Ceza Genel Kurulu 2018/329 E. , 2021/264 K.
Kararı veren
Yargıtay Dairesi : 16. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Sayısı : 389-132
Sanık ...'ün Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma, silahlı terör örgütüne üye olma, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, nitelikli yağma, resmî belgede sahtecilik ve başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçlarından açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonucu Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve nitelikli yağma suçlarından CMK'nın 223/2-e maddesi uyarınca beraatine; başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçundan açılan kamu davasının tefrikine; silahlı terör örgütüne üye olma suçundan TCK'nın 314/2, 3713 sayılı Kanun'un 5, TCK'nın 53, 58/9, 63. maddeleri uyarınca 13 yıl 6 ay hapis ve resmî belgede sahtecilik suçundan TCK'nın 204/1, 3713 sayılı Kanun'un 5, TCK'nın 53, 58/9. maddeleri uyarınca 4 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, mahsuba ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin ... (Kapatılan) 3. Ağır Ceza Mahkemesince (CMK'nın mülga 250. maddesi ile görevli) verilen 21.07.2011 tarihli ve 38-90 sayılı hükmün sanık müdafisi ve o yer Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 9. Ceza Dairesince 12.11.2012 tarih ve 1251-12895 sayı ile;
'...
1- Sanık ... hakkında resmî belgede sahtecilik suçundan kurulan hükme yönelik olarak yapılan incelemede;
Yapılan yargılama sonunda toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanığın suçunun sübutu kabul, olay niteliğine ve kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin edilmiş, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,
2- a ) Sanık ... hakkında silahlı terör örgütüne üye olma, devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve yağma suçlarından kurulan hükümlere yönelik temyize gelince;
Sanık müdafiinin tüm itirazlarının reddine, ancak;
Mağdur ve müştekilerin sanığın fiziki yapısına uygun beyanları, mağdur ve müşteki beyanlarıyla doğrulanan başka dosya sanığı ...'nin özde değişmeyen aşamalardaki ifadeleri, sanığın eylem tarihinden önce suçun işlendiği bölgeye örgütün yurt dışı kampından geldiğine dair yakalanan veya teslim olan başka dosya sanıklarının, sanık savunmasının aksine olan beyanları ve aynı sanıkların teşhisleri ile tüm dosya kapsamından, sanığın iştirak halinde ... Pülümür Karayolu üzerinde birden fazla aracı durdurup mağdur ve müştekileri araçlardan indirerek diğer örgüt mensuplarıyla birlikte ormanlık alana götürüp örgütsel propaganda yapmak, tehdit edip, cebir kullanarak paralarını almak şeklindeki eyleminin bir bütün olarak örgütün amaçladığı suçun işlenmesine elverişli, vahamet arz eden TCK'nın 302/1. maddesinde tanımlanan suçu ve anılan maddenin 2. fıkrası uyarınca da hürriyetinden yoksun bırakılan ve yağmalanan kişi sayısınca ayrı ayrı TCK'nın 109 ve 149. maddelerinde düzenlenen suçları oluşturacağı, hukuki durumunun buna göre takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden delillerin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması,
b ) Sanık ... hakkında kurulan hükme ilişkin temyize gelince;
Sanık müdafiinin diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Hükümden sonra 05.07.2012 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanunun 85. maddesiyle TCK'nın 220/7. maddesinde yapılan değişiklik karşısında sanığın hukuki durumunun yeniden takdir ve tayininde zorunluluk bulunması...' isabetsizliklerinden bozulmasına karar verildiği,
Bozma kararı üzerine dosyanın gönderildiği ... (Kapatılan) 3. Ağır Ceza Mahkemesince (CMK'nın mülga 250. maddesi ile görevli) verilen 13.03.2014 tarihli ve 27-12 sayılı karar ile 6526 sayılı Kanun'un 1. maddesiyle 3713 sayılı Kanun'a eklenen geçici 14. maddesi uyarınca davanın ... Ağır Ceza Mahkemesine devredildiği,
... Ağır Ceza Mahkemesince 18.07.2014 tarih ve 27-115 sayı ile sanığın TCK'nın 302/1, 3713 sayılı Kanun'un 5/1, TCK'nın 53, 58/9, 63. maddeleri uyarınca ağırlaştırılmış müebbet hapis; TCK'nın 37/1. maddesi delaletiyle TCK'nın 149/1-a-c-d-f-g, 3713 sayılı Kanun'un 5/1, TCK'nın 53, 58/9. maddeleri uyarınca ayrı ayrı yedi kez 19 yıl 6 ay hapis; TCK'nın 37/1. maddesi delaletiyle TCK'nın 109/2, 109/3-a-b, 3713 sayılı Kanun'un 5/1, TCK'nın 53, 58/9. maddeleri uyarınca ayrı ayrı on dokuz kez 12 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, mahsuba ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin verilen hükmün sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 16. Ceza Dairesince 25.05.2015 tarih ve 1093-1439 sayı ile;
'Sanık ... hakkında duruşmalı, diğer sanık ... hakkında duruşmasız olarak yapılan inceleme sonunda gereği düşünüldü:
Diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak;
1- Ceza Muhakemesi Hukukunda genel kural duruşmaların bir celsede bitirilmesi ve sanığın hazır olmaması halinde duruşma yapılmamasıdır. CMK'nın 196/2. maddesi uyarınca istinabe yolu ile sorgu yapılması sanığın talebine bağlı tutulmuş olup bunun yanında atılı suçta zorunlu müdafiilik gerektiren ve istinabe yasağı öngörülmüştür.
Hâl böyle olunca;
Aynı suçtan yargı çevresi dışındaki cezaevinde bulunan ve duruşmalarda bulunmakta bağışık tutulması hususunda herhangi bir karar verilmeyen sanık ve müdafiinin esas hakkında savunma yapılacak oturumda, hazır bulunmayı ısrarla talep etmelerine rağmen karar duruşmasında hazır bulundurulmayarak, görüntülü ve ses iletişimi tekniği ile savunmasının alınmasının savunma hakkını kısıtlayıcı ve adil yargılama ilkesine aykırı olduğunun gözetilmemesi,
2- Hükme dayanak yapılan başta ... ve diğer itirafçı tanıkların; örgütün yapısı, bir kısım üyeleri ile bunların katıldıkları eylemleri içeren beyanları yanısıra sanık hakkında da teşhis ve beyanlarda bulundukları, ancak bu tanıkların sanığa isnat edilen vahim nitelikteki eylemlere bizzat katılmadıkları gibi duyuma dayanan beyanlarının da aşamalarda tutarlılık göstermediği ve özellikle tanık ... ile bir kısım itirafçı tanıkların kendileri hakkındaki soruşturma ve kovuşturmada etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak istedikleri yönündeki beyanlarıyla mağdurların soruşturma aşamasında sanığın da fotoğrafının bulunduğu teşhis işleminde sanığı teşhis edememeleri hususları bir bütün halinde değerlendirildiğinde, sanık ...’ün 30.06.2006 günlü yağma ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma şeklindeki vahim nitelikte araç suçları işlediğine dair kesin, yeterli, her türlü kuşkudan uzak ve inandırıcı delillerin bulunmadığı, mevcut şüpheden de sanığın yararlandırılması gerektiği gözetilmeden, sanık ...'ün silahlı terör örgütü üyeliği suçundan cezalandırılması yerine yazılı şekilde uygulama yapılarak suç vasfında yanılgıya düşülmesi,
3- Anayasanın 138/1. maddesi hükmü, 6352 sayılı Kanunun amaç, kapsam ve gerekçesi, TCK'nın 61. maddesinde düzenlenen cezanın belirlenmesi ve bireyselleştirilmesine ilişkin ölçütlerle, 3/1. maddesinde düzenlenen orantılılık ilkesi çerçevesinde, suçun işleniş biçimi, işlenmesinde kullanılan araçlar, işlendiği zaman ve yer, konusunun önem ve değeri, meydana getirdiği zarar ve tehlikenin ağırlığı, sanığın kasta dayalı kusuru, güttüğü amaç ve saik ile sübutu kabul edilen silahlı terör örgütüne yapılan yardımın niteliği de göz önünde bulundurularak; sanık ... hakkında temel cezadan üçte bire kadar indirim öngören TCK'nın 220. maddesinin 7. fıkrasının 2. cümlesinde yer alan düzenleme uyarınca yapılan indirimin hukuka, vicdana, dosya kapsamına uygun ve orantılı, makul ve makbul bir indirim olması gerekirken, yazılı şekilde dosya kapsamına uymayacak biçimde indirim yapılması,
4- Kabul ve uygulamaya göre de;
a- Mağdur ...’ın kolluk beyanında eşi ...’dan 15 TL paranın yağmalandığı belirttiğinin anlaşılması karşısında, sanık ...’in atılı yağma suçundan beraati yerine mahkumiyetine hükmedilmesi,
b- Sanık ... hakkında mağdur sayısınca yağma suçundan cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı halde; mağdurlar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ...’e karşı açılan yağma suçlarından herhangi bir karar verilmemesi' isabetsizliklerinden bozulmasına karar verildiği,
Bozma sonrasında ... Ağır Ceza Mahkemesinin 04.12.2015 tarihli ve 156-209 sayılı kararı üzerine Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 26.11.2015 tarihli ve 11185-16666 sayılı kararına istinaden davanın nakline ve yargılamanın sürdürülmesi için dosyanın ... Batı Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine karar verildiği,
Davanın nakledildiği ... Batı 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 10.05.2016 tarihli ve 389-132 sayılı kararı ile sanığın Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçundan TCK'nın 302/1, 3713 sayılı Kanun'un 5/1, TCK'nın 53, 58/9, 63. maddeleri uyarınca ağırlaştırılmış müebbet hapis; yağma suçundan TCK'nın 37/1. maddesi delaletiyle TCK'nın 149/1-a-c-d-f-g, 3713 sayılı Kanun'un 5/1, TCK'nın 53, 58/9. maddeleri uyarınca ayrı ayrı altı kez 19 yıl 6 ay hapis; kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan TCK'nın 37/1. maddesi delaletiyle TCK'nın 109/2, 109/3-a-b, 3713 sayılı Kanun'un 5/1, TCK'nın 53, 58/9. maddeleri uyarınca ayrı ayrı on dokuz kez 12 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, mahsuba ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine; mağdurlar ..., ..., ..., ..., ..., ..., .... ..., ..., ..., ..., ... ve ...'e yönelik eylemleri nedeniyle nitelikli yağma suçundan CMK'nın 223/2-e maddesi uyarınca beraatine karar verildiği,
Direnme kararına konu bu hükümlerin de sanık müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 30.10.2017 tarihli ve 251410 sayılı 'onama' istemli tebliğnamesiyle dosyanın gönderildiği Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 08.03.2018 tarihli ve 2724-913 sayılı kararı ile bozma ilamı yerinde görülerek 6763 sayılı Kanun'un 32. maddesi ile CMK'nın 307/3-2. cümlesinde yapılan değişiklik uyarınca Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık ... hakkında yerel mahkemece tefrik edilen başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması, 4 yıl 6 ay hapis cezasına hükmolunan ve Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından onanan resmî belgede sahtecilik ile 13 mağdur yönünden beraat kararı verilen ve aleyhe temyiz edilmeyen nitelikli yağma suçlarından kurulan hükümler kesinleşmiş olduğundan; inceleme dışı sanık ... hakkında silahlı terör örgütüne yardım etme suçundan verilen mahkumiyet kararı ise direnme kapsamında olmadığından inceleme direnmenin kapsamına göre sanık ... hakkında Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma, nitelikli yağma ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık ...'ün 30.06.2006 tarihli eyleme katılıp vahim fiili gerçekleştirip gerçekleştirmediğinin ve eyleminin Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve nitelikli yağma suçlarını mı yoksa silahlı terör örgütüne üye olma suçunu mu oluşturduğunun belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
... Emniyet Müdürlüğünü 06.11.2008 tarihinde saat 06.15 sıralarında arayan erkek bir şahsın 'Ben bugün ...'dan Star ... firması ile geldim. ...'a gelen aracın plakası ... otobüste 8 nolu koltukta bir bayan oturuyordu. Bu bayan 26-27 yaşlarında, 1.65 boylarında, yuvarlak yüzlü, açık tenli, kızıl saçlı biri, üzerinde siyah kaban siyah pantolon var. Bu bayan ...'daki dağdaki PKK'lıların yanından gelmiş. ...'da karıştırmak için eylem yapacak, elinde çantası var. Bu kız ova iş merkezindeki gündeme gidecekmiş. Bu kız sahte kimlik taşıyormuş' şeklinde ihbarda bulunduğu,
Söz konusu ihbar üzerine ... 4. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK'nın mülga 250. maddesi ile yetkili) 06.11.2008 tarihli ve 1482 Müteferrik sayılı arama ve el koyma kararına istinaden, Gündem Gazetesi ... Temsilciliği'nin Bahçıvan Mahallesi, Cumhuriyet Caddesi, Sanat Sokak, Ova İş Merkezi Kat:5-... adresindeki bürosuna arama işlemini gerçekleştirmek için aynı gün saat 13.00 sıralarında gelen kolluk görevlilerine yaklaşık 10 dakika sonra kapıyı açan ve üzerinde '...' adına düzenlenmiş nüfus cüzdanı bulunan şahsın ihbarda geçen kişi olduğunun görülmesi üzerine yakalandığı, anılan adreste yapılan arama neticesinde bir kısım dijital materyaller ile bazıları hakkında toplatılma kararları olan örgütsel nitelikteki çok sayıda kitap, dergi ve gazeteye el konulduğu, arama işlemi sona ererken temsilciliğe gelen inceleme dışı sanık ...'ın gazetenin yetkilisi olduğunu beyan etmesi nedeniyle ... Cumhuriyet Başsavcılığının yazılı emri üzerine gözaltına alındığı,
Soruşturma aşamasında düzenlenen tutanaklar ile adli raporların şahıs ismi kısımlarında '...' yazılı olduğu, bir kısım tutanakların da bu isim altında imzalandığı,
... İl Emniyet Müdürlüğü Olay Yeri İnceleme ve Kimlik Tespit Şube Müdürlüğünün 10.11.2008 tarihli raporuna göre; '...' isimli şahıstan alınan parmak izlerinin AFİS sisteminde yapılan sorgulama ve mukayesesi sonucunda sanığın parmak izleriyle aynı olduğunun tespit edildiği,
Kolluk tarafından düzenlenen 09.11.2008 tarihli fotoğraf inceleme ve tespit tutanağına göre; arşiv kayıtlarında yapılan incelemede daha önceden gerçekleştirilen operasyonlarda elde edilen örgüt mensuplarına ait kırsal alanda çekilmiş fotoğraflarda PKK silahlı terör örgütünün sözde üst düzey sorumlularından 'Cemal' kod isimli ...'ın etrafında toplanmış hâlde ve üzerlerinde leşker kıyafeti ile tüfek olan örgüt mensupları arasında sanığın da yer aldığı, yine leşker kıyafetli ve tüfekli örgüt mensuplarının bir arada olduğu bazı fotoğraflarda da sanığın bulunduğu,
Sanığın babası ... ile annesi ...'ün 08.11.2008 tarihinde kollukta bilgi alma tutanağı ile alınan beyanlarında özetle; ...'da ikamet ettikleri esnada sanığın lise son sınıfta okurken HADEP'e gidip geldiğini, bu duruma karşı çıkmalarına rağmen gizli olarak gitmeye devam ettiğini, bu faaliyetleri nedeniyle ... ve ... Emniyet Müdürlükleri tarafından gözaltına alınan sanığı serbest bırakılması üzerine eve getirdiğini, partililerden uzaklaştırmak için çok uğraşmasına rağmen başarılı olamadığını, sanığın 1999 yılı Kasım ayında evden ayrıldığını, nerede olduğunu bilmediğini, sanığın da herhangi bir şekilde aramadığını, kaybolduğuna dair başvuruda bulunmadığını beyan ettikleri, ayrıca 09.11.2008 tarihli Fotoğraf İnceleme ve Tespit Tutanağında yer alan leşker kıyafetli fotoğrafı ile gözaltına alındıktan sonra çekilen fotoğrafından sanığı teşhis edip kızları olduğunu belirttikleri,
30.06.2006 tarihli olay yeri tespit tutanağına göre; 30.06.2006 tarihi saat 18.00 sıralarında Pülümür - ... kara yolunda takip edilen kontrollü yol geçiş sürecinde araçların geçiş yapmaması ve yol trafiğinin şüpheli bir şekilde durması nedeniyle durumun üst makamlara bildirilmesi sonucunda ... Jandarma Bölge Komutanlığı keşif helikopteri tarafından havadan yapılan kontrolde Bilgili mevkisinde çok sayıda aracın karşılıklı bekletildiği ve yolun teröristlerce kesildiği ihtimali üzerine gerekli emniyet tedbirleri alındıktan bir müddet sonra araçların bırakıldığı, vatandaşlarla yapılan ilk mülakatta tahminen 8 kişi olduğu değerlendirilen uzun namlulu ve el bombalı PKK silahlı terör örgütü mensuplarının yolu keserek araçları durdurduktan sonra içlerindeki şahısları bir araya getirip ormanlık alana götürerek devlet aleyhinde bölücü propaganda yaptıkları ve para topladıkları, helikopterin gelmesi üzerine ormanlık araziden istifade ederek kaçtıkları,
Kolluk tarafından düzenlenen 30.06.2006 tarihli teşhis tutanaklarına göre; saat 18.00 - 19.15 arasında Pülümür ilçe merkezinden Kırmızı Köprü mevkisi ile Şehit Mehmet Jandarma Karakolu istikametinde gerçekleştirilen yol kesme eylemine katılan 3 bayan 4 erkek örgüt mensubunun belirlenmesi amacıyla iddianamede yer verilmeyen bazı müştekilere yaptırılan teşhiste eylemi gerçekleştirenlerin 'Çektar' kod isimli ... ile 11 sayfalık fotoğraf albümünün 6'ncı sayfasındaki 87 nolu fotoğraftaki 'Agiri' kod isimli Ağrılı, 10'uncu sayfasındaki 151 nolu fotoğraftaki 'Dicle' kod isimli Şanlıurfalı, 1'inci sayfasındaki 14 nolu fotoğraftaki 'Çektar' kod isimli Mardinli, 5'inci sayfasındaki 77 nolu fotoğraftaki 'Militan' kod isimli Suriye-Afrinli ve 10'uncu sayfasındaki 152 nolu fotoğraftaki 'Eylem' kod isimli ...'lı olduğunu belirttikleri, ancak anılan albümün 8'inci sayfasındaki 125 nolu fotoğrafta 'Hevi' kod Tuncelili olarak yer alan sanık hakkında müştekiler tarafından herhangi bir teşhiste bulunulmadığı,
Tanık 'Azadi' kod ...'ın kollukta 09.11.2008 tarihinde müdafisiz olarak yaptığı teşhisinde söz ettiği çatışma olayının araştırılması için yazılan müzekkere üzerine dosyaya gönderilen ... İl Merkez Jandarma Komutanlığının 05.12.2008 tarihli yazısında 2004 yılı içinde güvenlik kuvvetleri ile terör örgütü mensupları arasında Ahpanos vadisinde silahlı çatışma meydana gelmediğinin belirtildiği,
Anlaşılmıştır.
