10. Ceza Dairesi 2020/13658 E. , 2020/8733 K.
Adalet Bakanlığı'nın, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan sanık ... hakkındaki İstanbul Anadolu 65. Asliye Ceza Mahkemesinin 30/11/2017 tarihli, 2017/212 esas ve 2017/685 sayılı kararının kanun yararına bozulması istemi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca 08/06/2020 tarihli ihbar yazısı ekinde dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşıldı.
Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
A-)Konuyla İlgili Bilgiler:
1-Şüpheli ... hakkında, 02/12/2015 tarihinde işlediği iddia olunan kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan yapılan soruşturma sonucunda, İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığının 25/07/2016 tarihli ve 2016/26211 soruşturma, 2016/1636 sayılı kararı ile; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/2.maddesi uyarınca beş yıl süre ile kamu davasının açılmasının ertelenmesine, bir yıl süre ile denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına, bu süre içerisinde tedaviye tabi tutulmasına, aynı Kanun'un 191/4. maddesi gereğince erteleme süresi içerisinde kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi ya da tekrar kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması durumunda hakkında kamu davası açılacağının ihtarına, karar verildiği, kararda itiraz kanun yolu,itiraz süresi ve merciinin gösterilmediği, kararın şüphelinin doğrudan MERNİS adresine tebliğe çıkarıldığı, 28/07/2016 tarihinde MERNIS adresinde 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre tebliğ edildiği, kararın tebliği beklenmeden 25/07/2016 tarihinde infazı için İstanbul Anadolu Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne gönderildiği,
2- İstanbul Anadolu Denetimli Serbestlik Müdürlüğü'nün 27/07/2016 tarihli ve 2016/5298 DS sayılı çağrı yazısının 01/08/2016 tarihinde müdürlükte elden tebliğ edildiği, 01/08/2016 tarihinde Yükümlü Ön Bilgilendirme formu imzalatılarak aynı tarihte hastaneye sevkedildiği, hastanede 3 aylık ayaktan bağımlılık programına alındığı, hastanenin 01/03/2017 havale tarihli raporunda, şüphelinin uyuşturucu madde kullanımına devam etmesi nedeniyle tedavi programına uyumsuz olduğunun bildirilmesi üzerine İnfaz İşlemleri Değerlendirme Komisyonunun 06/03/2017 tarihli kararı ile dosyanın kapatılmasına karar verilerek 23/03/2017 tarihinde İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği,
3-Şüphelinin 26/05/2016 tarihinde yeniden uyuşturucu madde ile yakalanması üzerine başlatılan soruşturma sonucunda, İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığınca, 25/07/2016 tarihinde kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verildiği, erteleme kararından önce 26/05/2016 tarihli suçu işlediği, bu nedenle eylemin 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/4-b-c maddesi anlamında ihlal olarak değerlendirilemeyeceği,zincirleme suç niteliğindeki atılı suç içerisinde tek suç olarak sayılması gerektiği gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği,
4-Erteleme kararı kaldırılarak, İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığının 06/04/2017 tarihli, 2016/26211 soruşturma, 2017/12448 esas ve 2017/10524 sayılı iddianamesi ile, sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/4-a-c maddesi delaletiyle 191/1,43/1 ve 53.maddeleri uyarınca cezalandırılması talebiyle İstanbul Anadolu 65.Asliye Ceza Mahkemesine kamu davası açıldığı,
5-Şüphelinin 06/03/2017 tarihinde yeniden uyuşturucu madde ile yakalanması üzerine başlatılan soruşturma sonucunda, İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığınca, “ 02/12/2015 ve 26/05/2016 tarihli suçlardan dolayı 2016/26211 sayılı soruşturma dosyasında iddianame düzenlendiği ve İstanbul Anadolu 65.Asliye Ceza mahkemesinin 2017/212 esas sayılı dosyasına kamu davası açıldığı,iddianame tarihinden önce 06/03/2017 tarihli suçu işlediği, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/4-b,c maddesi anlamında ihlal olarak değerlendirilemeyeceği, zincirleme suç niteliğindeki atılı suç içerisinde tek suç olarak sayılması gerektiği gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği,
