12. Ceza Dairesi 2015/13171 E. , 2016/12568 K.
Mahkemesi :Ağır Ceza Mahkemesi
Suç : Taksirle öldürme, kasten yaralama, mala zarar verme, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma,
Hüküm : 1-Sanık ...'ün mağdur ...'e yönelik kasten yaralama suçundan; TCK'nın 86/2, 86/3-e, 29, 62, 52/2. maddeleri gereğince mahkumiyet
2-Sanık ...'ın mağdur ...'e yönelik kasten yaralama suçundan; TCK'nın 86/2, 86/3-e, 29, 62, 52/2. maddeleri gereğince mahkumiyet
3-Sanık ...'ın mağdur ...'e yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçundan; TCK'nın 109/2, 62. maddeleri ve CMK'nın 231. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılması
4-Sanık ...'ın mala zarar vermek suçundan; TCK'nın 151/1, 62, 52/2. maddeleri gereğince mahkumiyet
5-Sanık ...'ün mala zarar vermek suçundan; TCK'nın 151/1, 62, 52/2. maddeleri gereğince mahkumiyet
6-Sanık ...'ün bilinçli taksirle bir kişinin ölümüne ve bir kişinin yaralanmasına neden olmak suçundan; TCK'nın 85/2, 22/3, 62. maddeleri gereğince mahkumiyet
Taksirle öldürme, mala zarar verme, kasten yaralama suçlarından sanık ...'ın mahkumiyetine, kasten yaralama, mala zarar verme suçlarından sanık ...'nın mahkumiyetine, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan sanık ... hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin hükümler, sanıklar müdafii, katılanlar vekili ve mahalli Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
1- Sanıklar ... ve ... hakkında kasten yaralama ve mala zarar verme suçlarından verilen hükümlere yönelik temyiz isteminin incelenmesinde;
Anayasa Mahkemesinin 07/10/2009 gün ve 27369 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanıp, yayımından itibaren bir yıl sonra 07/10/2010 tarihinde yürürlüğe giren, 23/07/2009 gün ve 2006/65 Esas, 2009/114 Karar sayılı iptal hükmünün yürürlüğe girdiği tarihe kadar 5237 sayılı TCK'nın 50 ve 52. maddeleri ve 765 sayılı TCK hükümleri uyarınca doğrudan hükmedilip, başkaca hak mahrumiyeti içermeyen 2.000 TL'ye kadar (2.000 TL dahil) adli para cezalarına ilişkin mahkumiyet hükümleri 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı Kanunun 305. maddesi gereğince kesin nitelikte olup, 07/10/2010 ila 6217 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 14/04/2011 tarihine kadar ise mahkumiyet hükümlerinin hiçbir istisna öngörülmeksizin temyizinin mümkün olduğu, 14/04/2011 ve sonrasında ise, doğrudan hükmedilen 3.000 TL’ye kadar (3.000 TL dahil) para cezalarının 5320 sayılı Kanunun geçici 2. maddesi uyarınca kesin nitelikte olduğu, 02/05/2014 tarihinde kasten yaralama suçundan verilen 1.000 TL, mala zarar verme suçundan verilen 2000TL'den ibaret mahkumiyet hükmüne karşı suç niteliğine ilişkin de herhangi bir temyiz istemi bulunmadığından, sanıklar müdafinin temyiz isteminin 1412 sayılı CMUK'un 317. maddesi uyarınca isteme uygun olarak REDDİNE,
2-Sanık ...'nın kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karara yönelik temyiz isteminin incelenmesinde;
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının 5271 sayılı CMK'nın 231/12. maddesi uyarınca itiraz kanun yoluna tabi bulunduğu nazara alınarak sanık müdafinin temyiz isteminin, itiraz mahiyetinde değerlendirilmesi suretiyle CMK'nın 264/2. maddesi uyarınca gereği merciince yapılmak üzere bu suç yönünden dosyanın incelenmeksizin mahkemesine iadesinin temini için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
3- Sanık ...'ın taksirle yaralama suçundan mahkumiyetine ilişkin hükme yönelik temyiz isteminin incelenmesine gelince;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafinin sanığın beraatine karar verilmesi gerektiğine ilişkin temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Olası kast TCK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasında; “Kişinin, suçun kanunî tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi hâli” biçiminde tanımlanmış, fıkra gerekçesinde ise; “Olası kast durumunda suçun kanuni tanımında yer alan unsurlardan birinin somut olayda gerçekleşebileceği öngörülmesine rağmen, kişi fiili işlemektedir. Diğer bir deyişle, fail unsurların meydana gelmesini kabullenmektedir.” şeklinde, olası kastın uygulanma şartları belirtilmiştir. Öğretide de, olası kast, suçun kanuni tanımındaki objektif unsurların gerçekleşebileceği, ciddi bir şekilde mümkün görülmesine rağmen, fiilin işlenmesi suretiyle tipikliğin gerçekleşmesi şeklinde tanımlanmıştır. (Koca/Üzülmez; Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler; 4. Baskı; sh. 152.)
