Ceza Genel Kurulu 2019/242 E. , 2021/377 K.
Kararı veren
Yargıtay Dairesi : 12. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 635-244
Trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan sanık ...'in beraatine ilişkin Erzin Asliye Ceza Mahkemesince verilen 22.04.2015 tarihli ve 635-244 sayılı hükmün Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 08.11.2018 tarih ve 2805-10539 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 22.12.2018 tarih ve 346172 sayı ile;
“5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçu,
'Madde 179- (1) Kara, deniz, hava veya demiryolu ulaşımının güven içinde akışını sağlamak için konulmuş her türlü işareti değiştirerek, kullanılamaz hale getirerek, konuldukları yerden kaldırarak, yanlış işaretler vererek, geçiş, varış, kalkış veya iniş yolları üzerine bir şey koyarak ya da teknik işletim sistemine müdahale ederek, başkalarının hayatı, sağlığı veya malvarlığı bakımından bir tehlikeye neden olan kişiye bir yıldan altı yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) Kara, deniz, hava veya demiryolu ulaşım araçlarını kişilerin hayat, sağlık veya malvarlığı açısından tehlikeli olabilecek şekilde sevk ve idare eden kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle ya da başka bir nedenle emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek halde olmasına rağmen araç kullanan kişi yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır' hükmünü içermektedir.
Bu suç ile, bireylerin kara, deniz, hava ve demiryolu ulaşımındaki hayatı, sağlığı veya malvarlığı bakımından güvenli olmasının sağlanmasına ilişkin kamusal yarar korunmaktadır.
TCK'nın 179/2 ve 179/3. fıkralarında, kara, deniz, hava veya demiryolu ulaşım aracından bahsedilmektedir. Söz konusu araç, yük, hayvan ya da yolcu taşıyan, kamuya veya özel kişiye ait, motorlu veya motorsuz herhangi bir taşıttır örneğin, bisiklet ya da at arabası da hüküm kapsamındadır. Buna karşılık, çocuk arabası, paten, kaykay gibi araçların bu hüküm kapsamında olmadığı belirtilmektedir.
TCK'nın 179/2. maddesinde kanuni tanımda hareketten ayrı bir neticenin öngörülmüş olmaması, yani hareketin yapılmasıyla tipikliğin gerçekleşmesi nedeniyle, salt hareket suçu söz konusudur. Ayrıca, serbest hareketli bir suçtur. TCK'nın 179/2. maddesi bakımından vurgulanması gereken en önemli husus, bir somut tehlike suçunun söz konusu olmasıdır. Bilindiği gibi, somut tehlike suçlarında, söz konusu tehlike, gerçekleşmesinden korkulan belirli bir neticenin meydana gelmesi ihtimali olarak kabul edilmektedir ve hâkim tarafından, somut olayın şartları ışığında, böyle bir tehlikenin doğup doğmadığı tespit edilmelidir Kanunun gerekçesinde belirtildiği üzere, 'Aracın sevk ve idaresinin salt trafik düzenine aykırılığı bu suçun oluşumuna neden olmayacaktır. Bu suçun oluşabilmesi için, aracın trafik düzenine aykırı olarak ve ayrıca kişilerin hayatı, sağlığı veya malvarlığı açısından tehlikeli olabilecek şekilde kullanılması gerekir'.
Yargıtay’ın vurguladığı üzere, 'Ancak her kural ihlâlinin mutlaka kişiler bakımından tehlikeye neden olacağını söylemek de mümkün değildir. Bu durumda tehlikeye neden olma halinin somut olayın özelliklerine göre değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu suçun oluşabilmesi için suç tanımında yer alan eylemin gerçekleştirilmesi yeterli olmayıp, tehlikelilik hâlinin gerçekleşmesi gerçekleşmesi ya da gerçekleşmesinin mümkün bulunması zorunludur. Bu nedenle her somut olay bakımından tehlikeye neden olma ögesinin varlığı aranmalıdır' Örnek vermek gerekirse, hakkı olmadığı hâlde emniyet şeridini kullanmak, tek başına bu suçu oluşturmazken, bu şekilde hareket eden araçlar yüzünden şeridin tıkanması ve ambülansın geçememesi nedeniyle varması gereken noktaya gecikerek ulaşması durumunda bu suç oluşmaktadır.
