Hukuk Genel Kurulu 2017/3099 E. , 2021/1647 K.
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “alacak ve itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Küçükçekmece 1. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (HUMK) 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun ile değişiklikten önceki hâliyle 438. maddesinin 2. fıkrası gereğince direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılamayacağından, davacı vekilinin duruşma isteğinin reddine karar verildikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili asıl dava dilekçesinde; müvekkilinin, davalı ile imzaladığı 03.04.2008 tarihli sözleşme gereğince ... Parkı ve Ek Hizmet Binası inşaatı işini süresinde bitirip teslim ettiğini, ancak davalının müvekkili şirketin hiçbir hakedişini düzenli olarak ödemediğini, alacaklarını zamanında tahsil edemeyen davacının sözleşme kapsamında üstlendiği işi zamanında bitirip gerekli ödemeleri yapmak için kullanacağı krediye karşılık davalı belediyede biriken ve ödeme günü geçmiş alacağının 625.000TL’lik kısmını ... 12. Noterliğinin 01.09.2008 tarihli temliknamesi ile dava dışı Vakıflar Bankasına temlik ettiğini, ancak davalının temlik bedelini 21.08.2009 tarihine kadar ödemediğini, temlik bedeli zamanında ödenmediği için müvekkilinin dava dışı bankaya her ay faiz ödemek durumunda kaldığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 120.731,59TL’nin ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
5. Özel Dairenin birinci bozma kararından sonra birleştirilen Küçükçekmece 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/34 E. sayılı dosyasında davacı vekili dava dilekçesinde; asıl dava dilekçesini aynen tekrarlayarak müvekkilinin dava dışı bankaya 01.09.2008 tarihinde yaptığı temlik bedelinin geç ödenmesinden kaynaklanan faizin tahsili için fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 120.731,59TL talep ettikleri asıl davada alınan 05.09.2011 tarihli bilirkişi raporunda alacağın 127.268,20TL hesaplandığını, asıl dava dilekçesini ıslah etmediklerini, bu nedenle birinci kararda hüküm altına alınan tutar dışında kalan 5.276,53TL’lik kısmın tahsili için davalı aleyhine Küçükçekmece 1. İcra Müdürlüğünün 2012/387 sayılı dosyasında icra takibi başlattıklarını, davalının takibe haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına ve %40 icra inkâr tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
6. Asıl davada davalı vekili cevap dilekçesinde; tüm dünyada yaşanılan ekonomik krize bağlı olarak belediyenin gelirlerinin de zamanında toplanamaması nedeniyle davacının 03.04.2008 tarihli sözleşme ile üstlendiği işe ait hakedişlerinin geç ödendiğini, yaşanılan ekonomik krizin ödemelerin gecikmesinde mücbir sebep teşkil ettiğini, buna rağmen davacıya borcun büyük bir kısmının ödendiğini ve ödemelerin hâlen devam ettiğini, müvekkili belediyenin 20.08.2009 tarihinde temlik borcunun tamamı olan 625.000TL’yi temlik alan bankaya ödediğini, davada istenen 120.731,59TL’nin nasıl hesaplandığının belli olmadığını, davacının ticarî faiz isteyemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
7. Birleşen davada davalı vekili cevap dilekçesinde; asıl davada davacının, dava dışı bankadan temlik sözleşmesine istinaden 500.000TL kredi kullandığı ve geç ödeme nedeniyle 126.008,12TL faiz ödemek zorunda kaldığının belirlendiğini, ancak asıl davada verilen kararın temyiz edildiğini ve henüz kesinleşmediğini belirterek davanın ve icra inkâr tazminatının reddini, haksız ve kötü niyetli dava nedeniyle davacının %20 icra inkâr tazminatından sorumlu tutulması gerektiğini savunmuştur.
