısında sanık hakkında kurulan hükümde 5237 sayılı Kanun’un 29 uncu maddesinin birinci fırkası uyarınca haksız tahrik indiriminin makul bir oranda uygulanması gerektiği ifade edildiği hâlde, Mahkemece bu oranın, somut olayın özelliğine uygun olmayacak şekilde (¾) oranında takdir edilmesi nedeniyle sanık hakkında eksik ceza tayin edildiğinin ifade edildiği belirlenmiştir. Bozma ilâmına uyulmasına karar veren Mahkemece yeniden kurulan hükümde ise “temyiz edenin sıfatı sanığın kazanılmış hakkı gözetilerek” denilmek suretiyle haksız tahrik indirim oranı yine (¾) olarak takdir edilmiştir. Bu nedenle aleyhe bozma yasağı ve ceza miktarı yönünden kazanılmış hak kavramlarına kısaca değinmekte fayda bulunmaktadır.
2. Aleyhe bozma yasağı; temyiz davasının yalnızca sanık veya müdafii ya da sanık lehine Cumhuriyet savcısı veya sanığın eşi ya da yasal temsilcisi tarafından açılması durumunda hükümde, yaptırımın türü ve ağırlığı bakımından sonucu sanığın aleyhine ağırlaştırıcı, diğer bir deyişle, aleyhe sonuç verici düzeltmelerin yapılamaması veya kurulacak yeni hükümdeki cezanın, sanığın aleyhine olarak ilk hükümden daha ağır olamaması şeklinde tanımlanmaktadır.
3. Latince “reformatio in pejus” olarak adlandırılan bu ilkenin amacı, hükmün aleyhine de bozulabileceğini düşünen sanığın, bazı davalarda kanun yoluna başvurmaktan çekinmesinin önüne geçmek ve kanun yoluna başvurma hakkını daha özgürce kullanabilmesini sağlamaktır.
4. Bu kural, 1412 sayılı Kanun’un 326 ncı maddesinin son fıkrasında; “Hüküm yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcısı veya 291 inci maddede gösterilen kimseler tarafından temyiz edilmişse yeniden verilen hüküm, evvelki hükümle tayin edilmiş olan cezadan daha ağır olamaz.” şeklindeki düzenleme ile kanunî güvenceye kavuşturulmuştur. Ceza muhakemesi hukukunda bu madde dışında yaptırım ve cezayı aleyhe değiştirme yasağını düzenleyen başka bir hüküm de bulunmamaktadır. Buna göre ceza hukukunda genel anlamda kazanılmış hak kavramından bahsedilemeyeceği, yalnızca 1412 sayılı Kanun’un 326 ncı maddesinin son fıkrası uyarınca sınırlı biçimde uygulanabilecek bir “cezayı aleyhe değiştirememe ilkesi” veya “aleyhe düzeltme yasağı”nın söz konusu olduğunun kabulü gerekmektedir.
5. Kanun’un açık düzenlemesinden de anlaşılacağı üzere yaptırım ve sonuçlarını aleyhe değiştirme yasağının kapsamı yalnızca ceza ve yaptırım miktarı ile sınırlıdır. Kanun koyucu suçun niteliği veya adı, kanunî ya da takdirî nedenlere dayanan indirim oranları yönünden sanık yararına kazanılmış bir hak tanımamıştır.
6. Ceza miktarı yönünden kazanılmış hak ise sanık veya onun lehine ilgililer tarafından temyiz davası açıldığında, lehe bozma üzerine yeniden kurulan hükümle belirlenen cezanın ve sonucun önceki hükümle belirlenen cezadan ve sonuçtan daha ağır olmamasıdır.
7. O hâlde, Yargıtay bozma ilâmına uyulmasına karar veren Mahkemece yapılması gereken, sanık hakkında kurulan hükümde 5237 sayılı Kanun’un 29 uncu maddesinin birinci fıkrası uyarınca haksız tahrik indirimi uygularken makul bir oranda indirim yapılması, bu şekilde belirlenen ceza miktarı üzerinden varsa diğer indirim hükümlerinin tatbiki suretiyle belirlenen netice ceza miktarının, bozma ilâmına konu Mahkeme hükmü ile belirlenen netice ceza miktarının üzerinde olması durumunda, 1412 sayılı Kanun’un 326 ncı maddesinin son fıkrası uyarınca sonuç ceza miktarı bakımından sanığın kazanılmış hakkının korunması suretiyle ilk hükümle belirlenen ceza miktarına hükmetmek olmalıyken haksız tahrik indirim oranı yönünden kazanılmış hakkın bulunduğu gerekçesiyle bozma ilâmında uygun bulunmadığı ifade edilen (¾) oranında haksız tahrik indiriminin uygulanması hukuka aykırı bulunmuş ise de temyiz edenin sıfatı karşısında aleyhe temyiz bulunmadığı gözetilerek bu husus bozma nedeni yapılmamıştır.
8. Yargılama sürecindeki işlemlerin usûl ve kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç vasfı ile yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, sanık müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz sebepleri reddedilmiştir.
V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle ... 1. Ağır Ceza Mahkemesinin, 05.07.2018 tarihli ve 2018/139 Esas, 2018/401 Karar sayılı kararı kararında sanık müdafiince öne sürülen temyiz sebepleri ve dikkate alınan sair hususlar yönünden herhangi bir hukuka aykırılık görülmediğinden sanık müdafiinin temyiz sebeplerinin reddiyle hükmün, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle ONANMASINA,
Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
09.05.2022 tarihinde karar verildi.