Fail, hareketinden doğacak sonuçları bilerek ve isteyerek hareket etmişse kast gerçekleşmiştir. Buna karşılık, fail belli bir sonucu gerçekleştirmek üzere hareket ederken, bunun yanında başka sonuçların meydana gelmesini de göze almış ve bu sonuçlar da gerçekleşmişse, failin bu sonuçlar açısından da kasten hareket ettiği kabul olunur. Çünkü fail, asıl kastettiğinden başka, hareketinden doğacak diğer sonuçları tahmin ettiği veya öngördüğü halde hareketini devam ettirmiştir. Dolaylı kast olarak adlandırılan bu kast türüne, belirli olmayan kast, gayrimuayyen kast, olursa olsun kastı veya dolus eventualis de denilmektedir. (Nur Centel, Türk Ceza Hukukuna Giriş, 2.Bası, s.349, Artuk-Gökcen-Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Cilt 1, s.597 vd.), (Ayhan Önder, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Cilt.2, s. 293 vd, Uğur Alacakaptan, Suçun Unsurları, s.139 vd., Timur Demirbaş, Ceza Hukuku Genel Hükümler, s.312 vd.)
İstisnai bir kusurluluk şekli olan taksir, 5237 sayılı TCK’nın 22/2. maddesinde “dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesi” şeklinde tanımlanmış olup, 5237 sayılı TCK’da, 765 sayılı TCK’da yer verilen, “tedbirsizlik”, “dikkatsizlik”, “meslek ve sanatta acemilik”, “nizamat, evamir ve talimata riayetsizlik”, “kayıtsızlık veya tedbirsizlik”, “hataen ve kayıtsızlıkla”, “müsamaha ve dikkatsizlik” şeklindeki taksir kalıplarına ilgili suç tiplerinde yer verilmemiş, ancak gerek öğretide, gerekse uygulamada, bu taksir kalıplarına yer verilmemiş olmanın, bir eksiklik veya farklılık oluşturmayacağı kabul edilmektedir.
Toplumsal yaşamda belli faaliyetlerde bulunan kimselerin başkalarına zarar vermemek için bir takım önlemler alması ve bazı davranış kurallarına uyma zorunlulukları bulunmaktadır. Bu kurallar toplum olarak yaşama zorunluluğundan doğabileceği gibi, Devletin müdahalesiyle de ortaya çıkabilmektedir. Taksirli suç bu kuralların ihlal edilmesi sonucu belirir, fail tedbirli ve öngörülü davranmamış olduğu için cezalandırılır. Bu bakımdan sorumluluğun nedeni, öngörebilme imkân ve ödevinin varlığına rağmen sonuca iradi bir hareketle neden olmaktan kaynaklanmaktadır.
Öğretide ve yargı kararlarında taksirin unsurları,
a) Fiilin taksirle işlenebilen bir suç olması,
b) Hareketin iradiliği,
c) Neticenin iradi olmaması,
d) Hareketle netice arasında nedensellik bağının bulunması,
e)Neticenin öngörülebilmesi, ancak bu neticenin fail tarafından öngörülmemesi,
Şeklinde belirtilmiştir.
