4. Ceza Dairesi 2019/4502 E. , 2019/15446 K.
Tehdit, hakaret ve kasten yaralama suçlarından sanıklar ..., ... ve ... hakkında hüküm verilmesine yer olmadığına dair ... 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 31/10/2018 tarihli ve 2017/399 esas, 2018/883 karar sayılı kararının, Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü'nün 21/05/2019 gün ve ....Kyb sayılı istemleri ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 28/05/2019 gün ve .... sayılı bozma düşüncesini içeren ihbarnamesiyle, dava dosyası Dairemize gönderilmekle incelendi:
Kanun yararına bozma isteyen ihbarnamede;
'5721 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 223/1. maddesinde yer alan, “Duruşmanın sona erdiği açıklandıktan sonra hüküm verilir. Beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkûmiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşmesi kararı, hükümdür.” ve aynı maddenin 8. fıkrasında yer alan, 'Türk Ceza Kanununda öngörülen düşme sebeplerinin varlığı ya da soruşturma veya kovuşturma şartının gerçekleşmeyeceğinin anlaşılması hallerinde, davanın düşmesine karar verilir. Ancak, soruşturmanın veya kovuşturmanın yapılması şarta bağlı tutulmuş olup da şartın henüz gerçekleşmediği anlaşılırsa; gerçekleşmesini beklemek üzere, durma kararı verilir. Bu karara itiraz edilebilir.' şeklinde hüküm çeşitlerinin tahdidi olarak sayıldığı, somut olayda mahkemesince iddianamenin açıklattırılması yoluna gidilerek veya kovuşturmaya devamla yargılama sonucundaki delil durumuna göre 5271 sayılı Kanun'un 223/1. maddesinde tahdidi olarak sayılan hüküm çeşitlerinden birisiyle hüküm kurulması gerektiği gözetilmeksizin, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir.' denilmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
I-Olay:
Sanıkların tehdit, hakaret ve kasten yaralama suçlarından yapılan yargılamaları sonucunda, mahkemece 5271 sayılı CMK'nın 233/1. maddesinde yer alan hüküm çeşitlerinden biriyle karar verilmesi gerekirken, 'iddianamede sanıkların cezalandırılmaları istenen sevk maddelerinin gösterilmediği ve iddianame anlatımında da yeteri kadar açıklık bulunmadığı' gerekçesiyle, anılan Kanunda düzenlenmeyen bir biçimde, hüküm verilmesine yer olmadığı şeklinde hüküm kurulmasında isabet görülmediği kanaatiyle, ... 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 31/10/2018 tarihli ve 2017/399 esas, 2018/883 karar sayılı kararının kanun yararına bozmaya konu edildiği anlaşılmıştır.
II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
Tehdit, hakaret ve kasten yaralama suçlarından kurulan, hüküm verilmesine yer olmadığına dair kararlarda isabet bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
III- Hukuksal Değerlendirme:
Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 06/12/2016 tarihli ve.... sayılı kararında da belirtildiği üzere, bozma sonrası yapılacak işlemler ve bu işlemleri gerçekleştirecek merciler ile bozma kararının etkileri, bozulan hüküm veya kararın türü ve bozma nedenlerine göre ayrıma tabi tutularak CMK'nın 309. maddesinin dördüncü fıkrasında ayrıntılı biçimde düzenlenmiştir. Bozma nedenleri; 5271 sayılı Kanunun 223. maddesinde tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise, 309. maddenin dördüncü fıkrasının (a) bendi uyarınca kararı veren hâkim veya mahkemece gerekli inceleme ve araştırma neticesinde yeniden karar verilecektir. Bu halde, yargılamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi, davanın esasını çözen bir karar da bulunmadığından verilecek hüküm veya kararda, lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir. Bozma nedenleri; mahkûmiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne ya da savunma hakkını kısıtlama veya tamamen kaldırma sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin olması durumunda, anılan fıkranın (b) bendi uyarınca, kararı veren hâkim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilecek, ancak bu halde verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamayacaktır. Davanın esasını çözen mahkûmiyet dışındaki diğer hükümlerin bozulması halinde ise, aynı fıkranın (c) bendi uyarınca aleyhte sonuç doğurucu herhangi bir işlem yapılamayacağı gibi, yeniden yargılama yapılması yasağı nedeniyle yasa yararına bozma kapsamında yeniden yargılama da gerekmeyecektir. Aynı kanun maddesinin dördüncü fıkrasının (d) bendi uyarınca, bozma nedeninin hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektirmesi durumunda cezanın kaldırılmasına, daha hafif cezanın verilmesini gerektirmesi halinde ise bu hafif cezaya Yargıtay ilgili ceza dairesince doğrudan hükmedilecektir. Bu halde yargılamanın tekrarlanması yasağı bulunduğundan, Yargıtay ceza dairesince hükmün bozulması ile yetinilmeyip gerekli kararın doğrudan ilgili daire tarafından verilmesi gerekmektedir.
