10. Ceza Dairesi 2013/13146 E. , 2014/1572 K.
Esas No : 2013/13146
Karar No : 2014/1572
Tebliğname No : K.Y.B./2013/348003
Yüksek Adalet Bakanlığı’nın, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan sanık Y.. B.. hakkında Denizli 1. Sulh Ceza Mahkemesi'nce 05.06.2012 tarihinde 2007/23 esas ve 2012/858 karar sayı ile verilen mahkûmiyet hükmünün kanun yararına bozulmasına ilişkin talebi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 08.11.2013 tarihli ihbar yazısı ekinde dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşıldı.
Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Mahkemece sanık hakkında 5237 sayılı TCK'nın 191. maddesinin 2. fıkrası uyarınca 1 yıl süreyle denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına, TCK'nın 191. maddesinin 5. fıkrası uyarınca denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranan kişi hakkında açılmış olan davanın düşmesine karar verileceği, aksi halde davaya devam olunarak hüküm verileceğinin ihtarına, TCK'nın 191. maddesinin 7. fıkrası uyarınca sanığın tedbirin gereklerine uygun davranması halinde cezasının infaz edilmiş sayılmasına, tedbirin gereklerine uygun davranmaması halinde sanık hakkında verilen 1 yıl denetimli serbestlik tedbirinin 1 yıl hapis cezası olarak derhal infazına, sanık hakkında hapis cezası uygulanması durumunda TCK'nın 62. maddesi uyarınca verilen cezadan takdiren 1/6 oranında indirim yapılarak 10 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, TCK'nın 191. maddesinin 1. fıkrası uyarınca takdir olunan 10 ay hapis cezasının TCK'nın 50. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendi uyarınca adli para cezasına dönüştürülerek, aynı Kanunun 52. maddesinin 2. fıkrası uyarınca hapis cezasının günlüğü 20 TL'den hesaplanarak 300 gün adli para cezası karşılığı 6.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve cezanın derhal infazına başlanmasına hükmolunmuştur.
Kanun yararına bozma talebi ve ihbar yazısında;
«Dosya kapsamına göre;
1- Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurduğu kabul edilen sanık hakkındaki yargılama sonucunda, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191. maddesinin 1, 2 ve 6. fıkraları uyarınca somut olay değerlendirilerek, yasal gerekçesi gösterilmek suretiyle anılan fıkralardan biri seçilmek suretiyle karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, sanık hakkında önce her hangi bir cezaya hükmedilmeden 5237 sayılı Kanun’un 191/2. maddesi gereğince 1 süreyle denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulmasına ve tedbirinin gereklerine uygun davranması halinde aynı Kanun'un 191/5. maddesi uyarınca davanın düşürüleceğine şeklindeki hüküm fıkraları kurulduktan sonra, devamında 191/7. madde uyarınca tedbirin gereklerine uygun davranılmaması halinde 1 yıl denetimli serbestlik tedbirinin 1 yıl hapis cezası olarak infaz edilmesine ve aynı Kanun'un 62 ve 52. maddeleri gereğince 6.000,00 Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına şeklinde hükümler kurularak çelişkili ve kanuna aykırı şekilde karar verilmesinde,
2- Sanığın suç haber alındıktan sonra uyuşturucu maddeyi aldığı kişilerin yakalanmasına yardım ettiği anlaşılmakla, 5237 sayılı Kanun’un 192/3. maddesi gereğince cezasından indirim yapılması gerektiğinin gözetilmemesinde,
İsabet görülmemiştir.» denilerek, belirtilen hükmün bozulması istenmiştir.