Müşteki ... soruşturma aşamasında kollukta; olay günü saat 18.00 sıralarında Erzincan'a doğru giderken Zage mevkisini 100 - 150 metre geçtikten sonra aracın durdurulduğunu gördüğünü, tanımadığı üçü erkek üçü bayan 6 - 7 kişi tarafından yolun kesildiğini, 'korkmayın, bir şey yapmayacağız, biz de insanız' dediklerini, kimlikleri alıp mesleğini sorduklarını, ormanın içine götürdüklerini, kalabalığın oluşması için bir müddet beklettiklerini, yaklaşık 50 - 60 kişi toplanınca örgütsel propaganda gerçekleştirdiklerini, bu propagandayı 1996'da intihar eyleminde bulunan ... isimli teröristin ölüm yıl dönümü nedeniyle yaptıklarını, amaçlarının ülkeyi bölmek değil ana dilde eğitim, Kürt kültürünün ve kadın haklarının korunması olduğunu, kadın örgütlerinin temsilcisi olduklarını, kendilerine ait partilerinin bulunduğunu, Kadının Sesi adlı dergi ile Özgür Gündem gazetesinin kendilerine ait olduğunu, halk tarafından takip edilmesi gerektiğini vurguladıklarını, yanlış aktarılan amaçlarını anlatabilmek için bu eylemi gerçekleştirdiklerini söylediklerini, yaklaşık bir saat bekletildikten sonra helikopterin gelmesi üzerine önceden söylemiş oldukları yardımı aceleyle toplayarak ve ...'ın posterini açarak dağa doğru kaçtıklarını, üstünde olmadığı için para vermediğini, şikayetçi olduğunu,
Kovuşturma aşamasında 26.04.2010 tarihinde; 2006 yılı yaz aylarında Erzincan'a giderken Zagge mevkisinde kendi araçları ile birçok aracın durdurulduğunu, kendilerini durduranların korkmamalarını söylediklerini, topladıkları insanları ormanın içine götürerek PKK örgütünün propagandasını yaptıklarını, herkesten gönüllerine göre para vermelerini istediklerini, kendisinin para vermediğini, bir müddet sonra helikopter geçince örgüt üyelerinin telaşlandıklarını, bunların 5 ya da 6 kişi olduklarını, alelacele aldıkları paralarla oradan ayrıldıklarını, şikâyetçi olduğunu, davaya katılmak istemediğini,
Bozma üzerine 08.01.2016 tarihinde; daha önce hem karakolda hem de mahkemede verdiği ifadesini aynen tekrar ettiğini, Yargıtay bozma ilâmına bir diyeceğinin bulunmadığını, şikayetçi olduğunu, davaya katılmak istemediğini, maddi zararının olmadığını,
Müşteki ... soruşturma aşamasında kollukta; olay günü saat 18.00 sıralarında ... istikametinden Erzincan'a doğru eşi ...'ın kullandığı araçla seyir halindeyken 18 ya da 19'uncu çığ tüneline geldiklerinde 5 - 6 aracın durdurulduğunu gördüğünü, kendi araçlarını da durdurduklarını, araçtan inmelerini söyleyip kimliklere baktıklarını ve aracı aradıklarını, 'korkmayın, bir şey yapmayacağız' dediklerini, yolun 10 - 15 metre üstündeki ormanın içine götürdüklerini, kalabalığın oluşması için bir müddet beklettiklerini, yaklaşık 50 - 60 kişi toplanınca örgütsel propaganda gerçekleştirdiklerini, bu propagandayı 30 Haziran 1996'da intihar eyleminde bulunan ... isimli teröristin ölüm yıl dönümü nedeniyle yaptıklarını, amaçlarının ülkeyi bölmek değil ana dilde eğitim, Kürt kültürünün ve kadın haklarının korunması olduğunu, kadın örgütlerinin temsilcisi olduklarını, kendilerine ait partilerinin bulunduğunu, Kadının Sesi adlı dergi ile Özgür Gündem gazetesinin kendilerine ait olduğunu, halk tarafından takip edilmesi gerektiğini vurguladıklarını, yanlış aktarılan amaçlarını anlatabilmek için bu eylemi gerçekleştirdiklerini söylediklerini, yaklaşık bir saat bekletildikten sonra helikopterin gelmesi üzerine üstlerindeki paraları aceleyle toplayarak dağa doğru gittiklerini, üç kişinin bayan olduğunu, toplam altı yedi kişi olduklarını, eşinden 15 TL aldıklarını, şikâyetçi olduğunu,
Kovuşturma aşamasında 07.06.2010 tarihinde; Jandarmadaki beyanını aynen tekrar ettiğini, üzerlerinden 15 TL para alındığını, zararın karşılanmadığını, şikayetçi olduğunu, davaya katılmak istemediğini,
Müşteki ... soruşturma aşamasında kollukta; olay günü saat 18.00 sıralarında Nazımiye istikametinden Erzincan'a doğru seyir halindeyken 5 - 10 aracın durdurulduğunu gördüğünü, 'korkmayın, bir şey yapmayacağız, biz de insanız' dediklerini, kimliklerini alıp mesleğini sorduklarını, ormanın içine alındıklarını, kalabalığın oluşması için bir müddet beklettiklerini, yaklaşık 50 - 60 kişi toplanınca örgütsel propaganda gerçekleştirdiklerini, bu propagandayı 1996 yılında intihar eyleminde bulunan ... isimli teröristin ölüm yıl dönümü nedeniyle yaptıklarını, amaçlarının ülkeyi bölmek değil ana dilde eğitim, Kürt kültürünün ve kadın haklarının korunması olduğunu, kadın örgütlerinin temsilcisi olduklarını, kendilerine ait partilerinin bulunduğunu, Kadının Sesi adlı dergi ile Özgür Gündem gazetesinin kendilerine ait olduğunu, halk tarafından takip edilmesi gerektiğini vurguladıklarını, yanlış aktarılan amaçlarını anlatabilmek için bu eylemi gerçekleştirdiklerini söylediklerini, yaklaşık bir saat bekletildikten sonra helikopterin gelmesiyle önceden söylemiş oldukları yardımı aceleyle toplayarak dağa doğru gittiklerini, üç bayan üç erkek toplam 6 kişi olduklarını, kendisinden yardım adı altında para aldıklarını, şikayetçi olduğunu,
Kovuşturma aşamasında 26.04.2010 tarihinde; daha önce verdiği ifadesinin aynen geçerli olduğunu, para vermediğini, birkaç insandan yardım alındığını, bir yanlışlık olabileceğini, şimdiki ifadesinin daha doğru olduğunu, şikayetçi olduğunu, davaya katılmak istemediğini,
Bozma üzerine 23.03.2016 tarihinde; şikâyetçi olduğunu, davaya katılmak istemediğini, maddi bir zararının bulunmadığını, kendisinden para almadıklarını, diğer müştekilerden para aldıklarını, Yargıtay ilamlarına bir diyeceğinin olmadığını, daha önceki beyanlarının geçerli olduğunu,
Müşteki ... soruşturma aşamasında kollukta; ...'den Pülümür'deki evine Tunceliler firmasına ait otobüsle gittiği esnada saat 18.00 sıralarında Zage mevkisindeki ağlayan kayalara varmadan bir yerde yolun terör örgütü tarafından kesildiğini gördüğünü, otobüsü durdurup araçtan indirdiklerini, aracın yanına görmesi hâlinde tanıyacağı yeşil şalvarlı sakallı bir erkek ile bayan bir şahsın yaklaştığını, kimlikleri topladıklarını, çantasını şaşı gözlü, siyah saçlı, orta boylu olan bayanın aradığını, erkekleri de sıraya dizip aradıklarını, daha sonra yan tepedeki çalıların içine girmelerini istediklerini, kendilerinin PKK militanı olduklarını, bugünün önemli bir gün olması nedeniyle amaçlarının sadece dikkat çekmek olduğunu, ...'de 1996 yılında intihar eylemi yapan ... isimli şahsın ölüm yıl dönümü için bu olayı gerçekleştirdiklerini, maddi ve manevi destekte bulunmak isteyenlerden yardım topladıklarını söylediklerini, bir helikopter geçince teröristlerin panik havasına girdiğini, herkesten para toplamaya başladıklarını, kendisinin de bir şey yapmalarından korktuğu için 10 TL verdiğini, bu esnada bayan teröristin örgüt elebaşının resmini açtığını, 'Biji Apo, Biji Kürdistan' diye slogan attıktan sonra tepelere doğru kaçtıklarını, kendisinin de otobüse döndüğünde yaş pastası ile altı ekmeğinin yerinde olmadığını gördüğünü, şikâyetçi olduğunu,
Müşteki ... soruşturma aşamasında kollukta; ...'den Pülümür'deki evine Tunceliler firmasına ait otobüsle gittiği esnada saat 18.00 sıralarında Zage mevkisindeki ağlayan kayalara varmadan bir yerde yolun terör örgütü tarafından kesilmiş olduğunu gördüğünü, otobüsü durdurup araçtan indirdiklerini, aracın yanına görmesi hâlinde tanıyacağı yeşil şalvarlı sakallı bir erkek ile bayan bir şahsın yaklaştığını, kimlikleri topladıklarını, erkekleri sıraya dizip aradıklarını, daha sonra yan tepedeki çalıların içine girmelerini istediklerini, kendilerinin PKK militanı olduklarını, bugünün önemli bir gün olması nedeniyle amaçlarının sadece dikkat çekmek olduğunu, ...'de 1996 yılında intihar eylemi yapan ... isimli şahsın ölüm yıl dönümü için bu olayı gerçekleştirdiklerini, maddi ve manevi destekte bulunmak isteyenlerden yardım topladıklarını söylediklerini, bu esnada bir helikopter geçince teröristlerin panik havasına girdiğini, herkesten para toplamaya başladıklarını, kendisinin de bir şey yapmalarından korktuğu için 10 TL verdiğini, bu esnada bayan teröristin örgüt elebaşının resmini açtığını, 'Biji Apo, Biji Kürdistan' diye slogan attıktan sonra tepelere doğru kaçtıklarını, şikâyetçi olduğunu,
Müşteki ... soruşturma aşamasında kollukta; olay günü saat 18.00 sıralarında ...'den Erzincan'a doğru kendisine ait araçla eşiyle birlikte seyir halindeyken 18 ya da 19'uncu çığ tüneline geldiğinde 5 - 6 aracın durdurulduğunu gördüğünü, kendi araçlarını da durdurduklarını, araçtan inmelerini söylediklerini, 'korkmayın, bir şey yapmayacağız' dediklerini, yolun 10 - 15 metre üstündeki ormanın içine götürdüklerini, kalabalığın oluşması için bir müddet beklettiklerini, yaklaşık 50-60 kişi toplanınca örgütsel propaganda gerçekleştirdiklerini, bu propagandayı 30.06.1996 tarihinde intihar eyleminde bulunan ... isimli teröristin ölüm yıl dönümü nedeniyle yaptıklarını, amaçlarının ülkeyi bölmek değil ana dilde eğitim, Kürt kültürünün ve kadın haklarının korunması olduğunu, kadın örgütlerinin temsilcisi olduklarını, kendilerine ait partilerinin bulunduğunu, Kadının Sesi adlı dergi ile Özgür Gündem gazetesinin kendilerine ait olduğunu, halk tarafından takip edilmesi gerektiğini vurguladıklarını, yanlış aktarılan amaçlarını anlatabilmek için bu eylemi gerçekleştirdiklerini söylediklerini, yaklaşık bir saat bekletildikten sonra helikopterin gelmesi üzerine üstlerindeki paraları aceleyle toplayarak dağa doğru gittiklerini, üç kişinin bayan olduğunu, toplam altı yedi kişi olduklarını, kendisinden yardım adı altında 15 TL aldıklarını, olay nedeniyle şikâyetçi olduğunu,
Kovuşturma aşamasında 07.06.2010 tarihinde; jandarmadaki beyanını aynen tekrar ettiğini, üzerlerinden 15 TL para alındığını, zararlarının karşılanmadığını, olay nedeniyle şikâyetçi olduğunu, davaya katılmak istemediğini,
Bozma üzerine 15.03.2016 tarihinde; daha önce ayrıntılı ifade verdiğini, şikâyetçi olduğunu, davaya katılma talebinin bulunmadığını, Yargıtay bozma ilâmında aleyhe olan hususları kabul etmediğini, olay sırasında 15 TL parasının alındığını, bu zararının giderilmediğini, herhangi bir maddi zarar talebinin olmadığını,
Müşteki ... soruşturma aşamasında kollukta; olay günü saat 18.30 sıralarında Pülümür'e gitmek için otostop yaparak bindiği kamyonla seyir hâlindeyken Zage mevkisine geldiği esnada yolun kapalı olduğunu gördüğünü, önlerinde yaklaşık 15 aracın bulunduğunu, yanlarına üzerinde yeşilimsi elbise olan 35 yaşlarında, esmer tenli bir şahsın gelerek kendilerini araçtan indirdiğini ve kimliklerini istediğini, ileri doğru gitmelerini söylediğini, yolun kesildiği noktanın ortasına vardıkları sırada helikopter gelince ortalığın karıştığını, yolu kesen iki bayan üç erkek şahıs gördüğünü, onların da telaş içinde dağıldığını, kimliğinin onlarla beraber gittiğini, şikâyetçi olduğunu,
Kovuşturma aşamasında 06.05.2010 tarihinde; emniyetteki ifadesini aynen tekrar ettiğini, Nazımiye'den Pülümür'e doğru seyir halinde iken Zage denilen bölgede trafiğin yavaşlamış olduğunu gördüğünü, tahminen 10-15 kişinin silahlı vaziyette aracı durdurduğunu, araçtan inmelerini söyleyip ormanlık bölgeye götürdüklerini, burada terör örgütü propagandası yaptıklarını, kısa bir süre içinde helikopter sesi duyulması üzerine silahlı şahısların kaçıştığını, kimliğinin de o şahıslarda kaldığını, yola devam ettiklerini, şikâyetçi olduğunu, davaya katılmak istediğini,
Bozma üzerine 05.08.2015 tarihinde; daha önce verdiği beyanlarını aynen tekrar ettiğini, davaya katılma talebinin bulunmadığını, Yargıtay bozma ilâmı hususunda takdiri mahkemeye bıraktığını,
Mağdur ... soruşturma aşamasında kollukta; olay günü saat 18.00 sıralarında Nazımiye'den Erzincan'a doğru araçla seyir hâlindeyken 5-10 aracın yolda durdurulduğunu gördüğünü, tanımadığı kişiler tarafından yolun kesildiğini, 'korkmayın, bir şey yapmayacağız, biz de insanız' dediklerini, kimlikleri aldıklarını, ormanın içine götürdüklerini, kalabalığın oluşması için bir müddet beklettiklerini, yaklaşık 50 - 60 kişi toplanınca örgütsel propaganda gerçekleştirdiklerini, bu propagandayı 1996 yılında intihar eyleminde bulunan ... isimli teröristin ölüm yıl dönümü nedeniyle yaptıklarını, amaçlarının ülkeyi bölmek değil ana dilde eğitim, Kürt kültürünün ve kadın haklarının korunması olduğunu, kadın örgütlerinin temsilcisi olduklarını, kendilerine ait partilerinin bulunduğunu, Kadının Sesi adlı dergi ile Özgür Gündem gazetesinin kendilerine ait olduğunu, halk tarafından takip edilmesi gerektiğini vurguladıklarını, yanlış aktarılan amaçlarını anlatabilmek için bu eylemi gerçekleştirdiklerini söylediklerini, yaklaşık bir saat bekletildikten sonra helikopterin gelmesi üzerine önceden söyledikleri yardımı aceleyle toplayarak dağa doğru gittiklerini, üç bayan üç erkek toplam altı kişi olduklarını, olay nedeniyle şikâyetçi olduğunu,