Bilinçli taksir kavramı mülga 765 sayılı TCK’nın 45. maddesine 8.1.2003 tarihli ve 4758 sayılı Kanun ile eklenen son fıkra ile hukukumuza girmiş olup, anılan fıkrada, “Failin öngördüğü neticeyi istememesine rağmen neticenin meydana gelmesi halinde bilinçli taksir vardır; bu halde ceza ... arttırılır.” hükmüne yer verilmiş, aynı hüküm, 5237 sayılı TCK’nın 22. maddenin 3. fıkrasında da korunmuştur.
Taksirden söz edilebilmesi için neticenin öngörülebilir olması gerekli ve yeterli olmasına karşılık, bilinçli taksir halinde failin somut olayda ayrıca bu neticeyi öngörmüş olması da gereklidir.
Bilinçli taksirde gerçekleşen sonuç, fail tarafından öngörüldüğü halde istenmemiştir. Gerçekten neticeyi öngördüğü halde, sırf şansına veya başka etkenlere, hatta kendi beceri veya bilgisine güvenerek hareket eden kimsenin tehlike hali, bunu öngörmemiş olan kimsenin tehlike hali ile bir tutulamaz; neticeyi öngören kimse, ne olursa olsun, bu neticeyi meydana getirecek harekette bulunmamakla yükümlüdür.
Bilinçli taksirde netice somut olarak öngörüldüğü halde, istenmemiştir.
Bilinçli taksiri, taksirden ayıran özellik, bilinçli taksirde istenmeyen netice fiilen öngörülürken, taksirde öngörülmemektedir.
Yasada, taksirin bir türü olarak düzenlenmiş bulunan bilinçli taksir esas itibariyle olası kastın sınırlarını daraltıcı bir işlev görmektedir. Bu nedenle, olası kastın anlamı ve sınırları belirlenmeden, bilinçli taksirin kapsamının tayini mümkün değildir.
Olası kast ve bilinçli taksir öngörme unsuru itibariye örtüşmesine rağmen, isteme unsuru bakımından ayrılmaktadır.
Olası kastı bilinçli taksirden ayıran özellik, mümkün yada muhtemel olarak öngörülen neticenin kabullenilmesi, failin öngördüğü tipik neticenin meydana gelmeyeceğine yönelik bir güveni olmadan hareket etmesidir. Başka bir anlatımla, fail öyle yada böyle herhalde hareketi gerçekleştirirdim diyorsa olası kast, neticenin gerçekleşeceğini bilseydim hareketi gerçekleştirmezdim, diyorsa bilinçli taksir söz konusudur.
Somut olayda ise, Katılan ...'nın önceki yıllarda sanık ...'ın kız kardeşi ve diğer sanık ...'ün eşi olan ...'ı telefon ile arayarak rahatsız ettiği ve bu konu ile ilgili aralarında ...9. Sulh Ceza Mahkemesinin 2011/657 esas sayılı dosyasında davalarının görülüp, ...'in kişilerin huzur ve sükununu bozma suçundan mahkumiyetine karar verildiği, ancak katılan ...'in ...'ı rahatsız etmeye devam ettiği, bu durumun yaklaşık 3-4 sene aralıklarla sürdüğü, en son suç tarihinden önce ...'in sanık ...'ün kız kardeşi ...'a ... ile ilgili mesajlar göndermeye başladığı, olay tarihinde de sanıklar ile katılan ...'in yolda karşılaştıkları, ...'i yolda durdurdukları, ...'i adli emanetin 2012/4880 emanet sırasında kayıtlı sopa ile darp edip basit tıbbi müdahale ile iyileşecek şekilde yaralayıp aracına zarar verdikleri, ...'in aracına binip sanıklardan kurtulmak için hızla aracını sürüp olay yerinden uzaklaşmaya çalıştığı, ancak Mevlüt'ün yönetimindeki ... plakalı aracı ile yanında Ayvaz olduğu halde ...'in aracını takibe başladığı, takip sırasında sanık ...'ün ...'in kullandığı seyir halindeki ... plakalı araca çarptığı ve çarpmanın tesiri ile ...'in aracının direksiyon hakimiyetini kaybedip orta refüjdeki ağaca çarptığı ve çarpmanın tesiri ile araçta bulunan eşi müşteki ...'nin hayati tehlikeye, kemik kırığına neden olacak şekilde yaralandığı, kızları Medine'nin de kaldırıldığı hastanede öldüğü olayda,
