19. Ceza Dairesi 2018/4516 E. , 2018/8600 K.
İTİRAZ EDİLEN KARAR : Yargıtay 19. Ceza Dairesinin 28/02/2018 gün ve 2017/5194 Esas, 2018/2129 Karar sayılı kararı
İTİRAZ EDEN : Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı
KONUNUN TAKDİMİ : İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 19.06.2014 gün ve 2014/58 esas 2014/227 karar sayılı sanıklar ... ve ... hakkında 5187 sayılı kanuna aykırılık suçlamasından aynı kanunun 21/c maddesi uygulanarak 10.000,00.-TL adli para cezası ile cezalandırılmasına dair hüküm sanıklar müdafiince süresinde temyiz edilmesi üzerine, yüksek Yargıtay 19. Ceza Dairesinin itiraza konu kararı ile incelenmiş ve oy çokluğu ile yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmiştir.
Aşağıda arz ettiğimiz nedenlerle bozma kararının usul ve yasalara aykırı olduğu düşüncesiyle CMK m.308 uyarınca yerel mahkemenin mahkumiyet hükmünün onanması gerektiği düşüncesiyle itiraz ediyoruz.
İTİRAZ NEDENLERİ : Uyuşmazlık, taksirli suç mağduru olan küçüğe ilişkin haberde küçük mağdurun ad ve soyadı ile fotoğrafına yer verilmek suretiyle kimliğinin açıklanması fiilinin Basın Kanunu’nun 21/c maddesindeki suçu oluşturup oluşturmayacağına ilişkindir.
Bilindiği üzere, kimliğin açıklanma yasağına 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 21. maddesinde yer verilmiştir. Bu hükme göre;
“Süreli yayınlarda … Onsekiz yaşından küçük olan suç faili veya mağdurlarının, kimliklerini açıklayacak ya da tanınmalarına yol açacak şekilde yayın yapanlar birmilyar liradan yirmimilyar liraya kadar ağır para cezasıyla cezalandırılır. Bu ceza bölgesel süreli yayınlarda ikimilyar liradan, yaygın süreli yayınlarda onmilyar liradan az olamaz.”
Basın Kanunu’nun 21. maddesi ile getirilen “kimlik açıklama yasağı” ilkesi, bir yönüyle Anayasa’nın 38/4. maddesinde ve AİHS m. 6/2’de güvence altına alınan suçsuzluk karinesini hayata geçirmeye yönelik bir düzenleme içermektedir. Anılan norm diğer yanıyla ise onsekiz yaşından küçük tüm suç faili ve mağdurların, bazı suçların ise sadece mağdurlarının kimliklerini açıklayacak şekilde yayın yapılması yasaklanmaktadır. Doktrinde bu korumanın önemine dikkat çekilerek, tüm sanıklar için sağlanması gerektiği ifade edilmektedir (Baştürk, İhsan: Basın Kanunu’nda Kimlik Açıklama Yasağına Aykırılık Suçu, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Sayı 86, Ankara 2009, s. 133-134).