Kovuşturma aşamasında 02.06.2010 tarihinde; önceki beyanlarını tekrar ettiği ancak olay nedeniyle şikâyetçi olmadığını,
Bozma üzerine 10.02.2016 tarihinde; 30.06.2006 tarihinde ...'den Erzincan'a giderken 5 - 6 kişilik silahlı bir grup tarafından yolun kesildiğini, o esnada aracında iki akrabasıyla birlikte olduğunu, araçtan indirildiklerini, kimliklerinin sorulduğunu, şahısların kimlikleri kontrol edip iade ettiğini, cana ve mala herhangi bir zarar verilmediğini, ...'de öldürülen bir PKK'lının ölüm yıldönümü münasebetiyle böyle bir faaliyet içinde olduklarını belirttiklerini, diğer araçların da durdurulduğunu, yaklaşık 100 - 150 kişinin orada bekletildiğini, şahısları daha önce hiç görmediğini, olay nedeniyle herhangi bir zarara uğramadığını, şikâyetçi olmadığını, Yargıtay bozma ilâmına bir diyeceğinin bulunmadığını,
Mağdur ... soruşturma aşamasında kollukta; olay günü saat 17.45 sıralarında Zage bölgesinden geçerken iki kamyonun yolu kapatmış şekilde durduğunu, yol üzerinde ellerinde kaleşnikof tüfek ve teçhizatlar olan ikisi erkek biri bayan teröristin bulunduğunu, aracını bayan bir teröristin durdurarak inmesini söylediğini ve kimliğini aldığını, ağaçlık bir alana götürdüğünü, orada ikisi bayan biri erkek teröristin olduğunu, yaklaşık 25 - 30 aracın toplanmasından ve bu araçlardaki kişilerin de gelmesinden sonra propaganda yapmaya başladıklarını, Türkçesi ve Almancası olan bayan teröristin bu eylemi 1996 yılında Dersim'de eylem yaparak hayatına son veren arkadaşımız ... için yaptıklarını, kadın haklarının savunduklarını, kadın erkek eşitliği olmasını, Kürt haklarını savunduklarını, herkesin eşit olduğunu söylediğini ve bu nedenle baskı altında kalmadan maddi ve manevi olarak yardım etmelerini istediğini, o sırada bir helikopter geldiğini görünce telaşlanıp kimlikleri geri vererek dağdaki ormanlık alana hızla kaçtıklarını,
Kovuşturma aşamasında 06.05.2010 tarihinde; jandarmada verdiği ifadesini aynen tekrar ettiğini, ... ve ...'ın bulunduğu aracın şoförü olduğunu, olay günü Düzgün Baba ziyaretinden Dereköy Köyü'ne doğru yol aldıkları sırada iki kamyonun çapraz bir şekilde yolu kapattığını gördüğünü, uzun sakallı, şalvarlı, elinde silah ve üzerinde teçhizat bulunan şahsın aracı durdurduğunu, aracının önünde ve arkasında başka araçlar olduğunu, araçtan inmelerini söylediklerini, ardından ağaçlık bir bölgeye götürdüklerini, bu eylemi önceden intihar eden arkadaşları anısına gerçekleştirdiklerini belirttiklerini, maddi ve manevi olarak destekte bulunmalarını istediklerini, bir süre sonra askeri helikopterin geçmesi üzerine kaçıştıklarını, yola devam ettiklerini, şikâyetçi olduğunu, davaya katılmak istediğini,
Bozma üzerine 11.03.2016 tarihinde; Yargıtay bozma ilâmına bir diyeceğinin olmadığını, olayla ilgili zararının bulunmadığını, şikâyetinden vazgeçtiğini,
Mağdur ... soruşturma aşamasında kollukta; olay günü saat 17.30 sıralarında ...'den Erzincan'a gitmek için otobüsle hareket ettiklerini, Bilgili Mahallesi mevkisinde PKK mensupları tarafından yolun kesildiğini gördüğünü, yanlarına biri bayan biri erkek olmak üzere iki örgüt mensubunun gelerek kimlikleri topladığını, bütün yolcuları otobüsten indirerek üst araması yaptıklarını, yoldan 20 - 30 metre kadar yükseklikteki ormanlık alana götürdüklerini, yolda yaklaşık 15 - 20 aracın, topladıkları alanda ise 60 - 70 kişinin bulunduğunu, üçü bayan üçü erkek olmak üzere toplam 6 örgüt mensubunun olduğunu, bu bayanlardan birinin 1.60 - 1.65 boylarında, 55 - 60 kg. ağırlığında, saçları bağlanacak uzunlukta arkadan bağlı şekilde, hafif esmer tenli, üzerinde kahve renkli örgüt elbisesi, kütüklük ve el bombası, elinde seyyar dipçikli kaleşnikof tüfek olduğunu, 'bu eylemi 30 Haziran 1996'da Dersim'de intihar eylemi yaparak hayatına son veren ... isimli arkadaşımız adına yapıyoruz, bizler Kürt sorununu çözmek için dağdayız, biz insanlara karşı değiliz, devlete karşı bu eylemimizi devam ettiriyoruz' diyen bayan teröristin Türkçe'yi düzgün bir şiveyle konuştuğunu, gönüllerinden ne kadar geçiyorsa örgüte para yardımı yapmalarını istediklerini, kendisinin para vermediğini, bu esnada askeri bir helikopterin geçmesi üzerine teröristlerin paniklediklerini ve paraları toplayarak hızlı bir şekilde yukarıdaki ormanlık alana doğru kaçtıklarını, örgüt mensupları arasındaki bayanlardan birinin iki gözünün de şaşı olduğunu, 1.55 - 1.60 boylarında, saçları arkadan bağlanmış şekilde kumral renkli, 50 - 55 kg. ağırlığında, esmer tenli, üzerinde örgüt kıyafeti, elinde seyyar dipçikli kaleşnikof piyade tüfeği olduğunu, tahminine göre bu grubun liderinin 1.70 - 1.75 boylarında, saçının ön tarafı dökülmüş ve siyah renkli, 70 - 75 kg. ağırlığında, gür sakallı ve bıyıklı, elinde telsiz ve kaleşnikof piyade tüfeği bulanan kişi olduğunu, şikâyetçi olduğunu,
Kovuşturma aşamasında 27.05.2010 tarihinde; 2006 yılının Haziran ayının 30'unda dağıtım izninden görev yerine dönerken bir otobüsle Erzincan'a doğru gittiğini, Pülümür'e yaklaşık 10 km kalan bir yerde otobüsün durdurulduğunu, içerdekilerin telaşla dışardakilerin PKK'lı olduklarını söylediklerini, elleri silahlı iki kadın ve üç erkek olduklarını hatırladığını, aşağıya indirip üzerlerini aradıklarını, yardım amaçlı para istediklerini, otobüstekilerin çoğunun verdiğini ancak kendisinin vermediğini, otobüstekileri dışarı çıkarıp meşelik olan bir yere götürdüklerini, 1998 yılında ... Valiliği önünde bir kadın PKK'lının canlı bomba olarak kendisini patlatmasının ölüm yıl dönümü nedeniyle bu eylemi yaptıklarını ve yolu kestiklerini söylediklerini, orada bulunanlara herhangi bir zarar vermediklerini, bu sırada helikopterin gelmesi üzerine yukarı doğru kaçtıklarını, otobüse binerek Pülümür Karakoluna gidip ifade verdiklerini, bir kadının düzgün bir Türkçe ile ölüm yıl dönümü olduğunu ve bu amaçla orada olduklarını söylediğini, soruşturma aşamasındaki ifadesiyle oluşan kısmi çelişki nedeniyle sorulması üzerine o zaman hatırladığı için kişilerin boylarını, tenlerini ve fiziksel özelliklerini tam olarak hatırladığını, o ifadesini kabul ettiğini, şimdi ise olayın üzerinden çok zaman geçtiği için tam olarak hatırlayamadığını, kim olduklarını bilmediğini, şikâyetçi olmadığını,
Bozma üzerine 30.03.2016 tarihinde; daha önce verdiği ifadelerini aynen tekrar ettiğini, şikâyetçi olmadığını, Yargıtay bozma ilâmı konusunda takdirin mahkemeye ait olduğunu,
Mağdur ... soruşturma aşamasında kollukta; olay günü ailesiyle birlikte gittikleri Nazımiye ilçesindeki Düzgün Baba türbesinden saat 16.30 sıralarında çıkıp köye dönmek için araçla seyir halindeyken Bilgili Mahallesi mevkisine geldikleri esnada araçların yolda bekletildiğini gördüğünü, yanına gelen ve elinde silah olan iki kişinin araçtan inmelerini ve kimliklerini vermelerini istediğini, daha sonra araçtan indirip yaklaşık 50 metre kadar yukarıdaki bir yere çıkardıklarını, oradaki iki bayanın korkmamalarını ve beklemelerini söylediğini, kalabalık oluştuktan sonra bayanlardan birinin bugünün özel bir gün olduğunu, 1996 yılında ölen ...'nın anısına eylemi gerçekleştirdiklerini, amaçlarının savaş olmadığını, savaş istemediklerini, devletin masaya oturması gerektiğini, halk için mücadele ettiklerini söylediklerini, dileyenlerin yardımda bulabileceğini belirtip kalabalıktan para toplamaya başladıkları sırada helikopterlerin gelmesi üzerine kaçtıklarını, bu kişilerin tahminen üç erkek üç bayan olduklarını,
Kovuşturma aşamasında 06.05.2010 tarihinde; jandarmadaki ifadesini aynen tekrar ettiğini, yaklaşık dört yıl önce kendisi ile birlikte ..., ... ve ...'ın Düzgün Baba ziyaretinden köyleri olan Dereköy Köyü'ne yol aldıkları sırada Zağge denilen yerden bin metre aşağıda silahlı 7 - 8 şahsın araçlarını durdurduğunu, önlerinde ve arkalarında araçlar olduğunu, onlarla birlikte yaklaşık 300 kişi kadar olduklarını, felçli olan ağabeyi ...'ın araçta kaldığını, diğerlerinin dışarı çıkartılıp ormanın içerisine götürüldüğünü, kendi propagandalarını yaptıklarını, 1996 yılında ölen ... adlı arkadaşlarının anısına bu eylemi gerçekleştirdiklerini söylediklerini, bir müddet sonra bir helikopterin üzerlerinden geçtiğini, bu sırada silahlı şahısların kaçıştığını, kendilerinin de araçlarına binerek yola devam ettiklerini, bu silahlı kişilerin kim olduklarını bilmediğini, şikayetçi olduğunu, davaya katılmak istediğini,
Bozma üzerine 01.03.2016 tarihinde; daha önce verdiği ifadesinin aynen geçerli olduğunu, kendisinden herhangi bir şey almadıklarını, bu nedenle maddi zararının bulunmadığını, şikâyetinden vazgeçtiğini, Yargıtay bozma ilâmına bir diyeceğinin olmadığını, abisi ...'ın Almanya'da olduğunu,
Mağdur ... soruşturma aşamasında kollukta; Tunceliler firmasında otobüs şoförlüğü yaptığını, ...'den saat 17.30 sıralarında Erzincan istikametine hareket ettiğini, Pülümür kara yolundaki Bilgili Mahallesi mevkisine saat 18.00 sıralarında geldiğinde ellerinde silah olan bir bayan ve bir erkek terörist tarafından yolunun kesildiğini, kendilerini bu şahısların araçtan indirdiklerini ve kimlik kontrolü yaptıklarını, otobüste yaklaşık 9 - 10 kişi olduğunu, toplama merkezine götürdüklerini, orada diğer insanların da bulunduğunu, gördüğü kadarıyla teröristlerin dört bayan üç erkek olduğunu, topluluğa hitaben 'bu savaşa biz de karşıyız, savaş istemiyoruz, biz PKK'nın kadın kolları örgütüyüz, 30 Haziran 1996 tarihinde ...'de bir bayan gerillanın kendini patlanmasından dolayı bu eylemi yaptık' dediklerini, helikopter geçtiğini görünce paniğe kapılıp kimlikleri iade ettikten sonra saat 19.00 sıralarında kaçtıklarını, durdurulan araçların yaklaşık 50 tane olduğunu,
Kovuşturma aşamasında 26.04.2010 tarihinde; olayın yaklaşık 4 yıl önce olduğunu, olay tarihinde Tunceliler otobüs firmasında şöför olarak çalıştığını, ... Erzincan seferini yaptığını, olay yeri olan ... Zage mevkine geldiklerinde yolun kesilmiş olduğunu, yaklaşık 15 - 20 aracın daha olduğunu, daha sonra araçların çoğaldığını, yaklaşık 40 - 50 araç olduğunu, hatırladığı kadarıyla yolu bir bayan bir erkek olmak üzere iki kişinin kestiğini, arabadan indirip kimliklerini aldıklarını, bu iki kişinin elinde silah olduğunu, yoldan yaklaşık 10 metre uzaklıktaki ormanlık alanın içerisine götürdüklerini, orada da 6 - 7 kişinin olduğunu, kendilerine hitaben konuşma yaptıklarını, sivil halkla sorunlarının olmadığını ve sorunlarının devletle olduğunu söylediklerini, içeriğini tam olarak hatırlamadığını, 1 - 2 saat kadar orada tuttuklarını, havada bir helikopter görününce herkesin panikleyip dağıldığını, arabalarına binip yola devam ettiklerini, Pülümür'de bu olayla ilgili ifade verdiklerini, şikayetçi olmadığını,
Bozma üzerine 01.02.2016 tarihinde; tam olarak hatırlayamamakla birlikte 2006 - 2008 yıllarında otobüs şoförü olarak çalıştığını, birkaç kişinin otobüsü durdurarak terör örgütü propagandası yaptığını, daha önce verdiği ifadelerini tekrar ettiğini, şikâyetçi olmadığını,
Mağdur ... soruşturma aşamasında kollukta; ...'ye oğlunu ziyarete gittiğini, saat 17.00 sıralarında yanına ailesini alarak eve dönmekte olduğunu, Sage mevkisine geldiklerinde yolun kesilmiş olduğunu gördüğünü, aracının yanına şu an görse de tanıyamayacağı yeşil şalvar kıyafetli sakallı bir erkek şahıs ile bir bayan şahsın yaklaşıp izin almadan arabayı aradıklarını ve kimlikleri topladıklarını, çocukları arabada bırakarak yan tepedeki çalılıklara girmelerini istediklerini, terörist olmadıklarını ve ...'de daha önce intihar eylemi yapan ... isimli şahsın ölüm yıl dönümü için bu olayı gerçekleştirdiklerini söylediklerini, yardım amacıyla para topladıklarını ancak kendisinin para vermediğini, daha sonra helikopterlerin uçması üzerine panikleyip kaçtıklarını, eşinin nüfus cüzdanını geri vermediklerini, şikâyetçi olmadığını,
Kovuşturma aşamasında 02.06.2010 tarihinde; kollukta verdiği ifadesini aynen tekrar ettiğini, 30.06.2006 günü saat 17.00 sıralarında ...'de asker olan oğlunu ziyaretten dönerken arabasının durdurulduğunu, silahlı 10 kişinin diğer arabaları da durdurup vatandaşları yol kenarında topladıklarını ve çalılıklara çektiklerini, yaklaşık 1,5 saat kadar siyasi propaganda yapıp yardım etmelerini istediklerini, vatandaşlardan yardım edenlerin olduğunu, ancak kendisinin herhangi bir para veya yardımda bulunmadığını, bu sırada askeri helikopterler görününce panikleyip kendilerini serbest bıraktıklarını, Pülümür İlçe Emniyet Amirliğine gidip şikâyette bulunduklarını, olay anında tahminen 40-50 kadar aracın durdurulduğunu, şikâyetçi olmadığını,