Mahkemenin Birinci Kararı:
8. Küçükçekmece 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 29.11.2011 tarihli ve 2010/40 E., 2011/720 K. sayılı kararı ile; davacının sözleşme ile üstlendiği işi süresinde, tam ve eksiksiz olarak yapıp teslim ettiği, ancak davalı belediyenin iş bedelini geç ödediği, davacının dava dışı temlik alan bankadan temlik sözleşmesine istinaden 500.000TL tutarında kredi kullandığı, geç ödeme nedeniyle 126.008,12TL faiz ödemek zorunda kaldığı, faiz yükünden davalı belediyenin sorumlu olduğu gerekçesiyle, davanın taleple bağlı kalınarak kabulüne, 120.731,59TL’nin dava tarihinden itibaren davanın konusuna ve tarafların sıfatına göre yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı:
9. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
10. Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesinin 27.06.2013 tarihli ve 2012/2447 E., 2013/4238 K. sayılı kararı ile;
“…Dava, maddi tazminatın tahsili istemiyle açılmış; mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş ve verilen karar davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Davada, taraflar arasında 03.04.2008 tarihli sözleşme yapıldığı ve sözleşme konusu Tahtakale Parkı ve Ek Hizmet Binası İnşaat işini yaparak davalı iş sahibine teslim edildiği ve davacının hak ettiği iş bedelinin 625.000,00 TL tutarındaki kısmının 01.09.2008 tarih ve 014659 yevmiye numaralı temlikname ile dava dışı Vakıflar Bankası ... Şubesine temlik edildiği; ancak, temlikname karşılığı temlik alacaklısı bankadan almış olduğu kredi sebebiyle temlik edilen alacağın davalı yanca, bankaya ödenmemesi sebebiyle faiz ödemesinde bulunulduğu ileri sürülerek; 120.731,59 TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesi istenmiştir.
01.09.2008 tarihli temliknamenin kapsamı ve temliknamede gösterilen alacak miktarı, yanlar arasında çekişmeli değildir. Somut olayda uygulanması gereken 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 168. maddesi hükmü gereğince, bir alacağın temliki, temlik edenin şahsına özgü olanlar dışındaki önceki haklarını ve diğer ek haklarını da kapsar. Bu yasal nedenle, temlik edilen alacak, temlik edilene, temlik eden ne durumdaysa, o durumu ile ve bu kapsamda üstünlük ve sakatlıkları ile birlikte bir bütün halinde geçer. Devredilen alacak, bir mal varlığından başka bir mal varlığına geçer; ancak, kendi varlığını da olduğu gibi korur. 818 Sayılı Yasa’nın 168/son maddesi hükmü uyarınca da, temlik edilen alacağın birikmiş temerrüt faizleri dahi, alacakla birlikte temlik alana temlik edilmiş sayılır.
Somut olayda da yukarıda özetle açıklanan yasal sebeplerle, temlik konusu 625.000,00 TL alacak dava dışı Vakıflar Bankası’nın malvarlığına intikâl etmiş olduğundan ve temlik eden borçlu belediye tarafından temlik alacaklısına temlike konu alacağın ödenmemesi durumunda borçlu temerrüdüne düşen belediyeden bankanın temerrüt faizi isteyebilme hakkı bulunmaktadır. Temlik konusu alacağın, temlik alacaklısına geç ödenmesi sebebiyle davacının bankaya ödemiş olduğu kredi faizinden kaynaklanan zarar arasında illiyet bağı bulunmamaktadır. Açıklanan bu sebeplerle, davanın reddi gerekirken; hukuksal olmayan gerekçelerle mahkemece, davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Mahkemenin İkinci Kararı:
11. Küçükçekmece 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 25.11.2014 tarihli ve 2014/107 E., 2014/612 K. sayılı kararı ile; bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda temlik konusu alacağın temlik alacaklısına geç ödenmesi sebebiyle davacının bankaya ödediği kredi faizinden kaynaklanan zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı:
12. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
13. Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesinin 14.10.2015 tarihli ve 2015/1755 E., 2015/5006 K. sayılı kararı ile;
“…Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedeli alacağının davalı tarafça sözleşmeye uygun sürede ve ihtara rağmen ödenmemesi nedeniyle alacağını dava dışı bankaya temlik eden davacının kullandığı banka kredisi için ödediği faiz bedelinin tahsili istemiyle açılmış mahkemece bozmaya uyularak davanın reddine karar verilmiş, verilen karar davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Taraflar arasında; davalı Belediye'nin Tahtakale Parkı ve Ek Hizmet Binası İnşaatı İşi'nin yapımı için 03.04.2008 tarihinde sözleşme yapıldığı yüklenici davacının işi yaparak davalı iş sahibine teslim ettiği, davacının hak ettiği iş bedelinin 625.000,00 TL tutarındaki kısmının 01.09.2008 tarih ve 014659 yevmiye numaralı temlikname ile dava dışı Vakıflar Bankası ... Şubesine temlik edildiği; ancak, temlikname karşılığı temlik alacaklısı bankadan almış olduğu kredi sebebiyle temlik edilen alacağın davalı yanca, bankaya ödenmemesi sebebiyle faiz ödemesinde bulunulduğu ileri sürülerek; 120.731,59 TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesi istenmiştir.
01.09.2008 tarihli temliknamenin kapsamı ve temliknamede gösterilen alacak miktarı, yanlar arasında çekişmeli değildir.
Mahkemece sözleşme ve ekleri temlikname, kredi sözleşmesi ve diğer belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılıp alınan rapora göre davacının kullandığı 500.000,00 TL kredi için ödenen faizin 126.008,12 TL olduğu saptanarak taleple bağlı kalınmak suretiyle davanın kabulüne 120.731,59 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Hükmün davalı tarafça temyiz edilmesi üzerine Dairemizce ....” Somut olayda uygulanması gereken 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 168. maddesi hükmü gereğince, bir alacağın temliki, temlik edenin şahsına özgü olanlar dışındaki önceki haklarını ve diğer ek haklarını da kapsar. Bu yasal nedenle, temlik edilen alacak, temlik edilene, temlik eden ne durumdaysa, o durumu ile ve bu kapsamda üstünlük ve sakatlıkları ile birlikte bir bütün halinde geçer. Devredilen alacak, bir mal varlığından başka bir mal varlığına geçer; ancak, kendi varlığını da olduğu gibi korur. 818 sayılı Yasa’nın 168/son maddesi hükmü uyarınca da, temlik edilen alacağın birikmiş temerrüt faizleri dahi, alacakla birlikte temlik alana temlik edilmiş sayılır.
Temlik konusu 625.000,00 TL alacak dava dışı Vakıflar Bankası’nın mal varlığına intikâl etmiş olduğundan, temlik eden borçlu belediye tarafından temlik alacaklısına temlike konu alacağın ödenmemesi durumunda borçlu temerrüdüne düşen belediyeden bankanın temerrüt faizi isteyebilme hakkı bulunmaktadır. Temlik konusu alacağın, temlik alacaklısına geç ödenmesi sebebiyle, davacının bankaya ödemiş olduğu kredi faizinden kaynaklanan zarar arasında illiyet bağı bulunmamaktadır. Açıklanan bu sebeplerle, davanın reddi gerekirken; hukuksal olmayan gerekçelerle mahkemece, davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir....” gerekçesiyle bozulmuştur.
Davacı şirket bozma üzerine dava dışı bankaya temlik edilen alacağın 127.268,20 TL'sini ... 2. Noterliği'nin 14.05.2014 tarih 08613 yevmiye nolu temliknamesiyle bankadan temlik alıp aktif dava ehliyetini kazanarak dosyaya ibraz etmiş ise de “temlik konusu alacağın temlik alacaklısına geç ödenmesi nedeniyle davacının bankaya ödediği kredi faizinden kaynaklanan zarar oranında illiyet bağı bulunmadığı” gerekçesiyle temlike rağmen dava mahkemece reddedilmiştir.
