4. Ceza Dairesi 2017/22730 E. , 2018/469 K.
Kamu kurumu faaliyetini cebir veya tehdit kullanarak engelleme suçundan şüpheliler ... ve diğer şüpheliler hakkında yapılan soruşturma evresi sonunda İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 29/08/2016 tarihli ve 2016/69057 soruşturma, 2016/40973 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itirazların, şikayetçi İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü vekilinin itirazı yönünden kabulüne, şüpheliler ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ...'un itirazları yönünden ise reddine ilişkin merci İzmir 5. Sulh Ceza Hâkimliğinin 20/10/2016 tarihli ve 2016/3639 Değişik İş sayılı kararı, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü'nün 08/03/2017 gün, 94660652-105-35-14459-2016- KYB ve 15/11/2017 gün, 94660652-105-35-14459-2016-KYB sayılı istemleriyle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 29/03/2017 günlü ve 2017/19661 sayılı, 23/11/2017 gün ve 2017/65560 sayılı bozma düşüncesini içeren ihbarnameleriyle Daireye gönderilmiş olduğu görülmekle, dosya incelendi:
Kanun yararına bozma isteyen;
29/03/2017 günlü ve 2017/19661 sayılı ihbarnamede,
Dosya kapsamına göre, İzmir Valiliği İl Milli Eğitim Müdürlüğünün 22/07/2016 tarihli suç duyurusu üzerine başlatılan soruşturmada, şüpheli olarak adları geçen ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... haklarında yapılmış herhangi bir suç ihbarı bulunmadığı gibi şüphelilerin atılı suçu işlediklerini gösterir yeterli, kesin ve inandırıcı kanıtlar bulunmadığı da gözetilmeden, itirazın bu nedenle adı geçen şüpheliler yönünden reddi yerine yazılı şekilde kabulünde,
23/11/2017 gün ve 2017/65560 sayılı ihbarnamede ise,
Dosya kapsamına göre, İzmir Valiliği İl Milli Eğitim Müdürlüğünün 22/07/2016 tarihli suç duyurusu üzerine başlatılan soruşturmada, şüpheli olarak adları geçen ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... haklarında yapılmış herhangi bir suç ihbarı bulunmaması karşısında, Cumhuriyet savcılığınca adlarının şüpheli olarak gösterilmesi nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yaptıkları itirazın merci tarafından, taleplerinin bu yönden değerlendirilerek bir karar verilmesi yerine yazılı şekilde suçtan zarar gören olmadıkları gerekçesiyle reddine karar verilmesinde,
isabet görülmediğinden, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunduğu anlaşılmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
I-Olay:
Kamu kurumu faaliyetini cebir veya tehdit kullanarak engelleme suçundan şüpheliler ... ve diğer şüpheliler hakkında yapılan soruşturma evresi sonunda İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 29/08/2016 tarihli ve 2016/69057 soruşturma, 2016/40973 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itirazların, şikayetçi İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü vekilinin itirazı yönünden kabulüne, şüpheliler ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ...'un itirazları yönünden ise, reddine ilişkin merci İzmir 5. Sulh Ceza Hâkimliğinin 20/10/2016 tarihli ve 2016/3639 Değişik İş sayılı kararının, 29/03/2017 günlü ve 2017/19661 sayılı ihbarnamede, dosya kapsamına göre, İzmir Valiliği İl Milli Eğitim Müdürlüğünün 22/07/2016 tarihli suç duyurusu üzerine başlatılan soruşturmada, şüpheli olarak adları geçen ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... haklarında yapılmış herhangi bir suç ihbarı bulunmadığı gibi şüphelilerin atılı suçu işlediklerini gösterir yeterli, kesin ve inandırıcı kanıtlar bulunmadığı da gözetilmeden, itirazın bu nedenle adı geçen şüpheliler yönünden reddi yerine yazılı şekilde kabulünde, 23/11/2017 gün ve 2017/65560 sayılı ihbarnamede ise, dosya kapsamına göre, İzmir Valiliği İl Milli Eğitim Müdürlüğünün 22/07/2016 tarihli suç duyurusu üzerine başlatılan soruşturmada, şüpheli olarak adları geçen ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... haklarında yapılmış herhangi bir suç ihbarı bulunmaması karşısında, Cumhuriyet savcılığınca adlarının şüpheli olarak gösterilmesi nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yaptıkları itirazın merci tarafından, taleplerinin bu yönden değerlendirilerek bir karar verilmesi yerine yazılı şekilde suçtan zarar gören olmadıkları gerekçesiyle reddine karar verilmesinde,
isabet görülmediği gerekçeleriyle kanun yararına bozmaya konu edildiği anlaşılmıştır.
