Hukuk Genel Kurulu 2021/618 E. , 2021/1358 K.
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi Sıfatıyla)
1. Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Siirt 1. Asliye Hukuk Mahkemesince (İş Mahkemesi sıfatıyla) verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesi tarafından yapılan inceleme sonunda bozulmuş, mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı ... Başkanlığında 01.01.1982-14.10.2005 tarihleri arasında çalıştığını, toplu iş sözleşmesi hükümlerinden faydalandığını, fazla çalışma yapmasına ve hafta tatillerinde çalışmasına rağmen karşılığının ödenmediğini ileri sürerek kıdem tazminatı, yıllık izin, fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücreti ile sosyal yardım alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili ... (Belediye) cevap dilekçesinde; davacının fazla çalışmasının bulunmadığını, yıllık izinlerinin kullandırıldığını, ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalışmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemenin Birinci Kararı:
6. Siirt 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi Sıfatıyla) 13.05.2015 tarihli ve 2013/724 E., 2015/538 K. sayılı kararı ile; dava konusu alacakların belirsiz alacak davası kapsamında talep edilebileceği, davacının iş sözleşmesini emeklilik nedeniyle feshettiği, kıdem tazminatının büyük bir bölümünün ödendiği, yıllık izin ücreti alacağının bulunmadığı, fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının bulunduğu, toplu iş sözleşmesinden doğan alacakların tam olarak ödendiğinin davalı işveren tarafından ispatlanamadığı gerekçesiyle kıdem tazminatı, ikramiye, ilave tediye, izin, aile, yakacak, yemek, gıda, giyim, bayram ve çocuk yardımları ile fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacakları bakımından davanın kabulüne, yıllık izin ücreti alacağı yönünden ise davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı:
7. Siirt 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi sıfatıyla) yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 04.07.2019 tarihli ve 2017/22540 E., 2019/15085 K. sayılı kararı ile; davalının sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra “…2-Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
Fazla çalışmanın yazılı delil ya da tanıkla ispatı imkan dahilindedir. İşyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez.
Yukarıda fazla çalışmanın ispatı konusunda anlatılan ilkeler, ulusal bayram ve genel tatil ile hafta tatili günlerinde yapılan çalışmaların ispatı açısından da geçerlidir.
Somut olayda beyanlarına itibar edilen davacı tanıklarının, hafta tatili alacağı yönünden “genellikle hafta sonları çalışma oluyordu” şeklindeki beyanlarına göre davacının sürekli hafta tatili çalışması yaptığına dair kabulün isabetli olmadığı anlaşılmış olup söz konusu beyanlara göre davacının ayda 3 hafta sonu çalıştığı değerlendirilerek dava konusu hafta tatili talebi hesaplanmalıdır.
Yine dava konusu ulusal bayram ve genel tatil alacakları yönünden beyanları hesaplamaya esas alınan tanıkların davacının çalışma şekli ve süresi ile ilgili hesaplamaya elverişli şekilde beyanda bulunmadıkları, davacının da tanık beyanı dışında başkaca delil ibraz edemediği görülmekle ulusal bayram ve genel tatil alacağının reddine karar verilmesi gerekirken kabulü ile hüküm kurulması hatalıdır.
3-Ödeme itirazı yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilir. Kural olarak, yargılama aşamasında sunulmayan deliller, temyiz veya karar düzeltme aşamasında sunulamazlar. Bu kuralın tek istisnası, dayanılıp sunulan delilin o davaya konu olan borcu kesin olarak ortadan kaldıran bir nitelik taşımasıdır. Borcun ödendiğini gösteren makbuz veya ibraname bu istisnanın tipik örneğidir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 27.01.2010 tarih 2009/9-586 esas-2010/31 karar sayılı kararı )
Somut olayda, 14/05/2014 havale tarihli bilirkişi raporuna karşı davalı işveren tarafından 17/06/2014 havale tarihli dilekçe ile itiraz edildiği ve söz konusu dilekçe ekinde dava konusu ikramiye ve ilave tediye alacaklarına ilişkin ödeme tahakkukları içeren bordrolar ibraz edildiği ancak ek raporda bu ödeme belgelerine dair değerlendirme yapılmadığı anlaşılmıştır.
