Ceza Genel Kurulu 2017/716 E. , 2021/375 K.
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 12. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 44-300
Taksirle birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma suçundan sanık ...'ın TCK'nın 89/4, 62 ve 51. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve ertelemeye ilişkin ... Anadolu 31. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 29.04.2014 tarihli ve 961-208 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 12.11.2015 tarih ve 1957-17756 sayı ile;
'...12.09.2011 tarihinde saat 18:40 sıralarında, sanık sürücü ...'ın yönetimindeki otobüs ile iki yönlü Yeni Sıla Sokağı takiben seyir hâlinde olduğu sırada, tali yol görünümünde olan Oyak Sokak istikametinden otobüsün güzergahı olan ana yola aniden çıkan 11 yaşındaki katılan sürücü ... yönetimindeki motosiklet ile çarpışarak 12 metre sürüklendiği olayda, her ne kadar sanığın kullandığı otobüs motorsikletle beraber 12 metre ileride duruşa geçmiş ise de, yolun iniş eğimli olması, otobüsün 30 km hız yaptığına ilişkin takoğraf çıktısı, kaza sırasında otobüste bulunan yolcular ..., Kemal ...'un hareket hâlinde olan otobüs içerisinde bulundukları sırada, motosikletin aniden yol üzerinde park hâlinde bulunan minibüsün önünden hızlı bir şekilde çıktığı, otobüs sürücüsünün görmesi ile yolun soluna doğru direksiyonunu kırdığı, motosikletin otobüsün sağ ön kısmına çarparak iniş eğimli yolda otobüsle birlikte sürüklendiği, otobüsün hızının 30 km civarında olduğuna ilişkin anlatımları dikkate alındığında, sanığın meydana gelen kazada kusurunun olmadığı gözetilerek atılı suçtan beraatine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kabul ve uygulamaya göre de;
Sanık hakkında tayin edilen hapis cezasının ertelenmesine karar verilirken, 5237 sayılı TCK’nın 51/7. maddesi uyarınca denetim süresi içinde sanığın kasıtlı bir suç işlemesi ve kendisine yüklenen yükümlülüklere hâkimin uyarısına rağmen uymamakta ısrar etmesi hâlinde ertelenen cezanın kısmen veya tamamen infaz kurumunda çektirilmesine ve TCK'nın 51/8. maddesi uyarınca denetim süresini iyi hâlli olarak geçirdiği takdirde, cezanın infaz edilmiş sayılacağının kararda belirtilmesine karşın uygulama maddelerinin TCK'nın 52/7 ve 52/8. maddeleri şeklinde hatalı olarak gösterilmesi,' isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 17.05.2016 tarih ve 44-300 sayı ile;
'...Yargıtay'ın takograf çıktısı dediği belgenin takograf çıktısı olmaması (bu belgede incelendiğinde bile Yargıtay'ın hız sınırı olarak belirttiği 30 kilometrenin üzerinde bir hız sınırının da bulunduğu olay saat ve dakikasının kesin olarak saptanamadığı için aracın hızının 30 kilometreyi aşan hız yerine 30 kilometre olarak belirlenmesinin de kabul edilebilir bir yanı yoktur.) Tanık beyanları ile bir aracın kaç kilometre hızla gittiğinin saptanmasının mümkün bulunmaması (bu husus teknik bir sorundur ve bilimsel olarak ispatlanmalıdır) suça konu olayda sanığın kullandığı aracın katılanın kullandığı motorsiklet ile çarpışması sonrasında birlikte 12 metrelik bir sürüklenmenin olduğu saptamasına Yargıtay'ca hiç değinilmemiş, bu konuda bir fikir jimnastiği dahi yapılmamış olması katılanın kullandığı motorsikletin tali yoldan kontrolsüz kavşağa çıkıp ana yoldan kontrolsüz kavşağa yaklaşmakta olan sanığın kullandığı araca çarpması (döndükten 4 metre sonrasında) oluşuna Yargıtay'ın da katılmış olmasına rağmen uzman kuruluş olan Trafik İhtisas Dairesinden ve uzman bilirkişi raporundan farklı olarak sanığa kusur izafe edilmemiş olması, dosyaya sunulan uzmanınca verilmiş bilirkişi raporlarında katılan motorsiklet sürücüsü ve yolcusunun yaralanmalarının nitelikli hâli ile 12 metrelik sürüklenme ve sanığın hızı arasında bir nedensellik tartışmasının dahi göz önünde bulundurulmamış olması bütün bu değerledirmelerle trafik kazalarında resmî uzman bilirkişi kurumu olan Trafik İhtisas Dairesinin kusur raporunun üzerine çıkarak ve bunun yukarıda anlatılan şekilde çürütmeksizin sanığa kusur izafe edilmemesi şeklindeki Yargıtay görüşünü paylaşabilmek mümkün değildir.