Görüldüğü üzere, bir karar veya hükmün kanun yararına bozulmasının, ilgili aleyhine sonuç doğurup doğurmayacağı, bozma sonrasında kararı veren hakim veya mahkemede yeniden inceleme, araştırma ve yargılama yapılıp yapılamayacağı, hangi hallerde Yargıtayın doğrudan hükmetme yetkisinin bulunduğu, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesinde sıralı ve ayırıcı biçimde düzenlenmiştir. Bu düzenlemede, kanun yararına bozmanın sonuçları ve bozma sonrasındaki uygulama saptanırken “karar” ve “hüküm” ayrımı gözetilmiş, ayrıca mahkûmiyet hükmü ile davanın esasını çözen veya çözmeyen diğer hükümler bakımından farklı uygulama ve sonuçlar öngörülmüştür.
26.10.1932 gün ve 29/12 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında ise; “Adalet Bakanının uygulamadaki hatalardan başka esas ve hükme etkili olan usul hatalarından dolayı da yazılı emir vermeye yetkili olduğu, yazılı emir üzerine bozulan mahkeme hükmünün davanın esasını hallettiği surette yargılamanın tekrarlanmaması, davanın esasını halletmediği surette yargılamanın tekrarlanması gerektiği”, yine 03.06.1936 gün ve 129/11 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında ise; “mahkûmiyet ve beraat kararı ile zamanaşımı, af ve davadan vazgeçme gibi düşme sebeplerine dayanılarak verilen kararların davanın esasını halleden kararlardan olduğu” belirtilerek, “yargılamanın tekrarlanması yasağı”nın sınırları belirlenmiştir.
1412 sayılı CMUK’nın 343. maddesi ve bu maddenin uygulanma koşullarını belirten 26.10.1932 gün ve 29/12, 03.06.1936 gün ve 129/11 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararları uyarınca, davanın esasını çözen kararların bozulması halinde, bozma nedenleri yönünden herhangi bir ayrım yapılmaksızın, yargılamanın tekrarlanması yasaklanarak, Yargıtayca verilebilecek kararlar, cezanın çektirilmemesi veya daha az cezaya hükmedilmesi ile sınırlandırılmış ise de, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesinde farklı bir düzenlemeye dönülmekte ve davanın esasını çözen kararların kanun yararına bozulması halinde, bozma nedenlerinin, davanın esasını çözmeyen veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin olması halinde, anılan İBK’nın öngördüğü yeniden yargılama yasağı kaldırılmak suretiyle, kararı veren hakim veya mahkemece, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olmamak koşuluyla, yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm veya kararın verilmesi usulü öngörülmüş bulunmaktadır.
Ceza muhakemesi hukukumuzda mahkemelerce bir yargılama faaliyetinin yapılabilmesi ve hüküm kurulabilmesi için, yargılamaya konu edilecek eylemle ilgili, usulüne uygun olarak açılmış bir ceza davası bulunması gerekmektedir. 5271 sayılı CMK’nın 170/1. maddesi uyarınca ceza davası, kural olarak Cumhuriyet savcısı tarafından düzenlenecek bir iddianame ile açılır. Anılan Kanunun 170. maddesinin 4. fıkrasında da; “iddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır” düzenlemesine yer verilmiştir.
