Ceza Genel Kurulu 2020/266 E. , 2021/621 K.
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ceza Dairesi
Sayısı : 815-1838
Maktul : ...
Sanık ... hakkında canavarca hisle veya eziyet çektirerek eşi kasten öldürme suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda, eyleminin eşi kasten öldürmek suçunu oluşturduğu kabul edilerek sanığın TCK'nın 82/1-d, 53 ve 63. maddeleri uyarınca ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin Akhisar Ağır Ceza Mahkemesince verilen 25.01.2018 tarihli ve 367-10 sayılı resen istinafa tabi hükme yönelik olarak sanık müdafisi ve katılan ..., Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesince 11.09.2018 tarih ve 815-1838 sayı ile, duruşma açılarak yapılan yargılama neticesinde düzeltilerek istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
Bu hükmün de sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 23.10.2019 tarih, 2270-4575 sayı ve oy çokluğuyla temyiz itirazlarının esastan reddine karar verilmiş,
Daire Üyeleri ... ve ...;
'..Sanık ...’in, olay günü eşi olan maktule karşı işlediği sabit olan kasten adam öldürmek suçundan dosya kapsamına göre TCK'nın 29. maddesi gereği alt sınırdan tahrik indirimi yapılması gerektiği düşüncesindeyiz, şöyle ki;
Maktul ile resmî nikâhlı olan sanığın, olaydan hemen sonra gelen kolluk görevlilerine verdiği sözlü beyan ile Cumhuriyet Savcılığında verdiği birbiri ile çelişmeyen ve aksi ispat olunamayan savunmalarından; olay günü eve geldiğinde eşini komşuları ile beraber bahçede otururken gördüğünü ve niye bahçeyi süpürmedin diyerek eve çıktığını, eve gelen maktulün; 'Beni niye mahcup ettin?' diye kendisine yüksek sesle hakaretler ettiğini, tartıştıklarını, maktulün akşam yemeğinden sonra hakaretlerine devam edince evdeki baltayı kullanarak karısını öldürdüğünü söylemesi karşısında çürütülemeyen bu beyanlarından sanıkta oluşan tahrikin etkisi ile maktule karşı suç işlediği anlaşılmakla, sanık hakkında asgari oranda tahrik indirimi uygulanması gerektiği kanaatiyle çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.' düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 27.02.2020 tarih ve 97634 sayı ile;
'...Karşı oy kullanan üyelerin karşı oy gerekçelerinde de belirttikleri üzere; sanık hakkında asgari oranda tahrik indirimi uygulanması gerektiği,' görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 11.03.2020 tarih, 1052-1044 sayı ve oy çokluğuyla itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Yargıtay 1. Ceza Dairesi çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanma koşullarının oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
08.10.2017 tarihinde saat 22.40'ta düzenlenen tutanakta; aynı tarihte saat 19.15 sıralarında Haber Merkezi'nin ... 12/3 numaralı yerde ikamet eden sanığın 155 Polis İmdat telefonunu arayarak 'Ben karımı öldürdüm. Gelin beni alın.' şeklinde bildirdiğini anons etmesi üzerine 7737 kod no'lu ekibin olay yerine intikal ettiği, ikametin üç kat olduğu, kapısının kapalı olması üzerine zilin çalındığı, kapıyı sanığın açtığı, görevlilere hitaben 'Karımla aramda tartışma çıktı. Sürekli olarak bana hakaret ediyordu. Bugün akşam yemeğini yedikten sonra tekrar bana hakaret etmeye başlayınca ikamet içerisinde bulunan balta