Bu nedenle; tüm dosya kapsamıyla sanığın tali kusurlu olarak katılan ... ve Jiyan'ın nitelikli yaralanmalarına neden olduğu olayda sanığın taksirle birden fazla kişiyi yaralamadan dolayı cezalandırılması gerektiği vicdani kanısına ulaşıldığı,' şeklindeki gerekçeyle önceki hükmünde direnilmesine karar vermiştir.
Direnme kararına konu bu hükmün de sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 07.11.2016 tarihli ve 383446 sayılı 'Onama' istekli tebliğnamesiyle dosya 6763 sayılı Kanun'un 36. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK'nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 12. Ceza Dairesince 28.03.2017 tarih, 117-2501 sayı ve oy çokluğu ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan nedenlerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; taksirle birden fazla kişinin yaralanması ile neticelenen olayda sanığın kusurunun bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkin ise de; yapılan müzakere sırasında bazı Ceza Genel Kurulu Üyelerince, sanığın yasal hız sınırının üzerinde seyredip seyretmediğinin belirlenmesi bakımından eksik araştırma ile hüküm kurulup kurulmadığının tartışılması gerektiğinin ileri sürülmesi üzerine, Yargıtay İç Yönetmeliği'nin 27. maddesi uyarınca öncelikle bu konunun değerlendirilmesi gerekmiştir.
İncelenen dosya kapsamından;
Trafik kazası tespit tutanağına göre; 12.09.2011 tarihinde saat 18.40 sıralarında katılan ...’ın sevk ve idaresindeki motosiklet ile arkasında yolcu olduğu hâlde 'Site İçi Sokağı'nı takiben sola doğru 'Yeni Sıla Sokağı'na dönüp '... Caddesi' istikametine doğru seyri esnasında kavşağa girip sola döneceği sırada motosikletin sol yan kısımlarıyla, 'Yeni Sıla Sokağı'nı takiben 'Balaban Caddesi' istikametine seyreden sanığın sevk ve idaresindeki otobüsün sağ ön kısımlarına çarptığı, motosikletin, sanığın yönetimindeki otobüsün altında kalarak 12 metre sürüklendiği ve bu şekilde yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazasının meydana geldiği, kazanın oluşumunda motosiklet sürücüsü katılan ...’ın 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 8. maddesinde sayılan “Kavşaklarda geçiç üstünlüğüne uymamak”; sanığın ise aynı Kanun’un 52/1-a maddesinde belirtilen “Kavşaklara yaklaşırken araçların hızlarını azaltmamak” kurallarını ihlâl ettikleri; kazanın, yerleşim yeri içerisinde, açık havada, iki yönlü, hafif eğimli, 12 metre genişliğinde ve aydınlatmanın, yol şerit çizgisinin, banketin ve trafik işaret levhasının bulunmadığı, asfalt kaplama yolda gerçekleştiği,
Kaza tespit tutanağına göre; sanığın sevk ve idaresindeki otobüste takograf cihazının bulunduğuna ya da saatteki hıza ilişkin herhangi bir tespite yer verilmediği, sanığın soruşturma aşamasında, kullandığı araca bağlı bulunan takip sisteminde kaza anında hız sınırını gösterir nitelikte bir belge olduğunu ifade ederek fotokopiden ibaret bu belgeyi sunduğu, ancak sunulan belgenin takograftan çıkartılmış hız sınırını belli eden bir niteliğinin bulunmadığı,