Bozma üzerine 10.02.2016 tarihinde; 30.06.2006 tarihinde ...'den Erzincan'a giderken 5 - 6 kişilik silahlı bir grup tarafından yolun kesildiğini, araçtan indirildiklerini, kimliklerinin sorulduğunu, şahısların kimlikleri kontrol edip iade ettiğini, cana ve mala herhangi bir zarar verilmediğini, ...'de öldürülen bir PKK'lının ölüm yıldönümü münasebetiyle böyle bir faaliyet içinde olduklarını belirttiklerini, diğer araçların da durdurulduğunu, yaklaşık 100-150 kişinin bekletildiğini, şahısları daha önce hiç görmediğini, olay nedeniyle herhangi bir zarara uğramadığını, şikâyetçi olmadığını, Yargıtay bozma ilâmına bir diyeceğinin bulunmadığını,
Katılan ... soruşturma aşamasında kollukta; olay günü kamyonuyla ...'den ...'ye doğru seyir hâlindeyken ...-Pülümür kara yolunun Ağlayan Kayalar Mevkisine yaklaşık 2 kilometre kala önünde yaklaşık 15 - 20 aracın, diğer şeritte de yine 15 - 20 aracın durmuş vaziyette olduğunu gördüğünü, yanına gelen iki bayan üç erkek terör örgütü mensubunun kendisini araçtan indirdiklerini ve üzerini aradıklarını, kimliğini aldıklarını, toplu olarak duran vatandaşların yanına gitmesini söylediklerini, oraya gittiği esnada helikopter sesi duyduğunu, örgüt mensuplarının yolun sol tarafındaki tepelere doğru kaçışmaya başladıklarını, kimliğini geri vermediklerini, bayan teröristlerin kahve renkli elbiseli olduğunu ve ellerinde uzun namlulu silahlar bulunduğunu, diğer üç erkek teröristin de kahve renkli elbiseli, orta yapılı, ellerinde uzun namlulu silahlar bulunduğunu, olay nedeniyle şikâyetçi olduğunu,
Kovuşturma aşamasında 07.05.2010 tarihinde; önceki ifadesini aynen tekrar ettiğini, kamyon şoförü olduğunu, 2006 yılında ...'den yük alıp ... ilinin Çayeli ilçesine götürdüğünü, ...'deki Kutu Deresi'nden geçerken yolun kesilmiş olduğunu gördüğünü, yolu kesenlerin kaç kişi olduğunu bilmediğini, bir bayan ve üç erkek şahsı gördüğünü, ellerinde silahların olduğunu, araçtan indirip daha önce duran araçlardan inenlerin yanına götürdüklerini, kimliğini aldıklarını, ellerinde herkesin kimliğinin olduğunu, bir süre konuştuklarını, kimlikleri geri vermek istedikleri sırada helikopterin geçmesi üzerine olay yerinden ayrıldıklarını, kimlikleri ne yaptıklarını bilmediğini, kendisinden para veya eşya alınmadığını, şikâyetçi olduğunu, davaya katılmak istediğini,
Bozma üzerine 06.11.2015 tarihinde; önceki beyanlarını aynen tekrar ettiğini, 2006 yılında ...'den ...'ye doğru gittiğini, ... Pülümür arasında önünü teröristlerin kestiğini, araçtan indirip ormanlık alana götürdüklerini, propaganda yaptıklarını, helikopter gelince teröristlerin dağıldığını, kimliğini attıklarını ya da yanlarında kaldığını, Yargıtay bozma ilâmındaki aleyhe hususları kabul etmediğini, şikâyetçi olduğunu,
Katılan ... soruşturma aşamasında kollukta; olay günü Pülümür Dereköy istikametine doğru köy dolmuşuyla eşi, çocukları ve kardeşiyle birlikte gitmekteyken Bilgili Mahallesi mevkisine geldiklerinde ellerinde silah olan iki erkek teröristin yolu kestiklerini, araçlardan inmelerini söylediklerini, ayağından rahatsız olduğu için inmediğini, ancak eşini, çocuklarını ve kardeşini indirdiklerini, insanları bir yere topladıklarını, araçtan inmediğinden dolayı fazla bir şey görmediğini, teröristlerin yaklaşık 8 - 10 kişi olduklarını, bunların bir kısmının bayan olduğunu, propaganda yaptıklarını eşinden duyduğunu, saat 19.00 sıralarında helikopter sesi duyulunca paniğe kapılıp insanları serbest bırakarak ormana doğru gittiklerini,
Kovuşturma aşamasında 06.05.2010 tarihinde; jandarmada verdiği ifadesini aynen tekrar ettiğini, olay tarihinde Düzgün Baba ziyaretinden köye doğru gittikleri sırada araçlarını silahlı kişilerin durdurduğunu, önlerinde ve arkalarında araçlar olduğunu, araçtan inmelerini söylediklerini, felçli olduğu için araçtan kendisini indirmediklerini, bu eylemi önceden intihar eden arkadaşlarının anısına yaptıklarını belirttiklerini, araçtan inenleri uzak bir yere götürdüklerini, orada neler söylediklerini bilmediğini, bir süre sonra helikopterin uçması üzerine silahlı kişilerin kaçıştığını, bu şahısların kim olduklarını bilmediğini, şikâyetçi olduğunu, davaya katılmak istediğini,
Katılan ... soruşturma aşamasında kollukta; olay günü saat 18.00 sıralarında Erzincan'a doğru giderken yoldaki araçların durdurulduğunu gördüğünü, teröristler tarafından yolun kesildiğini, 'korkmayın, bir şey yapmayacağız, biz de insanız' dediklerini, kimlikleri alıp mesleğini sorduklarını, aracı aradıklarını, ormanın içine götürdüklerini, kalabalığın oluşması için bir müddet beklettiklerini, yaklaşık 50 - 60 kişi toplanınca örgütsel propaganda gerçekleştirdiklerini, bu propagandayı 1996'da intihar eyleminde bulunan ... isimli teröristin ölüm yıl dönümü nedeniyle yaptıklarını, amaçlarının ülkeyi bölmek değil ana dilde eğitim, Kürt kültürünün ve kadın haklarının korunması olduğunu, kadın örgütlerinin temsilcisi olduklarını, kendilerine ait partilerinin bulunduğunu, Kadının Sesi adlı dergi ile Özgür Gündem gazetesinin kendilerine ait olduğunu, halk tarafından takip edilmesi gerektiğini vurguladıklarını, yanlış aktarılan amaçlarını anlatabilmek için bu eylemi gerçekleştirdiklerini ve endişe duymamaları gerektiğini söylediklerini, yaklaşık bir saat bekletildikten sonra helikopterin gelmesi üzerine üstlerindeki paraları aceleyle toplayıp dağa doğru gittiklerini, kendisinden yardım adı altında 15 TL aldıklarını, şikâyetçi olduğunu,
Kovuşturma aşamasında 20.05.2010 tarihinde; jandarmadaki ifadesinin doğru olduğunu, olay tarihinde öğretmen olarak görev yaptığı ... Siverek ilçesinden ...'a izne gittiği sırada yolun bir grup terörist tarafından saat 18.00 civarında kesildiğini, kimliklerini aldıklarını, ormana götürüp örgütsel propaganda yaptıklarını, teröristlerin hepsinin silahlı olduğunu, bu sırada bir helikopter sesi duyduklarını, örgüte bağış yapmalarını söylediklerini, korkudan para vermeye başladıklarını, kendisinin de 15 TL verdiğini, şikâyetçi olduğunu, davaya katılmak istemediğini,
Bozma üzerine 10.08.2010 tarihinde; şikayetçi olduğunu, davaya katılmak istediğini, olaya ilişkin verdiği ifadelerini aynen tekrar ettiğini,
Katılan ... soruşturma aşamasında kollukta; hastanedeki eşinin rahatsızlığı nedeniyle ...'dan dönmek için otobüse bindiğini, saat 18.00 sıralarında Sage mevkisindeki ağlayan kayalara varmadan önce yolun kesilmiş olduğunu gördüğünü, otobüsü durdurup araçtan indirdiklerini, aracın yanına şu an görse de tanıyamayacağı yeşil şalvar kıyafetli sakallı bir erkek şahıs ile bir bayan şahsın yaklaştığını, kimlikleri topladıklarını, çocukları araçta bırakıp yan tepedeki çalılıklara girmelerini istediklerini, terörist olmadıklarını ve ...'de daha önce intihar eylemi yapan ... isimli şahsın ölüm yıl dönümü için bu olayı gerçekleştirdiklerini söylediklerini, yardım amacıyla para toplamaya başladıklarında korktuğu için 20 TL verdiğini, daha sonra helikopterlerin geçmesi üzerine eylemi yapan teröristlerin panikleyip kaçtıklarını, şikâyetçi olduğunu,
Kovuşturma aşamasında 06.05.2010 tarihinde; emniyette verdiği ifadesini aynen tekrar ettiğini, olay günü ...'dan Pülümür'e doğru seyahat etmekte olduğu sırada silahlı kişilerin aracı durdurduklarını ve aşağıya inmelerini söylediklerini, ardından ağaçlık bir bölgeye götürdüklerini, orada ne olduğunu hatırlamadığını, üzerlerinden helikopter geçmesi üzerine silahlı şahısların kaçıştıklarını, yola kaldıkları yerden devam ettiklerini, zorla durduran ve propaganda yapan şahısları tanımadığını, şikâyetçi olduğunu, davaya katılmak istediğini,
Bozma üzerine 24.02.2016 tarihinde; 2006 yılının Haziran ayı olarak hatırladığı bir tarihte Ağlayan Kayalar mevkiinde ailesiyle seyahat ederken terörist olduğunu anladığı bir grup tarafından durdurulduğunu, 100 TL parasının alındığını, bu paranın iade edilmediğini, suçtan dolayı maddi ve manevi zarar gördüğünü, zararlarının karşılanmasını istediğini, yaşı küçük çocuklarının olaydan sonra travma yaşadığını, şikâyetçi olduğunu, davaya katılmak istediğini, bozma ilâmına bir diyeceğinin bulunmadığını,
Katılan ... soruşturma aşamasında kollukta; olay günü saat 18.00 sıralarında Nazımiye istikametinden Erzincan'a doğru aracıyla seyir hâlindeyken Lokantalar mevkisine gelmeden önce araçların durdurulduğunu gördüğünü, konvoyun en arkasında olduğunu, geri kaçmak istediğini fark edince durduklarını, 'korkmayın, bir şey yapmayacağız' dediklerini, kimlikleri aldıklarını, ormanın içine götürdüklerini, kalabalığın oluşması için bir müddet beklettiklerini, yaklaşık 50 - 60 kişi toplanınca örgütsel propaganda gerçekleştirdiklerini, bu propagandayı 1996 yılında intihar eyleminde bulunan ... isimli teröristin ölüm yıl dönümü nedeniyle yaptıklarını, amaçlarının ülkeyi bölmek değil ana dilde eğitim, Kürt kültürünün ve kadın haklarının korunması olduğunu, kadın örgütlerinin temsilcisi olduklarını, kendilerine ait partilerinin bulunduğunu, Kadının Sesi adlı dergi ile Özgür Gündem gazetesinin kendilerine ait olduğunu, halk tarafından takip edilmesi gerektiğini vurguladıklarını, yanlış aktarılan amaçlarını anlatabilmek için bu eylemi gerçekleştirdiklerini söylediklerini, yaklaşık bir saat bekletildikten sonra helikopterin gelmesiyle önceden söylemiş oldukları yardımı aceleyle toplayarak dağa doğru gittiklerini, kendisinden 65 TL aldıklarını, üç bayan üç erkek toplam 6 kişi olduklarını, şikayetçi olduğunu,
Kovuşturma aşamasında 30.06.2010 tarihinde; jandarmada verdiği ifadesinin doğru olduğunu, 30.06.2006 tarihinde akşam üzeri Erzincan'a doğru kendi aracıyla seyir hâlinde olduğu sırada Lokantalar mevkisine gelmeden önce yolda araçların durdurulduğunu, durmak zorunda kaldığını, bir saat beklediklerini, yüzleri maskeli üç erkek üç bayan teröristin terör örgütü propagandası yaptıklarını, helikopterin gelmesi üzerine aceleyle para toplamaya başladıklarını, kendisinden 65 TL aldıklarını, sonra dağa doğru kaçtıklarını, şikâyetçi olduğunu, davaya katılmak istediğini,
Bozma üzerine 09.03.2016 tarihinde; Yargıtay bozma ilâmına bir diyeceğinin olmadığını, 30 Haziran 2006 tarihinde ...'dan Erzincan'a giderken Kuzudere mevkisinde daha önce görmediği ve tanımadığı şahıslar tarafından durdurulduğunu, bu kişilerin silahlı terörist olduklarının belli olduğunu, üç saat kadar bekletildiğini, başka araçların da durdurulduğunu, herkesin arabalardan indirildiğini, terör propagandası yapıldığını, 2003 yılında ...'de patlayan bomba sonucu oluşan zararın yıl dönümü olarak yaptıkları bir eylem olduğunu anlattıklarını, Kürtçe eğitim ve kadın haklarıyla ilgili propagandalarda bulunduklarını, üst araması ve kimlik kontrolü yapıldığını, cebinden 700 TL parasının alındığını, o dönem sattığı Henkel numunelerinin hepsini aldıklarını, zararının giderilmediğini, şikâyetçi olduğunu, davaya katılmak istediğini,
Katılan ... soruşturma aşamasında kollukta; olay günü saat 18.00 sıralarında ...'den Pülümür istikametine ilerlerken bir bayan bir erkek şahsın aracı durdurduğunu, kendisini çocuğu olduğu için araçta bıraktıklarını, sonra eşi ...'ı alıp götürdüklerini, yaklaşık bir saat araçta beklediğini, helikopter gelince eşini bırakıp yukarı doğru kaçtıklarını, bu olaydan dolayı çok korktuğunu, bu korkuyu yaşatan ve eşinin parasını gasp eden kişilerden şikâyetçi olduğunu,
Kovuşturma aşamasında 20.05.2010 tarihinde; jandarmadaki ifadesinin doğru olduğunu, şikâyetçi olduğunu, davaya katılmak istemediğini,
Bozma üzerine 15.04.2016 tarihinde; kendisinin ve eşinin ... Siverek'te öğretmen olarak çalıştıklarını, memleketlerine gitmek için 30 Haziran tarihinde yola çıktıklarını, ...'yi geçtikten sonra teröristler tarafından yollarının kesilerek araçtan indirildiklerini ve kimliklerine el konulduğunu, eşini alarak yolun yukarısında bir yere götürdüklerini, kendisini çocuğuyla birlikte arabada bıraktıklarını, yaklaşık bir saat sonra helikopterlerin geldiğini, teröristlerin bir anda kaçtığını, şikâyetçi olduğunu, davaya katılmak istediğini, Yargıtay ilâmına bir diyeceğinin bulunmadığını, olay nedeniyle maddi zararının olmadığını,
Beyan etmişlerdir.
30.06.2006 tarihinde gerçekleşen olaya iştirak edenler arasında sanığın olup olmadığının belirlenmesi bakımından, iddianamede müşteki olarak belirtilen ve yukarıda beyanlarına yer verilen mağdur, müşteki ve katılanlara soruşturma aşamasında teşhis işlemi yaptırılmadığı, kovuşturma aşamasında ise anılan kişilerin olaya ilişkin bilgi ve görgülerinin tespiti amacıyla yazılan talimat müzekkerelerinin bazılarında sanığı teşhis etmelerinin istenmemesi, teşhis istenenlerde ise sanığın fotoğraflarının ekli olduğu yazılmasına rağmen eklenmemesi nedeniyle teşhis işleminin gerçekleştirilmediği anlaşılmıştır.