CMK'nın 225. maddesinde yer alan; “hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir. Mahkeme, fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir” şeklindeki düzenleme gereğince de hangi fail ve fiili hakkında dava açılmış ise ancak o fail ve fiili hakkında yargılama yapılarak hüküm verilebilecektir.
CMK'nın 170. maddesinde Cumhuriyet savcısı tarafından düzenlenen iddianamede hangi hususların yer alacağı ve iddianamenin ne şekilde düzenleneceği hüküm altına alınmıştır. CMK'nın 174. maddesinde ise iddianamenin iadesi müessesesi düzenlenmiş, Cumhuriyet savcısı tarafından düzenlenen iddianamenin hangi durumlarda ve sürede iade edilebileceği hüküm altına alınmış iddianamenin iadesi nedenleri sınırlı olarak belirtilmiştir. Süresi içerisinde iade edilmeyen iddianamedeki eksiklikler artık kovuşturma aşamasında mahkeme tarafından giderilecektir.
Anılan yasal düzenlemelere göre, iddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu ileri sürülen eylemin dışına çıkılması, dolayısıyla davaya konu edilmeyen fiil veya olaydan dolayı yargılama yapılması ve açılmayan davadan hüküm kurulması yasaya açıkça aykırılık oluşturacaktır. Öğretide “davasız yargılama olmaz” ve “yargılamanın sınırlılığı” olarak da ifade edilen bu ilke uyarınca, hâkim ancak hakkında dava açılmış bir fiil ve kişi ile ilgili yargılama yapabilecek ve önüne getirilen somut uyuşmazlığı hukuksal çözüme kavuşturacaktır.
CMK'nun 226. maddesindeki düzenlemeyle iddianamede anlatılan eylem değişmemiş olduğunda, kanun koyucu o eylemin hukuki niteliğinde değişiklik olmasını 'yargılamanın sınırlılığı' ilkesine aykırı görmemiş, bu gibi hallerde sanığa ek savunma hakkı verilerek değişen suç niteliğine göre bir hüküm kurulmasına imkân sağlamıştır. Yine suç vasfının değişmesi halinde uzlaşma hükümlerinin uygulanması gerekirse bu husus yargılama aşamasında mahkemesince yerine getirilebilecektir.
İncelenen dosyada;
Sanıklar ..., ... ve ... hakkında, katılan ...a yönelik tehdit, hakaret ve kasten yaralama eylemleri nedeniyle yargılanıp cezalandırılmaları talebiyle 'Olay tarihinde ...'ün saat 23:00 sıralarında ailesi ile birlikte ikametlerine döndüğü esnada alt komşusunun oğlu olan ... ile karşılaştıkları, ...'nin kendisine apartman toplantısı olduğunu söylediğini, daha sonra aralarında tartışma ve akabinde kavga başladığını, ... ve ...'nin eşi ve çocuklarını darp ettiğini beyan ederek şikayetçi olması üzerine Cumhuriyet Başsavcılığımızca soruşturma işlemlerine başlanıldığı,
...'nin alınan ifadesinde özetle, olay günü saat 23:00 sıralarında apartman girişinde üst komşusu olan ... ile karşılaştığını, kendisini apartman toplantısının olduğunu söylediğini, şahsın ise kendisine hakaretlerde bulunup saldırdığını, kendisini koruma amaçlı şahsa karşılık verdiğini, üzerine atılı bulunan suçlamaları kabul etmediğini, kendisini darp eden şahıslardan davacı ve şikayetçi olduğu şeklinde beyanda bulunduğu,
Olay sırasında yaralandığı belirtilen şahısların alınan doktor raporlarında yaralanmalarının basit tıbbi müdahale ile giderilebilir nitelikte olduğuna dair doktor rapourlarının bulunduğu,
Şüpheli hakkında isnat edilen suçun 5271 sayılı Kanunun 253. maddesi uyarınca “uzlaşma“ kapsamındaki suçlardan olması, kamu davası açılmadan önce şüpheli ile mağdurun uzlaşmak isteyip istemediklerinin teklif edilmesi ve uzlaştırma işlemlerinin takibi için dosyanın Cumhuriyet Başsavcılığı Uzlaştırma Bürosuna Gönderildiği,