Trafik bilirkişisi tarafından düzenlenen 10.12.2012 tarihli bilirkişi raporuna göre; koruyucu kaskı, sürücü belgesi olmayan ve olay tarihinde 11 yaşında olan katılan ...’ın, sevk ve idaresindeki motosikletle, motosikletin arkasında 1997 doğumlu katılan ... olduğu hâlde 'Oyak Sokak' içerisinden hızlı bir şekilde gelip kontrolsüz kavşak girişinde yolu kontrol etmeden sola dar kavisle dönerek 'Sıla Sokak' üzerinde 4 metre ileri hareket ettiği, bu sırada iniş eğimli yoldan kendi şeridi içerisinde hareket hâlinde olan sanığın sevk ve idaresindeki otobüse çarptığı, sanığın yolun soluna doğru kaçmaya çalıştığı ancak yolun iniş eğimli olması ve aracın hızı nedeniyle katılanları motosiklet ile birlikte 12 metre sürükledikten sonra durdurabildiği, sanığın hareket hâlinde bulunduğu yerde hız limitinin 30 km/saat, görüşünün açık ve yolun iniş eğimli olduğu, kaza noktasına bitişik yol kenarında park hâlinde çok sayıda araç bulunduğu, katılan ...’ın motosikletiyle geldiği sokağın kaza noktasına yakın olduğu, sanığın idaresindeki aracıyla bu noktaya gelmeden yol konumunu ve aracın teknik durumunu göz önüne alarak hızını ayarlaması gerekirken bu kurallara uymadan ilk çarpışma sonrası motosikleti katılanlarla birlikte 12 metre sürükleyerek durduğu; kazanın oluşumunda, katılan ...’ın, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun’da sayılan “Trafik zabıtası veya trafik işaret levhası veya ışıklı trafik işaret cihazları bulunmayan kavşaklarda tali yoldan ana yola çıkan sürücülerin ana yoldan gelen araçlara geçiş hakkı vermek zorundadırlar.” ve “Motorsiklet sürücülerinin koruma bağlığı ve koruma gözlüğü, yolcuların ise koruma başlığı takması zorunludur.” kurallarını ihlâl etmesi nedeniyle asli kusurlu; katılan ...’ın, aynı Kanun’un 78. maddesinde sayılan “Belirli sürücülerin ve yolcuların, araçların sürülmesi sırasında koruyucu tertibat kullanmaları mecburidir.” kuralını ihlâl ettiğinden kusurlu; sanığın ise aynı Kanun’un 52/1-a-b maddesinde yer alan “Kavşaklara yaklaşırken aracın hızını azaltmak” ve “Hızlarını kullandıkları aracın yük ve teknik özelliğine, görüş, yol, hava ve trafik durumunun gerektirdiği şartlara uydurmak zorundadırlar.” kurallarını ihlâl etmesi nedeniyle tali kusurlu olduğu,
28.02.2014 tarihli Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi raporuna göre; olayın katılan ...’ın 'Site İçi Sokak' istikametinden gelerek 'Yeni Sıla Sokağı'na girip sola manevra ile dönüşe geçtiği sırada 'Yeni Sıla Sokağı'nı takiben düz seyir hâlinde olan otobüs ile çarpışması sonucu meydana geldiğinin kabulü hâlinde; sanığın mahal şartlarını da dikkate alıp hızını tedbir alacak düzeye düşürmek suretiyle sağ taraftan yola girerek dönüşe geçen motosiklet sürücüsü nedeniyle etkili tedbir almadığından, dikkatsiz ve özensiz davranışları nedeniyle olayda tali kusurlu; katılan ...’ın, yeterli ve gerekli kontrolü yapmadan yola çıkarak dönüşe geçmesi, düz seyir hâlinde olan sanığa ilk geçiş hakkını vermemesi ve kask takmadan motosiklet kullanması nedenleriyle asli kusurlu; katılan ...’ın ise motosiklet üzerinde kask takmadan yolculuk yaparak can güvenliğini tehlikeye düşürdüğünden alt düzeyde tali kusurlu oldukları olayın, katılanın 'Yeni Sıla Sokağı'nı takiben seyir hâlinde iken yolun sağında park hâlindeki araçların yanında durakladığı sırada geriden gelen ve 'Yeni Sıla Sokağı'nı takiben düz seyir hâlinde olan sanığın duraklayan katılan ...’