6-İstanbul Anadolu 65. Asliye Ceza Mahkemesinin kanun yararına bozma istemine konu 30/11/2017 tarihli ve 2017/212 esas, 2017/685 sayılı kararı ile, sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/1 ve 43/1. maddesi uyarınca 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, karraın 05/04/2018 tarihinde istinaf edilmeden kesinleştiği,
7-Sanığın 05/07/2019 tarihinde Ceza ve İnfaz Kurumu aracılığı ile gönderdiği dilekçesinde; hakkında daha önceden İstanbul Anadolu 31. Sulh Ceza Mahkemesinin 07/07/2014 tarihli ve 2014/544 esas,2014/691 sayılı kararı ile; 19/03/2014 tarihli kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan TCK’nın 191/1 ve 62.maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve 6545 sayılı Kanun’un 85.maddesi ile 5320 sayılı Kanun’a eklenen geçici 7/2.maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiğini, sonraki suçları nedeniyle TCK’nın 191/4.maddesi gereğince ayrı soruşturma ve kovuşturma yapılamayacağını belirterek kanun yararına bozma yoluna gidilmesini talep ettiği,
8- Sanığın adli sicil kaydı incelendiğinde; sanığın, İstanbul Anadolu 31.Sulh Ceza Mahkemesinin 07/07/2014 tarihli ve 2014/544 esas,2014/691 sayılı kararı ile; 19/03/2014 tarihli kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan TCK’nın 191/1 ve 62.maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve 6545 sayılı Kanun’un 85.maddesi ile 5320 sayılı Kanun’a eklenen geçici 7/2.maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, İstanbul Anadolu 31.Sulh Ceza Mahkemesinin kapatılması nedeniyle dosyanın İstanbul Anadolu 69. Asliye Ceza Mahkemesine devredildiği, İstanbul Anadolu 69. Asliye Ceza Mahkemesinin 2014/866 esas ve 2014/50 karar sayısı ile 17/07/2014 tarihinde itiraz edilmeden kesinleştiği,
Anlaşılmıştır.
B-)Kanun Yararına Bozma İstemi:
Kanun yararına bozma istemi ve ihbar yazısında;
“Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde kabul etmek veya bulundurmak suçundan şüpheli ... hakkında yapılan soruşturma evresi sonunda, İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 25/07/2016 tarihli ve 2016/26211 soruşturma, 2016/1636 sayılı kamu davasının açılmasının ertelenmesine ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 191/3. maddesi uyarınca şüpheli hakkında 1 yıl süre ile denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına dair kararı müteakip, şüphelinin denetim süresi içerisinde aynı nitelikte suçu işlemesi nedeniyle kamu davası açılması üzerine yapılan yargılama sonucunda, adı geçen sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 191/1 ve 43/1. maddeleri gereğince 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin İstanbul Anadolu 65. Asliye Ceza Mahkemesinin 30/11/2017 tarihli ve 2017/212 esas, 2017/685 sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
1- Benzer bir olay nedeni ile Yargıtay 20. Ceza Dairesinin 27/11/2019 tarihli ve 2019/1166 esas, 2019/6521 karar sayılı ilâmında, '...28/06/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun ile değişik TCK’nın 191. maddesinde, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı ve bu kararla birlikte verilebilecek olan tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararlara yönelik herhangi bir kanun yolu öngörülmemiş ise de; kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı ile bu karara bağlı olarak verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararlara yönelik TCK'nın 191/2. maddesinin 2. cümlesinde yer alan 'Cumhuriyet savcısı, bu durumda şüpheliyi, erteleme süresi zarfında kendisine yüklenen yükümlülüklere uygun davranmadığı veya yasakları ihlal ettiği takdirde kendisi bakımından ortaya çıkabilecek sonuçlar konusunda