(1) numaralı bozma düşüncesinin benimsenerek, aşağıdaki şekilde karar verilmesi nedeniyle, kabule göre ileri sürülen (2) numaralı bozma düşüncesi inceleme konusu yapılmamıştır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 21.05.2013 tarih ve 2013/280-250 sayılı, aynı tarih 2012/1536 esas, 2013/251 karar sayılı ve 01.10.2013 tarih ve 2013/444-402 sayılı kararlarında da belirtildiği üzere, hükümden önce 19.12.2006 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun'la değişik 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 191. maddesinde, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmış olan sanık hakkında, birinci fıkraya göre doğrudan hapis cezasına hükmolunabileceği gibi, birinci fıkraya göre cezaya hükmedilmeden ikinci fıkra gereğince sadece tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine karar verilebileceği ya da altıncı fıkranın yollaması uyarınca birinci fıkradaki ceza ile birlikte ikinci fıkradaki tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine hükmedilebileceği öngörülmüştür.
5560 sayılı Kanun'la değişik TCK'nın 191. maddesinin 2. fıkrasındaki ''karar verebilir'' ve 6. fıkrasının 1. cümlesindeki ''tâbi tutulabilir'' ibareleri dikkate alındığında, sanık hakkında tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine karar verme, zorunlu olmaktan çıkarılarak hakimin takdirine bırakılmıştır.
5237 sayılı TCK’nın 191. maddesinin 6. fıkrasının uygulanabilmesinin koşulu olarak, aynı fıkranın son cümlesinde öngörülen “Ancak, bunun için kişi hakkında bu suç nedeniyle önceden tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine karar verilmemiş olması gerekir” hükmü ise, iddianamede belirtilen davaya konu aynı eylem nedeniyle, bu maddenin 2. fıkrası uyarınca daha önce tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine hükmedilmemiş olmasını ifade etmektedir.
Uyuşturucu madde kullanmış olan sanık hakkında; belirtilen üç seçenekten biri uygulanırken, yasal ve yeterli gerekçe gösterilmesi, gerekçenin somut olgulara ve sanığın davranışlarına dayanması gerekmektedir.
Mahkemece belirtilen üç seçenekten biri uygulanırken gerekçe gösterilmiş ise gösterilen gerekçenin yerinde olup olmadığı olağan yasa yolu incelemesinde denetlenebilir ise de, olağanüstü bir yasa yolu olan kanun yararına bozma isteği üzerine denetlenemez. Ancak Mahkemece seçeneklerden biri tercih edilirken hiç gerekçe gösterilmemiş ise bu durum kanun yararına bozma konusu yapılabilir. Diğer yandan, yasaya aykırı olan veya kendi içinde çelişen bir gerekçe, gerekçe sayılmaz.
Somut olayda; Mahkemece uyuşturucu madde kullanan sanık hakkında, herhangi bir gerekçe gösterilmeden hükmün gerekçe kısmında, sanık hakkında ceza ile birlikte denetimli serbestlik tedbirine hükmedildiği belirtilip, hüküm kısmında ise hapis cezasına hükmedilmeden doğrudan denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verilip, TCK'nın 191. maddesinin 5. fıkrası uyarınca denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranan kişi hakkında açılmış olan davanın düşmesine karar verileceği, aksi halde davaya devam olunarak hüküm verileceği belirtildikten sonra, TCK'nın 191. maddesinin 7. fıkrası uyarınca tedbirin gereklerine uygun davranması halinde sanığın cezasının infaz edilmiş sayılmasına, tedbirin gereklerine uygun davranmaması halinde sanık hakkında verilen 1 yıl denetimli serbestlik tedbirinin 1 yıl hapis cezası olarak derhal infazına, hapis cezası uygulanması durumunda TCK'nın 62. maddesi uyarınca verilen cezadan 1/6 oranında indirim yapılarak 10 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hapis cezasının TCK'nın 50 ve 52. maddeleri uyarınca 6.000 TL adli para cezasına çevrilmesine karar verilmesi suretiyle hükmün karıştırılması yasaya aykırı olup, (1) numaralı kanun yararına bozma talebi bu nedenle yerinde görüldüğünden; Denizli 1. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 05.06.2012 tarihli 2007/23 esas ve 2012/858 karar sayılı hükmünün 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesinin 3. fıkrası gereğince kanun yararına BOZULMASINA, aynı maddenin 4. fıkrasının (b) bendi uyarınca yeniden yargılama yapılarak, sonucuna göre gereken hükmün verilmesi için, dosyanın adı geçen Mahkemeye gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na iadesine, 10.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yüksek Adalet Bakanlığı’nın, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan sanık Y. B. hakkında Denizli 1. Sulh Ceza Mahkemesi'nce 05.06.2012 tarihinde 2007/23 esas ve 2012/858 karar sayı ile verilen mahkûmiyet hükmünün kanun yararına bozulmasına ilişkin talebi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 08.11.2013 tarihli ihbar yazısı ekinde dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşıldı.
Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Mahkemece sanık hakkında 5237 sayılı TCK'nın 191. maddesinin 2. fıkrası uyarınca 1 yıl süreyle denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına, TCK'nın 191. maddesinin 5. fıkrası uyarınca denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranan kişi hakkında açılmış olan davanın düşmesine karar verileceği, aksi halde davaya devam olunarak hüküm verileceğinin ihtarına, TCK'nın 191. maddesinin 7. fıkrası uyarınca sanığın tedbirin gereklerine uygun davranması halinde cezasının infaz edilmiş sayılmasına, tedbirin gereklerine uygun davranmaması halinde sanık hakkında verilen 1 yıl denetimli serbestlik tedbirinin 1 yıl hapis cezası olarak derhal infazına, sanık hakkında hapis cezası uygulanması durumunda TCK'nın 62. maddesi uyarınca verilen cezadan takdiren 1/6 oranında indirim yapılarak 10 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, TCK'nın 191. maddesinin 1. fıkrası uyarınca takdir olunan 10 ay hapis cezasının TCK'nın 50. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendi uyarınca adli para cezasına dönüştürülerek, aynı Kanunun 52. maddesinin 2. fıkrası uyarınca hapis cezasının günlüğü 20 TL'den hesaplanarak 300 gün adli para cezası karşılığı 6.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve cezanın derhal infazına başlanmasına hükmolunmuştur.
Kanun yararına bozma talebi ve ihbar yazısında;
«Dosya kapsamına göre;
1- Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurduğu kabul edilen sanık hakkındaki yargılama sonucunda, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191. maddesinin 1, 2 ve 6. fıkraları uyarınca somut olay değerlendirilerek, yasal gerekçesi gösterilmek suretiyle anılan fıkralardan biri seçilmek suretiyle karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, sanık hakkında önce her hangi bir cezaya hükmedilmeden 5237 sayılı Kanun’un 191/2. maddesi gereğince 1 süreyle denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulmasına ve tedbirinin gereklerine uygun davranması halinde aynı Kanun'un 191/5. maddesi uyarınca davanın düşürüleceğine şeklindeki hüküm fıkraları kurulduktan sonra, devamında 191/7. madde uyarınca tedbirin gereklerine uygun davranılmaması halinde 1 yıl denetimli serbestlik tedbirinin 1 yıl hapis cezası olarak infaz edilmesine ve aynı Kanun'un 62 ve 52. maddeleri gereğince 6.000,00 Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına şeklinde hükümler kurularak çelişkili ve kanuna aykırı şekilde karar verilmesinde,
2- Sanığın suç haber alındıktan sonra uyuşturucu maddeyi aldığı kişilerin yakalanmasına yardım ettiği anlaşılmakla, 5237 sayılı Kanun’un 192/3. maddesi gereğince cezasından indirim yapılması gerektiğinin gözetilmemesinde,
İsabet görülmemiştir.» denilerek, belirtilen hükmün bozulması istenmiştir.
(1) numaralı bozma düşüncesinin benimsenerek, aşağıdaki şekilde karar verilmesi nedeniyle, kabule göre ileri sürülen (2) numaralı bozma düşüncesi inceleme konusu yapılmamıştır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 21.05.2013 tarih ve 2013/280-250 sayılı, aynı tarih 2012/1536 esas, 2013/251 karar sayılı ve 01.10.2013 tarih ve 2013/444-402 sayılı kararlarında da belirtildiği üzere, hükümden önce 19.12.2006 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun'la değişik 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 191. maddesinde, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmış olan sanık hakkında, birinci fıkraya göre doğrudan hapis cezasına hükmolunabileceği gibi, birinci fıkraya göre cezaya hükmedilmeden ikinci fıkra gereğince sadece tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine karar verilebileceği ya da altıncı fıkranın yollaması uyarınca birinci fıkradaki ceza ile birlikte ikinci fıkradaki tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine hükmedilebileceği öngörülmüştür.
