Hukuk Genel Kurulu 2021/829 E. , 2021/1649 K.
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi
.
1. Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesince verilen davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddi ile davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne ve ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne ilişkin kararın davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı işyerinde 24.04.2014 tarihli belirsiz süreli iş sözleşmesi ile 25.04.2014 tarihinden iş sözleşmesinin davalı tarafından feshedildiği 09.01.2018 tarihine kadar yaklaşık 7.000TL ücret ile destek hizmetleri müdürü unvanıyla çalıştığını, ihtarname gönderildiği hâlde ödeme yapılmadığını ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla kıdem ve ihbar tazminatları ile sözleşmenin 8. maddesinde “On İki (12) aylık ücret” şeklinde belirtilen cezai tazminat ve yıllık izin ücretinin davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı ... Ltd. Şti. vekili cevap dilekçesinde; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun yürürlük tarihi itibariyle açılan davalarda işçilik alacaklarına ilişkin davaların belirsiz alacak davası olarak açılamayacağından davanın kısmi dava olarak kabulünün gerektiğini, esas bakımından ise müvekkilinin taraf sıfatının bulunmadığını ve belirsiz süreli iş sözleşmesi ile çalışan davacının cezai şart isteminin hukuka aykırı olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
6. Ankara 34. İş Mahkemesinin 23.05.2019 tarihli ve 2018/31 E., 2019/266 K. sayılı kararı ile; iş sözleşmesi haksız sebeple davalı tarafından feshedildiğinden davacının kıdem ve ihbar tazminatlarına hak kazandığı, yıllık izin ücreti isteminin de yerinde olduğu, cezai şart bakımından ise davacının iş güvencesi kapsamında bulunmasından dolayı cezai şart talep edemeyeceği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:
7. Ankara 34. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içerisinde taraf vekillerince istinaf yoluna başvurulmuştur.
8. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesinin 03.12.2019 tarihli ve 2019/4065 E., 2019/3074 K. sayılı kararı ile; hükmün cezai şart yönünden düzeltilmesi gerektiğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne oy çokluğuyla karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
9. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
10. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 18.01.2021 tarihli ve 2020/5067 E., 2021/1358 K. sayılı kararı ile; 1. bendinde davalının sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra; “…2-Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının cezai şart alacağına hak kazanıp kazanmadığı noktasında toplanmaktadır.
İlk Derece Mahkemesi tarafından cezai şart talebinin reddine dair hüküm kurulmuş, davacının istinafı üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararda, Türk Borçlar Kanunu'nun 438/3. maddesine göre cezai şartın geçerli olduğu sonucuna varılmış, indirim uygulanmak suretiyle isteğin kabulüne dair hüküm kurulmuştur.
İş sözleşmesinin 8. maddesinde, iş sözleşmesinin işveren tarafından haksız olarak tek taraflı feshi halinde, işçiye 12 aylık ücret ve menfaatleri tutarında tazminatın ödeneceği kararlaştırılmış olup, sözleşme hükmü cezai şart niteliğindedir.
İşçinin salt iş güvencesi kapsamında olması sebebiyle İlk Derece Mahkemesi tarafından cezai şart isteğinin reddi hatalı ise de, Türk Borçlar Kanunu'nun 438. maddesine dayanılarak isteğin kabulüne dair Bölge Adliye Mahkemesi kararı da yerinde görülmemiştir.
Türk Borçlar Kanunu'nun 438/3. maddesinde 'Hakim, bütün durum ve koşulları göz önünde tutarak, ayrıca miktarını serbestçe belirleyeceği bir tazminatın işçiye ödenmesine karar verebilir; ancak belirlenecek tazminat miktarı, işçinin altı aylık ücretinden fazla olamaz' şeklinde kurala yer verilmiş olup, sözü edilen kuralın davaya konu cezai şart ile herhangi bir ilişkisi bulunmamaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu'nun 21. maddesinde, kesinleşen işe iade kararı üzerine işçinin başvurusuna rağmen bir ay içinde işe başlatılmaması durumunda, işçiye en az dört aylık ve en çok sekiz aylık ücreti tutarında tazminat ödeneceği öngörülmüştür. Aynı maddenin son fıkrasında ise, sözü edilen düzenlemenin mutlak emredici olduğu ve sözleşmelerle hiçbir şekilde değiştirilemeyeceği hükme bağlanmıştır. Bu itibarla iş güvencesine tabi işçiler yönünden iş sözleşmesinin iş güvencesi sağlayan hükümlerinin, Yasanın bu düzenlemesi karşılığında bir değeri kalmamıştır. Davacı işçi iş güvencesine tabi olup, iş sözleşmesinin feshi üzerine iş güvencesi tazminatı şeklinde öngörülen cezai şartı talep etmesi mümkün değildir.
