Ceza Genel Kurulu 2020/307 E. , 2021/544 K.
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 6. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Sulh Ceza Hâkimliği
Sayısı : 3529
Şikâyetçi : ...
Nitelikli yağma suçundan şüpheliler ..., ..., ..., ..., ... ve ... hakkında ... Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 24.11.2016 tarihli ve 8280 sayılı ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karara ilişkin şikâyetçi ...’un vekilleri tarafından yapılan itiraz üzerine ... 1. Sulh Ceza Hâkimliğince yapılan inceleme sonucu 23.01.2017 tarih ve 172 sayı ile; itirazın kabulüne ve ek kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kaldırılmasına karar verilmiştir.
Sulh Ceza Hâkimliğince tespit edilen eksiklikleri gideren ... Cumhuriyet Başsavcılığınca 17.07.2017 tarih ve 8280 sayı ile tekrar şüpheliler hakkında ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş olup, bu karara karşı da şikâyetçi ... vekilleri tarafından itiraz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen ... 1. Sulh Ceza Hâkimliğince 05.12.2017 tarihli ve 3529 sayılı karar ile; itirazın kabulüne ve ek kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kaldırılmasına karar verilmiştir.
Kesin nitelikte olan ... 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin 23.01.2017 tarihli ve 172 değişik iş sayılı kararına yönelik Adalet Bakanlığının 14.10.2019 tarihli ve 10550-2019 sayılı kanun yararına bozma talebi ve bu talep üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 24.10.2019 tarihli ve 100951 sayılı ihbarnamede;
“Nitelikli yağma suçundan, şüpheliler ... ve diğerleri hakkında yapılan soruşturma evresi sonunda, ... Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 24.11.2016 tarihli ve 2015/8280 soruşturma sayılı ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı yapılan itirazın kabulü ile anılan kararın kaldırılmasına ilişkin ... 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin 23.01.2017 tarihli ve 2017/172 değişik iş sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
... 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 23.01.2017 tarihli kararının bozulması hâlinde, aynı hususta sonradan verilen kararların yok hükmünde olduğu değerlendirilerek yapılan incelemede;
... 1. Sulh Ceza Hâkimliğince, eksik inceleme sonucu verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı yapılan itirazın kabulü ile dosyanın ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar verilmiş ise de, esasen bu kararın soruşturmanın genişletilmesi anlamına geldiği, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 6545 sayılı Kanun'un 71. maddesi ile değişik 173/3. maddesinde yer alan, ‘Sulh ceza hâkimliği, kararını vermek için soruşturmanın genişletilmesine gerek görür ise bu hususu açıkça belirtmek suretiyle, o yer Cumhuriyet başsavcılığından talepte bulunabilir; kamu davasının açılması için yeterli nedenler bulunmazsa, istemi gerekçeli olarak reddeder...’ ile aynı Kanun’un 173/4. maddesindeki ‘Sulh ceza hâkimliği istemi yerinde bulursa, Cumhuriyet savcısı iddianame düzenleyerek mahkemeye verir.’ şeklindeki düzenleme karşısında, soruşturmanın genişletilmesi kararı verilmesi hâlinde Cumhuriyet savcılığından talep edilen hususlarla ilgili eksiklikler giderildikten sonra itirazla ilgili bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, doğrudan kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın ortadan kaldırılmasına yönelik olarak yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” gerekçesiyle hükmün kanun yararına bozulmasının istenmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 16.01.2020 tarih ve 2285-126 sayı ile;
