16. Ceza Dairesi 2019/11160 E. , 2020/3670 K.
Mahkemesi :Ceza Dairesi
Suç : Anayasayı ihlal, Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, Silahlı terör örgütüne üye olma
Hüküm : 1-Sanıklar ..., . hakkında; Anayasayı ihlal,Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, Türkiye Cumhuriyeti hükumetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, silahlı terör örgütüne üye olma suçlarından CMK'nın 223/2-e maddesi gereğince ayrı ayrı beraatlerine ilişkin karara yönelik istinaf başvurularının esastan reddi
2-Sanıklar ..., ..., ..., ..., ... hakkında; TCK'nın 309/1, 3713 sayılı Kanunun 3-5/1, TCK'nın 53/1-2-3, 58/9, 63/1 maddeleri uyarınca ayrı ayrı mahkumiyet kararına yönelik istinaf başvurularının esastan reddi
3-Sanıklar ..., . hakkında; TCK'nın 309/1, 3713 sayılı Kanunun 3-5/1, TCK'nın 53/1-2-3, 58/9, 62/1, 63/1 maddeleri uyarınca ayrı ayrı mahkumiyet kararına yönelik istinaf başvurularının esastan reddi
Bölge Adliye Mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun süresi, kararın niteliği ve temyiz sebebine göre takdiren duruşmasız olarak yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
1-) Bir kısım sanıklar müdafilerinin duruşmalı inceleme istemlerinin, İlk Derece ve Bölge Adliye Mahkemesinde, silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesi doğrultusunda, savunmaya yeterli imkanın sağlanması ve bu hakkın etkin şekilde kullandırılmış olması, temyiz denetiminde sınırsız şekilde yazılı savunma imkanının kullanılabilme olanağının bulunması karşısında savunma hakkının
kısıtlanması söz konusu olmadığından, 01.02.2018 tarihli ve 7079 sayılı Kanunun 94. maddesi ile değişik CMK’nın 299/1. maddesi uyarınca takdiren REDDİNE,
2-)Katılanlar T.C. Cumhurbaşkanlığı (Türkiye Cumhuriyeti Hükumetine İzafeten ...) ve ... vekillerinin temyiz taleplerinin incelenmesinde;
Sanıklara yüklenen suçların niteliği itibariyle suçtan doğrudan doğruya zarar görmeyen ve bu nedenle de davaya katılma hakkı bulunmayan Milli Savunma Bakanlığının tüm suçlardan; T.C. Cumhurbaşkanlığının silahlı terör örgütüne üye olma suçu yönünden, anılan suçların niteliği itibariyle doğrudan doğruya zarar görmedikleri ve bu nedenle davaya katılma hakları bulunmadığından davaya katılmalarına ilişkin verilen karar hukuki değerden yoksun olup hükmü temyiz yetkisini vermemesi karşısında katılanlar T.C. Cumhurbaşkanlığı vekili ile ... vekilinin temyiz taleplerinin CMK'nın 298. maddesi gereğince REDDİNE,
3-) Sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... hakkında kurulan mahkumiyet ve beraat hükümlerine yönelik temyiz taleplerinin incelenmesinde;
Temyiz taleplerinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi;
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriği; oluş ve tüm dosya kapsamına göre yapılan incelemede;
Derece mahkemelerince sübutu kabul edilen olayın, Devletin Anayasal düzenini cebir ve şiddet kullanarak değiştirmek amacıyla, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensuplarınca, işgal ettikleri kamu görevinin verdiği yetkiye istinaden tasarruf etme imkânını haiz bulundukları devlete ait silah ve mühimmatı kullanarak gerçekleştirilen bir silahlı darbe teşebbüsü olduğunda ve bu kalkışmaya iştirak edenlerin eylemlerinin, 5237 sayılı TCK'nın 309, 311 ve 312. maddelerinde düzenlenen suçları oluşturacağında kuşku yoktur. Ancak aynı hukuki değerleri koruyan ve kapsamı itibariyle eylemlerin haksızlık muhtevasını tamamen ortadan kaldıran Anayasayı ihlal suçunun (TCK'nın 309. md.) tüm unsurlarıyla gerçekleştiği somut olayda sanıkların ayrıca, Türk Ceza Kanununun 311. ve 312. maddelerinde düzenlenen suçlardan ve keza aralarında geçitli /müterakki suç ilişkisi nedeniyle aynı Kanunun 314. maddesinde yer alan silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan cezalandırılmaları imkânı bulunmadığından;