Öte yandan, cezai şart sadece iş sözleşmesinin işveren tarafından haksız feshine bağlı olarak öngörülmüş olup, sözleşme süresi veya başkaca bir şart ile ilişkilendirilmemiştir. Aynı haksız feshin bir sonucu olarak açılan bu davada, kıdem tazminatı tavan esasına göre hesaplanarak hüküm altına alınmıştır. Kararlaştırılan cezai şart, mutlak emredici nitelikte olan kıdem tazminatı tavanını bertaraf edemeyeceğinden, cezai şart talebinin açıklanan gerekçeyle reddi gerekirken, yazılı şekilde kabule dair karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
11. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesince 07.07.2021 tarihli ve 2021/1468 E., 2021/1994 K. sayılı kararı ile; bozma kararında cezai şartın geçerliliğine dayanak olarak 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK)’nun 438/3. maddesine dayanılmasının isabetsiz olduğu belirtilmiş ise de, cezai şartın işverenin haksız feshi hâlinde öngörülmesi sebebiyle haksız fesih için düzenlenen tazminata ilişkin TBK’nın 438/3. maddesinde öngörülen azami tazminat tutarı olan 6 aylık ücret tutarının aynı Kanun'un 182/son maddesi uyarınca fahiş cezai şartın indirilmesi kapsamında gözetilerek somut olayda davacının talep edebileceği cezai şartın 6 aylık ücret ve diğer hakları kapsamında olabileceğinin kabul edildiği, dolayısıyla TBK’nın 438/3. maddesindeki hükmün cezai şartın geçerliliğine dayanak kabul edilmeyip, fahiş cezai şartın indirilmesinde ölçü alındığı, cezai şartın sözleşmenin hiç ya da gereği gibi ifa edilmemesinin yaptırımı olup sözleşmenin taraflarınca konulan sözleşmesel bir kayıt olduğu, kıdem tazminatının ise işverene ait bir ya da birkaç işyerinde belli bir süre çalışmış bir işçinin işini kaybetmesi hâlinde, işinde yıpranması, yeni bir iş edinmede karşılaşacağı güçlükler ve işyerine sağladığı katkı göz önüne alınarak geçmiş hizmetlerine karşılık işveren tarafından işçiye kanuni esaslar dahilinde verilen toplu bir para, yasadan kaynaklanan kendine özgü bir ödeme olduğu, cezai şarta hak kazanmak için işyerinde belirli bir kıdeme sahip olma, İş Kanunu'na tabi işçi olarak çalışma gibi koşullar aranmadığı gibi, kıdem tazminatına hak kazandıran emeklilik, muvazzaf askerlik, kadın işçinin evlenmesi, işçinin haklı nedenle feshi gibi hâllerin cezai şarta hak kazandırmayacağı, kıdem tazminatı ile cezai şart birbirinin alternatifi olmadığından cezai şarta kıdem tazminatı tavanının uygulanmasının isabetsiz olduğu, diğer taraftan İş Hukuku’nda işçi yönünden cezai şarta “karşılıklılık” ilkesinin hakim olduğu, süreye değil de haksız feshe bağlanan ve hem işçi hem de işverenin iş sözleşmesini haksız feshi hâlinde cezai şartın öngörüldüğü bir durumda cezai şartta kıdem tazminatı tavanının aşılmaması şartı arandığında aynı sözleşme hükmüne dayanılarak işveren tarafından cezai şartın talep edilebileceği, ancak işçi tarafından talep edilemeyeceği sonucunun ortaya çıkacağı, bu durumun ise İş Hukuku’nda cezai şarta hakim olan karşılıklılık ilkesini zedeleyeceği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
12. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
13. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; taraflar arasında imzalanan belirsiz süreli iş sözleşmesinin “Sözleşmenin Feshi ve Özel Şart” başlığını taşıyan 8. maddesinde “İlgili, hizmet akdi hükümleri ile işin yürütümü ve kendisine verilmiş görevleri Kuruma (İşverene) karşı bağımlı olarak yerine getirir iken, işbu sözleşme, haksız bir nedenle tek taraflı olarak, Kurumca feshedilirse; cezai şart olarak, ilgilinin On İki (12) aylık ücret ve menfaatleri tazminat olarak, diğer yasal tazminatları ile birlikte kurum (işveren) tarafından ilgiliye ödenir.” şeklinde düzenlenen cezai şart isteminin kabulünün gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
14. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, işin esasına girilmeden önce; Ankara 34. İş Mahkemesinin 23.05.2019 tarihli kararıyla davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, kararın davacı ve davalı vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesince 03.12.2019 tarihli kararıyla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile “cezai şart alacağının brüt 59.248,98 TL olduğunun tespiti ile taleple bağlı kalınarak brüt 1.000,00 TL cezai şart alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasına,” karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi kararının davalı vekili tarafından temyizi üzerine Özel Dairece davalının sair temyiz itirazlarının reddi ile cezai şart talebinin reddi gerektiği gerekçesiyle bozma kararı verilmiş, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesince direnme kararı verilmiştir.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesince direnme kararı verildiği dikkate alındığında; davalı temyizinin direnme kararının verildiği 07.07.2021 tarihi itibariyle 78.630TL olan temyiz kesinlik sınırı altında kalıp kalmadığı; buradan varılacak sonuca göre davalı vekilinin temyiz isteminin miktardan reddinin gerekip gerekmediği hususu ön sorun olarak tartışılmıştır.