II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
Haklarında yapılmış herhangi bir suç ihbarı bulunmayan ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ...'un, adlarının, Cumhuriyet savcılığınca şüpheli olarak gösterilmesi nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yaptıkları itirazın, mercii tarafından suçtan zarar gören olmadıkları gerekçesiyle reddine karar verilmesinde ve şikayetçi İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü vekilinin itirazının; suç duyurusuna konu şüphelilerle birlikte haklarında herhangi bir suç ihbarı bulunmayan adı geçenler yönünden de kabulüne karar verilmesinde isabet bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
III- Hukuksal Değerlendirme:
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 160. maddesinin 1. fıkrasında, 'Cumhuriyet Savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hali öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar. '2. fıkrasında, 'Cumhuriyet savcısı, maddi gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adli kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.' 170. maddesinin 2. fıkrasında, “Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet Savcısı, bir iddianame düzenler.' 172. maddesinin 1. fıkrasında, “Cumhuriyet savcısı, soruşturma evresi sonunda, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hâllerinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verir.” hükümleri düzenlenmiştir.
CMK'nın Cumhuriyet savcısının kararına itiraz başlıklı 173. maddesi;
' (1) Suçtan zarar gören, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde, bu kararı veren Cumhuriyet savcısının yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimliğine itiraz edebilir.
(2) İtiraz dilekçesinde, kamu davasının açılmasını gerektirebilecek olaylar ve deliller belirtilir.
(3) (Değişik: 18/6/2014-6545/71 md.) Sulh ceza hâkimliği, kararını vermek için soruşturmanın genişletilmesine gerek görür ise bu hususu açıkça belirtmek suretiyle, o yer Cumhuriyet başsavcılığından talepte bulunabilir; kamu davasının açılması için yeterli nedenler bulunmazsa, istemi gerekçeli olarak reddeder; itiraz edeni giderlere mahkûm eder ve dosyayı Cumhuriyet savcısına gönderir. Cumhuriyet savcısı, kararı itiraz edene ve şüpheliye bildirir.
(4) (Değişik: 25/5/2005 - 5353/26 md.) Sulh ceza hâkimliği istemi yerinde bulursa, Cumhuriyet savcısı iddianame düzenleyerek mahkemeye verir.
(5) Cumhuriyet savcısının kamu davasının açılmaması hususunda takdir yetkisini kullandığı hâllerde bu madde hükmü uygulanmaz.
(6) (Değişik: 2/1/2017-KHK-680/11 md.) İtirazın reddedilmesi halinde aynı fiilden dolayı kamu davası açılabilmesi için 172 nci maddenin ikinci fıkrası uygulanır.' biçimindedir.
Yukarıda yer verilen düzenlemelerden de anlaşılacağı üzere, Ceza Muhakemesi Kanununun “soruşturma” başlıklı 2. kitabında, Cumhuriyet Savcısının suç soruşturmasına ilişkin süreci nasıl yürüteceği ve kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi durumunda, itirazı incelemekle görevli mahkemenin görevleri açık bir şekilde düzenlenmiş bulunmaktadır.
Bu çerçevede, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararı itiraz üzerine inceleyen mahkeme, kamu davası açılması için yeterli delil bulunmaması durumunda itirazın reddine, yeterli delil bulunması durumunda itirazın kabulüne veya eksik soruşturma nedeniyle soruşturmanın genişletilmesine karar verebilecektir.