ile karımı öldürdüm. Şu an içeride,' demesi üzerine içerisinin kontrol edildiği, ikametin mutfak bölümünde yerde hareketsiz yatan ve kafasının olduğu kısımda yoğun bir şekilde kanama olan 50-55 yaşlarında bir bayanın görülmesi üzerine telsiz anonsu ile olay yerine 112 ekiplerinin gelmesinin istendiği, sanığın saat 19.30 sıralarında yakalanarak ivedi olarak ekip otosuna bindirildiği, olay yerine intikal eden diğer ekiplerin olay yerine şerit çekerek muhafaza altına aldığı, olay yerine intikal eden 112 ekiplerince yerde yatan bayan şahsın kontrol edildiğinde eks olduğunun bildirildiği, yapılan kimlik kontrolünde maktulün ... olduğunun anlaşıldığı, olay yerinde yapılan görgü tespitte ikametin binanın üçüncü katı olduğu, olayın ikametin girişine göre sol tarafta bulunan mutfak içerisinde halı üzerinde başı kapı girişine doğru sırtüstü vaziyette 50-55 yaşlarında bir bayanın yattığı, kafa kısmının olduğu yerde yoğun bir kan lekesinin olduğu, olayda kullanıldığı beyan edilen yaklaşık 40-50 cm uzunluğunda ahşap sapı olan baltanın mutfak içerisinde girişe göre sol tarafta duvara dayalı bir şekilde olduğunun görüldüğü, olayın olduğu ikamet içerisinde başkaca herhangi bir iz ve emarenin olmadığı, olay yeri inceleme ekibince gerekli fotoğraflama ve incelemenin yapıldığı, baltanın muhafaza altına alındığı, sanığın Polis Merkezinde üst aramasında, bir adet deri cüzdan içerisinde 160 TL kağıt para, bankamatik kartları, kartvizitler, kendisine ait sürücü belgesi, bir adet iki gözlü fermuarlı cüzdan içerisinde de gözlük, Samsung marka akıllı cep telefonu ve sim kartı, muhtelif kapı anahtarlarının çıktığının belirtildiği,
08.10.2017 tarihinde saat 20.50'de düzenlenen olay yeri inceleme raporunda; aynı tarihte saat 19.20 sıralarında Haber Merkezinin telefonla belirtilen adreste cinayet olayı olduğunu bildirmesi üzerine saat 19.30 sıralarında bahse konu adrese 7799 kod no'lu olay yeri inceleme ekibi olarak intikal edildiği, ikamet daire giriş kapısından itibaren tüm odaların fotoğraflarının çekildiği, kamera ile kayıt altına alındığı, olayın ikametin mutfağında geçtiği, maktulün mutfağın ortasında halının üzerinde sırtüstü yatar vaziyette olduğu, baş ve boyun bölgesinin etrafında yoğun şekilde kan olduğu, ikametin içerisinde başkaca bir dağınıklığın olmadığı, ek raporda da, olay yeri olan konutun mutfağı giriş kapısının sol tarafında duvara yaslanmış şekilde bulunup paketlenen kan bulaşmış durumdaki sap uzunluğu 50 cm olan baltanın ahşap sapı ve diğer yüzeylerinin vücut izi araştırmaya elverişli niteliklerde olmadığından vücut izi araştırması yapılmamış olduğu tespitlerine yer verildiği,
08.10.2017 tarihli olay yeri inceleme ve ölü muayene tutanağında; Soma İlçe Emniyet Müdürlüğünün sanığın eşi maktulü balta ile vurmak suretiyle öldürdüğünü bildirmesi üzerine Cumhuriyet savcısının olayın gerçekleştiği adrese gidip gerekli incelemeleri yaptıktan sonra eks şahsın hastane morguna kaldırılması talimatı üzerine Soma Devlet Hastanesi morguna gelindiği, ölenin ..., 55 yaşlarında, 160 cm boylarında, 70 kg ağırlığında kadın cesedi olduğu, cesedin baş ve boyun bölgesinin yapılan muayenesinde, çene altında 2-5 cm kontürleri düzensiz kesik, boyun kısmında sağ alt kulak 4 cm altından başlayıp sol