IV. GEREKÇE
15. 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un Geçici 2. maddesinin 1. fıkrasında, “Adalet Bakanlığı, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç iki yıl içinde 25 inci maddede öngörülen bölge adliye mahkemelerini kurar. Bölge adliye mahkemelerinin kuruluşları, yargı çevreleri ve tüm yurtta göreve başlayacakları tarih, Resmî Gazetede ilân edilir.” düzenlemesine yer verilmiş ve 07.11.2015 tarihli ve 29525 sayılı Resmî Gazetede ilan edilerek bölge adliye mahkemeleri 20.07.2016 tarihi itibariyle fiili olarak göreve başlamıştır.
16. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 341. maddesinde istinaf yoluna başvurulabilen kararlar, aynı Kanun’un 361 ve 362. maddelerinde de temyiz edilebilen ve temyiz edilemeyen kararlar belirtilmiştir.
17. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1-(a) maddesi uyarınca “Miktar veya değeri kırk bin Türk Lirasını (bu tutar dâhil) geçmeyen davalara ilişkin kararlar” hakkında temyiz yoluna başvurulmaz. Kesinlik sınırı kamu düzeni ile ilgili olup re'sen nazara alınır.
18. 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 44. maddesiyle HMK'ya eklenen Ek 1. madde ile aynı Kanun’un 362/1-(a) maddesinde öngörülen parasal sınırlar her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, o yıl için 04.01.1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 298. maddesi hükümleri uyarınca Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle belirlenmektedir. Anılan Ek 1 maddenin 2. fıkrasında ise HMK’nın 341, 362 ve 369. maddelerindeki parasal sınırların uygulanmasında hükmün verildiği tarihteki miktarın esas alınacağı hükme bağlanmıştır.
19. Bu açıklamalara göre direnme kararının verildiği 07.07.2021 tarihinde HMK’nın 362/1-(a) maddesinde öngörülen kesinlik sınırı 78.630TL’dir.
20. Belirtilmelidir ki; bir mahkeme kararının temyiz edilip edilemeyeceği belirlenirken, temyiz hakkının doğduğu (kararın verildiği) tarihteki hukuksal durum esas alınmalı; karar tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükmü temyiz sınırı yönünden hangi düzenlemeyi içeriyor ise ona bağlı kalınmalıdır. Buradaki “karar” teriminin, bölge adliye mahkemesinin Özel Daire bozmasına karşı verdiği direnme kararını da kapsayacağında duraksama bulunmamaktadır.
21. Eldeki davada temyize konu alacak miktarının ne olduğunun açıklanmasında yarar bulunmakta olup, davacı kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti ve cezai şartın tahsili talebiyle dava açmıştır.
22. İlk derece mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar taraf vekillerinin istinaf başvurusu üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, “cezai şart alacağının brüt 59.248,98 TL olduğunun tespiti ile taleple bağlı kalınarak brüt 1.000,00 TL cezai şart alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasına,” karar verilmiştir.
23. Bölge Adliye Mahkemesince verilen karar, davalı vekilinin temyiz istemi üzerine Özel Daire tarafından davalının sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra; cezai şart isteminin reddinin gerektiği gerekçesiyle bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesince önceki kararda direnilmiştir.
24. Bu durumda direnmeye konu alacak “cezai şart” istemine ilişkin olup, direnme kararını temyiz eden davalı aleyhine hükmedilen ve uyuşmazlık konusu olan 59.248,98TL cezai şart alacağının açık biçimde Bölge Adliye Mahkemesince direnme kararının verildiği 07.07.2021 tarihinde geçerli olan 78.630,00TL tutarındaki temyiz edilebilirlik sınırının altında olduğu anlaşılmaktadır.
25. Nitekim aynı hususlar Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 25.03.2021 tarihli ve 2020/9-2 E., 2021/338 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
26. Şu hâlde davalı vekilinin direnme kararına yönelik temyiz isteminin miktar itibari ile reddine karar verilmelidir.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalı vekilinin temyiz isteminin miktardan REDDİNE,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine, kararın bir örneğinin ilk derece mahkemesine gönderilmesine 09.12.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.
.