8. Hukuk Dairesi 2021/11483 E. , 2021/12234 K.
MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup, hükmün davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmesi üzerine; dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Kadastro sonucu, ... İlçesi ... Köyü çalışma alanında bulunan 21 parsel sayılı 5300 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğu belirtilerek, ham toprak vasfıyla Hazine adına; 23, 720, 722, 724, 725, 754 ve 794 parsel sayılı sırasıyla 15200, 1000, 10200, 12000, 21500, 14000, 86600 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar ise, işgalcileri tutanakların beyanlar hanesinde gösterilmek suretiyle, kamu orta malı niteliğinde mera olarak tespit edilmiştir.
İtirazı Kadastro Komisyonunda reddedilen davacı ..., 21 parsel sayılı taşınmaz hakkında, tapu kaydı, irsen intikal ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak; davacı ... ve arkadaşları, 23 parsel sayılı taşınmaz hakkında, vergi kaydı, miras yoluyla gelen hak, satın alma, taksim ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak; davacı ... ve arkadaşları, 720 parsel sayılı taşınmaz hakkında, vergi kaydı, irsen intikal, taksim ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak; davacı ... ve arkadaşları, 722 parsel sayılı taşınmaz hakkında, vergi kaydı, irsen intikal, taksim ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak; davacı ... ve arkadaşları, 724 ve 725 parsel sayılı taşınmazlar hakkında, vergi kaydı, irsen intikal, taksim ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak, ... 754 parsel sayılı taşınmaz hakkında vergi kaydı, irsen intikal, taksim ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak; davacı ... ve arkadaşları, 794 parsel sayılı taşınmaz hakkında, tapu kaydı, irsen intikal, taksim ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak ayrı ayrı dava açmışlardır. Yargılama sırasında müdahil ... ve arkadaşları, 21 parsel sayılı taşınmaz yönünden, tapu kaydına dayanarak davaya katılmışlardır.
Mahkemece, davalar birleştirilerek yapılan yargılama sonunda, davaların kabulüne, çekişmeli taşınmazların tespitinin iptali ile 21 ve 794 parsel sayılı taşınmazların ..., 23 parsel sayılı taşınmazın ..., 720, 722, 724 ve 725 parsel sayılı taşınmazların ... , 754 parsel sayılı taşınmazın ... adlarına tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
1. Dava konusu 21 parsel sayılı taşınmaza ilişkin hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde; davacı ... ile müdahil ... ve arkadaşları, 1327 tarihli ve 5 numaralı tapu kaydına, miras yoluyla gelen hakka ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak dava açmışlardır. Davalı Hazine, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, çekişmeli taşınmazın dayanak yapılan tapu kaydı maliki...’in oğlu ... tarafından kullanıldığı, ölümüyle mirasçıları tarafından tasarruf edildiği ve taksim olgusunun ispatlanamadığı, taşınmazın çayır olarak kullanıldığı, doğal ve yapay sınırlarla mera parselinden net biçimde ayrıldığı, muris ... mirasçıları lehine zilyetlikle edinme koşullarının oluştuğu gerekçesiyle, davanın kabulü ile taşınmazın tarla vasfıyla davacının murisi ... adına tesciline karar verilmiş ise de, varılan sonuç dosya kapsamına, usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır.
Mahallinde yapılan keşifte dinlenen mahalli bilirkişi ve tanıklardan, kök muris ... oğlu ... adına kayıtlı 1327 tarihli ve 5 numaralı tapu kaydının “hark” hududu sorulup göstertilmemiş, “Ali” hududunun doğuda olduğu beyan edilmiş ise de fen bilirkişi tarafından gösterilememiş, “...” hududu ise tahmine dayalı olarak gösterilmiştir. Ayrıca kaydın “tarik” hududu dışındaki hudutlarının komşu tutanaklarıyla da örtüşmediği anlaşılmaktadır. Bu haliyle tapu kaydının dava konusu taşınmaza ait olduğundan söz edilemez. Ayrıca mahalli bilirkişi ve tanıklar tarafından, taşınmazın davacı ... ve mirasçıları tarafından buğday tarlası olarak kullanıldığı beyan edilmiş ise de, ziraat bilirkişisi, taşınmazın kendiliğinden çıkan yabancı otla kaplı olduğunu ve hayvan yemi olarak değerlendirildiğini, komşu 19 ve 24 parsellerle de toprak yapısı bakımından benzer özellikte olduğunu belirtmiştir.
