4. Ceza Dairesi 2021/43095 E. , 2022/7124 K.
KARAR
Şantaj suçundan sanık ... hakkında yapılan yargılama sonunda mahkumiyetine dair, ... Asliye Ceza Mahkemesi'nce verilen 03/07/2015 gün ve 2015/412 esas, 2015/596 karar sayılı hükmün sanık müdafisi ve katılan vekili tarafından temyizi üzerine,
Dairemizin 21/10/2021 gün ve 2019/4728 esas, 2021/25166 sayılı kararıyla;
''Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve belgeler ile gerekçe içeriğine göre, mahkemenin delilleri takdiri, suç vasfının tayini ve gerekçesinde bir isabetsizlik bulunmadığı kanaatiyle tebliğnamedeki bozma isteyen görüşe iştirak edilmeyerek yapılan incelemede;
Sanığa yükletilen şantaj eylemiyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemin sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,
Eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tipine uyduğu,
Cezanın kanuni bağlamda uygulandığı,
Anlaşıldığından, sanık ... müdafisinin ve katılan ... vekilinin ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, tebliğnameye aykırı olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKMÜN ONANMASINA'' şeklinde karar verilmiştir.
I-İTİRAZ NEDENLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 04/12/2021 gün ve 2015/368441 sayılı yazısında özetle;
Maddi olayda, sanık ...'ün katılan ... ile olan ilişkisini sürdürmek biçiminde bir yarar elde etmek amacıyla 06/04/2015 günü katılanın ikametinin giriş kapısının önüne 'ne istiyorsun benden seni ne kadar çok sevip sensiz nefes alamadığımı haykırmamımı peki bu sesi ananda duysun mu, gidip anana seni ne kadar sevdiğimi mi anlatmam istiyon emrin olur be sevdam bişeyi çok merak ediyom seni bu kadar çok koruyom bunu çok merak ediyom bu gece kapıyı kırmıyorsam bir sebebi var sütlaç yapıp evine almam var kek yapıp çağırmam var bensiz hayat sana zindan demen var ama insanız sonuçta,' biçiminde sözler içeren not bırakmak şeklindeki eyleminde,
Sanığın, katılan ile aralarındaki durumu katılanın annesine bildirme tehdidinde bulunduğu ancak, şantaj suçun oluşumu için şeref veya saygınlığa zarar verebilecek bir hususun açıklanacağı yönündeki herhangi bir tehdidin varlığı yeterli olmayıp, bu tehdidin belli bir boyuta ulaşarak, objektif olarak mağdurun iradesini etkilemeye ve zorlamaya elverişli olması da gerekmektedir. Sanığın şantaj kabul edilen eylemi, katılanın evinin önüne bıraktığı notun bir bölümünde 'bu sesi anan da duysun mu, gidip anana seni ne kadar sevdiğimi mi anlatmam istiyon' şeklinde bir ifadeye yer vermekten ibarettir. Notta yer alan açıklamaya göre sanığın tehdit sayılabilecek tek eylemi, onu sevdiğini katılananın annesine bildireceğini belirtmesidir. Katılanın annesi dışındaki kişilere duyuracağına ilişkin herhangi bir tehditte bulunmadığı dosya kapsamından anlaşıldığı,
Dosyadaki bilgi ve belgelerden görüldüğü üzere katılan 33 yaşında bir kadındır ve aşamalardaki beyanlarında sanığın anılan sözlerini tehdit olarak algıladığı veya üzerinde zorlayıcı etki yarattığına ilişkin hiçbir anlatımı bulunmamaktadır. Sanığın yetişkin bir kadın olan katılanı sevdiğini annesine bildireceğini söylemekten ibaret eylemi rahatsız edici bir davranış olarak kabul edilebilir ise de, katılanın şeref ve saygınlığına zarar verecek nitelikte veya iradesini etkilemeye ve zorlamaya elverişle boyuta ulaşmış bir tehdit olmadığı, TCK'nın 107/2. maddesinde düzenlenen şantaj suçunu oluşturmadığı ve atılı suçun yasal öğelerinin oluşmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, sanığın katılanın evinin önüne bıraktığı notta yazılan sözlerin bütün halinde cinsel taciz suçunu oluşturabileceği, gözönüne alındığında sanık hakkında TCK 107/2 maddesinde yazılı suçun unsurları oluşmadığından ayrıca şantaj suçundan verilen mahkumiyet kararının Özel Dairece onanması hukuka aykırı nitelikte olduğu anlaşılmakla,
Yargıtay 4. Ceza Dairesinin, 21/10/2021 gün ve 2019/4728 esas, 2021/25166 sayılı onama kararının itirazen kaldırılarak sanık hakkında atılı suçun yasal öğelerinin oluşmadığı nedenle, mahkumiyet kararının bozulmasına karar verilmesi istemiyle anılan karara itiraz edilmiştir.
SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda açıklanan nedenler ve tüm dosya kapsamına göre,
1- İtirazımızın KABULÜNE,
2- Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 21/10/2021 gün ve 2019/4728 esas, 2021/25166 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
3- Sanık hakkında ... Asliye Ceza Mahkemesinin 03/07/2015 tarih ve 2015/412 esas ve 2015/596 sayılı ilamıyla şantaj suçundan verilen hükümlülük kararının suçun yasal öğelerinin oluşmadığı nedenle, anılan kararın BOZULMASINA,
4- İtirazımız kabul edilmediği takdirde dosyanın incelenmek üzere Yüksek Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmesi,
İtirazen arz ve talep olunur.' şeklinde istemde bulunulması üzerine dosya Dairemize gönderilmekle, incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
II- İTİRAZIN KAPSAMI
İtiraz, ... Asliye Ceza Mahkemesi'nin 03/07/2015 tarih ve 2015/412 esas, 2015/596 karar sayılı ilamı ile şantaj suçundan sanık ... hakkında verilen mahkumiyet kararının onanmasına dair, Dairemizin 21/10/2021 gün ve 2019/4728 esas, 2021/25166 karar sayılı kararında hukuka aykırılık bulunup bulunmadığına ilişkindir.
III- DEĞERLENDİRME
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın söz konusu itirazı üzerine yapılan incelemede,
Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 2017/4-291 esas, 2017/558 karar sayılı ilamında açıklandığı üzere; Şantaj suçu, 5237 sayılı TCK'nun 107. maddesinde “Hakkı olan veya yükümlü olduğu bir şeyi yapacağından veya yapmayacağından bahisle, bir kimseyi kanuna aykırı veya yükümlü olmadığı bir şeyi yapmaya veya yapmamaya ya da haksız çıkar sağlamaya zorlayan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır” şeklinde düzenlenmiş iken, anılan hükmün yeterli olmadığı ve eksik yönlerinin bulunduğu, bunun sonucu olarak da şantaj oluşturabilecek bazı eylemlerin bu madde kapsamında kalmayacağı eleştirileri üzerine, 08/07/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5377 sayılı Kanun ile maddeye; “Kendisine veya başkasına yarar sağlamak maksadıyla bir kişinin şeref veya saygınlığına zarar verecek nitelikteki hususların açıklanacağı veya isnat edileceği tehdidinde bulunulması halinde de birinci fıkraya göre cezaya hükmolunur” biçiminde ikinci fıkra eklenmiştir.
Nitekim, değişikliğe ilişkin gerekçede de; “Kişinin yarar sağlamak maksadıyla bir başkasının şeref veya saygınlığına zarar verecek nitelikteki hususları açıklayacağı veya isnat edeceği tehdidinde bulunması halinin tehdit suçuna ilişkin ‘sair kötülük’ kapsamında değerlendirilmesinin daha az cezayı gerektireceği eleştirisi karşısında, madde metnine söz konusu fıkra eklenmiştir” denilmektedir.