Sanıklar ..., ..., ..., ..., ... hakkında yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, hükme esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, sanıkların üyesi bulunduğu silahlı terör örgütünün, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs amacına yönelik olarak vahamet arz eden eylemleri gerçekleştirdiği, sanıkların sübutu kabul olunan eylemlerinin amaç suçun işlenmesi doğrultusundaki örgütsel bağlılık ve ülke genelindeki organik bütünlüğe göre amacı gerçekleştirme tehlikesi yaratabilecek nitelikte olduğu belirlenip kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin edilmiş, suçlarının sübutu kabul edilmiş, savunmaları inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosya kapsamına göre verilen hükümlerde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan; sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ...’a yüklenen suçları işledikleri konusunda her türlü kuşkudan uzak, kesin ve inandırıcı deliller bulunmadığı, yüklenen suçların sanıklar tarafından işlendiğinin sabit olmadığı gerekçeleri gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğundan, Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet savcısı, katılan T.C. Cumhurbaşkanlığı (...) vekili ile sanıklar ..., ... ve bir kısım sanıklar müdafilerinin temyiz itirazları yerinde görülmediğinden CMK’nın 302/1. maddesi gereğince temyiz davasının esastan reddiyle, beraate ve mahkumiyete ilişkin hükümlerin ONANMASINA,
4-) Sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... hakkında kurulan mahkumiyet ve beraat hükümlerine yönelik temyiz taleplerinin incelenmesinde;
A-) Sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... hakkında;
Ayrıntıları Dairemizin 14.07.2017 tarih 2017/1443-4758 sayılı kararında açıklandığı üzere; 15 Temmuz 2016 günü, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Anayasal düzeninin değiştirilmesi amacıyla, Türk Silahlı Kuvvetlerine sızmış FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensubu olan ve/veya bu örgütsel faaliyeti destekleyen 8.000'in üzerinde askerî personel tarafından savaş uçakları dâhil 35 uçağın, 3 geminin, 37 helikopterin, 74'ü tank olmak üzere 246 zırhlı aracın ve 4.000'e yakın hafif silahın kullanılarak; Cumhurbaşkanına suikasta teşebbüs edilmiş, TBMM ve Cumhurbaşkanlığı Külliyesi başta olmak üzere birçok stratejik merkez bombalanmış, Başbakanın konvoyuna silahlı saldırı gerçekleştirilmiş, kalkışmaya karşı koyan güvenlik görevlileri ile sokaklara çıkan sivillere devletin silahlı kuvvetlerine ait bu uçak, helikopter, tank ve silahlarla saldırılarak 4'ü asker, 63'ü polis ve 183'ü sivil olmak üzere toplam 250 'den fazla kişi şehit edilmiş, 23'ü asker, 154'ü polis ve 2.558'i sivil olmak üzere toplam 2.735 kişi de yaralanmıştır.
15 Temmuz 2016 günü işlenen somut darbe teşebbüsü, TCK'nın 309. maddesinde sayılan amaçlara matuf zarar tehlikesi doğuran vahim eylemler vasfını aşarak, anayasal düzeni doğrudan ortadan kaldırma neticesine yönelmiş, örgütün ülke genelindeki organik bütünlüğünden ve etkinliğinden istifade edilerek planlanıp uygulanmış, neticesi ve başarısı eş zamanlı, senkronize hareketlere bağlı hukuki anlamda tek bir fiil olarak ortaya çıkmıştır. Bu nedenle örgütsel koordinasyon veya iştirak iradesi gereğince ve iş bölümü doğrultusunda bulunduğu mahal ve konumuna uygun, amaca hizmet eden ve katkı sunan icrai (ya da garantör olunan hallerde ihmali) harekette bulunarak bu suça iştirakin her halinin mümkün olduğunun kabulü gerekir.
TCK'nın 309. maddesinde düzenlenen suç bir somut tehlike suçu olduğundan suçun oluşması için ayrıca bir neticenin gerçekleşmesi aranmamaktadır. Bu itibarla sanığın amaca matuf eylemi ve/veya işlediği elverişli araç suç ile suçun konusu üzerinde meydana gelen somut tehlike arasında illiyet bağının bulunması gerekli ve yeterlidir. Suça teşebbüsün kabulü için aranan elverişli vasıtalarla cebri eylemlere başlanıp başlanmadığı araştırılırken ve vasıtanın elverişliliği takdir edilirken tek tek yapılan eylemlerle amaçlanan hedefler arasında doğrudan doğruya bağ kurmak yoluna gidilemez. Ancak her halükarda ülke genelinde gerçekleştirilmek istenen amaca matuf cebri/icrai fiilin, sanığın bulunduğu mahalde/sorumluluk sahasında da doğrudan doğruya ya da araç suçlar yönünden icrasına başlanması aranmalıdır. Sanığın bu icrai fiile yine icrai bir hareketle katılması mümkün olduğu gibi garantörlük yükümlülüğünü ihmal etmek suretiyle de iştirak edebileceği görülmektedir.
5237 sayılı TCK'nın 309/1. maddesinde tanımlanan anayasal düzene karşı suçta, tipik eylem, cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye elverişli vasıtalarla teşebbüs etmektir. Görüldüğü üzere, cebir ve şiddet bu suçun unsurunu oluşturmaktadır. Bu nedenle Anayasal düzenin değiştirilmesine yönelik teşebbüsün ancak cebir ve şiddet kullanılarak, yani bireylerin iradeleri zorlanmak suretiyle ifsat edilerek gerçekleştirilmesi gerekir. Kanunun aradığı cebrilikten maksadın fiziki/maddi cebir olduğu açıktır.
