17. Hukuk Dairesi 2013/20323 E. , 2015/8407 K.
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün, süresi içinde davacılar vekili ile davalı ... ve ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacılar vekili, davalı ...'in sürücüsü, davalı ...'ın işleteni olduğu, davalı ...'ye zorunlu mali mesuliyet ve ferdi kaza koltuk sigortasıyla, ...'ye ise kasko ... poliçesi ile sigortalı olan otobüsün ...'dan ...'a seyri sırasında sürücünün direksiyon hakimiyetini kaybederek Aras nehrine düşmesi ile meydana gelen kazada otobüs içinde yolcu olarak bulunan davacıların murisi ...'nın öldüğünü, davalı ...'den bir miktar ödeme aldıklarını ancak zararlarının tam olarak karşılanmadığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, davacı eş ... ve çocukları ... ve ... için ayrı ayrı 100,00'er TL maddi tazminat ile 10.000,00'er TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, yargılama sırasında maddi tazminat talebini toplam 70.000,00 TL olarak ıslah etmiştir.
Davalı ... vekili, müvekkil şirket tarafından davacılar vekiline davadan önce toplam 44.827,00 TL ödenediğini ve müvekkil şirketin ibra edildiğini, bu nedenle davanın reddinin gerektiğini savunmuştur.
Davalı vekili cevap dilekçesiyle aynı zamanda davacılar vekiline yapılan ödemenin sigortalı araç sürücüsünün kazanın oluşumunda %100 kusurlu olarak kabul edilerek yapıldığını, plakası tespit edilemeyen kamyon sürücüsünün de olayda 4/8 oranında kusurlu bulunduğunu, bu nedenle fazladan ödeme yapıldığından ödenen bedelin yarısı olan 22.413,50 TL'nin ödeme tarihinden itibaren reeskont faiziyle birlikte davacılardan tahsiline karar verilmesini karşı dava olarak talep etmiştir.
... vekili, öncelikle davacıların zararının davalı ... tarafından karşılanması gerektiğini, kasko sigortacısı olarak ancak zorunlu mali mesuliyet sigortası tarafından karşılanmayan bakiye bir zarar var ise müvekkil şirketin ancak o zaman sorumlu olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı Güvence Hesabı vekili, kazanın oluşumda faili meçhul bir kamyonun varlığının sabit olup olmadığı araştırılması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı ... vekili, davacıların davalı ...'den zararlarını tazmin ettiklerini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı ... vekili, ticari faiz istenemeyeceğini, ölenin gelirin belirtildiği gibi ... olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece toplanan delillere ve alınan bilirkişi raporuna göre; davacı ... ve ... için toplam 29.386,92 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalı ... ve ... yönünden kaza tarihinden, davalı ... yönünden dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline, davacı ...'nin destekten yoksun kalma tazminatı talebinin reddine; davalılar ... ve Güvence Hesabı aleyhine açılan davanın reddine, davalı -karşı davacı ... tarafından açılan karşı davanın açılmamış sayılmasına; manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile davacı eş ... için 8.000,00 TL , ... ve ... için ayrı ayrı 5.000,00'er TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar ... ve ...'ten alınarak davacılara verilmesine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili ve davalı ... ve ... vekili tarafından temyiz edilmiştir
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davacılar ile davalılar... ve ...'in aşağıda yazılı bentler dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Desteğin içinde yolcu olarak bulunduğu otobüsün Zorunlu Karayolu Taşımacılık Mali Sorumluluk Sigortacısı ve Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortacısı olan davalı ... tarafından davacı yana 44.827,00 TL ödenmiş, yargılama sırasında düzenlenen aktüer bilirkişi raporunda davacı ...'in destek zararı 86.024,82 TL, davacı ...'ın destek zararı 5.951,80 TL olduğu belirlenerek ... ödemesi davacı ...'in destek zararından mahsup edilerek sonuçta ...'in zararının 41.197,82 TL, ...'ın zararı da 5.951,80 TL olarak hesaplanmış, mahkemece denetime elverişli olmayacak şekilde ... ödemesi re'sen güncellenerek yazılı şekilde maddi tazminata hükmedilmiştir.