Sanık idaresindeki ... plakalı otomobilin kazanın meydana geldiği tarihte polis merkezi önünde yapılan oto görgü tespit tutanağında, otonun sağ ön sinyal, sağ sis farının kırık, sağ çamurluğunda 15x15 ebadında göçük, sağ kapı sinyali kırık, sağ teker çelik jantında sürtünme, sağ kapı üzerinde sürtünme ve sağ kapı üzerinde 15-20 cm uzunluğunda beyaz çizgi olduğu ve başka yerinde hasar olmadığı şeklindeki tespit, olay yeri inceleme raporunda ... plakalı beyaz Renault brodway marka aracın sola dönmüş vaziyette orta refüj üzerinde arka camı, sağ arka sinyal camının kırılmış olduğu, sağ ön ve arka kapı ve alt marşpiyel'in hasarlı, sol ön ve arka kapı alt kısımları ve kapı kaporta kısımlarının hasarlı olduğu şeklindeki tespit, tanık ...'in “Olay günü kendime ait araç ile seyir halde iken birden beni hızla bir şekilde brodway marka bir araç solladı ve geçti. Onun peşinde de yine çok hızlı bir şekilde Renult Laguna marka araç Brodway in peşinde beni solladı. Bu şekilde hep beraber aynı istikamete seyir halinde iken laguna öndeki brodwaya yetişti ve onu sıkıştırıp arabayı üzerine kırdı. Bu şekilde Brodway çarptı ve çarpmanın etkisi ile brodway fırlayıp orta refüje çarptı ve daha sonra orta refüjdeki bir ağaca şiddetli bir şekilde çarptı. Bu olay benim 50 metre kadar önümde meydana geldi. Kazaya ilk müdahale eden ve polisi arayan benim. İlk etapta laguna Brodway'e çarpıp kaza yaptırdıktan sonra olay yerinden kaçmaya başladı. Ben de plakasını almak için peşinden gittim ve plakasını alıp 155 i aradım ve plakayı 155 e bildirdim” şeklindeki beyanı, tanık ...'nın ise “ ... Caddesinde 2 tane aracın aynı istikamette ve gördüğüm anda yan yana olarak beyaz olan aracın sağda diğer aracın solda sürtüşerek hızlı bir şekilde gittiklerini gördüm, yaklaşık 100 metre araçlar bu şekilde ilerledi, ben kaza yapacaklarını düşündüm, ancak görüş mesafemde bir inşaat olduğu için benim görüş alanımdan çıktıktan sonra kaza olmuş, onu görmedim, o anda arabaların kime ait olduğunu bilmiyordum, ancak sağ taraftaki Reno9 bir araçtı, 2 araç yan yana ve sürtüşerek gidiyordu, birinin diğerini yoldan çıkartmaya çalıştığı konusunda bir şey düşünmedim, ancak kaza olacağı riski yüksek görünüyordu, çünkü ikisi de hızlıydı ve birbirlerine çok yakınlardı ve değiyordu veya ben öyle gördüm” şeklindeki beyanı, taraflar arasındaki husumet ve tüm dosya kapsamından, sanık ...'ün idaresindeki aracı katılan ...'in aracının üzerine sürdüğü, bu şekilde iki aracın birbirine yakın mesafede ve sürtünerek ilerlediği, katılan ...'in aracında bu esnada eşi ... ile 3 yaşındaki kızının olduğu, sanığın buna rağmen eylemini devam ettirerek araçtakilerin yaralanmalarına veya ölmelerine neden olabileceğini öngörmesine rağmen eylemini devam ettirdiği anlaşılmakla, maktul ...'ya karşı olası kastla adam öldürme, katılan ...'ya karşı olası kastla yaralama suçunu işleyen sanık hakkında, suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde bilinçli taksirle öldürme suçundan hüküm kurulması,
Kanuna aykırı olup, katılanlar vekili ile mahalli Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 10/11/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.