Cumhuriyet Başsavcılığımız Uzlaştırma Bürosu tarafından tahkikat evrakının uzlaştırmacıya tevdi edildiği, uzlaştırmacı tarafından tarafların uzlaşma teklifinden bulunmak ve müzakerelere başlamak üzere davet edildiği, taraflar arasında uzlaşma sağlanamadığının 25/04/2017 tarihinde tanzim edilen uzlaştırma raporundan anlaşılmakla,
Şüphelilerin yargılanmalarının Mahkemenizce yapılarak eylemleri gereği;
1-Yukarıdaki sevk maddeleri uyarınca CEZALANDIRILMALARINA,
2-Hakkında hürriyeti bağlayıcı cezaya hükmedilmesi halinde TCK'nun 53/1. maddesi gereğince GÜVENLİK TEDBİRLERİNİN UYGULANMASINA
Karar verilmesi kamu adına TALEP ve İDDİA olunur.' biçiminde düzenlenen 11/05/2017 tarihli iddianameyle kamu davasının açıldığı, yapılan yargılama neticesinde ... 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 31/10/2018 tarihli ve 2017/399 esas, 2018/883 karar sayılı kararıyla '...her ne kadar ..., ... ve ... hakkında hakaret, tehdit, yaralama suçlarından cezalandırılmaları talebi ile kamu davası açılmış ise de; iddianamede sanıkların cezalandırılmaları istenilen sevk maddelerinin gösterilmediği ve iddianame anlatımında da yeteri kadar açıklık bulunmadığı' şeklindeki gerekçeyle atılı suçlar açısından açılan dava hakkında hüküm verilmesine yer olmadığına, sanıklar ..., ... ile ... hakkında gereğinin takdir ve ifası için ... Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Dosya kapsamı, kanun yararına bozma istemi ve tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde;
CMK'nın 170. maddesinde Cumhuriyet savcısı tarafından düzenlenen iddianamede hangi hususların yer alacağı ve iddianamenin ne şekilde düzenleneceği hüküm altına alınmıştır. Ceza muhakemesi hukukumuzda mahkemelerce bir yargılama faaliyetinin yapılabilmesi ve hüküm kurulabilmesi için, yargılamaya konu edilecek eylemle ilgili,
./..
.5.
usulüne uygun olarak açılmış bir ceza davası bulunması gerekmektedir. 5271 sayılı CMK’nın 170/1. maddesi uyarınca ceza davası, kural olarak Cumhuriyet savcısı tarafından düzenlenecek bir iddianame ile açılır. Anılan Kanunun 170. maddesinin 4. fıkrasında da; “iddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır” düzenlemesine yer verilmiştir. CMK'nın 174. maddesinde ise iddianamenin iadesi müessesesi düzenlenmiş, Cumhuriyet savcısı tarafından düzenlenen iddianamenin hangi durumlarda ve sürede iade edilebileceği hüküm altına alınmış iddianamenin iadesi nedenleri sınırlı olarak belirtilmiştir. Süresi içerisinde iade edilmeyen iddianamedeki eksiklikler artık kovuşturma aşamasında mahkeme tarafından giderilecektir.
CMK'nın 225. maddesinde yer alan; “hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir. Mahkeme, fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir” şeklindeki düzenleme gereğince de hangi fail ve fiili hakkında dava açılmış ise ancak o fail ve fiili hakkında yargılama yapılarak hüküm verilebilecektir. Anılan yasal düzenlemelere göre, iddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu ileri sürülen eylemin dışına çıkılması, dolayısıyla davaya konu edilmeyen fiil veya olaydan dolayı yargılama yapılması ve açılmayan davadan hüküm kurulması yasaya açıkça aykırılık oluşturacaktır.