ın motosikletine arkadan çarpması sonucu meydana geldiğinin kabulü hâlinde ise; sanığın yola gereken dikkati vermediği, mahal şartlarına göre kontrolsüz seyir hâlinde olduğu, sevk ve idare hatası sonucu duraklayan motosiklete çarpması nedeniyle kazanın oluşumunda asli kusurlu; katılanların ise kask takmamaları nedeniyle alt düzeyde tali kusurlu oldukları,
Adli Tıp Kurumu Kadıköy Adli Tıp Şube Müdürlüğünce düzenlenen 12.12.2011 tarihli rapora göre; katılan ...’ın mevcut lezyonlara neden olan yaralanmasının yaşamını tehlikeye soktuğu ve basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif olmadığı,
Adli Tıp Kurumu Kadıköy Adli Tıp Şube Müdürlüğünce düzenlenen 03.11.2011 tarihli rapora göre; katılan ...’ın mevcut lezyonlara neden olan yaralanmasının, yaşamını tehlikeye soktuğu, basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek ve vücuttaki kemik kırıklarının hayati fonksiyonlarını ağır (6) derecede etkileyecek nitelikte olduğu,
Anlaşılmaktadır.
Katılan ...; katılan ...’ın annesi olduğunu, olayı görmediğini, katılanın yaralanması nedeniyle 10.000 TL tedavi masrafı ödediklerini, bu bedelin sanık tarafından ödenmediğini,
Katılan ...; katılan ...’ın babası olduğunu, olayı görmediğini, olay neticesinde katılanın yaralandığını, 3.000-4.000 TL zararlarının bulunduğunu, bu zararın ödenmediğini,
Katılan ... kollukta; olay günü arkadaşı katılan ... ile 'Yeni Sıla Sokak' üzerinde olduklarını, ağabeyinin iş yerine ait motosikletin de yanlarında olduğunu, hatırladığı kadarıyla motosikletin üzerinde ve hareket hâlinde olduğunu, ancak motosikleti kendisinin mi yoksa katılan ...’ın mı kullandığını hatırlamadığını, akabinde aniden yere düştüğünü, kendilerine neyin çarptığını anımsamadığını, sonrasında bilincinin kapandığını,
Mahkemede ise; olay günü sevk ve idaresindeki motosikletle arkasında katılan Jiyanda olduğu hâlde seyir hâlindeyken olay yerine geldiğinde sanığın kullandığı araçla çarpıştıklarını, kaza neticesinde kendisinin ve katılan ...’ın yaralandıklarını, olay sırasında durduğundan dolayı kusurunun bulunmadığını, lüzum üzerine katılandan sorulduğunda; telefonu çaldığında durduğunu, sonrasını hatırlamadığını,
Katılan ... kollukta; katılan ...’ın kullandığı motosikletin arkasında bulunduğunu, katılan ...’ın cep telefonunun çalması üzerine motosikleti sokak üzerinde durdurduğunu ve telefonu cebinden çıkardığı sırada sanığın kullandığı otobüsün kendilerine çarptığını,
Mahkemede ise; katılan ...’ın telefonla konuşmak amacı ile motosikleti, park hâlinde olan aracın sol kenarında durdurduğunu, yolun sol tarafının geniş olduğunu, burada park edilmiş araçların bulunduğunu, öncesinde beyaz bir minibüsün geçtiğini gördüğünü, sonrasında da sanığın kullandığı aracın kendilerine çarptığını,
