4. Ceza Dairesi 2019/7659 E. , 2019/19231 K.
Birlikte tehdit, hakaret ve kasten yaralama suçlarından şüpheliler ... ve ... hakkında yapılan soruşturma evresi sonucunda Urla Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 02/04/2019 tarihli ve 2019/899 soruşturma, 2019/462 esas, 2019/461 sayılı iddianamenin iadesine dair Urla 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 22/04/2019 tarihli ve 2019/243 iddianame değerlendirme sayılı kararına karşı yapılan itirazın reddine ilişkin mercii İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 08/05/2019 tarihli ve 2019/784 Değişik İş sayılı kararının, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü'nün 04/09/2019 gün ve 94660652-105-35-9604-2019-Kyb sayılı istemleri ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 11/09/2019 gün ve 2019/86839 sayılı bozma düşüncesini içeren ihbarnamesiyle Daireye gönderilmiş olduğu görülmekle, dosya incelendi:
Kanun yararına bozma isteyen ihbarnamede;
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 170. maddesinde, iddianamede bulunması gereken hususların neler olacağının gösterildiği, aynı Kanun'un 174/1. maddesinde ise iddianamenin hangi hâllerde iadesine karar verileceğinin belirtildiği, anılan Kanun’un 174/2. maddesinde suçun hukuki nitelendirilmesi sebebiyle iddianamenin iade edilemeyeceğinin düzenlendiği, yine söz konusu Kanun'un 170/2. maddesinde yer alan 'Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet savcısı, bir iddianame düzenler.' hükmü uyarınca Cumhuriyet savcısının dava açmasının zorunlu olduğu ve suçun hukukî nitelendirilmesinin de Cumhuriyet savcısına ait olduğu, bu durumda mahkemece, iddianamede gösterilen olaylarla ilgili olarak ibraz edilen deliller ve yargılama sırasında ibraz edilebilecek deliller birlikte değerlendirilerek yargılama sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği gibi mahkemenin de hukuki nitelendirme ile bağlı olmadığı nazara alındığında;
Dosya kapsamına göre, şüphelilerden Erhan Cantürk'ün diğer şüpheli ... ile birlikte tehdit suçunu işlediğine ilişkin delil bulunmadığından bahisle hukuki nitelendirmede bulunmak suretiyle iddianamenin iadesine karar verilemeyeceği gibi, 5271 sayılı Kanun’un 253/3. maddesinde yer alan, “Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde uzlaşma hükümleri uygulanmaz.” şeklindeki düzenleme karşısında şüphelilerin nitelikli tehdit suçunu da diğer suçlarla birlikte işlediklerinin iddia olunduğu, dolayısıyla uzlaştırma işlemlerinin yapılmasının mümkün olmadığı anlaşılmakla, itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunduğu anlaşılmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
I-Olay:
Birlikte tehdit, hakaret ve kasten yaralama suçlarından şüpheliler ... ve ... hakkında yapılan soruşturma evresi sonucunda Urla Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 02/04/2019 tarihli ve 2019/899 soruşturma, 2019/462 esas, 2019/461 sayılı iddianamenin iadesine dair Urla 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 22/04/2019 tarihli ve 2019/243 iddianame değerlendirme sayılı kararına karşı yapılan itirazın reddine ilişkin mercii İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 08/05/2019 tarihli ve 2019/784 Değişik İş sayılı kararının, şüphelilerden Erhan Cantürk'ün diğer şüpheli ... ile birlikte tehdit suçunu işlediğine ilişkin delil bulunmadığından bahisle hukuki nitelendirmede bulunmak suretiyle iddianamenin iadesine karar verilemeyeceği gibi, 5271 sayılı Kanun’un 253/3. maddesinde yer alan, “Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde uzlaşma hükümleri uygulanmaz.” şeklindeki düzenleme karşısında şüphelilerin nitelikli tehdit suçunu da diğer suçlarla birlikte işlediklerinin iddia olunduğu, dolayısıyla uzlaştırma işlemlerinin yapılmasının mümkün olmadığı anlaşılmakla, itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle kanun yararına bozmaya konu edildiği anlaşılmıştır.
II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
Urla Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 02/04/2019 tarihli ve 2019/899 soruşturma, 2019/462 esas, 2019/461 sayılı iddianamenin iadesine dair Urla 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 22/04/2019 tarihli ve 2019/243 iddianame değerlendirme sayılı kararında ve bu karara karşı yapılan itirazın reddine ilişkin mercii İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 08/05/2019 tarihli ve 2019/784 Değişik İş sayılı kararında isabet bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
III- Hukuksal Değerlendirme:
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun kamu davasını açma görevi başlıklı 170. maddesi;
'(1) Kamu davasını açma görevi, Cumhuriyet savcısı tarafından yerine getirilir.