alt kulak hizasına giden 5-6 cm genişliğinde kontürleri düzensiz bir kesik, bu kesiğin altında yine sağ kulak alt hizasından başlayan 0,5-4/5 cm ebatlarında kesiği, sol çene hizasından başlayıp sol kulak altına doğru uzanan yaklaşık 6 cm, 10 cm bir kesi mevcut olduğu, sol kulak 2 cm üst hizasından başlayıp boyuna doğru daire şeklinde uzanan yaklaşık 2 cm, 8 cm kontürleri düzensiz kesik, kesiden dışarıya doğru çıkan beyin dokusunun olduğunun gözlemlendiği, bu kesinin yaklaşık 3-4 cm yanında 0,5 cm, 5 cm kontürleri düzensiz bir kesik, bu kesinin 0,5 cm yanında 4-5 cm kontürleri düzensiz kesik mevut olduğu, cesedin kol ve bacaklarının yapılan muayenesinde; sol el baş parmak tırnak bölgesinde 0,5 cm, 3 cm parçalı kesik, sol el ikinci parmak üst kısımnda orta bölgede 0,5 cm, 1,5 cm kontürleri düzensiz kesik, sol el orta parmak dış kısmında kontürleri düzgün 0,5 cm, 1,5 cm kesik mevcut, sağ ve sol kollarında herhangi bir ize rastlanmadığı, bacaklarında herhangi bir yaralanma kırığına rastlanmadığı, genital bölgenin yapılan muayenesinde, herhangi bir anormal bulguya rastlanmadığı, maktulün kesin ölüm sebebi kafa travması ve baş boyun bölgesine aldığı travmalar sonucu oluşan aort arter kesisine bağlı kanama ve kanama sonucu oluşan hipovolemik şok ile oluştuğunun belirtildiği,
Adli Tıp Kurumu 1. Adli Tıp İhtisas Kurulunun 08.01.2018 tarihli raporunda; 08.10.2017 tarihinde kesici ezici alet yaralanması sonucu öldüğü bildirilen maktul için düzenlenmiş adli ve tıbbi belgelerde bulunan veriler birlikte değerlendirildiğinde, kişinin ölümü sonrası ölü muayenesi yapılarak defin izni verildiği, klasik otopsi işlemi yapılarak yaraların ayrıntılı özellikleri, derinlikleri, tarajeleri, lokalizasyonları tespit edilmemiş olduğundan maktuldeki yaraların türü ve hangi yaralanmalarının öldürücü olduğuna dair değerlendirme yapılamadığının belirtildiği,
22.12.2017 tarihli araştırma tutanağında; sanığın 08.10.2017 tarihinde saat 17.00 sıralarında eşi maktulle ikametin önünde konuştuklarını iddia ettiği 2 komşu tanığın araştırılmasında, komşu, mahalle ve çevre sakinleri ile yapılan görüşmelerde, konu ile ilgili bilgi sahibi olan kimseye rastlanmadığı, 08.10.2017 tarihinde öğleden sonra maktulü ikametin dışında gören kimsenin olmadığı, sanığın beyanında geçen iki komşunun tespitinin mümkün olmadığının belirtildiği,
... Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesince düzenlenen 23.07.2018 tarihli raporda; sanığın 17.07.2018-23.07.2018 tarihleri arasında hastanede 2018/4104 protokole kayıtlı yatarak müşahede altında tutulduğu, 08.10.2017 tarihinde işlediği iddia olunan eşi kasten öldürmek suçuna karşı işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayabilir ve davranışlarını yönlendirme yeteneğini azaltacak veya kaldıracak düzeyde bir akıl hastalığının bulunmadığı, bu fiile karşı ceza sorumluluğunun tam olduğunun bildirildiği,
Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) Sistemi vasıtasıyla temin edilen nüfus kayıt tablosundan; 1962 Ilıcakpınar doğumlu maktul ... ile 1951 Okçular doğumlu sanık ...'un 19.10.1979 tarihinde evlendikleri, bu evliliklerinden 1981 doğumlu ..., 1984 doğumlu ... ve 1991 doğumlu ... isimli bir erkek ve iki kız çocuklarının olduğu,
Anlaşılmıştır.