HMK'nın 114/d maddesine göre davada sıfat, taraf ve dava ehliyeti (Tasarruf yetkisi) dava şartlarından olup mahkemece davanın her aşamasında re'sen gözetilir.
HMK 115. maddesi hükmüne göre:... (1) Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.
(2) Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.
(3) Dava şartı noksanlığı, mahkemece, davanın esasına girilmesinden önce fark edilmemiş, taraflarca ileri sürülmemiş ve fakat hüküm anında bu noksanlık giderilmişse, başlangıçtaki dava şartı noksanlığından ötürü, dava usulden reddedilemez.
Bozma ilâmında davacının temlik ettiği alacağa bağlı sayılan faiz alacağı yönünden illiyet bağı kalmadığı temlikle dava konusu istemin dava dışı bankaya geçtiğinden bahsedilmiş ise de bozmadan sonra davacı dava konusu miktar kadar alacağı temlik aldığını gösterir yazılı belgeyi vermekle dava şartı noksanlığı tamamlanmış ve davacı taraf sıfatı kazanmıştır.
Özellikle usul ekonomisinin gözönünde tutulması yeniden bir dava açılmasına sebebiyet verilmemesi ve HMK'nın 115/3 maddesi hükmü karşısında artık davanın esası incelenerek sonucuna göre bir karar vermek gerekirken taraf sıfatı kazanıldığı gözetilmeden usulden red kararı verilmesi doğru olmamış, hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir…” gerekçesiyle karar oy çokluğu ile bozulmuştur.
Direnme Kararı:
14. Küçükçekmece 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 14.09.2017 tarihli ve 2016/827 E., 2017/228 K. sayılı kararı ile; bozma kararına uyulmakla davalı yararına usulî kazanılmış hak oluştuğu, bozmadan sonra dava konusu alacağın davacıya temlik edilmesinin usulî kazanılmış hakkın gerçekleşmesine engel olacak istisnaî bir durum teşkil etmediği, usulî kazanılmış hak ilkesinin kamu düzeniyle ilgili olduğu ve temyiz aşamasında da kendiliğinden dikkate alınması gerektiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
15. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
16. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; mahkemece birinci bozma kararına uyularak yapılan yargılama aşamasında davacı şirketin dava dışı bankaya temlik edilen alacağın 127.268,20TL'sini 14.05.2014 tarihinde bankadan temlik almak suretiyle aktif dava ehliyetini kazanıp kazanmadığı, davacının dava konusu miktar kadar alacağı temlik aldığını gösteren yazılı belgeyi dosyaya sunmasıyla dava şartı noksanlığının tamamlanıp tamamlanmadığı, bozma kararına uyularak verilen ikinci kararın davalı lehine usulî kazanılmış hak oluşturup oluşturmadığı, birinci bozma kararından sonra dava konusu alacağın davacıya temlik edilmesinin usulî kazanılmış hakkın istisnası olarak kabul edilip edilmeyeceği noktasında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
17. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesine geçilmeden önce; mahkemece Özel Dairenin birinci bozma kararından sonra birleştirilen Küçükçekmece 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/34 E. sayılı davası hakkında olumlu veya olumsuz herhangi bir hüküm kurulmaksızın direnme kararı oluşturulması karşısında usulüne uygun direnme kararı verilip verilmediği hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
IV. GEREKÇE
18. Bilindiği üzere 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 297. maddesinde hükmün kapsamı;
“…(1) Hüküm “Türk Milleti Adına” verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar:
a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini.
b) Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini.
c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri.
ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini.
d) Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını.
e) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi.
(2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir…” biçiminde düzenlenmiştir.
19. Maddeye göre; mahkemece, hükümde taleplerden her biri hakkında ayrı ayrı karar verilmesi, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresinin açıkça, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi zorunludur.