Bu itibarla; mahalli bilirkişi ve tanıkların bilirkişi raporuyla örtüşmeyen, soyut ve yetersiz beyanları, ziraatçi bilirkişi raporu ve dava konusu taşınmazın üç tarafının kesinleşmiş 19, 20 ve 24 mera parselleri ile diğer tarafının da yolla çevrili olduğu dikkate alındığında, zilyetlikle edinme koşullarının oluştuğundan söz edilemeyeceğinden, davanın, 21 parsel yönünden reddine karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması isabetsizdir.
2. Dava konusu 23 parsel sayılı taşınmaz hakkındaki hükme yönelen temyiz itirazlarının incelenmesinde; davacı ... ve arkadaşları, çekişmeli taşınmazın murisleri ... e ait 1937 tarihli ve 164 tahrir numaralı vergi kaydı kapsamında olup murislerinden intikalen zilyetliklerinde bulunduğu iddiasıyla dava açmışlardır. Davalı Hazine, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, çekişmeli taşınmazın evveliyatından beri ...’ın kullanımında olduğu ve ... lehine zilyetlikle edinme koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulü ile taşınmazın tarla vasfıyla ... adına tesciline karar verilmiş ise de, varılan sonuç dosya kapsamına, usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır.
Dava konusu taşınmaz, komşu 22 parsele uygulanan davacıların dayandığı 1937 tarihli ve 164 tahrir numaralı vergi kaydının miktar fazlası olduğu ve işgalcileri tarafından meradan söküldüğünden bahisle mera vasfıyla tespit edilmiştir. Davacıların dayandığı 164 tahrir numaralı vergi kaydı “yol ve mera” hudutları itibariyle miktarıyla geçerli olup, miktarı olan 5000 metrekare yer 22 parselde adlarına tespit edilmiştir. Ayrıca vergi kaydının kuzey hududu “mera” okumakta ve taşınmazın kuzey ve doğu hududunda da kesinleşmiş 20 ve 24 sayılı mera parselleri bulunmaktadır. Bu halde miktar fazlası olan dava konusu 23 parsel sayılı taşınmazın meradan kazanıldığının kabulü gerektiğinden, davanın reddine karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması isabetsizdir.
3. Dava konusu 720 parsel sayılı taşınmaza ilişkin hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde; davacı ... ve arkadaşları, çekişmeli taşınmazın 100 yıla yakındır zilyetliklerinde olduğunu belirterek, tespitin iptali ve adlarına tescil istemiyle dava açmışlar; bilahare duruşmada 1937 tarihli ve 4 tahrir nolu vergi kaydının bulunduğunu, kök murisleri ...’den taksimen babaları ... ve ...’e, onlardan taksimen de kendilerine intikal ettiğini beyan etmişlerdir. Davalı Hazine, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, çekişmeli taşınmazın dayanak gösterilen kaydın sahibi... oğlu ... tarafından kullanıldığı, ölümüyle mirasçıları tarafından tasarruf edildiği, taraflarca taksim olgusunun ispatlanamadığı, çayır olarak kullanıldığı, gerek kullanım şekli, gerekse doğal ve yapay sınırlarla mera parselinden net biçimde ayrıldığı, ... mirasçıları lehine zilyetlikle edinme koşullarının oluştuğu gerekçesiyle tarla vasfıyla ... ... adına tesciline karar verilmiş ise de, varılan sonuç dosya kapsamına, usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır.
Davacıların dayandığı 1937 tarihli ve 4 tahrir nolu vergi kaydının hudutları “yol, yol, dağ ve kendi” okumakla hudutları itibariyle her yere uyabilecek nitelikte bulunduğu gibi, miktarıyla geçerli bu kaydın dava dışı 718 parsel sayılı taşınmaza revizyon gördüğü anlaşılmaktadır. Mahkemece, davacıların dayanağı olarak uygulanan “mera, bayır, kendi ve sırt” hudutlarını içeren 1937 tarihli ve 7 tahrir numaralı vergi kaydı da hudutları itibariyle her yere uyabilecek nitelikte olup dava konusu taşınmaza ait olduğundan söz edilemez.
Öte yandan, her ne kadar mahalli bilirkişi ve tanıklar, taşınmazın davacılar tarafından buğday tarlası olarak kullanıldığını beyan etmişler ve ziraat bilirkişisi de taşınmazın buğday ekili 2. sınıf tarım arazisi olduğunu belirtmiş ise de, 1000 metrekare yüzölçümündeki bu taşınmazın dört tarafının kesinleşmiş 719 ve 820 mera parseli ile çevrili olduğu ve ayrıca ziraat bilirkişi raporunda dava konusu taşınmazın bu parsellerle toprak yapısı bakımından benzer özellikler gösterdiğinin belirtildiği anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca; Mahkemece, dava konusu 720 parsel sayılı taşınmazın da meradan açıldığının kabulüyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması isabetsizdir.
