23. Hukuk Dairesi 2013/8367 E. , 2014/2814 K.
MAHKEMESİ : Manavgat 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 28/05/2013
NUMARASI : 2011/87-2013/204
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, ipoteğin fekki davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davacı F.. Ü.. yönünden davanın aktif dava ehliyeti bulunmaması nedeniyle, davacı kooperatif yönünden esastan reddine, B.. U.. yönünden davanın açılmamış sayılmasına yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı kooperatif vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Davacı kooperatif vekili ve davacılar, kooperatifin 18.01.2008 tarihinde yapılan 2007 yılı genel kurul toplantısının 5. gündem maddesine, 2044 ada ve 1 parselde Y... Paz. San. Tic. Ltd. Şti. ile yapılan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin ve yapılacak imalatların görüşülmesinin gündeme alındığını, divan tarafından tutulmuş karar tutanağında gündemde yer almadığı halde arsanın satışına karar verildiğini, davalılardan Y... Pazarlama Cam Ayna Ürünleri İnşaat Taah. Turizm Yayıncılık Gıda Maddeleri San. ve Tic. Ltd. Şti.'ne yapılan satışın ve tescilin batıl olduğunu ileri sürerek, taşınmazın tapu kaydının iptali ile kooperatif adına tesciline, davalı Y.... Cam Ayna Taşımacılık Orman Ürünleri San. A.Ş.'nin çektiği kredinin teminat olarak Euro Tekfenbank A.Ş. lehine tesis edilmiş olan ipoteğin fekkine karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
Davalı Euro ... Bank A.Ş. vekili, davalılardan Y.... İnş. Ltd. Şti.'nin kooperatifin inşaatlarını yapmayı üstlenen yüklenici olduğunu, bu şirketle sözleşme yapılmasına dair 2006 yılında yapılan olağanüstü genel kurul toplantısında karar alındığını, 13.01.2008 tarihli genel kurul toplantısında kooperatife ait 2044 ada 1 parsel sayılı taşınmazın satışı için yönetim kuruluna yetki verildiğini, bu yetkiye istinaden taşınmazın Y... İnş. Ltd. Şti.'ne devredildiğini, satış işleminin geçerli olduğunu, müvekkili bankanın iyiniyetli üçüncü kişi olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Fer'i Müdahil H..... Gayrimenkul Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. vekili, davaya konu taşınmazı ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan takip sonucunda satın aldıklarını, ihaleye ilişkin tüm itiraz ve davaların sonuçlandığını, davacı taleplerinin haksız olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Diğer davalılar, davaya cevap vermemişlerdir.
Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre; 13.01.2008 tarihinde yapılan 2007 yılı olağan genel kurul gündeminin 5. gündem maddesinin '2044 ada 1 parselde Y... Pazarlama San. Tic. Ltd. Şirketi ile yapılan kat karşılığı anlaşma ile yapılacak imalatlar hakkında açıklamaların görüşülmesi' şeklinde olduğu, genel kurul toplantı belgelerinde ise 5.maddenin 'a) 2044 ada 1 parselin tamamının veya bir kısmının dilediği kimselere emlak değerinden az olmamak üzere satmaya, taksitli kat irtifakı ve kat mülkiyeti tesisine, cins değişikliği,maddi imkansızlıklar sebebiyle konut yaptıramadığımızdan kat irtifaklı üyeler adına ferdileştirilmek üzere tescile, kooperatife kalan dairelere üye kabul etmeye, kat karşılığı inşaat sözleşmeleri yapmaya, önceden yapılanların iptali ve yeniden sözleşme yapmaya, kooperatife kalan daireleri asgari 20.000,00 YTL bedelden satmaya, dilediği banka ve kuruluşlardan ipotek vermeye, yönetim kuruluna yetki