4. Ceza Dairesi 2014/35168 E. , 2014/35602 K.
Tehdit suçundan sanık ... hakkında yapılan yargılama sonunda, sanığın mahkumiyetine dair ... 1. Sulh Ceza Mahkemesi'nce verilen 29.07.2010 tarih ve 2010/464 Esas 2010/492 Karar sayılı hükmün sanık tarafından temyizi üzerine,Dairemizin 20.05.2014 tarih ve 2012/33275 Esas 2014/17514 Karar sayılı kararıyla;
'Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
Sanığa yükletilen tehdit eylemleriyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemlerin sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,
Eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tipine uyduğu,
Cezaların kanuni bağlamda uygulandığı,
Anlaşıldığından sanık ...'ın ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, tebliğnameye aykırı olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKÜMLERİN ONANMASINA' oy çokluğu ile karar verilmiştir.
I- İTİRAZ NEDENLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 04/07/2014 tarih ve 2010/221018 sayılı yazısı ile;
'Uyuşmazlık konusu anlaşmazlığın, sanık hakkında tehdit suçundan hüküm kurulurken eylemin her iki mağdur ... Tükmen ve mağdur ...'e yönelik ayrı ayrı suç oluşturup oluşturmadığı ya da sanık hakkında TCK 43/1, 43/2 maddesinde yazılı zincirleme suç hükümlerinin uygulanması olanağının bulunup bulunmadığına ilişkindir.
Zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için,
a-Aynı suçun değişik zamanlarda birden fazla işlenmesi,
b-İşlenen suçların mağdurlarının aynı kişi olması,
c-Bu suçların aynı suç işleme kararı altında işlenmesi gerekmektedir. Maddenin açıklığı karşısında, öğretide zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için suçların farklı zamanlarda işlenmesi gerektiği konusunda görüş birliği bulunmaktadır.
Zincirleme suçtan söz edebilmek için failin, başlangıçta genel bir niyet ve suç işleme kararı ile aynı suçu aynı mağdura karşı birden fazla kez işlemesi gerekmektedir. Buna göre 'suç işleme konusunda tek kararı' olmayıp, ikinci eylemde suç işleme kararı yenilenmiş ise her bir fiil bağımsız suç olarak kabul edilecek ve zincirleme söz konusu olmayacaktır. Sanığın iç dünyasına ilişkin olan bu gereklilik sübjektif bir şart olup, mahkemelerce denetime imkan sağlayacak şekilde tespit edilerek karara yansıtılması gerekecektir.
Ceza Genel Kurulunun konuya ilişkin 03.12.2013 gün ve 1475-577, 30.05.2006 gün ve 173-145, 08.07.2003 gün ve 189-207, 13.10.1998 gün ve 205-304, 20.03.1995 gün ve 48-68 ile 02.03.1987 gün ve 341-84 sayılı kararlarında 'aynı suç işleme kararı' kavramından, kanunun aynı hükmünü birçok kez ihlal etme hususunda önceden kurulan bir plan, genel bir niyetin anlaşılması gerektiği, bu bağlamda failin suçu işlemeden önce bir plan yapmasının veya bu suça niyet etmesinin, fakat fiili bir defada yapmak yerine, kısımlara bölmeyi ve o surette gerçekleştirmeyi daha uygun görmesinin, hareketinin önceki hareketinin devamı olmasının ve tüm hareketleri arasında subjektif bir bağlantı bulunmasının anlaşılması gerektiği kabul edilmiş, ilk eylemle ikinci eylem arasında makul sayılamayacak uzunca bir sürenin geçmesinin, sanığın aynı suç işleme kararıyla değil, çıkan fırsatlardan yararlanmak suretiyle suçu işlediğini gösterdiği belirtilmiştir.