Davalı ... tarafından davacılara 44.827,00 TL ödeme yapıldığı sabit olmakla birlikte bu ödemenin ne zaman yapıldığı mahkemece usulüne uygun bir şekilde tesbit edilmemiştir.
Bu halde davalı ...'nin 44.827,00 TL ödemeyi ne zaman yaptığının kesin bir şekilde tespiti, ödemenin dava açıldıktan sonra yapılmış olması durumunda bilirkişi Gülizar Erdem'in 18.06.2010 günlü raporu gibi karar verilmesi, ... ödemesinin davadan önce yapılmış olması durumunda ise bu ödemenin yasal faizi ile güncellenmek suretiyle destek tazminatından mahsup edilmek üzere bilirkişiden ek rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken mahkemece denetime elverişli olmayacak şekilde ve ödeme tarihi de tespit edilmeden güncellemenin re'sen yapılması suretiyle yazılı şekilde hüküm tesisi doğru değildir.
3-Dava tarihinde yürürlükte bulunan mülga 818 sayılı BK. 47.maddesi hükmüne göre hakimin özel durumları göz önünde tutularak hükmedeceği manevi tazminat miktarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para zarara uğrayanda manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonuda olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1976 günlü ve 7/7 sayılı içtihadı birleştirme kararı gerekçesinde de takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Somut olayda eş ve anneleri olan desteklerini kaybeden davacıların ol... etkileniş derecesine, tarafların ekonomik ve sosyal durumlarına ve somut olayın özelliklerine göre mahkemece takdir edilen tazminat az olduğundan kararın bu nedenle de bozulması gerekmiştir.
4-Kazaya neden olan otobüs ticari nitelikte olduğu gibi destekde taşıma sözleşmesi ile araçta taşınan yolcudur. TTK'nın 3 ve 21. maddeleri ile 3095 S.K.nun 1 ve 2/1.maddeleri uyarınca ticari temerrüt faizi de talep edilebilecektir. 4489 SK ile değişik 3095 SK.nun 2/2.maddesi uyarınca gerçek veya tüzel kişi tacirler arasında, haksız eylem de dahil, her türlü nedenden kaynaklanan uyuşmazlıklarda, talep halinde, TCMB.nın kısa vadeli avans kredileri için uyguladığı faiz oranında temerrüt faizine hükmedilmesi gerekirken, mahkemece yazılı gerekçelerle yasal faize karar verilmesi de doğru olmamıştır.
5-Davalı ... şirketi, davacılar desteğinin yolcu olarak bulunduğu aracın zorunlu mali sorumluluk ... şirketidir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 99/1.maddesinde 'sigortacının, kendisine tazminat ödenmesi için gerekli ihbar yapılıp belgenin ibrazından itibaren 8 iş günü içinde ödeme yapacağı' hükme bağlanmıştır.Davalı sigortacı yönünden ... bedelini ödeme yükümlülüğü ancak bu tarihte, böyle bir başvuru olmadığıtakdirde ise dava tarihinde doğmaktadır. Bu maddede düzenlenen ihbar zarar miktarı olarak değil, kazanın ihbarı olarak düzenlenmiş bulunmasına göre, kazadan haberdar olan ... şirketinin temerrüdü,ıslah edilen miktar için dahi, yani zarar miktarının tamamı için aynı tarihte başlar. Dava konusu olayda, davacılar tarafından davalı ...'ye hangi tarihte başvurulduğu belli olmadığı gibi ... şirketinin davacı tarafa hangi tarihte ödeme yaptığı da belli değildir. Bu nedenle Mahkmece, davacı tarafın davalı ...'ye ödeme için hangi tarihte başvurduğu araştırılmalı ve temerrüt tarihi yukarıdaki açıklamalar ışığında buna göre belirlenmelidir. Temerrüt tarihi belirlenmeden davalı ... yönünden dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesine karar verilmesi de doğru görülmemiştir.
