1. Hukuk Dairesi 2020/3383 E. , 2022/116 K.
MAHKEMESİ : ADANA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, Yerel Mahkemece davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine dair verilen kararın davacı vekili tarafından istinafı üzerine, Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine dair verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 11.01.2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat ... geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen dahili davalılar ... v.d. vekili ve diğerleri gelmedi. Yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, mirasbırakan babası ...'ın kök 1064 parsel sayılı taşınmazını davalı oğulları ..., ..., ...’ye satış suretiyle temlik ettiğini, 1064 parselin daha sonra imar ve ifraz ugulamasına tabi tutularak 206 ada 1, 2 ve 3, 207 ada 1, 2, 3 ve 4 ve 208 ada 1 parsellere dönüştüğünü, mirabırakanın 784 parsel sayılı taşınmazdaki payını da davalı oğlu ...’e satış yoluyla devrettiğini, tüm işlemlerin mirastan mal kaçırma amaçlı, bedelsiz ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile miras payı oranında adına tescilini istemiş; aşamada davacı vekili 05.03.2019 tarihli dilekçesiyle; dava konusu 207 ada 1, 2, 3 , 4 ve 208 ada 1 parsel sayılı taşınmazların davalılar tarafından kötüniyetli olarak ... ..., ... ve ...’e satış yoluyla devredildiğini, adı geçen kayıt maliklerinin davaya dahil edilerek tapu kayıtlarının iptali ile miras payı oranında adına tescilini, olmazsa tazminata karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalılar ..., ..., ..., mirasbırakan babalarının 11 çocuğu olup geçim sıkıntısı yaşadığını, ayrıca dava dışı hasta kızı ... tedavisi için yıllarca Ankara’ya gidip geldiğini birçok masraf yaptığını, taşınmazları satmaya ihtiyacının olduğunu, kendilerinin ise çocukluklarından itibaren çalışarak gelir elde ettiklerini, birikimleri ile dava konusu taşınmazları bedelini ödeyerek satın aldıklarını belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.
Dahili davalılar ..., ... ve ...; dava konusu bir kısım taşınmazda dava tarihi itibarıyla kayıt maliki oldukları halde davacının kendilerini davalı olarak göstermediğini, daha sonradan dahili dava yoluyla kendilerine husumet yöneltilemeyeceğini, dava konusu taşınmazları bedelini ödeyerek satın aldıklarını, iyiniyetli olduklarını belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, mirasbırakan tarafından oğulları olan davalılar ..., ..., ...’e yapılan temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu, ikinci el konumundaki kayıt malikleri dahili davalılar ..., ... ve ...’un ise iyiniyetli oldukları, TMK'nın 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanacakları gerekçesiyle; dahili davalılar ..., ... ve ... yönünden davanın reddine, dava konusu 784, 206 ada 1, 2 ve 3 parsel sayılı taşınmazlar yönünden tapu iptali ve tescil isteğinin kabulüne, diğer dava konusu 207 ada 1, 2, 3 ve 4 ve 208 ada 1 parsel sayılı taşınmazlar yönünden ise tapu iptali ve tescil isteği reddedilerek tazminat isteğinin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
Davacı vekili, dahili davalılar ..., ... ve ...’un iyiniyetli oldukları gerekçesiyle dava konusu 207 ada 1, 2, 3, 4 ve 208 ada 1 parsel sayılı taşınmazlar yönünden iptal-tescil isteğinin reddi ile tazminata hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalıların kız kardeşlerine miras payı vermeyi reddetmeleri üzerine erkek kardeşleriyle aralarında gerginliğin arttığını, bu aşamada davalıların miras hakkını almak için dava açacağını öğrenmesi üzerine taşınmazları muvazaalı olarak dahili davalılara devrettiklerini, devirlerin kısa aralıklarla yakın günlerde olduğunu, dahili davalıların iyiniyetli olmadıklarını, iptal tescil isteğinin kabulüne karar verilmesi gerektiğini, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin de hatalı hesaplandığını belirterek, İlk Derece Mahkemesi hükmünün kaldırılmasını istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 03.07.2020 tarihli ve 2020/206 E., 2020/739 K. sayılı kararıyla; mirasbırakan tarafından davalılar ..., ..., ...’e yapılan temlikin muvazaalı olduğu, ancak ikinci el konumundaki dahili davalılar ..., ... ve ...’in kötü niyetli