11. Hukuk Dairesi 2020/5255 E. , 2022/1746 K.
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 16. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada İstanbul 6. Tüketici Mahkemesince verilen 19.09.2019 tarih ve 2019/21 E. - 2019/539 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi'nce verilen 27.02.2020 tarih ve 2020/242 E. - 2020/502 K. sayılı kararın duruşmalı olarak Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 08.03.2022 günü hazır bulunan davacı vekili Av. ... ile davalı vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davacının 01.01.2000 tarihinde çalıştığı kurumdan emekli olduğunu ve almış olduğu ikramiyesini davalı bankanın ...Şubesi’nde değerlendirdiğini, bankadaki paranın 22.02.2001 tarihinde toplamda 87.117,00 TL olduğunu, bu paranın 22.02.2001 tarihinde davalı bankanın ... Şubesi’ne aktarıldığını, yine davacının toplam 132.719,00 TL parasını 20.03.2001 tarihinde davalı bankanın ... Şubesi’ne yatırdığını, yine davacının 23.000,00 TL parasını davalı bankanın ... Şubesi’ne yatırdığını, 2001-2004 yılları arasında davacı tarafından bankadan 5 defa para çekildiğini, yine 2001-2004 yılları arasında banka tarafından davacıya çeşitli Hazine bonosu dekontları verildiği, davacının verilen dekontların gerçekliğine itimat ettiğini, zira Hazine Bonosu hesabına göre 2.000.000.-TL'yi aşan bir paranın olduğunun görüldüğünü, bu nedenle ters giden bir durumun varlığından söz edilemediğini, bir kısım banka mevduat sahiplerinin hesaplarında hata olduğunu iddia etmeleri üzerine 27.03.2014 tarihinde inceleme başlatıldığını, dava konusu olayla ilgili olarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 2014/45668 Hazırlık sayılı dosyası ile soruşturma başlatıldığını, bu olaylar sırasında davacının hesabından da izinsiz işlemler yapıldığını, bu olayların 27.03.2014 tarihinde ortaya çıkması ve davacının 02.04.2014 tarihinde bilgisinin alınmasının akabinde davacıya parasının ödeneceğinin söylendiğini, hesapların incelendiğini, bilgi verileceğinin söylendiğini, ancak aradan yaklaşık 4 ay gibi bir süre geçmesine rağmen ödeme yapılmadığı, sadece bu süre içinde 1.400.000,00 TL'sinin ödenebileceğinin söylendiğini, davacının da bu durumu kabul etmediğini, 4 aylık bekleyiş sonunda ihtara rağmen para ödenmeyince icra takibi yapılarak ödeme emri gönderildiğini, bankanın ödeme emrine itiraz ettiğini, bu nedenle iş bu davanın açıldığını, bankanın güven kurumu olması nedeni ile sorumlu olduğunu ve ödeme yükümlülüğünün bulunduğunu, sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğunu, yine bankanın çalıştırdığı personelin iş ve işlemlerinden dolayı sorumlu olduğundan bahisle bankanın en yüksek mevduat faizi ile temerrüt tarihinden itibaren ise en yüksek ticari temerrüt faizi ile sorumlu tutulmasının gerektiğini, banka tarafından verilen bilgi ve belgelere göre 2.055.000.-TL üzerinden icra takibinin başlatıldığını, rakamın daha fazla olması halinde eksik harcın tamamlanacağını iddia ederek İstanbul 14. İcra Müdürlüğü’nün 2014/17044 esas sayılı icra dosyasına vaki davalının itirazının iptali ile takibin devamına, % 20'den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacı iddialarının yerinde bulunmadığını, işbu davada davalı banka eski personeli ve davacının gelini olan Kaniye Duran'ın usulsüz işlemlerine yönelik İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2014/50 esas sayılı dosyasından devam eden kamu davası neticesinde tespit edilecek maddi olgular iş bu davayı etkileyeceğinden bekletici mesele yapılması gerektiğini, davacının kendi hesabında 09.04.2014 tarihinde 2.055,405 TL olması gerektiği halde herhangi bir bakiye olmadığını bildirdiğini, davacının bu beyanının yerinde olmadığını, davacı asilin iş bu itirazı ve