Hukuk Genel Kurulu 2017/1237 E. , 2019/453 K.
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki 'tapu kaydında düzeltim' davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Çardak Sulh Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 19.07.2013 tarihli ve 2012/242 E., 2013/126 K. sayılı kararın davalı vekili tarafından temyizi üzerine, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 04.03.2014 tarihli ve 2013/17031 E., 2014/4777 K. sayılı kararı ile:
'...Dava, tapu kaydında düzeltim isteğiyle Asliye Hukuk Mahkemesine açılmış; Asliye Hukuk Mahkemesince verilen görevsizlik kararı temyiz edilmeksizin 05/11/2012 tarihinde kesinleşmiştir.
Bilindiği üzere, görevsizlik kararı veren mahkeme bu kararında dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesine karar vermekle yetinir. Dava dosyasını kendiliğinden (re’sen) görevli mahkemeye gönderemez. Dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesi ve davaya görevli mahkemede devam edilebilmesi için görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren iki hafta içinde taraflardan birinin kararı veren mahkemeye başvurarak dava dosyasının görevli ya da yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmesi gerekir (HMK’nun 20. maddesi). İki haftalık süre hak düşürücü nitelikte olup, mahkemece re’sen gözetilir.
Somut olayda, HMK'nun 20. maddesinde 2 hafta içerisinde görevsizlik kararı veren mahkemeye başvurarak dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesi gerekirken tarafların böyle bir talepte bulunmadığı, mahkemece dosyanın re'sen Sulh Hukuk Mahkemesine gönderildiği anlaşılmaktadır. Kanuna göre, tarafların tarafından talep edilerek yapılması gereken işlemin mahkemece yapılmasına sonuç bağlanamaz.
Hal böyle olunca kesinleşme tarihinden itibaren 2 haftalık sürenin dolması nedeniyle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekirken işin esasının hükme bağlanması doğru değildir...'
gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, tapu kayıtlarında malik kimlik bilgilerinin düzeltilmesi isteğine ilişkindir.
Davacı, Çardak Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı davada, soyadlarının 'Kuşkulu' olmasına karşın dava konusu taşınmazların bir kısmında malik olan babası Ahmet'in, bir kısmında ise malik olan dedesi .......'in soyadının 'Kuşkullu' olarak yazıldığını ileri sürerek, malik soyadlarının nüfus kayıtlarına uygun şekilde 'Kuşkulu' olarak düzeltilmesi isteminde bulunmuştur.
Çardak Asliye Hukuk Mahkemesince, tapuda isim düzeltilmesi istemlerinin çekişmesiz yargı işi olduğu, aksine bir düzenleme bulunmadığı taktirde bu tür davaların sulh hukuk mahkemesinde görülmesi gerektiği belirtilerek, davanın görev nedeniyle reddine ve karar kesinleştiğinde dosyanın görevli Çardak Sulh Hukuk mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Çardak Sulh Hukuk Mahkemesinde yapılan tebligat üzerine davaya cevap veren ilgili tapu müdürlüğü vekili, iddianın yöntemine uygun şekilde araştırılarak, resen gözetilecek nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Yerel mahkemece, dosya kapsamı ve toplanan delillere göre iddianın sabit olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davalı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda karar başlığında açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Mahkemece, her ne kadar görevsizlik kararı veren mahkemece dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesi ve davaya görevli mahkemede devam edilebilmesi için görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren iki hafta içinde taraflardan birinin kararı veren mahkemeye başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmesi ve yine hak düşürücü nitelikteki bu sürenin mahkemece resen gözetilmesi gerekmekte ise de davanın açılmamış sayılmasına ilişkin kararı Asliye Hukuk Mahkemesinin vermesi gerektiği, bu nedenle dosyanın Asliye Hukuk Mahkemesine iade edilmesi gerekirken bu hususun sehven yerine getirilmeyerek yargılamaya devam edildiği, davanın esası incelenerek kabul kararı verildiği, görevsizlik kararından sonra mahkemede yapılan yargılamalara da davacı ve davalı vekillerinin iştirak ederek bu anlamda yargılamaya devam edilmesi yönündeki isteklerini zımnen de olsa ortaya koydukları, bu aşamadan sonra davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin usul ekonomisine aykırı olacağı, bunun da taraflar ve kamu açısından külfet doğuracağı gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir.
Direnme kararı davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; tapu kaydında malik kimlik bilgilerinin düzeltilmesi istemine konu eldeki davada, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 20/1. maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi için gerekli koşulların oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
Bilindiği üzere, mahkemelerin görevi kamu düzenine ilişkin ve aynı zamanda dava şartı olması nedeniyle bir dava açıldığında mahkeme, görevli olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden (resen) inceler ve görevsiz olduğu kanısına varırsa, tarafların ileri sürüp sürmediğine bakmaksızın görevsizlik kararı verir.
Mahkemelerce görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmesi üzerine yapılacak işlemler ise 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 20. maddesinde düzenlenmiş ve anılan maddede;
'(1) Görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmesi hâlinde, taraflardan birinin, bu karar verildiği anda kesin ise bu tarihten, süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkemeye başvurarak, dava dosyasının görevli ya da yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmesi gerekir. Aksi takdirde, bu mahkemece davanın açılmamış sayılmasına karar verilir.