uyarır.' şeklindeki düzenleme gereği, 'Kamu davasının açılmasının ertelenmesi' kararı ve bu karar ile birlikte verilen “tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına” ilişkin kararların itiraz yolu açık olmak üzere verilmesi ve şüpheliye tebliğ edilmesi gerektiği, şüpheliye, hakkında verilen karara karşı itiraz hakkı tanınmadan ve kendisine tebliğ edilmeden tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazına başlanamayacağı gibi beş yıllık erteleme süresinin de işlemeye başlamayacağı, somut olayda ise; Salihli Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 09/05/2018 tarihli ve 2017/8824 soruşturma, 2018/55 sayılı kamu davasının açılmasının ertelenmesi ve şüpheli hakkında tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanması kararının “şüpheli yönünden itiraz yolu kapalı olmak üzere” verildiği, herne kadar karar 31/05/2018 tarihinde şüpheliye tebliğ edilmiş ise de, şüpheliye itiraz hakkı tanınmaması nedeniyle TCK’nın 191/4.maddesinde düzenlenen kamu davası açılması koşullarının oluşmadığı anlaşıldığından ...' şeklindeki,
Ayrıca yine aynı Ceza Dairesinin 27/03/2019 tarihli ve 2018/4898 esas, 2019/1915 karar sayılı ilâmında, '....28/06/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun ile değişik TCK'nın 191. Maddesinde, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı ve bu kararla birlikte verilebilecek olan tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararlara yönelik TCK'nın 191/2. maddesinin 2. cümlesinde yer alan 'Cumhuriyet savcısı, bu durumda şüpheliyi, erteleme süresi zarfında kendisine yüklenen yükümlülüklere uygun davranmadığı veya yasakları ihlal ettiği takdirde kendisi bakımından ortaya çıkabilecek sonuçlar konusunda uyarır.' şeklindeki düzenleme gereği, 'Kamu davasının açılmasının ertelenmesi' kararı ve bu karar ile birlikte verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararların, şüpheliye tebliğ edilmesinin gerektiği, incelemeye konu dosyada ise, İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 'Kamu davasının açılmasının beş yıl süre ile ertelenmesi ve 1 yıl süre ile tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına' ilişkin karar, şüpheliye tebliğ edilmeden önce, Denetimli Serbestlik Şube Müdürlüğüne gönderildiği ve 23/02/2017 tarihinde düzenlenen ihtarlı çağrı kağıdı ile tedbirin infazı için işlemlere başlandığı anlaşıldığından, şüpheli hakkında verilen karar kendisine tebliğ edilmeden tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazına başlanamayacağı dikkate alındığında durma kararının yerinde olduğu...' şeklindeki ve yine anılan Dairenin 04/04/2019 tarihli ve 2018/4688 esas, 2019/2124 karar sayılı ilâmında; '...'Kamu davasının açılmasının ertelenmesi' kararı ve bu karar ile birlikte verilen “tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına” ilişkin kararların, şüpheliye tebliğ edilerek itiraz hakkı tanınması gerektiği, şüpheli hakkında verilen karar kendisine tebliğ edilmeden tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazına başlanamayacağı...' şeklinde yer alan açıklamalar karşısında,
Somut olayda, İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığının 25/07/2016 tarihli ve 2016/26211 soruşturma, 2016/1636 sayılı kamu davasının açılmasının ertelenmesi ve şüpheli hakkında tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanması kararının şüpheliye, hakkında verilen karara karşı itiraz hakkı tanınmadan verildiği,
Kaldı ki, kamu davasının açılmasının ertelenmesine ilişkin kararın şüphelinin mernis adresine doğrudan tebliğ edildiği anlaşılmış ise de; bilinen son adrese yapılan tebliğin iade gelmesi üzerine bu defa mernis adresi olduğuna ilişkin şerh düşüldükten sonra 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesine göre tebliğ yapılması gerektiğinden erteleme kararının tebliğinin de usulsüz olduğu, dolayısıyla şüpheliye itiraz hakkı tanınmadan ve ayrıca usulüne uygun şekilde tebliğ edilmeyen kamu davasının açılmasının ertelenmesi ile tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazına başlanamayacağı cihetle, kovuşturma şartının gerçekleşmediği gözetilmeden, durma kararı yerine yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesinde,