... (Azat Renas Kod) şüpheli sıfatıyla soruşturma aşamasında müdafisiz olarak kollukta; 2002 yılının sonlarında Kandil Dağı'nda olan Kortek Taburundaki eğitim kampındayken gördüğü kişiler arasında saydığı Hevi kodun Muş Vartolu, savaşçı, halen ... Haydaran grubunda olduğunu, 30.06.2006 tarihinde ... Pülümür Karayolunun 35. kilometresinde meydana gelen yol kesilmesi, propaganda yapılması ve araç sürücülerinin paralarının alınması olayı gerçekleştirildiği esnada kendi grubuyla birlikte Munzur Dağları bölgesinde bulunduğunu, bu eylemi Haydaran Gücü sorumlusu Brüsk kod ... Diyarbakırlının talimatıyla Doğu Karargahı Hareketli Eylem Biriminde görevli olan ... kod Vanlı, Dicle kod Şanlıurfalı, Şevger kod Suriyeli, Çektar kod ... Tuncelili, Seal kod Suriyeli, Hevi kod Muşlu, Rozerin kod Adıyamanlı ve Renas kod Suriyeli örgüt mensupları tarafından gerçekleştirildiğini Brüsk kodun telsizle Dersim saha sorumlusu Sabri kod ...'a bildirdiği esnada telsizden duyduğunu,
Tanık sıfatıyla kovuşturma aşamasında 26.01.2011 tarihinde; bu konuda daha önce Ovacık Jandarma Karakol Komutanlığında ifade verdiğini, o ifadesinde belirttiği gibi 30.06.2006 tarihinde Pülümür karayolunda meydana gelen örgüt eyleminde herhangi bir eyleminin olmadığını ancak bu eylemin Haydaran gücü sorumlusunun talimatıyla Doğu Karargahı Hareketli Eylem Biriminde görevli örgüt üyelerince gerçekleştirildiğini telsiz anonslarıyla örgüt içindeki haberleşme sonucunda öğrendiğini, örgütte hangi karargahta kimlerin görev yaptığının listeler halinde kendilerine verildiğini, bu isimleri listeden bildiği için karakolda isimlerini bildirdiğini, ancak şu anda isimleri hatırlamadığını, Hevi kod ... isimli şahsı tanımadığını, daha önce hiç görmediğini, eyleme katılan örgüt üyelerini şahsen tanımadığını, talimat ekinde gönderilen ve Hevi kod ...'e ait olduğu bildirilen fotoğraflar gösterilip sorulduğunda gösterilen fotoğraflardaki şahsı tanımadığını, daha önce hiç görmediğini, olay hakkındaki bilgi ve görgüsünün bundan ibaret olduğunu,
05.12.2013 tarihinde; ...'ü Kandil'den tanıdığını, daha sonra Dersim bölgesine Haydaran gücüne geldiğini ve o bölgede olduğunu bildiğini, bu olaya ilişkin kollukta ve mahkemedeki yargılama aşamasında talimatla ifade verdiğini, az çok o bölgede ve alanda bulunan örgüt mensuplarını bildiğini, okunan ifadesini hatırlamadığını, ...'da ifade verdiğinde güvenliğinin olmadığını, o nedenle gösterilen fotoğrafa tanımıyorum dediğini, aslında ...'ü şahsen tanıdığını, ...'in Kandil'den Dersim bölgesine Haydaran gücüne geldiğini duyduğunu, hatta bir sefer ...'le karşılaştığını, yeni geldiği sıralarda gördüğünü, şu anda tarihlerini tam olarak hatırlamadığını, ancak 2004-2005 yılları diye hatırladığını, ...'in Dersim bölgesinden sonra nereye gittiğini veya başka bir yere gidip gitmediğini bilmediğini, bahsedilen ... Pülümür kara yolunun kesilmesi eyleminde kendisinin olmadığını, çünkü o güç içinde bulunmadığını, pox diye tabir edilen güç içinde olduğunu, daha önce bu eylemle ilgili beyanda bulunduğunu, ancak bu eylemi karakolda söylenmesi üzerine öğrendiğini, o bölgede kimlerin olduğunu kod isimleriyle söylediğini, kendisine ait kolluk ve kovuşturma beyanları okunup sorulduğunda böyle bir telsiz konuşmasıyla ilgili tam olarak herhangi bir şey hatırlamadığını, o tarihte teslim olduğunu ve ailesinin yanında bulunduğunu, şahsın gösterilen fotoğrafı için tanımıyorum diye söylediğini, şahısla ilgili sorulara da bilmiyorum ve tanımıyorum diye cevap verdiğini, çünkü örgüt üyesi bir kişiyle ilgili beyanda bulunması dolayısıyla kendisinin ve ailesinin sıkıntı yaşayacağından çekindiği için tanımıyorum ve teşhis edemedim diye beyanda bulunduğunu, şimdi neden tanıdığını beyan ettiği ve ailesi ile kendisinin güvencesinin olup olmadığı sorulduğunda ailesinden ziyade kendi güvenliği için endişelendiğini, şu anda tutuklu olduğunu, baskı yaparlarsa da cezaevinde kendisine baskı yapmalarının önemli olmadığını, dosya kapsamındaki sanık ...'e ait muhtelif açılardan çekilmiş fotoğraflar ekrana yansıtılarak gösterildiğinde bu fotoğrafların daha önce ...'da ifade verdiğinde teşhis için gördüğü fotoğraflar olduğunu, Kandil'de tanıdığı ve Dersim'de karşılaştığı Hevi kod ...'ün bu kişi olduğunu,
... (Erdal kod) şüpheli sıfatıyla soruşturma aşamasında müdafisiz olarak kollukta; Dersim sahası Merkez Karargahında yer alanlar arasında saydığı Hevi kod Muş Vartolunun savaşçı ve Beritan kodun koruması olduğunu,
... (Dilovan kod) şüpheli sıfatıyla soruşturma aşamasında müdafisiz olarak kollukta; emniyette göz altında çekildiği belirtilen ve aynı şahsa ait olan 1, 2, 3, 4 rakamlarıyla numaralandırılan fotoğraflardaki şahsı Hevi Varto kod olarak kesin şekilde tanıdığını 01 Haziran 2005 tarihinde ... Hozat'ta örgüte katıldıktan bir ay sonra gördüğünü, orta boylu, şişman yapılı olduğunu, kaleşnikof silah taşıdığını, kız kardeşlerinden birinin örgütte olduğunu ve örgütten kaçtığını duyduğunu, Dersim Pukıs bölgesinde ve Haydaran bölgesinde birlikte silahlı faaliyet yürüttüklerini, kendisine gösterilen ve örgütün kırsal alanında çekilen 1'den 10'a kadar numaralandırılmış 5 numaralı fotoğraftaki şahıslar içinde yer alan soldan ikinci sırada bulunan ve 2 rakamıyla numaralandırılan bayan örgüt mensubunun, teşhis ettiği 1, 2, 3, 4 numaralı resimlerdeki Hevi kod ... ile aynı şahıs olduğunu, bu şahsın eğitimli biri olduğunu, siyasi eğitim verdiğini, hatta özel kuvvetlerde eğitim aldığını, metropol illerine dönmek için çaba sarfettiğini duyduğunu, birlikte oldukları zaman içinde fedai türü eylem yapmak istediğini söylediğini, bu amaçla gelmiş olabileceğini,
Kollukta müdafisinin katılımıyla 08.06.2006 tarihinde; Doğu Karargahı Karargah Biriminde yer alan Haydaran Gücü içinde saydığı kişiler arasında Hevi kod Muşlu savaşçının da olduğunu,
Tanık sıfatıyla kovuşturmada; fotoğrafı gösterilen şahsı tanıdığını, Hevi Varto kod ... olduğunu, iddianamedeki olayla ilgili o yıl orada üç eylemin gerçekleştirildiğini, kendisinin o dönemlerde örgütün içinde olduğunu, ancak bu üç eyleme de katılmadığını, iddianamedeki eylemin örgütün ikinci eylemi olduğunu, o tarihlerdeki yol kesilmesi ve araç durdurulması olayının doğru olduğunu, araç sürücüleriyle yolcularının gasp edilmesi olaylarını görmediğini, o zamanki bölge sorumlusu ve saha komutanı Sabri kod adlı ...'ın koruması olarak görev yaptığını, orada yapılan konuşma ve görüşmelerden ve ayrıca sanık ... ile bizzat yaptığı görüşmelerden bu olaya karıştığını öğrendiğini, Hevi Varto kod adlı bu bayanın örgüt içinde özel kuvvetlerde tim komutanı olarak görev yaptığını, Kuzey Irak'tan geldiğini, amacının canlı bomba olarak görev alması olduğunu, 09.11.2008 tarihli teşhis ve ifade tutanağının doğru olduğunu,
... (Ali kod) şüpheli sıfatıyla soruşturma aşamasında müdafisinin katılımıyla kollukta; D 110 ile numaralandırılan fotoğraftaki şahsı Hevi kod olarak tanıdığını, Muş Vartolu olduğunu, hâlen ... kırsalında savaşçı düzeyinde faaliyette gösterdiğini,
Tanık sıfatıyla kovuşturmada; kendisinin daha önce örgüte katıldığını, eylem için ...'a gönderildiğini ancak 2005 yılında teslim olduğunu, pişmanlık yasasından faydalanıp askere gittiğini, 31.10.2005 tarihinde fotoğraftan teşhis yaptığını, talimata ekli altı adet renkli bayan fotoğrafının 31.10.2005'te yaptığı teşhisle uyuştuğunu, gerçek ismini bilmediğini, kod ismini de hatırlamadığını, Muş Vartolu dedikleri bayanın bu bayan olduğunu, 2005 yılında teslim olduğu için 30.06.2006 tarihindeki olayı ve kimin katıldığını bilmediğini, örgüt içinde hangi konumda olduğunu bilmediğini, daha önce teşhiste anlattığı kadar bilgisi olduğunu,
08.12.2010 tarihinde; talimatta kimlik bilgileri geçen ...'ın kendisi olduğunu, güvenliği gereği nüfus cüzdanını mahkemeye resmi olarak sunamadığını, sanıkları tanımadığını, resmi gönderilen şahsın ismini, örgüt içindeki konumunun ne olduğunu ve örgütle ilgili olaylara karışıp karışmadığını bilmediğini, 30.06.2006 tarihinde askerde olduğundan Pülümür karayolunda meydana gelen iddianameye konu olayla ilgili hiçbir bilgisinin bulunmadığını, 2005 yılında örgütten ayrıldığını, isim olarak ... isimli birini bilmediğini, kod ismini de hatırlayamadığını,
... (Rojbin kod) şüpheli sıfatıyla soruşturma aşamasında müdafisiz olarak kollukta; T 1543 ile numaralandırılan 49 nolu örgüt mensubunu Hevi kod olarak tanıdığını, Muşlu olduğunu, 2000-2001 yılında Türkiye Çalışma Grubu içinde birlikte eğitim aldıklarını, şu anki faaliyeti ve son durumu hakkında bilgisinin olmadığını,
Tanık sıfatıyla kovuşturmada; sanık ...'ü tanımadığını, 30.06.2006'da Pülümür kara yolunun 35. kilometresinde 17 aracın durdurulması, örgüt propagandasına katılması, araç sürücüleri ile yolcuların gasp edilmesi olayına karışıp karışmadığı hususunda hiçbir bilgisinin olmadığını, gösterilen fotoğraftaki kişiyi tanımadığını, yine fotoğrafların altındaki imzalar belirsiz olduğu için kendisine ait olup olmadığını da bilmediğini, emniyette verdiği ifadesini kabul etmediğini,
... (Edip Ali kod) şüpheli sıfatıyla soruşturma aşamasında müdafisiz olarak kollukta; 1. CD albümünün 430. sırasındaki şahsın Hevi Varto kod olduğunu, Muş Vartolu olduğunu, 1999 yılında İran üzerinden örgüte katıldığını, 2003 yılında ... doğu karargahında faaliyet yürüttüğünü, ... bayanlarının sorumlusu Zozan kodun korumalığını yaptığını, HPG meclis üyesi olduğunu, lise mezunu olup siyasi yönden güçlü olduğunu, askeri yönünün zayıf olduğunu, kilolu olduğundan arazide pek fazla yürüyemediğini,
Tanık sıfatıyla kovuşturmada; yemin vermeyi kabul etmediğini, ifade vermeyeceğini,
... (Azadi kod) şüpheli sıfatıyla soruşturma aşamasında müdafisiz olarak kollukta; Hevi kod Muş Vartolu savaşçı olduğunu, kaleşnikof silah, 150 mermi ve 2 el bombası taşıdığını, Zozan kodun korumalığını yaptığını, getir götür işlerine baktığını, siyasi yönünün güçlü askeri yönünün zayıf olduğunu, eylem yanlısı olmadığını, Sabri kod ...'ın grubu içinde faaliyet yürüttüğünü,
Kollukta müdafisiz olarak yaptığı 09.11.2008 tarihli teşhisinde; fotoğrafı gösterilen şahsın Hevi kod adlı ismini kollukta ... olarak öğrendiği şahıs olduğunu, kendisinin örgütten ayrıldığı 2004 tarihinde bu şahsın zayıf yapılı olduğunu, Kandil kampında tanıdığını, orada askeri ve siyasi eğitim gördüğünü, bir grupla birlikte ... kırsalına 2003 yılı sonbaharında beraber geçtiklerini, yine aynı grupla birlikte 2004 yılı kış aylarında Ahpanos vadisine geldiklerini, burada Hevi kodun da olduğunu, yaklaşık iki hafta kaldıklarını, düzenleme yapılınca kendisinin grupla birlikte Pülümür'e geçtiğini, Hevi kodun Zozan kod ve ...'ın grubunda Ahpanos'ta kaldığını, yaklaşık bir ay kadar sonra telsiz konuşmalarından ve sorumlularından Ahpanos'ta bir çatışma olduğunu öğrendiğini, Hevi kodun burada çatışmaya grupla birlikte girdiğini, bu çatışmadan sonra Zozan kod ve ... ile birlikte ... ilinin Hozat ve Çemişgezek ilçesi kırsalına geçtiğini, burada Hevi kodun bulunduğu grupla birlikte ikinci bir çatışmaya girdiğini, bunu da telsiz konuşmalarından öğrendiklerini, iki buçuk ay kadar sonra örgütün prensibi gereği dağılan grupların tekrar Ahpanos'ta toplandığını, burada Hevi kodu tekrar gördüğünü, çatışmalara girdiğinden dolayı askeri yönünün daha da geliştiğini ve daha istekli olduğunu, grup sorumlusu olan korumalığını yaptığı Zozan kod ile ...'a canlı bomba olmak istediğini söyleyerek yapılacak eylemler konusunda görüşler bildirdiğini, bu konuşmalara bizzat şahit olduğunu, gruplar tekrar ayrıldıktan sonra kendisinin grupla birlikte Pülümür'e geçtiğini, Hevi kodun Ahpanos'ta kaldığını, sonrasına ilişkin Hevi kod ile ilgili bilgi ve görgüsünün olmadığını, bahsettiği çatışmaların tam tarihini bilmediğini ancak kış aylarından çıkıp bahar ayına girdikten sonra olduğunu, telsizlerden askerin vurulduğunu söylediklerini, bu olayların 2003 yılının son aylarından 2004 yılında kendisinin teslim olduğu Temmuz ayına kadar geçen zamanda gerçekleştiğini,
... (Zana kod) şüpheli sıfatıyla soruşturma aşamasında müdafisiz olarak kollukta ; Hevi kodun Muş Vartolu olduğunu, Zozan kodun koruması olup getir götür işlerine baktığını, siyasi yönünün güçlü askeri yönünün zayıf olduğunu, eylem yanlısı olmadığını, Sabri kod ... grubu içinde faaliyet yürüttüğünü,
Tanık sıfatıyla kovuşturmada; kendisinin 2001 - 2004 yılları arasında Dersim sahasında savaşçı olarak kaldığını, örgüt içerisinde Zana kod ismini kullandığını, şehir çalışmalarında görev yaptığı için örgüt içindeki bayanları tanımadığını, kış kampında kalan bayanların olduğunu, ancak huzurda bulunan sanık ...'ü tanımadığını, katıldığı eylemler hakkında herhangi bir bilgisinin olmadığını, kolluktaki savunması okunup sorulduğunda yargılandığı davada jandarmada verdiği ifadeleri kabul etmediğini, kendi bilgileri dışındaki şahıslarla ilgili bilgilerin yanlış olduğunu ve bu ifadelerini geri aldığını belirttiğini, bu nedenle okunan ifadesindeki şahısları tanımadığını, Sabri kod ...'ı tanıdığını, Dersim saha komutanı olduğunu, grubunda kimlerin olduğunu bilmediğini, korumalarını hatırlamadığını, Zozan kodu bir kez gördüğünü, görevini ve korumasını bilmediğini, Hevi kod olarak sadece Suriyeli bir bayanı tanıdığını, onun da huzurdaki sanık olmadığını,
... (Hayri Afrin Kod) şüpheli sıfatıyla soruşturma aşamasında müdafisinin katılımıyla kollukta; 2003 ve 2006 yıllarının sonbaharındaki kış üstlenmelerinde bulunanlar arasında Hevi Varto kod Muşlu'nun da olduğunu, Hevi Varto kodun Doğu il merkez cephe biriminde savaşçı olarak yer aldığını,
Kollukta 09.11.2008 tarihinde müdafisiz olarak yaptığı teşhisinde; emniyette gözaltında çekildiği belirtilen ve 1, 2, 3, 4 olarak numaralandırılan fotoğraflardaki şahsın 2003 yılında Dersim Pukıs alanında bulunduğu sırada Kuzey Irak'tan Baran Dersim kodun sorumluğunda gelen 5 erkek 4 bayandan oluşan grup içindeki Hevi Varto kod isimli açık kimliğini bilmediği Muş Vartolu şahıs olduğunu, ailesinin ...'da oturduğunu, ablalarından birinin sol örgütlerden bir tanesinin kırsal alanındayken örgüt içinde yasak aşk ilişkisinden dolayı firar ettiğini duyduğunu, 1999'da ... veya ... üzerinden uçakla yasal yollardan İran ülkesine geçerek örgüte katıldığını, 2003 yılı sonbaharında Dersim Pukıs sahasında kış üstlenmesini birlikte geçirdiklerini, eğitim seviyesinin iyi olduğunu, yabancı dil bildiğinden kış üstlenmesinde siyasi eğitim verdiğini, 1,65 boylarında şişman yapılı olduğunu, konuşurken üst dudağının dişlerine yapıştığını, kaleşnikof silah taşıdığını, kilolu olduğu için askeri faaliyetlere katılmadığını, Kandil'de örgütün üst düzey yöneticileriyle birlikte kaldığından örgütten gelen talimatları telsizden dinleyerek yazılı hale getirdiğini, 2004 baharında yeni düzenleme yapılarak kilolu olduğu için karargahta Zozan Bingöl kodun sorumluluğundaki gruba gönderildiğini, kendisine gösterilen ve örgütün kırsal alanında çekilen 1'den 10'a kadar numaralandırılmış 5 numaralı fotoğraftaki şahıslar içinde yer alan soldan ikinci sırada bulunan ve 2 rakamıyla numaralandırılan bayan örgüt mensubunun, teşhis ettiği 1, 2, 3, 4 numaralı resimlerdeki Hevi kod ... ile aynı şahıs olduğunu, Hevi kod ...'ün metropol illere dönmek için çaba sarf ettiğini duyduğunu, bayanların genelde duygusal olmaları nedeniyle önderliğe bağlı ve canlı bomba olmaya yatkın olduğunu, bu şahsın bu amaçla ya da siyasi çalışma ve örgüte elemen kazandırma amacıyla gelmiş olabileceğini,
Tanık sıfatıyla kovuşturmada; kendisinin Suriye uyruklu olduğunu, terör örgütüne 1999 yılında Suriye'de katıldığını, 2003 yılında Türkiye'ye geçtiğini, ... bölgesinde savaşçı olarak bulunduğunu, Pohus grubunda görev yaptığını, 2007 yılında yakalandığını, ... bölgesindeyken huzurdaki sanık ...'ü hiç görmediğini ve tanımadığını, dolayısıyla katıldığı belirtilen eylemler hakkında bilgisinin bulunmadığını, Sabri kod ...'ı ve Zozan kodu tanımadığını ancak Sabri kod isimli birkaç şahsın olduğunu, ...'de Hevi kod isimli birisini duyduğunu ancak kim olduğunu bilmediğini, örgüt içinde yüzlerce Hevi kod isminin olduğunu, jandarmadaki ifadesi okunup sorulduğunda bu ifadesini kabul etmediğini, kendi mahkemesinde jandarmadaki ifadelerini kabul etmediğini belirttiğini, yakalandığı tarihte Türkçeyi fazla bilmediğini, ifadedeki isimleri jandarmanın eklemiş olabileceğini,
İfade etmişlerdir.