İncelenen dosyada;
Kamu kurumu faaliyetini cebir veya tehdit kullanarak engelleme suçundan şüpheli 47 kişi hakkında İzmir Valiliği İl Milli Eğitim Müdürlüğünün 22/07/2016 tarihli suç duyurusu üzerine başlatılan soruşturma evresi sonunda İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca, suç duyurusunda adları yazılı 47 kişiden başka, Milli Eğitim Müdürlüğü ön soruşturmasında bilgilerine başvurulan ancak suç duyurusunda isimleri bulunmayan ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... haklarında da kovuşturmaya yer olmadığına dair verildiği, bu 11 kişi hakkında suç isnadı olmadığı halde yanlışlıkla adlarının şüpheli olarak yazıldığı, Cumhuriyet Savcılığının kovuşturmaya yer olmadığı kararına müşteki kurumun tüm şüpheliler hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararının kaldırılması, adları sonradan şüpheli olarak eklenen 11 kişi ise, haklarında suç duyurusunda bulunulmadığı halde adlarının kovuşturmaya yer olmadığı kararında şüpheli olarak yazılmasının hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle şüpheli sıfatlarının düzeltilmesi talebiyle itirazda bulundukları, merci İzmir 5. Sulh Ceza Hakimliğince müşteki Milli Eğitim Müdürlüğü itirazının adı geçenler de dahil tüm şüpheliler yönünden kabulüne, adları sonradan eklenen ve yukarıda isimleri belirtilen 11 kişinin ise suçtan zarar gören olmadığından itirazlarının reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Dosya kapsamı, kanun yararına bozma istemi ve tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde;
1982 Anayasası'nın 'Temel Haklar ve Ödevler' başlıklı ikinci kısmının birinci bölümünde temel hak ve hürriyetlerle ilgili genel hükümlere; ikinci bölümünde ise kişinin hakları ve ödevlerine yer verilmiştir. Anayasa'nın bu bölümde yer alan 'Hak arama hürriyeti' başlıklı 36. maddesi, 'herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir' hükmünü içermektedir. Bu hüküm, hakkında verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın içeriğinin aleyhine olduğunu düşünen şüpheliye 'birey' sıfatıyla, katılmadığı bu karara itiraz etme olanağı tanımaktadır. Anayasa'nın 'Temel hak ve hürriyetlerin korunması' başlıklı 40. maddesinde ise, Anayasa ile tanınan hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkesin, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkanının sağlanmasını isteme hakkına sahip olduğu belirtilerek temel hak ve hürriyetlerin korunması güvence altına alınmıştır.
Adil yargılanma hakkı ile bu hakkın etkin bir şekilde korunmasını isteme hakkı, yalnızca anayasa hukuku ve yargılama hukukunun önemli bir parçası olarak kalmamış, aynı zamanda hukuk devleti anlayışının ayrılmaz bir parçası ve Avrupa ortak anayasal düzeninin temel bir değeri olarak kabul edilmiştir.
Ülkemizin 18 Mayıs 1954 tarihinde onayladığı İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi) de bunlardan biridir. Anılan sözleşmede, Anayasa'nın 36 ve 40. maddelerindeki hükümlere benzer düzenlemelere yer verilmiştir.
Avrupa insan Hakları Sözleşmesinin ‘Adil Yargılanma Hakkı’ başlıklı 6. maddesinin 2. fıkrası gereğince, bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar suçsuz sayılır.
Sözleşmenin 6/3. fıkrasının a ve b bentleri;
'Her sanık en azından aşağıdaki haklara sahiptir:
a- Kendisine yöneltilen suçlamanın niteliği ve nedeninden en kısa zamanda, anladığı dille ve ayrıntılı olarak haberdar edilmek,
b- Savunmasını hazırlamak için gerekli zamana ve kolaylıklara sahip olmak.' şeklindedir.
Sözleşmenin 6. maddesi kapsamındaki güvenceler, sadece mahkemedeki yargılama sürecine uygulanmaz, bu süreçten önceki ve sonraki aşamalarda da uygulanır. Yani kolluk ve Cumhuriyet savcılığı tarafından gerçekleştirilen duruşma öncesi soruşturmaları kapsadığı gibi bir kararın infazı ile ilgili duruşma sonrası uygulamaları da kapsar. AİHS'nin 13. maddesinde etkili başvurma hakkına yer verilmiştir. Somut olayımızda; kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi ve ilgileri olmadığı halde kendilerine şüpheli sıfatı verilmesinden sonra, itiraz edenlerin, şüpheli sıfatları olmadığı yönündeki başvurularında, taleplerinin reddedilmesi Anayasa'nın 40/1. ve AİHS'nin 13. maddelerine aykırılık oluşturmaktadır.