2- Kabule göre de;
6545 sayılı Kanun’un 85. maddesi ile 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'a eklenen geçici 7. maddenin 2. fıkrasında yer alan, “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Türk Ceza Kanununun 191 inci maddesinde tanımlanan suç nedeniyle yürütülen kovuşturmalarda, hakkında daha önce denetimli serbestlik veya tedavi tedbiri uygulanmayan kişilerle ilgili olarak 191 inci madde hükümleri çerçevesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilir.” ve anılan Kanun'un 191. maddesinin 9. fıkrasında ise 'Bu maddede aksine düzenleme bulunmayan hâllerde, Ceza Muhakemesi Kanununun kamu davasının açılmasının ertelenmesine ilişkin 171 inci maddesi veya hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin 231 inci maddesi hükümleri uygulanır' şeklindeki düzenlemelere yer verildiği,
Somut olayda, adı geçen sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçundan İstanbul Anadolu (Kapatılan) 31. Sulh Ceza Mahkemesinin 2014/544 esasına kayden görülen kamu davasının yapılan yargılaması sonucunda, sanık hakkında daha önce tedavi ve denetimli serbestlik kararı verilmediği gerekçesi ile anılan Mahkemenin 07/07/2014 tarihli ve 2014/544 esas, 2014/691 sayılı kararı ile 5237 sayılı Kanun'un 191/1 ve 62/1. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezasına hükmedildiği ve 6545 sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 85. maddesi ile eklenen geçici 7/2. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, anılan kararın 17/07/2014 tarihinde kesinleşmesini müteakip, adı geçen sanığın 02/12/2015 ve 26/05/2016 tarihli aynı nitelikteki eylemleri sebebiyle İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığının 06/04/2017 tarihli iddianamesi ile kamu davası açıldığı, İstanbul Anadolu 65. Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/212 esasına kayden görülen iş bu dava neticesinde ise, adı geçen sanık hakkında hapis cezasına hükmedildiği ve kararın olağan kanun yollarına başvurulmaksızın kesinleştiğinin anlaşıldığı,
Benzer bir olay sebebiyle Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 07/10/2019 tarihli ve 2019/2219 esas, 2019/6135 karar sayılı ilâmında da kabul edildiği üzere, sanık hakkında verilen İstanbul Anadolu (Kapatılan) 31. Sulh Ceza Mahkemesinin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair 07/07/2014 tarihli kararının 17/07/2014 tarihinde kesinleşmesinden sonra 5 yıllık denetim süresi içinde işlendiği iddia edilen 02/12/2015 ve 26/05/2016 tarihli suçların, 6545 sayılı Kanunla değişik 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/5. maddesi gereğince “ihlal” niteliğinde olup olmadığının ve buna bağlı olarak da hükmün açıklanıp açıklanmayacağının ilk suçtan dolayı hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar veren Mahkemece değerlendirilmesi gerektiği, bu nedenle, 02/12/2015 ve 26/05/2016 tarihli eylemlerden dolayı kendisine dava açılmış olan İstanbul Anadolu 65. Asliye Ceza Mahkemesince, ilk suça ilişkin olarak hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı veren Mahkemesine birleştirme talepli ihbarda bulunularak, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilen ilk suça ilişkin davanın derdest hale gelmesi sağlandıktan sonra, her iki suça ilişkin birlikte incelenme yapılarak delillerin değerlendirilmesi, bu suçlar bakımından mahkûmiyete yeterli delil bulunduğu ve bu suçların ilk suçtan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının denetim süresi içinde işlendiğinin tespiti halinde bir karar verilmesi gerektiği, sanığın 02/12/2015 ve 26/05/2016 tarihli eylemlerini İstanbul Anadolu (Kapatılan) 31. Sulh Ceza