Tanık ...; Yeditepe Üniversitesinde çalıştığını, olay günü saat 18.30 sıralarında mesai bitiminde sanığın sevk ve idaresindeki servis aracına bindiğini, otobüsün şoför mahallinin hemen arkasındaki koltukta oturduğunu, '30 Ağustos Parkı' civarından geçtikten sonra yokuş aşağı indikleri sırada sağ tarafta park hâlinde olan bir minibüsün hemen arkasındaki sokaktan, arkasında erkek bir çocuğun olduğu ve bir kız çocuğunun kullandığı motosikletin aniden önlerine çıktığını, sanığın çarpmamak için direksiyonu sola doğru kırdığını ancak kurtaramayarak bu motosiklete aracın sağ ön köşesiyle çarptığını, aracın önüne düşen motosikletin ve çocukların kısa bir süre sürüklendiklerini, ardından hemen ambulansı ve polisi aradıklarını, sanığın otobüsü süratli kullanmadığını, motosikletin sürüklenmesinin yolun yokuş aşağı olmasından kaynaklandığını,
Tanık ...; Yeditepe Üniversitesinde çalıştığını, olay günü saat 18.10 sıralarında sanığın sevk ve idaresindeki yarım otobüsle evlerine gittikleri sırada ... Caddesi üzerinde bulunan '30 Ağustos Parkı'nın bitiminden sağa doğru virajı döndüklerini, yaklaşık 50 metre sonra park hâlinde olan minibüsün önünden karşılarına kasksız biri erkek diğeri kız çocuğu olan iki kişinin motosikletle önlerine çıktığını, en önde oturduğu için kazayı net olarak gördüğünü, sanığın kullandığı servis aracının rampa aşağıya doğru indiğini, hızının tahminen 30 km olduğunu, sanığın motosikleti görünce ani fren yapıp direksiyonu sola doğru kırdığını ancak buna rağmen motosikletin araca çarptığını, motosikletin yaklaşık 8-10 metre sürüklendiğini, ardından hemen ambulansı çağırdıklarını,
Beyan etmişlerdir.
Sanık ...; Yeditepe Üniversitesinin personel servis aracında şoför olarak çalıştığını, olay günü saat 18.00 sıralarında sevk ve idaresindeki otobüs ile üniversite personelini alarak yola çıktığını, '... Caddesi'ni takiben 'Yeni Sıla Sokak'tan yokuş aşağı seyir hâlindeyken yolun sağında park hâlinde bulunan minibüsün önünden birden ve süratli bir şekilde önüne çıkan katılanların üzerinde olduğu motosikleti fark ettiğini, ani bir şekilde fren yaptığını, direksiyonu sola doğru kırdığını ancak kurtaramayarak kullandığı otobüsün sağ ön kısmıyla motosiklete çarptığını, katılanların otobüsün önünde kısa bir mesafe sürüklendiklerini, durduktan sonra hemen ambulansı ve polisi aradıklarını, katılanlarda kask ya da koruyucu giysi olmadığını, katılan ...’ın kavşağa kontrolsüzce girmesi neticesinde olayın meydana geldiğini, kaza sırasında süratli olmadığını, kaza sonrasında servis aracında bağlı bulunan takip sistemlerinde hızının 30 km olarak görüldüğünü, bu belgenin dosyaya eklenmesini istediğini, otobüsün bir süre sürüklenmesinin nedeninin hızdan değil yolun yokuş olmasından kaynaklandığını, beş yıldan beri aynı güzergahta araç kullandığı için yolu ve yolda nerede dikkat etmesi gerektiğini bildiğini, kusurunun bulunmadığını savunmuştur.
Uyuşmazlık konusunda isabetli bir hukuki çözüme ulaşılması bakımından, öncelikle taksir ve unsurları üzerinde durulması gerekmektedir.
5237 sayılı TCK'nın hazırlanmasında esas alınan suç teorisinde 'Kanunda tanımlanmış haksızlık' olarak ifade edilen suç; kural olarak ancak kastla, kanunda açıkça gösterilen hâllerde ise taksirle de işlenebilir. İstisnai bir kusurluluk şekli olan taksirde, failin cezalandırılabilmesi için mutlaka kanunda açık bir düzenleme bulunması gerekmektedir.