(2) Dosya kendisine gönderilen mahkeme, kendiliğinden taraflara davetiye gönderir.' hükmüne yer verilmiştir.
Bu hükümdeki açık düzenleme uyarınca görevsizlik kararı veren mahkeme, görevsizlik kararında dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesine karar vermekle yetinir; dava dosyasını kendiliğinden görevli mahkemeye gönderemez. Dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilebilmesi ve o mahkemede davaya devam edilebilmesi için taraflardan birinin, iki hafta içerisinde görevsizlik kararı veren mahkemeye başvurarak, dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmesi gerekir.
Ancak, görevsizlik kararından sonra görevli mahkemede davaya devam edilebilmesi için öncelikle görevsizlik kararının kesinleşmesi gerektiği açıktır. Nitekim, HMK'nın 20/1. maddesinde iki haftalık başvuru süresinin görevsizlik kararı verildiği anda kesin ise bu tarihten, süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren başlayacağı hüküm altına alınmıştır.
Somut olayda ise görevsizlik kararını veren Çardak Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından görevsizlik kararı taraflardan sadece davacıya tebliğ edilmiş, davacının temyiz talebinde bulunmaması üzerine kararın 05.11.2012 tarihinde kesinleştiğine dair şerh verilerek dosya kendiliğinden Çardak Sulh Hukuk Mahkemesine göndermiştir.
Görüleceği üzere görevsizlik kararı davalı ... Müdürlüğüne tebliğ edilmediği gibi taraflardan birinin gönderme talebi de aranmaksızın dosya görevli mahkemeye gönderilmiştir. Bu durumda ortada usulüne uygun şekilde kesinleşmiş bir görevsizlik kararının varlığından söz etme olanağı bulunmamaktadır. Görevsizlik kararı kesinleşmediğinden görevli mahkemede davaya devam edilmesi de mümkün değildir.
O halde; öncelikle görevsizlik kararının davalıya usulüne uygun şekilde tebliğ edilerek kesinleşmesinin sağlaması için dosyanın görevsizlik kararını veren mahkemeye iadesi ile kararın anılan mahkemece kesinleştirilmesi ve taraflardan birinin talepte bulunması üzerine görevli mahkemeye gönderilmesi gerekmektedir. Tarafların, kararın kesinleşmesinden itibaren yasal süresi içerisinde gönderme talebinde bulunmaması hâlinde ise HMK'nın 20/1. maddesi uyarınca görevsizlik kararını veren mahkemece davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinden direnme kararının bu gerekçe ile bozulması gerektiği Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmiştir.
Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında, Anayasa'nın 141/1. maddesi uyarınca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğu, kamu düzenine ilişkin olan usul ekonomisi ilkesinin ayrıca HMK'nın 30. maddesinde de hüküm altına alındığı, her ne kadar somut olayda görevsizlik kararını veren Çardak Asliye Hukuk Mahkemesince iki ayrı usul hatası yapılarak dosya görevli mahkemeye gönderilmiş ise de görevli mahkemede taraflara tebligat yapılıp beyanları alınmak suretiyle davanın esası hakkında hüküm verildiği, davanın da çekişmesiz yargı işi olup resen araştırma ilkesine tabi olduğu, bu hususlar ile tarafların görevli mahkemedeki yargılama sırasında usul işlemlerinin tamamlanmadığı yönünde bir itirazda bulunmadıkları hususu ve yine davanın geldiği aşama hep birlikte gözetildiğinde, kararın usul işlemlerinin tamamlanması için bozulmasının yargılama giderlerinin artmasına ve yargılamanın gereksiz yere uzamasına neden olacağı, yerel mahkemece verilen direnme kararının Anayasa'nın 141. maddesi ile HMK'nın 30. maddesine uygun olduğu ve onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de yukarıda açıklanan gerekçelerle bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
Bu itibarla; Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, aynı Kanunun 440/III-2. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 11.04.2019 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.
KARŞI OY
Temel uyuşmazlık, çekişmesiz yargı işine tabi olan ve Tapu Sicil müdürlüğüne karşı Asliye Hukuk Mahkemesine açılan tapu kayıt düzeltim davasında, görevsizlik kararı kesinleşmeden resen Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından görevli Sulh Hukuk Mahkemesine gönderilmesinin usule aykırı olup olmadığı, Sulh Hukuk Mahkemesinin esastan verdiği kararın yok hükmünde olup olmadığı konusunda toplanmaktadır.