Mahkemesinin 17/07/2014 tarihinde kesinleşen 07/07/2014 tarihli zorunlu olarak verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının denetim süresi içerisinde gerçekleştirmesi sebebiyle, 6545 sayılı Kanunla değişik 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/5. maddesi uyarınca ayrı bir soruşturma ve kovuşturma yapma yasağı bulunduğu ve bu suçların sadece ilk suçtan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının ihlali sayılabileceği cihetle, kanunî zorunluluk üzerine verilmiş olan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının denetim süresi içerisinde işlendiği anlaşılan eylemler sebebiyle hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararını veren Mahkemesince değerlendirme yapılması gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde sanığın mahkumiyetine karar verilmesinde, İsabet görülmemiştir.” denilerek İstanbul Anadolu 65. Asliye Ceza Mahkemesinin 30/11/2017 tarihli ve 2017/212 esas, 2017/685 sayılı kararının 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca bozulması istenilmiştir.
C-) Konunun Değerlendirilmesi:
Şüpheli ... hakkında, 02/12/2015 ve 26/05/2016 tarihinde işlediği iddia olunan kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan yapılan soruşturma sonucunda, İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığının 25/07/2016 tarihli ve 2016/26211 soruşturma, 2016/1636 sayılı kararı ile; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 6545 sayılı Kanun ile değişik 191/2. maddesi uyarınca kamu davasının açılmasının 5 yıl süreyle ertelenmesine, 1 yıl süre ile denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ve tedaviye tabi tutulmasına karar verildiği, şüphelinin denetim süresi içerisinde aynı nitelikte suçu işlemesi nedeniyle kamu davası açılması üzerine yapılan yargılama sonucunda, İstanbul Anadolu 65. Asliye Ceza Mahkemesinin 30/11/2017 tarihli ve 2017/212 esas, 2017/685 sayılı kararı ile sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 191/1 ve 43/1. maddeleri gereğince 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, karar verildiği, anlaşılmıştır.
1-28/06/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun ile değişik TCK’nın 191. maddesinde, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı ve bu kararla birlikte verilebilecek olan tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararlara yönelik herhangi bir kanun yolu öngörülmemiş ise de; kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı ile bu karara bağlı olarak verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararlara yönelik TCK'nın 191/2. maddesinin 2. cümlesinde yer alan 'Cumhuriyet savcısı, bu durumda şüpheliyi, erteleme süresi zarfında kendisine yüklenen yükümlülüklere uygun davranmadığı veya yasakları ihlal ettiği takdirde kendisi bakımından ortaya çıkabilecek sonuçlar konusunda uyarır.' şeklindeki düzenleme gereği, 'Kamu davasının açılmasının ertelenmesi' kararı ve bu karar ile birlikte verilen “tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına” ilişkin kararların itiraz yolu açık olmak üzere verilmesi ve şüpheliye tebliğ edilmesi gerektiği, şüpheliye, hakkında verilen karara karşı itiraz hakkı tanınmadan ve kendisine tebliğ edilmeden tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazına başlanamayacağı gibi beş yıllık erteleme süresinin de işlemeye başlamayacağı, somut olayda ise; İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığının 25/07/2016 tarihli ve 2016/26211 soruşturma, 2016/1636 sayılı kamu davasının açılmasının ertelenmesi ve şüpheli hakkında tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanması kararında şüphelinin itiraz hakkının belirtilmediği, her ne kadar karar şüpheliye tebliğ edilmiş ise de, kararda itiraz kanun yolu, itiraz süresi ve merciinin gösterilmediği, dolayısıyla kamu davasının açılmasının ertelenmesine ve tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararın kesinleşmediği anlaşıldığından, Denetimli Serbestlik Müdürlüğünce çıkarılan çağrı yazısı hukuki sonuç doğurmayacağı gibi,