(2)Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet savcısı, bir iddianame düzenler.
(3) Görevli ve yetkili mahkemeye hitaben düzenlenen iddianamede;
a) Şüphelinin kimliği,
b) Müdafii,
c) Maktul, mağdur veya suçtan zarar görenin kimliği,
d) Mağdurun veya suçtan zarar görenin vekili veya kanunî temsilcisi,
e)Açıklanmasında sakınca bulunmaması halinde ihbarda bulunan kişinin kimliği,
f) Şikâyette bulunan kişinin kimliği,
g) Şikâyetin yapıldığı tarih,
h) Yüklenen suç ve uygulanması gereken kanun Maddeleri,
i) Yüklenen suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi,
j) Suçun delilleri,
k)Şüphelinin tutuklu olup olmadığı; tutuklanmış ise, gözaltına alma ve tutuklama tarihleri ile bunların süreleri,
Gösterilir.
(4)İddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır.
(5) İddianamenin sonuç kısmında, şüphelinin sadece aleyhine olan hususlar değil, lehine olan hususlar da ileri sürülür.
(6) İddianamenin sonuç kısmında, işlenen suç dolayısıyla ilgili kanunda öngörülen ceza ve güvenlik tedbirlerinden hangilerine hükmedilmesinin istendiği; suçun tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, ilgili tüzel kişi hakkında uygulanabilecek olan güvenlik tedbiri açıkça belirtilir.' biçimindedir.
Anılan Kanunun iddianamenin iadesine ilişkin 174. maddesi;
'(1) Mahkeme tarafından, iddianamenin ve soruşturma evrakının verildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde soruşturma evresine ilişkin bütün belgeler incelendikten sonra, eksik veya hatalı noktalar belirtilmek suretiyle;
a) 170 inci maddeye aykırı olarak düzenlenen,
b)Suçun sübûtuna etki edeceği mutlak sayılan mevcut bir delil toplanmadan düzenlenen,
c)Önödemeye veya uzlaşmaya tâbi olduğu soruşturma dosyasından açıkça anlaşılan işlerde önödeme veya uzlaşma usulü uygulanmaksızın düzenlenen, İddianamenin Cumhuriyet Başsavcılığına iadesine karar verilir.
(2) Suçun hukukî nitelendirilmesi sebebiyle iddianame iade edilemez.
(3) En geç birinci fıkrada belirtilen süre sonunda iade edilmeyen iddianame kabul edilmiş sayılır.
(4) Cumhuriyet savcısı, iddianamenin iadesi üzerine, kararda gösterilen eksiklikleri tamamladıktan ve hatalı noktaları düzelttikten sonra, kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesini gerektiren bir durumun bulunmaması halinde, yeniden iddianame düzenleyerek dosyayı mahkemeye gönderir. İlk kararda belirtilmeyen sebeplere dayanılarak yeniden iddianamenin iadesi yoluna gidilemez.
(5) İade kararına karşı Cumhuriyet savcısı itiraz edebilir.' şeklinde düzenlenmiştir.
5271 sayılı CMK'da düzenlenen iddianamenin iadesi kurumu, uzun süren yargılama süreçlerinin önüne geçilebilmesi ve davaların “tek oturum” da bitirilebilmesini temin amacıyla getirilen yeni düzenlemelerden biridir. Bunun gerçekleştirilebilmesi için de soruşturma safhasında tüm delillerin toplanmış olması gerekmektedir.
5271 sayılı CMK’nın 2/e maddesinde “kanuna göre yetkili mercilerce suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin kabulüne kadar geçen evre” olarak tanımlanan soruşturma safhasında asıl görevli ve yetkili makam Cumhuriyet savcısıdır.
CMK’nın “Bir suçun işlendiğini öğrenen Cumhuriyet savcısının görevi” başlıklı 160. maddesinde;
“(1) Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar.
(2) Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.” denildikten sonra 161. maddesinde, “Cumhuriyet savcısının görev ve yetkileri” ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.
Soruşturma evresinin asıl yetkilisi olan Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez ceza yargılamasının temel amacı olan maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için soruşturmaya başlayacaktır. Ceza muhakemesinin amacı maddî gerçeğin araştırılıp bulunmasıdır. Ancak bu yapılırken insan onuru, hukukun ve ceza muhakemesi hukukunun temel ilkeleri daima göz önünde bulundurulacaktır. Maddî gerçek, her ne pahasına olursa olsun araştırılıp bulunmalıdır diye bir ilke hiçbir hukuk devletinde yoktur. Bu nedenle, ceza muhakemesinin amacı insan hakları ihlâllerine yol açmadan maddî gerçeğin araştırılıp bulunması, adaletin gerçekleştirilmesi ve hukukî barışın sağlanmasıdır.
