16. Ceza Dairesi 2016/7225 E. , 2018/4426 K.
TALEP:
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 18.11.2016 tarih,.... sayılı Kanun Yararına Bozma istemi ile; Terör örgütünün propagandasını yapmak, 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununa aykırılık ve terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek suçlarından şüpheli ... hakkında yapılan soruşturma evresi sonucunda...Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 26.04.2016 tarihli ve.... soruşturma, .... sayılı iddianamenin 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 170. maddesine uygun bulunmadığından bahisle aynı Kanunun 174. maddesi gereğince iadesine dair...2. Ağır Ceza Mahkemesinin 09.05.2016 tarihli ve 2016/427 sayılı kararına yönelik itirazın reddine ilişkin...1. Ağır Ceza Mahkemesinin 17.05.2016 tarihli ve.... değişik iş sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 170/3. maddesinde iddianamede nelerin gösterileceği, aynı Kanunun 174/1. maddesinde iddianamenin hangi hallerde iadesine karar verileceğinin belirtildiği, anılan Kanunun 170/2. maddesinde yer alan “Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet savcısı, bir iddianame düzenler.” hükmü uyarınca Cumhuriyet savcısının dava açmasının zorunlu olduğu ve suçun hukuki nitelendirilmesinin de Cumhuriyet savcısına ait olduğu, bu durumda mahkemece, iddianamede gösterilen olaylarla ilgili olarak ibraz edilen deliller ve yargılama sırasında ibraz edilebilecek deliller birlikte değerlendirilerek yargılama sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği, mahkemelerin iddianamedeki eylem ve şüpheli ile bağlı olup sevk maddelerinin yanlış veya eksik gösterilmesi sebebiyle iade kararı veremeyeceği, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 174/2. maddesinde yer alan 'Suçun hukukî nitelendirilmesi sebebiyle iddianame iade edilemez.' şeklindeki düzenleme uyarınca mahkemece takdir edilecek hususlar nedeniyle iddianamenin iade edilemeyeceği, kaldı ki Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 29.03.2016 tarihli ve 2015/580 esas, 2016/1899 karar sayılı ilâmı ve benzer bir çok ilamında belirtildiği üzere bir suçun 6352 sayılı Kanunun geçici 1. maddesinde yer alan 'basın ve yayın yoluyla ya da sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleriyle işlenmiş' suç olup olmadığı hususunun her somut olayda tartışılması gerektiği, anılan düzenlemenin uygulanma kapsamı bakımından kanun koyucunun düşünce ve kanaatin içeriğinden çok açıklama yöntemini dikkate aldığı, cezanın tür ve miktarı itibariyle bir sınırlama yanında suçların tek tek sayılması yerine, düşünce ve kanaat açıklama yöntemleri bağlamında işlenebilecek suçların işlenme biçimleri itibariyle bir düzenleme yapmayı amaçladığı, kanun koyucunun bu amacı gerçekleştirmeye çalışırken daha genel ve imkanlara işaret eden ifade biçimleri yerine “yöntem” ifadesini tercih etmesi üzerinde durulması gerektiği, bir amaca ulaşmak için izlenen yol, usul ve metot gibi anlamlara gelen “yöntem” ifadesi, anılan Kanunun geçici 1. maddesi çerçevesinde ele alındığında, korunmak istenenin her türlü düşünce ve kanaat açıklama biçimi olmadığı, aksine bir eylemin bu kapsamda kalabilmesi için meşru olan ve düşünce ve kanaat açıklaması bağlamında mutad olan bir yöntemle işlenmiş olması gerektiği sonucuna varıldığı, buradan hareketle, eylemin işleniş yönteminin bizzat ayrı bir suç oluşturduğu veya düşünce ve kanaati açıklamak bakımından mutad kabul edilemeyecek olması halinde geçici 1. madde hükmünün uygulanamayacağı cihetle, itirazın kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 01.11.2016 gün ve .... -Kyb sayılı yazılı istemlerine müsteniden mevcut evrak ihbar ve tebliğ olunmuştur.