7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 10/2. maddesinde; “Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.” düzenlemesi ile gerçek kişilere yapılacak tebligat ile ilgili olarak iki aşamalı bir yöntem benimsendiği dikkate alındığında; somut olayda kamu davasının açılmasının ertelenmesine ilişkin kararın şüphelinin doğrudan MERNİS adresine tebliğ edildiği, tebligatın öncelikle bilinen en son adrese, MERNİS adresi olduğu belirtilmeksizin, 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 21/1. maddesine göre normal tebligat çıkarılıp, çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi halinde, aynı Kanun'un 21/2. maddesi uyarınca adres kayıt sistemindeki adres bilinen en son adres olarak kabul edilerek, merci tarafından tebligata 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 23/1-8 ve Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16/2. maddesi hükümlerine göre, “Tebligat çıkarılan adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olduğundan, tebliğ imkansızlığı durumunda, tebligatın, Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesine göre bu adrese yapılması” gerektiğine dair şerh düşülerek tebliğ işlemlerinin tamamlanması gerektiği, bu nedenle somut olayda, İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığınca şüphelinin doğrudan MERNIS adresine yapılan tebligatın usulsüz olduğu, dolayısıyla şüpheliye itiraz hakkı tanınmadan ve ayrıca usulüne uygun şekilde tebliğ edilmeyen kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı ile tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazına başlanamayacağı anlaşıldığından , kovuşturma şartının gerçekleşmediği gözetilmeden, durma kararı yerine yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi kanuna aykırıdır.
2- Kabule göre de;
6545 sayılı Kanun’un 85. maddesi ile 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'a eklenen geçici 7. maddenin 2. fıkrasında yer alan, “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Türk Ceza Kanununun 191 inci maddesinde tanımlanan suç nedeniyle yürütülen kovuşturmalarda, hakkında daha önce denetimli serbestlik veya tedavi tedbiri uygulanmayan kişilerle ilgili olarak 191 inci madde hükümleri çerçevesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilir.” ve anılan Kanun'un 191. maddesinin 9. fıkrasında ise 'Bu maddede aksine düzenleme bulunmayan hâllerde, Ceza Muhakemesi Kanununun kamu davasının açılmasının ertelenmesine ilişkin 171 inci maddesi veya hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin 231 inci maddesi hükümleri uygulanır' şeklindeki düzenlemelere yer verildiği,
Somut olayda, sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan İstanbul Anadolu (Kapatılan) 31. Sulh Ceza Mahkemesinin 2014/544 esas sayılı kamu davasının yapılan yargılaması sonucunda, sanık hakkında daha önce tedavi ve denetimli serbestlik kararı verilmediği gerekçesi ile anılan Mahkemenin 07/07/2014 tarihli ve 2014/544 esas, 2014/691 sayılı kararı ile 5237 sayılı Kanun'un 191/1 ve 62/1. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezasına hükmedildiği ve 6545 sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 85. maddesi ile 5320 sayılı Kanun’a eklenen geçici 7/2. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, anılan kararın 17/07/2014 tarihinde kesinleşmesini takiben, adı geçen sanığın 02/12/2015 ve 26/05/2016 tarihli aynı nitelikteki eylemleri nedeniyle İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığının 06/04/2017 tarihli iddianamesi ile kamu davası açıldığı, İstanbul Anadolu 65. Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/212 esas sayılı kamu davasında yapılan yargılama sonucunda ise, sanık hakkında hapis cezasına hükmedildiği ve kararın kanun yollarına başvurulmaksızın kesinleştiğinin anlaşılması karşısında;