Öğretide ise aynı suç işleme kararının, kanunun aynı hükmünü müteaddit defa ihlal etmek hususunda önceden kurulan bir plan ve genel bir niyet anlamında bulunduğu (Sulhi Dönmezer-Sahir Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza hukuku, Beta Basım Yayım, 14. bası, İstanbul, 1997, s.528 vd), çok genel bir birliğin, genel bir saik birliği sonucuna götüreceği, saik birliğinin, kararda birliği meydana getiremeyeceği, suç saiki, niyeti, amacı ile kararının karıştırılmaması gerektiği, yine fırsat çıktığı zaman suç işlemek için verilen genel bir kararın, müteselsil suçun bu sübjektif şartını oluşturmayacağı (Türkan Yalçın Sancar, Mütesessil Suç, Seçkin Yayınevi, Ankara, 1995, s.70 vd), failin çıkacak her fırsattan yararlanmak hususunda genel ve soyut bir kararının varlığının aynı suç işleme kararının kabulünü gerektirmeyeceği (Kayıhan İçel, Suçların İçtimaı, İstanbul, 1972, s. 136-137; Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınevi, 6. bası, Ankara, 2013, s. 490), kanunda kullanılan karar tabirinden anlaşılması gerekenin, failin daha baştan itibaren birden fazla suçu kısım kısım işlemeye yönelik tasavvuru olduğu, önceden bir plan yapmış, niyetini oluşturmuş, fakat bunu bir defada gerçekleştireceği yerde, kısımlara bölmeyi ve o suretle gerçekleştirmeyi daha uygun görmüş ve bu plana göre hareket etmiş olduğu için zincirleme suçun kabul edildiği (Hakan Hakeri, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Adalet Yayınevi, Ankara, 2011, s.507), zincirleme suç halinde failin somut fiile ve fiillerin bütününe yönelik olmak üzere iki iradesinden söz edilebileceği, zincirleme suç işlemeye yönelik iradenin, yani bir suç işleme kararının her bir suça ilişkin kasıttan önce geldiği (Hamide Zafer, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Beta Yayımcılık, 3. Bası, İstanbul, 2013, s. 475), zincirleme suçun sübjektif şartının bir suç işleme kararının icrası kapsamında işlenen suçlar arasında manevi bir bağ bulunması olduğu (İzzet Özgenç, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınevi, 9. bası, Ankara, 2013, s. 553), suçların işleniş biçimindeki benzerlik, aynı türden fırsatları değerlendirme, suçla korunan hukuki değer, hareketin yöneldiği maddi konunun nitelik ve başkalıkları ve suçlar arasındaki zaman aralığı gibi dışa yansıyan veri ve davranışlardan yararlanılarak tespit edilecek olan bir suç işleme kararının kanunun aynı hükmünü ihlal etmek hususundaki failin genel planı olduğu (Mehmet Emin Artuk-Ahmet Gökçen-Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Adalet Yayınevi, 7. Bası, Ankara, 2013, s. 645-646) görüşleri ileri sürülmüştür.
Suç kastından daha geniş bir anlamı içeren suç işleme kararı, suç kastından daha önce gelen genel bir karar ve niyeti ifade eder. Önce suç işleme kararı verilir ve bundan sonra bu genel kararın icrası farklı zamanlardaki suçlarla gerçekleştirilir. Kararın gerçekleştirilmesi için gerekli suçların herbirinde ayrı suç kastları, bir başka deyişle bir suç için gerekli olan maddi ve manevi unsurlar ayrı ayrı yer alır. Böylece suç işleme kararı denilen genel plân, niyet veya karar, zinciri oluşturan ve her biri birbirinden bağımsız olan suçları birbirine bağlayan ortak bir zemini oluşturur.