I- OLAY:
1-...Cumhuriyet Başsavcılığının 26.04.2016 tarih .... soruşturma .... sayılı iddianame ile şüpheli ... hakkında 18.09.2011 tarihinde kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşleri düzenleme ve yönetme bunların hareketlerine katılma, terör örgütü propagandası yapmak, silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme eylemlerinden 2911 sayılı yasanın 28/1, 3713 sayılı yasanın 7/2 ve TCK 220/6 maddesi yollaması ile 314/2 ve 3713 sayılı yasanın 5 sayılı maddeleri gereğince cezalandırılmaları istemiyle...2. Ağır Ceza mahkemesine hitaben iddianame düzenlenmiştir. .... 2016/434 sayılı kararı ile şüphelinin üzerine atılı suçun 18.09.2011 tarihinde işlendiğini iddia edildiği, bu suçların 6352 sayılı yasanın geçici 1. maddesi kapsamında sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleriyle işlenmiş olup temel şekli itibariyle üst sınırı 5 yıldan fazla olmayan hapis cezası gerektiren suçlardan olduğundan “kamu davasının açılmasının ertelenmesine” karar verilmesi gerekirken, ayrıca atılı suçlardan dolayı örgüt adına suç işlemekten ceza verilemeyeceğine ilişkin yasal düzenlemede dikkate alınmaksızın iddianame düzenlenmiş olduğundan iadesine karar verilmiştir.
3-İddianamenin iadesine ilişkin karara yapılan itiraz üzerine, itiraz mercii olan...1. Ağır Ceza Mahkemesi 17.05.2016 tarih.... değişik iş sayılı kararla itirazın reddedilmesi sonucu hüküm kesinleşmiştir.
II-KANUN YARARINA BOZMA İSTEMİNE İLİŞKİN UYUŞMAZLIĞIN KAPSAMI:
6352 sayılı yasanın geçici 1. maddesi kapsamında kalan suçlar dolayısıyla iddianame düzenlenip düzenlenemeyeceği, iddianamenin iadesinde şekil ve esasa ilişkin koşullar oluşturmaktadır.
III- HUKUKSAL DEĞERLENDİRME:
6352 sayılı yasanın geçici 1. maddesinin 1. fıkrasında “31.12.2011 tarihine kadar, basın ve yayın yoluyla yada sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleriyle işlenmiş olup; temel şekli itibariyle adli para cezasını ya da üst sınırı beş yıldan fazla olmayan hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı;
a-Soruşturma evresinde, 04.12.2004 tarihli ve 5271 sayılı ceza muhakemesi kanununun 171. maddesindeki şartlar aranmaksızın kamu davasının açılmasının ertelenmesine, kovuşturma evresinde kovuşturmanın ertelenmesine, kesinleşmiş olan mahkumiyet hükmünün infazının ertelenmesine karar verilir.” Düzenlemesine yer verilmiştir.
3713 sayılı yasanın 7/5. fıkrasında “terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına;
a- 2. fıkrada tanımlanan suçu
b- 6. maddesinin 2. fıkrasında tanımlanan suçu
c- 6/10/1983 tarih ve 2911 sayılı toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanunu 28. maddesinin 1. fıkrasında tanımlanan kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşe katılma suçunu,
İşleyenler hakkında 5237 sayılı kanunun 220. maddesinin 6. fıkrasında tanımlanan suçtan dolayı ayrıca ceza verilmez.”
TCK 220. maddenin 6. fıkrasında “örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişi, ayrıca örgüte üye olmak suçundanda cezalandırılır. Örgüte üye olmak suçundan dolayı verilecek ceza yarısına kadar indirilebilir.” şeklindeki yasal düzenlemelerden anlaşılacağı üzere; örgüt mensubu olmaksızın örgüt adına suç işleyen kişi örgüt üyesi olarak cezalandırılacaktır. Ancak, hakime verilecek cezadan ½ oranına kadar indirim yapma hususunda takdir yetkisi verilmiştir.
İddianamenin iadesi kurumunun hukuki niteliğinin değerlendirilmesine gelince;
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Kamu davasını açma görevi” başlıklı 170. maddesine göre;
“(1) Kamu davasını açma görevi, Cumhuriyet savcısı tarafından yerine getirilir.
(2) Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet savcısı, bir iddianame düzenler.