“Kanun yararına bozma istemine dayanan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının gönderme yazısı, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görüldüğünden, kabulü ile ... 1. Sulh Ceza Hâkimliğinden verilip kesinleşen, 05.12.2017 tarihli ve 2017/3529 Değişik İş sayılı kararın, 5271 sayılı CMK'nın 309. maddesi gereğince bozulmasına, sonraki işlemlerin yerinde tamamlanmasına,” karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 09.02.2020 tarih ve 100951 sayı ile;
“Yapılan incelemede, Yargıtay 6. Ceza Dairesi tarafından, kanun yararına bozma istemine konu olan ... 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin 23.01.2017 tarihli ve 2017/172 değişik iş sayılı kararı yerine, sehven kanun yararına bozma konusu yapılmadığı özellikle belirtilen ... 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin 05.12.2017 tarihli ve 2017/3529 değişik iş sayılı kararının kanun yararına bozulduğu anlaşılmış, Yargıtay 6. Ceza Dairesinin anılan kararına karşı bu nedenle itiraz edilmesi zorunluluğu doğmuştur.” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 6. Ceza Dairesince 18.06.2020 tarih ve 329-2655 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; kanun yararına bozma isteminin kapsamı dışına çıkılarak karar verilip verilmeyeceğinin belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Nitelikli yağma suçundan şüpheliler ..., ..., ..., ..., ... ve ... hakkında ... Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 24.11.2016 tarihli ve 8280 sayılı ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karara şikâyetçi ...’un vekilleri tarafından itiraz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen ... 1. Sulh Ceza Hâkimliğince 23.01.2017 tarih ve 172 sayı ile;
“Müştekinin şüpheliler ..., ..., ..., ..., ..., ... ile ayırma kararı verilen ... hakkında nitelikli yağma suçundan soruşturma yapıldığı, ayrıca şikâyet nedeniyle müşteki hakkında güveni kötüye kullanma suçundan soruşturma yapıldığı anlaşılmıştır. Ek kovuşturmaya yer olmadığına kararı verilen müşteki ...'nin şikâyeti kapsamında şüpheliler ... ve ...'ın kolluk tarafından savunmasının alındığı, C. Başsavcılığınca yeniden savunma yapmak üzere çağrıldıkları, buna karşı yazılı ve sözlü savunma yapmak için süre istedikleri anlaşılmışsa da, C. Başsavcılığının yeniden dinlenmelerine gerek görmediği anlaşılmakla bu yöndeki itiraz yerinde görülmemiştir. Ancak müşteki ...'nin şikâyetinde belirttiği tanıklar ... ve ...'un soruşturma boyunca dinlenmedikleri anlaşılmıştır. Keza yağma suçuna konu edilen bonoların alınması hususunda UDAŞ yönetim kurulunun bu senetlerin alınmasına ilişkin kararının bulunup bulunmadığı, çek senet defterine kaydının yapılıp yapılmadığı hususlarında açıklama yapılmadığı ek kyokta da sebebinin belirtilmediği anlaşılmıştır. İtiraz eden tarafın toplanmasını istediği UDAŞ'ın denetim raporları güveni kötüye kullanma suçuyla doğrudan bağlantılı olup o soruşturma yönünden talebin değerlendirilip toplanabileceği kanaatine varıldığından bu deliller yönünden ayrıca değerlendirme yapılmamıştır.
Bahsi geçen tanıkların dinlenmesi, araştırmalarının yapılıp belgelerin toplanmasının şüphelilerin üzerilerine atılı nitelikli yağma ve senedin yağması suçunun sübutunu etkileyebileceği gibi müşteki ... hakkında şüphelisi olduğu güveni kötüye kullanma suçu yönünden iddianame düzenlenmemiş olduğu nazara alındığında, sonucuna göre eylemin hukuki bir alacağın temini için yağma suçunu oluşturup oluşturmadığının da tartışılması ek kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda değerlendirilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır. Söz konusu işlemlerin hiç yapılmamış olduğu anlaşılmakla CMK'nun 173/3. maddesi uyarınca bahsi geçen delillerin toplanıp oluşa uygun bir şekilde iddianame düzenlenmesi veya yeniden kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi bakımından itirazın kabulü ile ek kovuşturmaya yer olmadığına kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.” şeklindeki gerekçe ile itirazın kabulüne ve ek kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kaldırılmasına karar verilmiş ve anılan karar kesinleşmiştir.