verilmesi b) Kooperatifimiz adına taşınmazların kamuya devri gereken kısımlarının bedelli yada bedelsiz devri konusunda yönetim kuruluna yetki verilmesi hususlarının görüşüldüğü tümünün birlikte oylandığı ve oybirliği ile kabul edildiği görülmektedir. ' şeklinde olduğu, tutanakta Bakanlık temsilcisinin de imzasının bulunduğu, gündem dışı konular görüşüldüğüne ilişkin şerh bulunmadığı, kaldı ki daha sonra 2009 yılı genel kurulunda 2044 ada 5 parselin satışına dair 2007 yılı genel kurul toplantısında alınan kararın iptali ve taşınmazın tapusunun kooperatif adına tescili için işlem yapılmak üzere yönetim kuruluna yetki verildiği, dolayısıyla dava dilekçesindeki iddianın aksine dava konusu gayrimenkulün satışı konusunda gündemde madde olduğunun kabul edildiği ve toplantıya katılan üyelerin de bu husustan haberdar olduklarının anlaşıldığı, kararın iptali için yasal yollara başvurulmadığı, genel kurul kararında yönetim kuruluna gayrimenkulü dilediği kimselere satma yetkisi verilmesi nedeniyle dava konusu taşınmazın davalı Y... A.Ş.'ye değil de Y... Ltd. Şti.'ye satıldığı iddiasının da yerinde olmadığı, davalı bankanın ipotek işlemini tapudaki kayda güvenerek yapmış olduğu, davacının ipotek bedeli üzerinden bakiye harcı yatırmadığı, davacılardan F.. Ü.. ve B.. U..'un genel kurul kararına olumlu oy verdikleri, kararın oybirliği ile alındığı, karara muhalefet şerhi düşülmediği, bu kişilerin aktif dava ehliyetlerinin bulunmadığı, B.. U..'un 22.11.2011 tarihinde davayı takipsiz bıraktığı ve üç aylık yenileme süresinin geçtiği gerekçesiyle, davacı kooperatif yönünden davanın esastan reddine, davacı B.. U.. yönünden davanın açılmamış sayılmasına, davacı F.. Ü.. yönünden aktif dava ehliyeti bulunmadığından davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı kooperatif vekili tarafından temyiz edilmiştir.
6100 sayılı HMK'nın dava şartlarını düzenleyen 114/1-d maddesindeki dava ehliyeti, fiil ehliyetinin medeni usûl hukukunda büründüğü şeklidir. Fiil ehliyetine sahip olan bütün gerçek ve tüzel kişiler dava ehliyetine de sahiptir.
Aynı Kanun'un 114/1-e maddesindeki dava takip yetkisi, davada taraf olan kişinin o davayı kendi adına yürütebilme ve talep sonucu hakkında kendi adına hüküm alabilme yetkisidir (HMK md. 53). Sözü edilen kurum, şeklî taraf kuramının kabulünün sonucu olarak ortaya çıkmış ve sözü edilen kuramı tamamlamak amacıyla geliştirilmiştir. Davayı takip yetkisi, maddi hukuktaki tasarruf yetkisinin usul hukundaki karşılığını oluşturur. Ayrıca, bu kavram, davada taraf olmadığı hâlde kanun gereği taraf gibi davranmakla görevli kılınmış olanların hukukî konumlarının açıklanmasında başvurulan bir kavram konumundadır. Kural
olarak taraf ehliyeti ve dava ehliyeti bulunan kişinin dava takip yetkisi vardır. Ancak bazı istisnai durumlarda davada taraf olarak gösterilen kişinin taraf ve dava ehliyeti olmasına rağmen dava takip yetkisi olmayabilir. Örn: Hakkında iflas kararı verilen kişinin taraf olduğu hukuki davalarda da istisnai durumlar dışında davayı takip yetkisi iflas idaresine aittir.
Taraf sıfatı (husumet) ise, maddi hukuka göre belirlenen, bir subjektif hakkı dava etme yetkisini ya da bir subjektif hakkın davalı olarak talep edilebilme yetkisini gösteren bir kavramdır. Taraf ehliyeti; davada taraf olabilme, usulî hukuki ilişkinin süjesi olabilme ehliyetidir. Taraf ehliyetine sahip olan kişi, davada davacı veya davalı olabilecektir.