20. Öte yandan uyuşmazlığın çözümü için “birleşen dava” konusunun açıklığa kavuşturulmasında fayda vardır.
21. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) “Davaların birleştirilmesi” başlıklı 166. maddesi;
“(1) Aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış davalar, aralarında bağlantı bulunması durumunda, davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden ilk davanın açıldığı mahkemede birleştirilebilir. Birleştirme kararı, ikinci davanın açıldığı mahkemece verilir ve bu karar, diğer mahkemeyi bağlar.
(2) Davalar, ayrı yargı çevrelerinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış ise bağlantı sebebiyle birleştirme ikinci davanın açıldığı mahkemeden talep edilebilir. Birinci davanın açıldığı mahkeme, talebin kabulü ile davaların birleştirilmesine ilişkin kararın kesinleşmesinden itibaren, bununla bağlıdır.
(3) Birleştirme kararı, derhâl ilk davanın açıldığı mahkemeye bildirilir.
(4) Davaların aynı veya birbirine benzer sebeplerden doğması ya da biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması durumunda, bağlantı var sayılır.
(5) İstinaf incelemesi ayrı dairelerde yapılması gereken davaların da bu madde hükmüne göre birleştirilmesine karar verilebilir. Bu hâlde istinaf incelemesi, birleştirilen davalarda uyuşmazlığı doğuran asıl hukuki ilişkiye ait kararı inceleyen bölge adliye mahkemesi dairesinde yapılır.” hükmünü içermektedir.
22. Aralarında bağlantı bulunduğu için birden çok davanın HMK’nın 166/1. maddesi çerçevesinde birleştirildiği durumlarda; yargılama birlikte görülmüş olsa dahi ortada birleştirilen dava sayısı kadar birbirinden bağımsız davalar bulunur. Bu nedenle HMK’nın 297. maddesinde sayılan hükmün unsurları hem asıl hem de birleşen dava yönünden geçerlidir ve gerekçeli kararda yer almalıdır. Dolayısıyla, tek bir dosya üzerinden sürdürülmekle birlikte, bağımsızlığını koruyan her bir dava bakımından talepler ayrı ayrı değerlendirilerek gerekçe yazılması, karar başlığında da asıl ve birleşen dava bilgileri belirtilmek suretiyle hüküm kurulması, harç, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin her dava için ayrı ayrı belirlenerek hüküm altına alınması zorunludur.
23. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı vekili tarafından mahkemece alınan bilirkişi raporunda alacağın daha fazla hesaplanması üzerine ilk kararda hüküm altına alınan tutar dışında kalan bakiye kısmın tahsili için davalı aleyhine başlatılan takibe itirazın iptali istemiyle açılan ve Küçükçekmece 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/34 E. numarasını alan ek davanın, mahkemesince her iki dava arasında hukukî ve fiili irtibat bulunduğu, davalardan biri hakkında verilecek kararın diğerini de etkileyeceği gerekçesiyle HMK’nın 166/1. maddesi uyarınca eldeki dava ile birleştirilmesine karar verilerek bu dosya arasına gönderildiği anlaşılmaktadır.
24. Ne var ki; mahkemece gerekçeli karar başlığında birleşen davaya ilişkin bilgilere yer verilmediği gibi, birleştirilen dava ile asıl davanın birbirinden bağımsız olduğu, bağımsızlığını koruyan her bir dava hakkında ayrı ayrı yargılama yapılarak hüküm kurulması gerektiği gözetilmeksizin direnme kararı verilmiştir.
25. Hâl böyle olunca; bozmadan sonra birleştirilen dava hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerekirken, davanın reddine dair önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
26. Netice itibariyle ön sorun kabul edilerek direnme kararı bu değişik gerekçe ve nedenlerle bozulmalıdır.
V. SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Bozma nedenine göre davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 09.12.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.