Basın Kanunu’nun 21. maddesinin (c) bendinde on sekiz yaşından küçük olan kişilerin fail veya mağdur olarak yer aldığı suçlarda, bu kişilerle ilgili olarak yapılacak haberlerde, kimliklerinin açıklanması veya kimliklerinin tanınmasına yol açacak şekilde yayın yapılması fiili suç olarak tanımlanmıştır. Bu norm ile kanun koyucunun çocukların kişilik haklarını korumak istemesi son derece isabetlidir. Kanun koyucu, küçüklerin her hangi bir suçun faili veya mağduru olmaları halinde, şahsiyet haklarının bütününün korunması ve reşit olmadan toplumdan suçlu veya suç mağduru damgası ile uzaklaştırılmasının engellenmesi için bu yasağı getirmiştir Söz edilen suçun hukuki konusu, on sekiz yaşından küçük kişilerin yani çocukların fail veya mağdur olduğu suçlarla ilgili haberlerde, bu kişilerin kimliklerinin açıklanmaması ya da tanınmalarına yol açacak şekilde haber yapılmaması suretiyle bu kişilerin kişilik haklarının korunması, gelecekleri açısından doğabilecek olası olumsuz sonuçların ortaya çıkmasının daha ilk baştan engellenmesidir. Suçun maddi unsuru haberin kimliğin belirlenmesi sonucuna yol açacak şekilde yayımıdır. Küçükler yönünden yapılan bu düzenlemede 21. maddenin (a) ve (b) bentlerinde düzenlenen fiillerden farklı olarak, haberin konusunu oluşturan suç yönünden herhangi bir sınırlama veya belirlemeye yer verilmemiştir. Öte yandan suçun kasıtla mı işlendiği yoksa taksirle mi işlendiği hususunda da bir ayrım yapılmamıştır. Bu nedenle 21. maddenin (c) bendinde tanımlanan suçun, on sekiz yaşını tamamlamamış olan kişilerin fail veya mağdur olduğu herhangi bir suça ilişkin haberin veriliş şekli itibarıyla işlenmesi mümkündür. (Baştürk, agm, s. 152-154). Kanun’un gerekçesinde de, bu düzenleme ile on sekiz yaşından küçüklerin işlediği veya bunlara karşı işlenen suçlarla ilgili haberler değil, bu kişilerin tanıtılması ile kimliklerinin açıklanmasının yasaklandığı ve küçüklerin korunduğu belirtilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta, Sanık ...'ın sorumlu müdür, sanık ...'ün sorumlu müdürün bağlı bulunduğu yetkili olarak görev yaptığı Takvim Gazetesinin 29.10.2013 tarihli nüshasının 4. sayfasında yer alan 'Rotweiller dehşeti' başlığı ile yayımlanan ve içeriğindeki '9 yaşındaki mağdur çocuk ...'in kapısının önünde karşılaştığı köpeğin saldırması sonucu bacağından yaralandığına' ilişkin haberde, suçun mağduru olan küçüğün kimliğinin tanınmasına yol açacak derecede fotoğrafının yayımlanması ve isminin açıklanması olayında, haberin güncel ve gerçek olması, kamuoyunun ilgisini konu üzerine dikkat çekerek ilgililer hakkında denetim görevini üstlenmesi, haberde küçüğün fotoğrafının yayınlanmasındaki maksadın dikkat çekmek ve haberdeki çarpıcılığı artırmak yönündeki işlevi, haberin özetlenme ve açıklanış şekli ile konusu arasında düşünsel bir bağ bulunması ve mağdur hakkında haber içeriğinde küçüğü küçültücü veya kişilik haklarını ihlal eden ifadelere yer verilmemesi, okuyucuda mağdurun hukuki yararının ihlal edildiği ve mağduriyetine yol açtığı izlenimi uyandırmadığı, sonuç olarak haberin verilme amacının kamu yararına hizmet etmesi,
Kanun koyucunun anılan düzenleme ile getirdiği yasak mutlak bir yasak olup, suç mağduru veya faili küçüklerin haklarının korunması amacına yöneliktir. Bu itibarla, anılan suçlarda basın özgürlüğünün korunması, kamunun haber hakkı veya kişilik haklarının ve kamu yararının korunması arasında bir denge sağlanması gerekliliğinden hareketle haberin verilişinde hukuka uygunluk sebebi bulunabileceği de düşünülemeyecektir. Öte yandan kişilik haklarının somut olarak ihlal edilip edilmediği yani neticenin meydana gelip gelmediğinin ispatı da gerekmeyecektir. Kısacası kanun koyucu anılan norm ile küçüğün yararlarını kamu yararından ve basın özgürlüğünden daha üstün tutmuştur. Sonuç olarak, söz edilen kimlik açıklama yasağı “mutlak nitelikte” olup bu yasağa aykırılığın objektif olarak gerçekleştiği fiillerin atılı suçu unsurları yönünden oluşturacağı kuşkusuzdur.
Açıklanan nedenlerle yerel mahkemenin mahkumiyet hükmünün onanmasına karar verilmesi gerekirken, bozulması yönündeki karar usul ve yasalara aykırıdır.