Suç işleme kararının yenilenip yenilenmediği, birden çok suçun aynı karara dayanıp dayanmadığı, aynı zamanda suçlar arasındaki süre ile de ilgilidir. İşlenen suçların arasında kısa zaman aralıklarının olması suç işleme kararında birlik olduğuna; uzun zaman aralıklarının olması ise suç işleme kararında birlik olmadığına karine teşkil edebilir. Yine de çeşitli suçlar arasında az veya çok uzun zaman aralığının var olması, bu suçların aynı suç işleme kararının etkisi altında işlendiğini ya da işlenmediğini her zaman göstermez. Diğer bir anlatımla, sürenin uzunluğu kararın yenilendiğini düşündürebileceği gibi, kısalığı da her zaman kararın yürürlükte olduğunu göstermeyebilir. Diğer
taraftan, hukuki veya fiili kesintiler olduğunda farklı değerlendirmeler yapılacaktır. Ancak bu değerlendirme her olayda ayrı ayrı ve diğer şartlar da dikkate alınarak yapılmalıdır. Bu nedenle, başlangıçta belirli bir süre geçince suç işleme kararı yenilenmiş ya da değişmiş olur demek, soyut ve delillerden kopuk bir değerlendirme olacaktır. Failin iç dünyasını ilgilendiren bu kararın varlığının her olayın özelliğine göre suçun işleniş biçimi, suçun işlenmesindeki özellikler, fiillerin işlendikleri yer ve işlenme zamanı, fiiller arasında geçen süre, korunan değer ve yarar, hareketin yöneldiği maddi konunun niteliği, olayların oluşum ve gelişimi ile dış dünyaya yansıyan diğer tüm özellikler değerlendirilerek belirlenmesi gerekecektir.
Görüldüğü üzere, zincirleme suçun oluşumu için işlenen suçlar arasında ne kadar zaman geçmesi gerektiği konusunda genel ve mutlak bir kural koymak mümkün olmadığından, hangi süre içerisinde işlenirse işlensin, işlenen suç başlangıçtaki genel niyete veya suç işleme konusundaki tek karara dayanıyor ise zincirleme suç hükümleri uygulanacak, ancak işlenen suç failin yeni bir suç işleme kararına dayanıyorsa artık zincirleme suç söz konusu olmayacaktır.
Maddi olayda, 2009 yılında mağdur ...'ün eşi olan ... ile boşanarak sanık ile arkadaşlık yapmaya başladıkları, ilişkileri süre içinde her iki şahıs arasında sorunlar çıktığı ve ayrıldıkları, bu sebeple sanığın kullandığı 0 546 641 82491 numaralı telefon hattı ile mağdur ...'nin kullandığı 0 536 816 9271 numaralı telefon hattına mesaj gönderdiği, söz konusu mesajlarda sanığın mağdur ...'ye hakaret ve tehdit ettiği, sonrasında 09.06.2010 günü mağdur ...'nin sanıktan ayrılmasını istediğini söylemesi üzerine, mağdurun çalıştığı iş yerine gittiği, sanığın burada mağdur ... ve mağdur ... ile tartışmaya başladığı, tartışma üzerine polis çağrıldığı, sanığın bu esnada mağdurlara hitaben 'oruspu çocuğu buraya gelerek kurtulacağınızı mı sandınız ananızı avradınızı sinkaf ederim ben buradan şimdi çıkarım sabah sizin ölünüzü çıkarırım senin Allah'ının, kitabını sinkaf edeceğim ölümlerden ölüm beğen 'şeklindeki sözler ile sanığın mağdur ... hakaret ve müdahil mağdura karşı tehdit ettiği dosya kapsamından anlaşıldığı,
Sanık ...'in 09/06/2010 tarihinde polis karakolunda her iki mağdur ... ve ...'e yönelik tehdit suçunu işlediği konusunda bir tereddüt bulunmamaktadır. Sanık ...'in polis karakolundaki tehdit eyleminin TCK 106/1, 43/2 maddesi kapsamında olduğu açıkça anlaşılmaktadır.