davacının gelini Kaniye Duran'ın davalı banka ... Şubesi’ndeki müşterilerin hesaplarından usulsüz eylemleri nedeni ile banka Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından ... Şubesi’ndeki hesapların incelemeye başlanıldığının kendisine bildirildiğini, davacının ...2. Noterliği’nin 12.05.2014 tarihli ihtarnamesi ile 2.055,405 TL'yi bankadan talep ettiğini, davacıya İstanbul 1. Noterliği’nin 09.06.2014 tarihli ihtarnamesi ile cevap verildiğini, davacının iddiasının aksine davalı banka tarafından davacıya teklif edilen herhangi bir tutarın bulunmadığını, davacının internet bankacılığı kullandığından ve internet kullanımına da herhangi bir itirazı olmadığından hesaplarından haberdar olduğunu, davacının hesap hareketleri incelendiğinde 25.04.2001 tarihinden itibaren internet bankacılığı işlemlerini yaptığının görüldüğünü, bu nedenle 14 yılı aşkın süredir internet bankacılığı kullanıcısı olan davacının huzurda görülen davayı açarak internet bankacılığı yolu ile haberdar olduğu işlemlerin bilgisi dışında gerçekleştiğini iddia etmesinin iyi niyet kaideleri ile örtüşmediği gibi haksız menfaat teminine ilişkin olduğunu, davaya konu edilen Hazine Bonosunun davalı banka tarafından verilen bir bono olmadığı gibi şekil ve görünüm itibari ile banka tarafından verilen Hazine Bonosu alındığına dair dekontlardan farklı olduğunu, davacının hesap hareketleri incelendiğinde hesaplarından önemli bir miktarın oğlu ...'a gönderildiğinin anlaşıldığını, bu nedenle hesap hareketlerinin incelenmesinden davacının işlemlerden haberdar olduğunun ve işlemlere icazet verdiğinin anlaşıldığından bahisle davacı talebinin haksız ve hukuka aykırı olduğunun kabulünün gerektiğini, yine davacının faiz isteminin de yerinde olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesi’nce, davanın davacının davalı bankada bulunduğu iddia olunan mevduat hesabından davalı banka çalışanı tarafından davacının onay ve bilgisi dışında usulsüz işlem yapıldığı gerekçesiyle başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali talebine ilişkin olduğu, İstanbul 14. İcra Müdürlüğü'nün 2014/17044 esas sayılı dosyasının incelenmesinde, davacı ... tarafından davalı Garanti Bankası aleyhine 01.07.2014 tarihinde 2.055.405.-TL asıl alacak, 51.610,37 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 2.107.015,37 TL üzerinden ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalı vekilinin süresi içerisinde sunmuş olduğu itiraz dilekçesi üzerine takibin durduğunun anlaşıldığı, İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce dosya kapsamı üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda bilirkişilerce dosyaya sunulan raporda '... Sözlü talimatla hesap dışı para alınması, başka bir bankada mevcut kendi hesabına EFT kanalıyla gönderilen ve alacak kaydedilen paralardan bir kısmının kabul edilip bir kısmının kabul edilmemesi, hesabın takibinin gelinine bırakıldığının ikrar edilerek hesabın gelini tarafından kullanıldığının kabul edilmesi, gelini tarafından daha sonra kayınpederin hesabında bulunan paraları istediğinde yine onun da eksik olan paralarını bankanın diğer müşterilerinin hesaplarından alarak tamamlamak sureti ile kendisine teslim ettim beyanında bulunulması, uzun yıllar süren bir ilişkide gelini tarafından kullanılan ve takip edilen hesabın kontrol edilmemesi hususlarının, bankanın kusuru ile illiyet bağını kestiğinin düşünüldüğü, davacı adına bankacılık işlemlerini yapan banka çalışanının davacının gelini olması, davacının yapılan bir çok işleme doğrudan rıza göstermesi, yine davacının uzun bir süre yapılan işlemleri denetlememesinin hayatın olağan akışına aykırı olması hususlarından hareketle, davacının 2.055.000.