Katılan ... Mahkemede; maktulün annesi, sanığın babası olduğunu, maktulle sanık arasında her evdeki gibi normal derecede geçimsizlik olduğunu, ancak onun dışında şiddetli kavgalarının olmadığını, sadece sözlü tartışmaları olduğunu, sanığın kışkırtma şeklindeki beyanlarını kabul etmediğini, bir evladın nasıl anneyi ve babayı birbirine düşürmeye çalışır anlamadığını, duydukları kadarıyla sanığın anlattığı şekilde kapının önünde otururlarken sanığın geldiği şeklinde bir olay olduğundan kimsenin bahsetmediğini, komşulara sorduklarını, hiçbir komşunun biz oturuyorduk demediğini,
Katılan ... Mahkemede; maktulün annesi, sanığın babası olduğunu, sanık ... maktul arasında geçimsizlik olmadığını, her evde olan normal tartışmaların olduğunu, olay gününe kadar böyle şiddetli tartışmalarına şahit olmadığını, maktulü olay günü yemek yedikten sonra çöp atmaya giderken kiracının gördüğünü, sanığın bu yöndeki savunmalarının yalan olduğunu,
Katılan ... Mahkemede; maktulün annesi, sanığın babası olduğunu, aralarında geçimsizlik olmadığını, her evde olan normal tartışmaların olduğunu, tartışmalarının sebebinin babası sanık kaynaklı olduğunu, kendileri ile aynı evde yaşadığını, sanığın insanları kışkırtmayı çok seven bir insan olduğunu, olay günü kim bilir maktule neler söylediğini, tuvalet kapılarında da darbe olduğunu, bu olayın tuvaletin orada başladığını, maktulün tülbentinin tuvalette olduğunu, kendisine göre sanığın maktulü tuvaletten sürüklediğini düşündüğünü, sanığın tek derdinin para olduğunu, para varsa kendileri ile iyi ve evlerinde huzur olduğunu, haberleri okuduklarında sanığın bunu balta ile yapmayacağını düşündüklerini, bıçak ile yapmış olabileceğini düşündüklerini, hangi evin kapısının arkasında balta olduğunu, evlerinde birlik ve düzenin olduğunu, bunlarla aynı evin içerisinde yaşadığını, evleneceğini, sanığın bütün hayatlarını kararttığını,
Katılanlar Bölge Adliye Mahkemesinde ortak beyanlarında; önceki beyanlarına ekleyecekleri bir şey olmadığını,
İfade etmişlerdir.
Sanık ... Savcılıkta; maktulün yaklaşık 37 yıllık eşi olduğunu, bu evlilikten 3 tane çocuklarının olduğunu, evlilik süresi boyunca geçimsizliklerinin bulunduğunu, 08.10.2017 tarihinde saat 17.00 sıralarında çarşıdan ikametine geldiğini, ikametlerinin bahçesinde eşi maktulün iki komşu bayanla oturduklarını, maktule 'Neden bahçeyi süpürmedin?' dedikten sonra 3. kattaki ikametine çıktığını, maktulün de arkasından gelip kendisine yüksek sesle 'Neden beni bayanların yanında rencide ettin?' diyerek bir süre söylemlerine devam ettirince kendisinden geçmiş olmalı ki nasıl olduğunu hatırlamadığını, kendisine geldiğinde maktulün kanlar içerisinde mutfakta yattığını, 155'i aradığını, eşi maktule bir şeyler yaptığını, acilen müdahale etmelerini söylediğini,