Sanık ...'in, daha önceden aynı suç işleme kararı kapsamında, 08/06/2010 ve 09/06/2010 tarihinde mağdure ...'e kendisinden ayrılmasına tepki göstererek telefonla tehdit içerikli birçok mesaj çektiği ve eyleminin TCK 106/1, 43/1 maddesi kapsamında bulunduğu,
Sanık ...'in 08/06/2010 tarih ve 09/06/2010 tarihinde mağdur ...'e yönelik mesaj yoluyla ve polis karakolunda işlediği kabul edilen tehdit suçlarından dolayı TCK'nın 106/1. maddesi uyarınca hüküm kurulurken, mağdur ...'e yönelik tehdit suçunun TCK 106/1, 43/1 maddesi kapsamında bulunduğu,
Sanık ...'in , aynı suç işleme kararı kapsamında, önce mağdure ...'e telefonla tehdit içerikli birçok mesaj çektiği; aynı gün şikayet üzerine polis merkezindeki işlemler sırasında ise, bu kez her iki mağdur ... ile babası ...'e ölümle tehdit sözleri söylediğinin anlaşılması karşısında; tehdit eylemlerinden dolayı TCK'nın 106/1. maddesi uyarınca hüküm kurulurken aynı Yasanın 43/2. ve 43/1. maddesi uyarınca temel ceza üzerinden ayrı ayrı artırım yapılmak suretiyle sonuç cezanın belirlenmesi gerektiği ve sanık ... hakkında her mağdur yönünden ayrı ayrı cezaya hükmedilmek suretiyle fazla ceza verilmesi yasaya aykırı olduğundan kararın bozulması gerektiği gözetilmeden sanık hakkında yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı görüldüğünden Yüksek Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 20/05/2014 gün ve 2012/33275 Esas, 2014/17514 Karar sayılı onama kararı kaldırılarak sanık hakkında TCK 106/1, 43/1, 43/2 maddesince hüküm kurulması istemiyle anılan karara itiraz edilmiştir.
SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda açıklanan nedenler ve tüm dosya kapsamına göre,
1-İtirazımızın KABULÜNE,
2-Yüksek Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 20/05/2014 gün ve 2012/33275 Esas, 2014/17514 Karar sayılı kararıyla verilen onama kararının KALDIRILMASINA,
3-... Sulh Ceza Mahkemesinin 20/07/2010 tarih, 2010/464 Esas, 2010/492 Karar sayılı ilamıyla, sanık ... hakkında, mağdur ...'e yönelik tehdit suçundan 1- TCK 106/1, 43/1, 62 md 6 Ay 7 Gün Hapis ve TCK 50/1-a md. 3740 TL Adpc 2- Mağdur ...'ya yönelik eylemiyle ilgili olarak TCK 106/1, 62 md. 5 Ay Hapis ve TCK 50/1-a md 3000 TL Adpc cezalandırılmasına ilişkin kararın bozularak, sanık hakkında TCK 106/1, 43/1, 43/2, 62 maddesince hüküm kurulması gerektiğinin gözetilmemesi usul ve yasaya aykırı nitelikte görüldüğünden hükmün BOZULMASINA karar verilmesi,
3-İtirazımız kabul edilmediği takdirde, dosyanın incelenmek üzere, Yüksek Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmesi, itirazen arz ve talep olunur' isteminde bulunulması üzerine dosya Dairemize gönderilmekle, incelenerek gereği düşünüldü:
II- İTİRAZIN KAPSAMI
İtiraz, tehdit suçundan, sanık ... hakkında verilen mahkumiyet kararının onanmasına dair, Dairemizin 20/05/2014 tarihli kararına ilişkindir.
III- KARAR
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın itiraz gerekçeleri yerinde görülmekle, 6352 sayılı Kanunun 99. maddesiyle eklenen 5271 sayılı CMK'nın 308. maddesinin 3. fıkrası uyarınca İTİRAZIN KABULÜNE,
Dairemizce verilen 20.05.2014 tarih ve 2012/33275 Esas 2014/17514 Karar sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
... 1. Sulh Ceza Mahkemesince verilen 29/07/2010 tarih ve 2010/464 Esas, 2010/492 Karar sayılı hükmün yeniden incelenmesi sonucu;
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
5237 sayılı TCK’nın 43. maddesinin 1. fıkrasında; Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır.