Bunun dışında, doktrinde, sürücü belgesi geri alınmış veya iptal edilmiş kişinin araç kullanmasının mutlaka bu suçu oluşturacağı yönündeki görüşü tartışmalıdır. Örneğin, alkollü araç kullandığı için ehliyeti süreli olarak geri alınan sürücünün bu süre esnasında her araç kullanmasının somut bir tehlike yarattığını bir varsayım olarak kabul etmek gerçekçi olmadığı gibi, ceza hukuku ilkelerine de uygun değildir. Böyle bir yaklaşımın 'fail ceza hukuku' anlayışını yansıttığı görüşündeyiz; zira geçmiş fiillerinden hareketle, failin tehlikeli kişilik yapısı kabul edilerek her araç kullandığında, bu yönde ayrıca bir araştırmaya gerek olmaksızın, tehlikeli şekilde hareket ettiği kabul edilmiş bulunmaktadır.
TCK'nın 179/3. maddesi bağlı hareketli bir soyut tehlike suçu düzenlenmiştir. Bilindiği üzere, soyut tehlike suçlarında, tecrübe kurallarına dayanarak, belirli bir davranışın beraberinde bir tehlikeyi getirdiği varsayılır, bu bakımdan, tipik davranışın varlığı tespit edildikten sonra, hâkimin, böyle bir tehlikenin somut olayda gerçekten doğup doğmadığını tespit etmesi gerekmez. TCK'nın 179/3. maddesi açısından da, başkalarının hayat, sağlık veya malvarlığı bakımından somut bir tehlike doğmuş olması şart değildir. Ayrıca, kesintisiz bir suç söz konusudur. Bilindiği gibi, bu tür suçlarda, tipik hareketin yapılmasıyla suç tamamlanır, ancak sona ermez.
Burada da aracın kullanılmasıyla suç tamamlanır; kullanmanın bırakılmasıyla da suç sona erer. Vurgulanması gereken husus, suçun oluşması için alkol veya uyuşturucu maddenin sırf kullanılmış olmasının her zaman yeterli olmadığıdır. Yargıtay’ın da vurguladığı ve madde gerekçesinde ifade edildiği üzere, kişinin emniyetli şekilde araç kullanamayacak durumda olduğunun her somut olayda saptanması zorunludur.
Alkol etkisi bakımından, KTK’nın uygulanmasına dair Yönetmelikte idari para cezası tatbiki için öngörülen limit (0,50 promil)(Yönetmelik m. 97), TCK'nın 179/3. maddesinin uygulanması açısından belirleyici değildir. Yargıtay uygulamasında, alkollü yakalanan sürücünün alkol testinde çıkan promil oranına göre ayrım yapılmaktadır. Promil oranı 1,00’ün üstündeyse, 179/3. maddesindeki’ suçun oluştuğu kabul edilmektedir; güvenli sürüş yeteneğinin kaybedildiğini gösteren, dışa yansıyan bulgular ayrıca aranmamaktadır. Bu doğrultuda, KTK m. 48/6’ya da, 1,00 promilin üzerinde alkollü olan sürücülere TCK'nın 179/3. maddesinin uygulanacağına dair hüküm eklenmiştir. Mahkûmiyet için alkol oranının tespiti yeterli olacak, ayrıca hiçbir inceleme (ve bu arada Adli Tıp raporu) gerekmeyecektir.
Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde;
Maddi olayda, trafik denetimi yapan emniyet görevlileri nöbetçi amiri ... başkanlığında görev yaptıkları sırada, 3-5 araba durdurdukları ve iki tane sürüçü alkollü olduğu için resmî işlem yapıldığı sırada, sanığın aracıyla denetim alanından geçtiği ve ekip amiri olan komiser yardımcısı ... denetim yapmak üzere aracı durdurmak istediği ancak sanığın aracıyla durmayarak yola devam ettiği ve daha sonra sanık ... 15-20 dakika sonra trafik denetiminin yapıldığı uygulama alanına yürüyerek geldiği ve sanık hakkında yasal işlem yapıldığı ve sanığın, 1,16 promil alkollü olduğunun tespit edildiği şeklinde gerçekleşen eylemlerde;
Sanık ... savunmasında; ... plaka sayılı aracı kullanıyordum, ben o gün başlamış köyüne cenazeye gittim, arkadaşlarımla beraber giderken uygulama yapan polis memurlarını gördüm ve onlara selam verdim, o gün alkol aldım, kendi evimizin garajında rakı içtim, ben alkollü vaziyette aracı kesinlikle sürmedim, ben kamyonet de sürmedim, üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum.
Suç tutanağındaki zabıt mümzisi tanık ...'nun beyanında; o gün genel bir uygulama vardı günün nöbetçi amiri başımızda idi 3-5 araba durdurduk ve iki tane sürücü alkollü çıktı, biz resmî işlemlerini yapıyorduk, ben ekip aracının içinde cezai işlemlerle uğraşıyordum, o esnada bu aracın geçtiğini komiser yardımcısı ... görmüş bize şu aracı durdurun dedi, o esnada araçtan inmemize fırsat yoktu, 15-20 dk içerisinde bu beyfendi kendisi uygulama yerine yürüyerek geldi, kendisine işlem yapıldı şeklinde açıklamalarda bulunduğu,
Mahkemenin kabulünde, sanığın ısrarla savunmasında, alkollü araç kullanırken durdurulmadığı, eve aracı bırakıp evde alkol aldıktan sonra kontrol noktasına geri döndükten sonra hakkında işlem yapıldığını söylemesi, kontrol noktasında görev alan tanık polis memurunun da beyanında sanığın uygulama yerine yürüyerek geldiğini beyan etmesi ve sanığın savunmasıyla uyumlu oluşu, sanığın alkollü vaziyette araç kullanırken polis memurları tarafından tespit edilemeyip, 15-20 dk'lık bir süreden sonra kontrol noktasına gelmesi ve bu zaman zarfının evde alkol almaya yeterli oluşu sebepleriyle, sanığın üzerine atılı suçu işlediğine ve cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilememesi karşısında, yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmadığı kabul edilerek sanık hakkında beraat kararı verildiği,
Mahkemenin kabulünün hukuka aykırı nitelikte olduğu, sanık ...'nin trafik denetimi yapılan görevlilerce durdurulduğu, ancak sanığın alkollü olduğu için aracını durdurmayıp yola devam ettiği ekip amiri olar ... görevli polisleri aracı durdurmasını söylediği ve sanığın aracıyla durmadığı tutanak mümzisi ...'ın anlatımlarıyla açıkça anlaşılmaktadır.
Sanığın, dur ihtarına uymayarak aracıyla olay yerinde uzaklaştığı ve eve gidip 4-5 duble alkol alıp 15-20 dakika sonra denetim yapan görevlilerin yanına ne olduğunu öğrenmek için gelmesinin, hayatın olağan akışına uygun olmadığı, sanığın savunmasının samimi ve inandırıcı bulunmadığı ve Mahkemece söz konusu 15-20 dakikalık sürenin 116 promil alkol almaya yeterli olduğuna yönelik kabulünün hukuka aykırı olduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla, sanık hakkında trafik güvenliğini tehlikeye sokmak suçundan mahkûmiyet kararı verilmesi yerine yasal olmayan yetersiz gerekçeyle yazılı şekilde beraat kararı verilmesi, usul ve yasaya aykırıdır.' görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 12. Ceza Dairesince, 04.04.2019 tarih ve 8605-4586 sayı ile itiraz nedeninin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçununun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği'nin 27. maddesi uyarınca öncelikle eksik araştırma ile hüküm kurulup kurulmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Erzin Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 01.10.2014 tarihli iddianame ile; sanık ...'in, 26.09.2014 tarihinde sevk ve idaresindeki ... plaka sayılı araç ile trafikte seyir hâlinde iken görevli trafik polisleri tarafından durdurulduğu, alkolmetre ile yapılan ölçümde 1,16 promil alkollü olduğunun tespit edildiği, alkolün etkisiyle emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek hâlde olmasına rağmen araç kullanması nedeniyle trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunu işlediği iddiasıyla hakkında kamu davası açıldığı,
26.09.2014 tarihli tutanakta; aynı tarihte saat 01.07 sıralarında Numune Camii Kavşağında yapılan kontrolde ... plakalı kamyonetin durdurulduğu, sürücüsü olan sanığa yapılan alkol muayenesinde 1,16 promil alkollü olduğu ifadelerine yer verildiği, söz konusu tutanağın polis memurları ... ve ... ile sanık tarafından imzalandığı,
26.09.2014 tarihinde saat 01.07’de yapılan alkolmetre ölçüm sonucuna göre; sanıkta 1,16 promil alkol tespit edildiği,
Anlaşılmaktadır.