SONUÇ VE İSTEM : Yüksek Dairenizin itiraza konu 28.02.2018 tarih ve 2017/5194 esas 2018/2129 karar sayılı ilamının CMK 308/2-3 maddesi kapsamında itirazımıza binaen incelenmesi ve yerel mahkeme hükmünün yönünden ONANMASINA karar verilmesi,
İtirazımızın yerinde görülmeyip reddi halinde yukarıda arz ettiğimiz itiraz nedenlerimizin bir kez de CMK 308/1-3 maddesi uyarınca Yüksek Yargıtay Ceza Genel Kurulunca tartışılması ve ilamın talebimiz doğrultusunda BOZULMASI için dosyanın YÜKSEK YARGITAY CEZA GENEL KURULUNA tevdii itirazen arz ve talep olunur, şeklinde istemde bulunulması üzerine dosya Dairemize gönderilmekle, incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR:
1-Yapılan yeniden inceleme sonucunda, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itiraz nedenleri yerinde görülmediğinden, 6352 sayılı Yasa ile değişik 5271 sayılı CMK'nun 308/3. Maddesi gözetilerek, Dairemizin 28/02/2018 gün ve 2017/5194 Esas, 2018/2129 Karar sayılı kararının düzeltilmesine yer olmadığına,
2-İtiraz konusunda karar verilmek üzere dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na TEVDİİNE, 10/09/2018 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Sayın Çoğunluk ile aramızdaki uyuşmazlık; taksirli suç mağduru olan küçüğe ilişkin haberde küçük mağdurun ad ve soyadı ile fotoğrafına yer verilmek suretiyle kimliğinin açıklanması fiilinin Basın Kanunu’nun 21/c maddesindeki suçu oluşturup oluşturmayacağına ilişkindir.
Bilindiği üzere, kimliğin açıklanma yasağına aykırılık fiiline 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 21. maddesinde yer verilmiştir. Bu hükme göre;
“Süreli yayınlarda … Onsekiz yaşından küçük olan suç faili veya mağdurlarının, kimliklerini açıklayacak ya da tanınmalarına yol açacak şekilde yayın yapanlar birmilyar liradan yirmimilyar liraya kadar ağır para cezasıyla cezalandırılır. Bu ceza bölgesel süreli yayınlarda ikimilyar liradan, yaygın süreli yayınlarda onmilyar liradan az olamaz.”
Basın Kanunu’nun 21. maddesi ile getirilen “kimlik açıklama yasağı” ilkesi, bir yönüyle Anayasa’nın 38/4. maddesinde ve AİHS m. 6/2’de güvence altına alınan suçsuzluk karinesini hayata geçirmeye yönelik bir düzenleme içermektedir. Anılan norm diğer yanıyla ise onsekiz yaşından küçük tüm suç faili ve mağdurların, bazı suçların ise sadece mağdurlarının kimliklerini açıklayacak şekilde yayın yapılması yasaklanmaktadır. Doktrinde bu korumanın önemine dikkat çekilerek, tüm sanıklar için sağlanması gerektiği ifade edilmektedir (Baştürk, İhsan: Basın Kanunu’nda Kimlik Açıklama Yasağına Aykırılık Suçu, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Sayı 86, Ankara 2009, s. 133-134).