Saptanan bu durum karşısında ve yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulduğunda, davalının dosyaya sunduğu belgeler konusunda yeni bir değerlendirme yapılması gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
4-Mahkemece, yapılan yargılama sonucunda kıdem tazminatı ve yıllık ücretli izin alacakları yönünden davalı tarafça banka aracılığı ile yapılan ödemeler mahsup edilerek ıslah ile artırılan söz konusu alacaklarla ilgili fazlaya ilişkin taleplerinin reddine karar verilmiş ise de davalı taraf lehine reddedilen miktarlara göre vekalet ücreti takdir edilmemesi isabetli olmayıp bozmayı gerektirmiştir.
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13. maddesinde Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde gösterilen hukuki yardımların konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücreti, davanın görüldüğü mahkeme için Tarifenin İkinci Kısmında belirtilen maktu ücretlerin altında kalmamak kaydıyla (yedinci maddenin ikinci fıkrası, dokuzuncu maddenin birinci fıkrasının son cümlesi ile onuncu maddenin son fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla,) Tarifenin üçüncü kısmına göre belirleneceği ancak hükmedilen ücretin kabul veya reddedilen miktarı geçemeyeceği düzenlenmiştir.
Somut olayda, davacının reddedilen alacak taleplerinin toplam tutarının 3.819,84 TL olduğu, buna göre davalı lehine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13. maddesine uyarınca 1.500,00 TL vekalet ücretine karar verilmesi gerektiği halde 482,00 TL vekalet ücretine hükmedilmesi de hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Mahkemenin İkinci Kararı:
9. Siirt 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi sıfatıyla) 01.07.2020 tarihli ve 2019/367 E., 2020/429 K. sayılı kararı ile; bozma kararına uyulmasına karar verildikten sonra yapılan yargılama sonucunda davacının ayda üç hafta sonu çalıştığı kabul edilerek hesaplama yapılan 09.04.2020 tarihli bilirkişi raporunun hükme esas alındığı, davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı, ikramiye, ilave tediye, izin, aile, yakacak, yemek, gıda, giyim, bayram ve çocuk yardımları taleplerinin belirlenebilir olduğu, dolayısıyla belirsiz alacak davasına konu edilmesinde hukukî yararın olmadığı, bozma konusu yapılmayan kıdem tazminatı ve yıllık izin ücreti alacağına ilişkin yeniden karar verilmesine yer olmadığı gerekçesiyle kıdem tazminatı, yıllık izin, fazla çalışma ücreti alacaklarına ilişkin yeniden karar verilmesine yer olmadığına, hafta tatili ücreti alacağının kısmen kabulüne, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacağı talebinin reddine, ikramiye, ilave tediye, izin, aile, yakacak, yemek, gıda, giyim, bayram ve çocuk yardımları taleplerinin hukukî yarar yokluğu nedeni ile usulden reddine karar verilmiştir.
Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı:
10. Siirt 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi sıfatıyla) yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
11. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 06.10.2020 tarihli ve 2020/5747 E., 2020/10685 K. sayılı kararı ile; tarafların sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra “…2-Taraflar arasında davacının usuli kazanılmış hakkının ihlal edilip edilmediği konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Vermiş olduğu bir hüküm Yargıtay tarafından bozulan ve Yargıtay’ın bu bozma kararına gerek iradi ve gerekse kanuni şekilde uymuş olan yerel mahkeme, bozma kararı doğrultusunda inceleme yapmak ve hüküm kurmak zorundadır. Mahkeme uyma kararını kaldırarak, direnme kararı veremeyeceği gibi, hükmünün bozma kararının kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan bölümleri hakkında da farklı bir karar vermeden yeniden hükümde karar vermek zorundadır. Bozmaya uyulmakla bozma lehine olan taraf yararına usulü kazanılmış hak doğmuş olur. Hükmün bir kısmının bozma kapsamı dışında bırakılmasının amacı bu kısımların doğru olduğunu belirlemek, bozmanın sınırlarını çizmek ve bu şekilde usulü kazanılmış hakları oluşturup, korumaktır. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usulü kazanılmış hak oluşturur.