Çoğunluk görüşü ile yerel mahkemenin “Mahkemece,'...Her ne kadar,“görevsizlik kararı veren mahkeme bu kararında dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesine karar vermekle yetinir. Dava dosyasını kendiliğinden (re’sen) görevli mahkemeye gönderemez. Dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesi ve davaya görevli mahkemede devam edilebilmesi için görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren iki hafta içinde taraflardan birinin kararı veren mahkemeye başvurarak dava dosyasının görevli ya da yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmesi gerekir (HMK’nun 20. maddesi). İki haftalık süre hak düşürücü nitelikte olup, mahkemece re’sen gözetilir.” ise de davanın açılmamış sayılmasına ilişkin kararı Asliye Hukuk Mahkemesinin vermesi gerektiği, mahkememizin böyle bir karar verme görevinin olmadığı, mahkememizce dosyanın Asliye Hukuk Mahkemesine iade edilmesi gerekirken bu hususların sehven yerine getirilmeyerek yargılamaya devam edildiği, davanın esasına girilerek bir karar verildiği, Asliye Hukuk Mahkemesinin görevsizlik kararından sonra mahkememizde yapılan yargılamalara davacı ve davalı kurum vekilinin iştirak ettiği, bu anlamda yargılamaya devam edilmesi yönündeki isteklerini zımnen de olsa ortaya koydukları, mahkemenin kabul kararı verdiği, bu aşamadan sonra davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin usul ekonomisine aykırı olacağı, bununda taraflar ve kamu açısından külfet doğuracağı” gerekçesi ile verdiği direnme kararı, Özel Dairenin bozma “açılmamış sayılma kararı verilmesi gerektiği” gerekçesi değiştirilerek, “görevsiz mahkemece görevsizlik kararının resen gönderilmeyeceği, görevsizlik kararı veren mahkemenin 6100 sayılı HMK.’un 20. Maddesi uyarınca usul işlemlerini tamamlaması gerektiği, bu nedenle yerel mahkemece gönderme kararı verilmesi gerektiği” gerekçesi ile bozulmuştur.
Anayasa’nın 141/4 maddesi uyarınca “Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir”. Kamu düzeninden olan bu hüküm, 6100 sayılı HMK.’nın 30. Maddesinde Usul Ekonomisi İlkesi başlığı ile düzenlenmiş ve açıkça “Hâkimin, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlü” olduğu belirtilmiştir. Yargılamanın usûl ekonomisi ilkesinin doğrultusunda yapılması, hâkim için bir yükümlülüktür.
Anayasa Mahkemesi’ne göre “ Yargılama sürecinde başvurucular dışındaki tarafların yargılamayı geciktirici yöndeki işlem ve davranışları kural olarak, yargılamanın uzamasında taraf kusuru olarak kabul edilmekte ise de, yargılama makamlarının ilgili usûlî imkânları kullanmak suretiyle bu girişimleri engelleme sorumluluğu bulunmaktadır” (AYMBBK, KT. 02.07.2013, BY. Güher Ergun ve Diğerleri, BN. 2012/13, RG, T. 18.07.2013, sa. 28711, P. 59).
Belirtmek gerekir ki 6100 sayılı HMK 20. Madde ile görevsizlik ve yetkisizlik halinde nasıl usul işlemi olacağını açıkça belirtmiş olup maddede mahkemenin kendiliğinden gönderme kararı veremeyeceği anlaşılmaktadır. Lafzi yorum açısından bakıldığından, görevsizlik kararının kesinleştirilmesi ve ondan sonra süresi içinde tarafların talebi ile gönderilmesi gerekmektedir.
Ancak somut uyuşmazlıkta görevsiz mahkeme, kendisine açılan ve çekişmesiz yargı işi olan kayıt düzeltim davasında iki usul hatası yapmıştır.
Birinci olarak, görevsizlik kararını davalı ... Müdürlüğüne tebliğ etmemiştir. İkinci olarak ise görevsizlik kararını 05.11.2012 tarihinde kesinleştirmiş, davacının iki haftalık gönderilmesi için talepte bulunma hakkı süresini beklemeden 07.11.2012 tarihinde resen görevli Sulh Hukuk Mahkemesine göndermiştir.
Görevli Sulh Hukuk Mahkemesi ise gelen görevsizlik kararının esasa kaydetmiş, taraflara tebligat çıkarmış, duruşma açmış ve esastan karar vermiştir. Görevli mahkemenin taraflara tebliğ çıkarması üzerine, gerek davalı ve gerekse davacı taraf, görevsizlik kararının HMK hükümlerine uygun usul işlemleri tamamlanmadan gönderildiği itirazında bulunmamışlardır. Dava çekişmesiz yargı işidir. Resen araştırma ilkesine tabidir. Eksik kalan usul işlemleri yargılama yapılması ve itiraz edilmemesi ile tarafların kabulündedir. Görevsiz mahkemenin yaptığı hatalı usul işlemlerini taraflara yüklemek doğru olmayacağı gibi görevli mahkemede çekişmesiz yargı işi esastan çözümlenmiştir. Tarafların itirazı yoktur. Mahkemenin resen gelen dosya üzerine görevli olması nedeni ile yargılama yaparak esastan karar vermesi, Anayasa’nın 141 ve HMK.’nın usul ekonomisi ilkesine uygundur. Zira mahkemenin usul işlemleri doğrultusunda görevsizlik kararının tamamlanması için gönderme kararı vermesi, yargılama giderlerine ve yargılamanın uzamasına neden olacaktır. Bozma kararı Anayasa’nın 141 ve HMK.’nın 30. maddesine aykırıdır. Sayın çoğunluğun bu gerekçe ile bozma kararına katılınmamıştır.