Tutuklanması talebiyle sevk edildiği Sulh Ceza Hâkimliğinde; Savcılıkta verdiği ifadesini aynen tekrar ettiğini, maktulün 37 yıllık eşi olduğunu, evliliklerinden 3 tane çocuklarının olduğunu, ara sıra maktulle arasında anlaşmazlıklar olduğunu, bu anlaşmazlıkların her evlilikte olabilecek hafif anlaşmazlıklar olduğunu, olay günü akşam saatlerine doğru çarşıdan evine geldiğini, evlerinin bahçesinde eşi maktul ... iki komşusunun oturduklarını, maktule 'Neden bahçeyi süpürmedin?' diyerek üçüncü kattaki evlerine çıktığını, maktulün kendisinden sonra eve gelerek 'Neden beni başkalarının yanında rencide ediyorsun?' dediğini, bunun üzerine kendinden geçtiğini, o aşamada sonraki olayları hatırlamadığını, kendine geldiğinde maktulün mutfakta kanlar içinde yattığını gördüğünü, boynunda kan olduğunu, 155'i aradığını, olay esnasında kızı ...'in evde olmadığını,
Mahkemede; olay günü çarşıdan eve geldiğini, eşi maktulün sokakta komşularla oturduğunu, komşulara 'Siz avluları yıkamaz mısınız?' diye takıldığını, komşuların da kendisine 'Biz işimizi biliriz... abi,' diyerek cevap verdiklerini, bunun üzerine eve geçip oturduğunu, maktulün bir süre sonra geldiğini, kendisine ağır kelimeler konuşmaya başladığını, ardından yemek hazırlamak için mutfağa gittiğini, kendisinin de maktulün arkasından mutfağa gidip oturduğunu, maktulün mutfakta yemek hazırlarken tekrar konuşmaya başladığını, ağır kelimeler konuşmaya başladığını, ölmüş annesine babasına dahi laflar söylemeye başladığını, maktulün neden böyle sözler söylediğini bilmediğini, maktulün tansiyon ve şeker hastası olduğunu, maktulün hem konuşup hem yemek hazırladığını, o esnada masada oturduğunu, maktulün 'Senden şu olmaz, bu olmaz.' şeklinde konuşmalar yaptığını, düğün hazırlıkları olduğu için maktule 'Kredi çekelim, düğün masraflarını karşılayalım.' dediğini, bunun üzerine maktulün kendisine 'Düğün masraflarını kendim karşılarım, sen şöylesin, sen böylesin.' deyip bıçakla saldırdığını, geriye çekildiğini, o esnada mutfakta bulunan, şu an ne olduğunu hatırlamadığı bir malzemeyi alarak maktule bir sefer vurduğunu, maktulün düşüp mutfak taşına vurmuş olabileceğini, maktule canice bir şey yapmadığını, maktulün bıçak çekip kendisine saldırması üzerine elindeki bıçağı düşürmek için kapının arkasında bulunan malzemeyi alıp sallaması ile olayın meydana geldiğini, pişman ve üzgün olduğunu, olayı da soruşturma aşamasında böyle böyle anlattığını, ama şokta olduğu için söylememiş de olabileceğini, olaydan sonra 1-2 aydır şokta olduğunu, maktule bir sefer elindeki bıçağı düşürmek için vurduğunu, gerisini hatırlamadığını, ne olduysa şoka girmiş olabileceğini, maktulün yere düştüğünü, mutfak taşına doğru düştüğünü, oradan darbe almış olabileceğini, bu olayın çocuklarının anneleri maktulü kışkırtmasından dolayı olmuş bir olay olduğunu, çocuklarından şikâyetçi olduğunu,
Bölge Adliye Mahkemesinde; olayla ilgili olarak daha önce yargılama aşamasında birçok defa ifade verdiğini, o beyanlarının okunmasını istediğini, okunan beyanlarının doğru olduğunu, ancak Akhisar Ağır Ceza Mahkemesinde yapılan yargılama sırasında verdiği ifadesinin daha doğru ve ayrıntılı olduğunu, bu olay öncesinde akli yönde yani ruhsal yönden herhangi bir rahatsızlığının olmadığını,
Savunmuştur.