Maddenin uyuşmazlık konusunu ilgilendiren ve birinci fıkrasından farklı unsurlar içeren ikinci fıkrasına göre, kendisine ya da başkasına yarar sağlamak için kişinin şeref ve saygınlığına zarar verecek nitelikteki hususları açıklayacağı veya isnat edeceği tehdidinde bulunan fail, maddenin birinci fıkrasında öngörülen hapis ve adli para cezası ile cezalandırılacaktır. Tehdit suçunun özel bir görünüm şekli olan bu suçtaki seçimlik hareketler, mağdurun şeref ve saygınlığına zarar verecek nitelikteki hususların açıklanacağı veya isnat edileceği tehdidinde bulunulmasıdır.
Türk Dil Kurumu Türkçe sözlüğünde; 'başkasının, birine gösterdiği saygının dayandığı kişisel değer' olarak tanımlanan ve 'kişilik değeri” olarak da isimlendirilebilecek olan şeref, insanın sosyal ve ahlaki değerlerinin bütününden oluşmakta ve insanın kendisine karşı hissettiği iç değer ile başkalarının gözündeki saygınlığını da kapsamaktadır. Saygınlık ise, 'saygı görme, değerli, güvenilir olma durumu, itibar, prestij' anlamlarına gelmektedir. Söz konusu suçta açıklanacağı veya isnat edileceği ifade edilen hususların, kişinin şeref ve saygınlık değerlerine zarar verecek nitelikte olması gerekmektedir.
Açıklanacağı tehdidinde bulunulan hususun suçtan önce gerçekleşmiş, diğer bir deyişle geçmişte kalmış olması fiilen zorunlu olmakla birlikte, mağdurun bu duruma düşmesinde failin etkisinin olup olmamasının veya açıklanacağı tehdidinde bulunulan durum itibarıyla mağdurun meşru zeminde olup olmamasının suçun oluşumu bakımından bir önemi bulunmamaktadır. Açıklanacağı bildirilen hususların herkes tarafından bilinmeyen olgular olması da zorunludur, zira herkesin bildiği bir durum yeteri kadar korkutuculuk sağlamayacağından, suçu oluşturmaya elverişli olmayacaktır.
Suç ile elde edilmek istenilen yarar üzerinde de kısaca durmakta fayda bulunmaktadır. Öncelikle belirtmek gerekir ki, tehdit edilen mağdurdan sanığa veya başkasına bir yarar sağlamasının istenilmesi bu suçun oluşumu için şarttır. TCK'nun 107. maddesinin birinci fıkrasında 'haksız bir çıkar' denilmesine karşın uyuşmazlık konusuyla ilgili ikinci fıkrasında sadece 'yarar' ifadesine yer verilmiş olması, bu iki kavramın birbirinden farklı olduğu anlamına gelmemektedir. İkinci fıkrada belirtilen yararın da haksız bir yarar olması suçun oluşması bakımından gereklidir. Talep edilen yararın failin zaten hakkı olan bir hususa ilişkin olması durumunda şantaj suçu oluşmayacaktır. Elde edilmek istenilen yarar; para, mal veya bir hizmet sağlanması gibi maddi bir değer olabileceği gibi örneğin cinsel ilişkiye girmeyi temin etme gibi maddi değer dışında başka bir fayda da olabilir. Ayrıca yararın elde edilmiş olması suçun tamamlanması bakımından gerekli olmayıp yarar sağlamak maksadıyla şeref ve saygınlığa zarar verebilecek nitelikteki hususların açıklanacağı veya isnad edileceğine ilişkin tehdidin mağdura ulaştırılması suçun tamamlanması açısından yeterlidir.