-TL üzerinden yapmış olduğu alacak iddiasının yerinde olmadığı....' yönünde görüş beyan edildiği, davacı adına Fatih, ... ve ...Merkez şubelerinde hesapların olduğu, 2001 yılından beri internet bankacılığı kullanıldığı, bu işlemlerin toplam 368.397,68 TL tutarında olduğu, bu zamana kadar bu işlemlerle ilgili itiraz edilmediği, hesaplarından çoğu zaman oğlu ...'ın hesabına virman yapıldığı, aradan 15 yıl zaman geçtiğinden sms ve log kayıtlarına erişilemediği, davacının gelini Kaniye Duran'ın gerek kayınpederinin hesaplarından gerekse diğer müşterilerin hesaplarından yapmış olduğu zimmet eylemlerini ikrar ettiği, davacı ...'ın gelini ile ilgili olan davada müşteki olmadığı, bazı işlemler için davacının gelinine sözlü talimat verdiğini kabul ettiği, sözlü talimatla çekildiği kabul edilen paraların belirlenmesinin tamamen davacının iradesine bağlı olduğu, hesabın takibinin gelinine bırakıldığının ikrar edilmesinin, uzun yıllar boyunca gelini tarafından takip edilen hesabın kontrol edilmemesi hususlarında bankanın kusuru ile illiyet bağının kesildiği yönündeki bilirkişi raporunun dikkate alındığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince istinaf edilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi’nce, davanın, banka hesabındaki paranın rıza dışı işlemlerle sıfırlanması nedeni ile oluşan zararın tahsili için banka aleyhine girişilen takibe itirazın iptali isteminden ibaret olduğu, davacı yanın bizzat kendi beyanına göre, 01.01.2000 tarihinde çalıştığı kurumdan emekli olduğu, almış olduğu ikramiyesini davalı Banka’nın ...Şubesi’nde değerlendirdiği, davalı banka nezdindeki bakiyesinin 22.02.2001 tarihinde toplamda 87.117,00 TL olduğu, bu paranın 22.02.2001 tarihinde davalı bankanın ... Şubesi’ne aktarıldığı, davacının sırasıyla 132.719,00 TL ve 23.000,00 TL parasını da davalı bankanın ... Şubesi’ndeki hesabına yatırdığı, 2001-2004 yılları arasında davacı tarafından bankadan beş defa para çekildiği, dava dilekçesinden, dava dışı gelinin beyanından ve ceza soruşturması içeriğinden davacının hesapları ile ilgili tüm yetkiyi gelinine bıraktığı, bilgisi harici her işleme de oldukça uzun yıllar sessiz kaldığının görüldüğü, davacının bilgisi dahilinde hesaptan yapılan çekimlerin 7.000,00 TL ve 5.000,00 TL olduğu, hesabın fon alım satımı ile değerlendirildiği, sahte hazine bonosunun parasal kaynağının da davacı yanca açıklanamadığı, yani bankaya ilk yatırdığı paranın 2.000.000.-TL hazine bonosu alımına yetmediğinin son derece açık olduğu, cebinden para verdiğine dair bir iddiasının da bulunmadığına göre sahte hazine bonolarının karşılığı olarak bankaya yatırılmış bir meblağdan da söz edilemeyeceği, davacının kayıtlarla izlenebilir banka mevduatının ise bankadan ziyade gelinine güvenerek gerçekleştirildiği, davacının banka çalışanı olan gelinine yetki devri yaptığı, kontrol etmediği, işlemleri yapan gelini ile olan bu kontrolsüz işlem ilişkisinin bankanın kusursuz sorumluluğuyla illiyet bağını koparacak nitelikte bulunması dikkate alındığında, İlk Derece Mahkemesi kararı hakkındaki istinaf başvurusunun yerinde olmadığı gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Dava, banka hesabındaki paranın rıza dışı işlemlerde kullanılması nedeniyle oluşan zararın tahsili için banka aleyhine başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 20/2., 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 18/2. maddesi hükmü uyarınca, tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekmektedir. Bankaların, tacir olarak bütün işlemlerinde basiretli davranma yükümlülüğü herhangi bir tacirden farklı olup bankalardan beklenen basiret ölçüsü ve özen yükümlüğü diğer tacirlere göre çok daha ağırdır. Bu sebeple bankalar diğer tacirlerden farklı olarak hafif kusurlarından dahi sorumludurlar.