2. fıkrasında da; Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da, birinci fıkra hükmü uygulanır, düzenlemesi yer almaktadır.
Temyiz davasına konu olayda sanığın, aynı suç işleme kararı kapsamında, önce mağdure ...'e telefonla tehdit içerikli birçok mesaj çektiği; aynı gün şikayet üzerine polis merkezindeki işlemler sırasında ise, bu kez her iki mağdur ... ile babası ...'e ölümle tehdit sözleri söylediği, dolayısıyla her iki mağdura karşı tehdit suçunun bir suç işleme kararının icrası kapsamında işlendiğinden kuşku bulunmamaktadır. Zira sanığı tehdit suçunu işlemeye iten sebep, mağdur ...'ün kendisinden ayrılmak istemesi, mağdur ...'nın da zaten istemediği bu birlikteliğin bitmesine destek olmasıdır.
Aynı suç işleme kararının varlığı için zincirleme suçu oluşturan eylemlerin aynı kast ile işlenmesi zorunlu değildir. Zincirleme suçu oluşturan eylemler ayrı kasıtla da işlenebilir. Zira aynı suç işleme kararı farklı kasıtları birbirine bağlayan üst bir kavramdır.
Sanığın hareketlerinin önceki hareketlerinin devamı olması ve tüm hareketleri arasında subjektif bir bağlantının bulunması aynı suç işleme kararının varlığı için yeterlidir.
Sanığın her iki mağdura karakoldaki tehditleri de tek fiille işlenmiştir. Tek fiil, tek hareket anlamına gelmez. Tek fiil içerisinde birden fazla hareket bulunabilir. 765 sayılı Kanun döneminde tek fiille birden fazla kişiye hakaret edilmesi, tehdit edilmesi ayrı ayrı suçları oluşturmakta idi. 5237 sayılı Kanun düzenlemesinde Kanunun 3. maddesindeki “suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur” hükmü de gözetilerek bir kısım suçlar kapsam dışında bırakılmak suretiyle aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek fiille işlenmesi halinde zincirleme suç hükmünün uygulanacağı öngörülmüştür.
5237 sayılı TCK’nın 43. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen tek fiili aynı olay bütünlüğü içindeki birden fazla hareket anlamında yorumlamak gerekmektedir.
Örneğin, sanığın kalabalık bir ortamda bulunanlara hepinizi sinkaf ederim demesi tek fiille birden fazla kişiye karşı işlenen hakaret suçunu oluşturduğu gibi, kalabalıkta bulunanların isimlerini söyleyerek sinkaf ederim demesi de tek fiille birden fazla kişiye karşı işlenen hakaret suçunu oluşturacaktır. Mağdurların ayrı ayrı isimlerini söylemesi ayrı ayrı kişilere karşı hakaret suçunu işlediği şeklinde yorumlanamaz.
Temyiz davasına konu olayda da sanık, aynı suç işleme kararı ile önce mağdur ...'e daha sonra da diğer mağdur ...'e tehditte bulunmuştur. Fiil tek, ancak hareket fazladır. Tehdit suçu aynı gün içerisinde, aynı sebebe bağlı olarak, aynı olay bütünlüğü içinde birden fazla hareketle önce mağdur ...'e karşı sonra da her iki mağdura karşı tek fiille işlendiğinden TCK'nın 106/1. maddesi uyarınca hüküm kurulurken aynı Yasanın 43/2. ve 43/1. maddesi uyarınca temel ceza üzerinden ayrı ayrı artırım yapılmak suretiyle sonuç cezanın belirlenmesi yerine, yanılgılı değerlendirmeyle sanık hakkında her mağdur yönünden ayrı ayrı cezaya hükmedilmek suretiyle fazla ceza verilmesi,
Kanuna aykırı ve sanık ...'ın temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden itiraz yazısına uygun olarak HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 10/12/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.