Somut olayda, Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 04.07.2019 tarihli 2017/22540 esas, 2019/15085 karar sayılı bozma ilamında uyuşmazlık konusu alacak talepleri hakkında “belirsiz alacak davasına konu edilemeyecekleri” hususunda herhangi bir bozma sebebine yer verilmemiştir. Buna rağmen, az yukarıda açıklanan ilkelere aykırı olacak şekilde, davacının bozma ilamı uyarınca oluşan usuli kazanılmış hakkı ihlal edilerek, ilk kararda hüküm altına alınıp, usulden reddi gerektiğine dair herhangi bir bozma sebebine de yer verilmeyen, ikramiye, ilave tediye, izin yardımı, aile yardımı, yakacak yardımı, yemek yardımı, gıda yardımı, giyim yardımı, bayram ve çocuk yardımı alacak talepleri hakkında, dava şartı olan hukuki yarar yokluğu gerekçesiyle usulden red kararı verilmesi isabetsiz olmuştur. Mahkemece yapılması gereken usulden redlerine karar verilen söz konusu alacak talepleri hakkında, işin esasına girilerek, bozma ilamında nazara alınmaları gerektiği belirtilen ödeme belgelerinin de değerlendirilmesi suretiyle yapılacak inceleme sonucuna göre bir karar verilmesidir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz ardı edilerek, davacının usuli kazanılmış hakkının ihlali mahiyetinde yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
3-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297. maddesi uyarınca, mahkeme kararlarının;
a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini,
b) Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini,
c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri,
ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini,
d) Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını,
e) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi,
İçermesi, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi zorunludur. Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, hükmün infazında zorluklara ve tereddütlere, yargılamanın ve davaların gereksiz yere uzamasına, davanın tarafı bulunan kişi ve kurumların mağduriyetlerine sebebiyet verecek ve kamu düzeni ve barışını olumsuz yönde etkileyecektir (Hukuk Genel Kurulu - 2007/14-778 esas, 2007/611 karar, Dairemizin 01.04.2008 gün ve 2007/38353 esas, 2008/7142 karar sayılı ilamı).
Somut olayda, Yargıtay (Kapatılan) 22.Hukuk Dairesinin 04.07.2019 tarihli 2017/22540 esas, 2019/15085 karar sayılı bozma ilamı sonrası yapılan yargılama sonucunda, mahkemece kıdem tazminatı, yıllık izin ücreti, ve fazla mesai alacak talepleri hakkında, ilamda bozma sebebine yer verilmediği gerekçesiyle “yeninden karar verilmesine yer olmadığına” şeklinde hüküm oluşturulmuştur.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 22.02.2012 tarih, 2012/13-747 esas, 2012/84 karar sayılı ilamında ve Dairemizin emsal kararlarında belirtildiği gibi, Yargıtay'ca bozulan karar, sonraki kararın eki niteliğinde değildir. Bozma ile birlikte önceki hüküm ortadan kalkarak hukukî geçerliliğini yitirir. Mahkemece bozulan karara atıf yapılarak yeni hüküm oluşturulamaz. Bozmadan önceki ve bozmadan sonraki kararlar 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297. maddesine uygun olmalıdır.