Tanık 'Azat Renas' kod ...'nin, kendisi hakkındaki davanın soruşturma aşamasında savcılıkta 14.07.2006 tarihinde müdafisi huzurunda alınan savunmasında teslim olduğu Ovacık İlçe Jandarma Komutanlığında gözaltında bulunduğu süre içinde tüm haklarının hatırlatıldığını ve avukat istemediğini söylediğini, 50 sayfadan ibaret ifadesini özgür iradesiyle verdiğini, hiçbir baskı, tehdit veya kötü muameleye maruz bırakılmadığını; Sulh Ceza Mahkemesinde müdafisi huzurundaki aynı tarihli sorgusunda kendisine okunan kollukta ve savcılıkta alınan savunmalarının doğru olduğunu, aynen tekrar ettiğini; kovuşturma aşamasında ... (Kapatılan) 3. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK'nın mülga 250. maddesi ile görevli) 2006/104 Esas sayılı dosyasında 18.01.2007 tarihindeki duruşmada müdafisi huzurunda alınan savunmasında kolluk ifadesinin 12. sayfasından itibaren örgüt içinde tanıdığı şahıslara ve gerçekleştirildiğini duyduğunu belirttiği eylemlere ilişkin beyanları okunup sorulduğunda bu ifadelerin kendisine ait olduğunu beyan ettiği,
Tanıklardan 'Erdal' kod Aso ... ile 'Azadi' kod ...'ın kovuşturma aşamasında dinlenmelerinin dosyaya yenilik katmayacağı gerekçesiyle beyanlarının alınmadığı,
Yapılan UYAP sorgulamasında tanık 'Dilovan' kod ...'un kendisi hakkındaki ... (Kapatılan) 3. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK'nın mülga 250. maddesi ile görevli) 2006/58 esas sayılı dosyası kapsamında, inceleme konusu 30.06.2006 tarihindeki olaydan önce 07.06.2006 tarihinde güvenlik güçlerine teslim olduktan sonra 10.06.2006 tarihinde tutuklandığı, bu nedenle söz konusu olay günü ve sonrasında ceza evinde olduğu,
Anlaşılmıştır.
İnceleme dışı sanık ... soruşturma aşamasında kollukta; 2000 yılında ...'da İkibinde Gündem ve Azadiya Welat gazetesinde çalışmaya başladığını, hâlen aynı yerde çalışmaya devam ettiğini, kendisiyle birlikte yakalanan ve ismini ... olarak söyleyen şahsı ilk kez 06.11.2008 günü 08.00-08.30 saatleri arasında Azadiya Welat gazetesi önünde gördüğünü, elinde siyah veya gri renkte bir çanta olduğunu, binaya girerken kapıda yanına gelerek 'Pardon Fırat Dağıtım nerede biliyor musunuz' dediğini, kendisinin de oranın çalışanı olduğunu ve niçin Fırat Dağıtım'ı sorduğunu söyleyince ... Azadiya Welat gazetesinde çalıştığını ve ...'a büroda çalışmak için geldiğini belirttiğini, birlikte büroya çıktıklarını, beraber kahvaltı yaptıklarını, ...'da gazete dağıtımının nasıl yapıldığını konuştuklarını, saat 10.00 sıralarında dağıtıma çıktığını, şahsın yorgun olduğunu ve büroda dinleneceğini söylediğini, saat 13.30 sıralarında büroya gazete almaya geldiğinde çok sayıda polisi görüp içeri girdiğini, hangi yollarla ...'a geldiğini bilmediği bu şahsı ilk defa iş merkezinin önünde gördüğünü, çalışmak için gelen herkesi büroya aldığını, herhangi bir araştırma yapmadığını, kendisine referans söylemediğini, bu şahsın örgüt mensubu olduğunu bilmediğini, bilseydi yardımda bulunmayacağını,
Cumhuriyet savcısı huzurunda; 2000 yılından beridir ... merkezde Azadiya Welat isimli gazetenin satışını ve dağıtımını yaptığını, her gün yaklaşık 250-300 civarında satıldığını, daha önce Gündem isimli gazeteyi de sattığını, bu işin ticaretini yaptığını, yanında ... ve ... isimli iki arkadaşının daha çalıştığını bir gazeteyi 50 kuruşa sattığını, yüzde yirmisinin kendilerine kaldığını, bu parayı üçünün kendi arasında paylaşarak geçim sağladıklarını, 06.11.2008 günü saat 08.00 sıralarında iş yerine girerken gördüğü elinde gri renkli çanta olan bir bayanın yanına gelip 'pardon bir şey sorabilir miyim, Fırat Dağıtım nerede biliyor musun' dediğini, kendisinin de oranın kapandığını söylediğini, bunun üzerine ... Azadiya Welat gazetesinde çalıştığını ve ...'a çalışmak üzere geldiğini söyleyince büroya aldığını, gazete hakkında konuştuklarını, daha sonra kahvaltı yaptıklarını, biraz yorgun olduğunu ve dinlenmek istediğini söylemesi üzerine büroda dinlenebileceğini söyleyip gazete dağıtımı için dışarı çıktığını, öğle saatlerinde gazeteye geldiğinde bir çok polisin olduğunu gördüğünü, şahsın kim olduğunu bilmediğini, ... olarak tanıdığını, örgüt üyesi olduğunu bilseydi yardım etmeyeceğini, iş yerinin Ova İş Merkezi'nde olduğunu ve Azadiya Welat ve Gündem olarak bilindiğini, iş yerindeki yazılı eserlerin arşiv amacıyla bulundurulan şeyler olduğunu,
Sorguda; atılı suçlamayı kabul etmediğini, ...'da 2000 yılından bu yana Azadiya Welat isimli gazetenin satışını ve dağıtımını yaptığını, 06.11.2008 tarihinde saat 08.00 sıralarında iş yerine giderken şüpheli ... ile karşılaştığını, şüphelinin 'Bir şey sorabilir miyim, Fırat Dağıtım nerede biliyor musun' diye sorması üzerine kendisinin de oranın kapandığını söylediğini, şüphelinin bu kez ...'da Azadiya Welat Gazetesi'nde çalıştığını ve ...'a çalışmak üzere geldiğini söyleyince acıyıp büroya davet ettiğini, burada bir süre gazete hakkında konuştuklarını, sonrasında kahvaltı yaptıklarını, dinlenmek isteyince büroda dinlenebileceğini söylediğini, gazete dağıtmak için dışarı çıktığını, öğlen sıralarında gazeteye geldiğinde polislerin baskın yaptığını gördüğünü, şüpheli ...'in kim olduğunu ve örgüt üyesi olup olmadığını bilmediğini, ... olarak tanıdığını, örgüte yardım yataklık yapmadığını, ele geçirilen dokümanlar ve kitapların arşiv olarak bulundurulduğunu, örgütsel bir amacın olmadığını,
Kovuşturmada; gazete dağıtıcısı olduğunu, işyerinde başka patron olmadığını, sattığı gazetelerden aldığı kar payıyla maaşını karşıladığını, işyeri kirasının nasıl ödendiğini bilmediğini, işyerinde ele geçen kitap ve dergileri satıp dağıtmadığını, Azadiya Welat gazetesini sattığını, PKK ile ilgisinin olmadığını, diğer sanık ...'ü evinde barındırmadığını, gazetede dinlenmesine izin verdiğini,
Savunmuştur.
Sanık ... soruşturma aşamasında; susma hakkını kullandığını beyan etmiş,
Kovuşturma aşamasında 03.06.2010 tarihli celsede; atılı suçlamayı kabul etmediğini, iddianamede belirtilen yerlerde ve olaylarda bulunmadığını, örgüte 2000 yılında katıldığını, örgüt üyesi olduğunu kabul ettiğini, örgütsel faaliyetlerde bulunduğunu, bu kapsamda 2000 yılından 2003 yılına kadar Kandil Dağı Hınera alanında Türkiye çalışmaları kapsamında eğitsel faaliyetlere katıldığını, 2003 yılından 2007 yılına kadar Kuzey Irak'ta kültür biriminde yer aldığını, basın çalışmaları için 2007 yılının yaz ayında tekrar Kuzey Irak'ın Kandil sahasına çekilip basın eğitimi gördükten sonra Türkiye'ye 2008'in Kasım ayında geçtiğini, Türkiye'ye geçer geçmez de yakalandığını, Türkiye'ye basın çalışmaları kapsamında geldiğini, son dönemde astım hastası olması nedeniyle zorluk çektiği için Türkiye'ye gönderildiğini, ... bölgesinde hiç bulunmadığını, bu sebeple iddianamedeki 30.06.2006 tarihli olayla ilgili suçlamayı kabul etmediğini, bu olayda bulunmadığını, Azad Renas kod ...'yi, Sabri kod ...'ı, ...'i, Edip Ali kod ...'yu, ... kod ...'i, ...'u, Zana kod ...'i, Azadi kod ...'ı tanımadığını, iddianamedeki isimlerden sadece Rojbin kod isimli şahsı tanıdığını, bu şahısla Türkiye çalışmalarında Kuzey Irak'ta beraber kaldığını, diğer isimlerden başkaca tanıdığı olmadığını, örgütteki kod isminin Hevi olduğunu, örgütte bir çok Hevi kod isimli şahıs bulunduğunu ancak bunların kim olduklarını bilmediğini, ... bölgesinde Hevi kod isimli bildiği bir örgüt mensubunun olmadığını, örgütte Haydaran gücü isimli bir şey duymadığını, bu grup içinde yer almadığını, Zozan kodu Kuzey Irak'ta konsey düzeyinde sorumlu olduğundan gıyaben tanıdığını, bu kişinin korumalığını yapmadığını, Azad Renas kod ...'nin ifadelerini kabul etmediğini,
16.12.2010 tarihli celsede; etkin pişmanlıktan yararlamak istemediğini, pişman olacak bir durum bulunmadığını,
18.04.2013 tarihli celsede; Yargıtay bozma kararını kabul etmediğini, mahkemenin direnmesi gerektiğini,
11.06.2014 tarihli celsede; siyasal bir yargılamaya dönüşen mahkemeler karşısında siyasal ve kültürel kimliğiyle kendisini savunacağını, şahsında yargılaması yapılan gerçekliğin aslında bu topraklarda yıllarca devletin imha, inkar, asimilasyon politikaları ve uygulamalarıyla yok saydığı Kürt halkının kendi kimliğini ve varlığını koruması, kazanması adına katıldığı mücadelenin yargılaması olduğunu, bu mücadeleye katılmak için gerekli koşulların devlet eliyle yaratıldığını, bir taraftan Kürt olduğu için baskılanırken ve Kürt olduğunu dahi söyleyemezken öte yandan Kürt olduğu için kendisini her türlü baskıya alan bir devlet gerçekliği ile karşı karşıya olduğunu, bu koşullarda siyaset yapma, siyasal alanda mücadele verme imkanı dahi yaratılmadığından önündeki tek seçeneğin PKK mücadelesine katılmak olduğunu, PKK'nın 40 yılı aşkın bir süredir yürüttüğü mücadeleyle hem Kürt sorununun çözüme bağlanmasını hem de Türkiye Devleti'nin Kürt halkının varlığını kabul ederek kendini demokrasiye duyarlı kılmasını amaç edindiğini, çok çetin bir silahlı mücadele içinde olunsa da 1993 yılından itibaren sürekli demokratik çözüm ve barış ortamının sağlanması için çaba içinde olduğunu, dünyadaki bir çok mücadelede de olduğu gibi bu savaşın ilkeli bir barışa dönmesi için önderliğin esaret altında tutulduğu İmralı Adası'nda en makul kapsayıcı çözüm önerileri ve fırsatları sunacak yol haritasını hazırlayarak buna dayalı ilkesel ve politik doğrultuda devletle görüşmelerini sürdürdüğünü, bu hareket Kürt sorununun çözümü için önemli fırsatları devletin önüne koymuşken devletin bunun karşısında çözüm iradesini ortaya koymadığını, son olarak Lice'de iki Kürt yurttaşın yaşamını yitirmesine sebep olan olayların devletin çözümsüzlük politikalarındaki tutumunu ortaya koyduğunu, bu ısrarın ülkede daha fazla savaş, ölüm ve ayrılık olacağını, PKK mücadelesi demokratik ulus, demokratik ortak vatan, demokratik özerklik ilke ve programları ile birleştirici çözüm gücü sunan bir yapıda iken halen şahsında yargılandığı hareketin devletin birliği ve bütünlüğünü bozmakla suçlanmasının hakikat körlüğü olduğunu, PKK program ve tüzüğü anlaşılır kılınır ve barış için devletle görüşmeler yapan bir hareketin bölücü olmayacağına ikna olunursa bu yargılamanın ve suçlamanın yaşamda karşılığının olmadığının görüleceğini, PKK'nın samimiyet sınavını geçtiğinin ve birleştirici olduğunun ortaya çıktığını, devletin birliğini ve bütünlüğünü bozma suçunu kabul etmediğini, PKK'nın toplumsal taraflar arasında Türkiye'nin demokratikleşmesi amacıyla uzlaşmayı yaratacak bir irade olarak yeniden tanımlanması gerektiğini, ne PKK'nın ne de önderliğin ayrı bir devlet yaratma ve Türkiye'yi parçalama amacının olmadığını, kendisinin de PKK'nın kadrosu olarak bu hareketten önce özgür insan olmayı başarıp insanlık mücadelesi vererek demokratik toplumu barışçıl şekilde bir arada yaşayarak inşa etmeyi öğrendiğini ve bu amaçla mücadele içinde yer aldığını, hiçbir silahlı eylem içinde bulunmadığını, şehirde üzerinde hiçbir askeri malzeme yokken sivil olarak yakalandığını,
18.07.2014 tarihli celsede; buraya zorla getirildiğini, tutumunun mahkemeye karşı değil SEGBİS vasıtası ile yargılamanın yapılmasına olduğunu, en azından karar aşamasında mahkeme heyetiyle yüz yüze olmak istediğini, bu konuda daha önceden taleplerinin olduğunu, avukatıyla görüşemediğini, bu suretle savunma hakkının engellendiğini, bu şekilde yargılama yapılmasını yanlış bulduğunu, esas hakkındaki savunması sorulduğunda daha önceden savunma yaptığını, bir şey söylemek istemediğini,
19.08.2015 tarihli celsede; Yargıtay bozma ilamını aldığını, şu anda avukatının mahkemede olmadığını, avukatının da hazır olduğu bir zamanda bizzat mahkeme salonunda ifade vermek istediğini,
25.02.2016 tarihli celsede; diyeceği bir şeyin olmadığını, önceden verdiği beyanlarını aynen tekrar ettiğini, bu davanın siyasi bir dava olduğunu, süreçten bağımsız olmadığını, devletin yasal olmaktan çıkıp çete devletine dönüştüğünü, Cizre'de 260 kişinin katledildiğini, bunun hesabının sorulmadığını, yargının bağımsız olmadığını, devletin Cizre'de yaptığı katliamı kınadığını, bir hukuk devletine dönüşmesini istediğini,
Savunmuş; 11.06.2014 tarihli celsedeki ifadesini 'Yaşasın demokratik medenite, Yaşasın dernek demokratik ulus, Yaşasın önder apo' sözleriyle bitirmiş; 30.06.2011 tarihli celsede dosyaya sunup okuduğu 13 sayfalık dilekçesinde de benzer mahiyette örgütsel nitelikte açıklamalara yer vermiştir.