Basın Kanunu’nun 21. maddesinin (c) bendinde on sekiz yaşından küçük olan kişilerin fail veya mağdur olarak yer aldığı suçlarda, bu kişilerle ilgili olarak yapılacak haberlerde, kimliklerinin açıklanması veya kimliklerinin tanınmasına yol açacak şekilde yayın yapılması fiili suç olarak tanımlanmıştır. Bu norm ile kanun koyucunun çocukların kişilik haklarını korumak istemesi son derece isabetlidir. Kanun koyucu, küçüklerin her hangi bir suçun faili veya mağduru olmaları halinde, şahsiyet haklarının bütününün korunması ve reşit olmadan toplumdan suçlu veya suç mağduru damgası ile uzaklaştırılmasının engellenmesi için bu yasağı getirmiştir Söz edilen suçun hukuki konusu, on sekiz yaşından küçük kişilerin yani çocukların fail veya mağdur olduğu suçlarla ilgili haberlerde, bu kişilerin kimliklerinin açıklanmaması ya da tanınmalarına yol açacak şekilde haber yapılmaması suretiyle bu kişilerin kişilik haklarının korunması, gelecekleri açısından doğabilecek olası olumsuz sonuçların ortaya çıkmasının daha ilk baştan engellenmesidir. Suçun maddi unsuru, haberin kimliğin belirlenmesi sonucuna yol açacak şekilde yayımıdır. Küçükler yönünden yapılan bu düzenlemede 21. maddenin (a) ve (b) bentlerinde düzenlenen fiillerden farklı olarak, haberin konusunu oluşturan suç yönünden herhangi bir sınırlama veya belirlemeye yer verilmemiştir. Öte yandan suçun kasıtla mı işlendiği yoksa taksirle mi işlendiği hususunda da bir ayrım yapılmamıştır. Bu nedenle 21. maddenin (c) bendinde tanımlanan suçun, on sekiz yaşını tamamlamamış olan kişilerin fail veya mağdur olduğu herhangi bir suça ilişkin haberin veriliş şekli itibarıyla işlenmesi mümkündür. (Baştürk, agm, s. 152-154). Kanun’un gerekçesinde de, bu düzenleme ile on sekiz yaşından küçüklerin işlediği veya bunlara karşı işlenen suçlarla ilgili haberler değil, bu kişilerin tanıtılması ile kimliklerinin açıklanmasının yasaklandığı ve küçüklerin korunduğu belirtilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta, Sanık ...'ın sorumlu müdür, sanık ...'ün sorumlu müdürün bağlı bulunduğu yetkili olarak görev yaptığı Takvim Gazetesinin 29.10.2013 tarihli nüshasının 4. sayfasında yer alan 'Rotweiller dehşeti' başlığı ile yayımlanan ve içeriğindeki '9 yaşındaki mağdur çocuk ...'in kapısının önünde karşılaştığı köpeğin saldırması sonucu bacağından yaralandığına' ilişkin haberde, suçun mağduru olan küçüğün kimliğinin tanınmasına yol açacak derecede fotoğrafının yayımlanması ve isminin açıklanması olayında, haberin güncel ve gerçek olması, kamuoyunun ilgisini konu üzerine dikkat çekerek ilgililer hakkında denetim görevini üstlenmesi, haberde küçüğün fotoğrafının yayınlanmasındaki maksadın dikkat çekmek ve haberdeki çarpıcılığı artırmak yönündeki işlevi, haberin özetlenme ve açıklanış şekli ile konusu arasında düşünsel bir bağ bulunması ve mağdur hakkında haber içeriğinde küçüğü küçültücü veya kişilik haklarını ihlal eden ifadelere yer verilmemesi, okuyucuda mağdurun hukuki yararının ihlal edildiği ve mağduriyetine yol açtığı izlenimi uyandırmadığı, sonuç olarak haberin verilme amacının kamu yararına hizmet etmesi,
Kanun koyucunun anılan düzenleme ile getirdiği yasak mutlak bir yasak olup, suç mağduru veya faili küçüklerin haklarının korunması amacına yöneliktir. Bu itibarla, anılan suçlarda basın özgürlüğünün korunması, kamunun haber hakkı veya kişilik haklarının ve kamu yararının korunması arasında bir denge sağlanması gerekliliğinden hareketle haberin verilişinde hukuka uygunluk sebebi bulunabileceği de düşünülemeyecektir. Öte yandan kişilik haklarının somut olarak ihlal edilip edilmediği yani neticenin meydana gelip gelmediğinin ispatı da gerekmeyecektir. Kısacası kanun koyucu anılan norm ile küçüğün yararlarını kamu yararından ve basın özgürlüğünden daha üstün tutmuştur. Sonuç olarak, söz edilen kimlik açıklama yasağı “mutlak nitelikte” olup bu yasağa aykırılığın objektif olarak gerçekleştiği fiillerin atılı suçu unsurları yönünden oluşturacağı kuşkusuzdur.
Açıklanan sebeplerle, sanıkların fiilinin Basın Kanunu’nun 21/c. maddesindeki suçu oluşturacağı ve mahkumiyet hükmünün onanmasına karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle Sayın Çoğunluğun kararına katılmıyoruz.