4. Dava konusu 722 parsel sayılı taşınmaz hakkındaki hükme yönelen temyiz itirazlarının incelenmesinde; davacı ... ve arkadaşları, 1937 tarihli ve 6 tahrir vergi kaydına, miras yoluyla gelen hakka, taksime ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak dava açmışlardır. Davalı Hazine, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, çekişmeli taşınmazın dayanak gösterilen kaydın sahibi... oğlu ... tarafından kullanıldığı, ölümüyle mirasçıları tarafından tasarruf edildiği, taraflarca taksim olgusunun ispatlanamadığı, çayır olarak kullanıldığı, gerek kullanım şekli, gerekse doğal ve yapay sınırlarla mera parselinden net biçimde ayrıldığı, ... mirasçıları lehine zilyetlikle edinme koşullarının oluştuğu gerekçesiyle çayır vasfıyla ... ... adına tesciline karar verilmiş ise de, varılan sonuç dosya kapsamına, usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır.
Dava konusu taşınmaz, komşu 721 parsele uygulanan davacılar dayanağı 1937 tarih ve 6 tahrir numaralı vergi kaydının miktar fazlası olup meradan söküldüğünden bahisle mera vasfıyla tespit edilmiştir. Davacıların dayandığı 6 tahrir numaralı vergi kaydı “çay ve tepe” hudutları itibariyle miktarıyla geçerli olup, miktarı olan 60.000 metrekare yer 721 parselde adlarına tespit edilmiştir.
Mahallinde yapılan keşifte dinlenen mahalli bilirkişi ve tanıklar, çekişmeli taşınmazın davacılar tarafından çayırı biçilerek kullanıldığını beyan etmişler, ziraat bilirkişi raporunda da taşınmazın hiç işlenmediği üzerinin kendiliğinden çıkan yabancı otla kaplı olduğu belirtilmiştir. Dava konusu taşınmazın üç tarafının kesinleşmiş 820 sayılı kadim mera parseli ile çevrili olduğu ve ayrıca ziraat bilirkişi raporundan dava konusu taşınmazın bu parselle benzer özellikler gösterdiği aralarında ayırıcı bir unsurdan da bahsedilmediği anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca; Mahkemece, dava konusu 722 parsel sayılı taşınmazın mera olduğunun kabulüyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması isabetsizdir.
5. Dava konusu 724 ve 725 parsel sayılı taşınmazlar hakkındaki hükme yönelen temyiz itirazlarının incelenmesinde; davacı ... ve arkadaşları, çekişmeli taşınmazların kendi zilyetliklerinde olduğu iddiasıyla dava açmışlar; bilahare duruşmada 1937 tarihli ve 5 tahrir numaralı vergi kaydı ile murislerine ait iken taksimen kendilerine intikal ettiğini beyan etmişlerdir. Davalı Hazine, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, çekişmeli taşınmazların dayanak gösterilen kaydın sahibi... oğlu ... tarafından kullanıldığı, ölümüyle mirasçıları tarafından tasarruf edildiği, taraflarca taksim olgusunun ispatlanamadığı, çayır olarak kullanıldığı, gerek kullanım şekli, gerekse doğal ve yapay sınırlarla mera parselinden net biçimde ayrıldığı, ... mirasçıları lehine zilyetlikle edinme koşullarının oluştuğu gerekçesiyle tarla vasfıyla ... ... adına tescillerine karar verilmiş ise de, varılan sonuç dosya kapsamına, usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır.
Mahkemece, davacıların dayanağı olarak taşınmaza uygulanan 1937 tarihli ve 4 tahrir numaralı vergi kaydı, taşınmaza uymadığı gibi kayıt sahibinin davacılarla ırsi bağı da bulunmamaktadır. Dava konusu taşınmazlar komşu 723 parsel sayılı taşınmaza uygulanan davacıların dayanağı 1937 tarihli ve 5 tahrir numaralı vergi kaydının miktar fazlası olup meradan söküldüklerinden bahisle mera vasfıyla tespit edilmişlerdir. Davacıların dayanağı 5 tahrir numaralı vergi kaydı “bayır, mera, sırt ve mera” okumakla tüm hudutları itibariyle miktarıyla geçerli olup miktarı olan 8000 metrekare yer 723 parselde adlarına tespit edilmiştir. Ayrıca vergi kaydının kuzey ve güney hudutları “mera” okumakla taşınmazların çevresi kesinleşmiş 820 sayılı kadim mera parseli ile çevrilidir.
Hal böyle olunca; Mahkemece, dava konusu 724 ve 425 parsel sayılı taşınmazların da meradan kazanıldığının kabulüyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması isabetsizdir.