Açıklanan bu nedenlerle, iddianame ayrıntılı olmalı, şüpheliye isnat edilen eylemlerin nelerden ibaret olduğu hiçbir duraksamaya meydan vermeyecek şekilde açık bir biçimde belirtilmelidir. Sanık sorgusundan önce iddianame okunduğunda üzerine atılı suçun ne olduğunu anlamalı ve buna göre savunmasını yapabilmeli, kanıtlarını sunmalıdır. Yüklenen suç belirsiz olmamalı açık ve net olarak belirlenmeli, savunma hakkı kısıtlanmamalıdır. Ayrıca mahkemenin iddianamede belirtilen eylemin suç olup olmadığını, suç oluşturuyor ise hangi suçu oluşturduğunu isabetli bir şekilde takdir edebilmesi için iddianamede anlatılan eylemin açık ve anlaşılır olması gerekmektedir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde, sanıklar hakkında düzenlenen iddianamede yalnızca sanıklar ... ve ...'nin ifadelerine yer verilmiş, sanıkların üzerine atılı suçların uzlaşma kapsamında olması nedeniyle dosyanın uzlaştırma bürosuna gönderildiği ve uzlaşma görüşmelerinin olumsuz sonuçlandığının anlaşılması karşısında, şüphelilerin yukarıda yazılı sevk maddeleri uyarınca cezalandırılmaları talep edilmiştir. Cumhuriyet savcısı tarafından düzenlenen iddianame mahkemesince kabul edilmiştir. Yargılama neticesinde mahkeme tarafından iddianamede sanıkların cezalandırılmaları istenen sevk maddelerinin gösterilmediği ve iddianame anlatımında da yeteri kadar açıklık bulunmadığı gerekçesiyle hüküm verilmesine yer olmadığına dair karar verildiği anlaşılmıştır.
Her ne kadar iddianamede sanıkların hangi eylemlerinin hangi suçları oluşturduğu açıkça belirtilmemiş ve sevk maddeleri gösterilmemiş olmasına karşın, 'yukarıda yazılı sevk maddelerince' sanıkların yargılanması talep edilmiş ise de, bu eksikliklerin ancak, CMK'nın 170. maddesine göre mahkemenin iddianameyi iade yetkisinin gerekçesi olabileceği, mahkeme tarafından iddianame kabul edildikten sonra ise, varsa eksiliklerin kovuşturma aşamasında mahkemesince giderilmesi gerekeceği, yargılama sonucunda ancak aynı Kanunun 223. maddesinin “Duruşmanın sona erdiği açıklandıktan sonra hüküm verilir.
Beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkûmiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşmesi kararı, hükümdür.” düzenlemesine göre bu maddede yazılı kararlardan birinin verilebileceğinin anlaşılması karşısında; tehdit, hakaret ve kasten yaralama suçlarından sanıklar ..., ... ile ... hakkında hüküm verilmesine yer olmadığına dair ... 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 31/10/2018 tarihli ve .... karar sayılı kararında isabet bulunmamaktadır.
Mahkemenin hüküm verilmesine yer olmadığına dair kararı davanın esasını çözmeyen bir karar niteliğindedir. Bu nedenle CMK'nın 309. maddenin dördüncü fıkrasının (a) bendi uyarınca kararı veren hâkim veya mahkemece gerekli inceleme ve araştırma neticesinde yeniden karar verilecektir. Bu halde, yargılamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi, davanın esasını çözen bir karar da bulunmadığından verilecek hüküm veya kararda, lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir.
IV-Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle,
Kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden, ... 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 31/10/2018 tarihli ve .... karar sayılı kesinleşen kararının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre sonraki işlemlerin, CMK'nın 309/4-a maddesi gereğince mahallinde mahkemesince yerine getirilmesine, 09/10/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.