olduklarının ispatlanamadığı, dahili davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden lehlerine vekalet ücretine hükmedilmesinin de doğru olduğu, İlk Derece Mahkemesince verilen kararın dosya içeriği ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1.b.1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili, dahili davalılar ..., ... ve ...’un iyiniyetli oldukları gerekçesiyle 207 ada 1, 2, 3 ve 4 ve 208 ada 1 parseller yönünden tapu iptali ve tescil isteğinin reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, anılan parseller yönünden de tapu iptali ve tescile karar verilmesi gerektiğini, davalı erkek kardeşlerinin miras meselesinden dolayı kendisinin dava açacağını öğrenmesi üzerine muvazaalı olarak bir kısım taşınmazı yakın tarihlerde dahili davalılara devrettiklerini, taşınmazların devredilmesine rağmen hala davalı erkek kardeşleri tarafından kullanıldığını, davalılar ..., ... ve ... lehine ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesinin de doğru olmadığını belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tazminat isteğine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1.Muris muvazaasında; 01.04.1974 tarihli, 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun 706., Türk Borçlar Kanunu'nun 237. ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
3.2.2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun tarafta iradi değişiklik başlıklı 124. maddesi “ (1) Bir davada taraf değişikliği, ancak karşı tarafın açık rızası ile mümkündür. (2) Bu konuda kanunlarda yer alan özel hükümler saklıdır. (3) Ancak, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hâkim tarafından kabul edilir. (4) Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir. Bu durumda hâkim, davanın tarafı olmaktan çıkarılan ve aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermeyen kişi lehine yargılama giderlerine hükmeder.” düzenlemesini içermektedir.
3.2.3. Hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle, alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla 4721 s. Türk Medeni Kanununun (TMK) 2. maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988 ve 989., tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023. maddesinin özel hükümleri getirilmiştir.
3.2.4. Bilindiği üzere, bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır. İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş, bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış, iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş, değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarak da tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur. Belirtilen ilke TMK'nın 1023. maddesinde aynen 'tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3. kişinin bu kazanımı korunur' şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin 1. fıkrasına göre 'Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3. kişi bu tescile dayanamaz' biçiminde öngörülmüştür.
3.2.5. Ne var ki; tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin, iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır. Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi, hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır.
3.2.6. Bu nedenle, yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta, şeklen iyi niyetli gözükeni değil, gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması, bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir.
3.2.7. Nitekim bu görüşten hareketle, 'kötü niyet iddiasının def'i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve Mahkemece kendiliğinden (re'sen) nazara alınacağı” ilkeleri 8.11.1991 tarihli ve l990/4 Esas l99l/3 sayılı İçtdihadı Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir.
3.2.8. Öte yandan; 14/02/1951 tarihli ve 1949/17 Esas, 1951/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının sonuç kısmında belirtildiği üzere, “vakıa ve karinelerden, olayda kanunen iyiniyet iddiasında bulunamayacağı belirlenmiş olan kimsenin kötüniyetinin, diğer tarafa ispat ettirilmesine artık sebep ve vecih kalmayacağına ve dava hakkının doğumunu sağlayan veya bertaraf eden iyiniyetin ve kötüniyetin bu durumda Mahkemece re'sen nazara alınabileceğine” karar verilmiştir.