(3) Görevli ve yetkili mahkemeye hitaben düzenlenen iddianamede;
a) Şüphelinin kimliği,
b) Müdafii,
c) Maktul, mağdur veya suçtan zarar görenin kimliği,
d) Mağdurun veya suçtan zarar görenin vekili veya kanunî temsilcisi,
e) Açıklanmasında sakınca bulunmaması halinde ihbarda bulunan kişinin kimliği,
f) Şikâyette bulunan kişinin kimliği,
g) Şikâyetin yapıldığı tarih,
h) Yüklenen suç ve uygulanması gereken kanun Maddeleri,
i) Yüklenen suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi,
j) Suçun delilleri,
k) Şüphelinin tutuklu olup olmadığı; tutuklanmış ise, gözaltına alma ve tutuklama tarihleri ile bunların süreleri,
Gösterilir.
(4) İddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır.
(5) İddianamenin sonuç kısmında, şüphelinin sadece aleyhine olan hususlar değil, lehine olan hususlar da ileri sürülür.
(6) İddianamenin sonuç kısmında, işlenen suç dolayısıyla ilgili kanunda öngörülen ceza ve güvenlik tedbirlerinden hangilerine hükmedilmesinin istendiği; suçun tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, ilgili tüzel kişi hakkında uygulanabilecek olan güvenlik tedbiri açıkça belirtilir.”
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun “İddianamenin iadesi” başlıklı 174. maddesine göre;
“(1)Mahkeme tarafından, iddianamenin ve soruşturma evrakının verildiği tarihten itibaren on beş gün içinde soruşturma evresine ilişkin bütün belgeler incelendikten sonra, eksik veya hatalı noktalar belirtilmek suretiyle;
a) 170'nci maddeye aykırı olarak düzenlenen,
b) Suçun sübûtuna etki edeceği mutlak sayılan mevcut bir delil toplanmadan düzenlenen,
c) Önödemeye veya uzlaşmaya tâbi olduğu soruşturma dosyasından açıkça anlaşılan işlerde önödeme veya uzlaşma usulü uygulanmaksızın düzenlenen,
İddianamenin Cumhuriyet Başsavcılığına iadesine karar verilir.
(2) Suçun hukukî nitelendirilmesi sebebiyle iddianame iade edilemez.
(3) En geç birinci fıkrada belirtilen süre sonunda iade edilmeyen iddianame kabul edilmiş sayılır.
(5) İade kararına karşı Cumhuriyet savcısı itiraz edebilir.”
5271 sayılı CMK'da düzenlenen iddianamenin iadesi kurumu, uzun süren yargılama süreçlerinin önüne geçilebilmesi ve davaların “tek oturum” da bitirilebilmesini temin amacıyla getirilen düzenlemelerden biridir. Bunun gerçekleştirilebilmesi için de soruşturma safhasında tüm delillerin toplanmış olması gerekmektedir.
5271 sayılı CMK’nın 2/e maddesinde “kanuna göre yetkili merciilerce suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin kabulüne kadar geçen evre” olarak tanımlanan soruşturma safhasında asıl görevli ve yetkili makam Cumhuriyet savcısıdır. Soruşturma evresinin asıl yetkilisi olan Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez ceza yargılamasının temel amacı olan maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için soruşturmaya başlayacaktır. Soruşturma safhasında ceza muhakemesinin amacı olan maddi gerçeğe ulaşılabilmesi için tüm süjelerin sürece dahil edilmesi gerekmektedir. Her sanığın derdini anlatabilmesini, ne istediğini söyleyebilmesini, hiç veya gereği gibi dinlenilmeden mahkûm edilememesini, öne sürülen iddiaları ve aleyhine olan delilleri çürütebilmesini ve bu sayede muhakemenin gidişine etki edebilmesini ifade eden ilkeye “meram anlatma ilkesi” denmektedir. Çağdaş Ceza Muhakemesi Hukukunda sanık, hiç bir hakkı olmayan bir soruşturma konusu, objesi değil, belli hakları ve yükümlülükleri bulunan ve muhakemenin gidişine etki edebilen bir muhakeme süjesidir.
CMK’nın 170/5. fıkrasında “İddianamenin sonuç kısmında, şüphelinin sadece aleyhine olan hususlar değil, lehine olan hususlar da ileri sürülür.” hükmüne yer verilmiştir. Emredici nitelikte bulunan bu kuralın yerine getirilmesi çoğu zaman şüphelinin savunmasının alınmasıyla işlerlik kazanacaktır.