Öncelikle uyuşmazlığa konu suçlarla ilgili kanuni düzenlemelere değinmekte yarar bulunmaktadır.
Devletin varlığı ya da bütünlüğü öncelikle Anayasa'da teminat altına alınan değerdir. Anayasa'nın 3. maddesinde, Türk Devleti'nin, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün olduğu ifade edilmiş; 14. maddesinde, Anayasa'da yer alan hak ve özgürlüklerin, Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünü bozmak amacıyla kullanılamayacağı, üçüncü fıkrasında ise bu amaca aykırı faaliyetlerin yaptırımlarının yasa ile belirleneceği hüküm altına almıştır.
Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçu 5237 sayılı TCK'nın 302. maddesinde;
'(1) Devlet topraklarının tamamını veya bir kısmını yabancı bir devletin egemenliği altına koymaya veya Devletin bağımsızlığını zayıflatmaya veya birliğini bozmaya veya Devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını Devlet idaresinden ayırmaya yönelik bir fiil işleyen kimse, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Bu suçun işlenmesi sırasında başka suçların işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ilgili hükümlere göre cezaya hükmolunur.
(3) Bu maddede tanımlanan suçların işlenmesi dolayısıyla tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.' şeklinde düzenlenmiştir.
Madde gerekçesi ise;
'Madde, Devletin ülkesine, egemenliğine ve birliğine karşı cürümlerden en ağırını cezalandırmaktadır; korunan hukukî yarar Devletin ülkesinin bütünlüğü ve egemenliğidir. Söz konusu suç, serbest hareketli bir suçtur.
Bu suçun oluşabilmesi için belli amaca yönelik fiillerin işlenmesi gerekir.
Bu amaç, madde metninde,
1.Devletin topraklarının tamamını veya bir kısmını yabancı bir devletin egemenliği altına koymak,
2.Devletin birliğini bozmak,
3.Devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını Devlet idaresinden ayırmak,
4.Devletin bağımsızlığını zayıflatmak, olarak belirlenmiştir.
Söz konusu suçun oluşabilmesi için, işlenen fiilin bu amaçları gerçekleştirmeye elverişli olması gerekir. Bu bakımdan, fiillerin söz konusu neticeleri yaratabilecek nitelikte bulunması, suçun oluşması için şarttır. Devletin birliğini bozmak, topraklarının bir kısmını veya tamamını başka bir devletin egemenliği altına koymak, topraklarından bir kısmını Devlet egemenliğinden ayırmak, Devletin bağımsızlığını azaltmak sonuçlarını doğurması mümkün bulunmayan bir fiil suçun maddî unsurunu oluşturmayacaktır. Fiilin bu niteliği taşıyıp taşımadığı ise olayların özelliğine göre takdir edilecektir.
Bu fiillerin, cebrî nitelikli olması gerekir. Maddede ayrıca ‘yönelik cebrî fiiller’ denilmesi gereksiz (lüzumsuz, zait) sayılmıştır; zira maddede belirtilen maksatlar çerçevesinde, fiillerin kendisinin nitelikleri gereği cebrî olması icap ettiği aşikârdır.
Suçun oluşabilmesi için, maddede yazılı hedeflerin gerçekleşmiş bulunmasına ihtiyaç yoktur. Belirtilen amaçlara yönelik fiillerin işlenmiş bulunması yeterlidir.
Bu suçun işlenmesi sırasında örneğin kişiler öldürülmüş, kasten yaralanmış ya da kişilerin veya kamu mallarına zarar verilmiş olabilir. Maddenin ikinci fıkrasında, bu suçlardan dolayı da ayrıca cezaya hükmolunacağı kabul edilmiştir.
Maddenin üçüncü fıkrasına göre, bir ve ikinci fıkrada yer alan suçların işlenmesi dolayısıyla tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunacaktır.' biçiminde olup, 01.06.2005 tarihinden önce bu maddenin karşılığını oluşturan 765 sayılı TCK'nın 125. maddesinden farklı olarak, suçun işlenmesi sırasında başka suçların işlenmesi hâlinde ayrıca bu suçlardan da cezaya hükmolunması gerekeceği belirtilmiştir. Böylelikle, TCK'nın 302. maddesinin birinci fıkrasında tanımlanan amaç suçun işlenmesi sırasında işlenen araç suçlardan dolayı TCK'nın 302. maddesinin ikinci fıkrası gereğince ayrıca cezaya hükmolunacağı kabul edilmiştir.
TCK'nın 302. maddesinin birinci fıkrasında tanımlanan suçun, söz konusu maddede belirtilen fiilleri geçekleştirmek amacıyla kurulmuş silahlı terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde örgütün kurucusu, yöneticisi, üyesi veya üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen bir kişi tarafından da işlenmesi mümkündür. Bu bakımdan silahlı terör örgütünün hiyerarşik yapısına dahil olmaksızın örgüt adına işlenen ve amaç suçu işlemeye elverişli araç suçlar da TCK'nın 302. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen suçu oluşturacaktır.
Her devlet siyasal fonksiyonu kapsamında ülke, egemenlik ve millet/ulus unsurlarını, Anayasal düzenini ve bu düzenin işleyişini koruma altına alır. Anayasa'nın 3. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Kişi hak ve hürriyetlerinden hiçbirisi Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz (Anayasa'nın 14. maddesi). Türk Milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini korumak devletin/siyasal iktidarın temel amaç ve görevlerindendir (Anayasa'nın 5. maddesi). 5237 sayılı TCK'nın 302. maddesinde düzenlenen Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçu, bu temel görevin hukuki zeminini oluşturmaktadır.
Suçta korunan hukuki yarar; Devletin birliği, ülke ve ulus bütünlüğü ile egemenliği, suçun konusu; Devletin ülkesi, egemenliği ve milli birliği, suçun faili; Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olsun ya da olmasın, yöneten veya yönetilen herkes, suçun mağduru; Devletin millet/ulus unsurunu oluşturan her bir bireyi olup söz konusu suçun oluşabilmesi için, işlenen fiilin cebri nitelikte olması ve bu amaçları gerçekleştirmeye elverişli bulunması gerekirse de maddede yazılı hedeflerin gerçekleşmesine ihtiyaç yoktur. Fiilin cebri niteliğinden, maddi cebrin anlaşılması gerekmektedir. Cezalandırılan hareket devletin hayatını tehlikeye koyan icra hareketleridir.
Devletin birliği ve ülke bütünlüğünü bozma suçu bir kalkışma suçu olarak, peşinen tamamlandığı kabul edilen suçlardandır. Kalkışma suçlarında öngörülen zarar neticelerinin gerçekleşmesine yönelik elverişli, uygun hareketlerin yapılmasıyla oluşmaktadır. Kanun koyucu, çok önemli gördüğü bazı hukuksal değerlerin zarar görmesini önlemek için bu değerlere zarar tehlikesi meydana getirilmesini dahi tamamlanmış suç gibi cezalandırmaktadır. Suçun oluşması için, zarar neticesinin gerçekleşmesi aranmamakta, failin hareketinin söz konusu neticenin gerçekleşmesine yönelik olması ve o neticeyi gerçekleştirmeye elverişli olması yeterli olacaktır ('Devletin Birliğini ve Ülke Bütünlüğünü Bozma Suçu' konulu makale, Doç Dr. Vesile Sonay Evik, s.1733).
Araç fiilin işlenmesine yönelik icra hareketinin, hem zarar ya da tehlike suçu niteliğindeki araç suçun (TCK'nın 302/2. maddesi) hem de tehlike suçu niteliğindeki amaç suçun (TCK'nın 302/1. maddesi) 'fiil' unsurunu teşkil ettiği görülmektedir. Buna göre elverişli/vahim eylemin diğer tabirle araç suçun, hazırlık hareketi aşamasından icra hareketi safhasına geçmesi, en azından teşebbüs boyutuna ulaşması, amaçlanan sonucu doğurabilecek icra hareketi olarak belirginleşmesi gerekmektedir (Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 09.02.2010 tarihli ve 103-22 sayılı kararı). Fiilin elverişli/vahim niteliği taşıyıp taşımadığı ise her olayın özelliğine göre; örgütün amacı, faaliyet alanı, ülke genelindeki organik bütünlüğü, fiilin niteliği, işleniş biçimi, işlenme zamanı, toplumda meydana getirdiği etki, ortaya çıkan zarar ve tehlikenin ağırlığı gibi ölçütler değerlendirilerek takdir edilecektir. Toplumda kaos ve tedirginlik oluşturacak, Devlet otoritesine olan güveni sarsacak, kamu düzenini ve toplum barışını bozarak amaç suçun gerçekleşmesi için elverişli tehlike ortamını hazırlayacak vahim eylemler bu suçun oluşmasında kriter olarak dikkate alınmaktadır.
Suç tamamlandığında eylemlerin cezalandırılamayacak olması ve teşebbüsün oluşumu için minimum gerekenlerin zaten suçun tamamlanması için yeterli olmasından dolayı kalkışma suçlarından olan Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçuna teşebbüs mümkün değildir. (Antolisei, 633; Fiandaca-Musco, 12; Lattanzi-Lupo, 20; Dolcini-Marinucci, 1834'den alıntı Erem Faruk-Toroslu Nevzat, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Savaş Yayınevi, ..., 1983, s. 74)
Uyuşmazlık konusu ile ilgili diğer suçlardan silahlı terör örgütüne üye olma suçu bakımından;
Terör konusunu özel bir kanunla düzenleme yoluna giden kanun koyucu, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 1. maddesinde terörü; 'Cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasî, hukukî, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemlerdir.'; aynı Kanun'un 2. maddesinin birinci fıkrasında terör suçlusunu 'Birinci maddede belirlenen amaçlara ulaşmak için meydana getirilmiş örgütlerin mensubu olup da, bu amaçlar doğrultusunda diğerleri ile beraber veya tek başına suç işleyen veya amaçlanan suçu işlemese dahi örgütlerin mensubu olan kişi...' şeklinde tanımlamış, aynı maddenin ikinci fıkrasında ise terör örgütüne mensup olmasa da örgüt adına suç işleyenlerin de terör suçlusu sayılacağını hüküm altına almıştır.
Bu genel terör tanımları dışında; 3713 sayılı Kanun'un 3. maddesinde doğrudan terör suçları, 4. maddesinde de dolaylı terör suçları düzenlenmiştir.
18.07.2006 tarihli ve 26232 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5532 sayılı Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 17. maddesiyle, terör örgütünün tanımını yapan 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun birinci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları yürürlükten kaldırılmış; madde gerekçesinde, Türkiye'nin de taraf olduğu Sınır Aşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'nin 2. maddesinin (a) bendine uygun olarak 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 220. maddesinde suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüt tanımlaması yapıldığı için, Terörle Mücadele Kanunu'nda ayrıca örgüt tanımlaması yapılmasına gerek görülmediği belirtilmiştir.
TCK'nın 6. maddesinin birinci fıkrasının (j) bendine göre örgüt mensubu suçlu; suç işlemek için örgüt kuran, yöneten, bu örgüte katılan veya örgüt adına suç işleyen kişidir.
TCK'nın 'Suç işlemek amacıyla örgüt kurma' başlıklı 220. maddesinde;
'(1) Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması halinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması gerekir.
(2) Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olanlar, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Örgütün silahlı olması halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza dörtte birinden yarısına kadar artırılır.
(4) Örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmolunur...' hükmüne yer verilmiştir.
Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuyla korunan hukuki yarar, kamu güvenliği ve barışıdır. Suç işlemek için örgüt kurmak, toplum düzenini tehlikeye soktuğu ve araç niteliğindeki suç örgütü, amaçlanan suçları işlemede büyük bir kolaylık sağladığından, bu suç nedeniyle kamu güvenliği ve barışın bozulması bireyin güvenli, barış içinde yaşamak hakkını da zedeleyeceğinden, işlenmesi amaçlanan suçlar açısından hazırlık hareketi niteliğinde olan bu fiiller ayrı ve bağımsız suçlar olarak tanımlanmıştır. Böylece bu düzenlemeyle aynı zamanda bireyin, Anayasa'da güvence altına alınmış olan hak ve özgürlüklerine yönelik fiillere karşı da korunması amaçlanmıştır. Bu amaçla henüz suç işlenmese dahi, sadece suç işlemek amacıyla örgüt oluşturmuş olmaları nedeniyle örgüt mensubu faillerin cezalandırılması yoluna gidilmiştir. Bunun asıl nedeni suç işlemek için örgüt kurmanın kamu barışı yönünden ciddi bir tehlike oluşturmasıdır. Kanun koyucu bu düzenleme ile öncelikle gelecekte işlenebilecek suçları engellemek istemiştir.
Bu suçun mağduru ise öncelikle kamu güvenliği ve barışını sağlamakla yükümlü olan devlet ve toplumu oluşturan bireylerdir.
TCK'nın 220. maddesi kapsamında bir örgütün varlığından söz edebilmek için; en az üç kişinin, suç işlemek amacıyla hiyerarşik bir ilişki içerisinde, devamlı olarak, amaç suçları işlemeye elverişli araç ve gerece sahip bir şekilde bir araya gelmesi gerekmektedir.
Örgüt, soyut bir birleşme olmayıp bünyesinde hiyerarşik bir ilişki barındırmaktadır. Bu hiyerarşik ilişki, bazı örgüt yapılanmalarında gevşek bir nitelik taşıyabilir. Oluşturulan bu ilişki sayesinde örgüt, mensupları üzerinde hâkimiyet tesis eden bir güç kaynağı niteliğini kazanmaktadır. Bu nedenle niteliği itibarıyla devamlılık arz eden örgütün varlığı için ileride ihtimal dahilindeki suç/suçları işlemek amacı etrafındaki fiili birleşme yeterlidir. Buna karşın, kişilerin belirli bir suçu işlemek için bir araya gelmesi hâlinde ise örgüt değil iştirak ilişkisi mevcuttur.