Bu nedenle, taraf ehliyeti usûli bir kavramdır. Taraf ehliyetine sahip olabilmek için medeni hukuktaki hak ehliyetine sahip olmak gerekir. HMK'nın 50. maddesine göre, medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olan, taraf ehliyetine de sahiptir. Buna göre tüm insanlar, hak ehliyetine ve dolayısıyla taraf ehliyetine sahiptir. Dava ehliyeti ise, medeni hakları kullanma ehliyetine göre belirlenir. (HMK md. 51) Fiil ehliyetine sahip olan kişi, dava ehliyetine de sahiptir ve davayı yürütebilir, usûl işlemlerini yapabilir. Reşit olan ve temyiz kudretine sahip olan kişiler fiil ehliyetine sahiptir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve dava takip yetkisi davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu subjektif hakka ilişkindir. Davacı tarafta yer alan taraf için aktif dava sıfatı, davalı tarafta yer alan taraf için pasif taraf sıfatından söz edilebilir. Uygulamada, 'sıfat' yerine 'husumet' terimi de kullanılmaktadır. Sıfat dava şartı olmayıp, itirazdır. Çünkü bir kimsenin hak sahibi veya borçlu olup olmadığı davanın esasına girildikten sonra tespit edilebilir. Bu durumda ise dava esastan ret veya kabul edilir. Oysa, dava şartları davanın esasına girilmesini engelleyen niteliktedir. Ancak sıfat bir itiraz olduğundan, hâkim diğer itirazlar gibi taraf sıfatını da dava dosyasından anlayabildiği sürece kendiliğinden nazara alır. Sıfat, davada taraflardan birinin davaya konu subjektif dava hakkının bulunup bulunmadığı ile ilgili bir husustur. Tarafların sıfatının yargılama sonuna kadar devam etmesi zorunludur. Bu husus mahkemece re'sen gözönünde bulundurulmalıdır. Bir davada, taraflardan birinin, davacı ya da davalı sıfatının (aktif ya da pasif husumet ehliyetinin) olmadığı belirlenirse, artık bu davanın esasının çözümüne girilmeden, davanın husumet yokluğundan reddi gerekir. Bir kişinin belli bir davada davalı sıfatını haiz olup olmadığı şeklinde nitelendirilen husumetin ileri sürülme zamanı yasa ile kabul edilen bir ilk itiraz olmadığı gibi davalı tarafından ileri sürülmesi gerekli bir def'i de değildir. Davanın her aşamasında ileri sürülmesi mümkün veya mahkemece vakıf olunduğu takdirde re'sen nazara alınması gerekli hukuki bir durumdur.
Öte yandan, kural olarak, kooperatife ait bir taşınmaza ilişkin mülkiyet hakkına dayalı tapu iptal ve tescil davasını, taşınmazın maliki olan kooperatif tüzel kişiliğinin açması gerekir ise de, mutlak butlan hallerinde ortaklardan birinin kooperatif adına tescili istemiyle dava açma hakkı bulunduğunun kabulü gerekir.
Somut olayda mahkemece, davacı F.. Ü..'nün genel kurul kararına olumlu oy verdiği, kararın oybirliği ile alındığı, muhalefet şerhi düşülmediği şeklinde gerekçe oluşturulmuş olup, bu koşulların genel kurul kararının iptali davasında HMK'nın 114/2. madde hükmü yollaması ile 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'nun 53. ve anasözleşmenin 38. madde hükmünde aranan dava şartlarından olduğu ve dava genel kurul kararının iptali davası olsa idi, davanın aktif dava ehliyeti bulunmadığı gerekçesiyle değil, HMK'nın 114/1-d ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirdi. Oysa, dava tapu iptali ve tescil davası olup, davacı F.. Ü..'nün gündemde olmayan bir konuda karar alındığı iddiasına dayandığı, oysa nisaba ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'nun 42/6. madde hükmüne uygun olan genel kurul kararına dayalı olarak satışın ve tescilin yapıldığı, bu davacının aksi yöndeki iddiasının esastan reddi gerektiği belirtilerek, davanın bu gerekçeyle reddine karar verilmesi gerekirken, dava ehliyetinin bulunduğu gözardı edilerek, bu davacının aktif dava ehliyeti bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddi doğru olmamış ise de, temyiz edenin sıfatı karşısında, bu husus bozma nedeni yapılmamış, bu hususun eleştirisiyle yetinilmiştir.
Diğer yandan, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'nun 53. ve anasözleşmenin 38. madde hükmünde genel kurulun iptali davasını açabilecekler arasında kooperatif tüzel kişiliği gösterilmemiş olup, kooperatif kendi genel kurulunda alınan kararın iptalini dava edemez. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 06.05.2003 tarih ve 2002/12253 E., 2003/4557 K. sayılı ilamı bu yöndedir. Öte yandan, aynı Kanun'un 46/son ve anasözleşmenin 31/son maddesinde
yer alan usule uyulmadan gündemde olmayan konuların görüşülmesi halinde toplantı ve karar nisabına ve 42/6. madde hükmü gibi emredici kurala uygun olarak alınan kararlar batıl olmayıp, iptali kabil olduğundan, iptal davası açma hakkına sahip olanların red oyu vermesi ve muhalefet şerhini tutanağa yazdırması ve bir aylık hak düşürücü süre içinde iptal davasını açmaları gerekir.