Dosya kapsamındaki delillere uyun yerel Mahkemenin kabulüne göre sanık tarafından eşine yönelik kasten öldürme sabit ise de; bu eylemin haksız tahrik altında gerçekleşip gerçekleşmediği değerlendirilecektir.
Tahrik kelimesi, sözlüklerde hareket hâlinde olmayan bir şeyi harekete geçirme, kımıldatma, kışkırtma olarak tanımlanmıştır. (Türk Dil Kurumu Güncel Sözlüğü, Kubbealtı Lugati.)
İnsanın dış dünyaya yansıyan davranışlarını esas alan ceza hukuku, onun davranışlarında iç dünyasının, o anki ruh hâlinin ve genel psikolojik özelliklerinin önemi bulunduğunu kabul ederek bu psikolojik durumlara belli bir hukuki değer vermektedir. Bu itibarla modern ceza hukuku sadece işlenen suçu değil, suçun işlenmesinde etkili olan nedenleri göz önünde bulundurarak cezalandırma yoluna gitmektedir. (Devrim ..., Yeni Türk Ceza Kanunu'nda Haksız Tahrik, AÜHFD, 2004, C. 54, s.225.)
Haksız hareketin kişi üzerinde ve onun psikolojik aleminde bir tepki doğuracağını kabul eden modern ceza hukuku, failin bu durumunu değerlendirmekte, cezai sorumluluğunu azaltan bir sebep olarak görmektedir. Failin bu subjektif durumuna önem veren çeşitli ülkelerin ceza kanunlarında, failin cezasında belli oranlarda indirim yapılması esası kabul edilmiştir. (M. Muhtar Çağlayan, Yargıtay İçtihatları Işığında Haksız Tahrik üzerine Bir İzah Denemesi, Adalet Dergisi, Ocak –Şubat, 1982, S.1, s.14.)
Bu düşünceden hareketle 5237 sayılı TCK'nın 29. maddesinde de haksız tahrik;
'Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir' şeklinde, ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak hüküm altına alınmıştır.
Ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenen haksız tahrik, kişinin haksız bir fiilin kendisinde meydana getirdiği hiddet ya da şiddetli elemin etkisi altında suç işlemesi durumunda kusur yeteneğindeki azalmayı ifade etmektedir. Bu hâlde fail, suç işleme yönünde önceden bir karar vermeden, dışarıdan gelen etkinin ruhsal yapısı üzerinde meydana getirdiği karışıklığın neticesi olarak bir suç işlemeye yönelmektedir. Bu yönüyle haksız tahrik, kusurun irade unsuru üzerinde etkili olan nedenlerden biridir. Başka bir anlatımla, haksız tahrik hâlinde failin iradesi üzerinde zayıflama meydana gelmekte, böylece haksız fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altındaki kişinin suç işlemekten kendisini alıkoyma yeteneği önemli ölçüde azalmaktadır.
Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış kararları ile öğretide de kabul gören görüşler doğrultusunda haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi için;
a) Tahriki oluşturan haksız bir fiil bulunmalı,
b) Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı,
c) Failin işlediği suç bu ruhsal durumunun tepkisi olmalı,
d) Haksız tahrik teşkil eden eylem mağdurdan sâdır olmalıdır.
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda, 765 sayılı Kanun'da yer alan 'ağır – hafif tahrik' ayırımına son verilerek; tahriki oluşturan eylem, somut olayın özelliklerine göre hâkim tarafından değerlendirilip, sanığın iradesine etkisi göz önünde bulundurulmak suretiyle, maddede gösterilen iki sınır arasında belirlenen oranda cezasından makul bir indirim yapılacağı hüküm altına alınmıştır.
Haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi açısından, failin suçu ilk haksız fiilin doğurduğu öfke veya şiddetli elemin etkisiyle işleyip işlememesi önemlidir. Mağdur ya da ölenden gelen haksız hareketin psikolojik etkisinin devam ettiğinin kabulünde zorunluluk bulunan hâllerde, haksız tahrik hükmünün uygulanması gerekmektedir.