Şantaj, yarar sağlamak maksadıyla kişinin şeref veya saygınlığına zarar verecek nitelikteki bir hususun açıklanacağı veya isnat edileceği beyanında bulunmakla tamamlanan bir suçtur. Kısacası zorlama teşkil eden hareketlerin gerçekleştirilmesiyle şantaj tamamlanır, ayrıca bir neticenin gerçekleşmesi gerekli değildir. Suçun tamamlanabilmesi için failin amacına ulaşmış olması şart değildir. Mağdurun iradesinin gerçekten etkilenip etkilenmediği araştırılmaksızın zorlamaya elverişli hareketlerin gerçekleştirilmesiyle suç tamamlanacaktır.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay bakımından yapılan değerlendirmede, sanık ...'ün katılan ... ile olan ilişkisini sürdürmek biçiminde bir yarar elde etmek amacıyla 06/04/2015 günü katılanın ikametinin giriş kapısının önüne 'ne istiyorsun benden seni ne kadar çok sevip sensiz nefes alamadığımı haykırmamımı peki bu sesi ananda duysun mu, gidip anana seni ne kadar sevdiğimi mi anlatmam istiyon emrin olur be sevdam bişeyi çok merak ediyom seni bu kadar çok koruyom bunu çok merak ediyom bu gece kapıyı kırmıyorsam bir sebebi var sütlaç yapıp evine almam var kek yapıp çağırmam var bensiz hayat sana zindan demen var ama insanız sonuçta,' biçiminde sözler içeren not bırakmak şeklindeki eyleminde, sanığın katılanı ilişiyi devam ettirmek konusunda zorladığı hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Ancak bu zorlamanın yukarıdaki açıklamalarda belirtildiği üzere suçun oluşumu için şeref veya saygınlığa zarar verebilecek bir hususun açıklanacağı yönündeki herhangi bir tehdidin varlığı yeterli olmayıp, bu tehdidin belli bir boyuta ulaşarak, objektif olarak mağdurun iradesini etkilemeye ve zorlamaya elverişli olması da gerekmektedir.
Her ne kadar itiraz gerekçesinde, sanığın yetişkin bir kadın olan katılanı sevdiğini annesine bildireceğini söylemekten ibaret eylemi rahatsız edici bir davranış olarak kabul edilebilir ise de, katılanın şeref ve saygınlığına zarar verecek nitelikte veya iradesini etkilemeye ve zorlamaya elverişli boyuta ulaşmış bir tehdit olmadığı, TCK'nın 107/2. maddesinde düzenlenen şantaj suçunu oluşturmadığı ve atılı suçun yasal öğelerinin oluşmadığının kabul edilmesi gerektiği ileri sürülmüş ise de, tüm dosya kapsamı itibariyle şantaj suçunun unsurlarından olan yarar elde etme amacı yanında, şeref veya saygınlığa zarar verebilecek bir hususun açıklanacağı yönünde objektif olarak mağdurun iradesini etkilemeye ve zorlamaya elverişli bir tehditin varlığı unsurunun da somut olayda var olduğu, sanığın iddianameye konu not kağıdını katılanın evinin önüne bırakması eyleminin sadece rahatsız edici bir davranış olarak değerlendirilemeyeceği kanaatine varılmış ve sonuç olarak aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
IV- KARAR
Dairemizin 21/10/2021 gün ve 2019/4728 esas, 2021/25166 sayılı kararı usul ve yasaya uygun bulunmakla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın itirazları yerinde görülmediğinden REDDİNE, 6352 sayılı Kanun ile değişik 5271 sayılı Kanunun 308. maddesinin 3. fıkrası gereğince itirazı incelemek üzere dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna GÖNDERİLMESİNE, 10/03/2022 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
(Muhalif Üye)
KARŞI OY
Dairemizin 21/10/2021 tarih, 2019/4728 esas ve 2021/25166 karar sayılı ilamında yer alan muhalefet şerhinde belirttiğimiz hukuksal nedenlerle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın itirazı yerinde olduğu ve kabul edilerek Yerel Mahkeme hükmünün bozulması gerektiği kanaatinde olduğumuzdan, sayın çoğunluğun itirazın reddi yönündeki görüşüne iştirak edilememiştir.