Sulh Ceza Hâkimliğince tespit edilen eksiklikleri gideren ... Cumhuriyet Başsavcılığınca 17.07.2017 tarih ve 8280 sayı ile tekrar şüpheliler hakkında ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş olup, bu karara karşı da şikâyetçi ... vekilleri tarafından itiraz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen ... 1. Sulh Ceza Hâkimliğince 05.12.2017 tarih ve 3529 sayı ile;
“Soruşturma dosyasındaki bilgi ve belgelere göre müşteki... ile şüpheliler ve dolayısıyla şüphelilerin bir şekilde ilgisi olduğu UDAŞ şirketi arasında alacak-verecek ilişkisinin müştekinin söz konusu şirkette bir müddet çalıştığı dönemde gerçekleştirilen bazı iş ve işlemler dolayısıyla mevcut olduğu ki bu konuyu CBS'nin çeşitli özel ve tüzel kişilerden sorup araştırdığı ve hatta TİB'den bilgi almak amacıyla SCH'den talepte bulunduğu ve ayrıca bahsi geçen alacak verecek meselesi nedeniyle müşteki ile şüphelilerin yüzyüze ve telefonla görüşmeler yaptıkları ve hatta soruşturma konusu olan senetleri tanzim ettikleri dolayısıyla taraflar arasında oluşmuş olan söz konusu alacak -verecek meselesi ve tanzim edilen senetle ilgili olarak alacaklı tarafın bir şirket olduğu iddia olunması nedeniyle söz konusu şirket bünyesindeki ve o şirketi denetlemek ve incelemekle görevli olan özel ve tüzel kişiler bünyesindeki bilgi ve belgeler üzerinde bilirkişi marifetiyle inceleme yaptırılması gerekirken bu konuda bir araştırma ve inceleme yaptırılmamış olması ve de ayrıca KYOK kararında bahsedilen ve 'geri dönülmez yola girilmesin' şeklinde bir sözü içeren mesajla ilgili olarak tanık ve şüphelilerin tümünün ayrıntılı ve açıkça beyanının alınmamış olması nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığı kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.” biçimindeki gerekçe ile itirazın kabulüne ve ek kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kaldırılmasına karar verilmiş ve bu karar da kesinleşmiştir.
... Cumhuriyet Başsavcılığınca 17.06.2019 tarih ve 8280 sayı ile;
“...1- Usul Yönünden;
2017/172 d.iş sayılı önceki kararda vurgulanan eksiklikler tarafımızca tamamlanmasına rağmen 2017/3529 d.iş sayılı sonraki kararda, önceki kararda belirtilen eksikliklerden başka hususlara vurgu yapılarak EK KYOK kararının kaldırıldığı açıktır.
Hukuki belirlilik ilkesi gereğince, önceki kararda gerekçeye yansıtılmayan ve sonradan ortaya çıkmayan bu hususlar sonraki kararda gerekçe yapılamaz. Bu ilkenin alt görünümü olarak, aynı konuya ilişkin Hâkimlik kararlarının birbirleri ile çelişmemesi gerekmektedir. 24/11/2016 tarihli EK KYOK kararında ... isimli şahsa gönderilen mesajla ilgili Cumhuriyet Savcısı tarafından hukuki değerlendirme yapılmış, bu değerlendirme Hâkimlikçe incelenmiş (2017/172 d.iş), hukuka aykırı olmadığı düşünülerek EK KYOK kararının kaldırılmasında gerekçe yapılmamıştır. Buna rağmen, 2017/3529 d.iş sayılı kararda önceki kararla çelişecek şekilde değerlendirme yapılması usul yönünden yasaya aykırılık teşkil etmektedir.
2- Esas Yönünden;
2017/3529 d.iş sayılı sonraki kararda, önceki kararda belirtilen eksikliklerden başka mesajla ilgili şüphelilerin ve tanıkların ayrıntılı ifadesinin alınması gerektiği ve alacak-verecek hususunda bilirkişi raporu alınması gerektiği vurgulanmıştır.
Öncelikle, ... isimli şahsın gerçekleştirdiği iddia edilen usulsüz işlemlere ilişkin şirket tarafından tespit edilen usulsüzlükler üzerine Cumhuriyet Başsavcılığımız tarafından resen bilirkişi ataması yapılarak usulsüz işlemler ve zarar miktarı hususunda ayrıntılı olarak tarafsız bilirkişi raporları alınmış, dosya kapsamında 4 klasör hâlinde mevcuttur. Buna ek olarak, söz konusu bilirkişi raporları dolandırıcılık ve güveni kötüye kullanma suçlarının soruşturulması için gereklidir. Buna rağmen bilirkişi raporu sebebiyle EK KYOK kararının kaldırılması esas yönünden yasaya aykırılık teşkil etmektedir.