Tutanak tanığı ...; 26.09.2014 tarihli tutanağın altındaki imzanın kendisine ait olduğunu, olay günü genel bir uygulama yaptıklarını, nöbetçi amiri eşliğinde durdurdukları iki aracın sürücülerinin alkollü çıktığını, bu kişilerin resmî işlemlerini yapmak için ekip aracının içinde olduğu sırada komiser yardımcısı ...’ın, sanığın aracının kontrol noktasından geçtiğini görüp kendilerine “Şu aracı durdurun” dediğini, ancak kendilerinin araçtan inme fırsatlarının olmadığını, 15-20 dakika içerisinde sanığın bizzat uygulama yerine yürüyerek gelmesi üzerine hakkında işlem yapıldığını ifade etmiştir.
Sanık kollukta müdafisi bulunmaksızın alınan ifadesinde; olay günü aracının içerisinde tek başına beş duble rakı içtiğini, aracıyla dolaştıktan sonra saat 01.00 sıralarında evinin yakınındaki Numune Kavşağına geldiği sırada polislerin kendisini durdurduğunu ve yapılan kontrolde 1,16 promil alkollü çıktığını,
Mahkeme de ise farklı olarak; olay günü aracı ile Başlamış Köyü’ne cenazeye gittiğini, arkadaşlarıyla beraber seyir hâlinde olduğu sırada uygulama yapan polis memurlarını gördüğünü ve onlara selam verdiğini, o gün alkol aldığını, ancak kontrol noktasına yakın olan kendi evinin garajında rakı içtiğini, evde bulunduğu sırada annesinin polisin kendisini anons ettiğini söylemesi üzerine polis kontrol noktasına yürüyerek gittiğini, polis memurlarının kendisini kontrol noktasında durdurmadığını, anons üzerine olay yerine geldiğinde alkol testi yapıldığını, alkollü hâlde araç kullanmadığını, alkolü evinde aldığını, kollukta alkolün etkisiyle ve baskı altında ifade verdiğini, atılı suçlamayı kabul etmediğini
Savunmuştur.
TCK’nın “Trafik güvenliğini tehlikeye sokma” başlıklı 179. maddesinin suç tarihi (26.09.2014) itibarıyla yürürlükte bulunan ikinci ve üçüncü fıkraları;
“...
Kara, deniz, hava veya demiryolu ulaşım araçlarını kişilerin hayat, sağlık veya malvarlığı açısından tehlikeli olabilecek şekilde sevk ve idare eden kişi, iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle ya da başka bir nedenle emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek hâlde olmasına rağmen araç kullanan kişi yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.” şeklinde düzenlenmiş olup 02.12.2016 tarihli ve 29906 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 16. maddesiyle TCK’nın 179. maddesinin ikinci fıkrasına “idare eden kişi,” ibaresinden sonra gelmek üzere “üç aydan” ibaresi eklenerek madde son hâlini almıştır.