TCK’nın 22/2. maddesinde taksir; “Dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla bir davranışın, suçun yasal tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir.” şeklinde tanımlanmıştır. Toplumsal yaşamda belli faaliyetlerde bulunan kimselerin başkalarına zarar vermemek için birtakım önlemler alma ve bazı davranış kurallarına uyma zorunlulukları bulunmaktadır. Bu kurallar toplum olarak yaşama mecburiyetinden doğabileceği gibi, Devletin müdahalesiyle de ortaya çıkabilmektedir. Taksirli suç, bu kuralların ihlal edilmesi sonucu belirmekte, fail; dikkatli, tedbirli ve öngörülü davranmamış olduğu için cezalandırılmaktadır. Bu bakımdan sorumluluğun nedeni, öngörebilme imkân ve ödevinin varlığına rağmen, sonuca iradi bir hareketle neden olmaktan kaynaklanmaktadır.
Ceza Genel Kurulunun birçok kararında vurgulandığı ve öğretide de benimsendiği üzere taksirli suçlarda ayrıca aranması gereken unsurlar;
1- Fiilin taksirle işlenebilen bir suç olması,
2- Hareketin iradi olması,
3- Sonucun istenmemesi,
4- Hareket ile sonuç arasında nedensellik bağının bulunması,
5- Sonucun öngörülebilir olmasına rağmen öngörülmemiş olması,
Şeklinde kabul edilmektedir.
Taksirli suçlarda da, gerek icrai hareketin gerekse ihmali hareketin iradi olması ve meydana gelen neticenin öngörülebilir olması gerekmektedir. İradi bir davranış bulunmadığı takdirde taksirden bahsedilemeyeceği gibi, öngörülemeyecek bir sonucun gerçekleşmesi hâlinde de failin taksirli suçtan sorumluluğuna gidilemeyecektir.
Sonucun gerçekleşmesinde, mağdurun taksirli davranışının da etkisinin bulunması hâlinde, diğer taksirli davranış nedensellik bağını kesmediği sürece bu durum failin taksirli sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı gibi, taksirin niteliğini de değiştirmeyecektir. 5237 sayılı TCK’da kusurun derecelendirilmesi suretiyle herhangi bir ceza indirimi söz konusu olmadığından, bu hal ancak temel cezanın tayininde dikkate alınabilecektir.
Uyuşmazlığın çözümünde esas alınması gereken 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 'Hız sınırlarına uyma' başlıklı 51. maddesi;
'Sürücüler, aksine bir karar alınıp işaretlenmemişse yönetmelikte belirtilen hız sınırlarını aşmamak zorundadırlar',
Aynı Kanun'un 'Hızın gerekli şartlara uygunluğunu sağlamak' başlıklı 52. maddesi ise;
'Sürücüler:
...
a) Kavşaklara yaklaşırken, dönemeçlere girerken, tepe üstlerine yaklaşırken, dönemeçli yollarda ilerlerken, yaya geçitlerine, hemzemin geçitlere, tünellere, dar köprü ve menfezlere yaklaşırken, yapım ve onarım alanlarına girerken, hızlarını azaltmak,
b) Hızlarını, kullandıkları aracın yük ve teknik özelliğine, görüş, yol, hava ve trafik durumunun gerektirdiği şartlara uydurmak,
...
Zorundadırlar.'
Şeklinde düzenlenmiştir.
Öte yandan, ceza muhakemesinin amacı, her somut olayda kanuna ve usule uygun olarak toplanan delillerle maddi gerçeğe ulaşıp adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasının önüne geçebilmek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmektir. Gerek 1412 sayılı CMUK, gerekse 5271 sayılı CMK, adil, etkin ve hukuka uygun bir yargılama yapılması suretiyle maddi gerçeğe ulaşmayı amaç edinmiştir. Bu nedenle ulaşılma imkânı bulunan bütün delillerin ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir. Diğer bir deyişle adaletin tam olarak gerçekleşebilmesi için, maddi gerçeğe ulaşma amacına hizmet edebilecek tüm kanuni delillerin toplanması ve tartışılması zorunludur. Bu bağlamda, taksirli suçlar açısından da suç işlendiğinin sabit olabilmesi için sanığın kusurlu olduğunun ispatlanması, bunun için de ihlâl edilen trafik kuralının ve ihlâlin niteliğinin belirlenmesi gerekir.