Buna ek olarak, ... isimli şahsın yağma iddiaları ile ilgili tüm şüphelilerin avukat eşliğinde ayrıntılı savunmaları alınmış, iddiaya tanık olduğu belirtilen kişilerin beyanları ayrıntılı olarak tespit edilmiştir. Şüphelilerin müdafileri soruşturma sürecinde birden çok dilekçe sunarak iddialara ilişkin savunma yapmışlardır. Bu aşamada yağma suçu açısından verilecek karar yönünden toplanmamış delil bulunmamaktadır. Buna rağmen, şüphelilerin ve tanıkların yeniden ifadelerinin alınması gerekçesiyle EK KYOK kararının kaldırılması esas yönünden usul ve yasaya aykırıdır.” şeklindeki gerekçe ile Adalet Bakanlığından kanun yararına bozma yoluna gidilmesi talep edilmiştir.
Adalet Bakanlığınca 14.10.2019 tarih ve 10550-2019 sayı ile;
“Nitelikli yağma suçundan, şüpheliler ... ve diğerleri haklarında yapılan soruşturma evresi sonunda, ... Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 24.11.2016 tarihli ve 2015/8280 soruşturma sayılı ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı yapılan itirazın kabulü ile anılan kararın kaldırılmasına ilişkin ... 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin 23.01.2017 tarihli ve 2017/172 değişik iş sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
... 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 23.01.2017 tarihli kararının bozulması hâlinde, aynı hususta sonradan verilen kararların yok hükmünde olduğu değerlendirilerek yapılan incelemede;
... 1. Sulh Ceza Hâkimliğince, eksik inceleme sonucu verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı yapılan itirazın kabulü ile dosyanın ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar verilmiş ise de, esasen bu kararın soruşturmanın genişletilmesi anlamına geldiği, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 6545 sayılı Kanun'un 71. maddesi ile değişik 173/3. maddesinde yer alan, 'Sulh ceza hâkimliği, kararını vermek için soruşturmanın genişletilmesine gerek görür ise bu hususu açıkça belirtmek suretiyle, o yer Cumhuriyet başsavcılığından talepte bulunabilir; kamu davasının açılması için yeterli nedenler bulunmazsa, istemi gerekçeli olarak reddeder...' ile aynı Kanun’un 173/4. maddesindeki 'Sulh ceza hâkimliği istemi yerinde bulursa, Cumhuriyet savcısı iddianame düzenleyerek mahkemeye verir.' şeklindeki düzenleme karşısında, soruşturmanın genişletilmesi kararı verilmesi hâlinde Cumhuriyet savcılığından talep edilen hususlarla ilgili eksiklikler giderildikten sonra itirazla ilgili bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, doğrudan kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın ortadan kaldırılmasına yönelik olarak yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca ... 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin 23.01.2017 tarihli ve 2017/172 değişik iş sayılı kararının bozulmasının istenilmesi,” talep edilmiş ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca söz konusu talep doğrultusunda ihbarname düzenlenmiştir.
Yargıtay 6. Ceza Dairesi ise 16.01.2020 tarih ve 2285-126 sayı ile;
“Kanun yararına bozma istemine dayanan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının gönderme yazısı, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görüldüğünden, kabulü ile ... 1. Sulh Ceza Hâkimliğinden verilip kesinleşen, 05.12.2017 tarihli ve 2017/3529 Değişik İş sayılı kararın, 5271 sayılı CMK'nın 309. maddesi gereğince bozulmasına, sonraki işlemlerin yerinde tamamlanmasına,” karar vermiştir.
Uyuşmazlığın isabetli bir hukuki çözüme kavuşturulabilmesi bakımından, öncelikle kanun yararına bozma kanun yolu üzerinde durulması gerekmektedir.
Öğretide “olağanüstü temyiz' denilen, 5320 sayılı Kanun'un 18. maddesi ile yürürlükten kaldırılan 1412 sayılı CMUK'da ise “yazılı emir” olarak adlandırılan bu olağanüstü kanun yolu, 5271 sayılı CMK’nın 309 ve 310. maddelerinde “kanun yararına bozma” olarak yeniden düzenlenmiştir.
CMK’nın 309. maddesi uyarınca hâkim veya mahkemece verilip istinaf ya da temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddi hukuka veya muhakeme hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması talebini, kanuni nedenlerini açıklayarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması talebini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak Yargıtay ilgili ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtayca yerinde görülmesi hâlinde karar veya hüküm kanun yararına bozulacak, yerinde görülmezse talep reddedilecektir.