TCK’nın 'Trafik güvenliğini tehlikeye sokma' başlıklı 179. maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarının uygulanma şartları ise gerekçelerinde; 'Kara, deniz, hava veya demiryolu ulaşım araçlarının, kişilerin hayat, sağlık veya malvarlığı açısından tehlikeli olabilecek şekilde sevk ve idare edilmesi, ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. Bu suçun oluşabilmesi için, aracın tehlikeli bir şekilde sevk ve idare edilmesi gerekir. Aracın sevk ve idaresinin salt trafik düzenine aykırılığı bu suçun oluşumuna neden olmayacaktır. Bu suçun oluşabilmesi için, aracın trafik düzenine aykırı olarak ve ayrıca kişilerin hayatı, sağlığı veya malvarlığı açısından tehlikeli olabilecek şekilde kullanılması gerekir. Bu bakımdan söz konusu suç, somut tehlike suçu niteliği taşımaktadır.
Alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle ya da başka bir nedenle emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek hâlde olmasına rağmen araç kullanan kişinin cezalandırılması öngörülmüştür. Bu bakımdan, örneğin, uzun süre araç kullanmak dolayısıyla yorgun ve uykusuz olan kişilerin araç kullanmaya devam etmesi hâlinde de bu suçun oluştuğunu kabul etmek gerekir.' şeklinde açıklanmıştır.
TCK'nın 179/3. maddesinde sözü edilen alkol, alkollü içki yapımında kullanılan alkol türü olan etanoldür (etil alkol). Promil ise, alınan alkolün 100 mililitre kandaki oranını miligram cinsinden gösteren ölçü birimidir. Alkolün ağırlığı, kanın ise hacmi dikkate alınarak kurulan orantı üzerinden kandaki alkolün promil cinsinden seviyesi belirlenir. Örneğin 0,40 promil, 100 mililitre kanda 40 miligram alkol bulunduğunu gösterir. Adli Tıp Kurumu 5. İhtisas Kurulunca vücuda alınan etil alkolün kandaki seviyesinin ortalama olarak saatte 0,15 promil azaldığının tıbben bilindiği belirtilmektedir.
Bu aşamada 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 48. maddesinin suç tarihinden önce yürürlükte bulunan hâli ile suç tarihi itibarıyla yürürlükte olan hükümlerinin incelenmesinde fayda bulunmaktadır.
2918 sayılı Kanun'un suç tarihinden önce yürürlükte bulunan 'Alkollü içki, uyuşturucu veya keyif verici maddelerin etkisi altında araç sürme yasağı' başlıklı 48. maddesi;
'Uyuşturucu veya keyif verici maddeleri almış olanlar ile alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin kara yolunda araç sürmeleri yasaktır.
Uyuşturucu veya keyif verici maddelerin cinsleri ile alkollü içkilerin etki dereceleri ve kandaki miktarlarını tespit amacıyla, trafik zabıtasınca teknik cihazlar kullanılır. Tespit usulleri ve muayene şartları, Sağlık Bakanlığının görüşüne uygun olarak hazırlanacak yönetmelikte düzenlenir.
Bu madde hükmüne uymayan sürücüler derhal araç kullanmaktan men olunur.
Toplu taşım araçlarında sigara içilemez. Sigara içenler hakkında 4207 sayılı Tütün Mamüllerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanun hükümleri uygulanır.
Yönetmelik ile belirtilen miktarların üzerinde alkollü araç kullandığı tespit edilen sürücülerin, suçun işlendiği tarihten itibaren geriye doğru beş yıl içinde; birinci defasında sürücü belgeleri altı ay süreyle geri alınır ve haklarında 265 300 000 lira para cezası uygulanır. İkinci defasında sürücü belgeleri iki yıl süreyle geri alınır ve haklarında 332 600 000 lira para cezası uygulanır ve bu sürücüler Sağlık Bakanlığınca, esas ve usulleri Sağlık ve İçişleri Bakanlıklarınca çıkarılacak yönetmelikte gösterilen sürücü davranışlarını geliştirme eğitimine tabi tutulurlar, eğitimi başarıyla tamamlayanların belgeleri süresi sonunda iade edilir. Üç veya üçten fazlasında ise, sürücü belgeleri beş yıl süreyle geri alınır ve altı aydan aşağı olmamak üzere hafif hapis cezası ile birlikte 532 600 000 lira hafif para cezası uygulanır. Ayrıca, psiko-teknik değerlendirme ve psikiyatri uzmanı muayenesine tabi tutulurlar. Bu değerlendirme ve muayene sonrasında uygun görülenlere, geri alma süresi sonunda sürücü belgeleri iade edilir. Psiko-teknik değerlendirme ve psikiyatri uzmanı muayenesinin yapılmasına dair esas ve usuller yönetmelikte gösterilir.