Bir fiilin işlendiği haberinin alınması üzerine, suçu takibe yetkili makamlar tarafından derhal hazırlık soruşturmasına başlanmasını ifade eden ilkeye 'araştırma mecburiyeti ilkesi'; hazırlık soruşturmasının neticesinde fiilin takibini gerektirecek hususlarda fiilin ve failin belli olması, yeterli emareler teşkil edecek vakıaların bulunması, başka bir ifade ile, şüphelerin ciddî olduğunun tespit edilmesi ve dava şartlarının gerçekleşmiş olması durumunda, yetkili makam tarafından kamu davasının açılmasını ifade eden ilkeye ise 'kamu davasını açma mecburiyeti ilkesi' denilmektedir.
Soruşturma safhasında maddi gerçeğe ulaşılabilmesi için tüm süjelerin sürece dahil edilmesi gerekmektedir. Her sanığın derdini anlatabilmesini, ne istediğini söyleyebilmesini, hiç veya gereği gibi dinlenilmeden mahkûm edilememesini, öne sürülen iddiaları ve aleyhine olan delilleri çürütebilmesini ve bu sayede muhakemenin gidişine etki edebilmesini ifade eden ilkeye “meram anlatma ilkesi” denmektedir. Çağdaş Ceza Muhakemesi Hukukunda sanık, hiç bir hakkı olmayan bir soruşturma konusu, objesi değil, belli hakları ve yükümlülükleri bulunan ve muhakemenin gidişine etki edebilen bir muhakeme süjesidir.
Nitekim bu husus uluslararası metinlerde; “Her sanık, şahsına tevcih edilen isnadın mahiyet ve sebebinden en kısa bir zamanda, anladığı bir dille ve etraflı surette haberdar edilmek; müdafaasını hazırlamak için gerekli zamana ve kolaylıklara malik olma hakkına sahiptir (m. 6/3 İHAS m. 9/2 MvSHS).” şeklinde formüle edilmiştir.
Diğer taraftan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) 13. maddesi uyarınca da, temel hak ve özgürlükleri ihlal edilen kimselere etkili bir başvuru yapma hakkı tanınması zorunlu olup, anılan hükmün uygulanmasına ilişkin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarında (Vilko E. - Finlandiya kararı 2007; Sürmeli - Almanya kararı 2006) etkili başvuru yolunun hem teoride, hem pratikte erişilebilir, yeterli ve etkili olması gerektiği belirtilmektedir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 13.03.2012 gün ve 3/270-88 sayılı kararında belirtildiği üzere; ceza muhakemesi hukukumuzda mahkemelerce bir yargılama faaliyetinin yapılabilmesi ve hüküm kurulabilmesi için, yargılamaya konu edilecek eylemle ilgili, usulüne uygun olarak açılmış bir ceza davası bulunması gerekmektedir. 5271 sayılı CMK’nın 170/1. maddesi uyarınca ceza davası, kural olarak Cumhuriyet savcısı tarafından düzenlenecek bir iddianame ile açılır. Anılan Kanunun 170. maddesinin 4. fıkrasında da; “iddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır” düzenlemesine yer verilmiştir.
CMK'nın 174. maddesinde ise iddianamenin iadesi müessesesi düzenlenmiş, Cumhuriyet savcısı tarafından düzenlenen iddianamenin hangi durumlarda ve sürede iade edilebileceği hüküm altına alınmış iddianamenin iadesi nedenleri sınırlı olarak belirtilmiştir. Süresi içerisinde iade edilmeyen iddianamedeki eksiklikler artık kovuşturma aşamasında mahkeme tarafından giderilecektir.
CMK'nın 225. maddesinde yer alan; “hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir. Mahkeme, fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir” şeklindeki düzenleme gereğince de hangi fail ve fiili hakkında dava açılmış ise ancak o fail ve fiili hakkında yargılama yapılarak hüküm verilebilecektir.