CMK'nın 172 ve 173, Anayasanın 36, 40, 90/son ve AİHS'nin 6 ve 13. maddeleri hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, adil yargılanma hakkına sahip olabilmek için, herkesin, hakkında yapılan soruşturma ve benzeri işlemlerden haberdar olması ve kendini savunabilecek delillerini ileri sürebilmesi gerekmektedir.
Ceza muhakemesinde, kovuşturma sonucunda verilen beraat kararının gerekçesine yönelik sanığın temyiz hakkı olduğu kabul edilirken, bu hakkı, soruşturma evresinde, hakkında verilen kararın gerekçesine yönelik olarak şüpheliye tanımamak temel hak ve hürriyetlerin korunması anlamında Anayasa'nın 36 ve 40. maddelerine ve AİHS'nin 6/2 ve 13. maddelerine açıkça aykırılık oluşturacaktır. Sanık hakları kavramı, sadece iddianameyle dava açılması üzerine sanıklık sıfatının başlamasıyla (5271 sayılı CMK, m. 2/1-b) değil, koşullar elverdikçe soruşturma evresinde şüpheli bakımından da geçerlidir. Somut olayımızda; şikayetçi veya şüpheli olmayan kişilere şüpheli sıfatının verilmesi, bu kimseler bakımından şüpheli olmadıklarının tespitini/belirlenmesini isteme hakkının da verilmesi gerektirir.
Somut olayda; Milli Eğitim Müdürlüğü ön soruşturmasında bilgilerine başvurulan ve haklarında suç duyurusu bulunmamasına karşın, Cumhuriyet savcılığınca düzenlenen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda adları şüpheli olarak gösterilen ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ...'un adlarının şüpheli olarak gösterilmesine yönelik itirazlarını, 5271 sayılı CMK'nın 172 ve 173. maddelerinde belirtilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karara itiraz mahiyetinde değil, kararda, haklarında suç duyurusu bulunmamasına rağmen isimlerinin şüpheli olarak gösterilmesine yönelik olarak görmek ve kabul etmek gerekmektedir. Aksi halde, kararda itiraz edenlerin isimlerinin şüpheli olarak kalması, ileride tazminata konu olabileceği gibi kişinin onur ve haysiyetini de zedeleyebilecektir. Bu tür yazımların önüne geçebilmek için şüpheliye itiraz hakkının tanınması, anayasa ile tanımış olan ve AİHS'de de ayrıntılı olarak yer verilen adil yargılanma hakkının korunması ve yetkili makamlara başvuru hakkının tanınması açısından önem arzetmektedir. AİHS'in 6. maddesinin kapsamı Mahkemenin içtihatlarıyla sürekli genişletilmektedir.
Ayrıca; Milli Eğitim Müdürlüğü ön soruşturmasında ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ...'un bilgilerine başvurulduğu, isimlerinin suç duyurusunda yer almadığı ve ön soruşturmada şüphelilere isnad olunan herhangi bir eylemin bulunmadığı anlaşılmıştır.
Bu bilgiler ışığında; İzmir Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından yapılan ön soruşturmada bilgilerine başvurulan ve haklarında her hangi bir suç isnadı bulunmayıp suç duyurusunda isimleri de yer almayan ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ...'un Cumhuriyet savcılığınca adlarının şüpheli olarak gösterilmesine dair karara yaptıkları itirazların, mercii tarafından bu kişilerin talebi yönünden değerlendirmesi, şikayetçi İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü vekilinin itirazının ise, adı geçen kişiler yönünden reddedilmesi gerektiği gözetilmeden, şüphelilerin itirazlarının suçtan zarar gören olmadıkları gerekçesiyle reddine, şikayetçi İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü vekilinin itirazının ise, adı geçen şüpheliler yönünden kabulüne karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır.
IV-Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle,
Kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden, merci İzmir 5. Sulh Ceza Hâkimliğinin 20/10/2016 tarihli ve 2016/3639 Değişik İş sayı ile verilip kesinleşen kararının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre sonraki işlemlerin, CMK'nın 309/4-a maddesi gereğince mahallinde merci mahkemesince yerine getirilmesine, 11/01/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.