Uyuşturucu ve keyif verici maddeleri alarak araç kullananlara, eylemi başka bir suç oluştursa bile ayrıca, altı ay hafif hapis cezası ile birlikte 532 600 000 lira hafif para cezası uygulanır ve sürücü belgeleri süresiz olarak geri alınır,' şeklinde iken 11.06.2013 tarihli ve 28674 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6487 sayılı Kanun'un 19. maddesi ile 2918 sayılı Kanun'un 48. maddesinin başlığı “Alkol, uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin etkisi altında araç sürme yasağı' olarak, metni de;
'Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri almış olan sürücüler ile alkollü olan sürücülerin karayolunda araç sürmeleri yasaktır.
Uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin kullanılıp kullanılmadığı ya da alkolün kandaki miktarını tespit amacıyla, kollukça teknik cihazlar kullanılır.
Kişinin yaralanmak veya ölümlü ya da kollukça müdahil olunan maddi hasarlı trafik kazasına karışması hâlinde, ikinci fıkrada belirtilen muayeneye tabi tutulması zorunludur. Teknik cihaz ile yapılan ölçüme itiraz eden veya bu cihaz ile ölçüm yapılmasına müsaade etmeyen bu sürücüler, en yakın adli tıp kurumuna veya adli tabipliğe veya Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık kuruluşlarına götürülerek uyuşturucu veya uyarıcı madde ya da alkol tespitinde kullanılmak üzere vücutlarından kan, tükürük veya idrar gibi örnekler alınır. Bu işlem bakımından 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 75 inci maddesi hükümleri, beşinci fıkrası hariç olmak üzere uygulanır.
Trafik kazası sonucunda kişinin ölmesi veya teknik cihaza üfleyemeyecek kadar yaralanmış olması hâlinde, üçüncü fıkra hükümlerine göre bu kişilerden kan, tükürük veya idrar gibi örnekler alınır.
Yapılan tespit sonucunda, 0.50 promilin üzerinde alkollü olarak araç kullandığı tespit edilen sürücüler hakkında, fiili bir suç oluştursa bile, 700 Türk Lirası idari para cezası verilir ve sürücü belgesi altı ay süreyle geri alınır. Hususi otomobil dışındaki araçları alkollü olarak kullanan sürücüler bakımından promil alt sınırı 0.21 olarak uygulanır. Alkollü olarak araç kullanma nedeniyle sürücü belgesi geri alınan kişiye, son ihlalin gerçekleştiği tarihten itibaren geriye doğru beş yıl içinde; ikinci defasında 877 Türk Lirası idari para cezası verilir ve sürücü belgeleri iki yıl süreyle, üç veya üçten fazlasında ise, 1.407 Türk Lirası idari para cezası verilir ve sürücü belgeleri her seferinde beşer yıl süreyle geri alınır. Sürücü belgelerinin herhangi bir nedenle geçici olarak geri alınmış olması hâlinde belirtilen süreler, geçici alma süresinin bitiminde başlar.
Yapılan tespit sonucunda, 1.00 promilin üzerinde alkollü olduğu tespit edilen sürücüler hakkında ayrıca Türk Ceza Kanununun 179 uncu maddesinin üçüncü fıkrası hükümleri uygulanır.
Hususi otomobil sürücüleri bakımından 0.50 promilin, diğer araç sürücüleri bakımından 0.20 promilin üzerinde alkollü olan sürücülerin trafik kazasına sebebiyet vermesi hâlinde, ayrıca Türk Ceza Kanununun ilgili hükümleri uygulanır.
Uyuşturucu veya uyarıcı madde aldığı tespit edilen sürücülere 3.600 Türk Lirası idari para cezası verilir ve sürücü belgesi beş yıl süreyle geri alınır. Bu kişiler hakkında ayrıca Türk Ceza Kanunu hükümleri uygulanır.
Uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin kullanılıp kullanılmadığı ya da alkolün kandaki miktarım tespit amacıyla, kollukça teknik cihazlar kullanılmasını kabul etmeyen sürücülere 2000 Türk Lirası idari para cezası verilir ve sürücü belgesi iki yıl süreyle geri alınır.
Sürücünün uyuşturucu veya uyarıcı madde kullandığından şüphe edilmesi hâlinde 5271 sayılı Kanunun adli kolluğa ilişkin hükümleri uygulanır.
Alkollü olarak araç kullanması nedeniyle son ihlalin gerçekleştiği tarihten itibaren geriye doğru beş yıl içinde sürücü belgeleri ikinci defa geri alınan sürücüler Sağlık Bakanlığınca, usul ve esasları İçişleri, Millî Eğitim ve Sağlık bakanlıklarınca çıkarılacak yönetmelikte gösterilen sürücü davranışlarını geliştirme eğitimine; üç veya üçten fazla geri alınan sürücüler ise psiko-teknik değerlendirmeye ve psikiyatri uzmanının muayenesine tabi tutulurlar.
Sürücü belgelerinin geçici geri alma işlemleri bu Kanun'un 6. maddesinde sayılan görevliler tarafından yapılır.
Bu madde hükümlerine göre geri alınan sürücü belgesinin iade edilebilmesi için; ilgili kişi hakkında trafik kurallarına aykırılık dolayısıyla bu Kanun hükümlerine göre verilmiş olan idari para cezalarının tamamının tahsil edilmiş olması; uyuşturucu veya uyarıcı madde alması nedeniyle sürücü belgesi geri alınanların ayrıca sürücü olmasında sakınca bulunmadığına dair resmi sağlık kurumlarından alınmış sağlık kurulu raporunun ibraz edilmesi şarttır.
Alkol, uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin tespiti için kullanılacak teknik cihazların sahip olacağı asgari koşullar ile diğer usul ve esaslar yönetmelikte gösterilir.” şeklinde değiştirilmiş olup, maddenin altıncı fıkrasında, yapılan tespit sonucunda kandaki alkol miktarı 1,00 promilin üzerinde çıkan sürücüler hakkında TCK'nın 179. maddesinin 3. fıkrası hükümlerinin uygulanacağı, yedinci fıkrasında ise hususi otomobil sürücüleri bakımından 0,50 promilin, diğer araç sürücüleri bakımından 0,20 promilin üzerinde alkollü olan sürücülerin trafik kazasına sebebiyet vermeleri hâlinde, ayrıca TCK'nın ilgili hükümlerinin uygulanacağı hüküm altına alınmıştır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 04.12.2018 tarihli ve 708-608 sayılı kararında da açıklandığı üzere 11.06.2013 tarihinde ve sonrasındaki dönemde gerçekleşen eylemler yönünden maddenin altıncı fıkrası uyarınca 1,00 promilin üzerinde alkollü olduğu tespit edilen sürücüler hakkında her hâlükârda, yedinci fıkrası uyarınca da 0,50 promilin üzerinde alkollü olan otomobil sürücüleri ile 0,20 promil alkollü olan diğer araç sürücülerinin trafik kazasına sebebiyet vermeleri hâlinde TCK’nın 179. maddenin üçüncü fıkrası kapsamındaki trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçu oluşacaktır. 11.06.2013 tarihinden önceki dönemde gerçekleşen eylemlerde ise 0,30 promil ve altında alkollü olduğu tespit edilen sürücüler açısından aksi ispatlanmadığı sürece emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edecek durumda olduklarından suç oluşmayacak, 0,31-1,00 promil alkol tespit edilen kişilerin emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edip edemeyecek hâlde olup olmadıkları hususunun olaydan sonra en kısa sürede yapılacak ayrıntılı bir doktor muayenesiyle belirlenmesi gerekecek, bunun mümkün olmadığı hâllerde bu husus failin olay sırasındaki davranışları değerlendirilmek suretiyle belirlenebilecek, 1,01 promil ve üzerinde alkol tespit edilen kişilerin ise her koşulda emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek hâlde oldukları kabul edilecek ve bu kişiler açısından TCK’nın 179. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamındaki suç oluşacaktır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konuları birlikte değerlendirildiğinde;