Bu açıklamalar ışığında; iddianame ayrıntılı olmalı, şüpheliye isnat edilen eylemlerin nelerden ibaret olduğu hiçbir duraksamaya meydan vermeyecek şekilde açık bir biçimde belirtilmelidir. Sanık sorgusundan önce iddianame okunduğunda üzerine atılı suçun ne olduğunu anlamalı ve buna göre savunmasını yapabilmeli, kanıtlarını sunmalıdır. Yüklenen suç belirsiz olmamalı açık ve net olarak belirlenmeli, savunma hakkı kısıtlanmamalıdır. Ayrıca mahkemenin iddianamede belirtilen eylemin suç olup olmadığını, suç oluşturuyor ise hangi suçu oluşturduğunu isabetli bir şekilde takdir edebilmesi için iddianamede anlatılan eylemin açık ve anlaşılır olması gerekmektedir.
İncelenen dosyada;
Müştekinin kolluk beyanında, şüpheli ... ile evin tahliyesi hususunda tartıştığı sırada, sesleri duyan ve şüphelinin ağabeyi olan diğer şüpheli ...’ün de olay yerine geldiği ve ...’ün kendisini kollarından tuttuğunu, ...’ün de darp ederek kendisine hitaben “ öldürürüm seni, yirmi dört saat içinde evden çıkacaksın, p..venk” dediğini beyan ettiği, her iki şüpheli hakkında da, 02/04/2019 tarihinde TCK'nın 86/2, 125/1, ve 106/1, ilk cümle, 106/2-c maddeleri uyarınca cezalandırılmaları talebiyle iddianame düzenlendiği, iddianamenin Urla 1. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 22/04/2019 tarihli ve 2019/243 iddianame numaralı kararıyla, soruşturma evrakı içeriğine göre olayın tanığının bulunmadığı ve müşteki beyanında şüpheli ...'ün kendisine hitaben “öldürürüm seni, yirmi dört saat içinde evden çıkacaksın, p...venk” şeklinde kendisine tehdit ve hakaret içeren sözler söylediğini belirttiği halde iddianamede her iki şüphelinin birlikte tehdit suçunu işlediğinin belirtildiği, şüpheli ...'ün birlikte tehdit suçunu işlediğine dair delillerin dosyada bulunmadığı gibi şüpheliler ile müşteki arasında uzlaştırma hükümleri uygulanmaksızın iddianamenin düzenlendiği gerekçeleriyle iade edildiği, Cumhuriyet savcısı tarafından anılan karar itiraz edildiği, İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 08/05/2019 tarihli ve 2019/784 Değişik İş sayılı kesin nitelikteki kararıyla iade kararında ileri sürülen nedenlerin yerinde görüldüğü gerekçesiyle itirazın reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Dosya kapsamı, kanun yararına bozma istemi ve tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde;
CMK'nın 174. maddesinin ikinci fıkrasında, suçun hukukî nitelendirilmesi sebebiyle iddianamenin iade edilemeyeceği hüküm altına alınmıştır. Ancak, dosyadaki tek delil olan müştekinin beyanında, şüpheli ...'ün kendisine hitaben “öldürürüm seni, yirmi dört saat içinde evden çıkacaksın, p...venk” şeklinde sözler söylediğini belirtmesine karşın, iddianamede, “o esnada şüphelilerin müştekiye hitaben, 'öldürürüz seni... 24 (Yirmi dört) saat içerisinde o evden çıkacaksın. P...venk...' dediği” şeklinde anlatım yapıldığı, fakat şüpheli ...'ün tehdit eyleminin açıklanmadığı, dosyadaki mevcut delil durumu, iddianamenin iadesi kurumunun uzun süren yargılama süreçlerinin önüne geçilebilmesi ve davaların tek oturumda bitirilebilmesi amacıyla düzenlenmiş olması, şüphelinin lekelenmeme ve gereksiz yere yargılamaya maruz bırakılmama hakları birlikte değerlendirildiğinde, iddianamenin belirtilen unsurları taşımadığı anlaşılmıştır.
Açıklanan nedenlerle; yapılan soruşturma evresi sonucunda Urla Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 02/04/2019 tarihli ve 2019/899 soruşturma, 2019/462 esas, 2019/461 sayılı iddianamenin iadesine ilişkin Urla 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 22/04/2019 tarihli ve 2019/243 iddianame değerlendirme sayılı kararında ve bu karara karşı yapılan itirazın reddine dair İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 08/05/2019 tarihli ve 2019/784 Değişik İş sayılı kararında herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
IV-Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle,
Kanun yararına bozma istemine ilişkin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen ihbarname içeriği yerinde görülmediğinden bozma isteminin, CMK'nın 309. maddesi gereğince REDDİNE, sonraki işlemlerin, CMK'nın 309/4-a maddesi gereğince mahallinde mahkemesince yerine getirilmesine, 10/12/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.