6-Dava tarihinde yürürlükte bulunan mülga 818 sayılı BK 53 (6098 sayılı TBK 74) maddesi gereğince hukuk hakimi kusur olup olmadığına yahut haksız fiilin failinin temyiz kudretini haiz olup olmadığına karar vermek için ceza hukukunun mesuliyete dair hükümleri ile bağlı olmadığı gibi ceza mahkemesinin beraet kararıyla da bağlı değil ise de ceza mahkemesince kesin hükümle saptanan maddi vakıalarla bağlıdır.
Somut uyuşmazlıkta, desteğin yolcusu olduğu otobüs şoförü hakkında Ağır Ceza Mahkemesinde açılan dava sonucunda, olayda plakası tespit edilemeyen bir kamyonun da kusurlu olduğu, sanık otobüs sürücüsünün %50, plakası belirlenemeyen kamyon sürücüsünün de %50 kusurlu olduğu kabul edilmek suretiyle hüküm tesis edilmiştir.
Plakası belli olmayan kamyon sürücüsünün de sorumlu olduğuna ilişkin ceza mahkemesi kararı maddi vakıa olarak hukuk hakimini de bağlamaktadır.
Kamyon sürücüsünün sorumluluğu nedeniyle davalı Güvence Hesabı aleyhinde dava açılmıştır.
Ceza mahkemesinin kesinleşen kararı uyarınca davalı Güvence Hesabı'nın da diğer davalılarla birlikte müşteken ve müteselsilen sorumlu tutulması gerekirken, desteğin kusursuz olması, 2918 sayılı yasanın 88.maddesi gereğince otobüs işleten ve sürücüsünün zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olmaları nedeniyle davalı Güvence Hesabı aleyhindeki davanın reddine ilişkin karar davacılar tarafından temyiz edilmemiş otobüs sürücü ve işleteni olan davalılar tarafından temyize getirilmiştir.
Bu durumda esasen bir davalının diğer davalı lehine verilmiş olan hükmü o davalı aleyhine temyiz etme hakkı yok ise de; davalıların sorumluluğu yasadan kaynaklanan müteselsil sorumluluk ve aralarındaki münasebetle ihtiyari dava arkadaşlığıdır. Müteselsil borçluluk niteliği itibariyle bölünebilen bir edimin birden fazla borçlusundan her birinin edimin tamamını ifa etmekle yükümlü olduğu bir borçluluk türü olup, borçlulardan birinin edimin tümünü ifa ederek alacaklıyı
tatmin etmesi halinde, evvelce mevcut olmasa dahi ifayı gerçekleştiren borçlu ile diğer borçlular arasında bir hukuki ilişki doğacaktır. Alacaklıyı tatmin eden bir borçlu, kendisine isabet eden p... daha fazla bir ödemede bulunduğu takdirde bu fazlalık ölçüsünde diğer borçlulara başvurabilecektir. Bu durum bir borçlunun alacaklıyı tatmin etmesi halinde diğer borçlularında alacaklı karşısında alacaklının tatmin edilmesi ölçüsünde borçtan kurtulmalarının (BK 145/1md.) doğal bir sonucudur. Buna bağlı olarak yasa koyucu da alacaklıyı tatmin eden borçlunun kendi payından fazla ödemede bulunması durumunda bu fazlalık ölçüsünde diğer borçlulara başvurabileceğini açıkça düzenlemiştir. (BK 146/1md.) Bu şekilde belirlenen hak o borçlunun rücu hakkıdır. Yasa koyucu kendi payından fazla ödemede bulunan bir borçluya tanıdığı rücu hakkını kuvvetlendirmek amacıyla (BK 146/1md) halefiyete de yer vermiştir. Açıklanan maddi hukuk hükümleri usul hukukunda dava olarak tezahür etmektedir. Müteselsil borçlular arasındaki ihtiyari dava arkadaşlığı nedeniyle hükmü temyiz etmeyenler hakkında lehe yada aleyhe verilen kararın kesinleştiği düşünülebilirse de, kesinleşme sorumluluk davasına ilişkin olup, ardından görülecek rücu davası yönünden, yani borçlular arasındaki iç ilişki yönünden hüküm ifade etmez. Rücu davası dikkate alındığında temyiz eden davalıların diğer davalı Güvence Hesabı hakkındaki hükmü temyizde hukuki yararı bulunduğu aşikardır.