Yerleşmiş yargısal kararlarda kabul edildiği üzere, gerek fail, gerekse mağdurun karşılıklı haksız davranışlarda bulunması hâlinde, tahrik uygulamasında kural olarak, haksız bir eylem ile mağduru tahrik eden fail, karşılaştığı tepkiden dolayı tahrik altında kaldığını ileri süremez. Ancak maruz kaldığı tepki, kendi gerçekleştirdiği eylemle karşılaştırıldığında aşırı bir hâl almışsa, başka bir deyişle tepkide açık bir oransızlık varsa, bu tepkinin artık başlı başına haksız bir nitelik alması nedeniyle fail bakımından haksız tahrik oluşturduğu kabul edilmelidir.
Karşılıklı tahrik oluşturan eylemlerin varlığı hâlinde, fail ve mağdurun yek diğeri yönünden tahrik oluşturan bu haksız davranışları birbirlerine oranla değerlendirilmeli, öncelik-sonralık durumları ile birbirlerine etki-tepki biçiminde gelişip gelişmediği göz önünde tutulmalı, ulaştıkları boyutlar, vahamet düzeyleri, etkileri ve dereceleri gibi hususlar dikkate alınmalı, buna göre; etki-tepki arasında denge bulunup bulunmadığı gözetilerek, failin başlangıçtaki haksız davranışına gösterilen tepkide aşırılık ve açık bir oransızlık saptanması hâlinde, failin haksız tahrik hükümlerinden yararlandırılması yoluna gidilmelidir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanık ... ve maktul ...'un 19.10.1979 tarihinde resmî nikâhla evlendikleri, bu evliliklerinden ..., ... ve ... isimli bir erkek ve iki kız çocuklarının olduğu, sanık ... maktulün ...'nın Soma ilçesinde kendi evlerinde oturdukları, zaman zaman birbiriyle tartışma yaşadıkları, olay günü olan 08.10.2017 tarihinde saat 18.00-19.00 sıralarında sanığın maktulü baltayla baş ve boyun bölgesine birden fazla darbeyle yaraladığı, akabinde sanığın 155 Polis İmdat hattını arayarak olayı bildirdiği, maktulün kafa travması ve baş-boyun bölgesine aldığı travmalar sonucu oluşan aort arter kesisine bağlı kanama ve kanama sonucu oluşan hipovolemik şok sonucu öldüğü olayda;
Sanık, maktulenin kendisine yönelik hakaret içeren sözleri ve bıçakla üzerine saldırması neticesinde kendisini kaybederek mutfakta bulunan şeyi bir kez vurması sonucunda maktulenin yere düşerek başını mutfak taşına çarpmış olması nedeniyle ölümün gerçekleştiğini savunduğu, oluşa ilişkin görgü tanığı bulunmayan olaylarda, aksi ispat edilemeyen savunmalarına itibar edilebilmesi için; savunmanın akıl ve mantık kurallarıyla çelişmemesi, dosya kapsamındaki diğer delillere aykırılık oluşturmaması ve genel hayat tecrübelerine uygun olmasının gerektiği, sanığın bizzat aşamalarda yapmış olduğu savunmalarının dahi kendi içinde tutarsız, çelişkili ve dosya kapsamı itibarıyla olayın oluş şekline uygun düşmediği, suçta kullanılan baltanın evin mutfağında bulundurulmasının hayatın olağan akışına aykırılık teşkil ettiğinin anlaşılması karşısında, sanığın savunmasına itibar etmenin mümkün olmadığı bu nedenle maktuleden kaynaklanan ve olayın meydana gelmesine sebebiyet verecek haksız bir hareket tespit edilemediğinden, sanık hakkında TCK'nın 29. maddesinde düzenlenen haksız tahrik hükümlerinin uygulanmamasına karar verilmelidir.
Bu itibarla, haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Ceza Genel Kurulu üyesi; sanık hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanması gerektiği görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın, mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 09.12.2021 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğu ile karar verildi.