Anayasayı İhlal suçunda hal ve koşullara göre neticeyi önleme yönünden hukuki yükümlülüğü bulunan sanıkların, Anayasal düzene yönelik tehlike ve tehditler ortaya çıktığında, farklı saiklerle çekimser kalınmasının görevle bağdaşmadığı, tehdidi ortadan kaldırmak için zamanında ve isabetli karar vermek, uygulamada oluşabilecek riskleri üstlenmek zorunluluğu karşısında, sanıkların eylemlerinin kanuni tanımda öngörülen cebir ve şiddet içeren icrai hareket niteliğinde olmaması, neticenin/somut zarar tehlikesinin gerçekleşmesini sağlayacak biçimde faillerle birlikte fiil üzerinde müşterek hakimiyet kurmasını temin edecek fonksiyonel bir mahiyet taşımaması, suç organizasyonu içinde bir iş bölümünün gereği olarak görevlendirilmesi nedeniyle ika edildiğinin kanıtlanamaması nedeniyle müsnet suç yönünden TCK'nın 37. maddesi kapsamında fail olarak sorumlu tutulamayacakları ancak, suçun icrasına başlanmasından sonra katılma iradesini açıkça ortaya koyan hareketlerin, zaman, nitelik ve yakın zarar tehlikesine yaptığı katkı itibariyle bütün olarak darbenin icrasını kolaylaştırmaya yönelik olup, 5237 sayılı TCK’nın 309/1 ve 39/2-c maddeleri kapsamında Anayasayı ihlale teşebbüs suçuna yardım etmek suçunu oluşturduğu ve örgüte mensubiyeti olan sanıkların üst sınıra yakın, diğer sanıkların ise konumu, üstlendikleri vazife nazara alınarak ceza tayin edilmesi gerektiği
gözetilmeden atılı eylemi doğrudan fail olarak gerçekleştirdiklerinin kabulü ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
B-) Sanıklar ..., ..., ..., ..., ... hakkında;
a-) UYAP’ta oluşturulan örgütlü suçlar bilgi bankasında sanıklar hakkında bilgi ve beyan olup olmadığının araştırılması,
b-) ..., ..., ..., ... yönünden;
aa-) Sanıklar ..., ..., ... hakkında;
Sanık ...’ın cep telefonu incelemesi sonucu hazırlanan bilirkişi raporunda; sanığın da bulunduğu WhatsApp grubunda diğer sanıklar ..., ...’in de yer aldığı ve bu gruba 15.07.2016 tarihinde saat 22.50’de “ordu 16 temmuz 03.00 itibariyle yönetime el koymuştur’’ şeklinde grupta ekli ...'ın mesaj attığı, yine 16.07.2016 tarihinde saat 22.43’te ... Kostak'ın sanığa “Komutanım tahrip kapıdan silah sesi gelmiş galiba bilginiz var mı? Şu an nizamiyede de bir topluluk var galiba’’ şeklinde WhatsApp uygulamasından mesaj attığı, sanığın da 22.52’de “insanlar sokaklara davet edildi ya, nispet yapıyor pezevenkler, bişey yok şimdilik, merak etmeyin” şeklinde cevap verdiği anlaşılmakla söz konusu mesajların okunma zamanı da dikkate alınarak mesajların grupta ekli olan sanıklara sorulması,
bb-) Sanıklar ..., ... hakkında, temyiz ve istinaf aşamalarında dosyaya geldiği anlaşılan takipsizlik kararlarına ek arama tablosu ile HTS bilirkişi inceleme tutanağına göre FETÖ/PDY'nin mahrem imamlar soruşturması çerçevesinde sabit/ankesörlü hatlardan ardışık şekilde arandıkları yönündeki tespitlerin araştırılarak getirtilmesi,
c-) ... yönünden;
İstinaf aşamasında dosyaya geldiği anlaşılan başka dosya şüphelisi ...’in aşama beyanlarının aslı veya onaylı suretleri getirtilerek, gerektiğinde mahkemede tanık olarak dinlenmesi ile,
Yukarıda belirtilen belgelerin CMK’nın 217. maddesi uyarınca duruşmada sanıklar ve müdafilerine okunup diyeceklerinin sorulması ile tüm dosya kapsamının bir bütün halinde değerlendirilmesi suretiyle sanıkların hukuki durumlarının belirlenmesi gerektiği gözetilmeden eksik araştırma ve hatalı değerlendirme sonucunda oluşa uygun ve hukuki olmayan yetersiz gerekçe ile yazılı şekilde beraatlerine karar verilmesi,
Kanuna aykırı, Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet savcısı, katılan T.C. Cumhurbaşkanlığı (...) vekili, sanık ... ve bir kısım sanıklar müdafilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebeplerden dolayı BOZULMASINA, bozma nedeni, tutuklulukta geçirilen süre ve mevcut delil durumu dikkate alınarak tutuklu olan sanık ve sanıklar müdafilerinin tahliye taleplerinin reddi ile tutukluluk hallerinin devamına, 28.02.2019 tarihinde yürürlüğe giren 20.02.2019 tarih ve 7165 sayılı Kanunun 8. maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanunun 304. maddesi uyarınca dosyanın Isparta 2. Ağır Ceza Mahkemesine, kararın bir örneğinin bilgi için Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 09.06.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.