Böylece ülke genelinde uygulama birliği sağlanacak, hâkim ya da mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıklar, toplum ve kişiler açısından hukuk yararına giderilmiş olacaktır.
Bozma sonrası yapılacak işlemler ve bu işlemleri gerçekleştirecek merciler ile bozma kararının etkileri ise, bozulan hüküm veya kararın türü ve bozma nedenlerine göre ayrım yapılarak maddenin 4. fıkrasında ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.
Bozma nedenleri;
CMK’nın 223. maddesinde tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise, 309. maddenin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca; kararı veren hâkim veya mahkemece gerekli inceleme ve araştırma sonucunda yeniden karar verilecektir. Bu hâlde yargılamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi, davanın esasını çözen bir karar bulunmadığı için verilecek hüküm veya kararda, lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir.
Mahkûmiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin olması hâlinde ise, anılan fıkranın (b) bendi uyarınca kararı veren hâkim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilecek, ancak bu hâlde verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamayacaktır.
Davanın esasını çözen mahkûmiyet dışındaki diğer hükümlerin bozulmasında ise, (c) bendi uyarınca aleyhte sonuç doğurucu herhangi bir işlem yapılamayacağı gibi, “tekriri muhakeme” yasağı nedeniyle kanun yararına bozma kapsamında yeniden yargılama da gerekmeyecektir.
4’üncü fıkranın (d) bendi gereğince bozma nedeninin hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektirmesi hâlinde, cezanın kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektirmesi hâlinde ise bu hafif cezaya Yargıtay ceza dairesince doğrudan hükmedilecektir. Bu halde de yargılamanın tekrarlanması yasağı bulunduğundan, Yargıtay ceza dairesince hükmün bozulması ile yetinilmeyip, gereken kararın doğrudan ilgili daire tarafından verilmesi gerekmektedir.
Kanun yararına başvuru nedeniyle yapılan inceleme sırasında, Adalet Bakanlığının istem yazısında ileri sürülmeyen ve sonuca etkili bulunan başkaca hukuka aykırılıklar görüldüğünde, bu yönlerden de başvuruda bulunulmasını sağlamak bakımından Adalet Bakanlığına ihbarda bulunulması, ihbar üzerine başvuruda bulunulması hâlinde ise tüm hukuka aykırılıkların bir defada giderilmesi gerekmektedir.
Ceza Genel Kurulunun 29.09.2009 tarihli ve 177-210 sayılı kararında da vurgulandığı üzere kanun yararına başvurulan ve olağanüstü temyiz denilen kanun yolunda geçerli “istekle bağlılık kuralı” gereği, isteme konu edilmeyen hüküm ve hukuka aykırılıklar, kanun yararına bozma konusu yapılamayacaktır. Burada aranması gereken, bizzat istem yazısına konu edilen hüküm, buna ilişkin ileri sürülen aykırılık olgusu ve sebepler ile bağlılıktır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Adalet Bakanlığınca, şikâyetçi ...’un vekillerinin itirazı üzerine ... 1. Sulh Ceza Hâkimliğince verilen 23.01.2017 tarihli ve 172 değişik iş sayılı karar kanun yararına bozma istemine konu edildiği hâlde, Özel Dairece aynı Mahkeme tarafından verilen 05.12.2017 tarihli ve 3529 değişik iş sayılı kararın kanun yararına bozulmasına karar verildiği olayda; kanun yararına başvurulan ve olağanüstü temyiz denilen kanun yolunda geçerli “istekle bağlılık kuralı” gereği, isteme konu edilmeyen hüküm ve hukuka aykırılıkların kanun yararına bozma konusu yapılamaması karşısında, ... 1. Sulh Ceza Hâkimliğince verilen 05.12.2017 tarihli ve 3529 değişik iş sayılı kararın Özel Dairece incelenemeyeceği, Adalet Bakanlığınca kanun yararına bozma talebine konu edilen 23.01.2017 tarihli ve 172 değişik iş sayılı kararın incelenmesi gerektiği kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 16.01.2020 tarihli ve 2285-126 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
3- Kararda açıklanan doğrultuda işlem yapılmak üzere dosyanın, Yargıtay 6. Ceza Dairesine gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 09.11.2021 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.