Ceza Genel Kurulunun istikrar bulunan ve süregelen kararlarında da belirtildiği üzere, TCK'nın 220. maddesi anlamında bir örgütten bahsedilebilmesi için,
a) Üye sayısının en az üç veya daha fazla kişi olması gerekmektedir.
b) Üyeler arasında gevşek de olsa hiyerarşik bir bağ bulunmalıdır. Örgütün varlığı için soyut bir birleşme yeterli olmayıp örgüt yapılanmasına bağlı olarak gevşek veya sıkı bir hiyerarşik ilişki olmalıdır.
c) Suç işlemek amacı etrafında fiili bir birleşme yeterli olup örgütün varlığının kabulü için suç işlenmesine gerek bulunmadığı gibi işlenmesi amaçlanan suçların konu ve mağdur itibariyle somutlaştırılması mümkün olmakla birlikte, zorunluluk arz etmemektedir. Örgütün faaliyetleri çerçevesinde suç işlenmesi hâlinde fail, örgütteki konumuna göre üye veya yönetici sıfatıyla cezalandırılmasının yanında ayrıca işlenen suçtan da cezalandırılacaktır.
d) Örgüt niteliği itibarıyla devamlılığı gerektirdiğinden, kişilerin belli bir suçu işlemek veya bir suç işlemek için bir araya gelmesi halinde örgütten değil ancak iştirak iradesinden söz edilebilecektir.
e) Amaçlanan suçları işlemeye elverişli üye, araç ve gerece sahip olunması gerekmektedir.
Yukarıda belirtildiği üzere kanunların suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli yapılara 'suç örgütü' denmektedir. Terör örgütleri ise ideolojik amaçları olan suç örgütleridir. Terör örgütlerini suç örgütlerinden ayıran bu ideolojik amaç, 3713 sayılı Kanun'un 1. maddesinde gösterilen Cumhuriyetin Anayasa'da belirtilen niteliklerine karşı olabileceği gibi Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, Türk Devleti ve Cumhuriyetin varlığına, Devlet otoritesini zaafa uğratmaya veya yıkmaya ya da ele geçirmeye, Devletin iç ve dış güvenliğine, kamu düzenine veya genel sağlığa ya da temel hak ve hürriyetlere yönelik de olabilmektedir.
3713 sayılı Kanun'un 'Terör örgütleri' başlıklı 7. maddesinin birinci fıkrasında yer alan 'Cebir ve şiddet kullanılarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemleriyle, 1 inci maddede belirtilen amaçlara yönelik olarak suç işlemek üzere, terör örgütü kuranlar, yönetenler ile bu örgüte üye olanlar Türk Ceza Kanununun 314 üncü maddesi hükümlerine göre cezalandırılır. Örgütün faaliyetini düzenleyenler de örgütün yöneticisi olarak cezalandırılır.' hükmü ile TCK'nın 314. maddesine atıf yapılmıştır.
TCK'nın 314. maddesinde tanımlanan 'Silâhlı örgüt' suçu ise;
'(1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silahlı örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.
(3) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümler, bu suç açısından aynen uygulanır.' şeklinde düzenlenmiştir.
Örgütlü suçluluğun özel bir türü olarak öngörülen TCK'nın 'Silahlı Örgüt' başlıklı 314. maddesinde; TCK'nın ikinci kitap dördüncü kısmının dördüncü bölümünde yer alan devletin güvenliğine karşı suçlar ile beşinci bölümünde yer alan Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçları işlemek amacıyla, silahlı örgüt kuran, yöneten ve örgüte üye olanların cezalandırılmaları öngörülmüş ve maddenin son fıkrasında; suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümlerin, bu suç açısından aynen uygulanacağı düzenlenmiştir.
Uyuşmazlık konusu ile ilgili olan diğer suçlara da değinmek gerekirse;
Yağma suçu TCK'nın 148. maddesinde;
'(1) Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya malın alınmasına karşı koymamaya mecbur kılan kişi, altı yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Cebir veya tehdit kullanılarak mağdurun, kendisini veya başkasını borç altına sokabilecek bir senedi veya var olan bir senedin hükümsüz kaldığını açıklayan bir vesikayı vermeye, böyle bir senedin alınmasına karşı koymamaya, ilerde böyle bir senet haline getirilebilecek bir kağıdı imzalamaya veya var olan bir senedi imha etmeye veya imhasına karşı koymamaya mecbur edilmesi halinde de aynı ceza verilir.
(3) Mağdurun, herhangi bir vasıta ile kendisini bilmeyecek ve savunamayacak hale getirilmesi de, yağma suçunda cebir sayılır.' şeklinde düzenlenmiştir.
Aynı Kanun'un suç tarihinde yürürlükte bulunan şekliyle 149. maddesinin 1. fıkrasında yağma suçunun nitelikli hâlleri;
'a) Silahla,
b) Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle,
c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
d) Yol kesmek suretiyle ya da konut veya işyerinde,
e) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
f) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak,
g) Suç örgütüne yarar sağlamak maksadıyla,
h) Gece vaktinde,
İşlenmesi hâlinde, fail hakkında on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.' biçiminde sayılmıştır.
Anılan maddenin ikinci fıkrasında ise yağma suçunun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümlerin uygulanacağı düzenlenmiştir.
Yağma suçunun temel şeklinin düzenlendiği TCK'nın 148. maddesinin birinci fıkrası uyarınca; kişinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştirileceği ya da mal varlığı bakımından büyük bir zarara uğratılacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya alınmasına karşı koymamaya mecbur bırakılması yağma suçunu oluşturur. Suç, anılan değerlere yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit veya cebir kullanılması suretiyle gerçekleşir.
Yağma; başkasının zilyetliğindeki taşınabilir malın, zilyedin rızası olmadan faydalanmak amacıyla cebir veya tehdit kullanmak suretiyle alınması olduğundan 'zor yoluyla hırsızlık', bir kişiye karşı kullanılan icbar araçlarıyla haksız bir menfaat elde etmek şeklinde de tanımlanmıştır. Hırsızlık ile yağma suçları aynı ortak unsurlara sahip olup ayrıldıkları tek nokta ya da başka bir deyişle yağmanın, hırsızlığa oranla sahip olduğu ilave unsur, malı almak için cebir veya tehdit kullanılmasıdır.
Yağma suçu amaç ve araç hareketlerden oluşan bir suçtur. İlk önce almayı gerçekleştirmek için araç hareketler olan cebir veya tehdit kullanılır, sonrasında bu cebir ve tehdidin etkisiyle malın alınması veya tesliminin sağlanması ile suç tamamlanır.
Yağma, tehdit veya cebir kullanma ile hırsızlık suçlarının bir araya gelmesiyle oluşmuş bileşik bir suç olduğundan birden çok hukuki değeri korumaktadır. Kendisini oluşturan suçların korudukları hukuki değerler olan kişi hürriyeti, vücut dokunulmazlığı, zilyetlik ve mülkiyet yağma suçunun da koruduğu hukuki değerlerdir.
Suç tarihi itibarıyla TCK'nın 149. maddesinde yağma suçunun nitelikli hâlleri arasında; silahla, konutta, gece vakti işlenmesi de sayılmış olup 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun'un 64. maddesi ile yağma suçunun konut ve iş yerlerinin eklentilerinde işlenmesi de diğer bir nitelikli hâl olarak Kanun maddesine eklenmiştir.
TCK'nın 'Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma' başlıklı 109. maddesi;
'(1) Bir kimseyi hukuka aykırı olarak bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakan kişiye, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) Kişi, fiili işlemek için veya işlediği sırada cebir, tehdit veya hile kullanırsa, iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(3) Bu suçun;
a) Silâhla,
b) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
d) Kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
e) Üstsoy, altsoy veya eşe karşı,
f) Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
İşlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza bir kat arttırılır.
(4) Bu suçun mağdurun ekonomik bakımdan önemli bir kaybına neden olması halinde, ayrıca bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.
(5) Suçun cinsel amaçla işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek cezalar yarı oranında artırılır.
(6) Bu suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.' şeklinde düzenlenmiştir.
Maddenin birinci fıkrasında; kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun temel şekli düzenlenmiş, ikinci fıkrasında; suçun cebir, tehdit veya hile ile işlenmesi ve üçüncü fıkrasında ise; altı bend hâlinde suçun silahla, birden fazla kişi ile birlikte, kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle, kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanmak suretiyle, üstsoy, altsoy veya eşe karşı, çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı işlenmesi nitelikli hâller olarak yaptırıma bağlanmış, dördüncü fıkrasında; suçun netice sebebiyle ağırlaşmış hâline, beşinci fıkrasında; cinsel amaçla işlenen özgürlüğü kısıtlama suçuna yer verilmiş, altıncı fıkrasında ise suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun sonucu itibariyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi hâlinde ayrıca bu suça ilişkin hükümlerin de uygulanacağı belirtilmiştir.
Bu suç tipi ile bireylerin hareket özgürlüğünün hukuka aykırı biçimde kaldırılması veya sınırlanması eylemleri cezalandırılmak istenmiştir. Nitekim bu husus madde gerekçesinde 'Bu suç ile korunan hukuki değer, kişilerin kendi arzusu ve iradesi çerçevesinde hareket edebilme hürriyetidir' şeklinde belirtilmiştir. Suçun maddi unsuru, kişinin özgürlüğünden yoksun bırakılmasıdır. Bu fiil, failin doğrudan doğruya veya dolaylı hareketleriyle ve çeşitli araçlar kullanılarak gerçekleştirilebilir. Sonuç ise mağdurun hareket etme ya da yer değiştirme özgürlüğünün kaldırılması biçiminde kendini gösterir.
Fail, kişinin özgürlüğünden yoksun bırakılmasına yönelik fiili, doğrudan doğruya veya dolaylı hareketleriyle ve çeşitli araçlar kullanarak gerçekleştirebilir. Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu, serbest hareketli bir suç olduğundan, bir yere gitme veya bir yerde kalma özgürlüğünün kaldırılması neticesini doğurabilecek her türlü hareket ile işlenebilecektir. Maddede sadece 'bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakmak' tan söz edilmiş, fiilin işleniş şekli, yeri, zamanı ve süresi konusunda bir sınırlama yapılmamıştır. Bu nedenle suç, mağdurun bir yere gitme veya bir yerde kalma özgürlüğünün ihlal edilmesi sonucunun doğması kaydıyla, her zaman her yerde işlenebilir. Fiilin herkesin girebileceği bir yerde, özel, kapalı veya açık alanda gerçekleştirilmesinin yahut uzun veya kısa süreli olmasının bir önemi bulunmamaktadır. Suçun oluşması için mutlaka mağdurun bir yere kapatılmış olması gerekmeyip aleni bir yerde tutma veya böyle bir yere götürme hâlinde dahi diğer unsurlar da var ise kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu oluşacaktır. Kesintisiz bir suç olması sebebiyle suçun tamamlanma ve bitme zamanları farklı olabilmektedir. Mağdurun hürriyetinin kısıtlanması ile suç tamamlanır, ancak sona ermez. Mağdurun tekrar hürriyetine kavuştuğu an suçun sona erme zamanıdır. Suç tamamlandıktan sonra kısa sürede sona erdirilebileceği gibi günlerce de sürdürülebilir. Öte yandan özgürlükten yoksun bırakma kavramı, anlık olmayan bir süreyi zorunlu olarak içerdiğinden, suçun tamamlanması için fiil ile sonucun hukuken kabul edilebilecek bir zaman müddetince sürmesi gerekmektedir. Sürenin çok kısa olup olmadığı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma niteliği taşıyıp taşımadığı hareketin ağırlığı, önemi ve ciddiyeti ile birlikte hâkim tarafından değerlendirilip belirlenecektir. Sonuç ise mağdurun bir yere gitme ya da bir yerde kalma özgürlüğünün kaldırılması biçiminde ortaya çıkmaktadır.
Suçun manevi unsuru; failin, mağduru şahsi özgürlüğünden yoksun bırakmaya yönelik hareketleri gerçekleştirmeyi bilmesi ve istemesi, yani genel kasttır. Kanun'un metni ve ruhundan anlaşılacağı üzere, suçun temel şeklinin oluşumu için saik (özel kast) aranmamıştır. Nitekim bu görüş öğretide (Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, Çetin Özek-Sahir Erman, ... 1994, s. 130; Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ayhan Önder, 4. Bası, ... 1994, s. 31; Teorik-Pratik Ceza Hukuku, Durmuş Tezcan-Mustafa Ruhan Erdem-Murat Önok, ... 2008, s. 363; Ceza Hukuku Özel Hükümler, Mehmet Emin Artuk-Ahmet Gökcen, ... 2018 Adalet Yayınevi, 17. Baskı, s. 368) ve yargısal kararlarda da (Ceza Genel Kurulunun 29.06.2010 tarihli ve 110-161, 23.01.2007 tarihli ve 275-9, 03.12.2002 tarihli ve 288-419 sayılı ile bu güne kadar süreklilik arz eden çok sayıdaki kararları) benimsenmiştir. Suçun oluşabilmesi için kişiyi hürriyetinden yoksun kılma yönündeki ihlalin hukuka aykırı olarak yapılması, diğer bir deyişle eylemde hukuka uygunluk nedenlerinin bulunmaması zorunludur. Hukuka aykırılık, öğretide genel olarak hukuk düzeninin izin vermediği hâlleri ifade etmektedir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanığın, 1999 yılında ailesinin ...'daki evinden kaçarak PKK silahlı terör örgütüne katıldığı, 'Hevi' kod adını aldığı, Kuzey Irak'ta Kandil dağında bulunan örgüt kamplarında silahlı ve ideolojik eğitim gördüğü, aynı bölgede örgütsel faaliyetler yürütmeye başladığı, 2003 yılından itibaren ... kırsalında savaşçı olarak yer aldığı ve 06.11.2008 tarihinde kolluğa gelen ihbar üzerine Gündem Gazetesinin ... temsilciliği bürosunda sahte kimlikle yakalandığı sanığın ikrarı, bir kısım tanıkların beyan ve teşhisleri ile tüm dosya kapsamına göre sübut bulmuş ise de 30.06.2006 tarihinde saat 18.00 sıralarında ... Pülümür karayolunda örgüt mensuplarınca gerçekleştirilen ve vahim nitelikteki fiilin işlendiği yol kesme, mağdur, müşteki ve katılanların da içinde olduğu birçok insanı araçlarından zorla indirdikten sonra yol kenarındaki çalılık alana götürerek örgütün propagandasını yapma ve bir kısmının cebir ve tehdit kullanarak parasını alma eylemine katılıp katılmadığı hususunda tanık 'Azat Renas' kod isimli ...'nin özü itibarıyla duyuma dayalı olan beyanının aşamalarda değişiklik gösterdiği, kovuşturmada talimatla alınan beyanında ikinci eylem olarak bahsedip iddianame kapsamındaki olaya ilişkin anlatımda bulunan tanık 'Dilovan' kod isimli ...'un söz konusu eylemden önce 07.06.2006 tarihinde kolluk kuvvetlerine teslim olması nedeniyle olay günü ve sonrasında tutuklu olduğu, iddianamede yer verilen müştekiler arasında belirtilmemekle birlikte olaya ilişkin bilgi ve görgüleri bulunan kişilerin olayın hemen sonrasında 30.06.2006 tarihinde saat 20.30'da kollukta albüm üzerinde yaptığı teşhiste eyleme katılan bazı örgüt mensuplarını teşhis ettikleri ancak aynı albümün 8. sayfasında 'Resim 125' olarak fotoğrafı yer alan sanığa yönelik teşhiste bulunmadıkları, mağdur ... ile müşteki ...'nun soruşturma aşamasındaki ifadelerinde verdikleri genel nitelikteki eşgalde bayan örgüt mensuplarından birinin şaşı olduğundan bahsetmelerine rağmen sanığın böyle bir özelliğinin dosyaya yansımadığı ve ayrıca bir kısım tanıkların ... kırsalında örgüt içinde faaliyet gösteren 'Hevi' kod isimli başka şahısları da anlatıp teşhiste bulundukları nazara alınıp olay tarihinden itibaren geçen zaman dikkate alındığında mağdur, müşteki ve katılanların sağlıklı bir şekilde teşhis yapmalarının artık mümkün olmayacağı gözetildiğinde; sanığın vahim nitelikteki fiilin gerçekleştirildiği 30.06.2006 tarihinde meydana gelen olaya katıldığına ilişkin her türlü şüpheden uzak, kesin ve yeterli delil bulunmaması karşısında silahlı terör örgütüne üye olma suçu yerine Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma, nitelikli yağma ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından cezalandırılmasına karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu mahkumiyet hükümlerinin, vahim nitelikteki fiilin gerçekleştirildiği 30.06.2006 tarihinde meydana gelen olaya katıldığı kanıtlanamayan sanığın sübuta eren eyleminin silahlı terör örgütüne üye olma suçunu oluşturduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- ... Batı 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 10.05.2016 tarihli ve 389-132 sayılı direnme kararına konu hükmünün, vahim nitelikteki fiilin gerçekleştirildiği 30.06.2006 tarihinde meydana gelen olaya katıldığına ilişkin her türlü şüpheden uzak, kesin ve yeterli delil bulunmayan sanığın sübuta eren eyleminin silahlı terör örgütüne üye olma suçunu oluşturduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 10.06.2021 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.