Mahkemece yukarıdaki kanuni düzenlemeler ve ilkeler dikkate alınmaksızın, bozma sebebi yapılmayan alacak kalemleri hakkında “karar verilmesine yer olmadığına” şeklinde hüküm oluşturulması usul ve kanuna aykırı olup ayrı bir bozma sebebidir..” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı :
12. Siirt 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi sıfatıyla) 20.01.2021 tarihli ve 2020/519 E., 2021/22 K. sayılı kararı ile; bozma kararının üç numaralı bendine uyulduğu, iki numaralı bendine direnildiği belirtilerek hukukî yararın dava şartı olduğu, bu hususun yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülebileceği, hâkim tarafından da re’sen gözetileceği, uyulmasına karar verilen birinci bozma kararında dava türünün irdelenmediği, belirsiz alacak davası açılıp açılmayacağı yönünde değerlendirme yapılmadığı, bu nedenle bu hususun davacı lehine usulî kazanılmış hak oluşturmayacağı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
13. Direnme kararı süresi içinde taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
14. Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; Özel Dairenin 04.07.2009 tarihli birinci bozma kararında mahkemece hüküm altına alınan ikramiye, ilave tediye, izin, aile, yakacak, yemek, gıda, giyim, bayram ve çocuk yardımları alacakları yönünden bozma nedeni yapılmamasına rağmen bozma kararına uyulmasına kararı verildikten sonra bahsi geçen alacak taleplerinin hukukî yarar yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesinin mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
15. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında öncelikle; davacı temyizi bakımından 01.07.2020 tarihli ikinci mahkeme kararında (direnmeye esas karar), “Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca 1.938,10 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine”, 20.01.2021 tarihli direnme kararında ise, “Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen 47.009,85 TL üzerinden takdir edilen 6.911,28 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine” şeklinde hüküm kurulduğu ve davacı vekilinin bu hususa ilişkin açık temyiz isteminin bulunduğu dikkate alındığında mahkemece verilen usulüne uygun bir direnme kararının bulunup bulunmadığı hususu ön sorun olarak tartışılmıştır. Yapılan görüşmelerde, mahkemece 01.07.2020 tarihli ikinci bozma kararında Özel Dairenin 04.07.2019 tarihli birinci bozma kararına uyulmasına karar verildikten sonra yapılan yargılama sonucunda bozma konusu yapılmayan kıdem tazminatı ile yıllık izin ve fazla çalışma ücreti alacaklarına ilişkin yeniden karar verilmesine yer olmadığına karar verildiği, bu kararın taraf vekilleri tarafından temyizi üzerine Özel Dairece bozma sebebi yapılmayan alacak kalemleri bakımından “karar verilmesine yer olmadığına” şeklinde hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğuna ilişkin verilen 06.10.2020 tarihli ikinci bozma kararının (2) numaralı bendine uyularak mahkemece kıdem tazminatı ve fazla çalışma ücreti alacağı taleplerinin kabulüne, yıllık izin ücreti alacağı talebinin reddine karar verildiği anlaşıldığından reddedilen kısım itibariyle vekalet ücretinin değişeceği, bu durumda direnme kararının usulüne uygun olduğu, ön sorunun bulunmadığı oy birliğiyle kabul edilerek işin esasının incelenmesine geçilmiştir.
IV. GEREKÇE
16. Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun somut olay bakımından uygulanmasına devam olunan 429. maddesine göre, bozma kararı üzerine kendiliğinden tarafları duruşmaya davet eden mahkeme, tarafları dinledikten sonra bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar verir.
17. Mahkeme bozma kararına uyduktan sonra bu karardan dönemeyeceği gibi o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak yine o kararda belirtilen hukukî esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü bulunmaktadır. Mahkemece hükme uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yaparak hüküm kurmak zorundadır.
18. Öte yandan mahkemenin Yargıtayın bozma kararına uyması ile bazı konular bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez.
19. Somut olayda, mahkemece 13.05.2015 tarihli birinci kararda, dava konusu alacakların belirsiz alacak davasına konu edilebileceği, esas açısında ise, toplu iş sözleşmesinden doğan alacakların tam olarak ödendiğinin davalı işveren tarafından ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın kıdem tazminatı, ikramiye, ilave tediye, izin, aile, yakacak, yemek, gıda, giyim, bayram ve çocuk yardımları ile fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacakları bakımından davanın kabulüne, yıllık izin ücreti alacağı talebi yönünden reddine dair verilen kararın davalı vekili tarafından temyizi üzerine Özel Dairece davalının sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra davacının ayda üç hafta sonu çalıştığı kabul edilerek hafta tatili ücreti alacağının hesaplanması, ödeme belgelerinin değerlendirilmesi, davalı taraf lehine reddedilen miktara göre vekalet ücretinin takdir edilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuştur.
20. Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra yapılan yargılama sonucunda verilen 21.10.2015 tarihli ikinci kararda, davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı, ikramiye, ilave tediye, izin, aile, yakacak, yemek, gıda, giyim, bayram ve çocuk yardımları taleplerinin belirlenebilir olduğu, dolayısıyla belirsiz alacak davasına konu edilmesinde hukukî yararın bulunmadığı, bozma konusu yapılmayan kıdem tazminatı ve yıllık izin ücreti alacağına ilişkin yeniden karar verilmesine yer olmadığı gerekçesiyle kıdem tazminatı, yıllık izin, fazla çalışma ücreti alacaklarına ilişkin yeniden karar verilmesine yer olmadığına, hafta tatili ücreti alacağının kısmen kabulüne, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacağı talebinin reddine, ikramiye, ilave tediye, izin, aile, yakacak, yemek, gıda, giyim, bayram ve çocuk yardımları talepleri yönünden hukukî yarar yokluğu nedeni ile usulden reddine karar verilmiş, bu kararın taraf vekilleri tarafından temyizi üzerine bu kez Özel Dairece tarafların sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra ilk bozma kararında uyuşmazlık konusu alacaklara ilişkin herhangi bir bozma sebebine yer verilmemesine rağmen bu alacak talepleri bakımından hukukî yarar yokluğu nedeniyle usulden ret kararı verilmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece direnme kararı verilmiştir.
21. Görüldüğü üzere, mahkeme 13.05.2015 tarihli birinci kararında ikramiye, ilave tediye, izin, aile, yakacak, yemek, gıda, giyim, bayram ve çocuk yardımları taleplerinin belirsiz alacak davası olarak açabileceğini belirterek bu alacakları hüküm altına almış, Özel Daire de bahsi geçen toplu iş sözleşmesinden kaynaklı alacakların belirsiz alacak davasına konu edileceğine dair gerekçeyi ve bu alacak taleplerinin hüküm altına alınması isabetli bulup ödeme belgelerinin değerlendirilmesi bakımından bozma kararı vermiştir. Mahkemece bozma kararına uyma kararı verilmesine ve 13.05.2015 tarihli birinci kararında toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan alacaklar hüküm altına alınmasına rağmen bu alacak talepleri bakımından yeniden inceleme yaparak belirsiz alacak davasına konu olamayacaklarından bahisle hukukî yarar yokluğu nedeni ile usulden reddine karar verilmesi isabetsizdir.
22. Nitekim Özel Dairece temyiz incelemesi sonucunda yapılan değerlendirme ile bozma kararı kapsamı dışında bırakılan kısımlar kesinleştiğinden bozma kararına uyan mahkeme tarafından kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yapılarak karar verilemeyeceği açıktır.
23. Yapılan bu açıklamalar karşısında, mahkemece yapılacak iş, ikramiye, ilave tediye, izin, aile, yakacak, yemek, gıda, giyim, bayram ve çocuk yardımlarıne ilişkin alacaklar bakımından işin esasına girelerek ödeme belgeleri de değerlendirilerek sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
24. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, dava şartı olan hukukî yararın yargılamanın her aşamasında dikkate alınması gerektiği, ancak ikramiye, ilave tediye, izin yardımı, aile yardımı, yakacak yardımı, yemek yardımı, gıda yardımı, giyim yardımı, bayram yardımı, çocuk yardımı alacaklarının belirlenebilmesi için işverende bulunan bilgi ve belgelerin verilmesi ve tahkikata ihtiyaç duyulduğundan davanın belirsiz alacak davası olarak görülmesi yerinde olduğu, bu nedenle davacı vekilinin temyiz istemi bakımından bu değişik gerekçe ile bozma kararı verilmesi gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
25. Hâl böyle olunca, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
26. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
27. Ayrıca Özel Daire bozma kararında belirtilen bozma nedenine göre davalı vekilinin temyiz itirazları ile davacı vekilinin diğer temyiz itirazları ve uyulan kısma yönelik temyiz itirazlarına ilişkin inceleme yapılmak üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA oy çokluğuyla,
2- Özel Daire bozma kararında belirtilen bozma nedenine göre davalı vekilinin temyiz itirazları ile davacı vekilinin diğer temyiz itirazları ve uyulan kısma yönelik temyiz itirazlarına ilişkin inceleme yapılmak üzere dosyanın YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE oy birliğiyle,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine,
Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 09.11.2021 tarihinde kesin olarak karar verildi.