3.3. Değerlendirme
3.3.1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1934 doğumlu mirasbırakan ...’ın 07.06.2016 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak davacı kızı ... ile davalı oğulları ... ve dava dışı kızları ...’nin kaldıkları, mirasbırakanın dava konusu 784 parsel sayılı taşınmazdaki ¼ payını 01.12.1981 tarihinde davalı oğlu ...’e satış yoluyla; dava konusu 1064 parsel sayılı taşınmazını ise 28.08.1990 tarihinde 1/4’er eşit paylarla davalı oğulları ... ile dava dışı İbrahim’e satış yoluyla temlik ettiği, dava dışı İbrahim’in aynı gün taşınmazdaki ¼ payını davalı ...’e devrettiği, 1064 parsel sayılı taşınmazda imar ve ifraz işlemleri sonucu oluşan dava konusu 206 ada 1 ve 207 ada 1 parsellerin davalı ... adına, 206 ada 2 ve 207 ada 2 parsellerin davalı ... adına, 206 ada 3 parselin davalı ... adına, 207 ada 3, 4 ve 208 ada 1 parsellerin ise davalı ... adına 21.03.2014 tarihinde ifrazen taksim suretiyle tescil edildiği, daha sonra 207 ada 1 parselin dava tarihinden önce 17.07.2014 tarihinde dahili davalı ...’ye, 208 ada 1 parselin de yine dava tarihinden önce 06.07.2015 tarihinde dahili davalı ...’a devredildiği, 207 ada 3 ve 4 parsellerin ise dava tarihinden sonra 21.07.2016 tarihinde dahili davalı ...’a, 207 ada 2 parselin de dava tarihinden sonra 21.07.2016 tarihinde dahili davalı ...’e satış yoluyla devredildiği anlaşılmaktadır.
3.3.2. Hemen belirtilmelidir ki, tapu iptali ve tescil davaları kayıt malikine karşı açılır.
Somut olayda, dava tarihi itibariyle çekişme konusu 207 ada 1 parsel sayılı taşınmazın ... ve 208 ada 1 parsel sayılı taşınmazın ise ... adına kayıtlı olduğu, davanın anılan kayıt malikleri aleyhine açılmadığı, yargılama sırasında davacı vekilinin 05.03.2019 tarihli dilekçesiyle adı geçenlerin davaya dahil edilmesini istemesi üzerine davaya dahil edildikleri anlaşılmaktadır.
Ne var ki, usul hukukumuzda davaya dahil etme şeklinde bir müessese bulunmayıp, zorunlu dava arkadaşlığı hariç istisnai durumlar dışında bir kimseye dahili dava yoluyla taraf sıfatı verilemeyeceği gibi, hakkında hüküm de kurulamaz. Kaldı ki, ... ve ...’a yapılan temliklerin tarihleri de gözetildiğinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 124. maddesinin uygulanma imkanı da bulunmamaktadır.
Bu durumda, dava konusu 207 ada 1 ve 208 ada 1 parsel sayılı taşınmazlar yönünden iptal-tescil isteğinin reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davacı vekilinin bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde görülmediğinden, reddine.
3.3.3. Davacı vekilinin 207 ada 2, 3 ve 4 parsel sayılı taşınmazlara yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Yargılama sırasında dava konusu 207 ada 2 parsel sayılı taşınmaz ...’e, 207 ada 3 ve 4 parsel sayılı taşınmazlar ise ...’e devredilmiş olup, davacı vekili 05.03.2019 tarihli dilekçesiyle açıkça belirtmemiş ise de dilekçenin mahiyeti itibarıyla HMK’nın 125. maddesi uyarınca tapu iptal-tescil talebini yeni maliklere yönelttiği ve adı geçenlerin davaya dahil edildiği anlaşılmaktadır.
Somut olayda; anılan taşınmazlar yönünden dahili davalılar ... ve ...’un ikinci el konumunda oldukları gözetildiğinde iktisaplarının iyiniyetli olup olmadığı, başka bir ifade ile Türk Medeni Kanunu'nun 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanıp yararlanmayacaklarının belirlenmesi gerektiğinde kuşku yoktur.
Ne var ki, Mahkemece son kayıt maliklerinin iyiniyetli olup olmadıkları hususunda hükme yeterli bir araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.
Hal böyle olunca; dava konusu 207 ada 2, 3 ve 4 parsel sayılı taşınmazlar yönünden, yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde gerekli araştırma yapılarak, taraflarca bildirilen tanıkların ayrıntılı biçimde dinlenmesi, toplanan ve toplanacak deliller birlikte değerlendirilerek dahili davalılar ... ve ...’un iyiniyetli olup olmadığının kuşkuya yer bırakmayacak şekilde açıklığa kavuşturulması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
VI. SONUÇ
Davacı vekilinin açıklanan nedenden ötürü yerinde görülen temyiz itirazının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 373/1. maddesi uyarınca Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1 Hukuk Dairesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nın 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İskenderun 1. Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, bozma nedenine göre sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davacı vekili için 3.815,00-TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davalılar ve dahili davalılar ... ve ...’den alınmasına, alınan peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 11/01/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.