5560 sayılı Kanun'la değişik TCK'nın 191. maddesinin 2. fıkrasındaki ''karar verebilir'' ve 6. fıkrasının 1. cümlesindeki ''tâbi tutulabilir'' ibareleri dikkate alındığında, sanık hakkında tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine karar verme, zorunlu olmaktan çıkarılarak hakimin takdirine bırakılmıştır.
5237 sayılı TCK’nın 191. maddesinin 6. fıkrasının uygulanabilmesinin koşulu olarak, aynı fıkranın son cümlesinde öngörülen “Ancak, bunun için kişi hakkında bu suç nedeniyle önceden tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine karar verilmemiş olması gerekir” hükmü ise, iddianamede belirtilen davaya konu aynı eylem nedeniyle, bu maddenin 2. fıkrası uyarınca daha önce tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine hükmedilmemiş olmasını ifade etmektedir.
Uyuşturucu madde kullanmış olan sanık hakkında; belirtilen üç seçenekten biri uygulanırken, yasal ve yeterli gerekçe gösterilmesi, gerekçenin somut olgulara ve sanığın davranışlarına dayanması gerekmektedir.
Mahkemece belirtilen üç seçenekten biri uygulanırken gerekçe gösterilmiş ise gösterilen gerekçenin yerinde olup olmadığı olağan yasa yolu incelemesinde denetlenebilir ise de, olağanüstü bir yasa yolu olan kanun yararına bozma isteği üzerine denetlenemez. Ancak Mahkemece seçeneklerden biri tercih edilirken hiç gerekçe gösterilmemiş ise bu durum kanun yararına bozma konusu yapılabilir. Diğer yandan, yasaya aykırı olan veya kendi içinde çelişen bir gerekçe, gerekçe sayılmaz.
Somut olayda; Mahkemece uyuşturucu madde kullanan sanık hakkında, herhangi bir gerekçe gösterilmeden hükmün gerekçe kısmında, sanık hakkında ceza ile birlikte denetimli serbestlik tedbirine hükmedildiği belirtilip, hüküm kısmında ise hapis cezasına hükmedilmeden doğrudan denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verilip, TCK'nın 191. maddesinin 5. fıkrası uyarınca denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranan kişi hakkında açılmış olan davanın düşmesine karar verileceği, aksi halde davaya devam olunarak hüküm verileceği belirtildikten sonra, TCK'nın 191. maddesinin 7. fıkrası uyarınca tedbirin gereklerine uygun davranması halinde sanığın cezasının infaz edilmiş sayılmasına, tedbirin gereklerine uygun davranmaması halinde sanık hakkında verilen 1 yıl denetimli serbestlik tedbirinin 1 yıl hapis cezası olarak derhal infazına, hapis cezası uygulanması durumunda TCK'nın 62. maddesi uyarınca verilen cezadan 1/6 oranında indirim yapılarak 10 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hapis cezasının TCK'nın 50 ve 52. maddeleri uyarınca 6.000 TL adli para cezasına çevrilmesine karar verilmesi suretiyle hükmün karıştırılması yasaya aykırı olup, (1) numaralı kanun yararına bozma talebi bu nedenle yerinde görüldüğünden; Denizli 1. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 05.06.2012 tarihli 2007/23 esas ve 2012/858 karar sayılı hükmünün 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesinin 3. fıkrası gereğince kanun yararına BOZULMASINA, aynı maddenin 4. fıkrasının (b) bendi uyarınca yeniden yargılama yapılarak, sonucuna göre gereken hükmün verilmesi için, dosyanın adı geçen Mahkemeye gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na iadesine, 10.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.