6. Dava konusu 754 parsel sayılı taşınmaza ilişkin hükme yönelen temyiz itirazlarının incelenmesinde; davacı ..., 1937 tarihli ve 46 tahrir numaralı vergi kaydına, miras yoluyla gelen hakka ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak dava açmıştır. Davalı Hazine, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, çekişmeli taşınmazda davacı lehine zilyetlikle edinme koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulü ile taşınmazın tarla vasfıyla davacı adına tesciline karar verilmiş ise de, varılan sonuç dosya kapsamına, usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır.
Davacının dayandığı vergi kaydı “..., Yol, Sırt ve Mera” hudutlarını okumakla üç hududu itibariyle her yere uyabilecek nitelikte olup, dava konusu taşınmaza ait olduğunu kabul etmek mümkün değildir.
Mahkemece mahallinde yapılan keşifte dinlenen mahalli bilirkişi ve tanıklar, çekişmeli taşınmazın uzun yıllar davacı tarafından buğday tarlası olarak kullanıldığını, bir yıl ekilip, bir yıl nadasa bırakıldığını beyan etmişlerdir. Ziraat bilirkişi raporunda, taşınmazın 2-3 ay önce sürülüp ekilmediği, nadasa bırakıldığı, içinde değişik boyutlarda çok sayıda taş bulunduğu, 2. sınıf tarım arazisi olduğu belirtilmiş, diğer taraftan da toprak yapısı bakımından komşu 823 parselle benzer özellikler gösterdiği ifade edilmiştir.
Dava konusu taşınmazın dört tarafı kesinleşmiş 755 ve 823 mera parselleri ile çevrili olup, taşınmazın meranın ortasında kaldığı anlaşılmaktadır. Bu haliyle dava konusu taşınmazın meradan açıldığının kabulü gerekir.
Hal böyle olunca; Mahkemece, dava konusu 754 parsel sayılı taşınmazla ilgili davanın reddine karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme ile kabulüne karar verilmiş olması isabetsizdir.
7. Dava konusu 794 parsel sayılı taşınmaza ilişkin hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; davacı ... ve arkadaşları, 19.01.1961 tarihli ve 1 sıra numaralı tapu kaydı, miras yoluyla gelen hak ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak dava açmışlardır. Davalı Hazine, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, çekişmeli taşınmazın dayanak yapılan tapu kaydının...’in oğlu ... tarafından kullanıldığı, ölümüyle mirasçıları tarafından tasarruf edildiği ve taksim olgusunun ispatlanamadığı, taşınmazın çayır olarak kullanıldığı, doğal ve yapay sınırlarla mera parselinden net biçimde ayrıldığı, ... mirasçıları lehine zilyetlikle edinme koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulü ile taşınmazın çayır vasfıyla davacılar murisi ... adına tesciline karar verilmiş ise de, varılan sonuç dosya kapsamına, usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır.
Dava konusu taşınmaz, 717 parsel sayılı taşınmaza uygulanan davacıların dayanağı tapu kaydının miktar fazlası olup, meradan söküldüğünden bahisle mera vasfıyla tespit edilmiştir. Davacılar dayandığı tapu kaydı “Hali, dağ, su ve dağ” hudutları itibariyle her yere uyabilecek nitelikte olup, dava konusu taşınmaza uyduğunu kabul etmek mümkün olmadığı gibi, bir an için uyduğu kabul edilecek olsa dahi miktarıyla geçerli olup miktarı olan 14.600 metrekare yer 717 parselde adlarına tespit edilmiştir.
Mahallinde yapılan keşifte dinlenen mahalli bilirkişi ve tanıklar, çekişmeli taşınmazın davacılar tarafından çayır olarak kullanıldığını beyan etmişlerdir. Ziraat bilirkişi raporunda, taşınmazın eğiminin %5 - 40 arasında değiştiği, toprak işlemesi yapılmadığı ve kendiliğinden çıkan yabancı otla kaplı olduğu ve hayvan yemi olarak değerlendirildiği belirtilmiş, ayrıca toprak yapısı bakımından komşu 823 mera parseli ile benzer özellik gösterdiği ifade edilmiştir.
Hal böyle olunca; mahalli bilirkişi ve tanıkların soyut ve yetersiz beyanları, ziraat bilirkişi raporu ve dava konusu taşınmazın doğusunda kesinleşen kadim 823 mera parselinin bulunduğu dikkate alındığında, zilyetlikle edinme koşullarının oluştuğundan söz edilemeyeceğinden Mahkemece, davanın 794 parsel yönünden reddine karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması isabetsizdir.
SONUÇ: Yukarıda (1), (2), (3), (4), (5), (6) ve (7) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davalı Hazine temsilcisinin temyiz itirazlarının kabulü ile Yerel Mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK'nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla uygulanacak olan 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca HUMK'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay ilamının tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 09.12.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.