Öte yandan Anayasamızın 90/5 maddesi uyarınca iç hukukumuzun bir parçası olan, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve bu sözleşmenin yorumunu yapan bağlayıcı nitelikteki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin adil yargılanma hakkına ilişkin kararları uyarınca da etkili, yeterli ve adil bir soruşturmanın yürütülebilmesi için, şüphelinin suçlamalardan haberdar edilip, savunma hakkının tanınması hususları temel prensiplerdendir.
İddianemenin iade müessesesine CMK’da yer verilmesine etken olan nedenlerden birisi de, lekelenmeme hakkıdır. İddanemedeki şekle ilişkin eksiklikleri her zaman giderilebilir. Ancak eksik soruşturma sonucu, yeterli suç şüphesi oluşturmayan delillerle kişilere sanık sıfatı yüklendikten sonra, yargılama sonucunda beraat etmesi, o kişinin aklanmasını sağlar ancak hak ihlalini engellemez. Aksi takdirde kanun koyucu suçun sübutuna etkili olan bir delil toplanmadan dava açılması iade nedeni olarak kabul etmezdi. Bu nedenle Cumhuriyet Savcısı topladığı delillere göre şüphelinin mahkum olacağını düşünüyorsa dava açmalıdır.
Bu genel açıklamalar ışığında somut olayda 6352 sayılı yasanın geçici 1. maddesi kapsamında kalan suçlar yönünden cumhuriyet savcısının soruşturma aşamasında “soruşturmanın ertelenmesine” ilişkin karar verme olanağı var iken iddianame düzenlenmesinin iade nedeni olup olamayacağına gelince; suçun nitelendirilmesinden dolayı iddianame iade edilemez. Cumhuriyet savcısı şüphelinin eylemini terör örgütünün amacı doğrultusunda yapmış olduğu çağrıya uygun olarak gerçekleştirdiğini kabul etmiştir. 3713 sayılı TMK’nın 7. maddesine 11.04.2013 tarih 6459 sayılı yasanın 8. maddesi gereğince eklenen ek fıkra hükmüne göre terör örgütünün propagandası TMK’nın 6. maddesinin 2. fıkrasında tanımlanan suç ve 2009/11 sayılı kanunun 28. maddesinin 1. fıkrasında tanımlanan kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşlerine katılma suçunu, işleyenler hakkında, örgüt üyesi olmak suçundan ceza verilemeyecektir. Somut olayda şüphelinin üzerine atılı teör örgütünün propagandası suçunu işlediğinden dolayı örgüt adına suç işlemekten cezalandırma imkanı yok ise de; 2911 sayılı yasanın 28. maddesinde tanımlanan suçun seçimlik hareketler içerdiği, bu hareketlerden, kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşünü düzenlemek veya yönetmek 3713 sayılı yasanın 7/5 maddesi kapsamında kalmadığı, ancak yasa dışı toplantıyı düzenleyen veya yönetenlerin hareketlerine katılanların 3713 sayılı yasanın 7/5 maddesi kapsamında bulunduğu anlaşılmaktadır.
Örgütün amacı doğrultusunda bir kısım araç suçları işleyenler bakımından istisna getirildiği görülmektedir. Bu suçları işleyenler bakımından örgüt üyeliğinden ceza verilemeyecektir. Bu halde eylem suç olmaktan çıkmadığı için örgüt adına suç işlemekten beraat hükmü kurulamayacak olup “Ceza verilmesine yer olmadığına” ilişkin kararın ancak üsulüne uygun açılmış dava sonucu mahkemece verilecek kararlardan olması nedeniyle kanun yararına bozma talebinin bu yönü itibariyle kabulüne karar vermek gerekmiştir.
IV- SONUÇ VE KARAR:
1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 18.11.2016 tarih ve.... sayılı Kanun Yararına Bozma talebinin kabulüne;
2-...1. Ağır Ceza Mahkemesinin 17.05.2016 tarih ve .... değişik iş sayılı kararının CMK 309. maddesi gereğince BOZULMASINA,
Sair işlemlerin mahallinde yerine getirilmesi için, dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 09.11.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.