Sanık hakkında verilen İstanbul Anadolu (Kapatılan) 31. Sulh Ceza Mahkemesinin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin 07/07/2014 tarihli kararının 17/07/2014 tarihinde kesinleşmesinden sonra 5 yıllık denetim süresi içinde işlendiği iddia edilen 02/12/2015 ve 26/05/2016 tarihli suçların, 6545 sayılı Kanunla değişik 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/5. maddesi gereğince “ihlal” niteliğinde olup olmadığının ve buna bağlı olarak da hükmün açıklanıp açıklanmayacağının ilk suçtan dolayı hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar veren Mahkemece değerlendirilmesi gerektiği, bu nedenle, 02/12/2015 ve 26/05/2016 tarihli eylemlerden dolayı kendisine dava açılmış olan İstanbul Anadolu 65. Asliye Ceza Mahkemesince, ilk suça ilişkin olarak hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı veren Mahkemesine birleştirme talepli ihbarda bulunularak, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilen ilk suça ilişkin davanın derdest hale gelmesi sağlandıktan sonra, her iki suça ilişkin birlikte incelenme yapılarak delillerin değerlendirilmesi, bu suçlar bakımından mahkûmiyete yeterli delil bulunduğu ve bu suçların ilk suçtan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının denetim süresi içinde işlendiğinin tespiti halinde bir karar verilmesi gerektiği, sanığın 02/12/2015 ve 26/05/2016 tarihli eylemlerini İstanbul Anadolu (Kapatılan) 31. Sulh Ceza Mahkemesinin 17/07/2014 tarihinde kesinleşen 07/07/2014 tarihli zorunlu olarak verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının denetim süresi içerisinde gerçekleştirmesi nedeniyle, 6545 sayılı Kanunla değişik 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/5. maddesi uyarınca ayrı bir soruşturma ve kovuşturma yapma yasağı bulunduğu ve bu suçların sadece ilk suçtan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının ihlali sayılabileceği
anlaşıldığından, kanunî zorunluluk üzerine verilmiş olan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının denetim süresi içerisinde işlendiği anlaşılan eylemler nedeniyle hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararını veren Mahkemesince değerlendirme yapılması gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde sanığın mahkumiyetine karar verilmesi de kanuna aykırıdır.
Sonuç olarak; yukarıda (1) numaralı paragrafta açıklandığı üzere, mahkemesince açılan kamu davası hakkında kovuşturma şartı gerçekleşmediğinden durma kararı verilerek, şüpheli hakkında kamu davasının açılmasının ertelenmesine ve tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararın, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde ilgili sulh ceza hakimliğine itiraz hakkı bulunduğu ihtarı ile birlikte usulüne uygun bir şekilde tebliğ edilmesinin sağlanması ve usulüne uygun şekilde kesinleştirilmesini takiben geçerli tebligat işlemleri yapılarak denetimli serbestlik kararının infazının sonucunun beklenilmesi, denetimli serbestlik tedbirine uygun davranılmaması halinde yargılamaya devamla yukarıda ( 2 ) numaralı paragrafta açıklandığı şekilde hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi kanuna aykırı olup kanun yararına bozma istemi yerinde görülmüştür.
D-)Karar:
Açıklanan nedenlerle, mahkemesince açılan kamu davası hakkında kovuşturma şartı gerçekleşmediğinden durma kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi kanuna aykırı olup kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden İstanbul Anadolu 65. Asliye Ceza Mahkemesinin 30/11/2017 tarihli ve 2017/212 esas, 2017/685 sayılı kararının 5271 sayılı CMK'nın 309. maddesinin 3. fıkrası gereğince kanun yararına BOZULMASINA, aynı Kanun'un 309. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca gerekli işlemin yapılması için, dosyanın Adalet Bakanlığı'na iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderilmesine, 09/12/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.