Bu açıklamalar ışığında ön soruna ilişkin uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanığın, olay tarihinde saat 18.40 sıralarında yerleşim yeri içerisinde, açık havada, 12 metre genişliğindeki, iki yönlü, hafif eğimli ve asfalt kaplamalı yolda sevk ve idaresindeki otobüs ile 'Yeni Sıla Sokağı'nı takiben seyir hâlinde olduğu sırada, tali yol görünümünde olan 'Oyak Sokak' istikametinden hızlı bir şekilde gelip kontrolsüz kavşak girişinde yolu kontrol etmeden sola dar dönüşle 'Yeni Sıla Sokağı' üzerinde 4 metre kadar ilerleyen katılan ...’ın sevk ve idaresindeki motosikleti farkedip fren tedbirine başvurarak otobüsü sola yönelttiği ancak kendisine ayrılan şerit içerisinde motosikletle çarpıştığı, çarpışmanın etkisiyle motosikleti 12 metre kadar sürükledikten sonra otobüsü durdurabildiği, olay sonucunda motosiklet sürücüsü katılan ...’ın, yaşamını tehlikeye sokacak ve basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek; motosiklette yolcu olarak bulunan katılan ...’ın ise yaşamını tehlikeye sokacak, basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek ve vücuttaki kemik kırıklarının hayati fonksiyonlarını ağır (6) derecede etkiyecek şekilde yaralandığı olayda;
Sanığın kusur durumunun belirlenebilmesi için azami hız sınırının üzerinde seyredip seyretmediğinin ve kavşağa yaklaşırken hızını azaltıp azaltmadığının bilinmesinin gerektiği, ancak kaza tespit tutanağında sanığın sevk ve idaresindeki otobüste takograf cihazının bulunup bulunmadığına ya da kaza anındaki hızına ilişkin herhangi bir tespite yer verilmediği gibi alınan bilirkişi raporlarında da aracın hızının belirlenemediği, sanığın aşamalarda olay sırasındaki hızının 30 km/saat olduğunu savunarak kaza anında hız sınırını gösterir nitelikte olduğunu iddia ettiği bir belge sunduğu, tanıklar ... ve ...'in, sanığın yönetiminde bulunan ve hareket hâlindeki otobüsün içerisinde bulundukları sırada yolun sağ tarafında park hâlinde olan bir minibüsün hemen arkasındaki sokaktan katılanların üzerinde olduğu motosikletin aniden önlerine çıktığını, sanığın katılanlara çarpmamak için direksiyonu sola doğru kırdığını, sanığın otobüsü süratli kullanmadığını, hızının tahminen 30 km/saat olduğunu ifade ettiklerinin anlaşılması karşısında; konusunda uzman bilirkişiler tarafından olay mahallinin özellikleri de dikkate alınarak, sanığın kullandığı aracın çarpma noktasından durma noktasına kadar kat ettiği mesafe ile katılanların çarpma neticesinde sürüklenerek düştükleri yerin değerlendirilerek aracın mekanik hız tespitinin hesaplanmasından sonra sanığın yasal hız sınırının üzerinde seyredip seyretmediğine ve kavşağa yaklaşırken hızını azaltıp azaltmadığına göre kusur ve buna bağlı olarak hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken eksik araştırma ile hüküm kurulduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün, eksik araştırmayla hüküm kurulması isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.
Öte yandan Yerel Mahkemece, kabule göre yapılan bozmaya da direnilmiştir. Kabule göre bozmalar dosyanın mevcut durumuna göre uyarıcı, öğretici ve yol gösterici nitelikte olup direnmeye konu olmaları mümkün değildir. Bu nedenle Ceza Genel Kurulunca kabule göre bozma nedenine ilişkin ayrıca bir değerlendirme yapılmamıştır.
Çoğunluk görüşüne katılmayan yedi Ceza Genel Kurulu Üyesi; sanık hakkında eksik araştırmaya dayalı olarak karar verilmediği düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- ... Anadolu 31. Asliye Ceza Mahkemesinin 17.05.2016 tarihli ve 44-300 sayılı direnme kararına konu hükmünün, sanık hakkında eksik araştırma ile hüküm kurulması isabetsizliklerinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 29.06.2021 tarihinde yapılan birinci müzakerede yeterli çoğunluk sağlanamadığından, 09.09.2021 tarihinde tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.