Sanığın sevk ve idaresindeki aracıyla trafikte seyir hâlinde iken görevli trafik polisleri tarafından durdurulduğu, alkolmetre ile yapılan ölçümde 1,16 promil alkollü olduğunun tespit edilmesi üzerine alkolün etkisiyle emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek hâlde olmasına rağmen araç kullanması nedeniyle trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunu işlediği iddiasıyla hakkında kamu davası açıldığı,
Sanığın, müdafisi hazır bulunmaksızın kollukça alınan ifadesinde, olay günü aracının içerisinde alkol aldıktan sonra seyir hâlindeyken trafik polisleri tarafından durdurulduğunu ve yapılan kontrolde 1,16 promil alkollü olduğunun tespit edildiğini beyan etmesine karşın mahkemede atılı suçlamayı kabul etmeyerek olay günü aracı ile evine yakın yerde polis memurlarını görüp onlara selam verdiğini ancak görevli polis memurları tarafından durdurulmadığını, ardından evine gidip alkol aldığını, evde bulunduğu sırada polisin kendisini anonsu üzerine polis kontrol noktasına yürüyerek gittiğini ve alkol testinin bu şekilde yapıldığını savunması, tutanak tanığı ...’nun, alkollü olduğu tespit edilen kişilerin resmî işlemlerini yapmak için ekip aracının içinde bulunduğu sırada komiser yardımcısı ...’ın, sanığın aracının kontrol noktasından geçtiğini görüp kendilerine “Şu aracı durdurun!” dediğini, ancak ekip aracı içerisinde bulunmaları nedeniyle sanığın aracını durduramadıklarını, 15-20 dakika içerisinde de sanığın bizzat uygulama yerine yürüyerek geldiğini ve bunun üzerine hakkında işlem yapıldığını ifade ettiği anlaşılmakla; suç tarihi üzerinden geçen zaman ve 26.09.2014 tarihli tutanakta imzası bulunan tanık ...’ın ifadesi dikkate alındığında, adı geçen tanığın ismini bildirdiği polis memuru ...’ın dinlenilmesinin sonuca bir etkisinin olmayacağı ve somut olayın gerçekleşme şekline göre çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren ve bilirkişi incelemesi yapılmasını zorunlu kılan düzeyde bir karmaşıklığın da bulunmadığı, bu bağlamda sanığın hukuki durumunu değiştirecek bir eksikliğin söz konusu olmadığı ve buna göre de eksik araştırma ile hüküm kurulmadığı, mevcut delillere göre yapılan değerlendirmede; tutanak tanığı ...'ın, sanığın alkol muayenesinin alkollü vaziyette araç kullandığı sırada değil kontrol noktasına sonradan kendiliğinden yürüyerek gelmesi üzerine yapıldığını ifade etmesi ve sanığın emniyetli şekilde aracı sevk ve idare edemeyecek hâlde bulunduğuna ilişkin kollukta müdafisi bulunmaksızın alınan beyanı dışında delil bulunmaması karşısında; sanığın savunmalarının aksine, alkollü vaziyette araç kullandığı sırada alkol muayenesinin yapıldığına ve alkolün etkisiyle emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek hâlde bulunduğuna ilişkin kuşkuyu aşan, yeterli ve kesin delil bulunmadığından beraatine karar verilmesi gerektiğinin kabulü gerekmektedir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Ceza Genel Kurulu Üyesi; sanığa atılı trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçununun sabit olduğu ve bu nedenle itirazın kabul edilmesi gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 09.09.2021 tarihinde yapılan müzakerede eksik araştırma ile hüküm kurulup kurulmadığa ilişkin ön sorun konusu bakımından oy birliği, sanığa atılı suçun sabit olup olmadığına ilişkin uyuşmazlık konusu bakımından ise oy çokluğu ile karar verildi.