Davacının varlığını iddia ettiği zararının davalı banka çalışanının eylemleriyle meydana geldiği, ilgili çalışan hakkında ceza dava dosyasının bulunduğu, davacı dışında üçüncü kişilerin de davalı banka çalışanının eylemleriyle zarara uğradığı tüm dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
Bu çerçevede davacının hesapları üzerinde düzenli olarak gerekli kontrolü sağlamaması, bu hususta yetkiyi gelini olan davalı banka çalışanına bırakması, davalı bankanın sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Bir zarar varsa bu zararın meydana gelmesinde, hem davacı hem de davalı banka çalışanının eylemleri nedeniyle müterafik kusurludur.
İlk Derece Mahkemesi’nce yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde daha önce rapor hazırlayan bilirkişiler dışında konusunda uzman başka bir bilirkişi heyetine dosya tevdi edilip gerekirse davalı banka kayıtları üzerinde de inceleme yaptırılarak davacının rızası dışında gerçekleşen davalı banka çalışanının eylemleri nedeniyle uğradığı bir zararının bulunup bulunmadığı, bir zararı varsa bu zararın meydana gelmesinde tarafların kusurlarının ne çerçevede olduğu hususunda Yargıtay denetimine elverişli, açıklayıcı, gerekçeli, tarafların iddia ve savunmalarını değerlendiren bir rapor alınarak varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması ve bu hükme yönelen istinaf isteminin Bölge Adliye Mahkemesi’nce esastan reddi doğru görülmediğinden Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, HMK'nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, takdir olunan 3.815,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak, davacıya verilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 10/03/2022 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
1- Dava, mevduat sözleşmesinden doğan alacak istemine ilişkindir
2- Davacı vekili, müvekkilinin davalı bankaya 2001 yılı içerisinde çeşitli tarihlerde 87.117 TL, 132.719 TL ve 23.000 TL para yatırdığını, ancak bu paranın 2001-2004 yılları arasında 5 ayrı defada çekildiğini, bunun karşılığında bankada çalışan gelini tarafından kendisine hazine bonosu dekontları verildiğini, 2014 yılında bankada başlatılan inceleme ve Savcılık soruşturması sırasında banka yetkililerince müvekkiline hesapta bulunan paranın ödeneceği söylendiği halde ödenmediği için 2.055.405 TL alacak için başlattığı ilamsız icra takibine davalı bankanın itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptalini talep etmiş, davalı Banka vekili ise, davacının gelini Kaniye Duran hakkında banka işlemlerinde yolsuzluk nedeniyle hakkında ceza davası açıldığını, davacının 14 yıldır kullanıcısı olduğu internet bankacılığı hizmeti yoluyla hesabından paraların çekildiğini, paraların önemli bir kısmının da oğlu
Ercüment’in hesabına gönderildiğini, davacının işlemlerden haberdar olduğunu ve icazet verdiğini ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
3- Gerek ilkderece mahkemesince, gerekse bölge adliye mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, davacının hesaplarındaki birikimin, sahte hazine bonolarını satın almaya yetmeyeceği, hesapta çekilen paraların bilgisi dahilinde çekildiği, banka çalışanı olan gelinine yetki devri yaptığı, gelini ile olan arasındaki ilişkinin banka ile olay arasındaki illiyet bağını kopardığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
4- İlkderece mahkemesi kararını ve bölge adliye mahkemesi kararını doğru bulduğumdan ve kararın onanması gerektiğini düşündüğümden Daire çoğunluğunun bozma yönündeki düşüncesini isabetli bulmuyorum.