YHGK'nın 24.01.2007 tarih ve 11/49 E., 22 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere;
Her ne kadar, kural olarak genel kurul kararlarının sonuçları içe dönük olup, bu kararlar iyiniyetli üçüncü kişiler yönünden sonuç doğurmazlarsa da; bilimsel görüşlerde de ifade edildiği üzere (Bkz. Poroy/Tekinalp/Çamoğlu; Ortaklıklar ve Kooperatif Hukuku, Güncelleştirilmiş 9. Baskı,Beta Yayınları,İstanbul,2003, sayfa: 410 ve devamı Zafer Saka, Anonim Ortaklıklarda Genel Kurul, Vedat Kitapçılık, İstanbul 2004, sayfa: 204) genel kurul kararının, kooperatif ile üçüncü kişiler arasındaki sözleşmenin geçerlilik koşulu veya unsuru niteliğinde olduğu durumlarda dışa dönük sonuçlar da doğurabildiğinden, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 42/6. maddesi uyarınca, kooperatife ait taşınmazın satılabilmesi için kooperatif genel kurulunun bu konuda karar alması gerekli olup, böyle bir kararın varlığının, alıcı üçüncü kişi ile yapılacak satış sözleşmesinin geçerlilik koşulunu oluşturduğunun kabulü gerekir.
YHGK'nın 04.05.2011 tarih ve 1-18 E., 263 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; Tapu sicilinin tutulması prensiplerinden biri de, geçerli bir hukuki sebebin varlığı koşuludur. Bu noktada, sicilin dayanağını oluşturan hukuki işlem geçersiz ise 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1025. maddesinde ifadesini bulan yolsuz tescil niteliğinde olacak ve böyle bir durumda ayni hakkı zedelenen kimse tapu sicilinin düzeltilmesini dava edebilecektir. Tapuyu iyiniyetle iktisap eden kimsenin bu iyiniyetinin korunması da 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1023. maddesi gereği olduğundan, iptali istenen tapu kaydının tesisine esas olan işlemde satıcı kadar alıcının da iyi veya kötüniyet sahibi olup olmadığı araştırılacaktır. Burada sözü edilen iyiniyetin; tapu sicilindeki kaydın doğruluğuna ilişkin olması gerektiği, tapu sicili kapsamın içine girmeyen konulara ait iyiniyet durumunun 1023. madde hükmü ile korunamayacağı kuşkusuzdur. İptali istenen tapu kaydının tesisine esas işlem esasen yok hükmünde veya batıl olan bir işlem ise, işte bu halde alıcının iyiniyet sahibi olması dahi aslında yok hükmünde veya batıl olan işleme geçerlilik sağlamayacağından, tapu kaydının iptali gerekecektir. Genel kurul kararı yoklukla malûl ise, buna dayanılarak yapılan satış ile alıcı adına yapılan tescilin yolsuz olduğu açıktır. Kural olarak, yolsuz tescilde ilk el durumunda olmayan kişilerin iyi niyetten faydalanması mümkün ise de; tapu sicili kapsamı içine girmeyen konularda, yolsuz tescilin batıl ya da yok hükmündeki işleme dayanması halinde, dayanak belgeden edinen kişi, ilk el durumunda bulunduğundan, iyiniyetten faydalanması olanaklı değildir.
Somut olayda, anılan Kanun'un 42/6. maddesi hükmüne uygun olarak asgari satış fiyatı gösterilmek suretiyle yönetime yetki veren dava konusu kararın görüşülmesinin gündemde yer aldığı ve oybirliği ile karar alındığı anlaşılmaktadır. Genel kurulda satış kararının hiç alınmaması ya da 42/6. madde hükmüne aykırı olarak satış kararı alınması ya da toplantı ve/veya karar nisabının bulunmaması halinde, geçerli bir genel kurul kararı alıcı 3. kişiyle yapılacak satış sözleşmesinin geçerlilik koşulunu oluşturacağından ve 3. kişi iyiniyetli sayılamayacağından, böyle bir durumda davacı kooperatifin taşınmaz satışının batıl olduğunu ileri sürerek, tapu iptal ve tescil davası açma hakkı, YHGK'nın 15.11.2006 tarih ve 11-725 E., 712 K., 04.05.2011 tarih ve 1-18 E., 263 K. sayılı ilamlarında açıklandığı üzere var ise de, somut olayda durum farklı olup, genel kurul kararının iptali davası açma hakkına sahip olmayan kooperatifin, salt gündemde olmayan bir konunun görüşülüp karara bağlanması iptal nedeni ve bu yönde bir iptal davası da açmamış iken, anılan 42/6. madde hükmüne ve nisaba uygun alınmış kararın, salt gündemde olmaması iddiasına dayalı olarak batıl olduğunu ileri sürerek açtığı işbu tapu iptali ve tescil davasının reddi gerekir.
Bu açıklamalara ve dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı kooperatif vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı kooperatif vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.