Zira sorumluluk davasındaki karar kesin hüküm oluşturmaz ise de rücu davası yönünden sorumluluk davasının kararı güçlü delil oluşturmaktadır. Hakkında güçlü delil oluşan davalının rücu davası yönünden sorumluluk davası hükmünü diğer müteselsil borçlu aleyhine temyiz etmesinde hukuki yararı vardır. İhtiyari dava arkadaşlarının sonradan birbirlerine karşı açacakları rücu davasında, esas alınacak mahkeme kararı,
ihtilaf henüz önünde iken doğru olarak oluşmalı ve mahkeme davalıların ne oranda sorumlu tutulup tutulmayacaklarını sorumluluk davası sırasında halletmelidir. Bu kabul tarzı rücu davasında haksız yere temyiz edenler aleyhine güçlü delil oluşturmaması yönünden doğru olduğu gibi, usul ekonomisi yönünden de tarafları tatmin edecektir. Temyiz etmeyen tarafların usulü müktesep hakları da mahkemece icrai nitelikte bir hüküm kurulmayacağı, bozma sonrası kararın gerekçesinde, haklarındaki karar temyiz edilmediğinden kesinleşen davalılarında sorumluluk derecesinin tespit edilmesiyle yetinileceği dikkate alındığında ihlal edilmemiş olacaktır. (... HGK 2009/16-428-483 sayılı ilamı)
Yukarıdaki açıklamalar göz önüne alınarak somut olaya bakıldığında; davacı maddi tazminatın müteselsil sorumluluk hükümlerine göre davalılardan tahsili istemiyle işbu davayı açmış olup, mahkemece davalı Güvence Hesabı'nın kusurunun olmaması nedeni ile aleyhindeki dava red edilmiş bu davalı hakkındaki hüküm davacı yanca temyiz edilmeyip sadece müteselsil sorumlu diğer davalılar tarafından temyiz edilmiş olup, hükmü temyize gelmeyen davacı ile davalı Güvence Hesabı yönünden hüküm kesinleşmiş ve davalı Güvence Hesabı lehine usulü müktesep hak oluşmuş ise de temyize gelen davalılar aralarındaki iç ilişkiye göre gerçek kusur oranında davalı Güvence Hesabı'na bunu rücu edebilir.
Açıklanan nedenlerle, rücu davası ile borçlular arasındaki iç ilişki ve usul ekonomisi dikkate alındığında kararın temyizinde davalıların hukuki yararının bulunduğunun kabulü zorunlu olduğu gibi, hakkındaki karar kesinleşen diğer davalı Güvence Hesabı'nın hükmedilen maddi tazminat yönünden sorumluluğuna ilişkin değerlendirme yapılarak ve taraflar arasındaki iç ilişkide geçerli olmak üzere; mahkemece (Güvence Hesabı açısından usuli kazanılmış hakkın ihlal edilmemesi gerektiğinden) davalı Güvence Hesabı yönünden icrai nitelikte bir hüküm kurulmayarak, sadece, %50 kusuru oranında sorumlu olduğu hususunun tespitine yönelik hüküm kurulması gerektiğinden, hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacılar ile davalıların sair temyiz itirazlarının reddine, (2), (3), (4) ve (5) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin, (6) nolu bentte açıklanan nedenle de davalılar ... ve ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacı ... davalılar ... ve ...'a geri verilmesine 09.06.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.